'ı'
A
R
1
1
H,
.~v
K
Ü
L T
Ü
R
Ü
V E
S A N A T
Y L A
EYÜP'TE MEDFUN
MEŞ~YIHTAN
HACI HASAN
ŞÜKRÜ
EFENDi VE
"TERCÜME-i DTVAN-1
AH
M ED-i YE5EVl"5i
Prof. Dr. Ahmet Turan ARSLAN
i949 yılında Sivas'ta doğdu.
i 971 'de İstanbul İmam-Hatip Okulu'ndan, 1975'te İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu.
İki yıl İstanbul Sefaköy Lisesinde öğretmenlik yaptıktaH sonra
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsün'e Arap Dili ve Edebiyatı asıstanı olara.~ atandı.
i9Bi'de doktor ü11vanı aldı. i983 yılı yaz aylarında Tunus'ta branşıyla ilgili bir kursa katıldı, Kahire'de mesleki araştırmalar yaptı. i984 'de yardımcı doçent oldu.
i992 yılında yabancı dilini geliştirmek amacıyla üç ay Londra'da bulundu. !993-95 yılları arasında Malezya'da Uluslararası İslam Üniversitesi'11de dres verdi. 19 9 5 yılında Singapur, Co hor C Malezya) ve Tringano 'da C Malezya) konferanslar verdi.
i993'te doçent, i999'da profesör oldu. Halen M. Ü. İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı Başkaı1lığı görevine devam etmektedir.
E
y
ü
p
s
u
L
T
A
Kültürümüze hizmet edenlere
gösteri-lecek saygı, bu uğurcia yarulanlara şevk
verecektir. Bu saygılarımız da kuru
laflar-dan ileri geçmeli gözle görülür türden
ol-malıdır, diye düşünüyorum.
Doğrusu Hacı Hasan Şükrü Efendi'nin
varlığından, eserlerinden, onbeş sene
ka-dar önce, Hırka-i Şerif cemaatinden olan
·hemşehrim emekli öğretmen İsmail
Mut-:
J.~'nun
'Tercüme-iDivan-ı
Ahmed-i Yese-neşre hazırlanması isteğiylegetirdi-(16.15.1990) haberdar olmuştum.
. de de çok nadir
rastla-koleksiyonu belgeleri üzerinde
tesadüfi bir şekilde, bu eserin bir
asının da orada bulunduğunu ve mer -Revnakoğlu'nun nüshanın sonuna ,:~unları yazdığım gördüm:
t:,,~'Bismillahirrahmanirrahlm"in rumuzu
;'[/Türkçe Yazma Divanlar Katalogu cilt
(1), s. (1)
(,
***
Kitabın Mütercimi: Meşayıh-ı Nakşi
bendiyye'den Şeyh Hacı Hasan Şükrü
Efendi (bin Ahmed Efendi)
İstanbul'ludur. "Sarıgüzel"de doğup bü-yümüştür. Fatih Dersiamlarından2 tırnova
lı Hoca Mehmed Efendi'den3 okumuş,
on-dan icazet almıştı. Şeyh Muhammed
Kud-si el-Konevlden4 istihlaf olunduktan
son-ra Sarıgüzel'de Sarı NasCıh Mahallesi'nde,
Aynalıçeşme Sokağı'nda5 bir zaviye
uyan-dırmıştı. Aynı zamanda İstanbul'un tanın mış kürsü şeyhlerinden6 biri idi.
17 Kanun-ı sanl1327 tarihinde (63)
ya-şında iken göçtü. Eyüb'de Melek Efendi
türbesinde7 yatıyor. Taşı vardır"
Cemaleddin Server Revnakoğlu
Kolek-siyonu 171/83 numaralı dosyada bulunan
N
s
E M
p
o
z
y
bu bilgilerden başka iki varak üzerinde, bir
kısmının üzeri çizilmiş bazı müsveddeleri
vardır. Bu varaklarda verilen bilgilerin bir
kısmı yukarıdakilerin tekran olsa da onları
da buraya nakletmeyi uygun bulduk:
ŞEYH
HA.CI HA.5A.N
ŞÜKR..Ü EFENDi (HA.5A.N
ŞÜKR..Ü
BiN AHMED)
Konya'da Şeyh Muhammed Kudsi
Efendi'den müstahleftir.8
Fatih dersiamlarından Mehmed
Efen-di'den9 okumuş; ondan icazet almıştır.
Fa-tih'de Hafız Paşa'da attarlık ederdi. Hafız
Kamil Efendi'den hıfzını dinietmiş ve
Ye-di Emirler Türbedarı Hacı Kadri
Efen-di'den ilm-i Kıraet tahsil eylemişdi.
Üç defa haccı vardır. istanbul
camile-rinde va'z ederdi. Güzel rik'a yazısı yazar
-dı. Ahmed-i Yesevl menakıbını bastırmış
tır. Aynı zamanda Beyoğlu Notre Dame
de Sion (?) Mektebi'nde Arabl öğrettiği
için Fransızca da bilirdi. 10 ManzCımeleri vardır:
Kudumunla sevindik yil şehr-i Ramazan dtieda Gurubunla yerindik yil şehr-i Ramazan elveda . Sende indi Hazret-i Kur'iin, hem kadri güzel
Ağla gözlerim ağla! İşte gidiyor şehr-i Ramazan elvedii!
Teriivihe gelen melekler silimi seve seve giderler Sende kabul dilekler elveda yil şehr-i Ramazan el-vedii!
Ya şehre'l-bereke misafirlerine yer açanlara Bizleri mahrum ederek gitme elveda yil şehr-i Ra-mazan (elvedii!)
Bu gece Kadir'dir ka d rini bilenler için
Şükriyil!" Ah gitti Ramazan elveda' yil şehr-i Ramazan elvedii'!
17 Kanun-ısani 1327'de göçtü. Eyüb'de
Melek Efendi Türbesinde yatıyor.
Vefa-tında (63) yaşında idi."12
Hasan Şükrü Efendi, Şemsu'ş-şümılsun
sonunda Sadrazam Fuad Paşa'nın babası
u
M
u
I X
\ ~ ••. ll
j Hayall ve eserleri "için bkz, Ahmet
Turan Arslan, Son De01i" Osmanl! Al!ill-lmiulm Mehmed Zihni Efendi; MÜ. İlabiyat Fakültesi Vakfı Yaymları, İstan
bul j999.
2 Bir medreseyi bitirdikten sonra tabi tutulduğu hususi bir imtihan so111mda med-rese talebesine ders akutmak salabiyelini kazanan kimse. Okuttuğu talebeye icazeı veren dersiiinılar hakkmda nıiic!z dersiiim tabiri kullanılırdı (Geniş bilgi için bkz, Mehmet Zeki Pakalın, Osmanl! Tarih Deyimleri Sözlriijl/, İst. 197j, I, 427,
Midhat Sertoğlu, Osmanl! Tarih LıiJ!ali; Endenm Kitabevi, lstanbu/1986, s. 83).
3 Hasan Şükrü Efeııdi'nin, yaşadık ları zaman itibariyle, hacası olabilme ih-timali bulunan iki Mehnıed Efendi vardır. İkisi de Tırnova'lı, ikisinin de adı Mehnıed Hilnıi'dir. Birincisi Hoca Hasan I;feııdi'nin oğlu olup Tınıova'n11ı Kralpınar Köyünde 1259fj84J'de doğmuş, Fati/ı Camii der-sianılığı yapmış, 21 Teşr1nievvel 1334fj918 tarihinde vefat etmiştir. Diğeri ise Hacı Mustafa Ağa'nm oğlu olup 1255/1839'da doğmuş, Fatih Camii der-sianılığı yapmış, daha sonra Huzur hocalığına yükselerek 24 Tenı11ıuz 1332!1916 yılmda vefat etmiştir. Elimizde henüz belirleyici, bu iki Mehmed Hilmi Efendi'den hangisinin Hasan Şükrü Efen-di'nin hacası olduğunu tayin flnıeınite yarayan bir belge tesbit edemediysek de şimdilik birincisinin ihtimal dalıilinde ol-duğunıı diişünüyorıız (Tafsilat için bkz, Sadık Albayrak, Sou Devir Osman/1 Ulemas1, lstanbııl 1999, III, 196-7).
4 Muhammed b. Mustafa b. İsa (u98!1782-116911852). Geniş bilgi için bb Hüseyin Vassaf Se/me-i Evliya, Hazırlayanlar, Ali Yılmaz-Mehmet Ak-kuş, Seha Neşriyat, !stanbul 1999, I,
309-313, Abdurrahman Ayaz, Seydişehir
Tar/bi Seyyid Hanm Veli ve Şeyh Haa Abdullah Efmdi (ilave/i iiçüncü baskı), Seydişehir 1993, s. 82-89, 179, Abdurrah-man Menıiş, Halid-i Bağdadi ve Auadolu'da HaMI/ik, Kitabcvi Yaymları, İstanbu/2000, s. 3 U-312, 3 n, Hacı Fey-zullah Efendi, flm-i Hakikat, terciinıe, Ab-dülkadir Akçiçek, İstanbul 1987, s. 137.
5 Günümüzde mahallin nıııhtarlık larından ve Aynalıçeşnıe (Dibek) Mescidi cemaatinden kimseler/e yaptığımız soruştur malardan bu isinıde bir sokağı bilen çık madı. İsmi değiştiri/miş sokaklardan biri olabilir. Aynalıçeşnıe sokağı -nıııhtemelen günümiizde, Aynalıçeşnıe (Dibek) Mes-cidi'nin bulıınduğu sokak olabilir. Sokak-Iann eski isimlerinin fetkiki gerekir. Ayvan-sarayi'nin Hatlrkatt71-ceviimi'iltil1 İhsan Erzi tarafındmı ilaveler/e yapılan neşeinde (!stanbul 1987, I, 65) mescid hakkında "Mescid 191S'de yanmış, eser kalmamış tır." şeklinde not diişülnıüşse de, duvar bakiyeleri ve minare kaidesi mevcut iktn, arsası gecekondu işgalinden kurtarılarak halkın yardımıyla yeniden yapılmış
j 998'de ibadete açılmıştır.
6 Cunıa günleri Cuma nanıazıııdan sonra va'z edeııler hakkında kullanılır bir
T A R H
tabirdir (Geniş bilgi için bb Mehmed Zeki Pakalm, Osmmr/1 Tmih Deyimini Söz-lriğfi, İst. l97l, II. 345).
7 Kay11aklarda Melek Efendi Tür
-besi'ne rastlayaıııadmı. Aııcak. genç araş
tırıııacılardan değerli kardeşim Müfıd Yük-sel'in delaletiyle Melek Efendi diye tanman Edime'li Melımed Nuri Efendi'nin kabri civarında yaptığımız ararnalarda Hasan Şükrü Efendi'nin kabrini bulamadını. Melek Efendi Türbesi'nin hemeıı yanmda yer alan Mareşal Fevzi Çakmak'm kab-rinin ayakucu tarafındaki bir kabir taşm da yazılan bir şiirde Hacı Hasan Şük ril'niiıı kullandığı Şükrü mahlasının mevcut olduğu111ı gördüm. Kendi kabriniıı de bu civarda bulunması uzak bir ihtimal değil dir. lira Edirııevi Mehnıed Nuri Efendi'nin şeyhi olan Feyzullah Efeııdi'nin şeyhi, Hasan Şükrü Efeııdi'nin şeyhinin babasıdır .. Bkz, Ekrem Ark, Mevlana Krlçiik Hiiseyliı Efendi. (hazırlayan, Ab-diilkadir Akçiçek). İstanbul l988, s. l6).
8 Şey/ı Muhsin veya Memiş Efeııdi' diye meşhur olan ve Halid-i Bağdadi 111ıle fasmdan bulunan Muhammed Kudsi (b. Mustafa b. lsa) Efendi hakkında geniş bil-gi için bkz, Hüseyin Vassaf Se}iiıe-f Ev-/iya, (neşre hazırlayan Ali Yılmaz-Meh met Akkuş), Seha Neşriyat, İstanbul H99,
II, 30.)
9 Fatih Camii'de mütevelli idi. Eyiib'de medfund ur.
w Bu yazıların yeraldığı varak kenarmda konuyla alakası görülmeyen şöyle bir kayıt daha vardır, muhtemelen başka bir şalıısla ilgilidir, "Bu dergah Akaretler caddesiııi11 ortamıda kalmıştır. Altmda Bizans'tan kalma kilise hambesi
vardı."
ı ı Eyüb'te Fevzi Çakmak'm ayak ucundaki bir mezarda (Şakriya) ifadesi de
başka şiirleri olduğunu gösteriyor. u Cemaleddin Server Revnakoğlıı Koleksiyonu No. 7 4.
ı 3 Asıl metinde "Eydan ( = Yııkarıdaki gibi) kısaltnıasıyla kayıt edilen bu nııs
raları biz açık olarak yazmayı tercih ettik.
i4 Bıı dururnda Hasan Şükrü Efen-di'nin şeyhi. C. S. Revnakoğlu'mm kay-dettiği gibi Bozkır'lı Mııhanııned Efeııdi değil O'mm oğlu olan Muhammed/Melı med Bahaeddin Efendi (v. nı4/ı9o6) ol-duğıı anlaşılmaktadır. (Hakkmda geniş bilgi içi11 bb Abdurrahman Memiş, a.g.e.,
i45)
15 Onaltıncı asır Türk alimlerinin ileri geleıılerindmdir. Hala okımmakta olan
eserleriyle kültiirümiizde derin bir etkisi var-dır. (Hayatı ve eserleri hakkında geniş bil-gi için bkz. Almıet Turan Arslan, Imam Birgivl ve Arapça Tedrisatmdaki Yeri.
Seha Neıriyat, Istanbul l992). 16 Hasan Şakrü, Me~~t'lk1b-ı Şemsi'ş Şümr1s, Derseadet ı 302, s. 3.
n Ali Fikri Yav11z, Tıırgut Wıısoy,
(Şemsu 'ş-şr7mt1s) Güneşler Güneşi Hz. Mevlii~~ti Hiilid BajJdiidt, (Mecd-i Til/id) Eriyük Doğuş, Uluçmar Yayıııları, 2.
Baskı (içinde, sadeleştiren, Mahmud Par
-lan). İstanbul l976, s. 57-l851 Yakııp Çiçek, Şemsu'ş-şümrls, linıran Yayınları, Istanbul l407/l987.
ı 8 Mııhammed Es'ad Salıibzade,
K
ü
L
T
ü
Rü
V
Keçecizade İzzet Molla ve Edirne
Müftü-sü Mehmed Fevzi Efendi'nin tasavvufl bi-rer şiirinden sonra kendisinin şu şiirini de
kaydetmiştir:
Bugün Hakk'a yol bulanlar Gonca gü le yol bulanlar
Nar-ı aşka kül olanlar Ölmez asla sönmez onlar
Mey-i aşka can verenler Dest-i yardan hem içenler
Kıl-u kalden hep geçenler Ölmez asla sönmez onlar0
Veeh-i yare secde kılıp
Anda bunda dilde bulup
Ölmeden evvel ölüp
Ölmez asla solmaz onlar
Feyz-i Hak'la dolmuş cihan
likr-i Hakla bulan eman
Şükrü bunu söyler hernan Ölmez asla solmaz onlar
***
Hasan Şükrü Efendi, Ahmed-i
Yese-v!'nin Divan-ı Hikmetini 1327h./1909m.
yılında Osmanlı Türkçesine çevirmiş ve
tercümenin birinci cildini İstanbul'da
muhtemelen aynı yılda Hürriyet
Matha-ası'nda bastırmıştır. Mütercim, Ahmed-i
Yesev! ve kitap hakkında şu bilgiyi
ver-mektedir:
" ... Ez cümle, Çağatay ve Özbek li sanı
üzre (HiKMET) nam kitab-ı reşatbahşası,
doksan bin hikmeti cami' olup yüzelli
ka-darı bin ikiyüz doksan dokuz senesinde
Me'arif Nezaret-i eelllesinin ruhsatıyla
tab' ve neşrolunup bu fakir hadim-i ni'ali'n
Nakşibendl ve gubar-ı akdamı'I-Halid!
Hasan Şükrü -'ufıye 'anhü!- min gayr-i
li-yakatin ve haddin, kutbu'l-'arifin,
sulta-nu'l-muvahhidln şeyhim Muhammed ibni
Muhammed el-Kudsi el-Konev1 14
-Kadde-sellahu sırrahüma ve haşeranallahu te'ala
tahte livai nisbetihima!- Efendimiz
Haz-retlerinin, feyz-i pür herakat-ı
kudsiyesiy-E
s
A N
A Ty
Lle, işbu hikmet-i haklmanelerini, lisanımız
olan Lisan-ı Türkl-i Osmani'ye me'anl-i
la-tlfelerine sektedar etmeksizin, kemal-i
'acizle ve ruh-ı pür fütuh-ı kudsiyelerinden
kemal-i istimdad ve işaretleriyle, rızaenlii
lahi te'ala tercüme kılındı. ( ... )
İmam Birgivl 15 -rahimehullah-!-
Haz-retleri, Tarikat-i Muhammediye'sinin
afat-ı beden bahsinde, Ahmed-i Yesev!
-kuddi-se sirruh!- Hazretlerinin kelam-ı
kudsiyye-leri müftabih olduğunu beyan buyururlar
( ... ). (Ahmed-i Yesevl) memduhu's-selef
ve makbulu'l-halef sultanü't-tarlka bir
zat-ı mürşid-i erkemdir. ( ... )
İşbu bin üçyüz yirmi yedi senesi şehr-i
şehrullah'da, biavni'l-lahi te'ala; hitam-ı
tercümesiyle müstafiz ve hüsn-i rıza-i
se'adetiyle Hak, cümlemizi mesrı1ru'l-bal
buyura; Amin! Bicahi'n-nebiyyi -sallallahü
aleyhi ve sellem!-."
***
Hasan Şükrü Efendi'nin Muhammed b.
Muhammed Kudsi Efendi'nin emriyle
ka-leme aldığı16 bir diğer kitabı 'Menakıb-ı
Şemsi'ş-şümtrsber hakk-ı Hazret-i
Mevla-na Halidi-i 'arı1s -kuddise sirruh-' adlı eser-dir. 1302 senesi sonunda (s. 149) Receb
ayının onaltıncı günü tamamlandığı
bildi-rilen bu eser 1302/1884 yılında (Mahmud
Bey Matbaası, Derseadet) tabedilmiştir. Kitabın kapak sayfasında "Mütercimi
el-Hac Hasan Şükrü -Caferallahu
zünGbe-hQ" ifadesi yer almaktadır. Ancak müterci-min bunu hangi kitaptan ve nereden
ter-cüme ettiğine dair bir kayıt tesbit
edeme-diğim gibi, sadeleştirmelerinde de bu ko-nuda herhangi bir bilgi
bulunmamakta-dır.17 Fakat eserde (Menkıbe 61) den
anla-şıldığına göre, -en azından- Memiş Efendi
diye bilinen Bozkır'lı Muhammed Kudsi
Efendi'nin terceme-i hal ve
kerametlerin-den bahsekerametlerin-den kısım aynı zatın oğlu
Mu-hammed Bahaeddin b. MuMu-hammed Kudsi
E
y
ü
p
s
u
L
T
A
Şam Halidiye Dergahı Postnişi'ni Mu-hammed Es'ad Sahibzade'nin, (Hasan)
Şükrü Efendi'yi, Halid-i Bağdacil hakkında
eser yazanlar arasında zikretmesi, bu
kita-bın Halidiyye mensupları arasında tanın
dığının bir delili sayılabilir. 18 Şimdi,
Ha-san Şükrü Efendi'nin Ahmed-i Yesevi' (v. 562/1166)'nin Hikmetlerinden 19 yaptığı
tercümeden bir örnek sunmak isterim:
Görün kadir kudretin, görsün isteyen san'atın
. Mustafa ümmetin anda şerif kıldıyil Ypk idik var olduk; ten yarattı din olduk
··Bir ka tre sudan bizleri bunda şerif kıldıyil verdi görmek için, akıl verdi bilmek için
t~tmağa, ayak verdi yürürneğe
.. verdi yemeğe, şükür kılsın didiyii
cümlesi kara yere girdiyil
kişi olur erkek hem dişi
kılarız, hem başdan başlanı
, ölmez Allah didiya
Sabit'tir dediyil
nehre vardı, pak tabiiret kıldı
e.lma akup gelür, aldı yediyil gördü sudan elmayı aldı
yedi, gönlüne endişe düşdüyii elmayo Bulsam idim sahibin
~"""''""'·"n korkup turduyil
bağları gezdi
rı gezer idi dediya
bağ içinde elinde elma idi
bir kişi karşu geldiyil
yiğit işbu kişiyi görünce
bizim elmadır dediyil
.·. . ·bizden biruhsat yersiz
..
na
~
il
cevap verirsiz dediyilsizi arayup geldim ben hazır oldum dediyil
gördü, ilbid olduğun bildi
N
s
E
M
p
o
z
y
Bir kızım var sahib-i cemal dediyil
Ya yiğit bir sözüm var: Bu dernde bir kızım var evimde
İşbu kızımı alursun, razı olurum dediyil
Söylerneğe dili yok, görüp yürür gözü yok
Ayağı yok, hem kolu, kızım bunda dediyil Bu kızımı almazsan, beni razı kılmazsan
Yarım elma cezasın senden alırını dediyil
Alayım dese kızını, alıp ne kılsın anı
Yarım elma yediğinden çiire olmaz dediya Söyler dili yok olsa, görür gözü yok olsa Ayak eli yok olsa, bana müşkil dediyil Sözün kabul kılmasam, bu kızını almasam Ahirette cezasın ne kılurum dediyii"
SONUÇ
YEI'.iNE
Bil'.
TEKLiF:
Yıllardır bu sempozyumları tertipleye-rek ve tebliğleri geciktirmeden neşrederek
kültürüroüze gerçekten kalıcı bir hizmeti
gerçekleştiren Eyüp Belediyesi ilgililerine
teşekkür ederiz. Ancak tebliğ konumuzu
teşkil eden Şeyh Hacı Hasan Şükrü Efen-di'nin kabir taşının, bundan kırk elli sene
önce görüldüğü; varlığı tesbit edildiği hal-de bugün yerinhal-de
bulamadık
.
Aram~cfaki
kusurumuz ihtimal dahilinde olmakla be-raber, ilgililere şu teklifi iletmek düşünce
si aklıma gelmiştir:
Bütün dünya milletleri ve özellikle batı
lılar, kendi kültür eserlerini yaşatmak için harıl harıl çalışırken, bizim gözümüzün
önünde, tarih, kültür ve sanat değerleriyle
dopdolu olan, bize ve dünya milletlerine
ışık tutacak olan mezar taşlarımızın/me
zarlarımızın günden güne, adeta, eriye
eri-ye yok olup gitmesi günümüz nesiine
bü-yük bir vebaldir. Kanuni' sorumlulukları
kime yönelikse onlardan isteğimiz, ehil
olan, yeterli ve yetenekli heyetler teşkil
edilip bu mezarlıklarımızın bir envanteri
çıkarılarak yayınlanmasıdır.* Böylece
mil-let ve tarih karşısındaki sorumluluklarımı
zın hiç değilse bir kısmını yerine getirmiş
oluruz.
u
M
u
IX
Nt7ru 1-hidilyeti vr'l-irji111 jr sim 1-rilbrtnli
vel-tevemihi ve hntmi'l-hilcrgil,, ei-
Mat-bnatii'l-ilmiyye, Kal1ire 13H, s. 15.
19 Hakkında geniş bilgi için bkz,
Ah-nıcd-i Yesevl, Df'vilfl-ı Hikmrtleıı Seçme/er,
Hazırlayan Kemal Eraslan, Kultur ve Turiııu Bakanlığı Yaymları, Ankara
1983, Hoca Ahmed Yesevı, Drvilfl-1
Hik-met, Hazırlayan Hayati Bice, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, Atıkara 19931
Ahmed-i Yesevl, Hnynii-Esrrlen'- Trsliien'
[Ege Üniversitesi-Dokuz Eylul Univmitesi
(25-26 Kasım 1993) Sempotyllm
Bil-diri/eri, İlksav Tasavvuf KültürUna Araş
tınun Eııstitiisii (1-2 Mayıs 1993)
Sem-pozyllm Bildirileri ve Diğer Makaleler)], Haıırlayatı. Mehmet Şeker, Necdet Yıl maz, Seha Neşriyat, lstaııb11l 1996.
20 Ahmed-i Yesevl Hatretleri bımdmı
sonra lmam-ı A'ıa11ı Eba Ha11ife ile ilgili
şu meııkıbeyi uakleder, İmam-ı A'za1111n
babası Sabit, getıçliğinde bir uehrin
kenarıııda abdest alırken su içinde gelen bir
elnıayı sahibinin izni olmadan, parasım
venııedeu alır ve yarısıııı yediktetı sonra
haram bir gıda yediğini farkeder ve bunu
nasıl bela/ ettireceğinı diye düşünmeye baş
lar. Çare olarak nehir boy11nca gidip, el
-manın geldiği bahçeyi, dolayısı ile sahibitıi
bulup helalleşebileceğini düşiiniir.
Hakikateıı düşündiiğii gibi yapar ve elma sahibiyle karşılaşır. Elma sahibi, karşısm
daki gencin, Allah'ın yasaklarından
kaçman iyi kalp/i muttaki bir kişi old11ğ11mı
mılnyıp ona ktznıı verme/~ ister. Geuci dm
-emek için -aslında çok güzel olduğ11 halde
-"Beııillı kötiiriim bir kıtilli var. Eli ayağı
tutmaz, göıii görmez, kulağı duymaz.
Onunla evleııirsen, saıw hakknnı bela/ eder
-im, onu almazsan bela/ etmem( der. Genç
Sabit, abiret cezasını çekmektense dün-yadaki bu sıkıntıya katlannınnm daha
hafif olduğunıı düşiilierek kabııl eder. Fakat
kızla karşı/aşmen hiç de babasnmı söylediği
gibi olnıadığmı, gözü kulağı sağlam gayet
giiıel bir kız olduğımu görür ve sebeb;,;
adanın somr. O da söıiinii şöyle açıklar. "Oğlum, kıımn11 eli ayağı t11tmaz dedim,
haranı işlemez demek istedinı. Göıii gön11et
dedim, harama bakmat demek istedim.
Maksadun seni deııenıekti." Neticede geııç ve
muttaki Sabit bu düriist kızla evle11miş.
Ahmed-i Yesevl bu menkıbeyi -Allah
bilir ya!-böyle takva sahibi, iyi kalp/i bir
alllle-babadmı İmam-ı A'ıam gibi bir 11l11
kişiııiıı yetiştiğiili ge11ç iliSalliara örııek o
l-sım diye tıakleder ..
21 El-Hac Hasan Şiikrii, Tercı/me-i
Dlvilu-1 Ahmed-i Yesevl, lstnııbul (t
arih-siz), Hiirriyet Mntbaası, (Cenberlitnş
civarında Tavuk Pazarı). ıwmro: 1.9,
biri11ci ci/d. s. 82-84.
Not. Eserili biri11ci cildi yukarıda
belirtilen yerde basılmış, iiterinde tari/1
belirtilmemişse de mulıtemele11 terciimetıiır
bitirildiği J327h.l19091lı. yılı11da basılmış olmalıdır .
Bize de bu cildi baskıya hazırlamak
nasib olduysa da, matercimiıı, tabm11ı
nıuvaffakiyetiııe dua ettiği ikiııci cildiııiu
akıbeti /,akkuıda da herhallgi bir bilgiye
-şimdilik-rastlamadı k.
*Meznrlıklarla ilgili eııvaııter