• Sonuç bulunamadı

Şehir bandoları nasıl çalışır yazısına karşılık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şehir bandoları nasıl çalışır yazısına karşılık"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

dan at bahisleri

Şehir bandoları nasıl

çalışır yazısına karşılık

«AKŞAM» da muhtelif mevzularda yazılar yazan Bay Semih Mümtaz, 20 tarihli sayıda da «Şehir bandoları Avrupada nasıl çalışır» başlıklı bir yazı yazdı.

Bay Semih Mümtazın öğretici ma­ hiyette olan bu yazısına hiç bir di­ yeceğimiz yoktur. Ancak bir iki nokta­ sı üzerinde durup, karilerimizi ten­ vir etmek mecburiyetini duyuyorum. Yazının muharriri okuyanların iyice anlıyabilmeleri için musikide kulla­ nılan bazı frenkçe kelimelerin türkçe- lerini yazdığı gibi parantez içinde kendi . imlâlarile frenkçelerini de yazıyor. Meselâ diyor ki:

«Avrupadaki şehir bandoları Bele­ diyenin nezareti ve idaresi altın­ dadır. Fakat «Exécuteurs» 1er yani bu bandolarda icrayı sanat edenler ser­ best mesleklere mensup oldukları için kendi işlerile de meşguldürler...»

Bandolarda icrayı sanat edenlere Exécuteurs denmez Exécutants denir. Exécuteurs bir hükmün infazına me­ mur adam ve cellâd manasına gelir.

Her halde Avrupayı karış karış do­ laşmış olduğuna, yazılarında sık sık fransızca kelimeler kullandığına göre bu dili iyi bilmesi gereken Bay Semih Mümtaz bir zühul eseri egzekütan yerine egzekiitör yazmış olacak; kari­ lerin de bu zühule kurban gidip keli­ meyi yanlış bellemelerinin önüne geç­ mek maksadile tashih ederim.

Bay Semih Mümtaz öğreteci ma­ hiyetteki yazısında gene diyor ki:

«Parisin şehir bandosu yüz elli kişiliktir. Ve iki tiptir. Dört şefi var­ dır. (Chef D ’orchestre) »

Muhterem muharririn bu zühulü­ nü de düzeltmemiz gerektir. Bando şeflerine «Chef d ’orchestre) denmez, Chef d’Harmonie denir. Şef d’orkestr ancak orkestra şeflerine denir, esa­ sen orkestra, bando, fanfar ve armo­ ni başka başka şeylerdir. Orkestra yaylı sazlarla kemanların, altoların, çello ve kontrbasların ağız sazlarına karışmasile vücude gelir. Orkestrada hem tahta hem bakır saz vardır. Bando ve fanfarda ise sazlar yalmz bakırdır. Armoni ise, tahta ve bakır ağız sazlarmdan teşekkül eder. •

Bay Semih Mümtaz gene diyor ki: «Bu şefler musiki âleminde şöhret bulan adamlardan intihap olunur.» I Muhterem muharririn bu sözüne de

zühul diyelim; herhalde Bay Semih Mümtaz «Bu şefler şehirlerin tarım­ mış musikişnasları arasından intihap edilir» diyecekken musiki âleminde şöhret bulanlardan demiş; çünkü mu­ siki âleminin şöhretli 20-25 kadar şefi vardır. Bunlar da bando değil, Angel- breh, Furtvangel, Toskanini ve saire gibi orkestra şefleridir.

Muhterem muharririn bir de lü­ zumsuz yere viyolonselist Benedettiye çok yüksek paye verdiğini kaydedece­ ğim. Bay Semih Mümtaz: «Monte Karlo orkestrası fevkalâde mühimdir; içlerinde dünyanın en kuvvetli viyo­ lonselisti Benedetti var» diyor.

Dünyanın en kuvvetli viyolonselisti yok, viyolonselistleri vardır. Bunlar Kazals, M. Marşal, Hekbing, Piyati- gorski, Kasparkasadodur.

Bay Benedetti, en meşhur viyolon­ selist değil, orkestrada çalan egze- kütaııların iyilerinden biridir.

Şu bir iki noktayı düzelttikten son­ ra Bay Semih Mümtazın Londra, Pa­ ris, Monte Karlodaki orkestra ve bandoları yakından görüp tanıyarak verdiği malûmat takdire şayandır. Ancak gücümüze giden birşey daha var. Ecnebi diyarlaradaki bando ve orkestralardan: «gittim, gördüm, din­ ledim» diye bahseden muharrir bize gelince «mış ve imiş» le konuşuyor: «Bizim şehir bandosu belediyemizin idare ettiği bir mektebin talebesi imiş... Gençleri bu mektebe alarak yetiştiriyormuş...» Ta Avrupaya ka­ dar ihtiyarı zahmet edip giden ve oralardaki bandoların nasıl çalıştı­ ğını, şeflerinin kaç para aldıklarını, çalanların yüz mimiklerine varıncıya kadar bütün teferruatını inceliyen muhterem muharrir ne olurdu, bir iki adım atarak Beşiktaşa inse veya önünden geçerken Bevoğlundaki

konservatuvar binamıza girerek mü­ dür ve sanatkârlarla görüşseydi de buranın kendi sandığı ve yazdığı gibi bir mektep olmayıp bir konservatuvar olduğunu ve bandomuzda çalışanlarıı dediği gibi alelâde mektep talebesi değil, on iki senedenberi konserva­ tu arım ızda mütehassıs ağız sazlan profesörleri tarafından ders görmüş sanatkârlar olduğunu öğrenseydi da­ ha iyi etmez miydi? «Mış ve imiş» le konuşmayıp, senede verilen beş altı konsere gelseydi de, yazısında: Senede bir konser verirlermiş» demeseydi fe­ na mı ederdi?... Böyle yapmış olsaydı, hem konservatuvarımız hakkında sa­ rih ve doğru malûmat alarak tenkid- lerini bu malûmata göre yürütüp hem bizleri, hem efkârı umumiyeyi daha

ziyade aydınlatmış olur, hem de böy­ le güce gidecek, yüreklerimizi incite­ cek mışlı ve imişli yazılar yazmazdı.

Yoksa muhterem muharririn fikir­ lerde beraberiz. Cidden, bizden me­ zun olur olmaz, iş arayıp orkestra ve bandomuzdan uzaklaşmalar devam ederse, bandomuz ve orkestramızda doldurulması güç boşluklar hasıl ola­ caktır. Ancak bir noktayı da efkârı umumiyeye sunarak iftihar ettiğimizi de kaydedelim: İstanbul konservatu- varı senelerdenberi yetiştirdiği ele­ manlarını memleketin dört bucağına yaymakta ve oralardaki bando ve or­ kestraları doldurmaktadır. Bu cidden İstanbul konservatuvarmm müsbet ve semereli çalıştığının en büyük de­ lilidir. Maddeten eleman kaybeden İstanbul konservatuvarı orkestra ve bandosu manen büyük bir sevinç du­ yar. Ancak temenni edelim ki, mem­ leket de kendine eleman ytiştiren İstanbul konservatuvarı bando ve orkestrasını bomboş bırakmasın.

MuhiddinSadok

İstanbul ilk tedrisat müfettiş­

leri Adapazarda

Adapazarı (Akşam) — İstanbul ilk

tedrisat müfettişlerinden bir kısmı grup halinde Eskişehir eğitmenler kursunu tedkik maksadile yaptıkları seyahatlerinin dönüşünde Adapaza- rma uğrıyarak bir gece misafir edil­ mişlerdir. Şehrimizde mevcud bütün kültür müesseselerini, ipek fabrikası Çarık mesiresini gezerek tedkiklerde bulunmuşlardır.

. Kafileye iki Ankara müfettişile bir­ likte Eskişehir eğitmen kurs direktö­ rü de iştirak ediyordu. Bu grupun Adapazarında çekilmiş bir resmini gönderiyorum.

Beraber yaşadığı adam

tarafından yaralanmış

Beşiktaşta oturan Makbule ismin­ de bir kadın, zabıtaya müracaat et­ miş ve bir müddettenberi beraber ya­ şadıkları Tahsin isminde biri tarafın­ dan çakı ile yaralandığını iddia et­ miştir.

Polis, bu iddia üzerine Makbuleyi tedavi altına aldırmış, Tahsini de ya- kalıyarak hakkında takibata girişmiş­ tir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Mustafa Akpolat (sayı 93); “Günümüz Batı Trakya Türk Basını ve Sorunları” Hülya Emin (sayı 27); “Batı Trakya Türk Azınlığı‟nda Kadının Yeri” ġükran Raif

TBMM Bayındırlık ve İmar Komisyonu'nda Dönüşüm Alanları Tasarısı görüşülürken, önergeleri kabul edilmeyen CHP'li üyeler komisyonu terk etti.. CHP İzmir Milletvekili

【下左圖:臺北聯合大學 4 校聯合參訪活動,各校館員們在臺北當代藝術館合影】

“Meslek liselerinin diğer orta öğretim kurumları arasındaki yeri ve önemi nedir?”, “Meslek lisesi memleket meselesi’ sloganı sizce neyi ifade ediyor?”,

Öte yandan tarikat büyüklerinin, müridlerin hayatlarında merkezi bir öneme sahip olması, tarikata girenlerin dinî hayatlarını kendileri için rol-model olarak

İsmail Türköz 1 , Mehmet Ali Tüz 1 , Emine Gencer 2 , Fadime Özge Aygün-Kaş 1 , Taner Yıldırmak 3 1 Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve

Aysel KOCAGÜL-ÇELİKBAŞ, Çorum, Türkiye Pınar KORKMAZ, Kütahya, Türkiye Volkan KORTEN, İstanbul, Türkiye Osman KÖKSAL, İstanbul, Türkiye Figen KULOĞLU, Edirne, Türkiye

Haluk Eraksoy, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Çapa, İstanbul, Türkiye