• Sonuç bulunamadı

Türk karikatürcüleri:Necmi Rıza

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk karikatürcüleri:Necmi Rıza"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

gece miydi?

-Y d a n _ _ g £ £ £ .

kaçacağız diye

•öktfrndukulmıs

SANMA HÜNER ELİM İZD E B İZİM ,

USTURAM IZ D İLİM İZD E BİZİM '.

(2)

Tatlıkeser-(MEMDUH ŞEVKET ESEHDAL’OAN BİR HİKÂYE :

FEMİNİST

Vilayet memurları yemeğe çıkıyorlar. İs­ tatistik müdürü Salim Bey,merdivenden iner­ ken, ayrı ayrı kalem ler­ den çıkmış birkaç genç, önü sıra iniyor,konuşup görüşüyorlardı. İçlerin­ den b ir i, birazcık durup elini göğsüne vurarak, arkadaşlarına meydan okur gibi,

-Ben feministim,fe­ minist. . .dedi.

Sonra arkalarından gelen Salim bey'i görüp seslerini kestiler, yol verdiler.

Salim bey, geçti git­ ti, ama, bu "Feminist ’’ sözü aklına takıldı .Çok­ ça kullanılan b ir söz. Mânası ne olsa gerek . ''Kadıncı" demek mi '.-’Ye­

mekten sonra dairede çalışırken gene aklına g e ld i."B ir bilenden so­ ralım " diye düşündü.

Akşam üstü, Merkez Kahvesinde tavla sey­ rederken yeniden hatır­ ladı.Yanındaki masada oturan, ortamektep ho­ calarından Aytaş beye sordu :

-Aytaş bey,dedi,"fe­ minist" ne demektir?

Aytaş bey, dirseğini masaya dayamış, elini kalpağının içine sokmuş, dalgın, tavla seyrediyor­ du. Uykudan uyandırıl­ mış gibi gözleri süzük, döndü,Salim beye baktı, "Beni imtihan mı ede­ ceksin?" demek ister gib i,

-Sanki bilmiyor mu­ sun , dedi. -Biliyorum am a,ge­ ne de soruyorum. B ili­ yorsan sövle. Aytaş bey,dargın, -B irader.dedi. Hem biliyorsun,iıem de gene neye soluyorsun?

"Beni mantara b as- tıramazsın ! " demek ister gibi,kaşlarını yu­ karı kaldırıp başını öte­ ye çevirdi.

Salim bey sıkıldı. -Söylesen 11e olur, dedi.Belki bir bilme­ diğim var da onu öğren­ mek istiyorum

" İşte,istediğinizden de ateşli bir aşk sahne­ si çevirdim , söyleyin bakalım, şimdi benim halim ne o la c a k ."

(3)

Öteki, yüzünü çevir­ meyerek :

-Bilmiyorum b ira ­ der, dedi.

Tavla oynayanlar - dan biri, Kerim bey, es­ ki "Sahil Sıhhiye" me­ murlarından, eşi akranı arasında bilgiç geçinen­ lerden bir adam. Aytaş beyden sordu :

-Ne soruyor? -Hiç canım, alay et­ mek istiyor '.

Salim bey kızar gi­ bi oldu.

-Hiç alay etmek is - te miyorum, dedi ."Femi­ nist" ne demektir, diye soruyorum.Ne olur, so­ rulmaz mı ?

Kerim bey, pulları düzelterek :

-Yani "Feminist"ne demektir, bilmiyor mu­ sunuz? dedi.

-Farzediniz ki, b il­ miyorum, yahut biliyo­ rum da, gene soruyorum.

-Güzel, "Feminist" sizce ne demektir ?

-Bence ne demekse demek,ben sizden so­ ruyorum.

-B iz söyleyeceğiz ama, siz bildiğinizi bir söyleyin, bakalım.

-Ben bildiğimi söy­ leyecek olursam, sizden hiç sormam.

Kerim beyin arka­ daşı sıkıldı,

-Lâkırdıyı sonra e - dersin,dedi,at bakalım.

Kerim bey oyuna baş­ layarak,

-Bilen sorm az, dedi. Bilmeyen de biliyorum, demez. Hepyek:oyna!Sen 'Böylede yanlış varsa biz

düzeltelim i

Salim bey sustu. Bu

kelimeden sezinlediği mânayı iyice .açıkça b il­ mediği için, söylemek istemiyordu. Karşısın­ dakiler de onun gibi ol­ m alıdırlar ki, onlar da söylemekten çekindiler. Lâkırdı da böyle kaldı. Yalnız bu kısa konuşma, Salim beyi biraz kızdır­ dı. Kendi kendine, "Söy­ lemeyin siz,dedi, ben onu sor açalı adamı bu­ lurum ."

O günlerde. eski Fransızca hocalarından Cemil beye rastgeldi-Bİ- raz hoşbeşten sonra ondan sordu :

-Cem il bey,bu " F e ­ minist" ne demektir?

-"F em in ist", işte, feminin var y a ! .. Fem, Fam, ikisi bir asildir .

Mâlum,kadın,demek . La femme, müennes, an­ cak Feminist'i nasıl tercüme e tm e li? .. .Ba­ na kalsa tercüme eder­ ken . . .

Cemil bey düşündü . Sonra şikâyete başladı.

-B irad er, dedi, b i­ zim dilimiz de dil mi ? Hangi tâbiri ararsın da bulursun? İşte buyurun şu "feminist" meselâ! Ne diye tercüme ede­ ceksin ?

-Y ok ,ben tercüme­ den ziyade,asıl şu mâ­ nasını öğrenmek istedim

-Malûuum. MâlÛm ya ! Ancak benim a r - zettiğim d e ... Çünkü monşer, lisan bir ifade içindir, doğru değil mi ? Biz dilimiz var diye

(4)

ortaya çıkalım, mukabili olmadı mı t Doğru de­ ğil mi?

-Hakkınız v a r . .. -Geçen sene,bu İs­ tılahlar için bir komis­

yon topladılar.Ben ora­ da bütün bunları söyle­ dim. Birkaç kerre top­ lanıldı , ayrıca b ir ko­ misyon yapılmasına ka­ r a r ver diler. Sonra tah­ sisat yoktur, gelecek.se- ne bütçesine para konu­ lacak diye,bir lâkırdı çı­ kardılar , öylece kaldı. I- şin içine bir kerre büt­ çe karışınca, sen altta - rafını anlayıver. Şimdi ne kadar çoluk çocuk varsa, maarife doldur­ muşlar, böyle ciddf i ş ­ lere bakan yok.Doğrusu ben de artık aldırmıyo - rum.Hangi birine ba­ karsın! Hem bird e bak­ mışsın, testiyi kıran da b ir, suyu getiren d e ! . . N asıl,sizin birader as­ kerliğini bitirdi miTBu- raya getirtmek istiyor - dunuz?

-İstiyorduk ama,son- r a kendisi "orada rahat olduğunu" yazmış. As - kertiği bitmesine de bir- şey kalmadı, yerinde kal­ sın, dedik. Askerden ge - lirse,bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?

-B u kadar eş dost v a r , hep elden geleni ya­ parı z . Efendim,bana mü- sade.Divân'akadar uğ - ramak istiyordum d a . .. A ra sıra görüşelim ,Sa­ lim b e y ...

Selâm laştılar, ayrıl­ dılar. Salim bey düşün - dü, "araya lâkırdı karış­ tı, gene, Feministti anla­ yamadık" dedi.

6

Birkaç gün s o n ra , bir akşam üstü, bilmem hangi dairenin, hangi ka­ lemin müdürü,genç edip­ lerimizden R .R alf beye rasgeldi.Konuşarak yü­ rümeye başladılar .Söz a - rasında,bir sırası dü­ şünce, Sâlim bey, "fe - minist'ti ondan da sordu: -Kuzum Raif bey,de­ di, bu "feminist" ne de - mektir?

-Feminist? Femi - nizm, azizim , nasıl ar - zedeyim, Ee, yâni kadın­ lığın bütün inceliği, bü­ tün mahasinine, bütün

şeylerine k a r ş ı... Ka­ dınlığı bağlayan ve biz­ den ayıran bütün kayıt­ lar ve şartlar. Mâzinin pestzindeliklerine isyan. B ir kadın niçin, erkek de­ ğildir? Bu yoklukları, bunların acılıklarını ben bu şehirde duymayan kalmadı sanıyorum ¡Son­ ra ben bunu "erkeklerin zavallılıkları" diye izah etmiştim.Siz bilmem, benim "N erld s" mec­ muasına yazdığım yazı­ ları gördünüz mü? Bu fik irler, o makalelerde çok ince işlenmişti. İti­ ra f etmelidir ki, şimdi ne öyle bir mecmua çı­ kıyor, ne de öyle yazan var. Biz de sustuk. Çün­ kü okuyan yok.

Salim bey, sustu. İ - çinden, "Bunu bilen e l­ bet de vardır ya, ben rasgelm edim " diye dü­ şündü. Ve ondan sonra her önüne gelene so r­ mağa başladı.

-Recai bey, sen çok bilgiçsin, "feminist" ne­ dir?

-Tuvalet sabunu.

-N asıl tuvalet sabu­ nu? Ben sana bu keli - menin mânasını sordum! -Benısabunu soruyor­ sun, sandım !

-Kabahat bende, seni bitirim de gene, soruyo­ rum.

Birkaç gün sonra ge­ ne bir başkasına :

-Hikmet beyefendi, affedersiniz, bir istirha­ mım vardı, "feminist " nedir? -A zizim ,b ir mes - le k .B ir de gazetesi var­ dı sanıyorum. B ir gaze­ te çıkarıyorlardı.. . T a ­ rihi,efendim ,1800. . . E - vet, 1874-75 olacak. E - vet am a,bir kerre de ev­ de bakar, arzederim. Haaa.yok pardon,o " F e - mina" idi.Evet "Fem i - na! " ve tesis tarihi e - fendiiiim, 1908, yahut 909 olacak.Diğeri şimdi ha­ tırımda yok,evde bakar, arzederim.

Bazı şeyler böyledir. Tilkinin kuyruğu gibi . Kafanın bir biçimsiz ye­ rine sıkıştı mı,çıkmaz . Salim bey,bu rahatsız - lıkla.bu Feministti o kadar sordu ki,sonunda

adı Feminist kaldı.Da - h ası, ona bu adın nere - den kaldığını bilmeyen - l e r , onu bu meslek sahip­ lerinden biri sandılar ; kadınlar müsam erele- rinde konferans verm e­ ğe çağırıyorlar,yeni çı­ kan gazeteler kadın sa - hifeleri için ondan yazı istiyorlar.

(5)

B İKİ KAYNANA

İki ya şlı hanım yolda k a rşıla şır- lar. Hal hatır sorduktan sonra biri,

-Kızınızdan haber alabiliyor mu­ sunuz? der. N a s ıl,iy i m i?

Kadın kıvançla anlatmaya koyu - lur :

-Kızımın şansına diyecek yok . . . Bir jy î kocası var ki ,o kadar o lu r.. .E- lini sıcak sudan soğuk suya sokturmu­ yor. Sabah kahvaltısını bi le erken­ den kalkıp hazırlıyor.kızım ın yatağı­ na kendi getiriyor.Mücevherler ,kürk - ler, Avrupa g e z ile ri.. . Adam kızım i - çîn parçalanıyor v a lla h i.. . Peki,sîzin oğlunuz naşıI,bari mutlu mu?

-Hiç sorma hemşire,hiç sorma . . . Bir pasaklı,bir rrüsrif karıya düştü k i . . Sabah kahvaltıyı bile oğlum, yatağı - na.götürüyor. .. Hadi bu neyse.. .Ama oğlumun canı çıkıyor,kürklere, mü- cevherlere,Avrupa gezilerine para ye­ tiştireceğim d iy e .. . Helak oluyor oğ­ lum,helak. . .

Ata'nın Ruhu - Dirilmek için benim ölmemi bekliyorlarmış'.

Türk Karikatürcüleri:

Necmi Rıza

Klasik karikatür anlayışının günümüzde en başarılı temsilci - sid ir. Özel likle portre karikatür­ lerindeki başarısı büyüktür .Pers­ pektif kurallarına b a ğ lılığ ı, de - taylara önem vermesi ve çok ti - tiz çalışması, mizah dergilerinin kapak karikatürlerini yapmakta Necmi Rrza'ya bir rekor sağla - mıştır. Kendi karikatür anlayışı için de, siyasf, sosyal ve maga­ zinler için her tür karikatür yap­ maktadır. Karikatürlerinin kolay anlaşılırlığı ve yeni denemelere gitmemesi yaygınlığını sağla - mıştır.

(6)

—İşte kahraman ecdadım : Baştaki büyük babamın babası : Plevne muhasara­ sında nam vermiş. . .Öbürü büyük babam ; Dömeke muharebesinde şehit düş­ müş. . . Beriki babam : Hem Çanakkale'de, hem Sakarya'da yaralanm ış.. . Bu da ağabeyim : Daha geçen hafta G alatasaray'a bir gol a t t ı'. . .

Misafir - Enfes tablo. .Rafael'in de­ ğil m i?

Yeni Zengin - Hayır benim '. . .

- N a s ıl, cennet değil mi? - Ö y le konuşabilmek için ölmek

gerek. . .

(7)

-Yahu,bu kadar güzel fotoğrafların var da ne duruyorsun, bir günlük gazete çıkarsana.

(8)

SffiSBS

n ı n H V A D M A Daha önce de bildirdiğimiz gibi, yarışmaya katılan O l ı l U I H n l f l H karikatürlerden birinci, ikinci ve üçüncüyü okurlarımız seçeceklerdir. En çok oy alarak birinciliği kazanacak karikatürü seçen okurla - rımıza Aziz Nesin'in kitaplarından biri hediye edilecektir. Ancak okurlarımız şimdiden beğendikleri karikatürü bildirerek, hediye kitap istemektedirler. Ya - rışmaya giren bütün karikatürlerin yayınlanması bitmeden oylarını bildirmemele­ rini okurlarımızdan rica ederiz. Yarışma karikatürlerinin yayınlanmasının bitti - ğini ilân edeceğiz. Bu ilândan sonra, yayınlanmış bütün karikatürler içinde en ' beğendikleri hangisiyse, okurlarımız o karikatürü bize bildireceklerdir.

(9)
(10)

sîzden

KARISI BİLİR

Harvard Üniversitesi Rektörü L a­ urence Low ell'in yetmişikinci yaşı­ nı kutlamak için verilen şölende, bir m eraklı,rektöre bu yorucu görev - den çekilmeye ne zaman karar ve - receğini sorar.

Rektör ,

-Çekilmek mi .dostum, diye ş a ­ şar kalır.

-E v e t .. .Yaşınız hayli ile r le d i... -A m a karım bana bu konuda he - nüz bir şey söylemedi k i . ..

YUTAR MI HİÇ

Woodrow Wilson, 1912 yılında ABD Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra yaşlı ve ağır işiten halasını ziyaret ed er.Y aşlı kadın,

-E ee Woodrow, şimdi ne yapı - yorsun? diye sorar

W ilso n ,kadının işitmek için ku­ lağına kaldırdığı boynuza bağırır :

-Başkanım şimdi b e n ... -Nerenin başkam ?

-Am erika Birleşik Devletleri - nin. . .

-Kazık kadar adam oldun, hâlâ budala budala konuşmaktan vazgeç - medin. . .

CAN KURTARAN TULUAT

Ünlü oyuncu Talma, bir oyunda tabanca ile vurularak ölecek ve p er­ de kapanacaktı. Ama aksiliğe bakın ki, tabanca patlamadı. Rol arkadaşı - nm bu aksilik karşısında bocaladığı­ nı gören Talma, onun üstüne saldır - dı ve kendisine hemen bir tekme sa­ vurmasını fısıldadı. Tekmeyi yer ye­ mez kendini yere atan Talma,

-Aman yarabbi ! . . .diye haykır- du,herifin pabucu zehirliym iş.. .

Bu sözleri söyleyip ölen Talma , piyesi kurtarıyordu...

HAKKI VARMIŞ

Televizyonda maç anlatan Roger Couderc'e bir kokteyl partide genç bir kadın yanaşır,

-Hatırlıyor musunuz, iki yıl ört - ce bir maç nakletmiştiniz d e .. .der. Spiker anlamsız anlamsız sırı - tırken, kadın devam eder :

-Hani canım, şey demiştiniz . . . "Böyle bir maç seyrettikten sonra , insan artık rahat ölür" dem iştiniz.. -E v e t,e v e t.. . Şimdi hatırladım. -İşte o maçı kocamlaberaber te­ levizyonda seyrediyorduk.Siz tam o sözü söyleyince bana döndü ve "C o - uderc haklı" d e d i...

-E v e t ...

-Couderc haklı,dedi ve ö ldü...

(11)

CİĞERİN PARASI

Şair Adanalı Ziya b ir gün İstan­ bul'da parasız ve aç kalmış.Sirke - ei'de bir ciğer kebapçısının önünde durmuş.Dayanamamış,içeri girmiş ve karnını iyice ciğerle doyurmuş . Sonunda kebapçıya :

"Bak hemşerim, demiş benim param yok. Şimdi sen beni tabif dö - veceksin.Haydi döv de gideyim . "

Kebapçı demiş ki :

"Öyle yağma yok. Şimdi ben seni içeri tıkarım, bana üç gün üç gece bulaş ık yıkarsın i "

Adanalı Ziya bakmış,pabuç pa - halı.Hemen yakın otellerden birinde oturan bir arkadaşına şu beyti yaz - mış :

"Dağladı aşçı diliyle ciğerim yö­ resini Ciğerim pâresi ! Gel ver ciğerin

paresini'." Şiir gitm iş,para gelm iş. Ziya da bulaşıkçılıktan kurtulmuş.

YAŞAMAK

B ir sanat meraklısı Çallı İbra - him'e sordu :

-Üstad .bizde resim le yaşanır mı? -Yaşanmaz !

- E , sen nasıl yaşıyorsun ? Çallı bir havret cı&lı&ı attı -Ay,ben yaşıyor muyum!..

DÜMENSİZ

Çok okuduğu, çok bildiği halde,yar zılarında ve tartışmalarında belli bir konuda kalamayıp daldan dala at­ layarak konu birliğini dağıtan Celâl Nuri için Süleyman Nazif şöyle de - mişti :

" O , kı rkbe şbin tonluk, her şeyi tar mam,topları mükemmel bir zırhlı - dır,yalnız bitek eksiği var: dümen- siz ! . . "

BİR BİZDEN ^

TÜRKÇEYİ BİLİRİM

Süleyman N azif'e,oğlu SaitNazif, daha küçük b ir çocukken,

-Baba,dem iş, sen mi iyi Fran - sızca bilirsin,yoksa Victor Hugomu?

Ben,dese,doğru söylememiş o - la cak ; Hugo dese,çocuğun kafasın­ daki baba hayalini bozacak . . .

-Oğlum , demi ş , Hügo benden iyi Fransızca b ilir am a,Türkçe'de ben ondan üstünüm...

ÇÖPLÜK

Süleyman Nazif,Abdülhak Hâmit' in sevdiği kadınlarından birini hiç beğenmez,hiç sevmezdi, üstelik onu çirkin, hafif bulurdu. Birgün kendini tutamayıp Hamit'e,

-Üstad,dem iş,Fatm a Hanım ö l ­ dü (ilk eşi) M AKBER'i yazdınız,in - şallah bu karı da ölür de,Türk ede­ biyatı kaleminizden bir M E ZB E LE "çöplük" k azan ır...

-A llah , A l la h . . .Sen öyle şeyle - re elin! bile sürmezken şimdi ne - den ille de törpü getir diye tut - turdun, hiç anlam ıyorum ...

(12)

İngiltere

B ir deniz kazasına uğrayıp,dalgalarla saat­ lerce boğuştuktan sonra kendini küçük b ir kasa­ banın meydanında bulur . Meydanın ortasına kuru­ lu darağacında bir ceset sallanmaktadır.

Denizci sevinçle hay­ k ırır :

-Bin şükür Allahım 1. İşte yine medenf b ir mem­ leketteyim. ..

Amerika

Adamın b iri gökde - lenin kırkıncı katından düşmüş.Onbeşinci katın önünden geçerken,pen - cereden dışarıyı seyre - den biri,

-Am an, ne oldu di­

ye haykırır. Düşen adam,

-B işey olduğu yo k ... Ama şim dilik.. .der.

Fransa

B ir sosyete dilberi , sürek avına katılır. İz göstersinler diye köyden dört-beş rehber alıp o r­ mana dalarlar. Hiç bir - şey vuramadığı için , canı sıkılan dilberin yanından, ayağından yaralandığı i - çin arkadaşının sırtın - da köye götürülen rehbe­ r i görünce kadın küple - re biner :

-Am m a kalleşlik h a .. Yahu bana neye söyle mediniz, rehberleri aya­ ğından vurmak serbest d iy e ...

Köylerde sineklerin , nasıl bir belâ olduğunu i- yi bilen b ir i, iş için yolu yine bir köye düşünce , kendisini konuk eden köy­ lüye sorar :

-Sineklerle nasıl ba~ şediyorsunuz ?

-Büyük babanın başu - cuna b i r , ayakucuna b ir , iki çanak bal koyuyoruz . Mesele tam am ...

-Peki zavallı ihtiyar, nasıl kovuyor onca sine­ ğ i ? . . .

-Kovduğu falan yok yahu.. .Adamcağız yata­ lak. ..

(13)

Usfura'nın 14 üncü sayısında bir taşlamasını yayınladığımız Dert­ li, 1772'de Gerede'nin Reşadiye köyünde doğmuştur. Öz adı ibrahîm*- dir. Babası ölünce bir ağa elinden zorla toprağını aldığından köyün­ de barınamadı, genç yaşında gurbetçi oldu. Çok yerler gezdi, d o ­ laştı. Yaşamı sıkıntılar içinde geçti. Boğazını keserek intihar e t t iy ­ se de ölmedi. 1845'de öldü.Ankara'da Cebeci dolayındaki mezarı kaldırılm ış, yola çevrilm iştir.

Saz şairi olan D ertli, Divan şiiri de (Aruzla) yazmıştır.

"Viran olası hanede evlâd ü i yâ I var" dizesi atasözü olmuş,aruz­ la yazdığı bîr taşlamasını sunuyoruz :

ikbâle zeval erse ne var,sende kemâl var Mağrur-ı kemâl olma ki ardınca zevâl var

Her bir kişinin tâlii devlette bir olmaz Bir lokması yoktur ki yesin bunca ricâl var Ahvâl-i perişanımı sormazsın efendim

Vallahi beyim boynuna bu işde vebâl var

Bir başıma kalsam,şaha, sultana kul olmam Vfran olası hanede evlâd ü iyâl var

Dûr olmayı ister mi kişi öz vatanından E y Dertli-i bfçâre bu esrarda ne hâl var

O MÜŞTERİ KITLIĞINDA

Zengin yahudi Goldenberg, Cote d'Azure'e dinlenmeye gelir eski müş­ terisi olduğu çok ünlü bîr otele iner. O tel müdürü bu yağlı müşteriyi yer­ lere kadar eğilerek karşılar. Uç gün sonra Goldenberg,küskün bir tavırla, -Gidiyorum ,der, lütfen hesabımı çıkarın. ,

O tel müdürü,telâşa kapılır: -Ama nasıl olur Mösyö Golden - berg? Daha geleli kaç gün oldu?Yok- sa bir hata mı iş le d ik ?

- Boş lâflara lüzum yok.der kız­

gın müşteri. Hadi derhal hesabı ç ık a ­ rın,gideceğim .

O tel müdürü,işin peşini bırak -maz:

Müşteri İnat eder: O tel Müdürü:

-Hayır Mösyö,der. Siz bizim en iyi müşterimizsiniz. N iç in gittiğinizi mutlaka bilmeliyim.

-Peki öyleyse öğrenin. Sîz bîr arv- tisemist,bir yahudi düşmanı imişsiniz. Ben ise bunu yeni öğrendim.

-Amma da saçma lâf ha'... Ben ha? Ben,antîsem ist.. . Güleyim b a r i.. Hem de müşterinin kıt olduğu bu sırada ha?

(14)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

70 yıllık bilgi ve tecrübe birikimimizle İŞKUR olarak; Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği (WAPES) Başkanı ve ülkemizin kamu istihdam kurumu olarak

Mevsimsel etkilerden arındırılmış istihdam verileri incelendiğinde, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 2016 yılı Nisan döneminde tarım istihdamının 156

İşsizlik sigortası uygulamasının 2000’li yılların başında hayata geçmesiyle birlikte pasif istihdam programlarını başarıyla uygulamaya başlayan İŞKUR,

22 yaşındaki kadın hastamız radiküler ağrı nedeniyle araştırılırken nörofibromlar, cafe au lait lekeleri, lisch nodülleri ile beraber sinir sisteminde sol

Ailesiyle birlikte yaşayan öğrencilerin %10.4’ü sigara içerken, ailesinden ayrı yaşayanların sigara içme yüzdesi çok daha yüksektir (%26.3). Yaşın, cinsiyetin,

«Refah»ın bü­ tün ışıkları o anda sönmüş ve bü­ tün gemi karanlığa gömülmüştü.. Dehşet verici hakikat bir anda bü­ tün gemiyi

Bunlardan ilk akla gelenler; ilkokullarda kodlama eğitiminin de verilmeye başlandığı hususu da göz önüne alınarak klavye kullanımı eğitiminin ilköğretim

Fecr-i Atî topluluğunda çalıştığı sıralarda Köp­ rülü, önce Selânikten seslenen yeni lisan ve millî edebiyat cereyanlarının Türk dili, ve edebiyatını