• Sonuç bulunamadı

Di̇vri̇ği̇ yakınlarındaki̇ “Burmahan” üzeri̇ne bi̇r değerlendi̇rme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Di̇vri̇ği̇ yakınlarındaki̇ “Burmahan” üzeri̇ne bi̇r değerlendi̇rme"

Copied!
35
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SIVAS

3

CİLT

KÜLTÜR-SANAT-TOPLUM

SİVAS2019

ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

Editörler

Prof. Dr. Hakan Yekbaş - Doç. Dr. Ahmet Yüksel

Editör Yardımcısı

Arş. Gör. Okan Güven

(2)

Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sempozyumu

3. Cilt ISBN

978-605-7902-16-0 (Tk.) 978-605-7902-19-1

Editörler Prof. Dr. Hakan YEKBAŞ Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL

Editör Yardımcısı Arş. Gör. Okan GÜVEN

Yusuf KESGİN Baskı

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük Matbaası Kapak ve İç Düzen

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük Matbaası Dağıtım

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

(3)

Ayşen Açıkkol Yıldırım, İsmail Baykara, Serkan Şahin,

Olcay Zengin Koşan, Faruk Ay, Sercan Acar 7 Sivas'ta Pliyosen Dönem

Fadime Suata Alpaslan 19

Sivas İli Arkeolojisi: Yapılanlar ve Yapılması Gerekenler

Atilla Engin 29

M.Ö. İkinci Binde Kızılırmak

Olcay Zengin Koşan 47

Sivas ve Çevresindeki Kazılar

Ümit Çayır 61

Yüzey Araştırmaları Işığında Tunç Çağları'nda Sivas

Aydoğan Bozkurt – Atilla Engin 87 Sivas İlbeyli Yöresinde Arazi Şekillerine Ad Verme Kültürü

Kadir Pürlü 101

Sivas Halkının Coğrafya ve Okuryazarlık Düzeyi

Taner Çifçi 143

Sivas'ta Renk Kültürü ve Çorap Motifleri

İsmail Hakkı Acar 154

Geçmişten Günümüze Sivas Çorapları

Müjgan Üçer 165

Sivas'ta Bıçakçılık Geleneği

Uğur Mesci 193

Perakende Sebze Hali'nin Sivas'ın Sosyo-Kültürel Hayatındaki Yerine Dair Mülahazalar

Mehmet Şarkışla 207

Sivas'ın Kangal İlçesinin Sosyal ve Kültürel Yapısı

Hasan Coşkun 215

Sivasspor'un Kuruluşu Yiğidonun Doğuşu – Sivasspor Serüveni

(4)

Divriği Kalesi Kazısı Metal Buluntuları

Derya Acar – Meryem Acara Eser 265 Bir Avrupalının İdrakinden Divriği Ulu Camii

Feyzullah Budak 301

Âsâr-ı Atîka-i Selçukiyye'yi Kurtarmak ve Bir Sivas Çi e Minare Hikâyesi

Fatma Zeynep Aygen 307

Sivas Kangal Alacahan Camisi ve Duvar Resimleri

Sultan Murat Topçu 323

Divriği Yakınlarındaki “Burmahan” Üzerine Bir Değerlendirme

Mehmet Kutlu 341

Sivas ve İlçelerideki GayrımüslimYapılarından İzler

Ebru Bilget Fataha – Gülseren Koyun Esen 373 Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Sivas Hapishanesi ve Mimarisi

Remzi Aydın 403

İstanbul Vakıf Müzelerinde Bulunan Sivas Divriği Ulu Camisine Ait Taşınır Kültür Varlıkları

Zübeyde Cihan Özsayıner 413

Sivas ve Suç: Sivas'ın Bölgesindeki ve Türkiye'deki Suç Durumu Üzerine Bir Değerlendirme

M. Burak Gönültaş 425

Kent Güvenliğini Sarsan Bir Sorun Olarak Suç Korkusu ve Sonuçları: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde Okuyan Gençler Üzerine Bir Araştırma

Meral Öztürk 439

İstanbul'da Sivas'ın Bir Sivil Toplum Kuruluşu: Sivas Platformu

İbrahim Subaşı 455

Sosyal Hizmet Açısından Dâru'r-Raha Vakfı

Vehbi Ünal 511

Sivas İli Kapsamında Tarımsal ve Kırsal Destekler: Genel Bir Değerlendirme

Nevzat Balıkçıoğlu – Onur Korku 519 Suşehri-Gölova Bölgesi Araştırmaları

(5)

DİVRİĞİ YAKINLARINDAKİ “BURMAHAN”

ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

An Assessment On “Burmahan” Caravanserai In The

Vicinity Of Divriği

Mehmet Kutlu

Özet

Mengüceklilerin önemli merkezlerinden biri olan Divriği, sahip olduğu stra-tejik konumu, doğal kaynakları ve özgün mimari anıtlarıyla (özellikle Ulu Cami ve Darüşşifa) Ortaçağ Anadolu Türk şehirleri arasında dikkatleri üzerine çek-mektedir. Böylesi bir merkezin diğer önemli merkezlerle olan bağlantısı ve etkile-şimi kervan yollarını ve kervansarayları gerekli kılmaktadır. Divriği ve çevresin-de boyutları itibarıyla en çok öne çıkan kervansaray “Burmahan” olarak adlandı-rılan yapıdır. “Burmahan”, Divriği’den doğuya doğru giden ve Çaltı Suyu vadi-sini takip eden kervan yolu üzerindedir. Bu kervan yolu ileride Fırat Vadisine ulaşmakta kuzeyde Kemah ve Erzincan, güneyde ise Harput (Elazığ) ve Malatya gibi önemli Ortaçağ şehirlerine Divriği’yi bağlamaktadır.

Halk tarafından taçkapısında bulunduğu rivayet edilen ancak günümüze ulaşamayan süsleme unsurlarına bağlanarak “Burmahan” olarak adlandırılan yapının inşa kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Yapı hakkında bilinen en eski ka-yıt Divriği Kale Camiine ait vakfiye de “Mezra-ı Han-ı Burma” şeklinde bir ifa-denin bulunmasıdır. Bu ifade nedeniyle yapı çeşitli yayınlarda 12. yüzyılın son çeyreğine veya 13. yüzyıla hatta XVI. yüzyılın başlarına da tarihlenmiştir. Bu ça-lışma Burmahan’ın tarihlendirilmesi ilgili sorununa inşa malzemesi ve mimari plan özellikleri bağlamında yeni bir değerlendirme yapmayı amaçlamaktadır. Yöntem olarak Divriği ve yakın bölgelerdeki diğer kervansaraylarla Burmahan’ın mimari unsurları ve malzeme özelliklerinin incelenmesi ve karşılaştırılması ya-pılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Anadolu Selçuklu Mimarisi, Mengücekliler, Divriği,

Bur-mahan, Kervansaray

(6)

Abstract

Divriği which is the one of significant centers of the Mengujekids attracts par-ticular attention among Medieval Anatolian Turkish cities thanks to its strategic location and unique architectural memorials, (especially Ulu Mosque and Daruşşi-fa). The connection and interaction of such a center with other contemporary im-portant centers necessitates caravan routes and caravanserais. The structure called “Burmahan” is the most prominent caravanserai in terms of size in the vicinity of Divriği. “Burmahan” is located on the caravan road leading from Divrigi towards east and following Çaltı Suyu valley. This caravan road reaches the Euphrates Val-ley onward and connects Divrigi to important Medieval cities such as Kemah and Erzincan in the north and Harput (Elazığ) and Malatya in the south.

Based on narratives by people, the structure was called “Burmahan” due to some elements of ornamentation on its portal, however its building inscription didn’t reach ourdays. The earliest known record about the building is the notice of “Mezra-ı Han-ı Burma” in the vaqfiyyah belonging to the Mosque of Divriği Castle. Due to the mentioned notice Burmahan has been dated to the last quarter of the XII century , or to the XIII century and even to the beginning of the XVI century in various publications. The aim of the study is to conduct a new assess-ment of the issue of dating of “Burmahan” within the context of construction ma-terials and architectural plan features. Architectural elements as well as mama-terials features of Burmahan were examined and compared with the Divriği and other caravanserais in the vicinity.

Keywords: Anatolian Seljuk Architecture, Mengujekids, Divrigi,

Burma-han, Caravanserai

Divriği, Sivas ilinin güneydoğusunda yer alan bir ilçe merkezidir. Coğrafi olarak Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümünde bulun-maktadır. (Balgalmış, 1994, 452) Fırat nehrinin önemli kollarından biri olan Çaltı Çayının kenarında ve deniz seviyesinden 1250 m yükseklikte, içinde bulunduğu vadiye hâkim bir tepe ve eteklerinde konumlanmıştır (Balgal-mış, 1994, 452). Divriği, 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu’nun Türk yurdu olması sürecinde Büyük Selçuklu Devletine bağlı beylerden Mengücek Ahmed Gazi tarafından fethedilmiştir (Turan, 1998, 55; Sümer, 2004,139; Sakaoğlu, 2005, 44-45). Mengücekliler 11. Yüzyılın sonlarından 13. Yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık iki asır Erzincan, Divriği ve Şebinkarahi-sar dolaylarına hâkim olmuştur (Sümer, 2004, 139-141). Ancak çeşitli siyasi zorluklar ve hanedan üyeleri arasındaki çekişmeler nedeniyle Erzincan-Kemah, Şebinkarahisar (Kögonya) ve Divriği olmak üzere üç kola

(7)

ayrılmış-tır (Sümer, 2004, 139-141). Divriği hariç Mengüceklilerin diğer kolları 1228’de son bulmuştur (Sümer, 2004, 140-141). Divriği ve çevresinin 13. Yüzyıl sonlarına kadar Mengücek (Mengücük) Gazi’nin soyundan gelen yöneticilerin idaresinde kaldığı belirtilmektedir (Sakaoğlu, 2005, 175-179).

Günümüzde Sivas iline bağlı bir ilçe merkezi konumunda bulunan Divriği, Ortaçağ Anadolu Türk şehirleri arasında önemli bir yere sahiptir (Turan, 1998, 66-70). Divriği’de özellikle Mengüceklilere ait birçok eser bulunmaktadır. Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan ve Orta-çağ Türk Sanatının eşsiz taş süsleme ve mimari dehasının bir yansıması olarak gösterilebilecek Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Kuban, 2003, 43-55; Sakaoğlu, 2005, 261-385; Eser, 2017, 4-58; Kutlu, 2017, 160-212) bu eser-lerin başında gelir. Divriği Kalesi, Kale Camii, Sitte Melik Kümbedi, Ka-mereddin Kümbedi, Nureddin Salih Kümbedi, Yukarı Hamam, Burma-han ve Mircinge Hanı gibi eserler Divriği’nin Mengücekli döneminde al-tın çağını yaşadığını göstermektedir.

Bu çalışmanın konusu ve amacı, Mengüceklilerin önemli merkezleri olan Divriği’nin Kemah ve Erzincan ile arasındaki yol güzergâhı üzerinde bulunan “Burmahan” veya “Han-ı Burma” kervansarayının mimari özel-liklerinin değerlendirilmesi ve yapının tarihlendirilmesi bağlamında mal-zeme özelliklerinin incelenmesidir. Burmahan, Sivas il merkezinden yak-laşık 210 km ve Divriği ilçe merkezine ise yakyak-laşık 40 km uzaklıktadır. (Harita 1, 2) Divriği’nin kuş uçuşu mesafe olarak ise yaklaşık 17 km doğu-sundadır. (Harita 3) Çaltı Çayı vadisini doğu-batı yönünde takip eden Kemah- Divriği kervan yolu üzerinde inşa edilen Burmahan günümüzde Divriği İlçesine bağlı Duruköy’ün Burmahan mezrasında yer almaktadır. Bazı yayınlarda Burmahan’ın bir köy olduğu ve Divriği ilçesinin Çaltı bu-cağına bağlı olduğu belirtilmekte ve hatta Burmahan da Çaltı köyü ker-vansarayı olarak adlandırılmaktadır (Güreşsever Cantay, 2016, 169). An-cak Divriği’nin Çaltı bucağı olmadığı gibi Çaltı köyü de yoktur. Burma-han’ın yakınından geçen ve Fırat’ın bir kolu olan çaya Çaltı Suyu denil-mesine rağmen Çaltı günümüzde Divriği’ye bağlı Çobandurağı köyünün bir mezrasıdır. Ayrıca bahsi geçen Çaltı tren istasyonu da Sivas Divriği’ye değil Erzincan Kemaliye’ye bağlıdır.

Günümüze ulaşmayan bir takım süsleme özelliklerine atfen “Burma-han” olarak adlandırıldığı söylenen yapının 1937-1938 yılları arasındaki demiryolu yapım sürecinde taş malzemelerinin söküldüğü ve aynı süreçte Adatepe (Pingan) yakınlarındaki ribat olarak belirtilen başka bir yapının da Burmahan gibi demiryolu yapımında tahrip edildiği söylenmektedir

(8)

(Sakaoğlu, 2005, 440). Güreşsever Cantay (2016, 169) ise yapının inşa kita-besinin günümüze ulaşamadığını ve yapının “burma” diye adlandırılma-sına dayanak olan süslemelerin de günümüze ulaşamadığını belirterek yapının “Burmahan” olarak adlandırılmasını doğru bulmamaktadır. An-cak Cantay’ın düşüncesinin aksine yapının adına tarihi belgelerde özellik-le Divriği Kaözellik-le Camiine ait vakıfların listesinde “Han-ı Burma” olarak rastlanmaktadır (Arıkan, 1991, s. 57-58; Gülsoy, 1995, s. 111; Sakaoğlu, 2005, s. 231). Sevir nahiyesine bağlı “Mezra-ı Han-ı Burma” ifadesi yapı-nın adlandırılmasıyapı-nın resmi kayıtlara geçtiğini ve yalnızca halkın süsle-melere atfen bir adlandırmasından ibaret bir söylence olmadığını ortaya koymaktadır (Sakaoğlu, 2005, s. 440). Ayrıca Osmanlı Döneminde 1530 yı-lına ait vakıf kayıtlarına göre Divriği Kale Camii’nin vakfına Han-ı Burma mezrasından 606 akçe gelir yazılmıştır (Gülsoy, 1991,15). Yine 1530 yılına ait Osmanlı vergi kayıtlarına göre Han-ı Burma mezrasından 1161 akçe vergi toplanmıştır (Gülsoy, 1991, s. 60). Bununla birlikte Osmanlı Döne-minde 1286/1870 yılında yapılan nüfus sayımına göre Divriği Kazasına bağlı ve ahalisinin tamamı müslim olan 13 hanelik “Burmahanı” adlı bir yerleşim yeri bulunmaktadır (Yüksel, 2007, s. 83). Bu durum sanat tarihi ve mimarlık tarihi çalışmalarının yürütülmesinde arşiv belgeleri araştır-malarının önemi ve gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Burmahan Kervansarayının özellikle avlu bölümü büyük ölçüde yı-kılmış durumdadır. Kervansarayın mekânlarının evlere dönüştürüldüğü ve “köy olan kervansaray” olarak adlandırıldığı belirtilmektedir (Yavuz, 1994, 39). Yukarıda belirtildiği üzere Burmahan’daki yerleşim en az 1530’lu yıllara kadar inmektedir.

Burmahan doğu-batı doğrultusunda uzanan Çaltı Çayı vadisinde bu-lunduğu için Erzincan ve Kemah taraflarından batıya Divriği’ye doğru giden yolun üzerindedir. (Foto. 1, 2) Bu yolun Roma dönemine kadar inen stratejik önemde olduğu belirtilmektedir (Sinclair, 1989, c. II, 410). ). Er-zincan ve Kemah tarafından gelen kervan yolu Kuruçay vadisinden geçe-rek Dostal-Lordin-Pingan yolunu takip edegeçe-rek Rabat Kale ve Çaltı Köprü-sünü geçerek Burmahan’a ulaşmaktadır (Sakaoğlu, 2005, 433). Sakaoğlu (2005, 433), Burmahan’dan sonra yolun Duruköy (Türk Arege) sırtlarını takip ederek Handere’deki Mirçinge Han’a (Yavuz, 1991, 41-55) ulaştığını ve buradan yolun ikiye ayrılarak birinin Divriği’ye diğerinin ise Arapkir’e doğru gittiğini belirtmektedir. Burmahan ile Mirçinge Han arası yaklaşık 32 km mesafe vardır. (Harita 4) Ancak Burmahan’dan Divriği’ye giden yol Çaltı Çayı vadisini takip ederek Divriği ilçe merkezine ulaşıyor

(9)

olma-lıdır. Bu konuda Ayşıl T. Yavuz da aynı kanaattedir. Özellikle Burma-han’ın Divriği-Kemah ve Kemah-Arapkir yolu üzerinde olduğunu belirtir ve Arapkir yolunun Mircinge Han üzerinden geçilerek devam ettiğini ifa-de eifa-derek Burmahan-Divriği yolunun Çaltı Çayı vadisini takip ettiğini açık açık olmasa da işaret etmektedir (Yavuz, 1984, 348).

Bununla birlikte Duruköy (Türk Arege) deresini takip ederek Bur-mahan’dan güneye doğru Roma sınır kalelerini birbirine bağlayan önemli bir yol daha tespit edilmiştir (Sinclair, 1989, c. II, 408). Bu yol, Keban ya-kınlarından geçerek Harput (Elazığ) ve Malatya’ya ulaşan ve diğer bir ko-lu ise Duruköy’den güneye doğru ilerleyerek önce Arapkir’e oradan yine Malatya’ya bağlanan önemli tarihi Roma yoludur (Sinclair, 1989, c. III, 51 Divriği’den yaklaşık 40 km. uzaklıkta olan Burmahan’a karayolu ula-şımı (Harita 2), Divriği-Arapkir yolundan ayrılan Duruköy yolundan ve devamında Bifer Madencilik İşletmesi için açılan 9 km’lik toprak yoldan sağlanmaktadır. 1 Diğer bir ulaşım yolu ise Çaltı Vadisini takip eden

de-miryolu üzerindendir. Burmahan, Çaltı tren istasyonuna 45 dakika yürü-me yürü-mesafesinde (Güreşsever Cantay, 2016, s. 169) ve yaklaşık 3 km uzak-lıktadır (Yavuz, 1984, 348). Günümüzde ise Divriği-Erzincan raybüs sefer-leri sırasında Burmahan’a bir ara durak olarak Divriği’den 29 dakikalık bir yolculukla ulaşılabilmektir. Kuzeyinde Çaltı Çayı bulunan bir tepenin üzerinde doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Hanın kuzeyinde Çaltı Çayı üzerinde yıkılmış eski bir köprü olduğu kaydedilmektedir (Yavuz, 1984, 348). Roma dönemi sınır kaleleri arasındaki stratejik yolun Burma-han’da Çaltı Çayını bir köprüyle geçtiği ve Adatepe (Pingan) köyü yakın-larındaki bir Roma Kalesine ulaştığı belirtilmektedir (Sinclair, c. II, 408). Buradan Burmahan’ın önemli bir geçidi kontrol eden stratejik önemde ol-duğu hatta Roma dönemine kadar indiği çıkarımı yapılabilir.

Anadolu Selçuklu dönemi kervansaray tiplerine göre Burmahan hem avlusu hem de barınağı bulunan hanlar arasında yer almaktadır. Yapının barınak bölümü dışında özellikle avlu bölümünde çok yoğun bir tahribat gözlenmektedir. Bu durum kervansarayın işlevini yitirmesi, demiryolu inşaatı ve kervansaray mekânlarının yağmalanarak evlere dönüştürülme-si sürecinden kaynaklanmış olmalıdır. Kervansarayın doğu kanadının iki ev ve üst katının bir dönem ilkokul okul olarak kullanıldığı ve yapının çe-şitli bölümlerinin toplam 12 haneli (Güreşsever Cantay, 2016, s. 169) veya sekiz haneli bir köye dönüştürüldüğü yazılmaktadır (Yavuz, 1984, 348).

(10)

2018 yılı Temmuz’unda yapılan Burmahan’ı yerinde inceleme gezisinde yerleşimin adeta terk edilmiş olduğu görülmüştür. Günümüzde Duru-köy’e bağlı bir mezra konumunda bulunan Burmahan’da kendisine ait arı kovanlarına bakan yalnız bir kişi ile karşılaşılmıştır.

Karayolu ile Burmahan mezrasına ulaşıldığında yapının batı ucunun tepeye gömülü ve ancak üst örtüsünün görülebildiği durumla karşılaşılır. (Foto. 3) Son yıllarda buraya bir çeşme hayratı yapılmıştır. Kervansarayın doğu kanadında avlu bölümü ve barınak bölümü ise yapının batı kanadın-da yer almaktadır. Kervansarayın kuzeybatı köşesinde yapının temellerine doğru devam ettiği belirtilen kesme taş duvar örgü tekniğine sahip daha erken tarihli bir yapı kalıntısı olduğu ileri sürülmektedir (Yavuz, 1984, 348). Kervansarayın batı cephesinden sonra oldukça tahrip olmuş kuzey cephesi boyunca ilerlerken yer yer su künklerini duvar üzerinde in situ görmek mümkündür. (Foto. 4, 5) Bu su künkleri suya bağlı bir takım ser-vislerin kervansarayda düzenlenmiş olduğuna işaret etmektedir. Kervan-sarayın avlu taçkapısını andıran herhangi bir unsur günümüze ulaşma-mıştır. Burmahan’a giriş yapının kuzey cephesi boyunca yürüdükten son-ra kuzeydoğu uca yakın bir noktada ve kuzey cephe duvarı üzerinde bir yıkılma sonucu meydana gelen gedik veya açıklıktan sağlanmaktadır. (Foto. 6, 7) Yavuz’un belirttiği gibi doğu cephesi üzerinde bir giriş görül-memektedir. Yavuz (1984, 348) 1981 yılında gerçekleştirdiği inceleme zi-yaretinde yapının doğu cephesini kaplayan iki evin arasında bir açıklık bulunduğunu ve barınak girişiyle aynı aksta bulunması nedeniyle de ya-pının özgün taçkapısının doğu cephesi üzerinde olması gerektiğini yaz-maktadır. (Plan 3) Güreşsever Cantay (2016, 170) ise tepenin eğim duru-muna da bakarak avlunun güney cephesi üzerinde bir avlu taçkapısı ön-görmüştür. Yavuz’un önerisi olan doğu cephesinin çok dik oluşu nede-niyle Güreşsever Cantay’ın önerisinin daha güçlü bir olasılığa sahip ol-masına rağmen günümüzdeki bilgi ve bulgular taçkapının konumunu ke-sin olarak tayin etmeyi güçleştirmektedir. (Foto. 8)

Yaklaşık 26. 80 x 22. 30 m ölçülerine sahip olan avlunun kuzey ve doğu kanatlarındaki mekânların büyük kısmı yıkılmıştır (Yavuz, 1984, 348). Açık avlunun kuzey kanadında 3. 90 x2. 80 m ölçülerinde beş açıklı-ğın bulunduğu belirtilmektedir (Yavuz, 1984, 348). Sivri kemerli beşik to-noz örtülü bu açıklıkların ilk dördünün galeri şeklinde uzandığı sonun-cunun ise kuzey duvarında bulunan su künklerinden hareket bir çeşme eyvanı olabileceği tahmin edilmiştir. (Yavuz, 1984, 348). Sakaoğlu’nun ya-yınladığı 1967 yılına ait fotoğraflar ve aksonometrik restitüsyon

(11)

planın-dan (Sakaoğlu, 2005, 433) ve Güreşsever Cantay’ın (2016, 170) 1972 yılın-daki incelemelerine ait fotoğraflardan kuzey kanattaki beş açıklığın bir revak dizisi olduğu anlaşılmaktadır. (Foto. 10, 11, 12) Güreşsever Cantay, (2016, 170, 668) bu revak dizisi şeklindeki mekânlardan birinde ocak nişi-nin varlığını belirtmiş ve fotoğrafını yayınlamıştır. (Foto. 13) Yavuz ise (1984, 349) ocağın varlığına buna dayanak olabilecek baca benzeri bir özelliğe rastlamamıştır. Güreşsever Cantay’ın yayınladığı fotoğrafta ocak nişini andıran bir duvar özelliği görülse de Yavuz’un da belirttiği gibi ba-caya dair bir iz görülmemektedir. Bununla birlikte bu ocak nişinin özgün yapıya ait olmayıp Burmahan’ın avlu mekânları ve barınağının gerek de-po, odunluk veya ahıra dönüştürülmesi süreçlerinde yapıya eklenmiş ol-ması büyük olasılıkladır. 2018 Temmuz’unda yapılan incelemede avlunun kuzey kanadındaki revak dizisi şeklindeki mekânların yıkılmış olduğunu yalnızca barınak bölümü giriş eyvanına açılan ve kuzeyinde yer alan mekânın korunabildiği görülmüştür.

Avlunun kuzeydoğu köşesinde 3. 86 x 4. 00 m ölçülerinde revaklar-dan biraz daha geniş bir mekân bulunmaktadır ve girişi doğu duvarı üze-rinde konumlandırılmıştır (Yavuz, 1984, 348-349). Sivri beşik tonoz örtülü bu mekânın su ile ilişkili bir işlev üstlendiği olasıdır. Güreşsever Cantay (2016, 170) ise avlunun doğu kanadında bir hamam bölümü ve tuvaletle-rin bulunduğunun söylenmesine karşılık buna dayanak teşkil edecek her-hangi bir ize rastlanmadığını belirtmektedir.

Avlunun batı kanadında barınak bölümüne girişi sağlayan eyvan ile kuzey ve güneyindeki mekânlar bulunmaktadır. (Foto. 9, 10) Yavuz (1984, 348), giriş eyvanının 6. 75 x 7. 45 m ölçülerinde ve sivri beşik tonozlu ol-duğunu belirtmektedir. (Foto. 14) Güreşsever Cantay (2016, 170) ise giriş eyvanını 6. 70 x 7. 30 m olarak ölçmüştür. Yavuz’un ölçüleri daha doğru görülmektedir. Eyvanın batı duvarı üzerinde bulunması gereken taçkapı tahrip edilmiştir. (Foto. 14) Ancak duvardaki taş bloklardan anlaşıldığına göre yuvarlak kemerli olduğuna dair izleri kalan taçkapının bütün blokla-rı sökülmüştür. Bablokla-rınak bölümüne geçişi sağlayan 2. 37 m genişliğinde bir giriş açıklığı olduğu kaydedilmektedir (Yavuz, 1984, 349). Ancak günü-müzde bu açıklık çok fazla genişletilmiş görünmektedir

Giriş eyvanının kuzey duvarı üzerindeki yay kemerli giriş açıklığı dikdörtgen planlı bir mekâna açılmaktadır. (Foto. 15, 16) Sivri beşik tonoz örtülü ve tonoz ortasında bir ışıklığı bulunduğu belirtilen mekân yaklaşık 4. 08 x 5. 75m ölçülerindedir ( Yavuz, 1984, 349). Sakaoğlu’nun (2005, 433) yayınladığı planda bu mekân barınak bölümün kuzeydeki yan sahnının

(12)

bir uzantısı şeklinde gösterilmektedir. Ancak yapılan incelemelerde bu mekânın barınağa açılmadığı yerinde görülmüştür. (Foto. 16)

Giriş eyvanının güneyinde ise 4. 08 x 6,75 m ölçülerinde (Yavuz, 1984, 349) ve doğu batı doğrultuşumda dikdörtgen planlı bir eyvan bulunmakta-dır. (Foto. 10, 25, 26) Giriş eyvanından daha küçük olan bu eyvanın önüne kaba yonu taşlar ve ahşap malzemeden öbir duvar örülerek bir ahır benzeri bir mekâna çevrilmiştir. (Foto. 10, 25) Necdet Sakaoğlu’nun (2005, 433) ya-yınladığı planda ise küçük eyvanın önü örülerek kapatıldığı için dikdört-gen planlı bir mekân olarak gösterilmektedir. (Plan 1, 2)

Bu eyvanın güney duvarı üzerindeki bir açıklıktan dikdörtgen planlı ve beşik tonoz örtülü bir mekâna ulaşılır. (Foto. 27, 28, 30) Bu mekânın güney duvarı ile kıble yönü arasındaki fark nedeniyle açılı olarak yerleşti-rilmiş ve alçı malzemeden yapılmış istiridye kabuğu formunda kavsaralı bir mihrap nişi görülmektedir. (Foto. 29) Yavuz (1984, 349) bu mescidi ya-yınladığı planda (Plan 3) kare planlı ve kubbe örtülü olarak gösterirken mekânın girişinin de yan taraftaki eyvandan değil avludan olduğunu gös-termektedir. Yavuz’un ziyareti sırasında bu mekânın kilitli olması nede-niyle inceleyememesi söz konusu farklılık ve yanlışlıkların ortaya çıkma-sına neden olmuş olmalıdır. Güreşsever Cantay (2016, 170) ise mescidin giriş eyvanının güneyindeki eyvanda olduğu belirtmekte ancak yayınla-dığı planda giriş eyvanın güneyindeki eyvanın da güneyindeki dikdört-gen planlı bir mekânın batı duvarı üzerindeki kapıyla ulaşılan konumda göstermiştir. (Plan 4) Yapılan yerinde inceleme sırasında bu mekânın dik-dörtgen planlı ve beşik tonozlu olduğu yine mekâna girişinin de kuzeyin-deki eyvanın güney duvarı üzerinkuzeyin-deki giriş açıklığından sağlandığını göz-lemlenmiştir. Bu noktada Necdet Sakaoğlu’nun (2005, 433) yayınladığı planın detaylarının daha doğru olduğu söylenebilir. Güreşsever Cantay’ın mescidi giriş eyvanın güneyindeki ikinci mekânın batısında konumlan-dırması yanlıştır ve diğer araştırmacıların yayınladıkları planlar ve yapı-lan yerinde incelemeler sonucunda bu durum netleşmiştir. Ayrıca mihrap nişi de giriş eyvanının güneyindeki bir eyvanın güney duvarı üzerinde değildir. Ayrıca Güreşsever Cantay (2016, 170) mescidin mihrap duvarı üzerinde sonradan müdahaleye uğrayan bir pencerenin bulunduğunu be-lirtmesine rağmen yapıdaki incelemeler sırasında ne bir pencereye ne de bir pencere izine rastlanmıştır.

Yapının estetik özellik taşıyan tek unsuru olan istiridye kabuğu kav-saralı mihrap nişi daha önceki yayınlarda yayınlamamıştır. İstiridye ka-buğu motifinin Türk-İslam sanatında cenneti ve cennet çağrışımı içeren

(13)

kompozisyonlarda kullanıldığı kaydedilmektedir (Çakmakoğlu Kuru, 2006, 119). Ortaçağ Anadolu Türk mimarisinde istiridye kabuğu şeklinde yivlenmiş mihrap kavsaraların Zengi etkisi olabileceği belirtilmektedir (Çakmakoğlu Kuru, 2006, 119). Anadolu’da bu özelliği gösteren mihrap örnekleri arasında Harput Ulu Camii avlu mihrabı, Diyarbakır Mesudiye Medresesi mihrabı, Kızıltepe (Dunaysır) Ulu Camii mihrabı, Mardin Har-zem Taceddin Mesud Medresesi mihrabı ve Kızılören Han’ın mescid mih-rapları sayılmaktadır (Çakmakoğlu Kuru, 2006, 119). Ayrıca, Burdur İncir Hanı ve Kırşehir Aşık Paşa Türbesi taçkapılarının istiridye kabuğu motifli kavsara nişleri ile dikkat çeken örnekler olarak akılda kalmaktadır. Bu ör-neklerden Burmahan ile aynı işlevi gören Kızılören Hanının mescid mih-rabı kavsarasının istiridye kabuğu şeklinde oluşu ilginç bir husustur. Bu örneklerle ile en temel farkın diğer örnekler taş süsleme unsuru iken Burmahan mescit mihrabının alçı malzeme ile yapılmış olmasıdır. Olduk-ça sade ve mütevazı olan bu mihrap bulunduğu mekânın mescid olarak tanımlanmasını sağlamaktadır.

Mescid işlevi gören mekânının arkasında iki mekân daha bulunmak-tadır. Yaklaşık 2. 50 x 2. 50 m ölçülerinde kare planlı olan iki mekân birbiri-ne bitişik inşa edilmiştir (Yavuz, 1984, 349). Gübirbiri-neydeki mekânın batı duvarı üzerinde konumlandırılan bir girişten önce güneydeki mekâna ondan diğer mekâna geçiş sağlanmaktadır. Sakaoğlu (Plan 1 ve 2) ve Yavuz (Plan 3) ya-yınladıkları planlarda bu iki mekâna avludan veya barınaktan veya mescid işlevi gören mekândan bir girişin bulunmadığı belirtmektedir. Gönül Gü-reşsever (2016, 170) ise mescid işlevi gören mekândan arkadaki mekânların ilkine bir giriş olduğu söylemektedir. Yavuz (1984, 349, 355-356) burada duvarda yıkık ve büyük bir açıklık olduğu ancak söve izlerinin bulunmadı-ğını ve arkadaki ilk mekânın mescid ile ortak duvarı üzerinde su künkleri-nin de varlığı nedeniyle bu görüşe katılmamaktadır. Yapıda yürütülen ince-lemeler sırasında mescid işlevi gören mekânın arkadaki ilk odayla ortak duvarı üzerinde söve izleri tespit edilmemiştir.

Yavuz (1984, 349, 360-361) ayrıca ilk mekânın “mukarnaslı tonoz-kubbe” olduğu (Foto. 31) ve alt sıralarının korunabildiğini belirttikten sonra mekânın kuzeydoğu köşesinde iki ağızlı bir su künkünün varlığını tespit etmiştir. Yine bu mekânda künklerin yanı sıra tütekliklerin tespiti yapılmış-tır. Ancak yıkılmış olduğu belirtilen bir kapıdan ikinci mekâna geçildiği kaydedilmektedir. Yavuz (1984, 349), ikinci mekânın çapraz tonoz örtülü olduğu ancak yıkıldığını açıkladıktan sonra iki mekânın birbirleriyle ve su ile ilgili işlevlerinin gerekliği nedeniyle her iki mekânın da hamam olduğu

(14)

sonucuna varmıştır. Mescide bitişik olan bu iki küçük mekânın hamam iş-levi görmeleri su künkleri ve tütekliklerin tespit edilmesi gibi delillere sahip olmaları nedeniyle kabul edilebilir görünmektedir. Gönül Güreşsever (2016, 170) ise her iki mekânında geçişleri tromplarla sağlanan küçük kubbelerle örtülü olduğunu belirtmektedir. Ayrıca yayınlamış olduğu fotoğraftaki mukarnaslı tonoz özelliğini mescide ait sanarak yanılmıştır. (Foto. 30) Ya-vuz’un (1984, 360) yayınlamış olduğu fotoğraf ise birinci mekânın mukar-naslı tonoz olduğunu kesin olarak kanıtlayarak Gönül Güreşsever ’in dü-şüncesini geçersiz kılmaktadır. Mekânda yapılan yerinde incelemede örtü-sünün doğu batı doğrultusunda beşik tonoz olduğu tespit edilmiştir. (Foto. 30) Ayrıca Yavuz (1984, 349), hamamın diğer unsurları olan külhan ve su deposu gibi bölümlere ait izlerin yapılacak bir kazıyla ortaya çıkarılabilece-ği ifade etmiştir. Yavuz (1984, 356), hamam bölümü ile barınak bölümü ara-sında bir su deposunun olması gerektiğini belirtmesine rağmen herhangi bir su deposu izi görülmemektedir.

Kervansarayın diğer ana bölümü barınak bölümü avlu bölümüne gö-re daha dardır. Yavuz’a (1984, 350) gögö-re barınak, içten 17. 60 x 21. 40 m öl-çülerindedir. Güreşsever Cantay (2016, 170) ise barınak bölümünün 24. 30 x 19. 50 ölçülerinde olduğu belirtmektedir. Buradaki fark içten ve dıştan ölçümler nedeniyle ortaya çıkmış olmalıdır. Yavuz (1984, 350), barınak bölümünde dış duvar kalınlığı, 1. 20 m ölçmüştür. Güreşsever Cantay (2016, 171) ise genel olarak Burmahan’ın duvarlarının 1. 10 m kalınlıkta olduğunu belirtmektedir. Bu ölçüm farkı Güreşsever Cantay’ın sadece av-lu bölümü dış duvar kalınlığını ölçmüş olmasından kaynaklanmış olma-lıdır. Ayrıca Yavuz (1984, 350), avlu bölümü dış duvarlarının kalınlığını 1. 10 m olarak kaydetmektedir.

Birçok Selçuklu dönemi kervansarayında olduğu gibi barınak üç sahna ayrılmıştır ve orta sahın, yan sahınlardan daha geniş ve daha yük-sek inşa edilmiştir. (Foto. 18, 19, 21, 22, 23, 24) Yavuz’a (1984, 350) göre or-ta sahın 7. 05 m genişlikte iken yan sahınlar ise 4. 30 m genişliğe sahiptir. Güreşsever Cantay (2016, 170) ise orta sahnı 6. 70 m genişlikte ölçmüştür. Yapılan incelemelerde Yavuz’un ölçülerinin doğru olduğu tespit edilmiş-tir. Barınak bölümünde hatta yüksekte konumlandırılan mazgal pencere dâhil hiçbir pencere görülmemektedir. Ayrıca barınak bölümü sivri ke-merli beşik tonoz örtülü iken sadece orta sahnın tonoz sırtına üç adet ha-valandırma ve ışık için açıklığa yer verilmiştir. (Sakaoğlu (2005, 433) ise söz konusu havalandırma ve aydınlatma açıklıklarını birer baca olarak değerlendirmekte ve restitüsyon planında göstermektedir. (Plan 6)

(15)

Saka-oğlu’nun aksine böylesi orta sahında baca uygulamalarına kervansaray mimarisinde rastlanmamaktadır. Orta sahın ve diğer sahınların arasını 0. 75 m kalınlığa sahip duvarlar ayırmaktadır (Yavuz, 1984, 350). Sahınları birbirinden ayıran duvarlar ve sahınlar arasında geçişi sağlayan birer ka-pıya yer verilmiştir. (Foto. 20)

Malzeme özellikleri açısından incelendiğinde Burmahan’ın kendisine yaklaşık 32 km uzaklıktaki Handere’deki Mirçinge Han, Keban yakınla-rındaki Makıt (Denizli) Han gibi hanlarla hem malzeme teknik bakımın-dan benzerlikler gözlenmektedir. Özellikle barınak bölümlerindeki kon-solların profilleri benzer özellikler göstermektedir (Yavuz, 1984, 353-354). Güreşsever Cantay’ın (2016, 169) yapının mimari özelliklerinin Osmanlı menzil kervansarayı olduğunu göstermekte olduğu ifadesini destekleye-cek önemli bir veri sunamadığı görülmektedir. Yapının bazı bölümlerinin yapıldıktan sonraki dönemlerde bazı onarımlar ve müdahaleler görmesi malzeme özellikleri açısından incelenmesini zorlaştırmaktadır. 1937-1938 yıllarındaki demiryolu inşaatı sırasında ve kervansarayın işlevini yitirerek yerli ahali tarafından mekânlarının yağmalanması süreçleri de yapının özgün özelliklerine geri döndürülemez zararlar vermiştir.

Yapının tarihlendirilmesi ile ilgili bazı yayınlardaki düşüncelerin de-ğerlendirilmesi gerekmektedir. Yavuz (1984, 350), Burmahan’ı yakın çev-redeki Osmanlı dönemi hanlarıyla karşılaştırarak yapının bir 13 yüzyıl Mengücekli eseri olarak kabul etmektedir. Ancak Güreşsever Cantay (2016, 171) ise yapıyı avludan barınağa geçisin giriş eyvanıyla sağlanması ve mescidin Anadolu Selçuklu mimarisindeki genel uygulamalara uyma-yan şekilde konumlandırılmasından hareketle Osmanlı Dönemi menzil kervansarayları içinde ele almaktadır. Güreşsever Cantay Burmahan’ın özellikle avlulu olması yönüyle yakın çevredeki Osmanlı dönemi hanla-rından oldukça farklı bir özelliğe sahip olduğunu ve bu özelliğin Anadolu Selçuklu dönemi kervansaraylarıyla ortak bir yönü olduğunu kaydetmek-tedir. Bununla birlikte, Sinclair (1989, c. II, 410), yapının 13 yüzyıla ait ol-duğunu ancak Mengücekli yapısı olmayabileceğini söylemekte ancak herhangi bir açıklama yapmamaktadır. Eldeki veriler Burmahan’ın Divri-ği Kale Camisi vakıfları listesinde yer aldığı göstermektedir. Bu bilgi Burmahan’ın Osmanlı menzil kervansarayı olduğu tezini ortadan kaldır-dığı kesindir. Ancak yapının Osmanlı döneminde bazı onarım ve düzen-lemelere uğraması da inkâr edilemeyecek büyük bir olasılıktır. Yapının Mengücekli eseri olarak değerlendirilmesini ortadan kaldırabilecek her-hangi bulguya rastlanmamıştır.

(16)

KAYNAKÇA

Arıkan, Z. (1991). “Divriği Kazasının İlk Sayımı” Osmanlı Araştırmaları 11, 49-71. Balgalmış, A. (1994). “Divriği” TDV İslam Ansiklopedisi c. 9, 452-454.

Çakmakoğlu Kuru, A. (2008). “İkonografik Açıdan Ortaçağ Türk Mimarisinde İsti-ridye Motifi” Erdem 52: 111-124.

Eser, E. (2017). Divriği Yapı Topluluğu: Bir 13. Yüzyıl Anadolu Aşk Hikayesi (Turkish

Edition) Middletown: CreateSpace Independent Publishing Platform.

Gülsoy, E. (1991). XVI. Asrın İlk Yarısında Divriği Kazası (1519-1548). İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Gülsoy, E. (1995). “XVI. Asrın İlk Yarısında Divriği Kazası Vakıfları” İlmi

Araştır-malar 1, 107-130.

Güreşsever Cantay, G. (2016). Osmanlı Menzil Kervansarayları, İstanbul: Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları.

Kiepert, R. (1904-1907) Karte von Kleinasien in 24 Blatt. Berlin: Dietrich Reimer (Ernst Vohsen).

Kuban, D. (2003). Divriği Mucizesi, İstanbul: YKY Kültür Sanat Yayıncılık. Kutlu, M. (2017). XII-XIV. Yüzyıllarda Anadolu’da Tıp Kurumları, İzmir: Ege

Üniver-sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi.

Sakaoğlu, N. (1971). Türk Anadolu’da Mengücekoğulları. İstanbul: Milliyet Yayınları. Sakaoğlu, N. (2005). Türk Anadolu’da Mengücekoğulları. İstanbul: YKY Kültür Sanat

Yayıncılık.

Sinclair, T. A. (1989). Eastern Turkey: An Architectural & Archaeological Survey. Lon-don: The Pindar Press.

Sümer, F. (2004). “Mengücüklüler”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 29, 138-142. Turan, O. (1998). Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi. İstanbul, Boğaziçi Yayınları. Yavuz, A. T. (1984). “Burmahan” Suut Kemal Yetkin’e Armağan, Ankara: Hacettepe

Üniversitesi Yayınları, 348-365.

Yavuz, A. T. (1991). “Mirçinge Han ve Anadolu Selçuklu Dönemi Eşodaklı Ker-vansarayları Arasındaki Yeri”. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 11 (1-2), 41-55.

Yavuz, A. T. (1994). “Anadolu Kervansarayları ve Vakıflar” XI. Vakıf Haftası Kitabı, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 39-46.

Yüksel, H. (2007). “Osmanlıda Modern Anlamda Yapılan İlk Nüfus Sayımına Gö-re Divriği’nin Demografik Yapısı” Nüfus Bilim Dergisi 28-29, 73-89. https://www. sivaskulturenvanteri. com/burmahan/ Erişim: 02.7.2019

(17)

EKLER (Haritalar, Mimari Planlar ve Fotoğraflar)

Harita 1: Burmahan’ın Divriği ve Sivas’a göre konumu

(18)

Harita 3: Divriği ve Burmahan arasında uzanan Çaltı Çayı ve vadisindeki Demiryolu is-tasyonları

Harita 4: Divriği, Burmahan ve Handere (Mircinge ) Kervansaraylarının konumu

Harita5: Divriği ve çevresinde yol ağı ve kervansaraylar (ÇEKÜL İpek Yolu Kültür Yolu Haritası)

(19)

Harita 6: Divriği ve çevresindeki kervan yolları (Kiepert 1904-1916)

Plan 1: Burmahan’ın Mimari Planı (Sakaoğlu, 1971)

(20)

Plan 3: Burmahan’ın Mimari Planı (Yavuz, 1984)

Plan 4: Burmahan’ın Mimari Planı (Güreşsever Cantay, 2016)

Plan 5: Burmahan’ın barınak bölümünün kuzey-güney kesit çizimi (Güreşsever Cantay, 2016)

(21)

Plan 6: Burmahan’ın aksonometrik restitüsyon planı denemesi (Sakaoğlu, 2005)

(22)

Fotoğraf 2: Burmahan’dan Divriği’ye doğru Çaltı Çayı Vadisi (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(23)

Fotoğraf 4: Kuzey Cephe Duvarı Üzerinde Su Künkleri (M. Kutlu Arşivi, 2018)

Fotoğraf 5: Kuzey Cephe Duvarı Üzerinde Su Künkleri (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(24)

Fotoğraf 7: Avludan Gediğin Görünümü (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(25)

Fotoğraf 9: Avludan genel görünüm (M. Kutlu Arşivi, 2018)

Fotoğraf 10: Avlunun batı kanadı ve Barınak bölümü giriş cephesi (Güreşsever Cantay, 2016)

(26)

Fotoğraf 12: Avlunun kuzey kanadındaki revaklar (Güreşsever Cantay, 2016)

(27)

Fotoğraf 14: Barınak bölümü giriş eyvanı (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(28)

Fotoğraf 16: Giriş eyvanının kuzeyindeki mekân (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(29)

Fotoğraf 18: Orta sahın (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(30)

Fotoğraf 20: Orta sahın ile yan sahınları ayıran duvar (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(31)

Fotoğraf 22: Kuzeydeki yan sahın (batıdan) (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(32)

Fotoğraf 24: Güneydeki yan sahın (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(33)

Fotoğraf 26: Giriş eyvanının güneyindeki eyvan (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(34)

Fotoğraf 28: Mescidin kuzey duvarı (M. Kutlu Arşivi, 2018)

(35)

Fotoğraf 30: Mescidin batı duvarı (M. Kutlu Arşivi, 2018)

Fotoğraf 31: Mescide bitişik birinci mekânın mukarnaslı tonoz örtüsü (Güreşsever Cantay, 2016)

Referanslar

Benzer Belgeler

Sanıroh'nda halen yüzde 9r.6 verimlilikle baca küllerini ıuıon elekıfo lılıreler kullonılmal«o olup, arrıco İ2o meır". uzunıuğunda baco lesis

Türk Dili 145 Türk edebiyatını belirli tarihî süreçler içerisinde mütalaa etmek yanında, onu daha ziyade metin esaslı ele almak bize tarihsel doğruluk

Yuvarlak kıkırdak halkaların üzerindeki epitel tabaka, mukus bezleri içeren yalancı çok katlı silli silindirik epitel (Şekil 3.11.a), yassı kıkırdaklar üzerindeki epitel

Ayrıca, hidrofilleştirme işleminin ananas lifli kumaşlar üzerine etkisinin değerlendirilebilmesi için direk ham kumaş üzerine optimum ozonlu ağartma şartlarında

Şair Yahya Kemal’in yanıbaşında, daha doğrusu içinde daima bir ressam Yahya Kemal’in de bulunduğunu hatır­ lamalıyız.. Şiirle resmin bağdaşması en güç iki

Abdiilhamit, en çok Abdülaziz'in hal’i olayı Hatıralarını, Mabeyncilerinden Besim Bey'e yazdırmış ve Yıldız Sarayı üzerinde durmakta, buna ait bildiği

Büyük bir ticari canlılığın bulunduğu, herkesin bir iş yerine sahip olmak istediği bu bölge- de zemin, çok kıymetlidir.. Ayrıca her iş sahibinin özlemi, zemine en

Son senelerinde Konserva­ tuar İcra Heyeti Şefliği y^- pan Eyyubi Ali Rıza Şengel halen Merkez efendi kabris- tanıda yatmaktadır. Aşağıda bestekârın iki