gece miydi?
-Y d a n _ _ g £ £ £ .kaçacağız diye
•öktfrndukulmıs
SANMA HÜNER ELİM İZD E B İZİM ,
USTURAM IZ D İLİM İZD E BİZİM '.
Tatlıkeser-(MEMDUH ŞEVKET ESEHDAL’OAN BİR HİKÂYE :
FEMİNİST
Vilayet memurları yemeğe çıkıyorlar. İs tatistik müdürü Salim Bey,merdivenden iner ken, ayrı ayrı kalem ler den çıkmış birkaç genç, önü sıra iniyor,konuşup görüşüyorlardı. İçlerin den b ir i, birazcık durup elini göğsüne vurarak, arkadaşlarına meydan okur gibi,-Ben feministim,fe minist. . .dedi.
Sonra arkalarından gelen Salim bey'i görüp seslerini kestiler, yol verdiler.
Salim bey, geçti git ti, ama, bu "Feminist ’’ sözü aklına takıldı .Çok ça kullanılan b ir söz. Mânası ne olsa gerek . ''Kadıncı" demek mi '.-’Ye
mekten sonra dairede çalışırken gene aklına g e ld i."B ir bilenden so ralım " diye düşündü.
Akşam üstü, Merkez Kahvesinde tavla sey rederken yeniden hatır ladı.Yanındaki masada oturan, ortamektep ho calarından Aytaş beye sordu :
-Aytaş bey,dedi,"fe minist" ne demektir?
Aytaş bey, dirseğini masaya dayamış, elini kalpağının içine sokmuş, dalgın, tavla seyrediyor du. Uykudan uyandırıl mış gibi gözleri süzük, döndü,Salim beye baktı, "Beni imtihan mı ede ceksin?" demek ister gib i,
-Sanki bilmiyor mu sun , dedi. -Biliyorum am a,ge ne de soruyorum. B ili yorsan sövle. Aytaş bey,dargın, -B irader.dedi. Hem biliyorsun,iıem de gene neye soluyorsun?
"Beni mantara b as- tıramazsın ! " demek ister gibi,kaşlarını yu karı kaldırıp başını öte ye çevirdi.
Salim bey sıkıldı. -Söylesen 11e olur, dedi.Belki bir bilme diğim var da onu öğren mek istiyorum
" İşte,istediğinizden de ateşli bir aşk sahne si çevirdim , söyleyin bakalım, şimdi benim halim ne o la c a k ."
Öteki, yüzünü çevir meyerek :
-Bilmiyorum b ira der, dedi.
Tavla oynayanlar - dan biri, Kerim bey, es ki "Sahil Sıhhiye" me murlarından, eşi akranı arasında bilgiç geçinen lerden bir adam. Aytaş beyden sordu :
-Ne soruyor? -Hiç canım, alay et mek istiyor '.
Salim bey kızar gi bi oldu.
-Hiç alay etmek is - te miyorum, dedi ."Femi nist" ne demektir, diye soruyorum.Ne olur, so rulmaz mı ?
Kerim bey, pulları düzelterek :
-Yani "Feminist"ne demektir, bilmiyor mu sunuz? dedi.
-Farzediniz ki, b il miyorum, yahut biliyo rum da, gene soruyorum.
-Güzel, "Feminist" sizce ne demektir ?
-Bence ne demekse demek,ben sizden so ruyorum.
-B iz söyleyeceğiz ama, siz bildiğinizi bir söyleyin, bakalım.
-Ben bildiğimi söy leyecek olursam, sizden hiç sormam.
Kerim beyin arka daşı sıkıldı,
-Lâkırdıyı sonra e - dersin,dedi,at bakalım.
Kerim bey oyuna baş layarak,
-Bilen sorm az, dedi. Bilmeyen de biliyorum, demez. Hepyek:oyna!Sen 'Böylede yanlış varsa biz
düzeltelim i
Salim bey sustu. Bu
kelimeden sezinlediği mânayı iyice .açıkça b il mediği için, söylemek istemiyordu. Karşısın dakiler de onun gibi ol m alıdırlar ki, onlar da söylemekten çekindiler. Lâkırdı da böyle kaldı. Yalnız bu kısa konuşma, Salim beyi biraz kızdır dı. Kendi kendine, "Söy lemeyin siz,dedi, ben onu sor açalı adamı bu lurum ."
O günlerde. eski Fransızca hocalarından Cemil beye rastgeldi-Bİ- raz hoşbeşten sonra ondan sordu :
-Cem il bey,bu " F e minist" ne demektir?
-"F em in ist", işte, feminin var y a ! .. Fem, Fam, ikisi bir asildir .
Mâlum,kadın,demek . La femme, müennes, an cak Feminist'i nasıl tercüme e tm e li? .. .Ba na kalsa tercüme eder ken . . .
Cemil bey düşündü . Sonra şikâyete başladı.
-B irad er, dedi, b i zim dilimiz de dil mi ? Hangi tâbiri ararsın da bulursun? İşte buyurun şu "feminist" meselâ! Ne diye tercüme ede ceksin ?
-Y ok ,ben tercüme den ziyade,asıl şu mâ nasını öğrenmek istedim
-Malûuum. MâlÛm ya ! Ancak benim a r - zettiğim d e ... Çünkü monşer, lisan bir ifade içindir, doğru değil mi ? Biz dilimiz var diye
ortaya çıkalım, mukabili olmadı mı t Doğru de ğil mi?
-Hakkınız v a r . .. -Geçen sene,bu İs tılahlar için bir komis
yon topladılar.Ben ora da bütün bunları söyle dim. Birkaç kerre top lanıldı , ayrıca b ir ko misyon yapılmasına ka r a r ver diler. Sonra tah sisat yoktur, gelecek.se- ne bütçesine para konu lacak diye,bir lâkırdı çı kardılar , öylece kaldı. I- şin içine bir kerre büt çe karışınca, sen altta - rafını anlayıver. Şimdi ne kadar çoluk çocuk varsa, maarife doldur muşlar, böyle ciddf i ş lere bakan yok.Doğrusu ben de artık aldırmıyo - rum.Hangi birine ba karsın! Hem bird e bak mışsın, testiyi kıran da b ir, suyu getiren d e ! . . N asıl,sizin birader as kerliğini bitirdi miTBu- raya getirtmek istiyor - dunuz?
-İstiyorduk ama,son- r a kendisi "orada rahat olduğunu" yazmış. As - kertiği bitmesine de bir- şey kalmadı, yerinde kal sın, dedik. Askerden ge - lirse,bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?
-B u kadar eş dost v a r , hep elden geleni ya parı z . Efendim,bana mü- sade.Divân'akadar uğ - ramak istiyordum d a . .. A ra sıra görüşelim ,Sa lim b e y ...
Selâm laştılar, ayrıl dılar. Salim bey düşün - dü, "araya lâkırdı karış tı, gene, Feministti anla yamadık" dedi.
6
Birkaç gün s o n ra , bir akşam üstü, bilmem hangi dairenin, hangi ka lemin müdürü,genç edip lerimizden R .R alf beye rasgeldi.Konuşarak yü rümeye başladılar .Söz a - rasında,bir sırası dü şünce, Sâlim bey, "fe - minist'ti ondan da sordu: -Kuzum Raif bey,de di, bu "feminist" ne de - mektir?
-Feminist? Femi - nizm, azizim , nasıl ar - zedeyim, Ee, yâni kadın lığın bütün inceliği, bü tün mahasinine, bütün
şeylerine k a r ş ı... Ka dınlığı bağlayan ve biz den ayıran bütün kayıt lar ve şartlar. Mâzinin pestzindeliklerine isyan. B ir kadın niçin, erkek de ğildir? Bu yoklukları, bunların acılıklarını ben bu şehirde duymayan kalmadı sanıyorum ¡Son ra ben bunu "erkeklerin zavallılıkları" diye izah etmiştim.Siz bilmem, benim "N erld s" mec muasına yazdığım yazı ları gördünüz mü? Bu fik irler, o makalelerde çok ince işlenmişti. İti ra f etmelidir ki, şimdi ne öyle bir mecmua çı kıyor, ne de öyle yazan var. Biz de sustuk. Çün kü okuyan yok.
Salim bey, sustu. İ - çinden, "Bunu bilen e l bet de vardır ya, ben rasgelm edim " diye dü şündü. Ve ondan sonra her önüne gelene so r mağa başladı.
-Recai bey, sen çok bilgiçsin, "feminist" ne dir?
-Tuvalet sabunu.
-N asıl tuvalet sabu nu? Ben sana bu keli - menin mânasını sordum! -Benısabunu soruyor sun, sandım !
-Kabahat bende, seni bitirim de gene, soruyo rum.
Birkaç gün sonra ge ne bir başkasına :
-Hikmet beyefendi, affedersiniz, bir istirha mım vardı, "feminist " nedir? -A zizim ,b ir mes - le k .B ir de gazetesi var dı sanıyorum. B ir gaze te çıkarıyorlardı.. . T a rihi,efendim ,1800. . . E - vet, 1874-75 olacak. E - vet am a,bir kerre de ev de bakar, arzederim. Haaa.yok pardon,o " F e - mina" idi.Evet "Fem i - na! " ve tesis tarihi e - fendiiiim, 1908, yahut 909 olacak.Diğeri şimdi ha tırımda yok,evde bakar, arzederim.
Bazı şeyler böyledir. Tilkinin kuyruğu gibi . Kafanın bir biçimsiz ye rine sıkıştı mı,çıkmaz . Salim bey,bu rahatsız - lıkla.bu Feministti o kadar sordu ki,sonunda
adı Feminist kaldı.Da - h ası, ona bu adın nere - den kaldığını bilmeyen - l e r , onu bu meslek sahip lerinden biri sandılar ; kadınlar müsam erele- rinde konferans verm e ğe çağırıyorlar,yeni çı kan gazeteler kadın sa - hifeleri için ondan yazı istiyorlar.
B İKİ KAYNANA
İki ya şlı hanım yolda k a rşıla şır- lar. Hal hatır sorduktan sonra biri,
-Kızınızdan haber alabiliyor mu sunuz? der. N a s ıl,iy i m i?
Kadın kıvançla anlatmaya koyu - lur :
-Kızımın şansına diyecek yok . . . Bir jy î kocası var ki ,o kadar o lu r.. .E- lini sıcak sudan soğuk suya sokturmu yor. Sabah kahvaltısını bi le erken den kalkıp hazırlıyor.kızım ın yatağı na kendi getiriyor.Mücevherler ,kürk - ler, Avrupa g e z ile ri.. . Adam kızım i - çîn parçalanıyor v a lla h i.. . Peki,sîzin oğlunuz naşıI,bari mutlu mu?
-Hiç sorma hemşire,hiç sorma . . . Bir pasaklı,bir rrüsrif karıya düştü k i . . Sabah kahvaltıyı bile oğlum, yatağı - na.götürüyor. .. Hadi bu neyse.. .Ama oğlumun canı çıkıyor,kürklere, mü- cevherlere,Avrupa gezilerine para ye tiştireceğim d iy e .. . Helak oluyor oğ lum,helak. . .
Ata'nın Ruhu - Dirilmek için benim ölmemi bekliyorlarmış'.
Türk Karikatürcüleri:
Necmi Rıza
Klasik karikatür anlayışının günümüzde en başarılı temsilci - sid ir. Özel likle portre karikatür lerindeki başarısı büyüktür .Pers pektif kurallarına b a ğ lılığ ı, de - taylara önem vermesi ve çok ti - tiz çalışması, mizah dergilerinin kapak karikatürlerini yapmakta Necmi Rrza'ya bir rekor sağla - mıştır. Kendi karikatür anlayışı için de, siyasf, sosyal ve maga zinler için her tür karikatür yap maktadır. Karikatürlerinin kolay anlaşılırlığı ve yeni denemelere gitmemesi yaygınlığını sağla - mıştır.
—İşte kahraman ecdadım : Baştaki büyük babamın babası : Plevne muhasara sında nam vermiş. . .Öbürü büyük babam ; Dömeke muharebesinde şehit düş müş. . . Beriki babam : Hem Çanakkale'de, hem Sakarya'da yaralanm ış.. . Bu da ağabeyim : Daha geçen hafta G alatasaray'a bir gol a t t ı'. . .
Misafir - Enfes tablo. .Rafael'in de ğil m i?
Yeni Zengin - Hayır benim '. . .
- N a s ıl, cennet değil mi? - Ö y le konuşabilmek için ölmek
gerek. . .
-Yahu,bu kadar güzel fotoğrafların var da ne duruyorsun, bir günlük gazete çıkarsana.
SffiSBS
n ı n H V A D M A Daha önce de bildirdiğimiz gibi, yarışmaya katılan O l ı l U I H n l f l H karikatürlerden birinci, ikinci ve üçüncüyü okurlarımız seçeceklerdir. En çok oy alarak birinciliği kazanacak karikatürü seçen okurla - rımıza Aziz Nesin'in kitaplarından biri hediye edilecektir. Ancak okurlarımız şimdiden beğendikleri karikatürü bildirerek, hediye kitap istemektedirler. Ya - rışmaya giren bütün karikatürlerin yayınlanması bitmeden oylarını bildirmemele rini okurlarımızdan rica ederiz. Yarışma karikatürlerinin yayınlanmasının bitti - ğini ilân edeceğiz. Bu ilândan sonra, yayınlanmış bütün karikatürler içinde en ' beğendikleri hangisiyse, okurlarımız o karikatürü bize bildireceklerdir.
sîzden
KARISI BİLİR
Harvard Üniversitesi Rektörü L a urence Low ell'in yetmişikinci yaşı nı kutlamak için verilen şölende, bir m eraklı,rektöre bu yorucu görev - den çekilmeye ne zaman karar ve - receğini sorar.
Rektör ,
-Çekilmek mi .dostum, diye ş a şar kalır.
-E v e t .. .Yaşınız hayli ile r le d i... -A m a karım bana bu konuda he - nüz bir şey söylemedi k i . ..
YUTAR MI HİÇ
Woodrow Wilson, 1912 yılında ABD Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra yaşlı ve ağır işiten halasını ziyaret ed er.Y aşlı kadın,
-E ee Woodrow, şimdi ne yapı - yorsun? diye sorar
W ilso n ,kadının işitmek için ku lağına kaldırdığı boynuza bağırır :
-Başkanım şimdi b e n ... -Nerenin başkam ?
-Am erika Birleşik Devletleri - nin. . .
-Kazık kadar adam oldun, hâlâ budala budala konuşmaktan vazgeç - medin. . .
CAN KURTARAN TULUAT
Ünlü oyuncu Talma, bir oyunda tabanca ile vurularak ölecek ve p er de kapanacaktı. Ama aksiliğe bakın ki, tabanca patlamadı. Rol arkadaşı - nm bu aksilik karşısında bocaladığı nı gören Talma, onun üstüne saldır - dı ve kendisine hemen bir tekme sa vurmasını fısıldadı. Tekmeyi yer ye mez kendini yere atan Talma,
-Aman yarabbi ! . . .diye haykır- du,herifin pabucu zehirliym iş.. .
Bu sözleri söyleyip ölen Talma , piyesi kurtarıyordu...
HAKKI VARMIŞ
Televizyonda maç anlatan Roger Couderc'e bir kokteyl partide genç bir kadın yanaşır,
-Hatırlıyor musunuz, iki yıl ört - ce bir maç nakletmiştiniz d e .. .der. Spiker anlamsız anlamsız sırı - tırken, kadın devam eder :
-Hani canım, şey demiştiniz . . . "Böyle bir maç seyrettikten sonra , insan artık rahat ölür" dem iştiniz.. -E v e t,e v e t.. . Şimdi hatırladım. -İşte o maçı kocamlaberaber te levizyonda seyrediyorduk.Siz tam o sözü söyleyince bana döndü ve "C o - uderc haklı" d e d i...
-E v e t ...
-Couderc haklı,dedi ve ö ldü...
CİĞERİN PARASI
Şair Adanalı Ziya b ir gün İstan bul'da parasız ve aç kalmış.Sirke - ei'de bir ciğer kebapçısının önünde durmuş.Dayanamamış,içeri girmiş ve karnını iyice ciğerle doyurmuş . Sonunda kebapçıya :
"Bak hemşerim, demiş benim param yok. Şimdi sen beni tabif dö - veceksin.Haydi döv de gideyim . "
Kebapçı demiş ki :
"Öyle yağma yok. Şimdi ben seni içeri tıkarım, bana üç gün üç gece bulaş ık yıkarsın i "
Adanalı Ziya bakmış,pabuç pa - halı.Hemen yakın otellerden birinde oturan bir arkadaşına şu beyti yaz - mış :
"Dağladı aşçı diliyle ciğerim yö resini Ciğerim pâresi ! Gel ver ciğerin
paresini'." Şiir gitm iş,para gelm iş. Ziya da bulaşıkçılıktan kurtulmuş.
YAŞAMAK
B ir sanat meraklısı Çallı İbra - him'e sordu :
-Üstad .bizde resim le yaşanır mı? -Yaşanmaz !
- E , sen nasıl yaşıyorsun ? Çallı bir havret cı&lı&ı attı • -Ay,ben yaşıyor muyum!..
DÜMENSİZ
Çok okuduğu, çok bildiği halde,yar zılarında ve tartışmalarında belli bir konuda kalamayıp daldan dala at layarak konu birliğini dağıtan Celâl Nuri için Süleyman Nazif şöyle de - mişti :
" O , kı rkbe şbin tonluk, her şeyi tar mam,topları mükemmel bir zırhlı - dır,yalnız bitek eksiği var: dümen- siz ! . . "
BİR BİZDEN ^
TÜRKÇEYİ BİLİRİM
Süleyman N azif'e,oğlu SaitNazif, daha küçük b ir çocukken,
-Baba,dem iş, sen mi iyi Fran - sızca bilirsin,yoksa Victor Hugomu?
Ben,dese,doğru söylememiş o - la cak ; Hugo dese,çocuğun kafasın daki baba hayalini bozacak . . .
-Oğlum , demi ş , Hügo benden iyi Fransızca b ilir am a,Türkçe'de ben ondan üstünüm...
ÇÖPLÜK
Süleyman Nazif,Abdülhak Hâmit' in sevdiği kadınlarından birini hiç beğenmez,hiç sevmezdi, üstelik onu çirkin, hafif bulurdu. Birgün kendini tutamayıp Hamit'e,
-Üstad,dem iş,Fatm a Hanım ö l dü (ilk eşi) M AKBER'i yazdınız,in - şallah bu karı da ölür de,Türk ede biyatı kaleminizden bir M E ZB E LE "çöplük" k azan ır...
-A llah , A l la h . . .Sen öyle şeyle - re elin! bile sürmezken şimdi ne - den ille de törpü getir diye tut - turdun, hiç anlam ıyorum ...
İngiltere
B ir deniz kazasına uğrayıp,dalgalarla saat lerce boğuştuktan sonra kendini küçük b ir kasa banın meydanında bulur . Meydanın ortasına kuru lu darağacında bir ceset sallanmaktadır.
Denizci sevinçle hay k ırır :
-Bin şükür Allahım 1. İşte yine medenf b ir mem leketteyim. ..
Amerika
Adamın b iri gökde - lenin kırkıncı katından düşmüş.Onbeşinci katın önünden geçerken,pen - cereden dışarıyı seyre - den biri,
-Am an, ne oldu di
ye haykırır. Düşen adam,
-B işey olduğu yo k ... Ama şim dilik.. .der.
Fransa
B ir sosyete dilberi , sürek avına katılır. İz göstersinler diye köyden dört-beş rehber alıp o r mana dalarlar. Hiç bir - şey vuramadığı için , canı sıkılan dilberin yanından, ayağından yaralandığı i - çin arkadaşının sırtın - da köye götürülen rehbe r i görünce kadın küple - re biner :
-Am m a kalleşlik h a .. Yahu bana neye söyle mediniz, rehberleri aya ğından vurmak serbest d iy e ...
■
Köylerde sineklerin , nasıl bir belâ olduğunu i- yi bilen b ir i, iş için yolu yine bir köye düşünce , kendisini konuk eden köy lüye sorar :
-Sineklerle nasıl ba~ şediyorsunuz ?
-Büyük babanın başu - cuna b i r , ayakucuna b ir , iki çanak bal koyuyoruz . Mesele tam am ...
-Peki zavallı ihtiyar, nasıl kovuyor onca sine ğ i ? . . .
-Kovduğu falan yok yahu.. .Adamcağız yata lak. ..
Usfura'nın 14 üncü sayısında bir taşlamasını yayınladığımız Dert li, 1772'de Gerede'nin Reşadiye köyünde doğmuştur. Öz adı ibrahîm*- dir. Babası ölünce bir ağa elinden zorla toprağını aldığından köyün de barınamadı, genç yaşında gurbetçi oldu. Çok yerler gezdi, d o laştı. Yaşamı sıkıntılar içinde geçti. Boğazını keserek intihar e t t iy se de ölmedi. 1845'de öldü.Ankara'da Cebeci dolayındaki mezarı kaldırılm ış, yola çevrilm iştir.
Saz şairi olan D ertli, Divan şiiri de (Aruzla) yazmıştır.
"Viran olası hanede evlâd ü i yâ I var" dizesi atasözü olmuş,aruz la yazdığı bîr taşlamasını sunuyoruz :
ikbâle zeval erse ne var,sende kemâl var Mağrur-ı kemâl olma ki ardınca zevâl var
Her bir kişinin tâlii devlette bir olmaz Bir lokması yoktur ki yesin bunca ricâl var Ahvâl-i perişanımı sormazsın efendim
Vallahi beyim boynuna bu işde vebâl var
Bir başıma kalsam,şaha, sultana kul olmam Vfran olası hanede evlâd ü iyâl var
Dûr olmayı ister mi kişi öz vatanından E y Dertli-i bfçâre bu esrarda ne hâl var
O MÜŞTERİ KITLIĞINDA
Zengin yahudi Goldenberg, Cote d'Azure'e dinlenmeye gelir eski müş terisi olduğu çok ünlü bîr otele iner. O tel müdürü bu yağlı müşteriyi yer lere kadar eğilerek karşılar. Uç gün sonra Goldenberg,küskün bir tavırla, -Gidiyorum ,der, lütfen hesabımı çıkarın. ,
O tel müdürü,telâşa kapılır: -Ama nasıl olur Mösyö Golden - berg? Daha geleli kaç gün oldu?Yok- sa bir hata mı iş le d ik ?
- Boş lâflara lüzum yok.der kız
gın müşteri. Hadi derhal hesabı ç ık a rın,gideceğim .
O tel müdürü,işin peşini bırak -maz:
Müşteri İnat eder: O tel Müdürü:
-Hayır Mösyö,der. Siz bizim en iyi müşterimizsiniz. N iç in gittiğinizi mutlaka bilmeliyim.
-Peki öyleyse öğrenin. Sîz bîr arv- tisemist,bir yahudi düşmanı imişsiniz. Ben ise bunu yeni öğrendim.
-Amma da saçma lâf ha'... Ben ha? Ben,antîsem ist.. . Güleyim b a r i.. Hem de müşterinin kıt olduğu bu sırada ha?
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi