• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Yaşar Kemal sempozyumu:'Geçmişten Geleceğe'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uluslararası Yaşar Kemal sempozyumu:'Geçmişten Geleceğe'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çukurova’dan yeryüzüne ilk tohumlar

il

1

11

/

ZEYNEP ORAL____________________

Bugün Ankara Bilkent Üniversite­ si’nde Uluslararası Yaşar Kemal Sem ­ pozyumu başlıyor. Çok geniş kapsam­ lı ve herkese açık bu akademik et­ kinlik, pazar günü Yaşar Kemal’e

onursal doktora verilmesiyle sona erecek. Bu, Bilkent’in bir edebiyat­ çıya verdiği ilk onursal doktora olacak. Üç gün boyunca Yaşar Kem al’in sa­ natı ve yapıtları tüm ayrıntılarıyla irde­ lenirken, ben sîzleri, Yaşar Kem al’in, Ya­ şar Kemal olmadan önceki günlerine gö­ türmek istedim.

Günün birinde, Adana’nın Osmaniye il­ çesine bağlı Hemite köyünün cami­ sinde tam namaz vakti silah­ lar patladı. Dua etmekte

olan Sadık Yaşar

vurul-Î

davası...

i Yaşar’ın 5 laki oğlu Ke­ ld ik cinaye- >rdü... Büyük şok... O an i tutuldu. Ke- elemeyebaş- adı. Ama bu­ rası Çukuro­ va. Bir çocu­ ğun, hele Ke­ mal Sadık gi- bi türküye m eraklı bir çocuğun ilelebet ke­ kem e kal­ m ası söz I konusu de- ! ğüdi. Türkü­ leri öğrene söyleye açacaktı di­ lini. Kemal Sadık bü­ yüyecek ve ü » o dille - keke­ li melik, tutuk­ luk bir

*

yana,- gürül gürül çağlayan, duru, aydın­ lık akan bir dille destanlar yaratacak, des­ tanlarıyla dünyayı fethedecekti...

Günün birinde, Hemite köyünde kurban kesiliyordu. Her nasıl olduysa, kurbanı ke­ senin elinden fırlayıverdi koca bıçak. Bu­ la bula, gitti, dört beş yaşındaki Kemal Sa- dık’ın gözüne saplanıverdi. Millet koşuş­ tu, çocuğun başına üşüştü. Bir şey olma­ dı, dediler... Şimdi geçer, dediler...

Yıllar sonra anlaşıldı ki, Kemal Sadık’ ın sol gözü görmüyor. Ve artık çok geçtir, o göz tedavi edilemez...

Kemal Sadık büyüyecek; çevresine, yö­ resine, doğaya, insana öyle bir bakacaktı ki, iki gözü görenlerin de görmediklerini gö­ recekti... Üstelik, bizlere de gösterecekti... Günün birinde Kemal Sadık okula baş­ ladı. Önce Kadirli îlkokulu’na, sonra Ada- na’da ortaokula... Ve günün birinde son sı- nıftan ayrıldı.

İlkokul yıllarından başlayarak, Çukuro­ va’da pamuk tarlalarında ırgatlık, su bek­ çiliği, ırgat kâtipliği, çiftlik kâtipliği, hade­ melik, amelebaşılık, arzuhalcilik gibi sa­ yısız işte çalışarak “ Yaşam Üniversite-

si” nden mezun oldu.

Çocuktu, her yaz, sekiz yıl boyunca su bekçiliği yaptı. Pirinç tarlalarının ortasın­ da 74 kilometre boyunca Savrun G öze’si- ni bekledi. Kilometrelerce yürür dururken,

otlarla, kır çiçekleriyle, sularla, dağlarla, kuş­ larla, anlarla arkadaşlık etti. Doğayı, en küçük aynntısma dek tamdı... Suyu, köy­ lüler çalmasın diye, ona bekletiyorlardı. Oysa o, köylülere suyun nasıl çalınacağı­ nı öğretti. Taa o günlerden, kendi deyişiy­ le “taktı kafayı doğaya” ...

Kemal Sadık, ilkgençlik yıllarında oku­ du, ha bire okudu. 17 ’sinde “Dyada”yı oku­ yordu örneğin... Pamuk tarlalarında ırgat­ lık, su bekçiliği yapan bir çocuk nasıl olur da “ çok okur” , okuma olanağı bulabilir?

Haklısınız, bu soruyu ben de sormuştum. Ve yanıtı, kahkahası bol bir gürlemeyle gelmişti: “Adana’da Ramazanoğhı Kütüp­ hanesinde hademelik yaparsa o çocuk, bal gibi okur!”

Kütüphanede, hademelik yapmakla kal­ mıyor, orada yatıp kalkıyordu. Kütüphane­ de bir müdür vardı, bir de o. Müdür pek uğ­ ramazdı. Kütüphaneyi sabah dokuzda açan, akşam beşte kapatan, hademelik de yapan çocuktur.

Kütüphanedeki yirmi bin cilt, onun de­ yişiyle “deliçocuğa” kalmıştı! O “ deliço­ cuk” , Ramazanoğlu Kütüphanesinde yal­ nız Homer’i değil, Çehov’u, Dostoyevs- ki’yi, Stendahl’i, Orhan Kemal’i, SaitFa- ik’i ve daha nicelerini keşfedecekti... Fa- ulkner, daha sonra... Onu keşfetmesi için günün birinde yaşamına Tîlda’nın

girme-Uluslararası Yaşar Kemal sempozyumu

‘Geçmişten Geleceğe’

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)

-Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi’nce düzenlenen Yaşar Kemal Sempozyumu, Bilkent Üniversitesi Mithat Çoruh Konferans Salonu’nda bugün saat 10.00’da Ümit Berkman, Talat Halman ve Yaşar Kemal’in

konuşmalarıyla başlayacak. Süha Oğuzertem de “ Geçmişten Geleceğe Yaşar Kemal” başlıklı bir açılış bildirisi sunacak. 2 gün sürecek sempozyuma konuşmacı olarak Enis Batur, Ilhan Başgöz, Konur Ertop, Mustafa Şerif Onaran, Cahit Akın,

Günii Ayaydın, Jean-Pierre Deleage, Nedim Gürsel, Belma Ötüş-Baskett, Onur Bilge Kula, Mustafa Durak, Alpay Kabacak, Özdemir İnce ve

Adnan Binyazar da katılacak. Sempozyumda Yaşar K em al’in yapıtları ile dil ve anlatım özellikleri konusunda bildiriler sunulacak. Ayrıca Yaşar K em al’ in kendisi ile Ayten Gökçer, Cüneyt Gökçer, Olcay Poyraz, Hidayet Daş ve Rüştü Asyalı yazarın yapıtlarını okuyacaklar. 18 Mayıs Cumartesi günü de Yaşar K em al’e fahri doktora unvanı verilecek.

si gerekiyor. Tilda, ona Faulkner’in kitap­ larını sözlü olarak çevirecekti, 1952’de...Til- da, yazarın kansı, arkadaşı, yoldaşı... Ve ba­ na, sık sık “ Her büyük yazarın yanında mutlak bir Tilda olmalı” dedirten eşsiz bir insan...

Günün birinde Çukurova ve çevresinde Kemal Sadık’a, “ÂşıkKemal” denmeye baş­ landı.

9,1 0 yaşlarından başlayarak halk şairiy­ di. O zamanlar köy köy dolaşan destan an­ latıcıları vardı. Aynı destanı herkes başka başka anlatırdı.

Bu bir deri bir kemik çocuk, Köroğlu an­ latmakla ünlenmişti. Ayağına kara şalvar giyer, eline bastonunu alır, beli bükük do­ laşır, anlatırdı. (“ Öyle dik durursan, inan­ dırıcı olmaz!” ) Destanı anlattıktan sonra, cebinden san defterini çıkarır, “Ağıt top­ luyorum” derdi. Ve analar, bacılar başına üşüşür, ona ağıt yazdırırlardı.

Yıllar boyu sürdürdü bu işi, topladığı ağıdan , türküleri her A dana’ya gidişte,

Arif ve Abidin Dino’nun önüne bırakıve- rirdi. Abidin Dino’nun deyişiyle, “ Çuku­ rova'nın ağıtlarından sorumluydu bu çocuk- Her getirdiği söz yumağı akıllara durgun­ luktu. Dehşetli acı, dehşetli güzel..”

Günün birinde sazı bıraktı, kendi şiirle­ rini yazmaya başladı. Adana Halkevi’nin çı­ kardığı dergilerde yayımlanıyordu şiirleri... A rif Dino, aklım çelip, daha doğrusu yüre­ ğinin sesini dinlemesini öğütleyip düzyazı­ ya yöneltecekti onu. Öykülere, romana.

Halk |airi, destan anlatıcısı, ağıt topla­ yıcısı “ÂşıkKemal” , köy köy, kahve kah­ ve, kasaba kasaba, dağ ova dolaşır, destan anlatır, ağıt toplarken bir yandan da folk­ lor araştırmalarım izliyordu. Pertev Naili Bo­ ra tav, Ahmet Kutsi Tecer, Nurullah A faç’la mektuplaşıyordu.

Hiç unutmaz, mektup zarfının üzerinde adres “ Fare Öldürme Kurumu Ameleba-şı” diye yazılı olurdu. Evet, artık ameleba- şıydı ve yaşı 18’di...

Sonra arzuhalcilik yıllan ve ver elini İs­ tanbul. Havagazı şirketinde sayaç okuma görevlisi, som a yine işsizlik... Günün bi­ rinde Cumhuriyet gazetesinin Yurt Haber­ leri Servisi’nde çalışmaya, röportajlar yap­ maya başladı. Artık adı Yaşar Kem al’di.

işte Çukurova’dan yeryüzüne uzanmanın ilk tohumlan...

/,

Ó?

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü gezegen, ay›n ilk günlerinde bile Günefl’ten yaklafl›k bir saat sonra bat›yor ve par- lakl›¤› 1,7 kadir, yani oldukça düflük.. Bu s›rada Merkür’ü görmek

Geriye yüzer havuzlar yerine Pendik Tersanesi’nin büyük gemi inşaatları için yeni hizmete giren kuru havuzu kalıyor ki, bu havuz hem tamir havuzu olarak di- z.ajn

1933 yılında özel sektöre yalnızca yük taşımacılığının bırakılması, yolcu taşıma hakkının devlete verilmesi ile Şirketi Hayriye ke- penklerini indirdi..

Sinire uygulanan elektriksel bir stimulus uygula- nan akım belli bir düzeye ulaşınca sinirde depolarizas- yona neden olur. Düşük düzeyde verilen akımla olu- şan aktivite

Tip I, radial başın anterior çıkığıyla birlikte ulnanın kısa oblik veya yaş ağaç kırığı; tip II, radial başın posterior veya posterolateral

Web sitelerinin say›s›n›n artmas›yla bir- likte Bilim ve Teknik yazarlar›n›n çabas› da yeni bir boyuta ulaflt›: Odak, bu bilgi bombard›man›n- da, çok

Red cell distribution width levels were found to be significantly higher in patients diagnosed with AA in comparison to the control group.. The commonly used, low-cost RDW test may

ve sayıları giderek artan işletmeleriyle Alman ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. 2007 yılında bu işletmelerin sayısı 703 bine, yıllık toplam cirosu 32,7 milyar