• Sonuç bulunamadı

Genç Hegel'de Eğitim Düşüncesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Genç Hegel'de Eğitim Düşüncesi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Profesör Dr. G O T T F R I E D H A U S M A N N

Hegel, 1770'te Stuttgart'ta doğdu. Lise tahsilini örnek bir öğrenci olarak yaptı. Tahsili boyunca tıpkı genç Leibniz gibi bilginin bütününe, ve en çok tarihe, kuvvetli bir ilgi duyuyordu. 1788 den 1793'e kadar Tü­ bingen Üniversitesinde tahsil etti. Schlossberg'deki ünlü Stift'te (okulda) felsefe ile uğraşan delikanlı şair Hölderlin, şiirle de uğraşan delikanlı filozof Hegel'in oda arkadaşlarından biri idi. 1790'da bunlara, o zaman onaltı yaşında bulunan Schelling katıldı. Bu okulda düzen kaskatı idi. Hocaların teolog zihniyetleri resmî inanca bağlı, dogmatik, dar idi. Fakat zamanın ruhu gerginliklerle dolu idi. Tübingen Stift'inde geçen yıllara büyük olaylar tesadüf eder: 1788'de, Kant'ın herşeyi ezip altüst eden " M a h z aklın Ten-, kidi" çıkmış, 1789'da Fransız devrimi patlak vermişti. Öğrenciler bir si­ yasi kulüp kurdular. Hölderlin, dostu Hegel'in hâtıra defterine Lessing'in Hen kai pan (bir ve herşey) inanç formülünü yazdı. O sırada Hegel, öğrenci arkadaşlarına hürriyet ve eşitliği öven nutuklar söyliyor; bütün insanlığı kavrayan "insanî"lik, dâhi delikanlıların gözleri önünde ortak bir hedef olarak beliriyordu. Bunlar arasında yalnız Hegel, daha o zaman seziyordu ki, bu hedefe erişmenin ön-şartlarından biri, eğitim, yani "insanı ahlâklı kılma sanatı"dır.

Bu Hegel, herhalde garip bir gençti. " O , hiç genç olmamış olan, ama ihtiyarlıkta da içlerinde gizli bir ateş yanan kimselerdendi". Dost­ ları kendisine "ihtiyar a d a m " derlerdi. Hâtıra kitabında bulunan bir resim, onu başı öne eğilmiş, koltuk değneklerine dayanmış olarak gösterir. Resmin altında: "Tanrı, bu ihtiyara yardım eyliye" yazılıdır. Fakat ondan büyük işler umulurdu. Stift'ten ayrıldıkları sırada, Schelling, Hegel'e yazdığı bir mektupta: Hastalanmış (kızışmış) olan teologya için, Kant'tan malzeme alarak beraberce kuvvetli çorbalar pişirmek istediklerini bildiriyor ve şöyle diyordu: "Geçmiş zamanların ekşi mayasına, çağımızın meydana getirdiği büyük başarının karışmasına her ikimiz engel olalım. O, yara-danının zihninden çıktığı gibi saf olarak aramızda kalmalıdır". Çağın büyük başarısı: Hürriyet düşüncesi ile vicdanın ahlâk emri, "öyle davran ki, insanlığı hiçbir zaman sadece araç değil, her vakit gaye olarak kul­ lanasın" diyen kategorik emperatifi (emri) idi.

Hegel, felsefe sisteminde, tarihin mânasını: insanlığı, âlem ruhunun gayesi olarak kemale erdirmek diye tefsir etti. Kendinden önce ve sonra gelen hiçbir düşünür, tarihin gidişini, Hegel gibi muazzam bir mantık yapısı * Hegel'in ölümünün 125. yıldönümü münasebetiyle 1956 sonbaharında D.T.G. Fakültesinde tertiplenmiş olan törende verilen konferansın metni.

(2)

içine sokmuş değildir. Bunun ilkesi, aklın gerçekliğidir; özü ise, karşıtlık­ lardan geçerek gittikçe daha yüksek bir birliğe doğru ilerilemektir. Tarihin mantığı ve metafiziği olan Hegel sisteminin kendisi, tarih yapmış, 19. yüz­ yıldan bu yana biribirinin muarızı düşünürlerinin elinde silâh olmuştur. Sağ Hegel'cilik Prusya devleti resmî filozofu Hegel'i ileri sürerek, onunla irticaın siyasetini meşru kılmak istemiştir. Sol Hegel'cilik, ondan hareket ederek, devrim siyasetini temellendirmek istemiştir. Hegel'in diyalektik idealizm'i, tersine çevrilerek, diyalektik materyalizm olmuştur. Marx buna, Hegel'i başaşağı ve ayaklar yukarı tutmak diyordu. Bu tersine çev­ rilmiş şekli ile Hegel'in metodu, zamanımızda da etkisini gösteriyor. Fakat o, asıl mânası ile de etkili kalmıştır. Dilthey, onun tarih anlayışını sistemin bağlarından kurtarmıştır. Kuvvetinin böylece meydana çıkarıl­ mış olan kaynakları, o gün bugün varlığın tefsirini verimli bir şekilde beslemektedir. "Existence" felsefesi de en önemli şahitlerinden biri olarak ona başvurmaktadır. Hattâ bugün Alman filozoflarının Nestor'u (şeyhi) Theodor Litt, son zamanlarda, hayli iddialı olarak, Hegel'in kritik bir yenilenmesi işine koyulmuştur.

Şu içi dolu kısa cümle, Hegel felsefesini zorakiliğinden kurtarmış olan Dilthey'ındır: "Filozofun son sözü, pedagojidir; çünkü her türlü ispekülasyon, fiil (etkenlik) uğrunadır". Bu söz, Hegel'in asıl niyetinin tam üzerine parmakla basmaktadır. Hegel'i tefsir edenler şuna dikkati çekmişlerdir: Hegel'in, türlü türlü alanları olan felsefe düşünüşünü toplu olarak bir arada tutan zihin bağı, eğitim düşüncesidir (Th. Haering).-Eğitim düşüncesi, Hegel'in ruh (Geist) kavramının çekirdeğinde etken, böylece bütün ruh (Geist) teorisinin içindedir (Nicolin). Hegel'in peda­ goji üzerine bir eser bırakmamış olması, bu düşüncelerle görünüşte çelişki halindedir. Onun felsefe bilimleri Ansiklopedisi yapısı, Mantık, Tabiat felsefesi, ve Ruhun (Geist'ın) felsefesi gibi büyük bölümlere ayrılmaktadır. Ve ruh (Geist) felsefesi, Hukuk, Tarih, Sanat (Estekik) ve Din felsefeleri olarak kurulmaktadır. Eğitim felsefesi bu plânın içinde yer almamaktadır. Onun için tilmizi G. Taulow, noksan olan bu pedagoji'yi, Hegel'in bütün eserlerine dayanarak kurmağı denemiş; Hagel'in eğitim ve öğretim üzerindeki görüşlerini üç bölümde topla­ mış ve sistemli bir şekilde düzenlemiştir. Bu çalışma, "bilimsel Pe-dagoji"ye maya olarak düşünülmüştü. Fakat etkisi böyle olmamıştır. Tıpkı ondan sonra gelen P. Ehler'in, Hegel pedagojisini, sistemine daya­ narak tasvir etme denemesi gibi, amacına erişememiştir. Ehler, Hegel'in pedagoji soruları üzerine olan kendi sözlerinden değil, diyalektiğinin yapısından hareket etmiş, ama bununla da Hegel felsefesinin zamanına bağlı olan en zayıf bölümünü, kendine has bir pedagoji sisteminin temeli olarak almıştır. Ancak bugün, yeni yazarlar, Hegel'in eğitim üzerine düşüncelerini asıl genişlik ve derinlikleri ile kavrayabilmişlerdir. Bunun için, Hegel'in ruh (Geist) metafiziğini, ispekülatif taşkınlıklarından sınır­ lama yoliyle kurtarmak, böylece de pedagoji görüşünün özüne nüfuz

(3)

etmek gerekiyordu. Bu yapılınca, büyük bir hayretle ve açıkça görülmüş­ tür ki, Hegel pedagojisinin büyük önemi sadece tarih bakımından değildir; tersine, "bugünün görüşlerini şaşılacak ölçüde tâ o zaman ileri sürmüştür". O n u n için, yeni nesil pedagogları, "bozulmuş" çağımızın içinde bu çağ için zorunlu olan yeni zihniyetin Hegel'le başlıyabileceğine inanıyorlarsa, buna şaşmamalı (Furck).- Bu ümit neye dayanıyor? Besbelli, Hegel'in ruh (Geist) metafiziğine değil; İki yeni araştırma bunu ispat etmektedir. Bunların 1952 de meydana getirilen birincisi, genç Hegel'den, yani "sis-tem"den önceki Hegel'den, 1955'te yapılmış olan ikincisi ise, Litt'in 1953'te denediği kritik yenilemeden hareket etmektedir. Bu çalışma, biraz önce dendiği gibi, sistemin metafizik belirlemelerini apaçık sınırlayıp dışarı atmaktadır. Çünkü bunlar, Hegel'in pedagoji bakımından ilgi çekici düşüncelerinin anlaşılması için gerçekten lüzumlu değildir. Bu çalışma­ ların güzel meyvesi- Hegel'in felsefesinde ilk defa üzerinde durulmuş ol­ mak üzere -"mânevi" bilimlere dayanan pedagoji'nin ana-hatlarıdır (Nicolin).

Hegel'in bugünkü pedagoji için öneminin, ilkin genç Hegel'den itibaren -sistemden önceki yazılara dayanılarak- işlenmiş olması, bir tesadüf değildir. Çünkü, bilindiği gibi, en çok Dilthey'dan beri, Hegel'in derine giden anlayışına hep gençlik eserleri çıkış noktası olarak alınmaktadır. Dilthey, yaşlanınca Hegel'in gençliği üzerine yazdı. Tilmizi H. Nohl, Hegel'in teologya üzerinde olan gençlik yazılarını çıkardı. Zamanın en önemli Hegel biyografi Th. Haering, bu eserlerin halk eğitimi amacı ile yazıldığını söyliyor. Bugün de Nohl'un en son öğrencilerinden biri, bu eserlere dayanarak genç Hegel'in yetişme (Bildung) kavramını geliştirdi. Th. Litt'in olgun Hegel'le yaptığı tartışma'— ki şimdi onun öğ­ rencilerinden biri tarafından pedagoji için verimli hale konmuştur— genç Hegel'deki eğitim düşüncelerinin, bütün Hegel'in canlılık ve kuvvetle dolu çekirdeğinden bir parça olduğunu doğrulamaktadır. O n u n için de burada herşeyden önce ondan söz etmek yerinde olacaktır.

Üstünkörü bakılınca pedagoji Hegel'in hayatında hemen hemen paradoks denecek bir rol oynar gibi görünmektedir. Liseden ayrılırken söylediği nutukta 18 yaşındaki genç Hegel, eğitimin, "devletin refah ve selâmeti üzerinde büyük etkisi" olduğu üzerinde ısrarla durmaktadır. Az sonra, eğitimin, insanın insan olmasındaki büyük önemine işaret et­ mektedir; çünkü, demektedir, insan o kadar çok yönlü bir nesnedir ki, onunla herşey yapılabilir.

Fakat Hegel, yüksek tahsilini bitirince, ilkin 1793'ten 1796'ya kadar Bern'de, sonra 1797 den 1801'e kadar Frankfurt'ta ev hocası (mürebbi) olduğu sıralarda bütün kuvvetini teologya incelemeleri üzerinde topluyor. 1801'den 1807'ye kadar J e n a ' d a Felsefe doçenti olarak, Bavyera'da Orta öğretim kurumlarını teşkilâtlandıran Niethammer ile münasebet kuruyor.

1808'den 1816'ya kadar Nürnberg'de Aegidian jimnazı (klâsik lisesi) müdürüdür, ve lise son sınıf öğrencilerinin önünde felsefe sistemini

(4)

geliş-tirmeye devam ediyor. 1818'den ölümüne kadar felsefe profesörüdür, ve Prusya jimnazı (klâsik lisesi)nin kurucularından Johannes Schulze, onun en ateşli dinleyicilerinden biridir. Böylece, görünüşe göre, doğru­ dan doğruya eğitimci olarak etken olmadığı zamanlar, yetişme (Bildung) işlerinde en büyük nüfuza erişiyor. Oysaki, öğretmen olarak çalışırken, felsefesinde yeni yeni düşüncelere doğru ilerileyor. Fakat gerçekte, onun felsefe hayatı içinde, ta baştan itibaren bilgi ile eğitim arasında içten ve karşılıklı bir ilgi vardır. Biri, öteki olmadan hiçbir zaman yoktur. Her ikisi, aynı zihin hamlesinin aynı ölçüde temelli sıfatlarıdır. Bu hamle ise, aklın bütün varlığını kavramak, ve onu belirlemeği kendine amaç edin­ mektedir. Ancak bu olaydan hareket ederek, Hegel'in jimnaz (klâsik lise) üzerine olan büyük etkisi— Pestalozzi'nin ilkokul üzerindeki etkisine yakın olan bu etki— anlaşılabilir. Hegel'in düşünüşüne has olan "kavramın çabalaması", zihin edebi bakımından zamanına örnek oluyor-. Bu nokta, filozofta olduğu kadar eğitimcide de aynı ölçüde önemlidir.

Burada, Hegel'in, eşi olmıyan bir bağımsızlık ve düşünce namus­ luluğu ile kendi zamanına karşı, ve erişilmek istenen gelecek için teşkil ettiği biriki düşünce yardımiyle, zamanımız pedagojisinin Hegel'den ne ölçüde akıl sorabileceğini gösterelim:

"İnsan, okadar çok yönlü bir nesnedir ki, onunla herşey yapılabilir". Delikanlı Hegel'in ilk yazılarının birinde bu okunuyor. Eğitimin zorun­ luluğu, bu söz ile tâ başta, antropolojik olarak temellendirilrniştir. Eğitimin hangi noktadan hareket etmesinin doğru olacağı üzerinde de ilk fragment (parça) larda kesin düşünceler öne sürülmektedir. "İnsanlara nasıl etkide bulunmak gerektiği bahis konusu olunca, onları nasılsalar öyle almak lâzım olduğu düşünülmelidir". Eğitimin her zaman insanın geç­ mişine ve şimdi'sine bağlı olduğu bilgisi, bu cümlenin gerisinde bulun­ maktadır. İnsanın yalnız geleceği eğitime teslim edilmiştir. Bu gelecek, ona serbestçe karar vermek imkânını bağışlamaktadır. Bu hususta âlemin bütünü ona veridir. "O âlem ki insanın âlemidir; o âlem ki insan onda bu insan olarak bulunmaktadır ve canlı olarak etkendir." Genç Hegel için eğitimin ilkesi, Rousseau'da olduğu gibi, hürriyettir. Bu ilkeden çıkan sonuç, emir ve kuralların eğitimde işe yaramaz araçlar olduğudur. Fakat bununla Hegel, hiçbir zaman "laissez faire" ("serâzadlık") pedagojisini ilân etmemektedir. Çünkü onun hedefi, Rousseau'nün öne sürdüğü gibi, insanın tabiata uygunluğu değil, kültüre uygunluğudur. Eğitim, insanı tabiî olarak ele alır ve onu yeniden doğurmak için ilk tabiatını alış­ kanlık haline getirecek ve ruhsal olacak ikinci bir tabiata çevirmek için gidilecek yolu gösterir.

İnsanın ikinci doğumu, onun kültüre doğumu, emir ve kurallarla değil, ödevlerle geliştirilir. Hegel, sadece oyunu, serbestçe büyümeye bırakmayı öne süren insan-sever (philanthrop) pedagojinin meşruluğunu reddetmektedir. Onun yerine bir Nesnellik (Sachlichkeit) pedagojisini koymaktadır. O, öğrenciyi şeyin (konunun) ciddiliğine yükseltecek yerde,

(5)

onun çocukça zihniyetine inmeyi tamamen ters (yanlış) buluyor. Şey (konu) ile karşı karşıya tutulunca öğrenci artık basmakalıp davranmı-yacak ve klişelere yönelmiyecek duruma girer. O zaman kendisinin fiilde bulunması, kendisinin etken olması, kendi kendine karar vermesi gerekir. Onu bu hale getirmek, onu buna âdeta zorlamak, öğretimin asıl başarısıdır.

Bu sıkı tâvizsizlikleri ile genç Hegel'in sert pedagojik emirleri, şüp­ hesiz mübalâğalı ve tek yönlüdür. Ama zamanında bunlar karşı-sav

(antitez) olarak çok lâzımdı. Fakat bu nokta bir yana, gene de bunların sağlam bir değeri vardır. En çok, gençlerin (delikanlıların) eğitiminde !-Dinter, bir kere, Pestalozzi, ilkokulun, Sokrates de delikanlılık çağının kiralıdır, demişti. Bu söz: Pestalozzi, ilkokulun, Hegel de orta öğretimin kiralıdır,' şeklinde değiştirilebilir. H a t t â bu değiştirmenin yerindeliği, Hegel'in Sokrates'i pedagoji bakımından kabul etmesi olayı ile de akla yakın bir şekilde temellendirilebilir. Şimdi, zamanımızla ilgisini düşü­ nerek şöyle diyebiliriz: Modern pedagoji, Pestalozzi'den hareket ederek ilkokulda temel eğitimin ilkelerini verimli olarak ve geniş ölçüde ele almıştır; fakat daha yüksek çağların daha ileri giden eğitimi için düşün­ celerinin çoğu tereddütlü ve vuzuhsuzdur. Genç Hegel'in, taslağını ortaya attığı Nesnellik (Sachlichkeit) pedagojisinden, en çok buna dair geliştirici ölçüler elde edilebilir.

Buna benzer bir görüş, pedagojinin bugünkü durumu ile ilgili başka bir merkez-nokta üzerinde öne sürülebilir. T a m 150 yıldan beri eğitim ideali olarak insanlık (Humanität) ideali aktüeldir. Bu, aslında yeni Huma-nizma'nın bir meyvesidir. Bu ülkü, eğitime, herkesten önce Wilhelm von Humboldt'un verdiği şekille girmiştir. Humboldt'un damgasını taşıyan şekliyle yeni Humanizma'nın ideali, klâsik ilkçağdan alınan örneğe göre ideallaşmış, kendi ile kanaat eden birey (ferdiyet) olarak gelişmiş kültürlü kişilik (şahsiyet) idi. Bu tamamen bireylik (ferdiyetçi) ve şekilci (formel) bir eğitim ülküsü idi. Estetik bir insanla temsil ediliyordu ve yalnız, zihin bakımından yüksek ihtiyaçlı bir seçkin tabakasını meydana getirmeyi amaç edinmişti. Bu nokta, 19. yüzyılda, iki bakımdan hayırlı olmıyan bir gelişmeyi destekledi : Onun etkisi ile halk ile önderler tabakası arasındaki uçurum derinleşti. Aynı zamanda da kafa önderleri tabakası, siyasi olay­ ların sorumluluğundan uzaklaştı ve bilim ve sanat yoliyle kendi kendinden zevk alan asilliğin, kibarlığın fildişi kulesine çekildi.

Estetik insanlık ülküsünün karşısına genç Hegel, temelinde yapısı başka bir sosyal insanlık ülküsünü çıkardı. Hegel, teologya üzerine olan gençlik yazılarında, bir milletin bütün tabakalarını kaplıyan bir halk eğitimi düşüncesini öne sürmüştür. Hegel, halk kavramından, sadece geniş halk kitlelerini anlamıyor, yüksek tabakaları da onun içine soku­ yordu. Humboldt'un insanlık ideali, yalnız bir seçkin tabaka içindi, oysa­ ki Hegel'in insanlık idealinde daha tâ baştan itibaren, bütün durum ve tabakaları ile halkın bütünü kasdediliyordu. Bu idealle, "birey (fert)lerin olduğu kadar birey (fert) lerin tümünün bütün kuvvetlerinin eşit olarak

(6)

yetiştirilmesi" isteniyor, ve şöyle deniyordu: "Artık hiçbir kuvvet baskı altında tutulmıyacaktır; böyle olunca, zihinlerin genel hürriyeti ve eşitliği hüküm sürecektir".- Yeni Humanizma'nın istediği gibi, yalnız klâsik ilkçağa değil, insanlık tarihinin büyük simalarına kadar geri gidilerek, yaradıcı bir sentezle, bu eğitime ülkülük edecek insan tasviri meydana getirilmelidir.

Hegel, bir milletin uçup gitmiş dehasını geri çağırmayı mânâsız bu­ luyor. Onca "her millet, daima, hayatın derinliklerinden yeni bir ruh meydana çıkarmalıdır" yani geçmişi verimli bir şekilde kendi başarıları ile tazelemelidir. Demek ki o, tarihçilik yapan bir humanizma değil, canlı bir humanizma, estetik ve bağsız bir eğitim değil, sosyal bakımdan sorumlu bir eğitim, kısacası: sorumluluğun sosyal humanizma'smı, ve halkta hem bireyin (ferdin) hem de her topluluğun bütün kuvvetlerinin hürriyetçi bir eğitimini istemektedir. Bu karşıt tutma o kadar kuvvetlidir ki, bugün de değil, en çok bugün, yahut şöyle diyelim: nihayet bugün pe­ dagoji tarafından heyecanla ele alınmak gerek. Okullarımızın antik'e yönelmiş humanizma'smı yeniden gözden geçirmek ve onu geçmişin kuvvetleri ile beslemekle beraber, şimdi'yi kararlı bir şekilde benimseyen, geleceğe yönelen aktüel bir humanizma-yani genç Hegel'in gözü önünde canlanmış olan bir humanizma-ile tamamlamak zamanı gelmiştir. Bunun içindir ki, Hegel'e, yol gösterici olarak başvurmaya değer.

Genç Hegel'in bir düşüncesi daha bilhassa bugün herkesçe unutul­ maktan kurtarılmalıdır. 18. yüzyılın sonuna doğru, Tübingen Stift'inde toplantı yapan dâhi gençler, yukarıda dendiği gibi, Fransız devriminin öne sürdüğü isteklerden ötürü son derece derin bir şekilde heyecanlandılar. Bu hususta şöyle anlatılmaktadır: Bir Pazar günü, güzel berrak bir ilk­ bahar sabahı, Hegel ile Schelling, birkaç dostla birlikte Tübingen yakı­ nında bir çayıra gitmişler ve orada bir hürriyet ağacı dikmişler. Bunların ruhlarını alevleyen, herşeyden önce insan hakları idi. Hegel görmüştür ki insan haklarının ilânında önemli bir temel-hak unutulmuş, o işte bil­ hassa bu hak üzerinde zihinlerin ayrıca toplandığını görmek istiyordu. O, bu hakkı, eğitim hakkı olarak belirlemektedir. " H e r insan, diyor, dün­ yaya, hayvanlığı ile ilgili korunma hakkından başka, kendi yetilerini geliştirmek, insan olmak hakkını beraberinde getirir". Her çocuğun, hürriyet içinde ve hürriyet için eğitim görmeyi istemek, hakkıdır.

Onca, zamanın devleti ile kilisesi, bu hakka zulüm etmişlerdir. "Bunlar, diyor, çocukların ruh yetilerinin serbestçe yetiştirilip geliştirilmesi hakkına ihanet etmişlerdir". Onun için, doğuştan eğitimcilere ödevlerini hatırlatır. "Ana-baba ile devlet, der, çocuğu, amaca uygun olarak eğitmek ödevini aralarında paylaşacaklardır". Hegel'e göre yetişmetkte olan yurddaş-larınm genç yüreklerini, onların erkeklik çağında devlet için şeref ve fayda sağlanacak gibi eğitmek işinin devlete yüklenmesi, ilk bakışta insanı dü­ şündürmektedir. Fakat Hegel'in istediği gibi devlet, hürriyet ve hak üzerine

(7)

kurulunca, bu iddia tehlikelilik niteliğini kaybeder. Hegel ayrıca şöyle bir belirlemede bulunur: "Adalet, yasanın ilkesi, ruhu'dur".

Hegel'in gençliğinde öne sürdüğü sosyal Humanizma programının şimdi yaşamakta olan insanlık için pek yüksek ölçüde önemli oluğunu son söz olarak burada söylersek, bunun ayrıca temellendirilmesine her­ halde ihtiyaç olmıyacaktır. Aynı genç Hegel, bu Humanizma'yı insanın

eğitim hakkına bağlamakla, onun mutlak hukuk temelini de ortaya koymuş oluyor. Fakat bugün, devletin, insan haklarından eğitim hakkını ön planda ele alıp yerine getirdiğinden şüphe edilirse ne olacak?- O zaman Hegel'in eğitim üzerine olan düşüncesi sosyal bakımdan en aktüel düşünce ola-

caktır.-Türkçeye Çeviren : NUSRET HIZIR

Referanslar

Benzer Belgeler

2013- Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı..

Engels, eski materyalist tarih anlayışının her şeyi eylemin güdülerine göre yargıladığını, hareket ettirici güçlerin arkasındaki kendi hareket ettiricilerinin

Marx’ın eleştirilerinin akla getirdiği gibi, eğer Hegel realiteyi mantıksallaştırmakla suçlanacaksa, bu durumda Marx’ın da aynı şeklide

- Eğer inanç için rasyonel bir temel söz konusu değilse, Kierkegaard’a dayanarak söylenecek olan şey, içeriğinden bağımsız olarak, içeriği dikkate alınmaksızın,

Doğu Karadenizlilerin HES'lere karşı direnişini anlatan "Bir Avuç Cesur İnsan" belgeseli Bağımsız Filmler Festivali'nde seyirciyle bulu ştu.. Yöre halkının 3

Tehlikeli Gemi Sökümünü Önleme Girişimi bileşenlerinden Ege çevre ve Kültür Platformu (EGEçEP) Dönem Sözcüsü avukat Ali Arif Cangı Hollanda adına "Otapan için ne

Zorunlu olan tasavvuri bilgileri kullanarak sonradan elde edilme tasavvuri bilgiler nasıl elde

 Dünya tarihi yalnızca bir tek usun görünüşüdür, kendisini açımlaığı tikel oluşumlarından biri, kendisini tikel bir öğe olarak, halklarda sergileyen bir