TARIHSEL AÇIDAN BAKILDI~INDA TÜRKIYE ~LE
FRANSA'NIN MENFAATLERININ BIRBIRINI
TAMAMLAYICI NITELI~I*
Em. Büyükelçi ~SMAIL SOYSALBu yaz~ n~ n ba~l~~~~ Türk-Frans~z ili~kilerinin be~~ yüzy~ll~ k tarihine ya-banc~~ olanlara belki fazla iyimser görünebilir. Ama, san~ r~m, iki devlet aras~ nda geçen tarihsel olaylar, hatta gelece~e ~~~ k tutabilecek bugünkü gerçekler böyle bir ba~l~~~~ yerinde gösterici niteliktedir.
Konuyu hem kronolojik, hem de analytique bir düzen içinde anlat-ma~a çal~~aca~~m. Sonunda, ili~kilerimizin ileriye yönelik görünü~ü üze-rinde ki~isel dü~üncelerimi aç~ klayaca~~m.
Türk-Frans~z ili~kileri beklenmedik bir zamanda, birden bire kurul-mu~~ ve k~sa sürede bir ittifaka dönü~mü~tür: 1525 y~l~nda I. François'n~ n Kanuni Sultan Süleyman (ya da Frans~zlar~ n deyimiyle, Muhte~em)'dan, Bat~~ Avrupa'da üstünlük kuran imparator V. Charles'a kar~~~ yard~ m iste-mi Fransa bak~ m~ ndan son çare idi. Türkiye aç~s~ ndan ise bulunmaz bir f~ rsatt~. Bilindi~i gibi, Müslüman Do~u ile Hristiyan Bat~~ aras~ nda dü~manl~ k Haçl~~ Seferlerinden beri süre gelmi~ti. Bunlar~ n sonuncusu Türklere kar~~~ ~ 396'da a~a~~~ Tuna üzerindeki Ni~bolu (Nicopolis)de ol-mu~tu. Bu sava~a 6000 ki~ilik bir Frans~z kuvveti de kat~lm~~t~. Oysa, ~im-di Hristiyan dünyas~ n~ n en önemli devletlerinden biri olan Fransa'n~ n "tr6 chrtien" Kral~~ ~slam dünyas~ n~ n Hâlifesi Türk Sultan~ ndan yard~ m istiyordu. Böyle bir~ey Türkler bak~ m~ ndan olas~~ bir Haçl~~ cephesinin par-çalanmas~~ demekti ve Türklerin Avrupa i~lerine müdahalelerini me~ru gösterme~e yarayacakt~.
~~te bu dü~üncelerle, Sultan Süleyman François'n~ n, Elçisi Frangipani ile iletti~i, yard~m iste~ini iyi kar~~lam~~~ ve ertesi y~l 1526'da V. Charles'a kar~~~ Orta Avrupa'da bir sefer açm~~, Macaristan'~~ istilâ etmi~ti. 3 y~ l son-ra da 152q'da Viyana'y~~ muhasason-ra edecekti. Bu ason-rada Barbaros'un emrin-deki Türk deniz kuvvetleri V. Charles'~ n deniz kuvvetlerine darbeler indi-recekti.
* Bu makale ~smail Soysal'~ n 20 Haziran 1988'de, Paris'te UNESCO'da Frans~zca verdi~i konferans~ n Türkçe çevirisidir.
464 ~SMAIL SOYSAL
Fransa'n~n ilk sürekli Büyükelçisi Jean de la For& Türkiye'ye 1535 y~l~nda gelmi~ti. Onun Ba~vezir ~brahim Pa~a ile bir "Ban~, Dostluk ve Ticaret Andla~mas~" tasar~s~~ üzerinde görü~meler yapt~~~~ bilinmektedir. Oysa Türklerin öteden beri ticari imtiyazlan (capitulation) Sultan~n bir Ferman~~ ile yani tek yanl~~ bir ba~~t olarak verdiklerine bak~l~rsa, iki yanl~~ böyle bir andla~ma yap~lmas~n~ n Istanbul'da tereddüt uyand~ rd~~~~ anla~~l-maktad~ r. Son zamanlarda, özellikle türk tarihçisi Halil ~nalc~k'~n yapt~~~~ ara~t~rmalara göre, sözkonusu andla~ma tasar~s~~ imzalanmadan, Ba~vezir ~brahim Pa~an~ n kasas~nda kalm~~, Pa~a da 1536'da idam edilince yürürlü~e girmemi~tir. Ayr~ca bir Fermana da rastlanmamaktad~r. Bu du-rumda Frans~zlara ilk yaz~l~~ kapitüler haklar 1569'da Sultan 2. Selimin bir Ferman~~ ile tan~nm~~t~r. Sultan~ n bunu, K~br~s'~n istilâs~~ haz~rlan~rken, Fransa'n~n Adan~n sahibi Venediklilere yard~m etmesini önlemek amac~yla yapt~~~~ tahmin edilmektedir.
Herhalde ~~ 536'da Türk-Frans~z diplomatik ili~kilerinin kurulmas~ndan önce siyasal bir i~birli~i ve fiili bir ittifak gerçekle~mi~~ bulunuyordu. Bu durum Fransa'n~n art~ k bir Türk askeri yard~m~na ihtiyac~~ kalmad~~~~ 1559 y~l~na dek 33 y~l sürecektir. Ili~kilerin "eroik" dönemi ~~ diyebilece~imiz bu süre içinde iki taraf~n ortak menfaati Avrupa'da Almanya imparatoru ve ~spanya Kral~~ V. Charles'~n geni~~ egemenli~ine kar~~~ bir denge kurulma-s~ndayd~. Bu ortak menfaat, V. Charles'den sonra Habsburglara kar~~~ siya-sal bir "contexte" içinde devam edece~i gibi, 18. yüzy~ldan sonra güneye do~ru geni~lemek isteyen Rusya'ya kar~~~ da geçerlili~ini sürdürecekti.
* * *
1559 y~l~ndan Bonarparte'~n 1798 M~s~r Seferine kadar 240 y~l süren ikinci dönem, bir kaç kez geçici diplomatik gerginlikler hariç, iki taraf aras~nda bar~~~ ve dostluk içinde geli~mi~tir. Bu dönemde Fransa'n~n Türkiye'nin askeri deste~ine gereksinimi olmam~~t~r. Esasen, Fransa gittik-çe güçlenmektedir. özellikle XIV. Louis (le Roi-Soleil) zaman~~ (~~ 643-1715) Fransa Avrupa'n~n en güçlü devletidir. Ancak daha sonra yedi y~l sava~la-nnda (1756-1763) deniza~~r~~ sömürgelerinin ço~unu Ingiltere'ye kapt~rm~~, ülke ayr~ca ekonomik bir bunal~m içine girmi~tir.
240 y~ll~k bu "dostça ili~kiler" döneminde Fransa'n~n Türkiye'deki ba~l~ca ç~kan ticaridir. 1569 Kapitülasyonu ve onu izleyen kapitülasyonlar- Bkz. Ismail Soysal, "Türk-Frans~z münasebetlerinin ilk devresi" ~stanbul, 1953, ~s-tanbul üniversitesi Edebiyat Fak., Tarih Dergisi, S. 63-94.
TÜRKIYE ILE FRANSA'NIN MENFAATLER' 465
la elde etti~i haklar (Vergi ba~~~~kl~~~, yarg~sal alanda ayncal~k, Imparator-lu~un limanlanna girebilmek için tüm Bat~l~~ gemilerin Frans~z bayra~~~ çekmesi kural~, katoliklerin korunmas~, Kudüs'te ayncal~k vb.) çe~itlendiril-mi~tir. Gerçi ~ 58o'den sonra ~ngiltere, Hollanda vb. de benzeri haklar el-de eel-decektir. Ama Fransa üstünlü~ünü korumaktad~r. Herhalel-de 18. yüzy~l sonlar~na dek Osmanl~~ Imparatorlu~u Frans~z d~~~ ticaretinde en üst s~ra-larda yer almaktad~r. Fransa bununla yetinmemekte, 18. asnn ikinci yar~-s~nda Karadeniz'i de Frans~z ticaret gemilerine açt~rma~a çal~~maktad~r.
Osmanl~~ devletine gelince, 17. yüzy~ldan itibaren bu devlet bir durak-lama dönemine girmi~, 18. yüzy~lda ise gerileme~e, parçalanmaya ba~la-m~~t~r. Art~k Fransa'dan askeri yard~m, hiç de~ilse siyasal destek bekle-mektedir.
Bu ko~ullar içinde politik ili~kilerde taraflar~n tutumlar~~ ~öyle olmu~-tu: K~br~s'~n Türklerin eline geçmesi üzerine Papal~k-Venedik-ispanya'n~n bir Haçl~~ Seferi aç~lmas~~ için yapt~klar~~ ittifaka Fransa kat~lmak istememi~-tir. Üçlü müttefik donanmas~~ 1571'de Osmanl~~ donanmas~n~~ inebaht~~ (U-pande) yalcm~~, böylece Türkler Bat~l~lar kar~~s~nda ilk ciddi yenilgiye u~-ram~~t~. Fransa bu sava~ta da tarafs~zl~~~n~~ korumu~tu. Bu tutum Türki-ye'de iyi kar~~lanm~~t~. Daha sonra Türkiye'nin Avusturya ve Rusya ile tu-tu~tu~u 1736-39 sava~~~ sonunda Belgrad Bar~~~ Andla~malann~n yap~lma-s~nda Fransa'n~n arac~l~~~~ ve bu Andla~malar için güvence vermesi Türki-ye'yi memnun b~rakm~~t~. Bu konuda yararl~~ hizmetleri görünen Fransa Büyükelçisi Marquis de Villeneuve Istanbul'da büyük sayg~nl~k kazanm~~-t~. 1768-1774 Türk-Rus sava~~~ sonunda Kaynarca bar~~~ andla~mas~~ yap~l~r-ken Fransa'n~n Türkiye'yi koruyucu tutumu da dostlu~un yeni bir göster-gesi olarak alg~lanacakt~.
Rusya ve Avusturya kar~~s~nda güçsüz durumunun fark~nda olan Ba-b~âli 18. asnn ikinci yar~s~nda, Fransa ile bir ittifak andla~mas~~ yapmak is-temi~ti. Hatta bunun için Karadenizi Frans~z gemilerine açma~a haz~rd~. Ancak Fransa buna yana~mayacakt~. Çünkü, 1756 dan beri Avusturya ile müttefikti. Ekonomik durumu kötü idi. Bir sava~~ istemiyordu. Türkiye'ye askersel alanda teknik yard~m yapacak, de~erli uzmanlar gönderecekti. XVI Louis ve o s~rada D~~i~leri Bakan~~ bulunan Vergenne-ki daha önce Istanbul'da Büyükelçilik yapm~~t~-Türk dostlar~na sava~~ konusunda itidal tavsiye edecekti.
Her halde, 240 y~ll~k iyi ili~kiler dostlu~a geleneksel bir hava getirmi~ti. Türk devlet adamlar~~ Fransa'dan "Kadim dost" diye sözediyorlard~. Bütün
466 ~SMA~ L SOYSAL
Bat~ l~lar "Frenk" diye ça~r~ lma~a ba~lanm~~t~. Istanbul'daki Fransa Büyükelçileri büyük ve özel bir ilgi görüyordu.
Siyasal ve ticari alanlarda ili~kilerin geli~mesine kar~~l~ k Türkler ve Frans~zlar ayr~~ uygarl~ k içinde, birbirine yabanc~~ kalm~~lard~. 1700 y~ l~ nda Paris'te "Ecole des jeunes de Langue" adl~~ bir Do~u Dilleri Okulunun aç~ lmas~~ ise daha çok ticari ve konsolosluk ili~kilerini kolayla~t~ rmak gibi pratik bir amaç güdüyordu. Zamanla bu kurum çok yararl~~ bir türkoloji ekolüne temel olu~turacakt~.
* * *
Türk-Frans~z ili~kilerinin 3. dönemi, 18. yüzy~l~ n sonlar~ndan Osmanl~~ imparatorlu~unun tarihe kar~~t~~~~ 1920-22 y~ llar~ na kadar, yakla~~ k 1.5 yüzy~l sürmü~tür, denilebilir.
Imparatorlu~un parçalanmas~ n~ n önüne geçilemeyece~i 18. yüzy~l~ n ortalar~ nda anla~~lm~~t~ . 1789 Frans~z Devriminin ortaya koydu~u milliyet ve özgürlük fikirleri bu da~~lmay~~ h~zland~rm~~t~ 2. Parçalay~c~~ güçlerin ba-~~nda Rusya geliyordu. Denilebilir ki, 1774 Kaynarca andla~mas~yla "Do-~u Sorunu" (Question d'Orient) sürecini Rusya açm~~t~. Fransa, ~ ngiltere, Avusturya bir yandan onun yolunu kesme~e çal~~~ rken, öte yandan kendi paylarm~~ alacaklard~. Fransa'n~ n askersel alanda teknik yard~m~, Sultan III. Selim'in "Nizam-~~ Cedit" çabalar~, II.Mahmut ve Abdülmecit gibi ye-nilikçi Sultanlar~ n Fransa'dan esinlenen reform hareketleri ve, hepsinden daha önemlisi, Avrupa'n~ n büyük devletleri aras~ ndaki rekabet bu y~ k~l~~~ sürecini olsa olsa geciktirme~e yarayacakt~.
Osmanl~~ devlet adamlar~~ da tehlikeyi sezince, yaln~zl~ k içinden ç~k~ p daha bar~~~ zaman~nda dostlar arayarak onlarla ittifaklar ba~~tlamak yolu-nu tutmu~tu. Ba~ka bir deyi~le, Bab~âli Avrupa kuvvetler dengesini hesaba katarak kendine uygun çareler arama~a ba~lam~~t~. Bu aray~~~ içinde 1790'll y~llarda büyük devletler nezdine ilk kez sürekli büyükelçiler göndermi~, d~~i~leri örgütünü geli~tirme~e ba~lam~~t~. Bab~âli'nin, daha çe-~itli ve aktif bir d~~~ politikan~ n yan~~ s~ ra, orduda reform yapmak, yeni si-lâhlar edinmek ba~l~ca kayg~s~~ olmu~tu.
Frans~z Devrimi ba~lad~~~~ zaman Osmanl~~ Devleti 1787'den beri Rus-ya ve AvusturRus-ya ile sava~~ içindeydi. Bu iki devlete kar~~~ Bab~ali Fran-
Bkz. ~smail Soysal, "Frans~z Devrimi ve Türk-Frans~z Diplomasi Münasebetleri", Ankara, 1953. (~ kinci Bas~ m 1987), 286 sayfa.
TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLER! 467
sa'dan bekledi~i deste~i görememi~ti. Zaten Fransa ekonomik ve sosyal zorluklar içinde bir devrime do~ru sürüklendi~inden bir~ey yapabilecek durumda de~ildi. Böyle olunca, Türkiye çareyi 179o'da Prusya ile bir itti-fak yapmakta bulmu~tu. 1789 Devrimi üzerine Fransa ile Avusturya'n~ n aras~ n~ n aç~lmas~ na da sevinmi~ti. Hatta 1792'de Fransa'da Cumhuriyet ilan edilince ~stanbul'da Sadrazam: "Ne ala! Bu Cumhuriyet art~ k Avus-turya hanedan~n~ n k~zlar~yla evlenemez" demekten haz duymu~tu.
E~er Türkiye, sava~~ içinde bulundu~u Rusya ve Avusturya ile imzala-d~~~~ Sistova ve Jassy Bar~~~ Andla~malanyla fazla kayba u~ramam~~sa, bu Frans~z Devriminin Avrupa'da, özellikle Avusturya'da yaratt~~~~ korku ve Prusya'n~ n Türkiye lehine diplomatik deste~i sayesinde olmu~tur.
1 798'de Bonaparte'~n M~s~ r seferi Istanbul'da inan~ lmas~~ zor bir olay olarak kar~~lanm~~~ ve büyük bir dü~~ k~ r~ kl~~~~ uyand~ rm~~t~~ Sultan Selim çok güvendi~i Fransa'ya sava~~ ilan etmekte tereddüt etmemi~ti. Paris'te Talleyrand taraf~ ndan saf yürekli Büyükelçi Essaid Ali Efendi'nin oyalan-m~~~ olmas~~ onu büsbütün üzmü~tü. Art~ k Selim Frans~zlar~~ "Memaliki Os-maniye"den ç~ karmak için ~ngiltere ve Rusya ile ittifak yapmaktan kaç~ n-mayacakt~. Çok geçmeden 1802'de Paris bar~~~~ ile "statu quo ante"nin ger-çekle~mesi ve Fransa ile dostluk ili~kilerinin yeniden kurulmas~~ Türkiye'ye nefes ald~racakt~.
Frans~z Devriminin do~urdu~u sava~lar Bablüliye Avrupa kuvvetler dengesi içinde manevra yapma tecrübesi kazand~ rm~~t~. Art~ k Fransa siya-sal alanda bir "eski dost" gibi de~il, Avrupa'n~n be~~ büyük devletinden herhangi biri gibi görülecekti. Türkiye için tehlike Rusya'dan geldi~ine göre bu tehlikeye kar~~~ dengeyi hangi Bat~l~~ büyük devletten bulursa onunla i~birli~i yapmak isteyecekti.
Fransa ku~kusuz Rusya'n~n Akdeniz'de Frans~z menfaatlerini tehdit edebilece~inin fark~ nda idi. Nitekim, bunu önlemek üzere, ~ ngiltere ile, hatta Avusturya ile diplomatik i~birli~i ar~yordu. S~ ras~~ gelince de Rus-ya'ya kar~~~ sava~tan çekinmeyecekti. 1853-55 K~ r~ m Seferine kat~ lmakla ve bu sava~~ sonunda, 1856 Paris Konferans~ nda Türkiye'yi desteklemekle bu-nu göstermi~tir. Fakat ayn~~ Fransa Osmanl~~ imparatorlu~ubu-nun mirasç~la-nndan biri olmak karar~ nda idi. Gözü Akdenizdeki Osmanl~~ eyaletlerin-deydi. Gerçi en çok üzerinde durdu~u M~s~r'~~ sonunda ~ ngiltere'ye kapt~-racakt~ r. Ama 183o'da Cezayir'e, 1881'de Tunus'a sahip olacakt~ r. Bu ara-da, 182o'li y~ llarda Yunanistan ba~~ms~zl~ k hareketinde, Rusya ve ~ ngiltere
468 ~SMAIL SOYSAL
gibi, Fransa da Türkiye'nin kar~~s~na ç~kacakt~r. Daha sonra 1914-1918'de Türkiye ile sava~~ girmeden Ingiltere ile Yak~ndo~uyu payla~ma plan~~ yapa-cak, Suriye, Lübnan ve Güney Anadolu'da yerle~mek isteyecektir.
Fransa'n~n 18. yüzy~l sonlar~nda Türkiye'ye kar~~~ bu de~i~en politika-s~n~~ tarihin mant~~~~ içinde görmek yerinde olur. Palmerston'un deyi~iyle, "sonsuza dek dostluklar ya da dü~manl~klar yok, sonsuza dek ç~karlar var-d~."
Fransa'n~n ulusal ç~ karlar~~ do~rultusunda izledi~i, bugünkü deyimiy-le "real politik" onun Yak~ndo~u ticaretinde zamanla gerideyimiy-lemesine neden olacakt~. Nitekim, 19. yüzy~lda ~ngiltere öne geçmi~ti. 20. yüzy~l~n ba~~nda ise Almanya ba~a geçecek ve bu durumunu günümüze kadar sürdürecek-tir.
~u da var ki, siyasal ve ekonomik i~birli~i ya da zorluklar ne olursa olsun, Fransa'n~n Osmanl~~ ~mparatorlu~undaki kültür etkisi günümüze dek ön planda kalacakt~: Frans~z Devriminin özgürlük fikirleri 1839'da Tanzimat reformlar~n~~ yapanlara ~~~k tutmu~tu. Paris'te bir çok kez Büyükelçilik yapan Mustafa Re~it Pa~a bu hareketin öncüsü olmu~tu. 19. yüzy~l~n sonlar~ na do~ru Genç Türkler hareketi de Frans~z Devrimi ilkele-rinden esinlenmi~ti. 19. yüzy~l~ n ikinci yar~s~ndan itibaren sanat~ n hemen her dal~nda, özellikle edebiyat, resim, heykel ve mimaride Frans~z etkisi kendini göstermi~tir. En çok aranan ve ögrenilen yabanc~~ dil frans~zca idi. Fransa'daki geli~meler türk ayd~nlar~~ için bir referans olmu~tu. K~sacas~, Türkiye'de ça~da~la~ma hareketi Fransa'n~ n etkisiyle ba~lam~~~ ve ilerlemi~-ti.
Türk-Frans~z ili~kilerinin bu 150 y~ll~k üçüncü dönemi için bir ba~l~k bulmak gerekirse "de~i~en ili~kiler" deyimi akla gelmektedir. Çünkü, taraf-lar~n ç~ karlar~~ ba~da~t~r~labildi~i ölçüde, bir uyum sa~lanm~~t~r. Bu duru-mun sonucu aradaki "geleneksel" dostluk sars~lm~~t~, ama kültür ba~lar~n-dan güç alan yak~nl~k korunmu~tu.
* * *
Osmanl~~ devleti y~k~l~p yeni Türkiye'nin kurulmas~~ ile Türk-Frans~z ili~kileri yeni bir dönem içine girmi~tir3. 1921'de ba~lay~p günümüze dek
3 Bu dönem ile ilgili ~smail Soysal'~n "Les Relations Politiques Turco-Françaises,
1921-1985" Frans~zca makalesi "L'Empire Ottoman, La Itpublique de Turquie et la Fran-ce" adl~~ kitapta yer alm~~t~ r, ~S~S Yay~nlar~, ~stanbul-Paris, 1986, S. 587-698.
TÜRKIYE ~LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 469
uzanan bir "ça~da~~ dönemi" iki a~amada incelemek do~ru olur, san~yo-rum. 1939 y~l~na kadarki 18 y~ll~k ilk a~amada geçmi~ten kalan sorunlar~n ar~nd~r~lmas~~ ve ili~kilerin daha sa~lam temellere olu~turulmas~~ çabalar~na tan~k oluyoruz. Bunu izleyen 5-6 y~lda yani ~kinci Dünya Sava~~nda, 194o'da Fransa'n~n i~galinden 1945'de kurtulu~una dek ili~kiler ise ister is-temez sönük geçmi~ti. Sava~tan sonra ba~layan ikinci a~amada canlanan ili~kiler genellikle kar~~l~kl~~ sayg~~ ve i~birli~i esprisi içinde geli~me~e devam etmi~tir.
~imdi k~saca olaylar~n geli~mesine bakal~m: Osmanl~~ Devleti 30 Ekim
191 8'de Müttefiklerle Mondros Mütarekesini yapm~~, Frans~z kuvvetleri
~919'da Suriye'yi (ve Lübnan'~) ve güney Anadolu'da Kilikya'r i~gal
et-mi~ti. Frans~zlar, ayr~ca ~ngilizler ve ~talyanlarla birlikte 192o'de Istanbul'a girmi~lerdi. Ancak Kilikya'da tutunamayacaldard~. Bu arada Fransa ~ngil-tere ile bir çok konularda anla~mazl~k içine dü~mü~tü. öte yandan, Fran-s~z hükümeti Ankara hükümetinin Moskova ile geli~en ili~kilerinden kay-g~lanmaya ba~lam~~t~. Daha da önemlisi, Mustafa Kemal (Atatürk)'ün ka-rarl~l~~~n~~ zaman~nda anlam~~t~. 1921 eylülünde Türkler Yunan kuvvetleri-ni Sakarya'da yekuvvetleri-nince bu kan~~ kesinle~mi~~ ve Fransa Ankara hükümetikuvvetleri-ni tan~yan ilk Bat~l~~ devlet olmu~tur.
Atatürk'ün Ankara'da Franklin Bouillon ile bizzat müzakere edip 20
Ekim 1921 Ankara'da ba~~tlad~~~~ Anla~ma asl~nda Fransa'n~n Ingiltere'ye sormadan yapt~~~~ bir ön bar~~~ andla~mas~, yani 1923'de yap~lacak Lozan Bar~~~ Andla~mas~n~n bir öncüsü idi. Nitekim bu anla~man~n hükümleri büyük ölçüde Lozan Andla~mas~na da girmi~, geri kalan~~ da geçerlili~ini korumu~tur. Böyle olunca, Fransa Lozan'da daha çok ekonomik i~ler üze-rinde durmu~, çeki~meler ~ngiltere ile Türkiye aras~nda geçmi~tir.
Bununla birlikte, Lozan'dan sonra 1924-1933 y~llar~~ boyunca Türkiye ile Fransa aras~nda Çetin tart~~malar olmu~tur. Tart~~malar~n konusu Türkiye'deki Frans~z okunan= statüsü, Osmanl~~ borçlar~n~n annd~nlma-s~yla ilgili sorunlar, Osmanl~~ Bankas~n~n gelece~i, millile~tirilen Frans~z ~ir-ketlerine ödenecek tazminat vb. idi. Zamanla bunlar üzerinde uzla~~lara va-nlm~~t~. Bu arada, Türkiye'nin Frans~z mandas~ndaki Suriye ile ili~kilerini düzenleyen Sözle~me 1926'da ba~~tlanm~~t~. 1930 y~l~nda da, genel bir Türk-Frans~z Dostluk Andla~mas~~ yap~lm~~t~.
193o-1937 y~llar~nda Türk-Frans~z dostluk ve i~birli~i gerçekten e~itlik içinde sa~lam temellere oturmu~tur, denilebilir. Art~k Fransa, uluslararas~~ ili~kilerde bar~~ç~~ ve "statu quo" yanl~s~~ ve Bat~~ uygarl~~~na ayak uyduran
470 ~SMAIL SOYSAL
laik bir Türkiye'nin destekçisi idi. 1934 Balkan Pakt~ n~~ desteklemi~, 1936 Montreux Bo~azlar Konferans~nda Türkiye'ye yard~mc~~ olmu~tu.
Tek ciddi uyu~mazl~k konusu "Iskenderun Sanca~~" üzerinde ç~km~~t~~ 4. Atatürk'ün bir milli dava olarak ele ald~~~~ bu sorunda Fransa, Avrupa'da Hitler'in yaratt~~~~ gergin bir atmosfer içinde, Türkiye ile anla~mak zorunda kalm~~t~. Türkiye daha 1921 Ankara Anla~mas~yla Hatay bölgesi için sa~-lad~~~~ avantajlar~, bölgedeki Türk ço~unlu~una (Frans~z istatistiklerine göre % 39.7, oysa Alevi ve Sünni Araplar~ n toplam~~ °k 38, gerisi çe~itli)
daya-narak de~erlendirmi~ti.
Fransa Hatay'l Türkiye'ye b~rakt~~~~ 23 Haziran 1939'da Türkiye'nin ~ngiltere ile daha önce kararla~t~ rd~~~~ ittifaka Fransa'n~n da kat~lmas~~ ke-sinle~mi~ti. Her halde Hatay sorununun çözümü ve Üçlü Ittifak~n 19 Ekim ~~ 939'da Fransa ile birlikte imzas~ nda Türkiye D~~i~leri Bakan~~ ~ükrü Saraco~lu ile Fransa Büyükelçisi Rene Massigli gibi iki parlak diplomat~n adlar~~ daima an~lacakt~r, san~r~m 5.
~talya Fransa'ya 194o'da sava~~ açt~~~~ zaman Üçlü ittifak gere~i Türki-ye'nin Müttefiklerin yan~ nda sava~a kat~lmas~~ gerekiyordu. Türkiye bunu yapmad~~ ve "sava~~ d~~~" (non-belligerant) müttefik olarak kald~. 1941'de Almanya ile sald~rmazl~ k Andla~mas~~ yapt~ ktan sonra da Müttef~klere da-ha yak~ n bir tutum için da-hay~ rda-hah tarafs~zl~ k (neutralite bienvaillante) güttü. Zaten sava~a girse, bu bir i~e yaramayacak, üstelik kendisi de Mihver'in bir sald~r~sna u~rayacakt~. Çünkü Fransa Almanya ile mütareke imzala-m~~t~~ ; kald~~ ki, Türkiye'nin elinde yeterince silah yoktu. Sava~tan sonra anla~~lacakt~~ ki, Türkiye o zaman sava~a girseydi, do~u Akdeniz ve Yak~n-do~u'da Müttefikler için çok daha zor sorunlar ortaya ç~kacakt~.
Sava~~ boyunca Türk kamuoyu General de Gaulle'ün "liberation" ha-reketine sempati beslemi~ti. Mare~al Petain'in Vichy'deki hükümeti ile diplomatik ili~kiler sönük geçiyordu. 1943 may~s~nda Cezayir'de "Comite Français de Liberation Nationale" kurulunca bu Komitenin Ankara'ya yollad~~~~ delege Saint-Hardouin, yan resmi biçimde de olsa, ilgi ile kar~~-lanm~~t~. Ertesi y~l Türkiye Geçici Frans~z Hükümetini "de facto" tan~m~~~ ve Gaston Maugras'y~~ Büyükelçi olarak kabul etmi~ti.
Bla. ~smail Soysal, "Hatay Sonunu ve Türk-Frans~z Siyasal ili~kileri (1936-39), Türk Tarih Kurumu, Belleten, say~~ 193, Ankara 1985, s. 79- ~ o9.
Bkz. ~smail Soysal, "1939 Türk-~ngiliz-Frans~z ittifak~", Türk Tarih Kurumu, Belle-ten, say~~ 188, Ankara 1983, S. 367-414.
TÜRKIYE ~LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 471
Sava~~ sonras~ nda Fransa'n~ n Bat~ l~~ büyük devletler aras~ nda lay~ k ol-du~u yeri bir an önce almas~~ Türkiye'de istenen bir ~eydi. Çünkü Türkiye onu Avrupa'da bir denge unsuru olarak görüyordu. Türkiye D~~i~leri Ba-kan~~ Numan Menemencio~lu gibi parlak bir diplomat~ n Paris'e büyükelçi olarak yollanmas~~ bunun bir göstergesi idi.
Türkiye 1945-46 y~llar~ nda Sovyet tehdidi alt~ na girince Fransa'y~~ da Anglo-Saksonlarla dayan~~ma içinde görmek istemi~ti. Oysa, Fransa o s~ ra-da Moskova ile yak~ n ili~kiler sürdürüyordu. Bu politika Ankara'ra-da bir az yad~ rganm~~t~. Ama çok geçmeden, Fransa'n~ n tutumunu de~i~tirmesi ve NATO içinde yer almas~~ Ankara'da sevinçle kar~~lanm~~t~.
NATO kurulunca, ona parelel olarak, Ortado~u'da bir savunma pakt~~ kurulmas~~ yolunda ABD, ~ ngiltere, Fransa ve Türkiye'nin ortak giri~imleri semere vermemi~ti. Bu durumda Türkiye'nin, Yunanistan ile birlikte 1951'de NATO'ya al~ nmas~~ kararla~t~ r~l~ rken Fransa'n~ n tutumu olumlu idi. Fransa ayn~~ anlay~~~~ Türkiye'nin Avrupa Konseyine al~ n~~~ nda da göstermi~ti. Öte yandan, iki devlet Marshall plan~~ üzerine 1948 de kuru-lan CEE'de i~birli~i içinde idi ve bu durum 1964'de OECD içinde de sürecekti.
Böylece Fransa Türkiye'nin Bat~l~l~ k ki~ili~ini siyasal alanda (Avrupa Konseyi, NATO) benimsemi~ti. Türkiye Avrupa Kültür Anla~mas~ na da kat~lm~~t~. 1963'de Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplulu~u aras~ nda Or-takl~ k Anla~mas~~ yap~ lmas~ na -ki bu Anla~ma Türkiye'nin ilerde AET'ye tam üye olarak kat~lmas~~ gere~ini aç~ kça öngörüyordu- Fransa yard~ mc~~ olmu~tu. Daha Anla~man~ n imzas~ ndan iki ay önce Ba~bakan Pompidou ve D~~i~leri Bakan~~ Couve ve Murville Ankara'da gerçek dostlar olarak al-k~~lanm~~t~.
1968 ekiminde Fransa Cumhurba~kan~~ General de Gaulle'ün Türki-ye'ye resmi ziyarette bulunmas~~ -ki TürkiTürki-ye'ye gelen ilk Fransa Devlet Ba~kan~~ idi- önemli bir olay olmu~tu. De Gaulle Türkiye ile geni~~ bir i~-birli~i düzeni kurmak istiyordu. Bunun için Türkiye'nin ABD kar~~s~ nda, bir az olsun, hareket özgürlü~ü içine girmesi gerekiyordu ki, o zamanki Türk hükümeti buna yana~mami~t1 6.
" Bkz. ~smail Soysal, "General de Gaulle'ün Türkiye'yi ziyareti (1968)", Türk Tarih Kurumu, Belleten, say~~ 200, S. 949-964, Ankara, ~~ 987 ; Frans~ zcas~~ "La visite de General de Gaulle en Turquie", Melanges, Prof. Robert Mantran, Zaghouan, (Tunis), 1988, pp. 245-256.
472 ~SMAIL SOYSAL
1973-1983 y~llar~ nda ili~kiler Ermeni sorunu nedeniyle bir sars~ nt~~ ge-çirmi~ti. 198o'de Türkiye'de ortaya ç~ kan askeri müdahale sonucu demok-rasi hayat~n durdurulmas~~ durumu daha da zorla~t~rm~~t~. Ama 1983'de Parlamento seçimleri yap~l~ p demokratik ya~am yeniden kurulunca, Fran-sa ili~kilerin normalizasyonu sürecini ba~latmak istemi~~ ve bir kaç y~l son-ra durum iyi bir düzeye gelmi~tir.
SONUÇ
Yukar~da k~sa bir tarihçesini yapt~~~m~z Frans~z-Türk ili~kilerinin nite-li~i üzerinde ~imdi kimi sonuçlar ç~ karma~a ve bu ili~kilerin gelece~i için kimi dü~ünceler ileri sürme~e çal~~aca~~m.
. Be~~ yüz y~ ll~ k Türk-Frans~z ili~kileri genellikle dosiça geçmi~tir. Iki ülke yaln~zca iki kez sava~~ içine girmi~tir. Birincisi Bonaparte'~ n M~s~ r Se-feri, ikincisi ilk Dünya Sava~~d~ r. Her ikisinin sonunda bar~~~ yap~ld~~~ nda dostluk ve i~birli~i h~zla ve kolayl~ kla kurulmu~tur.
Bu durum iki devletin Avrupa'daki geopolitik konumlarmdan do~an, de~i~meyen bir gerçektir. Avrupa'da güçler dengesini bozan bir devlete kar~~~ her ikisi de duyarl~d~ r. 16.yüzy~lda V. ~arl'a kar~~~ i~birli~i, 19. yüzy~ l- da K~ r~ m Sava~~, ~~ 939'da Mihver Devletlerine kar~~~ Üçlü ittifak ve günümüzde NATO bunun göstergeleridir.
Bugün, Bat~~ Avrupa Birli~ine (Union Europeenne Occidentale) daya-nan, NATO'dan ayr~~ bir Avrupa Savunma sistemi kurulmas~~ dü~ünceleri ortaya at~lmaktad~ r. Acaba Türkiye'siz bir Avrupa savunmas~~ olabilir mi? Sanm~yoruz. Türkiye ister istemez aranacakt~ r. Onun konumu ve siyasal iradesi yeterli güvencelerdir.
Türkiye'nin stratejik önemi daha çok uluslararas~~ ciddi gerginlikler s~-ras~ nda hat~ rlanmaktad~ r. Oysa Türkiye her zaman sorunlar yaratan kom-~ularla çevrili nazik bir bölgede, tehlikeler içinde ya~amak zorundad~ r.
2. Politik alanda yeni Türkiye'nin Avrupa'ya içtenlikle ba~l~l~~~~ Bat~da,
san~yorum, en çok Frans~zlar taraf~ndan de~erlendirilen bir gerçektir. Türkiye Avrupa Konseyi, OECD ve NATO'nun üyesi ve CEE'nin de or-tak üyesi olarak Bat~~ ile organik ba~lar içindedir. Gerçi, islam Konferans~~ çerçevesinde de ~slam dünyas~~ ile yan yana bulunmaktad~ r. Bu, belki Ba-t~l~lara bir çeli~ki gibi görünebilir. Asl~nda çift yanl~~ bu ili~ki iki dünyay~~ yakla~t~ nc~~ olabilir. Kald~~ ki, Türkiye islam Konferans~~ yasas~n~~ imzalam~~~
TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 473 de~ildir, Örgütün fiili üyesi durumundad~ r. Ayr~ca her toplant~da, al~ nan kararlar~, anayasas~~ (laiklik ilkesi) ve d~~~ politikas~~ (Bat~~ ile organik ba~lar~~ ve ~srail ile ili~kileri) ile ba~da~t~~~~ ölçüde, kabul etti~i yolunda bir çekince koymaktad~ r. Bu tutumu ile o forumda zaman zaman ele~tirilerle kar~~la~-maktad~ r. Ama Türkiye iki yüzlü bir tutumdan uzakt~ r.
Fransa'dan bekledi~imiz, adalete uygun milli sorunlar~ m~zda tarafs~z-l~~~ n~~ ya da bizimle kom~ular~ m~z aras~ nda e~it uzakl~ k ilkesini korumas~-d~ r. Örne~in, K~ br~s böyle bir sorundur. General de Gaulle 1968'de Anka-ra'ya geldi~inde, yap~lan görü~melerde ~öyle demi~ti: "... K~ br~s'ta Rumlar Yunan halk~ n~ n, Türkler de Türkiye'nin bir parças~d~ r. Orada ya~ayan, ir-birinden çok farkl~~ iki toplulu~u ayn~~ devlet içinde birle~tirmek yapay ve geçici bir çözüm olur. Bu topluluklar~ n birbirinden ayr~~ yönetimleri olma-l~d~ r. Nas~ l Trakya'da bir Türk-Yunan s~ n~ r~~ varsa, onun gibi K~br~s'ta da bir s~ n~ r olabilir" 7.
Ne var ki, bugün AT üyesi Yunanistan K~ br~s sorununu bu örgüt içinde kendi lehine bir ön ko~ul gibi kullanmak istemektedir. Bu haks~z bir tutumdur. Cebelitar~ k sorununun Ispanya'n~ n AT'ye girmesini engelle-medi~ini unutmamak gerekir. Fransa'n~ n Akdenizin en büyük devleti ola-rak, bu gibi sorunlarda tarafs~zl~~~ n~~ korumas~~ ortak menfaatlar~ m~z bak~-m~ ndan yararl~~ olacakt~ r.
Ekonomik bak~ mdan Fransa ve Türkiye uzun yüzy~ llar boyunca
bir-birini tamamlay~c~~ iki ülke olmu~tur. Gerçi Osmanl~~ imparatorlu~u da~~-l~ nca Fransa için Türkiye pazar~~ küçülmü~tür. Ayr~ca bu pazarda Alman-ya, ~talya gibi yeni devletler büyük pay al~ nca, Fransa'n~n Türkiye d~~~ ti-caretindeki yeri daha da azalm~~t~ r. 1987 rakamlar~na göre Fransa'n~ n Türkiye'nin ihracat~ nda OECD devletleri içindeki yeri (°/04), Almanya, ~talya, ABD ve Japonya'dan sonra 5.; ithalât~nda da Almanya, ABD, ~tal-ya, Japonya ve ~ ngiltere'den sonra gene 5. durumdad~ r (°/05). ihracat-itha-lât toplam~~ 850 milyon $ dolay~ndad~ r. Ama Türkiye'nin sanayile~me süreci h~zland~ kça, daha do~rusu Türkiye'nin al~ m gücü artt~ kça bu ticaret de artacakt~ r. Nitekim Türkiye Fransa ve öbür AT ülkeleri için önemli bir pazar olmak yolundad~ r. 55 milyona yakla~an nüfusu, oldukça geni~~ eko-nomik potensiyeli vard~ r. Son y~llarda d~~~ ticareti h~zla artmaktad~ r. 1988 y~l~ nda Türkiye'nin 12 milyar $ ihracat, 15 milyar $ ithalat gerçelde~ tirme-si beklenmektedir. Bu geli~me küçümsenemez.
474 ~SMAIL SOYSAL
Dünya ticaretinin en büyük k~sm~ n~n sanayile~mi~~ ülkeler aras~nda yap~ld~~~na bak~l~rsa, Türkiye'nin sanayile~mesi Fransa için bir rekabet de-~il, tamamlay~c~l~k unsuru olacakt~r. Hatta her iki ülkenin Arap ülkeleriyle yapt~~~~ ticaret, yat~ r~m ve hizmetler için de bunun geçerli oldu~unu söyle-yebiliriz. Ekonomik ili~kilerimiz yüksek bir düzeye ula~~rsa, ku~kusuz siya-sal ili~kilerimiz daha istikrarl~~ ve sa~lam duruma gelecektir.
Türkiye'nin AT kar~~s~ndaki tutumuna gelince: Türk hükümetlerinin bu örgüte ilgisi, onun Avrupa'n~n siyasal bütünle~mesine götürecek bir süreci de ba~latt~~~na inand~klan içindir ki, büyük olmu~tur. Ku~kusuz Türki-ye'nin d~~~ ticaretinin %40'dan fazlas~n~n AT ülkeleriyle olmas~~ da önemli bir gerçektir. Türkiye 1963 Ortakl~k Anla~mas~~ ile ilerde Toplulu~a girme vaadine dayanarak 1987'de tam üyelik için ba~vuruda bulunmu~tur. Türkiye ekonomisinin böyle bir kat~lma~a haz~r olup olmad~~~~ tart~~~labi-lir. Portekiz için de tart~~~lm~~t~. Ama Türklerin müslüman olmas~, kültürlerinin Avrupal~lannkinden az çok farkl~~ bulunmas~~ onun üyeli~ine kar~~~ ileri sürülemez. Sürülseydi vaktiyle Avrupa Konseyine al~nmalar~~ da mümkün olmazd~. Her halde, demokrasiyi ve ~nsan Haklar~n~~ benimse-mi~, üstelik kaderini Avrupal~lannkine ba~lam~~~ bir ülkeye AT kap~lar~n~n kapat~lmas~~ sözkonusu olmamak gerekir. Fransa'n~n, geçen Ocak ay~nda Ankara'da D~~i~leri Bakan~~ M. Raimond'un a~z~ndan Türkiye'nin üyeli~i-ne kar~~~ ç~kmayaca~~n~~ aç~klam~~~ olmas~~ Türk kamuoyunda iyi etki yap-m~~t~ r.
5. Kültür bak~m~ndan ortada bir çeli~ki yoktur. Gerçi Türkler müslümand~ r. Bin y~ld~r ~slam uygurl~~~~ içinde ya~am~~lard~r. Bu uygarl~k-tan kalan ögelere sahiptir. Ama 15o y~ld~r da Bat~~ uygarl~~~n~n etkisinde-dir. Türk ayd~nlann~n Frans~z kültürünün bu süreçteki etkisi için Fran-sa'ya gönül borcu olmal~d~r.
Türkiye Atatürk'ten beri kesinlikle laik toplum modelini ve son 40-45 y~ld~r da ço~ulcu bir düzen içinde, demokrasiyi yürütme~e çal~~maktad~r. Bunu Bat~ya ho~~ görünmek için de~il, kendi ç~karlar~~ için yapm~~t~r. Türkiye'de demokrasinin yürütülmesinde ara s~ra duraklamalar oldu~u bir gerçektir. Unutmayal~ m ki, 1789'dan sonra Fransa da bu yollardan geçmi~tir.
~unu da belirtelim ki, Bat~~ kültürü bize zorla kabul ettirilmi~~ de~ildir. Onu biz istedik, benimsedik, zaman zaman ~slam dünyas~ndan gelen ele~-tirilere kar~~n Bat~n~n de~erlerini, onun kurumlar~n~~ biz savunuyoruz.
TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLERI 475 Enformation ve ~le~itim alan~ nda ili~kilerimizin ilk 300 y~l~ nda bir ko-pukluk olmas~~ kaç~ n~ lmazd~ . Çünkü ya~am biçimlerimiz farkl~~ idi. Din ay-r~l~~~~ uzakla~t~ r~c~~ bir unsurdu. Birbirimize "kafir" diye bakt~ k. Hatta Na-polyon döneminde Istanbul'da zekas~yla tan~ n~ p sevilen Fransa Büyükelçisi General Sebastiani'yi bile "ak~ll~~ kafir" diye adland~ rm~~~zd~ r.
Gerçi Frans~z türkologlar~ , ayr~ca Frans~ z gezginleri Fransa'ya da-18. yüzy~ldan beri Türkler hakk~ nda hayli bilgi aktarm~~t~. Ama biz Türk-ler sizin güzel, kültür yayan dilinizi ancak 19. yüzy~lda ö~renme~e, o da çe-kingen biçimde ba~lam~~~zd~ r. 20. yüzy~l~ n ba~lar~ nda türkolog Jean Deny gibi parlak bir dost, onun izinde, bugün Louis Bazin, Robert Mantran gi-bi de~erli gi-bilim adamlar~~ ve yeni ku~ak türkologlar~~ gi-bizim dil ve kültürümüze sevgi, anlay~~la bakarak bilimsel ba~lant~m~z~~ kurmakta önemli rol oynuyorlar.
Bundan ba~ka, Türkiye'deki eski Frans~z okullar~, Galatasaray Lisesi, son zamanlarda kurulan Tevfik Fikret Liseleri dilinizi canl~~ tutuyorlar. An-cak bunlar yeterli de~ildir. Hala Frans~zlar bizi pek az tan~yor, Fransa'da-ki ön yarg~lar sürüp gidiyor. I~imiz kolay olmayacakt~ r. Ama umutsuzlu~a dü~meyelim. Kar~~l~ kl~~ turizm hareketi art~yor, kitaplar yaz~l~yor, ortak demeklerimiz çal~~~ yor. Yak~ nda Istanbul'da Frans~zca ö~retim yapacak bir fakülte aç~l~yor.
Bin y~l önce Haçl~~ Seferleri ile ba~layan Do~u ile Bat~~ aras~ ndaki so-~ukluk Türkiye'nin bugünkü yakla~t~ r~c~~ rolü sayesinde sona erdirilebilir. Çünkü laik, demokratik, bilimin üstünlü~üne de~er veren Türkiye iki dünya aras~ nda ba~l~ca köprü durumundad~ r. Kipling'in "Do~u Do~udur, Bat~~ da Bat~, ikisi bir arada yürüyemez", yolundaki sözleri sonsuza dek bir yazg~~ olmamal~d~ r.