• Sonuç bulunamadı

'Dönek bereketi'!...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Dönek bereketi'!..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÖYLEŞİ

İ H '

_______ ATTİLÂ İLHAN

'Dönek Bereketi'!..

w v

İ

çeriye girmeden, G alatasaray ile Tünel arasında, yarım saat tur atmıştım: ‘Doğan Kardeş Müessese-

s i’,o yıllarda, Tepebaşı’na çıkan sokaklardan birin- deydi; Yapı ve Kredi Bankası’nın yan kuruluşu; aynı adı taşıyan ünlü çocuk dergisinden başka, ‘Hep Bu

Topraktan'diye bir edebiyat/ sanat dergisi çıkarıyor; hepsini yöneten, Vedat Nedim bey! Dergiye ulaştır­ dığım iki şiir (‘Türkiye’ve ‘Deryalar’)gösterişli sayfa düzeniyle yayımlanmış; arkasından, beklemediğim bir davet gelmişti: ‘Telif hakkınızı alınız!’’.Gözlerime ina- namıyordum, o dönemde, ‘telif hakkı’,ancak ‘iktidar’ dergilerinin göze alabildiği bir ‘m asraf!Ayrıca, ko­ nuşmak da istiyorlarmış, hakkımda pek bir şey bilmi­ yorlarmış da!

Oysa ben, Vedat Nedim bey hakkında -şimdiki kadar değilse de- çok şey biliyordum: bir tarihte, TKP ’nin Genel Sekreterliğini yaptığını; kulaktan ku­ lağa fısıldanan, 1927 Tevkifatinda, ‘parti yönetimini

ele verdiği’iddiasını; ‘spartakistliği’n ve ‘K adrocu’lü­ ğünü, vs! Adı ‘dönekler’arasında geçiyordu: Ankara Radyosu’nda müdürlük etmişti, iktidar organı Ulus

gazetesinde, ‘Resim Ö ğretm eni’diye bir romanını okumuştum; ince işlenmiş, zarif, fakat soluksuz bir ça­ lışmaydı: ‘alafrangalığı’, 'çağdaşlaşma'yerine koy­ muştu; aynı tutum, zaten Doğan Kardeş’te görülmü­ yor mu? Davete ‘icabette gösterdiğim tereddüt’,bes­ belli, bu bildiklerimden doğmaktadır, eğer, şiirlerimin, ayrıca Türkiye Sosyalist Partisi’nin Gün dergisinde çıktığını öğrendiyse, tartışacağız demektir.

Hayır, tartışmadık. Vedat Nedim bey, her an kıpır kıpır, durduğu yerde duramaz, ufacık bir adamdı; he­ nüz 20’li yaşlarını süren ‘şair adayını’dostça karşıla­ dı; şiirlerimi, yüzüme karşı övdü; beni utandırdı; yal­ nız kalır kalmaz, birden Sovyet Sosyalizminin şiddet­ li eleştirisine geçiyor; ardı ardına, sürü sepet kanıt sa­ yıp dökerek, bir zaman konuşacaktır. Ben, susuyor­ dum; bu sükûtun sebebi, onun beni değil, daha çok kendi kendini inandırmaya çalıştığı hissine kapılmam- dı; sonunda sustu, biraz mahzun, hatta kederli bir sesle dedi ki: “...susuyorsunuz, tehlikeli b ir sükût

bu!"

Arthur Koestler’I bilirsiniz (‘Gün Ortasında Karan­ lık’), bir zamanların Kom intern Murahassı, ünlü ya­ zar; onu bir televizyon programında seyretmiştim (60’lı Yıllar, Paris); eski bir komünistin, sonraki hayatını sor­ muşlardı, demişti ki: “...eski bir komünist, hâlâ komü­

nisttir; başka bir şey olamaz; başka işe de yaramaz!’’;

o dakika, tuhaftır, gözlerimin önünde ansızın, Vedat Nedim bey’in, ufacık, kıpır kıpır hayali belirmişti: ya­ rı yaşındaki, -belki daha da genç- bir şair adayı kar­ şısında, eksikleniyordu: günah çıkarır gibiydi!

‘Yeniler’, ‘eskileri’ akladı...

i ¿ * 8 Kuşağı’ denildi mi, niye gözümün önünde ay- O r ıı görüntü? Eski ‘döneklerin,o zaman iddia edil­ diği gibi, gerçekten ‘hain’ve ‘dönek’olamayacakla- nnı; 68 K uşağı’ndaki 'dönek bereketi'niyaşadıktan sonra, anladığım için mi? Sorun beni, hanidir rahat­ sız ediyor, yazı filan da yazdım (Bkz. ‘Hangi Küresel­ leşm e?’, s. 281 ve sonrası), rahatsızlığımı acaba şöy­

le açıklayabilir miyim?

Ne marksizm bir dindir, ne de bunun kâbesi M o s ­ kova; ‘döneklik’iddiasını, ‘eskiler’için önce bu ger­ çek ‘tartışılabilir’kılıyor; öyle sayılsalarda, o eski ‘dö ­

nekler’ (Vedat Nedim , Vâlâ Nurettin, Şevket Sürey­ ya, Hasan Âli Ediz, Sadrettin C elâl vd); ‘dö n ü p ’ de

ne yapıyorlar; ‘S ovyet Ihtilâli’ni bırakıp, ‘Anadolu İh­ tilali’ saflarına katılıyorlar; iyi de, o daha az mı anti/em- peryalist? Öyle olsa, Kom intern ‘alenen ve resmen’,

M u stafa K em al Paşa’yı ve A n ka ra ’daki T B M M Hü- küm eti’ni destekler mİ? M oskova ‘komünişti'nin ‘ha­ in ' ve ‘dönek’saydığı Kadro Hareketi, kimi hasım say­

mıştı: III. Enternasyonal’ı mı yoksa Uluslararası Li­ beral Kapitalist ‘S iste m ’i mi? Elbette, İkincisini!

‘68 Kuşağı’nın, o akla ziyan ‘dönek bereketi’,bü­ yük mahiyet farkını, bu noktada göstermiştir: 70’li yıl­ ların, en gözü kara fo k o ’cu takımı, ya da M argihella

yandaşı şehir gerillası; - ‘hareket noktası'bu olduğu halde - ‘m azlum m illetler’ safına geçmiş, 'kurtuluş sa­

vaşları'm, ‘ulusal demokratik devrimleri’desteklemiş değildir; öyle yapsalardı, savunulabilir bir çizgide bu­ lunacaklardı; oysa bunlar, kelimenin en hâlis ve en ge­ niş manasıyla, S iste m ’in -yâni emperyalizm’in- safı­ na geçtiler; daha da müthişi, ‘transformasyonlannı’, yıllık bir görgüsüz arsızlığıyla teşhir ediyor; galiba bun­ dan, anlaması müşkül, ‘m azohisfbir zevk alıyorlar.

Namluların ‘fikriyatı’

■ ■

U

ç yıl kadar öne şu satırları karalarken, söylemek istediğim galiba buydu:

“eski sosyalistler ‘doktrin ’ ağırlıklı fikir ad am - lanydılar; entelektüel besinlerini Jauros, Kautsky, Plekhanof, Rosa Luxem bourg, Sultan Galiyef, L e­ nin, Trotsky vb. m ütefekkirlerden almışlardı; a k ­ siyonu, teoriyle birlikte, onun som ut olarak h aya­ ta intikal ettirilişi diye alırlardı: siyasi faaliyetten çekilm eleri, g erç ek te, K o m in tern ’in hizasından çekilmeleri anlamına geliyordu, o yüzden genel dün­ ya görüşlerini ve yaşam a biçim lerini d eğ iştirm e­ miştir...”

“...68 sonrasının sosyalistleri, eylem -üstelik si­ lâhlı eylem - ağırlıklı aksiyon adam lanndan etkilen­ diler; özendikleri isimleri hele bir hatırlayınız: M ao Zedung, Castro, Che, ya da d iğ er bazılan için N a­ sır, Sekou Toure, S addam , vb.! H erkes biliyor ki, bu liderlerin fikriyatı, daha çok nam lulann fikriya­ tıdır: o da an cak yarı/sö m ü rg e ya da söm ürge du­ rum undaki ülkelerde başarılı görünebilir...”

“...ne T ürkiye o ülkelerden birisiydi, ne de T ü r­ kiy e’d e b e n z e r eylem lere kalkışanlar, o ça p ta adam lar! Sırtlannda yum urta küfesi yoktu ya. İlk dört yol ağzında, o ağırlıktan kurtuldular, sen sağ ben selam et!” (Meydan, 8 Haziran 1995)

68 Kuşağı’ mı? Şöyle bir özete, kim ne diyecek, çok merak ediyorum: başlangıçta, trajik ve rom antik, bir ‘devrim ci g ençlik’ hareketiydi; sonra, ‘kara m i­ z a h ’ örneği, bir ‘d önek b ereketi’ oldu.

Biraz daha konuşacağız.

http:// w w w .prizma.net. tr/ A ILHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm

\A .,U İ fa A tU T S R

Referanslar

Benzer Belgeler

Kadınlardan TV’ye protesto ANKARA, ÖZEL HP Ankara tl Kadın Komisyonu Başkanı Jale Can­ dan 10 Kasım’da Semra Özal’ı Anıtkabir’de görün­ tülediği için

Orta halli ve kalabalık bir esnaf ailesi içinde, Tophane'de Karabaş Mahallesi'nde dünyaya gelen Ahmet Mithat babasının ölümü üzerine beş-altı yaşlarındayken

Arif beyin Taş konağı hakkın, ¡da anlatılan şudur: Abdülâziz I yapılması düşünülen yeni cami i için münasip bir yer arıyordu, j Nihayet Dolmabahçenin

ÇalıĢmamızda son yıllarda santral sinir sistemi (SSS) üzerindeki etkileri yeni gösterilen raf kinaz inhibitörü GW5074'ün farelerde asetik asit ile oluĢturulan

Vasco da Gama Hareketi, değişim programları aracılığıyla çeşitli din, dil ve ırktan binlerce genç aile hekiminin bir araya gelip deneyimlerini

1968’de Devlet Gü­ zel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümüne girdi.. Neşet Günal atelyesinde master seviyesinde

70'li yıllarda restore edilen Eski Şark Eserleri Müzesi nin girişi, literatüre girmiş olmasına rağmen 1883'deki orijinal haline getirmek için yıkıldı..

Muammer Ak- soy, Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan'ı öldürenlerin bulunma­ sının, Türk polisi için bir sınav olduğunu açıklayan üst düzey yetkili,