'L ^
• ^ .
t & v
Nâzım Hikmet ’in
kaleminden
Şeyh Bedreddin
Şeyh Bedreddin’den söz açınca çoğu kişinin aklına büyük şair Nâzım Hikmet’in “Şeyh
Bedreddin Destanı” akla
gelecektir. Nâzım Hikmet Ran, 20 Kasım
1901’de Selanik’de doğdu. Dedesi Mehmet Nâzım Paşa (1840-
1926), Selanik’in son Türk vahşiydi,
özgürlükçü, şairliği olan bir kişiydi ve Mevlevi tarikatmdandı. Anayasayı hazırlayan
Mithat Paşa’mn da yakın
arkadaşıydı. Nâzım Hikmet’in, “Simavne
Kadısı Oğlu Şeyh
Bedrettin Destanı”nm Nâzını Hikmet de Mustafa
bir bölümü şöyle: Kemal gibi Selanik’te doğdu.
En yumuşak, en sert, en tutumlu, en cömert, en seven, en büvük, en güzel kadın: TOPRAK nerdeyse doğuracak doğuracaktı. Sıcaktı. Bulutlar doluydular.
Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere.
Birden--bire
kayalardan dökülür gökten yağar yerden biter gibi,
bu toprağın verdiği en son eser gibi
Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar.
Dikişsiz ak libaslı baş açık
yalnayak ve yalın kılıçtılar Mübalağa cenk olundu. Aydının Türk köylüleri, Sakızlı Rum gemiciler,
Yahudi esnafları,
on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın düşman ormanına on bin balta gibi daldı Bayrakları al, yeşil,
kalkanları kakma, tolgası tunç saflar
pare pâre edildi ama,
boşanan yağmur içinde gün inerken akşama on binler iki bin kaldı.
Hep bir ağızdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek ağı, demiri oya gibi işleyip hep beraber, hep beraber sürebilmek toprağı, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek, yârin yanağından gayrı her şeyde her yerde
hep beraber! diyebilmek için
on binler verdi sekiz binini.. Yenildiler.
Yenenler, yenilenlerin
dikişsiz, ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını.
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi Edime sarayında damızlanmış atların eşidi nallarıyla.
Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zaruri neticesi bu!
deme, bilirim!
O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim. Ama bu yürek
o, bu dilden anlamaz pek. O, “hey gidi kambur felek, hey gidi kahbe davranan hey,” der. Ve teker teker,
bir an içinde,
omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri, yüzleri kan içinde
geçer çıplak ayaklarıyla yüreğime basarak geçer Aydın ellerinden Karaburun mağlûpları..’’
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi