• Sonuç bulunamadı

1959'dan bu yana Paris'te yaşayan Erdal Alantar:resmimin kaynağı müzik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1959'dan bu yana Paris'te yaşayan Erdal Alantar:resmimin kaynağı müzik"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K Ü L T Ü R - Y A Ş A M

/

0 •

I

% £

1 9 5 9 ’dan bu y a n a P a ris’te ya şa ya n E rdal A lan tar:

Resmimin kaynağı müzik

Alantar, 1956-57’lerde

soyuta geçmiş bir ressam.

Resminin hız kazanmış bir

anlatımla yüklü olduğunu

belirtiyor. İstanbul

sergisinde yer alan

yapıtları, yüzlercesi

arasından ayıklanmış, nice

fireler pahasına bu ürünler

ortaya çıkmış.

EMİN ÇETİN GİRGİN

Yine Paris’e yerleşmiş bir baş­ ka ünlü Türk ressamı Destek Sa­ nat Galerisi’nde sergi açtı. 1959 yılından bu yana Paris’te yaşa­ yan ve çalışan Erdal Alantar, 1972’den bu yana da Paris’in üç ayrı atölyesinde plastik sanatlar dersleri veriyor.

— Sayın Alantar, bize resmi­ nizin gelişim evrelerinden söz eder misiniz?

E. A.— Akademi’deki öğreni­

mimi Cemal T otlu ve Halil Dik­

men atölyelerinde sürdürdüm.

1949-56 yıllarında İtalya’ya gide­ rek çalışmalarımı sürdürdüm. Fransa’ya geçtim. 26 senedir Pa­ ris’te yaşamımı sürdürüyorum... Resmin Figüratif dünyasından gelen bir ressamım, ama bildiği­ niz gibi soyut çalışıyorum. Do­ ğayla iletişimi, bağı olan bir so­ yut tavrı bu. Eğer insanlar benim soyut resimlerimde doğayı gör­ müyorlarsa, ben o insanın do­ ğayla kurduğu bağın zayıflığın­ dan şüphe ederim. 1956- 57’den sonra soyuta başladım. Geçiş için kendimi zorladığımı söyle­ yemem, bu belli bir birikim ve oluşum sorunudur. Ama etapla­ rım olmuştur tabii, şu şekilde sı­ ralayabilirim. Eski ustalar Dü-

rer, Holbein’dan başladım. Ek­

spresyonistler ve eski ustalar gel­ di ardından. Kübizm dünyasını tanıdım. Bu kadar “ izm” den sonra, kendimi zorlamadan olu­ şumun yatağında buldum.

Bu-M odigüani YııVı

ynşam ı Şehir

Tiyutrosıdnda

sahneleniyor

Kültür Servisi — İstanbul Be­

lediyesi Şehir Tiyatroları, geçen yıl doğumunun yüzüncü yıldö­ nümü kutlanan ünlü ressam Mo-

digliani’nin yaşamını konu edi­

nen bir oyunu 15 ocak salı gü­ nünden başlayarak Fatih Şehir T iyatrosu’nda sahneleyecek. Genç Amerikalı yazar Dennis

Mclntyre’m “ Modigliani” adlı

oyununu, uzun süredir ABD’de yönetmenlik yapan Tunç Yal­

man sahneye koydu. Oyunun

başrolünde ise Erol Keskin var.

“Modigliani” oyunu, 1916 yı­

lının Paris’inde geçiyor. Modig- Hani’nin ve yakın ressam arka­ daşları Soutine ve Ufrillo’nun bunalımlı yaşamlarının üç günü­ nü anlatan yazar, üç perdelik oyununun on bir değişik tablo­ sunda üç sanatçının bir yandan alkol ve uyuşturucuyla kendile­ rini yıpratırken, öte yandan sa­ natlarını topluma benimsetebil­ mek için nasıl direndiklerini di­ le getiriyor.

15 ocak salı günü Fatih Şehir Tiyatrosu’nda sergilenmeye baş­ layacak “ Modigliani” de, Erol

Keskin’in yanı sıra Kahraman Acehan, Salih Bankaya, Tomris İncer, Saltuk Kaplangı ve Ersan Barkın rol alıyor. Yıldırım Tür- ker’in Türkçeleştirdiği oyunun

dekor ve giysilerini Metin Deniz hazırladı. Hitay Daycan ise, 1916 Paris’inin havasını yansıta­ cak ses düzenini gerçekleştirdi.

D IŞ ÖDÜLLER — Erdal Alantar'ın resimleri, yurt içinde ve dışın­ daki özel koleksiyolaria müzelerde yer alıyor. Ancona, Val-de Marne ve Baveux'de ödüller alan sanatçı 1959 yılından bu yana Paris'te yaşıyor. (Fotoğraf: KEM AL D E M İR K A N Ll)

gün soyut içinde bir yere vardı­ ğımı söyleyebilirim.

— Resminizde “ hız” tanımı­ nın ayrıcalıklı yeri olduğu söyle­ nebilir. Çizginin sürati şeklinde de değerlendirebileceğimiz bu oluşumun nedenleri konusunu açalım isterseniz...

E.A.— Evet, resmim hız ka­

zanmış bir anlatımla yüklüdür. Doğada çeşitli konumlardaki nesnelere bakarak, onları imajı­ ma alırım. Bu tren, martı vs. olabilir. Bunlar resmimde daha sonra müzikal bir ritmle yeniden yorumlanır. Müzik eşliğinde ça­ lışıyorum. Bana ve dolayısıyla resmime etki yapan üç ustam var: Mozart, Beethoven, Wag- ner.. Örneğin beni o an etkileyen konçertonun yalnız tek bölümü­ nü onlarca defa dinlerim. Son­ ra bunlar resme geçer. Beetho­

ven’in “ Dokuzuncu Senfonisi”

nin üçüncü kısmı şuradaki re­ simlerden bir tanesidir. Bu res­ mi senfoni eşliğinde tek başına sergilemeyi isterdim. Resmi de­ rin perspektifle, piyano tuşları­

nı okşar gibi ileriye götürmek.. Duvarın derinliğinin ilerisine gö­ türmek gibi...

Kabuğu kırm ak gerekir

Bembeyaz tual karşısındayım- dır ve kasnakta gerili değildir... Kocaman kontrplaklarım var, yere çakarım. Büyük fırçalarla o yüzey üzerinde çalışırım. Bana soruyorlar “ Türk ressamları

hakkında ne düşünüyorsun” di­

ye. İnanın ki düşüncem şudur; hepsi uslu. Yumurtayı kırmadan omlet yapmak istiyorlar. Ben yumurtayı kırıyorum. Resmin böyle yapılacağı düşüncesinde­ yim. Tutturuyorlar bir usul, aman bozulmasın. Nasıl olsa sa­ tılıyor. Tıkır tıkır çalışıyorlar. Böyle resim olur mu?

— Konuyu açmak gerekirse, resmin “ risk” tavrı içersinde mi gelişeceğini söylüyorsunuz?

E.A.-— Evet, şabloncu resim anlayışından yana değilim. Re­ sim “ risk” resmi olmalıdır.

“ Hepsi güzel resim yapıyorlar, aferin çocuklara” mı diyelim?

Resmin oluşması için bunlar yet­ mez. Kötü resim yapmak da be­ nim için en büyük mutluluktur. Bugünkü sergimde yer alan ça­ lışmalar, yüzlercesinin içinden rafine edilmiş, ayıklanmıştır. Bazen hissetmedim, yalan söyle­ dim kendi kendime, fire verdim. Yüzlerce resmin sonucunda böy­ le namüslu ürünler çıktı.

Günüm üz ressam ı

bireysel olm ak

zorundadır____________

Yeni kuşağa gelince, işi oldukça ciddiye alıyorlar. Hoşuma giden bu. Dünyadan bu kadar ekol geldi geçti. Ama günümüzde ekol tanımı içersinde değerlendi­ rilecek akımlardan söz edeme­ yiz. Naifler girdi işin içine, so­ yut var... Soyut konuşulmuyor bile, öldü çoktan.. Hiperreaiist- ler bitti. Herkes karakterini ekol tanımı dışında geliştiriyor... Ekol yok zamanımızda, insan var.. “ One man show (bireysel gösteri) var. Kişi olarak kuvvet­ li çıkabiliyorsak, ardımızdan on­ larca kişiyi sürükleriz.. Ama grup halinde çıkışlar kalmadı şimdi..

— Soyut sanatın son sözünü söyleyerek sahneden çekildiğini söylediniz. Bunu, kendine dö­ nük eleştirel bir tavır olarak mı kabul etmek gerekir?

E.A .— Soyut sanat bitmiştir. Soyutu 1911’lerde Kandinsky yaptı, ardından takipçileri çıktı. Ben bunları Paris’e götürsem es­ kimiş diye bakarlar. Şimdi ne yapmalıyım biliyor musunuz? Tuvaletin o süpürgesini alıp çi­ çek kokan bir heykel diye dikti­ ğimde dahi olurum. Ben bu ris­ ke girmedim şimdiye kadar.

— Akım olarak zamanını dol­ durmuş olduğunu söylediğiniz soyutu, resimlerinizde sürdürdü­ ğünüzü görüyoruz. Sizin açınız­ dan soyutu günümüzde devam ettirmek ne sağlar? Biraz açıklık getirilmesi gereken bir konu bu herhalde..

— Güzel bir soru; ne sağlar? Soyut resim izleyen insan, soka­ ğa çıktığı zaman, görmediği de­ taylardan tat almasını öğreniyor. Bir sürü inşaat yapılıyor örne­ ğin. Orada cam takan bir işçi eli­ ne boyasını alıyor, arkamdan ge­ len marangoz kırmasın diye ca­ mı boyuyor. Soyut olmasaydı onun önünden geçerdiniz, ama şimdi dikkatinizi çekiyor. İşte o zaman, “ Alantar’ın hakkı var” diyorsunuz. Biz kazandık o za­ man. Çünkü sizi, günlük hadi­ senin önünde bir yerde durdur­ duk, düşündürdük.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

AK Parti Milas Belediye Meclis Üyesi Mimar Nevzat Solmaz sosyal medya üzerinden Denizli Büyükşehir Belediyesi Mecli- sinin Balkon kararını emsal alarak Milas ve Muğla

CHP Muğla Milletvekili Akın Üstündağ öğret- menlerin ek gösterge ra- kamlarının yükseltilmesi ve 3600 ‘e çıkartılması için 657 sayılı devlet me- murları kanunda

Hızlı ve kolay yapılabilen gözde anıtsal yapılar: Ulaşımda katlı kavşakların belediye yönetimi tarafından tercih edilmesinin diğer bir önemli nedeni, bu kavşak

Yerel mahkeme, davac› iflçinin, ifl- yerinden ücretsiz izinli olarak ayr›ld›¤›n› ve alt› y›l sendika flube yöneticili¤i yapt›¤› dönemde ücretsiz

The aim of this study was to determine the effects of iron sulphate supplementation to diets containing 15 % cottonseed meal on live weight gain, feed

Türk resim sanatı, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, 1914 Kuşağı, 1928 Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği, 1933 D Grubu, 1941 Yeniler grubu ve 1950 Onlar Grubu gibi

Saat yap›mc›lar›, sanki saatleri hiç dur- madan binlerce y›l çal›flacakm›fl gibi konufluyor ol- salar da, tipik bir sezyum saati 20 y›ldan daha uzun

Estimation of abilities of small commercial production of radioisotope 225 Ас by neutron irradiation of Ra-226 in the Institute of Atomic Energy in Kazakhstan.