• Sonuç bulunamadı

Tanzimat'ın yüzüncü yılı münasebetile:Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanzimat'ın yüzüncü yılı münasebetile:Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7 t- & % U & 0 . t

T arız i m atın yüzüncü, y ı l ı m ü n a s e b e tile :

Mustafa Reşit paşa

ve tanzimat

N â z ım Y ü celt

Mustafa Reşit efendi 1799 tarihinde Istanbulda doğdu. Evvelâ eniştesi Seyit Ali pa­ şanın yanında yetişti. Seyit Ali paşa sadaretten ayrılıp da Mora seraskeri olduğu zaman Mustafa Reşit efendi, eniştesinin mühürdarı oldu. ( 1821 ) . Sonra İstanbula dönerek Babıâlide mektubî kalemine, bilâhara Arnedî o- dasma memur edildi.

1827 seferinde sadrazam

ve başkumandan Selim Meh­ met paşanın maiyetindeki kâtipler heyetine girdi. Or­ dudan yazdığı mektupları ikinci Mahmut beğendi ve bu yazıları kimin yazdığını sordu. Mustafa Reşit efendi­ yi söylediler.

Harp bitince Mustafa Re­ şit efendi İstanbula döndü. İkinci Mahmut kendisini sa­ raya çağırdı, hatırını sordu ve Fransızcayı iyi öğrenme­

(2)

sini tavsiye etti. Bundan son­ ra Reşit efendi devletin mü­ him işlerinde istihdam olun­ mağa başladı. 1830 tarihin­ de Pertev efendi ve 1832 ta ­ rihinde de Damat Halil pa­ şa ile Mısıra gitti. 1834 t a­ rihi başlarında Paris sefiri, 1836 da paşalık rütbesi ile hariciye nazırı oldu.

İkinci Mahmudun 1839 da ölümü zamanında harici­ ye nazırlığı üzerinde olmak­ la beraber Londra sefiri idi. 1845 senesine kadar iki de­ fa Paris sefiri, Girit ve son­ ra Edirne valisi, ikinci defa hariciye nazırı ve sonra sad­ razam oldu. Vefatına kadar beş defa sadarete getirilmiş­ tir.

Zamanında Reşit paşanın muhalifleri çoktu. Bununla beraber kendisi haris idi. Mazul bulunduğu sıralarda doktoru bir gün ziyaretine gelmişti. Paşaya yorgunlu­ ğundan ve istirahate olan ihtiyacından bahsetti. Edir­ ne veya Bursaya giderek din­ lenmesini tavsiye etti. Paşa acı acı çubuğunu üfledikten sonra ( Doktor, doktor! sen bunu kendiliğinden mi söylü­ yorsun, yoksa sana öğretti­ ler mi ? ) diye sorar. Dok­

tor paşanın ayaklarına ka­ panarak (Kendiliğimden söy­ lüyorum, aziz sıhhatinizi dü­ şündüğüm içitı ) demiş. Paşa da ( Aklını başına devşir doktor! paşa efendilerimiz Istanbulda rahat etsinler di­ ye ben dağda bayırda sür- temem ) demekle iktifa et­ miş.

Reşit paşa siyasî hayat­ ta İngiliz siyasetini takip e- diyoıdu :

1853— 1856 seferini mü­ teakip Osmanlı imparatorlu­ ğunun o zamanki müttefikle­ ri olan İngiliz ve Fransızlar­ la Piyemonteliler İstanbuldan gitmiyorlardı. Bu, Reşit pa­ şanın muhaliflerine kuvvetli bir silâh olmuştu. Ötede be­ ride müttefiklerin İstanbulu terketmiyeceklerini söylüyor­ lardı. O vakit Reşit paşa ma­ zul idi. Abdülmecit, paşayı çağırdı. Paşa saraydan kan tejr içinde çıktı. Derhal Fran­ sa ve ^ngiltere sefarethane­ lerine gitti, görüştü. Bunun üzerine müttefikler İstanbulu terk ve tahliye ettiler.

Bir gün İngiltere sefiri hükümete; yapılması müşkül bir mesele bildirmişti. Babıâ- li bu vaziyetten çok üzüldü. Sefir isteğinde ısrar ediyor­

(3)

8

ULUDĞA

du. Nihayet sadarete Reşit paşa getirilince sefir talebi­ ni bir daha ağzına almadı. Mustafa Reşit paşa 1857 ta ­ rihinde vefat etti. Türbesi İstanbulda.Beyazıtta Okçular

başındadır.

Başlıca siyasî muvaffaki­ yetleri :

Tanzimatı-hayriyenin ilâ­ nı. Mısır meselesinin halli. Kırım harbi dclayisile Fran­ sa ve Ingiltereyi Türkiye le­ hine imale. Tanzimat ferma­ nının ilânı zamanile işbu fer­ manı tahlil edelim :

T a n z im a tta n e v v e l d e v -le tin id a r e s i :

C an v e m a l teca v ü z d en m asu n d e ğ i ld i :

Paşalardan biri bir sa­ bah en yakın adamını öl­ dürttü. Mahallin kadısı se­ bebini sorunca : ( Bu gece beni rüyamda korkuttu. O- nun için emniyetim kalmadı, öldürttüm!. ) cevabını aldı. Kadı ( paşanın her emrini yerine getirmek elimde ama rüyasına girmemek elimde değil!. ) deyip memuriyetini ve memleketini terketmiştir.

Sadrazamlardan biri bir gün tebdil geziyormuş. Bir

berber dükkânından kazaen üzerine kirli su sıçramış. Sadrazam hemen berberin katlini emretmiş.

Yanında memuru :

— Efendim, berber kulu­ nuz, sizin berber başınızdır. Deyince sadrazam;

— Öyle ise başka bir berber bulun, emrimi ifa edin; sadrazamın emri hükümsüz kalmaz., cevabını vermiş.

Valiler, mal ve mülkünü zaptetmek için eşraf ve zen­ ginleri öldürtürlerdi. Meselâ Tepedeıenli Ali paşa, çiftli­ ğinde misafir olduğu bir be­ yi ertesi gün öldürttü ve malını zaptetti.

D e v le tin b ü tç esi y o k tu :

Varidat ve masraf evvel­ den tahmin edilmediği için

masrafı irada uydurmak

mümkün olmadığından büt­ çe hakkındaki kayıtlar kâ­ ğıt üstünde kalırdı. Lüzum­ lu yerlerin masrafları kıska- mldığı gibi, lüzumsuz yere fazla masraflar yapılırdı.

A s k e r l i k c a z ip d e ğ ild i:

1826 yeniçerilik lâğvedil­ dikten sonra her yerde as­ ker alma şubeleri kurulmuş

(4)

idi. Asker alma memurla­ rı — kapı çekenler — ( bı­ yığım eline alan ) delikanlı­ ları yakalayıp cebren asker yaparlardı. Askere girenler bir daha kurtulamazlardı. Memurların gelişinde gençler kaçarlar, isteyerek kendileri­ ni sakatlarlardı.

M em u rla rın m a a ş la r ı v e r iş v e t :

Bunlardan başka memur­ lara maaş verilmez ve resmî dairelerde açıktan açığa riş­ vet kabul edilirdi.

H ır is t iy a n t e b a a R u sy a-nın h im a y e s in d e :

Rusya ötedenberi Akde- nize inmek istiyor, fakat buna İngiltere ve Fransa daima karşı koyuyordu.

Osmanlı imparatorluğun­ da yaşayan hıristiyanlar hu- kukan müslümanlara müsavi idiler. Hattâ ekonomi saha­ sında bunlar müslümanlardan daha ileri durumda olduk­ larından müreffeh idiler.

Yalnız kıyafetleri müslü- man kıyafetlerinden ayrı olup şehir içinde ata bine­ mezler, silâh taşıyamazlardı. Rusya hakikatte Akde- nize inmek için Osmanlı

imparatorluğunun işlerine karışmayı, dolayısile onu zaif düşürmeyi siyasetine uygun buluyordu.

Bu maksadına ulaşmak için de Osmanlı imparator­ luğundaki hıristiyanların, müslümanlara hukukan mü­ savi olmadıklarını ileri sürü­ yordu. Hattâ 1774 Kaynarca muahedesi ile imparatorluk­ taki Ortodoksların himayesi­ ni de üzerine almış, ikide birde devletin işlerine bile müdahale ediyordu.

T a n z im a t n için ilâ n e d i l d i ?

Tanzimat fermanının ilâ­ nından evvel, kimsenin malı, canı tecavüzden masun değil idi. Muhakeme edilmeden müsadereler, idamlar yapı­ lıyordu. Devletin bütçesi de yoktu. Askere gidenler ora­ da kalıyordu. Memurlara maaş verilmiyor, resmen rişvet almıyordu.

Rusya siyasî maksadına imparatorluktaki Ortodoks­ ları âlet ittihaz ederek on­ ların müslümanlara müsavi olmadıklarını ileri sürüyor, devletin işlerine müdahale ediyordu.

(5)

10

ULUDAĞ

koymak ve bilhassa Rusya- mu, imparatorluk işlerine müdahalesine mani olmak maksadile tanzimatın ilânım İngilterede (Tori) fırkası ile Avusturya başvekili Meternih tavsiye ediyorlardı.

T a n z im a t n e r e d e v e n a ­ s ıl ilâ n e d i l d i ?

Tanzimat daha ikinci Mahmut zamanında ilân edi­ lecek iken, Akif paşanın mu­ halefeti ve ikinci Mahmudun ölümü ile geri kaldı. Abdül- mecidin hükümete geçişinden dört ay sonra 3 Teşrini sani

1839 tarihinde Gülhane

meydanında tahmini olarak tayin olunabilen bir yerde ilân edildi. Meydanda yüksek bir kürsü ve davetlilere mahsus çadırlar kuruldu. Abdülmecit bu civarda bir köşke gelmişti.

Nazırlar, ulema, büyük ve küçük bütün memurlar, ecnebi sefirler, esnaf k âh­ yaları, binlerce halk meyda­

nı doldurmuştu. Halkın

kürsüye yaklaşmak için ara sıra hareketinden meydan sert dalgalı geniş bir denize benziyordu.

Reşit paşa o gün evin­ den çıkarken vasiyetname­

sini bırakmıştı

Paşa, fermanı [1] âlemin beğeneceği yüksek bir sesle

okudu. Sonra kurbanlar

kesildi, toplar atıldı. İlâ­ nının her yıl dönümünde donanma yapılması ve okun­ duğu yere bir mermer sütun dikilmesi, üzerine fermanın hakk olunması düşünüldü. Fakat Sarayiçinin halkın gözünden uzak bulunması dolayısile, Beyazıt meyda­ nına dikilmesi kararlaştırıl­ mış ise de bilâhare hem donanmadan hem de mermer sütunlardan vazgeçilmiştir. Bilâhare Abdiilmecit dev­ let adamlarını ve ulemayı Hırkai-saadet dairesine top­ layarak yeni hükümlerin hi­ lâfına hareket olunmayaca­ ğına dair yemin ettirdi. K a ­ nuna münafi hareket eden­ lerin rütbeye, gönüle bakıl- mayarak tedip olunacaklarını kendilerine bildirdi.

T a n z im a t n a s ıl t a tb ik o lu n d u ?

Reşit paşa tanzimat fer­ manını okuduğu zaman ha­ riciye nazırı idi. Sadrazam da Hüsrev paşa idi. Hüsrev

[1] Mecmuamızda (tanzimat fermanı) metin halinde mevcuttur.

(6)

paşa tanzimatı benimseme­ diği için ihtiyarlığı sebep gösterilerek azil ve Boğaz- içinde ikamete memur edildi.

Sonra Koca Rauf paşa, *Darendeli İzzet Mehmet paşa ve yine Rauf paşa sadarete geçmişti. Rauf paşa âciz, İzzet paşa ise tanzimat fi­ kirlerine muhalif idi.

Bundan başka devrin bü­ yükleri, hattâ valilerde mu­ halefet gösteriyorlardı.

Zamanın valilerinden Esat Muhlis paşa bazan odasında tanzimat maddelerine kızdığı için (ah şu tanzimat!) diye­ rek kılıcını çekip minderlere vurduğunu söylerler.

Velhasıl 1845 tarihinde Reşit paşa sadrazam olunca­ ya kadar tanzimat tam ma- nasile tatbik o'unamadı.

Reşit paşa sadarete ge­ çer geçmez evvelâ eski sadrazamlardan Giritli Mus­ tafa paşadan Boğaziçindeki bir arsa hududu meselesi hakkında vükelâ meclisinde izahat istemiştir.

Koca Hüsrev paşanın

borçlarına mukabil Tekirda- ğındaki ç itliğini haczettir­ di. Reşit paşa fikirlerinde iradeli ve makul hareket ettikçe muhitindekiler ken­ disine fena halde sinirle­ niyorlardı. Reşit paşayı

mümkün mertebe müşküllere sevkediyorlardı.

Rüşdiye mektepleri ihdas olunmuş idi. Bu mektepler­ de coğrafya tedris olunuyor­ du. Çocuklar tabiî olarak harita yapıyorlardı. Zama­ nın büyüklerinden Damat Sait paşa (mektep çocukla­ rına böyle tersimatm gös­ terilmesi şer’an caiz değildir) diyerek keyfiyeti Abdülme- cide hikâye etmiştir. Bir gün bir hıristiyan bir müs- lümanı yakalayıp Galatada (Voyvoda) karakoluna getirir. Ve (bana gâvur dedi) diye­ rek müslümanın cezalandı­ rılmasını ister. Karakoldaki tabur ağası müslümana:

— Ey oğul anlatamadık mı? Şimdi tanzimat var. Gâvur denmiyecek. Sözlerile müslümanı tekdir eder!.

*

*

Reşit paşa tanzimatın tatbik ve infazında çok bü­ yük müşküllerle karşılaştı. Evvelâ devlet memurları tan­ zimat maddelerini anlamış değillerdi. Saniyen devlet erkânı arasında kendisine

müzaheret edecek kimse

yoktu.

Tanzimat maddeleri seneden se­ neye tatbik kabiliyeti kazandı. Adliyede, asker almada, mâ­ liyede, maarifte, hayatı umu- miyede yenilikler belirmeğe başladı.

(7)

Tanzimat fermanı

Takvimi - vekayiin 16 Recep 1255 tarih ve 185 numaralı nüs­ hasından :

Cümleye malûm olduğu üzere devleti - aliyemizin bi­ dayeti _ zuhurundan beru ah­ kâmı - celilei - kuraniye ve ka- vanini - şeriyeye kemalile ria­ yet olunduğundan saltanatı seniyemizin kuvvet ve mik- net ve bilcümle tebaasının refah ve mamuriyeti rütbei gayete vasıl olmuş iken yüz elli sene vardır ki gavaili mü­ teakibe ve esbabı - mütenev- viaya mebni ne şer’i - şerife ve ne kavanini - münifeye inkı­ yat ve imtisal olunmamak hasebile evvelki kuvvet ve mamuriyet bilâkis zaaf ve fakra mübeddel olmuş ve hal­ buki kavanini - şer’iyye tah­

tında idare olunmayan mema- likin payidar olamıyacağı va- zıhattan bulunmuş olup cü­ lusu -hümayunumuz ruzi-fî- ruzundan beru efkârı hayri- yet âsarı-mülükânemiz dahi mücerret imarı - memalik ve inha ve terfihi - ahalî ve fukara kaziyyei - nafiasma münhasır ve memaliki - dev­ leti aliyemizin mevkii coğra' fisine ve arazii münbitesi- ne ve halkın kabiliyet ve is­ tidatlarına nazaran esbabı lâzimesine teşebbüs olunduğu halde beş on sene zarfında bitevfıkıhî taâlâ suveri mat- lube hasıl olacağı zahir ol- mağla avnü inayeti hazreti bâriye itimat ve imdadı ruha- niyeti cenabı peygamberîye tevessül ve istinad birle bun­

(8)

dan böyle devleti - aliyye ve memaliki - mahrusamızm hüs­ nü idaresi zımnında bazı ka- vanini - cedide vaz ve tesisi lâzım ve mühim görünerek işbu kavanini - mukteziyenin mevaddı-esasiyesi dahi emni­ yeti-ca n ve mahfuziyeti - ırz ve namus ve mal ve tayini vergi ve asâkiri muktaziye- nin sureti-celb ve müddeti istihdamı kaziyelerinden iba­ ret olup şöyle ki dünyada can­ dan ve ırzu namustan eaz bir şey olmadığından bir adem on­ ları tehlikede gördükçe hil- katizatiye ve cibilleti fıtriyye- sinde hiyanete meyil olmasa bile muhafazai-can ve namusu için elbette bazı suretlere te­ şebbüs edeceği ve bu dahi devlet ve memlekete muzır olageldiği müsellem olduğu misillû bilâkis can ve namu­ sundan emin olduğu halde dahi sıdku istikametten ay- rılamıyacağı ve işi ve gücü hemen devlet ve milletine hüsnü hizmetten ibaret ola­ cağı dahi bedihi ve zahir, dir. Ve emniyeti-mal kaziye­ sinin fikdanı halindeise her­ kes ne devlet ve ne milleti­ ne ısınamayıp ve ne imarı- mülke bakamayıp daima en­ dişe ve ıztıraptaıı hâlî olama­

dığı misillû aksi takdirinde yani emval ve emlâkinden emniyeti-kâmilesi olduğu hal­ de dahi hemen kendi işile ve tevsii - dairei - teayyüşile uğraşıp ve kendisinde gün­ begün devlet ve millet gay­ reti ve vatan muhabbeti ar­ tıp ana göre hüsnü hareke­ te çalışacağı şüpheden aza­ dedir. Ve tayini - vergi mad­ desi dahi çünkü hir devlet muhafazai-memaliki için el­ bette asker ve leşkere ve sair mesarifi - muktaziyeye muhtaç olarak bu ise akçe ile idare olunacağına ve ak­ çe dahi tebaanın vergisile hasıl olacağına binaen bunun dahi bir hüsnü-suretine ba­ kılmak ehem olup egerçi mukaddemlerde varidat zan olunmuş olan yedi-vahit be- liyesinden lehülhamd mema­ liki mahrusamız ahalisi bun­ dan evvelce kurtulmuş ise de alâti;tahribiyeden olup hiç bir vakitte semerei-na- fiası görülemiyen iltizamat usuli-muzırrası elyevm cari olarak bu ise bir memleke­ tin mesalihi-siyasiye ve umu­ ru mâliyesini bir ademin ye­ di ihtiyarına ve belki pençei cebrü-kahrına teslim demek olarak ol dahi eğer zaten

(9)

14

ULUDAĞ

bir iyice adem değilse he­ men kendi çıkarına bakıp cemî harekât ve sekenatı gadrü-zulümden ibaret olma­ sı ile badezin ehalii-memalik- ten her ferdin emlâk ve kud­ retine göre bir vergûyi - mü­ nasip tayin olunarak kimse­ den ziyade şey alınamaması ve devleti aliyemizin berren ve bahren mesarifi askeriye ve sairesi dahi kavanini ica- biye ile tahdit ve tebyin olunup ana göre icra olun­ ması lâzimedendir. Ve asker maddesi dahi ber minvâli-mu- harrer mevaddı-mühimmeden olarak egerçi muhafazai va­ tan için asker vermek ehali- nin farizai-zimmeti ise de şimdiye kadar carî olduğu veçhile bir memleketin adedi- nüfusı - mevcudesine bakılmı- yarak kiminden rütbei t a­ hammülünden ziyade ve ki­ minden noksan asker iste­ nilmek hem nizamsızlığı ve hem ziraat ve ticaret mevad- dı nafhsının ihlâlini mucip olduğu misillû askerliğe ge­ lenlerin ilâ - nihayetülömür istihdamları dahî füturu ve k a t ’ı-tenasülü müstelzim ol­ makta olmasile her memle­ ketten lüzumu takdirinde t a ­

lep olunacak neferatı-aske- riye için bazı usuli-hasene ve dört ve yahut beş sene müd- deti-istihdam zımnında dahi bir tariki-münavebe vaz’u te­ sis olunması icabı - halden­ dir. Velhasıl bu kavanini nizamiye hasıl olmadıkça tah­ sili kuvvet ve mamuriyet ve asayiş ve istirahat mümkün olmayup cümlesinin esası da- himevaddı-meşruhadan ibaret olduğundan fîmabaat eshabı- cünhanın davaları kavanini- şer’iyye iktizasınca alenen berveçhi tetkik göıülüp hü­ küm olunmadıkça hiç kimse hakkında hafi ve celi idam ve tesmim muamelesi icrası caiz olmamak ve hiç kimse tarafından diğerinin ırz ve namusuna tesallııt vuku bul­ mamak ve herkes emval ve emlâkine kemali serbestiyet- le malik ve mutasarrıf ola­ rak ana bir taraftan müda­ hale olunmamak ve faraza birinin töhmet ve kabahati vukuunda anın veresesi ol töhmet ve kabahatten beriy- yüzzimme olacaklarından a- nın malini müsadere ile ve­ resesi hukuku irbiyelerinden mahrum kılınmamak ve teba- ayi-saltanatı - sı niyyemizden

(10)

olan ehli İslâm ve mileli-sa- ire bu müsaadatı-şahanemize b Iâistisna mazhar olmak üzere can ve ırz ve namus ve mal maddelerinden hük­ mü şer’î iktizasınca kâffei memaliki mahrusamız ehali- sine tarafı-şahanemizden em- niyeti-kâmile verilmiş ve di­ ğer hususlara dahi ittifakı ârâ ile karar verilmesi lâ­ zım gelmiş olmağla meclisi- ahkâmül-adliye azası dahi lüzumu mertebe teksir o- lunarak ve vükelâ ve ricali- devleti-aliyemiz dahi bazı tayin olunacak eyyamda o- rada içtima ederek ve cüm­ lesi efkâr ve mütalâatını hiç çekinmeyip serbestçe söyle­ yerek işbu emniyeti-can ve mal ve tayini-vergi hususla­ rına dair kavanini-muktazi- ye bir taraftan kararlaştırı­ lıp ve tanzimatı-askeriye maddesi dahi babı-seraske- rî dari - şurasında söyleşilip ve bir kanun karargir olduk­ ça ilâ maşaallakütaalâ düs- turülamel tutulmak üzere ba­ lâsı hattı-hümayunumuz ile tasdik ve tevşih olunmak i-

çin tarafı-hümayunumuza

arzolunsun ve işbu kavanini- şer’iyye mücerret dinü dev­

let ve mülkü - milleti ihya için vaz olunacak olduğun­ dan canibi-hümayunumuzdan hilâfı na hareket vuku bulmı- yacağma ahdü misak olunup hırkai - şerife odasında cemi ulema ve vükelâ hazır ol­ dukları halde kasemi-billâh dahi olunarak ulema ve vü­ kelâ dahi tahlif olunacağın­ dan ana göre ulema ve vü- zeradan velhasıl her kim o- lursa olsun kavanini-şer’iy- yeye muhalif hareket eden­ lerin kabahati-sabitelerine göre tedibatı-lâyikalarının hiç rütbeye ve hatır ve gönü- le bakılmıyarak icrası zım­ nında mahsusan ceza kanun­ namesi dahi tanzim ettiril­ sin ve cümle memurinin el- haleti-hazihi mikdari-vaki maaşları olarak şayet henüz olmıyanları varsa anlar da­ hi tanzim olunacağından şer- an menfur olup harabiyyeti- mülkün sebebi-azamı olan rişvet maddei - kerihesinin fimabaat ademi-vukuu mad­

desinin dahi bir kanunu-kavî ile tekidine bakılsın ve key­ fiyeti - meşrûha usuli-atikayı bütün bütün tağyir ve tecdit demek olacağından işbu ira- dei-şahanemiz Dersaadet ve

(11)

16

ULUDAĞ

bilcümle memaliki- mahrusa- mız ehalisine ilân ve işaa olunacağı misillû düveli mü- tehabe dahi bu usulün inşa- allahüttaalâ ilelebet beka­ sına şahit olmak üzere Der- saadetimizde mukîm bilcüm­ le süferaya dahi resmen bil­

dirilsin hemen rabbimiz taa- lâ hazretleri cümlemizi mu­ vaffak buyursun.

Ve bu kavanini-müessesenin hilâfına hareket edenler Al- lahütaalâ hazretlerinin lâne- tine mazhar olsunlar ve ilel­ ebet felâh bulmasınlar amin.

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha sonra rad­ yoda adımı duyunca arkadaş­ larına benim oğlan çok hislidir.. Müzik

Most generally, they stress the importance of a reliable auditory input, one that provides consistent information on the salient acoustic cues subserving speech (Kuhl,

Extramedullary plasmacytoma accounts for 4% of non-epitelial tumors of the nasal cavity, parana- sal sinuses and nasopharynx and they usually occur in patients between 6 and 7

Yeni Türk devleti olan Osmanlı’nın kuruluş döneminin büyük düşünürlerinden Âşık Paşa’nın Garib-nâme adlı eserini Tanrı-insan-evren ilişkisi

Corresponding to the effect of ␣-Triol on eNOS 1177 protein phosphorylation, the ELISA results from cell culture supernatant demonstrated that ␣-Triol significantly increased

“ 14 yüzyıl önceki koşullar için öngörülmüş hukuk kurallarının, yüzyıllar sonrasının bambaşka ko­ şullarında dahi uygulanmalarının zamanın

Ancak şiddetin sözel, ekonomik, psikolojik yönlerinin olduğu bilinmekte, eşler arası şiddet konusunda daha sağlıklı değerlendirmelerin ortaya konulabilmesi için

I hope you are keeping excellent health and Allah will grant you good health and success in all