[ Gazeteler» Gazeteciler ]
Cenab Sahabettir.
K írk sen e evv¿* h erkesin ç
bezendiği
tu
üslûp üsi-dmır»
ün pe!;
yazı!
- 7 % £ j£¿Sü**n« s *“8 ^ Kütüphaneden eski bn (Ser- K
vet-i Fümın) cildini idilken ö- ' '¡r; . nünde duran kitaplardan biri *' > ^
r ^ ^ y o r
*3
yere düştü. Açtım, baktım, Ce- ” *. t inap Şahabeddin’in (Evrakı V Meşrutiyetin
ilâ-Eyyam) ı...
nınaan sonra gazetelerde çık*^ bu yazıları ne kadar zevkle o- kumuştuk... (Hac Yolunda) dan sonra (Evrakı Eyyam) âdeta edebî bir ziyafet olmuştu. Ce nap Şahabeddin’in şiirlerinden ziyade nesrini beğeniyorduk. Cümleler usta bir elmas tıraş
/ ' v % â : . 4sj y*-* I f ,
X,
tÜrŞiŞr ..¿Mparlak, ince ve zarifti.
f K , •î! ^ - u M ! • ; > '.:S v .... ' t ' . * *
1
ha göz gezdirmek içinaçtım. Fakat okurr ’;a başlar t ■ ” başlamaz durakladım. Bir za- . . inanlar • herkesin büyük zevkle)«
okuduğu yazılar bunlar mıydı?... .. r- - Aınun Yarabbi ne kadar garip,
h a ttâ ne kadar feci şeyler... Parlak bir pırlantaya benzeti len kelimeler insana âdeta birer sırça parçası gibi batıyor!
Sakın mübalâğa zannetme yin. İşte bir tek yazıdan birkaç m isal:
Makalâtı siyasiye ile nemlû bir gazete, şüunu yevmiyenin mlratı zl İdrâki, ruhu diruzun fikri ferdaya gönderdiği selâmı vasiyet, küşade bir pencere, esabil kariîn, eııgüştü tecessüs, saydı -havadis, beliyel uznıa, müstahakkı musalıale, tavilül- kanıe yazılar, kemanîi siyeh- fam, temeshürü umumi gibi bir birinden garip terkipler... Bun- -ların arasında «Efvahı avamda Balyalanan cümeli şekvaiye» gi bi o kadar İnce bir edibe hiç de yakışmıyacak cümleler de var...
T25 senesi
. Sahlfeleri çevirmekte devem edelim... Kıymetli edib 1325 U909) senesi yansına şu suretle başlıyor:
«Bugün kitabı eyyamın yeni bir babına başladık. Geçen se ne, ,ei heremdide — ömrü müzü teşkil eden şenelt ı in öm rü az olur — bârı hâtır&tı altın da ezilen miyanı dü tası ile ta riki ebediyete girdi. Artık râhi mazide h er gün biı a.. daha gir dabı nisyana dökülecek. Şu ge çen pür çuun seneyi hayalen bir daha dolaşmak: Oooh ne m üt’ip seferi» ı ı
Cenap Şahabeddin Beyin di liyle söyliyelim: Oooh ne m üt’ip kıraat!... Silsile! es’ilc, tağyiri maişet, tebdili m uhitat, tecdidi heyecan, lâsei aheııi selaitv, heyahayı tehekkiim, giriftarara şakamet, âmâli gayrimüfide, telmihatı şat:ra, ihama*: kabi- ha, udhûke, keşfi mudhikât, ka- riini zeki' e, tavilülkame bend- ler, saydı şüun, istintakı cihan, İlân atı kâzibe gibi terkipler, terkipler...
Bunları okurken hukuk mek tebindeki bir Rum sınıf arka- uaşımı hatniadım . Türkçesi e- peyce zayıf olan bu arkadaş iyi Türkçe bilir görünmek için müstalah konuşmak meraklısı idi. Meselâ «Notlan kopye et tim, elinizi tazyik etmekliğime müsaade edin» derdi!...
r fc
V
V
A
J
? .Bunu söylemekle Cenap Şa habeddin Beyin Türkçesi za-yıftı gibi bir imada bulunmak İstemiyorum; hayır, katiyen... O, Osmanlıcayı çok iyi bilen m ahdut insanlardan biriydi. Bu sebepledir ki yazılarında sık sık geçen «na kabili inkâr» lann bir hikmeti olacaktır. Cenap Şahabeddin Bey «Seyahatin na kabili inkâr bir cazibesi var» di yor. Gayri kabili inkâr değil de na kabili inkâr... «Seyahatin inkâr edilmez bir cazibesi var» demek hepsinden güzel değil
mi?.. _
Karnaval
Sahifeleri çevirmekte devam edelim... Karnaval yazısından:
«Zavallı m asharalann mesali nızmerre altında sıkılan, ezi len ruhları maskeden bir sada ka! şetaret İstiyor, çarubu tak dirin nasılsa cidalgâhı maişete «ürüklediğl bu mağlûbîni hayat yüzlerini örterek, kıyafetlerini değiştirerek hakayıkı yevmiye den kurtulmağa, kalblerini bi raz afaki düruğ ve hayale çı karmağa çabalıyorlar. Hayatı hakikiye bu gedayam irfana kendi dimağları gibi küçük, kendi ruhları kadar dar, kendi kalblerindeo daha boş gelir.
Hakikatten, içerisinde her
Cenap Şahabeddin’in gençlik resm i
dakikai tevakkufu bir asrı mahpusiyet gibi uzun bulduktan hakikatten, içerisinde hayatla- rmın her saniye biraz daha pas landığını, tiftiklendiğini, üzü lüp öldüğünü hissettikleri çarhı gaddarı hakikatten kurtulmak için «mashara» olmağa razı ol- duiar... Şimdi ekâzîpten men- suç bir sayebanı münevverde bi rer pervane! şey d'’ gibi saydı hayale «Aşıyorlar.
Oooh, zavallı m asharalar, biz gülmeli değil, ağlamalı yız.»
Cenap Şahabeddin Beyin «mashara »lan hayatta mağluL olmuş k i l o l a r addetmesini doğru bulmuyorum. Bunlar bil âkis hayatta az çok muvaffak olmuş, şen, neşeli adamlardır. Öyle olmasa saraylarda maskeli balo verilir, kıratlar, prensler maske U ta rla r mıydı? Ahmet Rasim Beyin yazıları da maske takanlann keyif erbabı, neşeli İnsanlar olduğunu açıkça gös terir.
Çöl ve H a c ıla r
çöl ve Hacılar yazısından: çölün kesbettiği manzara! ze- heb üstünde seyahat edenler serveti dünyeviyenin bir serabı iğfal olduğunu biraz anlamış o- lurlar.Cidde’yi Mekke’ye rapteden feyfayı bipayan, öyle iıissolunur ki gûya Kuranı tabiatın küşade bir sahifesidir. Üzerinden ge çenlere her zerrei rik bir dersi tevekkül verir, nigâhı seyyahta çöl bir vaizi hakayıktır.
Lokomotifin safiri tizi — ava- kıbı vahimei içtimaiyesiııden başka — bu diyarı itikâfm ha- muşîi ezelîsine karşı bir darbei istihzadır. Bedeviler kadar ila cılar da bu ihtizarı tehekkümün bikri badiyeyi tahrişine razı ol mamalıdırlar.»
Çöller sessiz kalsın, lokomotif düdüğü işitilmesin... Uzun müddet Avrupada yaşamış, o kadar ince ve zekâsiyle meşhur bir insan nasıl böyle düşünü yor?
«İstanbulu Temaşa» yazısal dan:
«Güneş doğmuş, Çamlıca a r kasında bir harîkı nur ika et mişti... İstanbul tarafında bir şurişi ahşap, Beyoğlu cihetinde bir yığın eşkâli mütehaccire, ruşenîi tulü içinde m ert olu yor....»
«Güneş bir harîkı nur ika etmişti»; insanın aklına bir kundakçı getirmiyor mu?!...
Cenap Şahabeddin Beyin ha yatını, kadın - erkek dâvası hakkındakl fikirlerini gelecek yazımızda anlatacağız.
Enis Tahsin TİL
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi