• Sonuç bulunamadı

Uyarılmış 124Sn ve 124La atomik çekirdeklerinin parçalanma ürünlerindeki farklılıkların incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uyarılmış 124Sn ve 124La atomik çekirdeklerinin parçalanma ürünlerindeki farklılıkların incelenmesi"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

UYARILMIŞ 124 Sn ve 124La ATOMİK ÇEKİRDEKLERİNİN PARÇALANMA ÜRÜNLERİNDEKİ FARKLILIKLARIN İNCELENMESİ Tuğba AYBAR YÜKSEK LİSANS TEZİ

Fizik Anabilim Dalı

Mayıs-2015 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)
(3)
(4)

i ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

UYARILMIŞ 124Sn ve 124La ATOMİK ÇEKİRDEKLERİNİN PARÇALANMA ÜRÜNLERİNDEKİ FARKLILIKLARIN İNCELENMESİ

Tuğba AYBAR

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Fizik Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Rıza OĞUL 2015, 61 Sayfa

Nükleer çok katlı parçalanma uzun zaman önce öngörülmüş (Bohr, 1936) ve 80’li yılların başlarında detaylı olarak çalışılmaya başlanmıştır. Sıcak çekirdeğin parçalanması sonucu açığa çıkan ürünler yardımıyla çekirdeğin iç yapısıyla ilgili birçok bilgi elde edilebilmektedir. Bu çalışmada ağır iyon parçalanmalarında düşük enerjilerden başlayarak yüksek enerjilere kadar uyarılmış farklı ağır iyonların nükleer parçalanma olayını ve ürünleri istatistiksel olarak incelendi. Çeşitli reaksiyonlar için uyarılma enerjisinin parçalanma ürünlerine etkileri için istatistiksel çok katlı parçalanma modelini (SMM) kullanarak sonuçlar elde edildi. Bu amaçla istatistiksel çok katlı parçalanma modeli (SMM) temelinde

124

Sn ve 124La çekirdeklerinin yük ve kütle dağılımları analiz edildi. Bunlara ek olarak farklı uyarılma enerjilerinde T sıcaklıklarını belirleyip, bu sıcaklık değerlerinin uyarılma enerjileriyle değişimlerinin sıvı-gaz faz geçişiyle ilişkisi gösterildi. Farklı ortalama nötron-proton oranlarına sahip atomik çekirdekler için, simetri enerji katsayısının parçacık yük dağılımına ve kütle dağılımına etkisi Ex (uyarma enerjisi) değerleri için araştırıldı. Simetri enerji parametresi 25 MeV, 14MeV ve 8 MeV değerleri için hesaplamalar yapıldı. Parçacıkların simetri enerjisinin yük dağılımını ve kütle dağılımını temel olarak etkilemediği gözlendi. Biz bu çalışmada O ve C çekirdeklerinin izotop dağılımlarını çeşitli simetri enerjisi katsayısı (gama) değerleri için hesaplandı. Gama parametresi azaldıkça izotop dağılımın genişlediği görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: İstatistiksel Çok Katlı Parçalanma Modeli, kütle dağılımı, yük dağılımı, kalorik eğri, simetri enerjisi, izotop dağılım.

(5)

ii ABSTRACT

M. Sc. Thesis

INVESTIGATION OF THE DIFFERENCES IN FRAGMENTATION PRODUCTS OF EXCİTED 124Sn AND 124La ATOMIC NUCLEI

Tuğba AYBAR

Selcuk University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Physics

Supervisor: Prof. Dr. Rıza OĞUL 2015, 63 Page

Nuclear multifragmentation was predicted long ago (Bohr, 1936) and has been studied since the early 80’s. With the help of the properties of fragments which are derived from the disintegration of hot nuclei, it is likely to bring information about inside of the nuclei. In thıs study, we have investigated the nuclear fragmentation phenomena and yields of the different heavy ions starting from lower to higher excitation energies as statistically. We have obtained some results with different excitation energies which effects the fragmentation yields for different reactions, using the Statistical Multifragmentation Model (SMM). For this purpose we have analyzed the charge and mass distributions of 124Sn and 124La on the basis of the Statistical Multifragmentation Model (SMM). In addition to these calculations, we have determined the values of temperature T and their relations to the liquid-gas phase transition at different excitation energies. Influence of the symmetry energy parameter gamma on charge distributions and mass distributions of produced fragments in different ranges the excitation energy Ex is investigated for the nuclei with different neutron-proton ratios. The symmetry energy parameters used in the calculations were 25 MeV, 14 MeV and 8 MeV. We observed that the symmetry energy of individual fragments does not essentially influence the charge distributions and mass distributions. In this study, we have calculated the isotopic distributions of C and O isotopes at various symmetry energy values. It is seen that the isotopic curves widen with decreasing values of gamma parameters.

Key Words: Statistical Multifragmentation Model(SMM), mass distributions, charge distributions, caloric curve, symmetry energy, isotopic distributions

(6)

iii ÖNSÖZ

Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsüne Yüksek Lisans tezi olarak sunulmuştur.

Bu tezin hazırlanmasında bilgi ve tecrübeleri ile bu konuda çalışmamı öneren ve teşvik eden danışman hocam Sayın Prof. Dr. Rıza OĞUL’ a teşekkür ederim.

Bugüne kadar maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(7)

iv İÇİNDEKİLER ÖZET ... i ABSTRACT ... ii ÖNSÖZ ... iii İÇİNDEKİLER ... iv 1. GİRİŞ ...1

2. İSTATİSTİKSEL ÇOK KATLI PARÇALANMA MODELİ (STATISTICAL MULTIFRAGMENTATION MODEL, SMM)...7

2.1. Nükleer Çok Katlı Parçalanmanın Fiziksel Anlatımı ...9

2.2. Bozunma Durumlarının Sınıflandırılması ... 12

2.2.1.Bozunma Şekillenimi ... 12

2.2.2.Parçalanma Olayı ... 14

2.2.3.Parçalanma Dağılımı ... 14

2.3.İstatistiksel Mikrokanonik Topluluk... 15

2.4. Parçalanan Bir Sistemin Serbest Enerjisi ... 18

2.4.1. Serbest Enerjinin Ayrışması ... 18

2.4.2. Parçacıkların Öteleme Hareketi ... 19

2.4.3. Bulk Serbest Enerjisi ... 21

2.4.4. Yüzey Serbest Enerjisi ... 23

2.4.5. Parçalanan Bir Sistemin Coulomb Enerjisi ... 24

2.5. Ayrışma Olayının Oluşturulması ... 25

2.6.Ayrışma Durumundan Sonra Parçacıkların Yayılmaları ve Yeniden Uyarılmaları ... 25

2.7. Çekirdekte Sıvı Gaz Faz Geçişi ... 26

3. İSTATİSTİKSEL ÇOK KATLI PARÇALANMA MODELİNE GÖRE YAPILAN HESAPLAMALAR... 31

3.1. Uyarılma Enerjisi ile Sıcaklığın Değişiminin Hesaplanması ... 32

3.2. Farklı Uyarılma Enerjilerinde Çekirdeklerin Kütle ve Yük Dağılımları ... 35

4. ARTIK ÇEKİRDEK İSTATİSTİK TOPLULUĞUNUN RASGELE HESAPLANMASI ... 40

4.1. Simetri Enerjisinin Yük ve Kütle Dağılımına Etkileri... 43

4.2. İzotop Dağılımlar ... 48

5. SONUÇLAR VE TARTIŞMA ... 52

6. KAYNAKLAR ... 55

(8)

1 1. GİRİŞ

Her ne kadar yıllar boyunca birçok teorik ve deneysel çalışmalar yapılmış olsa da atom çekirdeğinin tam bir tanımını veren tek bir model henüz geliştirilememiştir. Çekirdeği anlayabilmek için birçok teori geliştirilmiş ve geliştirilmeye de devam edilmektedir. Bu teorilerin her biri çekirdekle ilgili ancak belli bir alanı inceler ve açıklar. Bu yüzden çekirdeğin hangi özelliği araştırılıyorsa uygun olan bir çekirdek modeli üzerinden gidilmelidir. Bir nükleer model, çekirdeğin alabildiğince fazla özelliğini fiziksel bir anlayış içine sokma yoludur. Modelin kullanışlılığı ise laboratuarlarda (parçacık hızlandırıcılarda) deneysel olarak yapılan çalışmalardan elde edilen verilerle karşılaştırıldığında anlaşılabilir. Bir modelin eksiklikleri, başka model veya modellerle tamamlanabilir.

Nükleer fiziğin temel konularından biri olan nükleer reaksiyonlar aynı zamanda astrofizik konularının anlaşılmasında da önemli bir yer tutmaktadır. Ağır iyon çarpışmaları üzerine yapılan deneylerin sonuçları süpernova patlamaları ve büzülmesi, nötron yıldızları ve stellar maddenin dinamiği gibi konuların araştırılmasında çok önemlidir. Yüksek basınç ve sıcaklık altında nükleer maddenin davranışını incelemek, durum denklemini bulmak ve olası faz dönüşümlerini ortaya çıkarmak, Nükleer Fizik alanında yapılan araştırmaların hedeflerinden birisidir. Nükleer reaksiyonların deneysel ve teorik olarak analizleri sadece nükleer fizik açısından değil, nükleer enerji teknolojisinin uygulanmasında ve sağlık fiziğinde ağır-iyonla kanser tedavisinde de temel bilgiler olarak yer alır.

Atom çekirdeğinin parçalanması dinamiği bu çalışmada istatistiksel yaklaşımlarla irdelenip ele alınmıştır. Nükleer fizikte istatistiksel yaklaşım ilk kez Niels Bohr (1936) tarafından bileşik çekirdek kavramı kullanılarak, Weisskopf tarafından buharlaşma modeli (1937), Fong tarafından istatistiksel fisyon (1956) ve Landau-Fermi tarafından çok katlı parçacık üretim teorisi kullanılarak yapılmıştır. İstatistiksel termodinamik kullanılarak çok-parçacık salkım yaklaşımı ilk kez A. Mekjian (1978) tarafından çalışılmıştır. Bu çalışmada nükleer sıvı damlası modeli üzerine kurulan, sıvı-gaz faz geçişleri teorisini kullanan nükleer parçalanma dinamiği üzerinde durulmuştur.

Bir çekirdek uyarıldığı zaman (bir çekirdeği proton, nötron ve alfa parçacıkları ile bombardıman ederek ya da bu iki çekirdeği çarpıştırarak yapılabilir) sıcak ve yoğun nükleer madde oluşur. Kısa menzilli itici nükleon-nükleon etkileşmeleri sonucunda bu sıcak ve yoğun madde genişlemeye başlar. Bu genişleme sırasında bu madde belli bir

(9)

2 yerde termodinamik dengeye ulaşır ve bunun sonucu olarak sıvı ve gaz fazındaki nükleer kabarcıklar ve damlacıklar oluşur. Bu şekilde oluşan yüksek sıcaklık ve basınç altında nükleer maddenin davranışı sıvı-gaz faz geçişleri teorisi ile incelenebilir; nükleer maddenin hal denklemi belirlenerek olası sıvı-gaz faz geçişleri araştırılabilir. Modern hızlandırıcılarda nükleer fizik deneyleri yapılmaktadır. Bu hızlandırıcıların parçacıklara kazandırdığı uyarma enerjisi, MeV mertebesi ile birkaç GeV mertebesi aralığında olup orta ve yüksek enerjide ağır iyonlar, pionlar ve yüksek şiddetli proton ışınları üretilebilmektedir. Hedef çekirdek ile hedefe gönderilen çekirdek (projectile nuclei) veya hızlandırılan parçacıkların esnek olmayan (deep-inelastic) çarpışmaları, nükleer sistemi, nükleer taban durumdan uyarılmış durumdaki ara nükleer sisteme dönüştürebilir. Uyarma enerjisi yeterince yüksekse, çekirdeğin iç özellikleri, özellikle kabuk yapısı önemini kaybeder ve çekirdek veya hadronik maddenin uyarılmış durumdaki özellikleri araştırılabilir. Termodinamik dengeye sistem iki iyonun çarpışıp kaynaşması sonucunda ulaşır. Böylece bileşik sıcak çekirdek oluşmuş olur. Sadece düşük uyarma enerjilerinde standart bileşik çekirdek durumu geçerlidir. Çünkü bu durumda hafif parçacıkların buharlaşması ve fisyon kanalları baskındır. Düşük enerjilerde bileşik çekirdekte nükleon başına 1-2 MeV uyarılma enerjisi depo edilir. Bileşik çekirdekte depo edilen uyarılma enerjisi ve bileşik çekirdeğin sıcaklığı, hedef çekirdeğe gönderilen çekirdeğin veya hızlandırılmış parçacığın enerjisi arttıkça artar. Ayrıca, çarpışma sonucu oluşan bileşik çekirdek sıkışır ve sistemin yoğunluğu artar. Bu yüzden yüksek enerjilerde bileşik çekirdeği, sıkışmış ve sıcak bir ara durum gibi düşünebiliriz. Bu ara durumun hayatta kalma süresi, bileşik çekirdekte depo edilen uyarılma enerjisine ve basıncına bağlıdır. Yüksek uyarılma enerjilerinde, yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı sistem genişleme sürecine girmeden tamamen proton ve nötronlarına ayrışır. Bu durum buharlaşma veya patlama olarak nitelendirilebilir. İlk sıcaklık ve basınç çok fazla değilse sistem, genişleme süreci sonunda parçalanma yerine irili ufaklı parçalara ayrılır. Bu parçalar nükleer damlalar olarak kabul edilir. Bu olay da nükleer çok katlı parçalanma (‘‘multifragmentation’’) olarak adlandırılır(Bondorf 1976). (Şekil 1.1. ve Şekil 1.2.)

(10)

3

1. Saçılma

2. Fisyon

3. Parçalanma

4. Çok Katlı Parçalanma

5. Buharlaşma

Şekil 1.1.Orta ve yüksek enerjilerde nükleer reaksiyon çeşitleri

Şekil 1.2. Nükleer reaksiyonlarda istatistiksel denge yaklaşım: denge durumu

Orta enerji çarpışmaları Denge öncesi emisyon +Dengelenme

Düşük uyarma enerjilerinde bileşik çekirdekte, fisyon ya da buharlaşma kanalları baskındır. E*<2-3 MeV/nucl Çoklu parçalanma Fisyon Buharlaşma Yüksek uyarma enerjilerinde çok parçacıklara ayrışır. MeV/nucl 4 3 *   E

(11)

4 Nükleer kuvvetler kısa mesafelerde itici uzun mesafelerde çekici olduğundan, parçalanma ve buharlaşma olaylarının gözlenmesi homojen nükleer maddenin dinamiği göz önünde tutularak nitel olarak anlaşılır. Nükleer maddenin durum denklemi Van der Waals denklemine benzer. Nükleer maddenin dinamik davranışı başlangıçtaki sıcaklık ve yoğunluğuna bağlıdır. Basıncın etkisiyle, sıkışmış ve sıcak nükleer madde radyal olarak genişler. Eğer sıcaklık kritik bir değerin üzerinde ise basınç her yerde pozitif olduğundan madde dışarı doğru hareketlenir. Potansiyel enerji ve kısmen termal enerji kolektif enerjiye dönüşür ve madde aniden buharlaşır. Başlangıçta sıcaklık ve yoğunluk pek fazla değilse, belli bir noktadan sonra basınç negatif olduğunda genişleme yavaşlar ve madde normal yoğunluk civarında salınır. Nükleer madde, sıkışabilirlik (compressibility) katsayısının negatif olduğu bölgede kararsızdır. Başlangıçta sıcaklık ve yoğunluğun kritik değerlerin altında olduğu genişleyen bir nükleer sistem, genişleme durmadan önce yoğunluğu azaldığı için termodinamiksel olarak kararsız olan yarı kararlı bir bölgeye girebilir ve parçalanma (droplet formation) oluşabilir. Bu bölgede nükleer madde küçük genlikli yoğunluk dalgalanmalarına karşı kararlıdır. Fakat büyük genlikli yoğunluk dalgalanmaları sonucu, nükleer madde irili ufaklı nükleer damlacıkların karışımı şeklindedir. Damlalar arası etkileşmelerin kargaşalı olarak geliştiğini kabul edersek, donma hacminde nükleer damlalardan oluşan sıvı faz ile nükleonlardan oluşan gaz fazın termodinamik denge halinde bulunduğunu düşünebiliriz. Sonuç olarak, çok katlı parçalanma olayını sonlu bir nükleer sistemin sıvı-gaz faz geçişinin bir belirtisi olarak ele alabiliriz. Dolayısıyla, uyarılmış nükleer maddede bir sıvı-gaz faz geçişi düşünülerek parçalanma olayı çalışılabilir (Jaqaman ve ark. 1983, Curtin ve ark. 1983, Siemens 1983, Goodman ve ark. 1984, Oğul ve ark. 2009, Oğul ve ark. 2011 ).

Nükleer maddenin kararsız bölgedeki termodinamik özelliklerini damlalar arası etkileşmeleri göz önüne alarak incelemek için; istatistik mekaniğin temel prensiplerine göre belli bir enerjide ve belli bir sayıda parçacıktan oluşan kapalı bir sistem için sistemin mikrokanonik dağılım fonksiyonunu bulmak gerekmektedir ve dağılım fonksiyonundan sistemin tüm termodinamik ile istatistiksel özelliklerini bulmak mümkündür. Yapılan hesaplamalarda sistemin donma hacmindeki sıcaklık 5-6 MeV civarına ulaştığı zaman bir faz dönüşümünü ve buna bağlı olarak bozunma mekanizmasının değişimi görülür. Yüksek enerjilerdeki yüzeysel (peripheral) çekirdek-çekirdek reaksiyonlarında kaynağın çok katlı parçalanması hakkında öğretici bilgiler ALADIN deneylerinin verilerinden sağlanmıştır (Schüttauf ve ark. 1996). Ayrıca bu

(12)

5 çalışmalarda uyarılma enerjisi ile çok katlı parçalanmanın yükseldiği ve düştüğü, bu süreç esnasında da sıcaklığın yaklaşık T≈5 MeV civarında sabit kaldığı gösterilmiştir (Pochodzalla ve ark., 1995). Birleşik çekirdek benzeri bir durumdan çok parçacıklı duruma geçiş bölgesinde parçacık sayısındaki büyük kararsızlık ve parçacıkların maksimum büyüklüğü gösterilmiştir (Kreutz ve ark,. 1993). Alt nükleer yoğunluklardaki donma hacminde (freze-out volume) sıcak parçacıklar arasında termal bir denge olduğunu kabul eden istatistik modellerin verilerle tutarlı olduğu görülmüştür (Botvina ve Mishustin, 1992; Li ve ark., 1993; Bondorf ve ark., 1995; Raduta A.H. ve Raduta A.R., 2000).

Termodinamik denge şartının sağlandığı ve Coulomb etkileşmesinin göz önüne alınmadığı sonsuz nükleer madde tanımı gerçekçi bir tanım olarak kabul edilemez. Bunun nedeni de birkaç yüz nükleondan oluşan sonlu sistemlerin gerçek nükleer sistemler olmasıdır. Bu sebeple sonlu parçacık etkileri faz geçişlerinde önemli değişmelere neden olur. Ayrıca, gerçekçi bir hesaplamada yüzey ve Coulomb etkileri dikkate alınmalıdır. Bütün bu etkiler farklı modellerle yoğun bir biçimde çalışılmaktadır. Özellikle, doyma yoğunluğunun altındaki (subsaturation) yoğunluklarda yüzey gerilimi ve Coulomb etkileşiminin madde dağılımının geometrisini önemli ölçüde etkilediği gösterilmiştir (Ravenhall ve ark. 1983, Ogul ve Atav 2003, Manisa ve ark. 2005, Botvina ve ark. 2006). Yeterince düşük yoğunluklarda < ve düşük sıcaklıklarda (T< ) farklı büyüklükte damlacıkların oluşturduğu sıvı faz ortaya çıkar. Daha yüksek yoğunluklarda ( < < ) gaz (bubble veya kabarcık) faz oluşabilir. Böylece, geniş kütle spektrumlu çok sayıda nükleer parçacıkların oluşumu (nükleer parçalanma) sıvı-gaz faz geçişinin özel bir şekli olarak ele alınabilir.

Çekirdeğin çok katlı parçalanması üzerine yapılan çalışmaların başlıca iki amaca hizmet ettiğine inanılır. Bunlardan birincisi, bu reaksiyonların daha iyi tanımlanması ve genel anlamıyla ilişkilidir. Bu reaksiyonların % 10-15 kadarı yüksek enerjili hadron-çekirdek çarpışmaları ve yaklaşık bunun iki katıda çekirdek-çekirdek çarpışmalarıdır. İkincisi, çok katlı parçalanma reaksiyonu, sıcak parçacıkların özelliklerini, (0,10,3)0 yoğunluklarda (normal nükleer madde yoğunluğu,

3 0 0,15fm

 

 ) ve nükleer maddenin donma hacmine ulaşmasının beklendiği

MeV 8 3

T  civarındaki sıcaklıklardaki faz diyagramını çalışmak için deneysel bir vasıta olarak göz önünde bulundurulabilir. Çok katlı parçalanma, sıcak ortamda çekirdekteki değişimleri belirlemek için ve faz diyagramının bu bölümünü araştırmak

(13)

6 için bir olanak sağlar. Bu ikinci nokta birçok astrofiziksel uygulamalar için çok önemlidir. Özellikle, Supernova II tipi patlamalar esnasındaki süreçleri ve nötron yıldızlarının oluşumu için oldukça önemlidir(Bethe 1990, Botvina ve Mishustin 2004, Botvina ve Mishustin 2005).

Bu yüksek lisans çalışmasında, nükleer parçalanmanın modellenmesinde, oldukça başarılı olan İstatistiksel Çok Katlı Parçalanma Modelini (Statistical Multifragmentation Model, SMM) kullandı (Bondorf ve ark. 1982-95). Bu model, basit ve uyarılmış durumdaki nükleer sistemlerin tanımlanması için çok uygundur. Kabule göre yüksek uyarma enerjisinde sistemin girilebilir durumlarının sayısı artar ve parçalanma süreci içinde çeşitli bozunma kanallarının olasılıkları, istatistiksel ağırlık fonksiyonu ile belirlenir. Böylece olası bütün serbestlik dereceleri hesaba katılmış olur. Model ile bugüne kadar yapılan hesaplamalar, deneysel değerlerle çok iyi uyuşmaktadır. Tezin içeriğini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

Tezin birinci bölümünde sunulan girişten sonra ikinci bölümünde SMM ve temel özellikleri tanıtıldı. Üçüncü bölümde, 124Sn ve 124La çekirdeklerinin çeşitli uyarılma enerjilerindeki parçalanma özelliklerini belirlemek için standart SMM kullanıldı. Nükleon başına 0,5-15 MeV uyarma enerjisi aralığındaki, çekirdeklerin kütle dağılımları için yapılan hesaplamalar tartışılarak, nükleon başına uyarma enerjisinin sıcaklıkla değişiminin grafiği (kalorik eğri) verildi. Nükleon başına Ex=3,5,8 MeV/n uyarma enerjisi bölgesinde nötron zengin 124Sn ve nötron fakir 124La çekirdeklerinin çok katlı parçalanmalarında kütle ve yük yoğunlukları hesaplandı. Dördüncü bölümde ise istatistiksel artık çekirdek topluluğu modeli kullanılarak 124Sn ve 124La için simetri enerjisinin kütle ve yük dağılımına etkisi hesaplandı. Z=0’dan başlayarak Z=10’da dahil olmak üzere değerler alındı ve biz bu değerler arasından Z=6 olan 6C ve Z=8 olan 8O

izotoplarını seçerek 6C ve 8O izotoplarının çeşitli simetri enerjisi değerlerindeki kütle

(14)

7 2. İSTATİSTİKSEL ÇOK KATLI PARÇALANMA MODELİ (STATISTICAL MULTIFRAGMENTATION MODEL, SMM)

Nükleer parçalanma süreci çok sayıda nükleer parçacığın oluşturduğu,40 yıldan fazla bir süre önce, ağır çekirdeklerin orta ve yüksek enerjili protonlarla yaptığı reaksiyonların sonucunda keşfedildi (Barashenkov ve ark. 1959, Perfilov ve ark. 1962, Tolstov 1984). Daha sonra böyle olaylar, kozmik ışınlardaki ağır iyonların foto-emilsiyonla etkileşimlerinde ve pion-çekirdek reaksiyonlarında gözlendi (Gagarin ve ark. 1970, Gagarin ve ark. 1975, Gutborg 1978). 1980’li yıllarda orta enerjilerdeki ağır iyon reaksiyonları ile nükleer parçalanma çalışmaları başladı (Goodman ve ark. 1984). Nükleer parçacık üretimi hakkında zengin deneysel bilgiler son yıllarda kurulan modern çekirdek hızlandırıcılarında yapılan, çekirdek-çekirdek ve hadron-çekirdek reaksiyonları sonucunda toplanmıştır. Şimdi yalnızca kütle ve yükün enerjiye bağlı dağılımlarına değil aynı zamanda farklı korelasyon fonksiyonları ve dış karakteristik verilerine de ulaşılabiliyor. Parçalanmada farklı modellere dayanan böyle verilerin sistematik analizi teorik fizikçiler için büyük önem taşımaktadır. Nükleer parçalanma için çok çeşitli modeller önerilmiştir. Bugünkü modeller aşağıdaki gibi gruplandırılabilir:

1. Olasılık modellerine örnek olarak en küçük bilgi ilkesi, Percolation Teori, vb. gösterilebilir (Essam 1980, Aichelinve ark. 1984, Campi ve Desbois 1985, Hasselquist ve ark. 1985, Bauer ve ark. 1986, Biro ve ark. 1986, Shibata ve Fujita 1986, Knospe ve ark. 1987).

2. Makroskopik modellere örnek olarak, Faz-Geçişleri Teorisi, Fisher Yoğunlaşma Teorisi vb. verilebilir (Fisher 1967, Finn ve ark. 1982, Curtin ve ark. 1983, Jaqaman ve ark. 1983, Siemens 1983, Goodman ve ark. 1984, Hirsh ve ark. 1984, Fai ve ark. 1985, Porile ve ark. 1985, Glendenning ve ark. 1986, Boal ve Goodman 1986, Schmelzer ve ark. 1997).

3. Mikroskopik dinamik modellere örnek olarak Zamana Bağlı Hartree-Fock Teorisi, Moleküler Dinamik Model, Kuantum Moleküler Dinamik Model gösterilebilir (Knoll ve Strack 1984, Dhar ve Das Gupta 1984, Vicentini ve ark. 1985, Vautherin ve ark. 1987, Aichelin ve ark. 1988, Peilert ve ark. 1989).

4. Kinetik modellere örnek olarak Boltzman-Uehling-Uhlenbeck (BUU), Vlasov-Uehling-Uhlenbeck (VUU) denklemleri, kararsız modlar yaklaşımı ve dalgalanma

(15)

8 yaklaşımları vardır (Aichelin ve Bertsch 1985, Aichelin 1986, Bauer ve ark. 1986, Bauer ve ark. 1987, Beauvais ve ark. 1987, Gregorie ve ark. 1987, Gan ve ark. 1987, Pethick ve Ravenhall 1987, Vinet ve ark. 1987, Ayık ve Gregorie 1988, Bertsch ve Das Gupta 1988, Heiselberg ve ark. 1988, Nemeth ve ark. 1990, Bauer ve ark. 1992, Larionov ve ark. 1992, Papp ve ark. 1992, Xu 1992, Colonna ve ark. 1994, Larionov ve Mishustin 1994).

5. Farklı türlerde istatistiksel modeller (FREESCO, MMMC, SMM, vb.) bulunmaktadır (Mekjian 1978, Randrup ve Koonin 1981, Fai ve Randrup 1982, Bondorf 1982, Gross ve ark. 1982, Fai ve Randrup 1983, Bondorf ve ark. 1983, Gross 1983, Gross 1984, Lopez ve Siemens 1984, Bondorf ve ark. 1985, Botvina ve ark. 1985, Mishustin 1985, Barz ve ark. 1986, Botvina ve ark. 1986, Botvina ve ark. 1987, Sneppen 1987, Koonin ve Randrup 1987, Randrup ve Koonin 1987, Zhang ve ark. 1987, Gross ve Massmann 1987, Hahn ve Stöcker 1988, Lopez ve Randrup 1989, Sneppen ve Donangelo 1989, Lopez ve Randrup 1990, , Gross 1990).

6. Anlık Buharlaşma (Friedman ve Lynch 1983, Bernstein ve ark. 1984, Blann ve ark. 1989, Blann ve ark. 1991) veya Çok Asimetrik Fisyon (Sobotka ve ark. 1983) yaklaşımları mevcuttur.

7. Hibrit modeller (Reaksiyonun farklı aşamalarında farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır) bulunmaktadır (Botvina ve ark. 1985, Das Gupta ve ark. 1986, Jung ve ark. 1988, Sneppen ve Vinet 1988, Botvina ve Lanin 1992, Sangster ve ark. 1992, Souza ve ark. 1994).

1980’li yıllardan bu yana yapılan çalışmalar, hiçbir modelin orta ve yüksek enerjideki bir reaksiyonda yüksekçe uyarılmış (highly excited) nükleer sistemlerin bozunma, oluşum ve gelişiminin yeterli tarifini tek başına vermediğini gösterir. Bu da modellerdeki çok çeşitlilik ve çalışılan olayların karmaşık karakterini yansıtır. Reaksiyonun seçilen bazı özelliklerini tanımlayan çeşitli yaklaşımları geliştirmek problemi çözmek için en uygun yol gözükmektedir. Buna göre her bir teorik modelin sonuçları ile deneysel sonuçlar sistematik olarak karşılaştırılmalıdır. İstatistiksel çok

(16)

9 katlı parçalanma modeli, istatistiksel dengedeki bölünmenin olasılıkları hakkında tahminlerde bulunma amacındadır.

Günümüzde genellikle Copenhagen Modeli olarak adlandırılan SMM (İstatistiksel Çok Katlı Parçalanma Modeli), Bondorf ve ark. (1985), Botvina ve ark. (1985), Mishustin (1985), Barz ve ark. (1986), Botvina ve ark. (1986), Botvina ve ark. (1987), Sneppen (1987), Sneppen ve Donangelo (1989) nun kaynaklarında tam olarak tasvir edilmiştir. Parçacıkların kanonik, mikrokanonik ve makrokanonik toplulukları için istatistik modelin genel formülasyonu yapılmıştır. Burada şekillenim uzayının özellikleri de çalışılmıştır. Tek bozunma kanalları ve temsili dağılım (partisyon) örnekleri için sayısal çözümler gerçekleştirilmiştir. Nükleer madde içindeki sıvı-gaz faz geçişi ile parçalanmanın ilişkisi gösterilerek parçalanan sistemin termodinamik özellikleri çalışılmıştır. Reaksiyonun son aşamalarında Coulomb yayılması (Botvina ve ark. 1986) ve sıcak parçacıkların yeniden uyarılmaları (de- excitation) (Sneppen 1987) sayısal çözümle gerçekleştirilmiştir.

İstatistiksel çok katlı parçalanma modelinin ana düşüncesinde, yüksek uyarılma enerjilerinde çok büyük serbestlik dereceleri işleme katılıyor ve değişik bozunma kanallarının olasılığı işlemin detaylı dinamiklerinden ziyade, temelde istatistik ağırlıklar ile hesaplanıyor. Bu düşünce, çok uyarılmış hadronlar sisteminin ve nükleon yapılarının tam bir tasvirinin kolaylıkla yapılmasını olası hale getiriyor. Böylece nükleer sistemlerin kendine özgü pek çok özelliğini uygulamada basit hale getirmek için geniş imkan veriyor. Fakat bu basitleştirmenin bedeli istatistik denge ağırlıdır.

İstatistiksel parçalanma modelleri, sonlu nükleer sistemler için uygundur ve J. Randrup ve arkadaşları (Fai ve Randrup 1983, Lopez ve Randrup 1990) ve D.H.E. Gross ve arkadaşları (Gross 1984, Zhang ve ark. 1987, Gross ve Massmann 1987, Gross 1990) tarafından da geliştirilmiştir. Modelin böyle versiyonları; sayısal hesaplama metotları, bireysel parçacıkların tanımı ve istatistiksel topluluğun seçiminde farklılık gösterir. Yine de istatistik modeller farklılıklardan daha çok ortak özelliklere sahiptirler.

2.1. Nükleer Çok Katlı Parçalanmanın Fiziksel Anlatımı

Nükleer parçacıkların oluşum süreci çeşitli aşamalara ayrılabilir. a.Orta derecede uyarılmış nükleer sistemin oluşumu

(17)

10 c.Sıcak birincil parçacıkların yeniden uyarılması

İstatistiksel çok katlı parçalanma modeli ağır iyon çarpışmaları sonucunda ya da çekirdeğin yüksek enerjili hafif parçacıklarla bombardıman edilmesi sonucunda bir çekirdeğin parçalanmasını en iyi şekilde açıklayan bir modeldir. İki ağır iyon orta enerjilerde çarpıştığında ya da bir ağır iyon yüksek enerjili bir hadron ile uyarıldığında, sıcak ve sıkışmış bir nükleer madde oluşur. Daha sonra bu madde basınç nedeniyle dışarıya doğru genişleme sürecine girer. Bazı dinamik süreçlerin sonucu olarak V hacimli, E0 uyarma enerjili, A0 nükleon sayılı ve toplam yükü Z0 olan uyarılmış nükleer

madde oluşur. Yüksek uyarma enerjisinin neden olduğu yüksek basınç yüzünden ve muhtemelen sıkışma yüzünden, nükleer madde genişler ve soğur. Bu genişleme süreci içerisinde nükleon parçacık yoğunluğundaki dalgalanmaların sonucu olarak nükleonlar gaz fazından sıvı fazına (droplets-damlalar) dönüşür (hot fragments). İrili ufaklı bu nükleer damlacıklar, p, n, d, t, 3He ve α gibi parçacıkları yayınlayarak (buharlaşarak) soğur ve nükleer parçacıklar ortaya çıkarlar (cold fragments). Hesaplamalara göre (Ravenhall ve ark. 1983), ρ < ρ0/2 de nükleonlarla sarılmış damlacıkların fazı

gerçekleşirken, ρ0/2 < ρ < ρ0 da gaz (bubble-kabarcık) faz oluşur. İç basınç yeterince

büyük değilse sistem çatlama (cracking) noktasına ulaşamaz ve biraz genişledikten sonra tekrar bir kabarcık oluşturacak şekilde sıkışır. Sistem, salınımlar yaparak uyarılma enerjisini salar ve buharlaşır ya da fisyona uğrar. Bu yeterince uzun yaşam süreli duruma bileşik çekirdek (compound nucleus) denir. Standart bileşik çekirdek durumu sadece düşük uyarma enerjilerde geçerlidir. Çünkü bu durumda hafif parçacıkların buharlaşması ve fisyon kanalları baskındır. Bununla birlikte bu durum, çekirdek hızlı bir biçimde çok sayıda parçacıklara bozunduğundan yüksek uyarma enerjilerinde (

nükleon /

MeV 3 2

E*  ) uygulanabilir değildir. Birçok deneyde de (Botvina ve ark. 1995, D’Agistino ve ark. 1996, Scharenberg ve ark. 2001, Pienkowski ve ark. 2002, Bellaize ve ark. 2002, Avdeyev ve ark. 1998, Avdeyev ve ark. 2002, Botvina ve ark. 2006) görüldüğü gibi dengedeki bir kaynak bu durumda da oluşabilir. İstatistik modeller genelde parçacık oluşumunu tanımlamada oldukça yeterlidir.

Genişleme süresi olarak nitelendirilen ara sistemin parçalanmasına kadar geçen süre başlangıç şartlarına kuvvetli bir şekilde bağlıdır. Başlangıçta hızlı bir genişlemeye neden olan sıkışma durumunda, bu süre 50 fm/c civarındayken; genişleme normal nükleer yoğunluktan başladığında bu süre hadron-çekirdek veya yüzeysel ağır iyon

(18)

11 reaksiyonları için birkaç 100 fm/c kadar uzun olabilir (hadron-çekirdek, merkezcil olmayan çekirdek- çekirdek çarpışmaları sonucunda).

Şiddetli enerji, yük ve kütle değişimleri genişleme sırasında sistemin farklı kısımları arasında gerçekleşir. Bu nedenle, ayrışmadan hemen önce en azından parçal (partial) bir termodinamik denge kurulduğunu kabul edebiliriz. Parçacık oluşum süreci kararsız bir ortamda gerçekleşir, bu nedenle kargaşalı bir karakterdedir. Olaydan olaya parçacık bileşiminde büyük değişiklikler beklenebilir. Bu nedenle, tek bir olaydaki çeşitli tipteki parçacıklar üzerinde kimyasal bir denge göz önüne alınmaz. Kimyasal denge yalnızca her bir parçacık türünün ortalama çarpanı (çok katlılık, ‘‘multiplicity’’) ile ilgili duruma karşılık gelecektir.

Nükleer damlacıkların yüzeyleri arasındaki uzaklık nükleer kuvvetlerin menziline ulaştığında (2-3 fm) ayrışmanın olduğu kabul edilir. Daha sonra damlacıklar arasındaki kuvvetli etkileşmeler kaybolur ve birincil (primary) parçacıklar oluşur. Bu, donma (freeze-out) geçişi ρ0/2 ile ρ0/10 yoğunluk değerleri aralığında oluşur. Burada

ρ0~0.15 fm-3 dengedeki çekirdek yoğunluğudur. Donmadan sonra, uzun menzilli

Coulomb kuvvetinin etkisi altında birincil parçacıklar meydana gelir ve parçacık yayarak ya da ikinci bir bozunma ile uyarılmışlıklarını kaybederler.

Açık bozunma kanallarının sayısı, 2-8 MeV/nükleon uyarılma enerjisi aralığında çok fazladır. Bu durumda istatistiksel yaklaşımları kullanmak, parçacıkların son durumlarını tanımlamak için daha uygun olur. İstatistiksel yaklaşımda tüm olası son durumlar seçilir ve bağıl olasılıkları hesaplanırken, dinamik modellerde sistem oluşumunun son durumları verilen başlangıç şartlarından bulunur. İstatistiksel fizik kurallarına uygun olarak, her bir bozunma kanalının olma olasılığı onun istatistiksel ağırlık fonksiyonu ile verilir. Bu durumda geriye kalan iş, bütün kanallar üzerinden toplam enerji, kütle numarası ve yük korunumu göz önüne alınarak, bu ağırlık fonksiyonunun hesaplanmasıdır. Başlangıçtan son duruma geçişi tanımlayan matris elemanlarındaki farklılık bu yaklaşımda ihmal edilir. Açık kanalların sayısı çok büyük olduğu zaman, bu yaklaşım iyi bir yaklaşımdır. Çünkü istatistiksel ağırlıklar birçok büyüklük mertebesinde kanaldan kanala değişir.

Yukarıda tanımlanan ara sistemin ayrışması senaryosu, sonuç olarak şu kabulleri içerir:

1) Kuvvetli etkileşmelerin etkin olduğu bir ρb yoğunluğundan genişleme ve parçalanma

(19)

12 2) Sistemin termodinamik karakterlerini yansıtan sıcaklık T ve entropi S gibi fiziksel

büyüklüklerin tanımlanması için gerekli olan bir termodinamik denge oluşmalıdır. 3) Farklı bozunma kanallarının olasılıklarının istatistiksel bir dağılımı olmalıdır.

2.2. Bozunma Durumlarının Sınıflandırılması

2.2.1.Bozunma Şekillenimi

Bozunma şekillenimi ilk olarak J. Randrup ve S. E. Koonin (1981) tarafından tanımlanmış olup bu gösterimlerin ışığında son durumları, şekillenimler (konfigürasyonlar), olaylar ve dağılımlar olarak gruplandıracağız. Bu türlerin herhangi bir elemanı için kanal genel terimi kullanılabilecektir. Bozunmada sistemin durumunu karakterize eden değişkenlerin en tam bir seti (complete set) bütün parçacıkların kütle merkezlerinin koordinatları, açısal momentumu si, uyarma enerjisi εi, momentumu Pi

 , yükleri Zi ve kütleleri Ai’yi içerir. Bu değişkenlerle karakterize edilen bu duruma F ile

gösterilen bir bozunma şekillenimi (break-up configuration) denir. F ile gösterilir.

A ,Z ,P,ε ,s ,r,1 M

:

F i ii iii (2.1)

Burada, M nükleon içeren parçacıkların toplam sayısıdır. Parçacık yük ve kütleleri baryon ve elektrik yük korunumu şartıyla sınırlandırılır.

0 M 1 i i F A A A 

  ve 0 M 1 i i F Z Z Z 

  (2.2)

Sanki-klasik (quasiclassical) yaklaşımda, F şekilleniminin toplam enerjisi

F M 1 i i i 2 i i 2 i durum taban i F ε U 2I s 2m P E E           

 (2.3)

olarak ifade edilir. Burada parantez içindeki terimler sırasıyla, parçacığın taban durum, öteleme, dönme ve iç uyarma enerjileridir. Burada mi öteleme hareketi yapan i.

parçacığın etkin kütlesidir. mi= mNAi olarak alınır. MN=938 MeV durgun nükleon

kütlesidir. (2.3) denklemindeki son terim, parçacık uyarma enerjisidir ve bu enerji genel formda UFC Coulomb ile UFN nükleer etkileşmelerin toplamı olarak ifade edilebilir.

(20)

13 Daha öncede ifade edildiği gibi kuvvetli (nükleer) etkileşmeler ayrışma süreci sonunda sona erer. Bu tanımlarının neticesinde parçacıklar bozunma konfigürasyonunda üst üste gelmezler. Bu durumu sert küre potansiyeli olarak tanımlayabiliriz:

                  j i j i j i j i N F R R r r 0, R R r r , U   (2.4)

Burada Ri = r0 A1/3 (r0 = 1.17fm) i. parçacığın yarıçapıdır. Parçacıkların küre şeklinde

oldukları varsayılır. Gerçekçi bir yöntemle parçacıkların artık etkileşimlerini dikkate alan yaklaşımlar J. Randrup ve S. E. Koonin tarafından (1987) yılında yapılmıştır (Randrup ve Koonin 1987, Lopez ve Randrup 1989, Lopez ve Randrup 1990). Uzun menzilli Coulomb etkileşimi parçacıkların ayrışması aşamasında ve sonraki aşamalarda parçacıkların yayılmasına sebep olur. Aşağıda gösterildiği gibi Wigner Seitz yaklaşımında toplam Coulomb enerjisi şu şekilde ifade edilebilir:

   M 1 i C i C 0 C F E (V) E (V) E ve R e Z 5 3 (V) E 2 2 0 C 0  (2.5)

olarak ifade edilir. Buradaki E , ZC0 0e yüküyle kararlı olarak yüklenmiş kürenin

Coulomb enerjisidir ve R = (3V/4π)1/3 bozunmaya tabi olan sistemin yarıçapıdır. Sistemin toplam uyarma enerjisi E , A0 0 nükleonlarını ve Z0 protonlarını içeren bileşik

sistemin Etaban0 durum taban durum enerjisine göre ölçülür. Bu durumda parçalanmadaki enerji korunumu ifadesi;

0 durum taban Z , A 0 F E E E E 0 0     (2.6)

olarak yazılabilir. Burada sistemin E0 toplam enerjisi ve E uyarılma enerjisi sabitlenir. 0 Nükleon başına uyarma enerjisi genellikle ε* =E /A0 0 olarak ifade edilmektedir.

Denklem (2.2) şartlarına ek olarak en az iki küresel sabit daha vardır: Parçacıkların P0

toplam momentumları ve J0 toplam açısal momentumlarının korunumu da göz önüne alınır. Parçacıkların momentumlarının toplamı,

(21)

14

   M 1 i 0 i F P P P   (2.7)

şartına uymaktadır ve bileşik sistemin durgun referans sisteminde toplam momentumu 0

P = 0’dır.

2.2.2.Parçalanma Olayı

Parçalanma olayında yukarıda tanımlanan değişkenler seti (2.1), (2.2), (2.6) ve (2.7) denklem sınırlamalarıyla genelde fazlalık teşkil eder. Yalnızca asimptotik karakterler deneyle gözlenebilir olduğundan son durumların böyle detaylı bir tanımı gerekli değildir. Bu nedenle, parçacık kütleleri, yükleri ve momentumlarıyla, bozunmadaki sistemi karakterize eden değişken sayısını bir yerde azaltmak ya da kesmek gerekir. Üstelik termal denge kabulü sayesinde, parçacık momentumu diğer değişkenler setine dâhil edilmeyebilir. Sistem termal dengeye ulaştığı zaman, belli bir T sıcaklığı alınır ve bu sıcaklık değeri için bütün girilebilir durumları üzerinden sistemin bölüşüm fonksiyonu belirlenir. Bu sıcaklıkta, aynı zamanda parçacıkların denge momentum dağılımları (Maxwellian) da belirlenir. Bu durum göz önüne alınarak, Monte Carlo metodu ile son durumdaki bütün parçacıkların momentumlarını seçmek mümkündür. Böylece bir olay veya bir yıldız elde edilebilir.

2.2.3.Parçalanma Dağılımı

Birincil parçacıkların (prefragments) sadece kütle ve yüklerini içermesi son durumların en kaba sınıflandırılmasıdır. A kütle numaralı ve Z yüklü bir parçacık (A,Z) olarak ifade edilecektir. Aynı türden birkaç tane bulunabilen bütün parçacıkları tek saymak yerine, her türün çarpanlarını (multiplicity) kullanmak daha uygundur. A kütle numaralı ve Z yüklü parçacıkların sayısı (çarpanı) NAZ ile gösterilir. 0, 1, 2, 3, 4, …

değerlerini alabilir. Bütün son durumlar, parçacık çarpanlarının setine göre sınıflandırılabilirler. Değişkenlerin böyle bir kısaltılışı f ile gösterilecek ve buna ayrışma dağılımı (break-up partition) denilecektir.

(22)

15 Bu set, A0 elemanlı satırları ve Z0+1 elemanlı sütunları olan bir matristir. Satır ve sütun

elemanları A ve Z’ye göre düzenlenir. Sistemin toplam kütle ve yükü üzerinde (2.2) sınırlamasını sağlayan bütün f dağılımları mümkündür. Parçacık çarpanları NAZ

cinsinden bu sınırlamalar

 Z) (A, 0 AZA A N ve

 Z) (A, 0 AZZ Z N (2.9)

olarak yazılabilir. Burada toplam, f dağılımına ait bütün parçacıklar üzerinden alınır. Dolayısıyla, f kanalındaki toplam parçacık sayısı

 Z) (A, AZ f N M (2.10) ifade edilir.

Ayrılma durumlarının daha kaba sınıflandırması (denklem (2.8)), enerjinin daha kaba bir temsilini getirir. Yani denklem (2.3) yerine, denge istatistik dağılımı kullanılarak bulunan öteleme, dönme ve iç enerji ortalamaları ile koordinatlar üzerinden ortalaması alınan Coulomb enerjisi kullanılır. Bu nedenle, bir dağılımın toplam enerjisi sistemin hacim ve sıcaklığının bir fonksiyonuna dönüşür.

(V) E N V) (T, E V) (T, E V) (T, E C0 Z) (A, AZ AZ ö f f  

 (2.11)

Burada, Eöf(T,V) öteleme hareketi enerjisi ve EAZ(T,V) tek tek bütün parçacıkların iç ve Coulomb enerjisini de içine alan ortalama enerjidir. Son terim ise denklem (2.5) deki gibidir.

2.3.İstatistiksel Mikrokanonik Topluluk

İstatistiksel çok katlı parçalanma hesaplamalarında istatistik model çerçevesinde, şekillenimler, olaylar veya dağılımlar (partition) olarak sınıflandırılabilen bozunma kanallarını kullanacağız. İstatistik bir toplulukla, bozunan bir sistemin, momentum, enerji, yük ve kütlesi üzerindeki sınırlamaları sağlayan ve f istatistik ağırlıklarıyla

(23)

16 karakterize edilen bütün {f} kanallarının sınırlı ya da tam seti ifade edilebilir. Bütün ağırlıklar bilinerek, bütün fiziksel niceliklerin ortalama topluluk değerleri hesaplanabilir. Bu yaklaşımda bir Q fiziksel büyüklüğünün, bir f kanalındaki beklenen değeri Qf ile verilir ve {f} topluluğu üzerinden alınan ortalama değeri ise

   

     f f f Qf f Q (2.12)

ile verilir. Burada, toplam topluluğun tüm elemanları üzerinden alınır. Örnek olarak, verilen bir (A,Z) türünde parçacıklar için ortalama çarpan ve çarpan dağılımlarına karşılık gelen dispersiyon (sapma) bağıntısı

   

     f f f AZ f AZ ) (N N ve σAZ  NAZ2 NAZ2 (2.13)

olarak hesaplanır. Q niceliği parçacıklara göre toplanabilir özelliğe sahipse

(A,Z) AZ AZ

f Q N

Q ve ortalama değeri bütün parçacıklar üzerinden toplam alınarak basitçe bulunur:   

  Z) (A, AZ AZ N Q Q . (2.14)

A nükleon sayısıyla verilen bütün parçacıkların çarpanı

  A 0 Z AZ A N N ’dir. (proton

için Zp=Ap=1, Z≤A olan herhangi bir durum için) A kütle numaralı parçacıkların

ortalama çarpanı ve dispersiyonu

      A 0 Z AZ N A N ve σA  N2ANA2 (2.15)

(24)

17

    A 0 Z A AZ A N N Z A Z ve ZA  Z2AZA2 (2.16)

ile verilir. Burada ZA, (A,Z) parçacığının yüküdür.

Sistemin tüm mikroskopik durumlarının yük, kütle (baryon sayısı), açısal momentum, momentum ve enerji korunum kanunlarına sıkı biçimde uyduğu topluluğa mikrokanonik topluluk denir. Bütün durumların eşit derecede olası olduğu kabul edilir. (2.1) denkleminde tanımlanan F değişkenler setine göre ayrışma konfigürasyonlarının (şekillenimlerinin) sınıflandırılması bu topluluğa karşılık gelir.

Parçacıkların uyarma enerjileri, momentumları ve koordinatlarıyla ilgilenilmiyorsa, böyle bütün değişkenler üzerinden bir toplam alınabilir. Sonra parçacık çarpanlarının f seti ile (denklem (2.8)) ayrışma kanallarını ifade eden dağılımlara ulaşılır. Bu durumda verilen bir dağılıma neden olan tüm mikroskopik durumlar üzerinden (2.6) enerji korunum denkleminin ortalaması alınır. Sonuç olarak, bir f dağılımıyla ilgili yalnızca ortalama enerjiyi sınırlayan denklem

0 ) , (T V E E f f f   (2.17)

elde edilir. Burada denklemin sol tarafı (2.11) ile verilmiştir. Bu ifade bir f dağılımını ifade eden Tf denge sıcaklığını verir. Verilen E0 ve V değerleri için, Tf ayrışma

sıcaklığı, oluşan dağılımların parçacık çarpanlarının , setinin fonksiyoneline dönüşür. Dağılımların sıcaklıkları üzerinde hiçbir kısıtlama yoktur.

Sistemin hacim ve ortalama enerjisinin sabit olduğu şartlar altında, verilen bir ayrışma dağılımının istatistiksel ağırlığı (bu duruma neden olan mikroskopik durumların sayısı) dağılımın f expSf entropisi ile belirlenir. Verilen bir dağılım için normalize edilmiş olasılık,

  f f f mikro f S E V A Z ve S E V A Z W 1exp ( 0, , 0, 0) exp ( 0, , 0, 0) (2.18)

ile ifade edilir. Burada  normalizasyon sabitidir. Burada bütün parçacıkların toplam kütle ve yükünün denklem (2.9) ile sabitlendiği kabul edilir. Böyle sınırlamalar parçacık çarpanlarının çok büyük olmadığı sonlu nükleer sistemler için çok önemlidir. Yukarıda

(25)

18 tanımlanan yaklaşım, verilen bir dağılım dikkate alındığın kanonik yaklaşıma uyar. Fakat, bundan sonra mikrokanonik olarak isimlendirilecektir. Çünkü mikroskopik durumların toplam parçacık enerjisi ortalaması dağılımlar üzerinden değil de her bir dağılım için sabit alınıyor.

2.4. Parçalanan Bir Sistemin Serbest Enerjisi

Bu bölümde, termal dengedeki ve farklı türdeki parçaları içeren bir sistemin Ff(T,V) serbest enerjisine olan temel katkılarını inceleyeceğiz.

2.4.1. Serbest Enerjinin Ayrışması

Bir f dağılımının Ff serbest enerjisi biliniyorsa, entropi ve enerjisi, bilinen

termodinamik formüllerden hesaplama yapılabilir.

} N { , V f f AZ T F S           ve Ef = Ff + TSf (2.19)

Serbest enerji aşağıdaki denklem ile ifade edilir.

f

f TlnZ

F  (2.20)

Burada verilen bir f dağılımı için istatistiksel toplam,

         } , p , r { f f T E exp ) V , T ( Z (2.21)

olarak ifade edilir.

Burada Ef denklem (2.3) de verilmiştir. Toplam, f dağılımını oluşturan

parçacıkların uyarılma enerjileri, momentumları ve tüm koordinatları üzerinden alınmaktadır. (2.3) denkleminde verilen Ef ayrışma enerjisi bu özelliğe karşılık gelir.

(26)

19

   ) Z , A ( C 0 AZ AZ öt f f(T,V) F (T,V) F (T,V)N E (V) F (2.22)

şeklinde yazılabilir. İlk terim parçacıkların öteleme hareketini gösterir. İkinci terim, parçacıkların Coulomb enerjisi ve iç uyarma enerjilerinden gelen katkıları ifade eder. Son terim ise, homojen olarak V hacmine dağılan toplam yükün Coulomb enerjisidir.

Sıcak çekirdek ortamında bileşik çekirdek parçacıkları için FAZ’nin direkt olarak

hesaplanması çok karışıktır. Bu problemin pek çok araştırmacı tarafından ele alınmasına rağmen hala açık olamayan araştırılacak sorular vardır. Standart SMM yaklaşımı, istatistiksel toplamın direkt olarak hesaplanmasını gerektirmez. Hafif parçacıklar haricinde tüm parçacıklar nükleer maddenin damlaları olarak kabul edilir. Taban durumdaki çekirdeğin tersine, böyle damlacıklar sıfırdan farklı sıcaklıklarda ve nükleon ve parçacıklarla çevrilidir. Böyle damlaların normal nükleer yoğunluğa (r0 1.17fm) karşılık gelen RAZ r0A1/3 yarıçaplı küresel bir şekilde olduğu kabul edilir. Bu yaklaşıma, dönme ve titreşim serbestlik dereceleri kadar parçacıkların şekil ve yoğunluklarındaki değişimi tanımlayan serbestlik dereceleri de dahil edilebilir.

A>4 olan ağır parçacıklar sıvı damlacıkları olarak düşünülür. Bir (A,Z) parçacığının serbest enerjisi FAZ,

Coulomb AZ Simetri AZ Yüzey AZ Bulk AZ AZ F F F F F     (2.23)

şeklinde yazılabilir. Buradaki terimler sırasıyla, bulk (hacim), yüzey, simetri ve Coulomb enerjileridir.

2.4.2. Parçacıkların Öteleme Hareketi

Genel olarak, parçacıkların öteleme hareketi, termal (kaotik) bileşen ve ortak (kolektif) akı olarak ayrılabilir. i. parçacığın hızı her bir uzaysal r noktasında

) r ( ) r ( ) r ( t a i i         (2.24)

olarak ifade edilebilir. Burada t termal bileşen ve a akı bileşenini ifade eder. Tanıma göre, her tür parçacık için topluluk ortalamasında termal hız <ti(r)=0> sıfırdır. Diğer

(27)

20 taraftan akı hızı a(r)parçacık türüne bağlı değildir ve tamamen yayılan maddenin dinamiği ile belirlenir.

Termal dengede, parçacık hızları yerel (local) Maxwell dağılımına göre dağılırlar. Geçiş hareketinin yarı klasik karakterini kabul ederek, parçacıkların konum ve momentumları üzerinden toplamı alınarak bozunumuna katkıları hesaplanabilir. Bu hesaplamada, sistemin pek çok farklı parçacığa ayrıldığı ve her bir özel türdeki parçacık sayısının genelde çok olmadığı ( , =0,1,2,3) gerçeği doğrulanan parçacıklar Bozaltmann parçacıkları olarak ele alınır. Bu demektir ki , /V kısmi yoğunlukları küçüktür ve bundan sebeple dejenerasyon etkileri önemli bir rol oynamaz. Yine de, akılda bulundurulmalıdır ki sistem özdeş parçacıklar bulundurulabilir. Faz uzayının iki kez hesaba alınmasının önlenmesi için istatistik fizikte iyi bilinen ifade yenilebilir. Bunun için elde edilen sonuç özdeş parçacıkların olası permütasyonları sayısına, yani

, !’e bölünür.

Bir f dağılımındaki parçacıkların öteleme hareketi ile ilgili serbest enerji için aşağıdaki ifade kullanılır.

         ) , ( 2 / 3 0 3 2 / 3 3 ) ln( !) ln( ) ln( ) , ( Z A T f AZ T f AZ AZ ö f A V T N A V g N T V T F (2.25) Burada T (2/mNT)1/2 nükleon termal dalga boyudur. Ortak kütle merkezinin konumu ve toplam parçacık momentumu üzerindeki sınırlamalar dikkate alınır. Bu, M=1 ve NA0Z0  olduğunda bileşik çekirdek için termal hareket katkısını 1 yok eder. Bu durumda yalnızca onun iç enerjisi istatistik toplama katkıda bulunur. Denklem (2.25) tam bir termodinamik limittedir ve M → ∞ da bir tür parçacık durumunda Boltzmann gazının serbest enerjisine dönüşür.

Denklem (2.25) serbest hacim Vf terimini içerir. Bu terim parçacıkların kuvvetli

etkileşimi ve sonlu ölçüleri nedeniyle gerçek V hacminden farklıdır. 1. prensipten Vf’yi

hesaplamak zordur. Bu nedenle Vf, 1 mertebesinde olduğu düşünülen boyutsuz χ

parametresi cinsinden

(28)

21 ile ifade edilir. V0 normal çekirdek yoğunluğunda sistemin hacmidir. Bir f

dağılımındaki parçacıkların öteleme hareketiyle ilgili ortalama enerji

akı termal f öt f E (T) E E   (2.27)

şeklinde yazılabilir. Burada birinci terim termal bileşenden gelir ve T ) 1 M ( 2 3 Etermalf   (2.28)

ile ifade edilip parçacık oluşumundan bağımsızdır. Yalnızca T sıcaklığı ve M toplam çarpanla orantılıdır. Büyük M limitinde, tek bir parçacığın ortalama enerjisi bu nedenle (3/2)T dir ve parçacık kütlesinden bağımsızdır.

Akı hızı akı(r)(r/R)0 ifadesine denktir. (2.27) denkleminin ikinci terimi toplam akı enerjisi,

2 0 0 N akı m A 10 3 E   (2.29) A m

mAN kütleli bir parçacığın ortalama akı enerjisi A 02 akı

m 10

3

E   ifadesidir ve parçacık kütle numarası A ile orantılıdır. (2.29) ifadesi sistemin toplam kütle numarası üzerindeki (2.2) sınırlamasını kullanarak ve bütün parçacıklar için katkıları toplayarak elde edilir. A bağımlılıklarındaki farklılık, parçacıkların geçiş enerjilerinin akı ve termal bileşenlerini ayırmak için kullanılabilir.

2.4.3. Bulk Serbest Enerjisi

Bir parçacığın taban durum ve termal enerjisinin toplamı, bulk serbest enerjisini verir. İç parçacık yoğunluğu ρ0 sabit olduğu için, A kütle numaralı bir parçacığın bulk

enerjisi T=0 da –W0A dır. Burada, W0=-16 MeV sonsuz nükleer maddenin bağlanma

enerjisidir. Termal enerji çekirdek seviye yoğunluğu için Bethe (1937) formülü kullanılarak Fermi gaz modeli ile hesaplanabilir.

(29)

22 ) aE 2 exp( a E 12 ) E ( 5/4 1/4 2 / 1 A    (2.30)

Burada a seviye yoğunluk parametresidir, Fermi yüzeyindeki tek parçacık seviye yoğunluğu a

6 12

’dır. İç istatistik toplam, exp(-E/T) Gibbs çarpanı ile bu ifadenin integralinin alınmasıyla elde edilir. Bu durumda düşük sıcaklıklarda,

A T

W T

FAZbulk( )( 0  2/0) (2.31)

ifadesi geçerlidir. Burada, 0 A/a’dır. İdeal bir Fermi gazı için 0 4Ef /2 olup, Ef Fermi enerjisidir. Normal nükleer madde yoğunluğunda, Ef =40 MeV ve  =16 0 MeV’dir. Az uyarılmış çekirdek için  ’ın deneysel değeri 2 çarpanı kadar küçüktür ve 0 kütle numarasına önemli derecede bağlıdır. Bu davranış sonlu ölçü ve kabuk etkileriyle açıklanabilir (Bohr ve Mottelson 1969). Termal denge şartı altında  ≈16 MeV’dir. 0

Denklem (2.31) ile verilen ifade 20 MeV altındaki sıcaklıklarda daha gerçekçidir. Sonlu çekirdekteki bağıl olarak uzun ömürlü durumların yoğunluğu 5 MeV/n’den daha düşük uyarma enerjilerinde (2.30) Fermi gaz formülü ile incelenebilir. Daha yüksek uyarma enerjisinde gerçek seviye yoğunluğu maksimum değerine ulaşır ve daha sonra azalır (Mustafa ve ark. 1992). Koonin ve Randrup (1987) tarafından önerildiği gibi, Fermi gazı seviye yoğunluğu exp(-E/T) üsteli ile azalacak şekilde tanımlanarak ele alınır. Bu düzeltmeden sonra, bulk termal enerjisi yüksek sıcaklıklarda lim T02/0 limit değerine yönelir. Teorik tahminler oldukça belirsizdir. Örneğin, Mustafa ve ark.’ın (1992) hesaplamaları, A=40olan bir çekirdek için model kabullerine bağlı olarak 6 MeV ile 15 MeV arasında bir ∈∗ değerleri verir. Bu 7-11 MeV aralığındaki sıcaklıklara karşılık gelir. Serbest değişkenlerin sayısını azaltmak için ∈ değişkeninin bütün olası düzeltmeleri nitelendiren düşük sıcaklık ifadesi kullanılır.

Bir parçacıktaki proton ve nötron sayısı arasındaki farklılığa karşılık gelen simetri enerjisini genel Bethe-Weizsaecker denklemi olarak alınır.

(2.32) A Z N E FAZSimetriAZSimetri(  )2/

(30)

23 Burada ‘dir.

Simetri enerjisi hacim enerjisinin bir kısmıdır. Z ≈ A / 2 olan ara kütleli çekirdek durumunda daha küçüktür. ‘nin sıcaklığına bağlılığı ihmal edilir.

2.4.4. Yüzey Serbest Enerjisi

Bir (A,Z) parçacığının yüzey serbest enerjisi, (T)yüzey gerilimi ile belirlenir ve 3 / 2 2 AZ yüzey AZ (T) 4 R (T) (T)A F     (2.33)

ile ifade edilir. Burada (0)0 18MeV Bethe-Weizsaecker formülündeki yüzey katsayısıdır. (T)’nin hesaplanması için pek çok çalışma yapılmıştır (Stocker ve Burzlaff 1973, Ravenhall ve ark. 1983, Suraud 1987, Müller ve Dreizler 1994). Bütün hesaplamalar yüzey geriliminin sıcaklık artarken azaldığını ve Tc kritik sıcaklığında sıfır

olduğunu göstermiştir. Düşük sıcaklıkta, sıcaklığa bağlı (T) katkısı T2 ile orantılıdır. Yüksek sıcaklıkta yüzey geriliminin davranışı, nükleer madde içindeki sıvı-gaz faz geçişinden belirlenir. T=Tc kritik nokta sıcaklığında sıvı ve gaz faz arasında hiçbir fark

yoktur ve (T)=0’dır. (T)için Bondorf ve ark. (1983) ve Ravenhall ve ark. (1983) tarafından kullanılan ifade,

 

4 / 5 2 2 c 2 2 c 0 2 0 T T T T ) T ( r 4 T                (2.34)

ile verilir. Bu ifade düşük sıcaklıklarda iyi sonuçlar vermektedir.

Yüzey geriliminin azalmasıyla sıcak çekirdek içinde fisyon ve parçalanma olasılığı artar. (2.19) formülü kullanılarak,

3 / 2 yüzey AZ A dT ) T ( d T ) T ( ) T ( E           (2.35)

elde edilen ifadeyle parçacık yüzey enerjisi bulunabilir. Bu formülde (2.34) ifadesi yerine yazılırsa, T’nin artışı ile yüzey enersinin (serbest enerjinin tersine) ilk olarak

MeV

25 

(31)

24 artarak maksimuma ulaştığı ve sonra azalarak T=Tc’de sıfır olduğu görülür. Bu ifade

yalnızca termodinamik denge altında uygulanabilir. Soğuk parçalanma (cold fragmentation) durumuna uyarlamak için, tüm serbestlik dereceleri dikkate alındığında ∈→ ∞ ve → ∞ alınmalıdır.

2.4.5. Parçalanan Bir Sistemin Coulomb Enerjisi

Coulomb enerjisini hesaplamak için en basit yol, yoğun madde teorisinde başarılı olarak uygulanan Wigner-Seitz yaklaşımıdır. Çok parçacığa uyarılmış bir sistemin Coulomb enerjisi, ayrışma hacminde parçacıkların konumları rastgele değiştiği için dağılımdan dağılıma farklılık gösterir. İlgilenilen sistem elektriksel olarak nötr olmadığı için, katıhal fiziğinde genel olarak dikkate alınan sistemlerden farklıdır. Bu sebeple, ilk olarak, toplam Coulomb enerjisinden, homojen yük dağılımı varsayılarak hesaplanan ve toplam hacimdeki toplam Z0e yükünün oluşturduğu Coulomb enerjisi

katkısı E çıkarılır. Bu, - ZC0 0e/V yük yoğunluklu bir negatif ‘arka plan’ (background)

tanımlanarak yorumlanabilir. Yük yapılanmasını içeren geriye kalan enerjiyi hesaplamak için standart gösterim kullanılabilir. Bu yaklaşımda tüm sistem, her birinin merkezinde bir parçacık bulunan hücrelere ayrılabilir. Hücreler üst üste binebilir. Hücre yarıçapı açıkça, negatif ‘arka plan yükü’ yoğunluğu ve parçacık yüküyle belirlenir. Wigner-Seitz yaklaşımında, hücreler arasındaki etkileşim ihmal edilir. O zaman, oluşan parçacıkların enerjisi tek tek hücrelerin Coulomb enerjilerinin toplamıdır.

  Z , A C AZ AZ C f N E E (2.36)

Böylece, f dağılımındaki toplam Coulomb enerjisi (2.5) formülü ile hesaplanabilir. Bir parçacık içindeki yük yoğunluk dağılımına basamak fonksiyonu ile yaklaşılırsa, tek bir hücrenin Coulomb enerjisi

          C AZ AZ 2 2 C AZ R 1 R 1 e Z 5 3 E (2.37) ifadesi ile hesaplanabilir. (2.35) ve (2.37) ifadelerinin iki limit durumunda doğru davranışa sabit olduğuna dikkat edilmelidir. Nükleer maddenin tüm hacmi doldurduğundaki bir bileşik çekirdek durumunda, yani = , yok olur ve

(32)

25 sonuç Z0e yüküyle kararlı olarak yüklenmiş R yarıçaplı kürenin enerjisine gider. Diğer

taraftan, parçacıklar birbirinden iyice ayrıldıklarında (R, → ∞) (2.37) ifadesi bireysel parçacıkların toplam Coulomb enerjilerine yaklaşır. Wigner-Seitz yaklaşımı ile yapılan hesaplamalar, az sayıda parçacık içeren dağılımlarda bile iyi sonuçlar vermektedir.

2.5. Ayrışma Olayının Oluşturulması

Her bir ayrışma olayında her bir parçacık için kütle, yük, momentum koordinatları ve uyarma enerjisi gibi bilgilere sahip olunursa, birincil parçacıkların oluşumu belirlenebilir. Birincil parçacıklar daha küçük hacimde oluşurlar ve yüksek uyarma enerjisine sahiptirler. Bu nedenle, daha sonra enerjilerini kaybeder ve itici Coulomb potansiyelinin ve termal hareketin etkisiyle yayılırlar. Tek parçalanma olaylarını türetme yöntemi Monte Carlo metodu temelinde Botvina ve ark. (1986) tarafından önerilmiştir. Bu metotla, nükleer çok katlı parçalanma olayı, W(E ) uyarma 0 enerjisi, W(A0) kütlesi ve W(Z0 ) yükündeki bazı dağılımlarla karakterize edilir.

2.6.Ayrışma Durumundan Sonra Parçacıkların Yayılmaları ve Yeniden Uyarılmaları

İstatistiksel tanım, zamanı açıkça içermemesine rağmen birincil parçacıkların oluşum süreci ve ayrışma hacminde sistemin yayılma süresi exp~ R/Cs ~ 50-100 fm/c

civarında olmalıdır. Son ayrışma durumunun oluşumu daha uzun bir zaman ölçeği ile karakterize edilir. Bu aşamada parçacıklar karşılıklı Coulomb alanının etkisi altında hareket ederler. Sıcak parçacıkların yeniden uyarılmaları da bu aşamada gerçekleşir. Böyle süreçler, hafif parçacıkların artmasına ve parçacık enerjilerinin yeniden dağılımına neden olur. Özellikle birincil sıcak parçacıklar (primary hot fragments) ve bunların parçacık yayınlayarak dönüştüğü soğuk parçacıklar (secondary cold fragments) bu süreçlerin bir sonucudur.

Sıvı damlası yaklaşımı hafif parçacıklar için anlamsızdır. A≤4’den hafif ve ağır parçacıkları ayrı ele almak gerekir. 2H, 3H ve 3He uyarılmış durumda olmadıkları sürece, nükleonlarıyla birlikte, deneysel kütleleri mA,Z (Bağlanma enerjileri BA,Z),

(33)

26 temel parçacıklardır. Bu parçacıkların öteleme serbest enerjisi ve Coulomb enerjilerine katkıları (2.25) ve (2.36) genel formülleri kullanılarak hesaplanır.

2.7. Çekirdekte Sıvı Gaz Faz Geçişi

Termodinamikte heterojen bir karışımdan mekanik yolla ayrılabilen, kimyasal ve fiziksel bakımdan homojen maddeye faz denir. Her yerde aynı olan bir madde tek bir homojen faz oluşturur. Eğer sıvı bir cismin sıcaklığı, ısı verip artırılırsa, sıcaklık belli bir değere ulaştığında sıvı cisim gaz haline geçecektir. Sıvı cismin tamamı gaza dönüşene dek sıcaklık sabit kalacaktır. Bir fazdan başka bir faza dönüşüme ise faz geçişi denir. Faz geçişi sırasında iki fazın birlikteliği (coexistence) söz konusudur. Bir fazdan diğer faza tamamen geçiş olmadıkça sıcaklık sabit kalır. Bu şekilde, gizli ısı ve faz birlikteliğinin söz konusu olduğu geçiş tiplerine birinci derece faz geçişi denir. Faz geçişinin meydana geldiği sıcaklık seviyesi, olayın meydana geldiği basınca bağlıdır. Yani fazlar sıcaklık ve basınca bağlıdır. Birinci derece faz geçişlerinde öne çıkan nicelik gizli ısıdır. Bir maddenin sıcaklık ve basınca bağlı faz diyagramı çizilirse üç eğri görülür. Bunlar faz değişiminin ortaya çıktığı sıcaklık ve basınç değerlerine karşılık gelir. Eğrilerin arasındaki bölgelerde madde yalnızca tek bir fazda bulunur. Sıcaklık ve basınç değişmeleri eğrilerin üzerindeki noktalara ulaşmadıkça faz değişimi olmaz. Sıvı-buhar eğrisinin son noktası kritik noktayı gösterir. Bu noktanın üzerinde sıvı ve Sıvı-buhar birbirinden ayırt edilemez; yoğunlukları ve özgül entropileri eşittir. Üç eğrinin kesiştiği nokta, üç fazında dengede bulunduğu tek durumdur. Bu nokta bir tek basınç ve sıcaklıkta ortaya çıkar. Sıcaklık kritik noktanın da üzerine çıkarılırsa faz birlikteliği sona erer ve faz geçişinin sürekli hale geldiği ikinci derece faz geçişi meydana gelir. İkinci derece faz geçişleri sürekli faz geçişleri olarak da adlandırılır.

Klasik bir gazdaki moleküller arası etkileşimde söz konusu olan kuvvet ile nükleer maddedeki nükleon-nükleon kuvveti arasındaki benzerlik sebebiyle nükleer maddenin de sıvı-gaz faz geçişi tipinde bir geçiş gösterebileceği düşüncesi ortaya çıkmıştır. En düşük enerjili durumunda çekirdekler, yoğunluğu 0,17 nükleon/fm3 olan sıvı benzeri bir karakterdedir. Çekirdekleri ısıtmanın tek yolu onları başka çekirdek veya parçacıklarla çarpıştırmaktır. Bu çarpışmalar sonucu ulaşılan sıcaklıklar hayret verici düzeylerdedir. Çekirdekler birkaç MeV sıcaklığı ısıtılırsa bir miktar nükleer sıvı buharlaşır. Nükleonlar arasındaki etkileşimlerin genel şeklinden de yola çıkarak

(34)

27 biliyoruz ki, su gibi, çekirdekler de birinci derece faz geçişine uğrayabilir. Bu sıvı-gaz birlikteliğinin nükleer maddeye ait kritik noktada yok olması beklenebilir. Dolayısıyla çekirdekler için de buharlaşma gizli ısısından bahsedilebilir. Altın çekirdeği için gizli ısı hesaplamaları Bonnet (2010) tarafından yapılmıştır ve Xe+Sn çarpışmalarının analizleri devam etmektedir.

Bir çekirdeğin durumu sıcaklığa ve nükleonların yoğunluğuna bağlıdır. Homojen nükleer maddenin durum denklemi Van der Waals denklemine benzer. Her iki durumda da PVT diyagramında sıvı-gaz faz geçişine karşılık gelen bir bölge ortaya çıkar. Bu bölge kısa süreli olarak kararsız, homojen madde içerebilir. Klasik bir gazda bu olay kritik nokta boyunca soğutma ile aşılabilir. Nükleer maddede ise bu, kritik noktanın altındaki bir sıcaklıkta sıvı fazın ani bir genişlemesi ile meydana gelebilir. Tıpkı su gibi, nükleer maddenin kritik noktalarında da sıvı-gaz faz birlikteliğinin sona ereceği düşünülür. Fakat klasik yapıların aksine nükleer yapılarda basınç, sıcaklık ve yoğunluğu dikkatlice ayarlamak gibi bir seçenek yoktur. 10-23 saniyelik bir zaman dilimi içinde deneysel verilerin elde edilmesi söz konusudur. Basınç, sıcaklık ve yoğunluk değişkenlerini doğrudan ölçme yöntemi olmasa da izotopların bolluğu, uyarılan nükleer durumlar, nükleer çarpışma sonucu açığa çıkan ürünlerin spektrumu ve pionlar gibi parçacıkların açığa çıkardığı ürünlerden yola çıkarak bu değişkenlere ulaşılabilir. Homojen maddenin kararlı sıvı ve kararlı gaz karışımına ayrışmasına spinodal ayrışma (spinodal decomposition) denir.

Nükleer maddenin dinamik davranışı başlangıçtaki sıcaklık ve yoğunluğa bağlıdır. Sıkışmış ve sıcak nükleer madde basıncın etkisiyle radyal olarak genişler. Eğer sıcaklık kritik bir değerin üzerinde ise basınç her yerde pozitif olduğundan madde dışarı doğru hareketlenir. Potansiyel enerji –ve kısmen termal enerji- kollektif enerjiye dönüşür ve madde aniden buharlaşır.

Tüm bu öngörüler, sonsuz düşünülebilecek çok sayıda parçacığı içeren makroskopik sistemlerin termodinamik yasalarına dayanır. Oysa iki ağır çekirdeği çarpıştırılarak elde edilen nükleer maddelerin en büyük parçacı -400 nükleonu geçmez. Böylesine küçük bir numuneyle baş edebilmek için son yıllarda yeni termodinamiksel yaklaşımlar geliştirilmiştir. SMM, nükleer maddede gerçekleşen sıvı-gaz faz geçişini açıklamak içinde kullanılmış bir modeldir (Srivastava ve ark, 2002). Çekirdekteki faz geçişi araştırmaları için teorik çalışmaların yanı sıra GANIL’deki INDRA detektöründe deneysel çalışmalar da yapılmıştır ve böyle bir geçiş için deliller toplanmıştır.

Şekil

Şekil 1.2. Nükleer reaksiyonlarda istatistiksel denge yaklaşım: denge durumu Orta enerji çarpışmaları Denge öncesi emisyon +Dengelenme
Şekil 2.1. Van der Waals sıvısı için basınç ve sıcaklığın yoğunlukla değişimini gösteren şematik  faz diyagramı
Tablo 3.1.  Hesaplamalarımızda kullanılan çekirdeklerin kütle ve atom numaraları, nötron sayıları  ve N/Z oranları
Şekil 3.2. de  124  Sn ve  124 La  için  sıcaklığın varyans değerleri gösterilmiştir. Bu şekilde  de görüldüğü gibi geçiş bölgesinde (transition region, 5,5_6 MeV/n ) sıcaklığın varyansı  en yüksek değerler almaktadır
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu hamamların erkekler kıs­ mına, İsmail efendi isminde, eski hovardalardan biri bakar, kadm- larınkine de, Merdivenköyünde oturan ve çok çocuklu Emine hanım

Vejetasyon süresi boyunca oluĢan iklim verileri ve uzun yıllara iliĢkin iklim değerleri incelendiğinde, denemenin ilk yılına ait iklim verilerinin ikinci yıl

Thaler'in, &#34;hukuk dehası&#34; olarak nitelendirdiği Posner ile ilgili aşağıdaki anısı hem bu durumu kanıtlar nitelikte hem de Chicago Üniversitesi'nin Posner'in

Atom tipleri çevresine de bağlı olarak bir elementin pek çok değişik özelliği ve davranışını belirler. Örneğin bir karbonil grubundaki karbon atomu,

• Biyoçeşitliliğe yönelik ana tehdit unsurlarının tümü, habitat kaybı, habitat parçalanması, çevre kirliliği, küresel iklim değişikliği,.. kaynakların

Bu aşamaların oluş hızı ve hız üzerine reaksiyona giren maddelerin (reaktanların) ve reaksiyon sonucu oluşan ürünlerin konsantrasyonlarını,.. Reaksiyona etki eden

Bu nedenle düşünme eğitimi dersini yürüten sosyal bilgiler öğretmenlerinin; bu derse ilişkin görüşlerine başvurulması, dersin içeriği ve hedefleriyle ilgili

附醫麻醉科、藥劑部雙雙榮獲臺北市衛生局「99 年度醫療安全品質提升提案獎 勵活動」佳作!