• Sonuç bulunamadı

Havyarlı, şampanyalı hayli de pahalı bir yer: Bebek Lokantası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Havyarlı, şampanyalı hayli de pahalı bir yer: Bebek Lokantası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• 22 OCAK 1983

T T '& Z itZ KÜLTÜ

Havyarlı, şampanyalı

hayli de pahalı bir

yer: Bebek Lokantası

Y

ILBAŞINDA gazeteye gelen kutlama kartla­ rı arasında Bebek lokantasının menüsü­ nü ve Osman Aygen’in nazik kartım buldum. Osman beyi yıllardır tanırım, bir zaman­ ların Ankara Palasında işe başlamış, sonra Karpiç'te, İstanbul'da Kervansaray’da ve 15 yıl boyunca Süreyya’da çalışmış usta bir «maitred’ hotel»dlr. Mesleğini çok iyi bilen, dünyanın en sevimli, nazik insanların­ dan biri. B ir süre Bebek’ts bir lokantada çalıştıktan son ra Bebek Oteli’nin altındaki lokantayı Günsu A.Ş. ile bir­ likte işletmeye başlamış. Lis­ tedeki çok değişik yemekler dikkatimi çekti, yenilik olsun diye bir akşam kalkıp gittik.

Şunu hemen söyliyeyim. Bebek Lokantası, İstanbul’ un en pahalı yemek yenen yerlerinden biri olarak açıl­ mış. En iddialı, ama en pa­ halı... Burada bir yemek, kişi başı 7 ilâ 9 bin liraya maloluyor. Benim güzel Ttir- kiyemi... Asgari ücrete bir yemek yenen yerleri de var. Bu fiyatlara ve açılışının bir kaç haftayı geçmemesine kar şın lokantanın hemen hemen dolu olduğunu söylesem şaş­ maz mısınız? Gerçi çoğunluk yabancıydı, bize inanılmaz gelen fiyatlar, dövizle hesap­ lanınca uluslararası standart larda belki «makul» gözüke­ biliyordu. Osman beye bu fi­ yatta bir yemeği ne benim.

ne de gazetemizin kolay öde yemeyeceğini «ihsas» ettim. Bunun üzerine biz, biraz fark lı bir menü oluşturduk, bu işten 2 kişi 7 bin liraya kur­ tulduk.

Listede, Rus ve Fransız mutfaklarının karışımı göz­ leniyor. Soğuk mezelerde taze siyah havyar, balık yu­ murtası, somon füme, mer­ sin füme, kaz ciğeri, karides kokteyli, vs. var. Sıcak me­ zelerde karides ızgara, kari­ desli k a n e l o n i , kari­ des güveçte, peynir sufle,

deniz mahsulleri gıatine ve lokantanın «medar’ı iftiharı» olan ünlü Rus yemeği Blinl var. Biini, yuvarlak küçük pideleri anımsatan bir tür börek üstüne bol siyah hav- yarla şekersiz krema (buna «smetana» deniyor, şarkü­ terilerde bulunuyor ve çeşitli et/balık soslarının temelini oluşturuyor) ve erimiş tere- yağdan oluşuyor. Biz, (fatura yı düşürmek için) bunun havyarlısım değil de somon- lusunu yiyoruz. Bunun ardm dan bü «borç çorbası» veri­

liyor. Biini de, borç da ku­ sursuz, yanısıra buz tutmuş şişelerden servis edilen «sa­ rı votka» sunuluyor... Bun­ dan sonra, aslında (bize es geçilen) «sigara molası» var: bu, şampanya eşliğinde su­ nulan «sorbe» (kaymaksız, hafif bir dondurma türü) ile geçiriliyor. Sonra da asıl yemeğe geçiliyor...

Bu bölümde lokantanın «spesiyaliteleri» arasında, Termldor usulü İstakoz. Por tekiz usulü levrek. Madera soslu jambon,

Böf-Strogo-nov, elmalı domuz pirzolası, tavuk kievski, steak-tartlar, biberli steak, şatolıriyan var. İstakozu ve diğer bazı yemek leri, önceden ısmarlarsanız yi yebiliyorsunuz (zaten bunla­ ra yaklaşacak gücümüz yok.) Biz levrekle biberli steak’te karar kılıyoruz. Portekiz usu lü levrek, gerçekten de do­ matesli, biberli sosuyla bu gözde balığa bambaşka bir tad veren değişik bir yemek. Ama steak için pek başarılı diyemiyeceğim. Biberliden çok şekerliye kaçan bir sos,

biraz fazla pişmiş bir et, da­ ha önce kullanılmış yağda kı zardığı için lezzeti karışık ince patates ve yeteri denli tereyağ emmemiş, kıvamım bulmamış küçük Briiksei lahanaları...

Tatlılarda İse çeşitler de ğlşİK. Ananas, Kup Denmark, Krep-Süzet, Krem Karamel, Feşmelba, Alevli meyveler gi bl Avrupa tatlüan arasında biz bir limonlu sufleyle bir çukulata-parfe yiyoruz. Tel tel bir şeker yumağı içinde gelen parfe nefis. Ama unu fazla kaçtığı için olsa gerek ağırlaşmış sufle için aynı şe yi söyleyemeyeceğim...

B ir hayli ağır bir servisle yediğimiz yemekten sonra kahvemizi içiyor, konyak vo püro önerilerini reddediyo­ ruz. Burda, anlaşıldığı gibi, çok lüks bir yemeği, aperitı- finden. havyarlı «antre»sinden «şampanyalı mola»smdan, kahve, konyak, «digestif» ve pürosuna dek komple biçim de bulmak mümkün.. Zaten Osman bey de özellikle ko­ nuklarına komple bir yemek yedirme«: isteyen işadamla­ rından. diplomatlardan ilgi gördüklerini söylüyor. Ser­ vis, yemek ve personel ko­ nularında yakınmaları var, yabancı bir aşçı bile getir­ mek istediğini, ama döviz mevzuatının buna izin ver­ mediğini söylüyor. Osman beye sempatimiz büyük, de­ ğişik şeyler veren yerleri du yurmafc ve tanıtmak da bu sü tunun görevleri arasında... Ama yine de bir eleştiri ge­ tirmek ve bu denil yüksek fi­ yatlara böylesine İddialı ola­ rak ortaya çıkan bir kuru­ luştaki sözünü ettiğim ak­ saklıklara ve eksiklere şaş­ mamak da elimizde değil.. Umalım ki Osman beyin «çok yeni olmaya» bağladığı bu ek siklikler giderilir, lokanta iddiasına (ve fiyatlarına) lâ­ yık bir düzeye gelir...

ADRES: Bebek Lokantası, Bebek Oteli altı.

Bebek. Tel.: 63 30 02

& İstanbul’un en pahalı yemek yenen yer­

lerinden biri. Hemen hemen de dolu. Daha

çok iş adamlarmdan ve diplomatlardan ilgi

görüyor. Ama bazı aksaklıkları da yok değil.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Zobu’nun ardından o sırada 82 yaşında olan büyük usta Muh­ sin Ertuğrul bir kez daha Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönet- menliği’ne atandı. Ancak bu kez de

Yüksek sıklıktaki entegre çiplerin gelecek nesil iletişim, görüntüleme, algılama ve radar uygulamaları için uygun olduğunu belirten araştırmacılar, gelişmiş bir

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.

Kikuchi-Fujimoto hastalığı (histiyositik nekrotizan lenfadenit) nadir görülen, klinik olarak servikal lenfadenit ve yüksek ateş ile seyreden, kendini sınır- layan ve sıklıkla

1961 yılında Vietnam 'daki uluslararası bir sergiden dip­ lom a, 1962'de çağrıldığı İtalya Sulmanada Uluslararası s e r ­ gisinden de gümüş madalya kazanan

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Osman Hamdi Bey’in, & çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem

Nadir Bey orkestra oradayken kalkmanın nezaketsizlik oldu­ ğunu düşündüğünden oturu­ yor, orkestra da N adir Bey kalkmadan müziği