• Sonuç bulunamadı

TARİHSEL AÇIDAN BAKILDIĞINDA TÜRKİYE İLE FRANSA'NIN MENFAATLERİNİN BİRBİRİNİ TAMAMLAYICI NİTELIĞİ*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TARİHSEL AÇIDAN BAKILDIĞINDA TÜRKİYE İLE FRANSA'NIN MENFAATLERİNİN BİRBİRİNİ TAMAMLAYICI NİTELIĞİ*"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARIHSEL AÇIDAN BAKILDI~INDA TÜRKIYE ~LE

FRANSA'NIN MENFAATLERININ BIRBIRINI

TAMAMLAYICI NITELI~I*

Em. Büyükelçi ~SMAIL SOYSAL

Bu yaz~ n~ n ba~l~~~~ Türk-Frans~z ili~kilerinin be~~ yüzy~ll~ k tarihine ya-banc~~ olanlara belki fazla iyimser görünebilir. Ama, san~ r~m, iki devlet aras~ nda geçen tarihsel olaylar, hatta gelece~e ~~~ k tutabilecek bugünkü gerçekler böyle bir ba~l~~~~ yerinde gösterici niteliktedir.

Konuyu hem kronolojik, hem de analytique bir düzen içinde anlat-ma~a çal~~aca~~m. Sonunda, ili~kilerimizin ileriye yönelik görünü~ü üze-rinde ki~isel dü~üncelerimi aç~ klayaca~~m.

Türk-Frans~z ili~kileri beklenmedik bir zamanda, birden bire kurul-mu~~ ve k~sa sürede bir ittifaka dönü~mü~tür: 1525 y~l~nda I. François'n~ n Kanuni Sultan Süleyman (ya da Frans~zlar~ n deyimiyle, Muhte~em)'dan, Bat~~ Avrupa'da üstünlük kuran imparator V. Charles'a kar~~~ yard~ m iste-mi Fransa bak~ m~ ndan son çare idi. Türkiye aç~s~ ndan ise bulunmaz bir f~ rsatt~. Bilindi~i gibi, Müslüman Do~u ile Hristiyan Bat~~ aras~ nda dü~manl~ k Haçl~~ Seferlerinden beri süre gelmi~ti. Bunlar~ n sonuncusu Türklere kar~~~ ~ 396'da a~a~~~ Tuna üzerindeki Ni~bolu (Nicopolis)de ol-mu~tu. Bu sava~a 6000 ki~ilik bir Frans~z kuvveti de kat~lm~~t~. Oysa, ~im-di Hristiyan dünyas~ n~ n en önemli devletlerinden biri olan Fransa'n~ n "tr6 chrtien" Kral~~ ~slam dünyas~ n~ n Hâlifesi Türk Sultan~ ndan yard~ m istiyordu. Böyle bir~ey Türkler bak~ m~ ndan olas~~ bir Haçl~~ cephesinin par-çalanmas~~ demekti ve Türklerin Avrupa i~lerine müdahalelerini me~ru gösterme~e yarayacakt~.

~~te bu dü~üncelerle, Sultan Süleyman François'n~ n, Elçisi Frangipani ile iletti~i, yard~m iste~ini iyi kar~~lam~~~ ve ertesi y~l 1526'da V. Charles'a kar~~~ Orta Avrupa'da bir sefer açm~~, Macaristan'~~ istilâ etmi~ti. 3 y~ l son-ra da 152q'da Viyana'y~~ muhasason-ra edecekti. Bu ason-rada Barbaros'un emrin-deki Türk deniz kuvvetleri V. Charles'~ n deniz kuvvetlerine darbeler indi-recekti.

* Bu makale ~smail Soysal'~ n 20 Haziran 1988'de, Paris'te UNESCO'da Frans~zca verdi~i konferans~ n Türkçe çevirisidir.

(2)

464 ~SMAIL SOYSAL

Fransa'n~n ilk sürekli Büyükelçisi Jean de la For& Türkiye'ye 1535 y~l~nda gelmi~ti. Onun Ba~vezir ~brahim Pa~a ile bir "Ban~, Dostluk ve Ticaret Andla~mas~" tasar~s~~ üzerinde görü~meler yapt~~~~ bilinmektedir. Oysa Türklerin öteden beri ticari imtiyazlan (capitulation) Sultan~n bir Ferman~~ ile yani tek yanl~~ bir ba~~t olarak verdiklerine bak~l~rsa, iki yanl~~ böyle bir andla~ma yap~lmas~n~ n Istanbul'da tereddüt uyand~ rd~~~~ anla~~l-maktad~ r. Son zamanlarda, özellikle türk tarihçisi Halil ~nalc~k'~n yapt~~~~ ara~t~rmalara göre, sözkonusu andla~ma tasar~s~~ imzalanmadan, Ba~vezir ~brahim Pa~an~ n kasas~nda kalm~~, Pa~a da 1536'da idam edilince yürürlü~e girmemi~tir. Ayr~ca bir Fermana da rastlanmamaktad~r. Bu du-rumda Frans~zlara ilk yaz~l~~ kapitüler haklar 1569'da Sultan 2. Selimin bir Ferman~~ ile tan~nm~~t~r. Sultan~ n bunu, K~br~s'~n istilâs~~ haz~rlan~rken, Fransa'n~n Adan~n sahibi Venediklilere yard~m etmesini önlemek amac~yla yapt~~~~ tahmin edilmektedir.

Herhalde ~~ 536'da Türk-Frans~z diplomatik ili~kilerinin kurulmas~ndan önce siyasal bir i~birli~i ve fiili bir ittifak gerçekle~mi~~ bulunuyordu. Bu durum Fransa'n~n art~ k bir Türk askeri yard~m~na ihtiyac~~ kalmad~~~~ 1559 y~l~na dek 33 y~l sürecektir. Ili~kilerin "eroik" dönemi ~~ diyebilece~imiz bu süre içinde iki taraf~n ortak menfaati Avrupa'da Almanya imparatoru ve ~spanya Kral~~ V. Charles'~n geni~~ egemenli~ine kar~~~ bir denge kurulma-s~ndayd~. Bu ortak menfaat, V. Charles'den sonra Habsburglara kar~~~ siya-sal bir "contexte" içinde devam edece~i gibi, 18. yüzy~ldan sonra güneye do~ru geni~lemek isteyen Rusya'ya kar~~~ da geçerlili~ini sürdürecekti.

* * *

1559 y~l~ndan Bonarparte'~n 1798 M~s~r Seferine kadar 240 y~l süren ikinci dönem, bir kaç kez geçici diplomatik gerginlikler hariç, iki taraf aras~nda bar~~~ ve dostluk içinde geli~mi~tir. Bu dönemde Fransa'n~n Türkiye'nin askeri deste~ine gereksinimi olmam~~t~r. Esasen, Fransa gittik-çe güçlenmektedir. özellikle XIV. Louis (le Roi-Soleil) zaman~~ (~~ 643-1715) Fransa Avrupa'n~n en güçlü devletidir. Ancak daha sonra yedi y~l sava~la-nnda (1756-1763) deniza~~r~~ sömürgelerinin ço~unu Ingiltere'ye kapt~rm~~, ülke ayr~ca ekonomik bir bunal~m içine girmi~tir.

240 y~ll~k bu "dostça ili~kiler" döneminde Fransa'n~n Türkiye'deki ba~l~ca ç~kan ticaridir. 1569 Kapitülasyonu ve onu izleyen kapitülasyonlar- Bkz. Ismail Soysal, "Türk-Frans~z münasebetlerinin ilk devresi" ~stanbul, 1953, ~s-tanbul üniversitesi Edebiyat Fak., Tarih Dergisi, S. 63-94.

(3)

TÜRKIYE ILE FRANSA'NIN MENFAATLER' 465

la elde etti~i haklar (Vergi ba~~~~kl~~~, yarg~sal alanda ayncal~k, Imparator-lu~un limanlanna girebilmek için tüm Bat~l~~ gemilerin Frans~z bayra~~~ çekmesi kural~, katoliklerin korunmas~, Kudüs'te ayncal~k vb.) çe~itlendiril-mi~tir. Gerçi ~ 58o'den sonra ~ngiltere, Hollanda vb. de benzeri haklar el-de eel-decektir. Ama Fransa üstünlü~ünü korumaktad~r. Herhalel-de 18. yüzy~l sonlar~na dek Osmanl~~ Imparatorlu~u Frans~z d~~~ ticaretinde en üst s~ra-larda yer almaktad~r. Fransa bununla yetinmemekte, 18. asnn ikinci yar~-s~nda Karadeniz'i de Frans~z ticaret gemilerine açt~rma~a çal~~maktad~r.

Osmanl~~ devletine gelince, 17. yüzy~ldan itibaren bu devlet bir durak-lama dönemine girmi~, 18. yüzy~lda ise gerileme~e, parçalanmaya ba~la-m~~t~r. Art~k Fransa'dan askeri yard~m, hiç de~ilse siyasal destek bekle-mektedir.

Bu ko~ullar içinde politik ili~kilerde taraflar~n tutumlar~~ ~öyle olmu~-tu: K~br~s'~n Türklerin eline geçmesi üzerine Papal~k-Venedik-ispanya'n~n bir Haçl~~ Seferi aç~lmas~~ için yapt~klar~~ ittifaka Fransa kat~lmak istememi~-tir. Üçlü müttefik donanmas~~ 1571'de Osmanl~~ donanmas~n~~ inebaht~~ (U-pande) yalcm~~, böylece Türkler Bat~l~lar kar~~s~nda ilk ciddi yenilgiye u~-ram~~t~. Fransa bu sava~ta da tarafs~zl~~~n~~ korumu~tu. Bu tutum Türki-ye'de iyi kar~~lanm~~t~. Daha sonra Türkiye'nin Avusturya ve Rusya ile tu-tu~tu~u 1736-39 sava~~~ sonunda Belgrad Bar~~~ Andla~malann~n yap~lma-s~nda Fransa'n~n arac~l~~~~ ve bu Andla~malar için güvence vermesi Türki-ye'yi memnun b~rakm~~t~. Bu konuda yararl~~ hizmetleri görünen Fransa Büyükelçisi Marquis de Villeneuve Istanbul'da büyük sayg~nl~k kazanm~~-t~. 1768-1774 Türk-Rus sava~~~ sonunda Kaynarca bar~~~ andla~mas~~ yap~l~r-ken Fransa'n~n Türkiye'yi koruyucu tutumu da dostlu~un yeni bir göster-gesi olarak alg~lanacakt~.

Rusya ve Avusturya kar~~s~nda güçsüz durumunun fark~nda olan Ba-b~âli 18. asnn ikinci yar~s~nda, Fransa ile bir ittifak andla~mas~~ yapmak is-temi~ti. Hatta bunun için Karadenizi Frans~z gemilerine açma~a haz~rd~. Ancak Fransa buna yana~mayacakt~. Çünkü, 1756 dan beri Avusturya ile müttefikti. Ekonomik durumu kötü idi. Bir sava~~ istemiyordu. Türkiye'ye askersel alanda teknik yard~m yapacak, de~erli uzmanlar gönderecekti. XVI Louis ve o s~rada D~~i~leri Bakan~~ bulunan Vergenne-ki daha önce Istanbul'da Büyükelçilik yapm~~t~-Türk dostlar~na sava~~ konusunda itidal tavsiye edecekti.

Her halde, 240 y~ll~k iyi ili~kiler dostlu~a geleneksel bir hava getirmi~ti. Türk devlet adamlar~~ Fransa'dan "Kadim dost" diye sözediyorlard~. Bütün

(4)

466 ~SMA~ L SOYSAL

Bat~ l~lar "Frenk" diye ça~r~ lma~a ba~lanm~~t~. Istanbul'daki Fransa Büyükelçileri büyük ve özel bir ilgi görüyordu.

Siyasal ve ticari alanlarda ili~kilerin geli~mesine kar~~l~ k Türkler ve Frans~zlar ayr~~ uygarl~ k içinde, birbirine yabanc~~ kalm~~lard~. 1700 y~ l~ nda Paris'te "Ecole des jeunes de Langue" adl~~ bir Do~u Dilleri Okulunun aç~ lmas~~ ise daha çok ticari ve konsolosluk ili~kilerini kolayla~t~ rmak gibi pratik bir amaç güdüyordu. Zamanla bu kurum çok yararl~~ bir türkoloji ekolüne temel olu~turacakt~.

* * *

Türk-Frans~z ili~kilerinin 3. dönemi, 18. yüzy~l~ n sonlar~ndan Osmanl~~ imparatorlu~unun tarihe kar~~t~~~~ 1920-22 y~ llar~ na kadar, yakla~~ k 1.5 yüzy~l sürmü~tür, denilebilir.

Imparatorlu~un parçalanmas~ n~ n önüne geçilemeyece~i 18. yüzy~l~ n ortalar~ nda anla~~lm~~t~ . 1789 Frans~z Devriminin ortaya koydu~u milliyet ve özgürlük fikirleri bu da~~lmay~~ h~zland~rm~~t~ 2. Parçalay~c~~ güçlerin ba-~~nda Rusya geliyordu. Denilebilir ki, 1774 Kaynarca andla~mas~yla "Do-~u Sorunu" (Question d'Orient) sürecini Rusya açm~~t~. Fransa, ~ ngiltere, Avusturya bir yandan onun yolunu kesme~e çal~~~ rken, öte yandan kendi paylarm~~ alacaklard~. Fransa'n~ n askersel alanda teknik yard~m~, Sultan III. Selim'in "Nizam-~~ Cedit" çabalar~, II.Mahmut ve Abdülmecit gibi ye-nilikçi Sultanlar~ n Fransa'dan esinlenen reform hareketleri ve, hepsinden daha önemlisi, Avrupa'n~ n büyük devletleri aras~ ndaki rekabet bu y~ k~l~~~ sürecini olsa olsa geciktirme~e yarayacakt~.

Osmanl~~ devlet adamlar~~ da tehlikeyi sezince, yaln~zl~ k içinden ç~k~ p daha bar~~~ zaman~nda dostlar arayarak onlarla ittifaklar ba~~tlamak yolu-nu tutmu~tu. Ba~ka bir deyi~le, Bab~âli Avrupa kuvvetler dengesini hesaba katarak kendine uygun çareler arama~a ba~lam~~t~. Bu aray~~~ içinde 1790'll y~llarda büyük devletler nezdine ilk kez sürekli büyükelçiler göndermi~, d~~i~leri örgütünü geli~tirme~e ba~lam~~t~. Bab~âli'nin, daha çe-~itli ve aktif bir d~~~ politikan~ n yan~~ s~ ra, orduda reform yapmak, yeni si-lâhlar edinmek ba~l~ca kayg~s~~ olmu~tu.

Frans~z Devrimi ba~lad~~~~ zaman Osmanl~~ Devleti 1787'den beri Rus-ya ve AvusturRus-ya ile sava~~ içindeydi. Bu iki devlete kar~~~ Bab~ali Fran-

Bkz. ~smail Soysal, "Frans~z Devrimi ve Türk-Frans~z Diplomasi Münasebetleri", Ankara, 1953. (~ kinci Bas~ m 1987), 286 sayfa.

(5)

TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLER! 467

sa'dan bekledi~i deste~i görememi~ti. Zaten Fransa ekonomik ve sosyal zorluklar içinde bir devrime do~ru sürüklendi~inden bir~ey yapabilecek durumda de~ildi. Böyle olunca, Türkiye çareyi 179o'da Prusya ile bir itti-fak yapmakta bulmu~tu. 1789 Devrimi üzerine Fransa ile Avusturya'n~ n aras~ n~ n aç~lmas~ na da sevinmi~ti. Hatta 1792'de Fransa'da Cumhuriyet ilan edilince ~stanbul'da Sadrazam: "Ne ala! Bu Cumhuriyet art~ k Avus-turya hanedan~n~ n k~zlar~yla evlenemez" demekten haz duymu~tu.

E~er Türkiye, sava~~ içinde bulundu~u Rusya ve Avusturya ile imzala-d~~~~ Sistova ve Jassy Bar~~~ Andla~malanyla fazla kayba u~ramam~~sa, bu Frans~z Devriminin Avrupa'da, özellikle Avusturya'da yaratt~~~~ korku ve Prusya'n~ n Türkiye lehine diplomatik deste~i sayesinde olmu~tur.

1 798'de Bonaparte'~n M~s~ r seferi Istanbul'da inan~ lmas~~ zor bir olay olarak kar~~lanm~~~ ve büyük bir dü~~ k~ r~ kl~~~~ uyand~ rm~~t~~ Sultan Selim çok güvendi~i Fransa'ya sava~~ ilan etmekte tereddüt etmemi~ti. Paris'te Talleyrand taraf~ ndan saf yürekli Büyükelçi Essaid Ali Efendi'nin oyalan-m~~~ olmas~~ onu büsbütün üzmü~tü. Art~ k Selim Frans~zlar~~ "Memaliki Os-maniye"den ç~ karmak için ~ngiltere ve Rusya ile ittifak yapmaktan kaç~ n-mayacakt~. Çok geçmeden 1802'de Paris bar~~~~ ile "statu quo ante"nin ger-çekle~mesi ve Fransa ile dostluk ili~kilerinin yeniden kurulmas~~ Türkiye'ye nefes ald~racakt~.

Frans~z Devriminin do~urdu~u sava~lar Bablüliye Avrupa kuvvetler dengesi içinde manevra yapma tecrübesi kazand~ rm~~t~. Art~ k Fransa siya-sal alanda bir "eski dost" gibi de~il, Avrupa'n~n be~~ büyük devletinden herhangi biri gibi görülecekti. Türkiye için tehlike Rusya'dan geldi~ine göre bu tehlikeye kar~~~ dengeyi hangi Bat~l~~ büyük devletten bulursa onunla i~birli~i yapmak isteyecekti.

Fransa ku~kusuz Rusya'n~n Akdeniz'de Frans~z menfaatlerini tehdit edebilece~inin fark~ nda idi. Nitekim, bunu önlemek üzere, ~ ngiltere ile, hatta Avusturya ile diplomatik i~birli~i ar~yordu. S~ ras~~ gelince de Rus-ya'ya kar~~~ sava~tan çekinmeyecekti. 1853-55 K~ r~ m Seferine kat~ lmakla ve bu sava~~ sonunda, 1856 Paris Konferans~ nda Türkiye'yi desteklemekle bu-nu göstermi~tir. Fakat ayn~~ Fransa Osmanl~~ imparatorlu~ubu-nun mirasç~la-nndan biri olmak karar~ nda idi. Gözü Akdenizdeki Osmanl~~ eyaletlerin-deydi. Gerçi en çok üzerinde durdu~u M~s~r'~~ sonunda ~ ngiltere'ye kapt~-racakt~ r. Ama 183o'da Cezayir'e, 1881'de Tunus'a sahip olacakt~ r. Bu ara-da, 182o'li y~ llarda Yunanistan ba~~ms~zl~ k hareketinde, Rusya ve ~ ngiltere

(6)

468 ~SMAIL SOYSAL

gibi, Fransa da Türkiye'nin kar~~s~na ç~kacakt~r. Daha sonra 1914-1918'de Türkiye ile sava~~ girmeden Ingiltere ile Yak~ndo~uyu payla~ma plan~~ yapa-cak, Suriye, Lübnan ve Güney Anadolu'da yerle~mek isteyecektir.

Fransa'n~n 18. yüzy~l sonlar~nda Türkiye'ye kar~~~ bu de~i~en politika-s~n~~ tarihin mant~~~~ içinde görmek yerinde olur. Palmerston'un deyi~iyle, "sonsuza dek dostluklar ya da dü~manl~klar yok, sonsuza dek ç~karlar var-d~."

Fransa'n~n ulusal ç~ karlar~~ do~rultusunda izledi~i, bugünkü deyimiy-le "real politik" onun Yak~ndo~u ticaretinde zamanla gerideyimiy-lemesine neden olacakt~. Nitekim, 19. yüzy~lda ~ngiltere öne geçmi~ti. 20. yüzy~l~n ba~~nda ise Almanya ba~a geçecek ve bu durumunu günümüze kadar sürdürecek-tir.

~u da var ki, siyasal ve ekonomik i~birli~i ya da zorluklar ne olursa olsun, Fransa'n~n Osmanl~~ ~mparatorlu~undaki kültür etkisi günümüze dek ön planda kalacakt~: Frans~z Devriminin özgürlük fikirleri 1839'da Tanzimat reformlar~n~~ yapanlara ~~~k tutmu~tu. Paris'te bir çok kez Büyükelçilik yapan Mustafa Re~it Pa~a bu hareketin öncüsü olmu~tu. 19. yüzy~l~n sonlar~ na do~ru Genç Türkler hareketi de Frans~z Devrimi ilkele-rinden esinlenmi~ti. 19. yüzy~l~ n ikinci yar~s~ndan itibaren sanat~ n hemen her dal~nda, özellikle edebiyat, resim, heykel ve mimaride Frans~z etkisi kendini göstermi~tir. En çok aranan ve ögrenilen yabanc~~ dil frans~zca idi. Fransa'daki geli~meler türk ayd~nlar~~ için bir referans olmu~tu. K~sacas~, Türkiye'de ça~da~la~ma hareketi Fransa'n~ n etkisiyle ba~lam~~~ ve ilerlemi~-ti.

Türk-Frans~z ili~kilerinin bu 150 y~ll~k üçüncü dönemi için bir ba~l~k bulmak gerekirse "de~i~en ili~kiler" deyimi akla gelmektedir. Çünkü, taraf-lar~n ç~ karlar~~ ba~da~t~r~labildi~i ölçüde, bir uyum sa~lanm~~t~r. Bu duru-mun sonucu aradaki "geleneksel" dostluk sars~lm~~t~, ama kültür ba~lar~n-dan güç alan yak~nl~k korunmu~tu.

* * *

Osmanl~~ devleti y~k~l~p yeni Türkiye'nin kurulmas~~ ile Türk-Frans~z ili~kileri yeni bir dönem içine girmi~tir3. 1921'de ba~lay~p günümüze dek

3 Bu dönem ile ilgili ~smail Soysal'~n "Les Relations Politiques Turco-Françaises,

1921-1985" Frans~zca makalesi "L'Empire Ottoman, La Itpublique de Turquie et la Fran-ce" adl~~ kitapta yer alm~~t~ r, ~S~S Yay~nlar~, ~stanbul-Paris, 1986, S. 587-698.

(7)

TÜRKIYE ~LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 469

uzanan bir "ça~da~~ dönemi" iki a~amada incelemek do~ru olur, san~yo-rum. 1939 y~l~na kadarki 18 y~ll~k ilk a~amada geçmi~ten kalan sorunlar~n ar~nd~r~lmas~~ ve ili~kilerin daha sa~lam temellere olu~turulmas~~ çabalar~na tan~k oluyoruz. Bunu izleyen 5-6 y~lda yani ~kinci Dünya Sava~~nda, 194o'da Fransa'n~n i~galinden 1945'de kurtulu~una dek ili~kiler ise ister is-temez sönük geçmi~ti. Sava~tan sonra ba~layan ikinci a~amada canlanan ili~kiler genellikle kar~~l~kl~~ sayg~~ ve i~birli~i esprisi içinde geli~me~e devam etmi~tir.

~imdi k~saca olaylar~n geli~mesine bakal~m: Osmanl~~ Devleti 30 Ekim

191 8'de Müttefiklerle Mondros Mütarekesini yapm~~, Frans~z kuvvetleri

~919'da Suriye'yi (ve Lübnan'~) ve güney Anadolu'da Kilikya'r i~gal

et-mi~ti. Frans~zlar, ayr~ca ~ngilizler ve ~talyanlarla birlikte 192o'de Istanbul'a girmi~lerdi. Ancak Kilikya'da tutunamayacaldard~. Bu arada Fransa ~ngil-tere ile bir çok konularda anla~mazl~k içine dü~mü~tü. öte yandan, Fran-s~z hükümeti Ankara hükümetinin Moskova ile geli~en ili~kilerinden kay-g~lanmaya ba~lam~~t~. Daha da önemlisi, Mustafa Kemal (Atatürk)'ün ka-rarl~l~~~n~~ zaman~nda anlam~~t~. 1921 eylülünde Türkler Yunan kuvvetleri-ni Sakarya'da yekuvvetleri-nince bu kan~~ kesinle~mi~~ ve Fransa Ankara hükümetikuvvetleri-ni tan~yan ilk Bat~l~~ devlet olmu~tur.

Atatürk'ün Ankara'da Franklin Bouillon ile bizzat müzakere edip 20

Ekim 1921 Ankara'da ba~~tlad~~~~ Anla~ma asl~nda Fransa'n~n Ingiltere'ye sormadan yapt~~~~ bir ön bar~~~ andla~mas~, yani 1923'de yap~lacak Lozan Bar~~~ Andla~mas~n~n bir öncüsü idi. Nitekim bu anla~man~n hükümleri büyük ölçüde Lozan Andla~mas~na da girmi~, geri kalan~~ da geçerlili~ini korumu~tur. Böyle olunca, Fransa Lozan'da daha çok ekonomik i~ler üze-rinde durmu~, çeki~meler ~ngiltere ile Türkiye aras~nda geçmi~tir.

Bununla birlikte, Lozan'dan sonra 1924-1933 y~llar~~ boyunca Türkiye ile Fransa aras~nda Çetin tart~~malar olmu~tur. Tart~~malar~n konusu Türkiye'deki Frans~z okunan= statüsü, Osmanl~~ borçlar~n~n annd~nlma-s~yla ilgili sorunlar, Osmanl~~ Bankas~n~n gelece~i, millile~tirilen Frans~z ~ir-ketlerine ödenecek tazminat vb. idi. Zamanla bunlar üzerinde uzla~~lara va-nlm~~t~. Bu arada, Türkiye'nin Frans~z mandas~ndaki Suriye ile ili~kilerini düzenleyen Sözle~me 1926'da ba~~tlanm~~t~. 1930 y~l~nda da, genel bir Türk-Frans~z Dostluk Andla~mas~~ yap~lm~~t~.

193o-1937 y~llar~nda Türk-Frans~z dostluk ve i~birli~i gerçekten e~itlik içinde sa~lam temellere oturmu~tur, denilebilir. Art~k Fransa, uluslararas~~ ili~kilerde bar~~ç~~ ve "statu quo" yanl~s~~ ve Bat~~ uygarl~~~na ayak uyduran

(8)

470 ~SMAIL SOYSAL

laik bir Türkiye'nin destekçisi idi. 1934 Balkan Pakt~ n~~ desteklemi~, 1936 Montreux Bo~azlar Konferans~nda Türkiye'ye yard~mc~~ olmu~tu.

Tek ciddi uyu~mazl~k konusu "Iskenderun Sanca~~" üzerinde ç~km~~t~~ 4. Atatürk'ün bir milli dava olarak ele ald~~~~ bu sorunda Fransa, Avrupa'da Hitler'in yaratt~~~~ gergin bir atmosfer içinde, Türkiye ile anla~mak zorunda kalm~~t~. Türkiye daha 1921 Ankara Anla~mas~yla Hatay bölgesi için sa~-lad~~~~ avantajlar~, bölgedeki Türk ço~unlu~una (Frans~z istatistiklerine göre % 39.7, oysa Alevi ve Sünni Araplar~ n toplam~~ °k 38, gerisi çe~itli)

daya-narak de~erlendirmi~ti.

Fransa Hatay'l Türkiye'ye b~rakt~~~~ 23 Haziran 1939'da Türkiye'nin ~ngiltere ile daha önce kararla~t~ rd~~~~ ittifaka Fransa'n~n da kat~lmas~~ ke-sinle~mi~ti. Her halde Hatay sorununun çözümü ve Üçlü Ittifak~n 19 Ekim ~~ 939'da Fransa ile birlikte imzas~ nda Türkiye D~~i~leri Bakan~~ ~ükrü Saraco~lu ile Fransa Büyükelçisi Rene Massigli gibi iki parlak diplomat~n adlar~~ daima an~lacakt~r, san~r~m 5.

~talya Fransa'ya 194o'da sava~~ açt~~~~ zaman Üçlü ittifak gere~i Türki-ye'nin Müttefiklerin yan~ nda sava~a kat~lmas~~ gerekiyordu. Türkiye bunu yapmad~~ ve "sava~~ d~~~" (non-belligerant) müttefik olarak kald~. 1941'de Almanya ile sald~rmazl~ k Andla~mas~~ yapt~ ktan sonra da Müttef~klere da-ha yak~ n bir tutum için da-hay~ rda-hah tarafs~zl~ k (neutralite bienvaillante) güttü. Zaten sava~a girse, bu bir i~e yaramayacak, üstelik kendisi de Mihver'in bir sald~r~sna u~rayacakt~. Çünkü Fransa Almanya ile mütareke imzala-m~~t~~ ; kald~~ ki, Türkiye'nin elinde yeterince silah yoktu. Sava~tan sonra anla~~lacakt~~ ki, Türkiye o zaman sava~a girseydi, do~u Akdeniz ve Yak~n-do~u'da Müttefikler için çok daha zor sorunlar ortaya ç~kacakt~.

Sava~~ boyunca Türk kamuoyu General de Gaulle'ün "liberation" ha-reketine sempati beslemi~ti. Mare~al Petain'in Vichy'deki hükümeti ile diplomatik ili~kiler sönük geçiyordu. 1943 may~s~nda Cezayir'de "Comite Français de Liberation Nationale" kurulunca bu Komitenin Ankara'ya yollad~~~~ delege Saint-Hardouin, yan resmi biçimde de olsa, ilgi ile kar~~-lanm~~t~. Ertesi y~l Türkiye Geçici Frans~z Hükümetini "de facto" tan~m~~~ ve Gaston Maugras'y~~ Büyükelçi olarak kabul etmi~ti.

Bla. ~smail Soysal, "Hatay Sonunu ve Türk-Frans~z Siyasal ili~kileri (1936-39), Türk Tarih Kurumu, Belleten, say~~ 193, Ankara 1985, s. 79- ~ o9.

Bkz. ~smail Soysal, "1939 Türk-~ngiliz-Frans~z ittifak~", Türk Tarih Kurumu, Belle-ten, say~~ 188, Ankara 1983, S. 367-414.

(9)

TÜRKIYE ~LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 471

Sava~~ sonras~ nda Fransa'n~ n Bat~ l~~ büyük devletler aras~ nda lay~ k ol-du~u yeri bir an önce almas~~ Türkiye'de istenen bir ~eydi. Çünkü Türkiye onu Avrupa'da bir denge unsuru olarak görüyordu. Türkiye D~~i~leri Ba-kan~~ Numan Menemencio~lu gibi parlak bir diplomat~ n Paris'e büyükelçi olarak yollanmas~~ bunun bir göstergesi idi.

Türkiye 1945-46 y~llar~ nda Sovyet tehdidi alt~ na girince Fransa'y~~ da Anglo-Saksonlarla dayan~~ma içinde görmek istemi~ti. Oysa, Fransa o s~ ra-da Moskova ile yak~ n ili~kiler sürdürüyordu. Bu politika Ankara'ra-da bir az yad~ rganm~~t~. Ama çok geçmeden, Fransa'n~ n tutumunu de~i~tirmesi ve NATO içinde yer almas~~ Ankara'da sevinçle kar~~lanm~~t~.

NATO kurulunca, ona parelel olarak, Ortado~u'da bir savunma pakt~~ kurulmas~~ yolunda ABD, ~ ngiltere, Fransa ve Türkiye'nin ortak giri~imleri semere vermemi~ti. Bu durumda Türkiye'nin, Yunanistan ile birlikte 1951'de NATO'ya al~ nmas~~ kararla~t~ r~l~ rken Fransa'n~ n tutumu olumlu idi. Fransa ayn~~ anlay~~~~ Türkiye'nin Avrupa Konseyine al~ n~~~ nda da göstermi~ti. Öte yandan, iki devlet Marshall plan~~ üzerine 1948 de kuru-lan CEE'de i~birli~i içinde idi ve bu durum 1964'de OECD içinde de sürecekti.

Böylece Fransa Türkiye'nin Bat~l~l~ k ki~ili~ini siyasal alanda (Avrupa Konseyi, NATO) benimsemi~ti. Türkiye Avrupa Kültür Anla~mas~ na da kat~lm~~t~. 1963'de Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplulu~u aras~ nda Or-takl~ k Anla~mas~~ yap~ lmas~ na -ki bu Anla~ma Türkiye'nin ilerde AET'ye tam üye olarak kat~lmas~~ gere~ini aç~ kça öngörüyordu- Fransa yard~ mc~~ olmu~tu. Daha Anla~man~ n imzas~ ndan iki ay önce Ba~bakan Pompidou ve D~~i~leri Bakan~~ Couve ve Murville Ankara'da gerçek dostlar olarak al-k~~lanm~~t~.

1968 ekiminde Fransa Cumhurba~kan~~ General de Gaulle'ün Türki-ye'ye resmi ziyarette bulunmas~~ -ki TürkiTürki-ye'ye gelen ilk Fransa Devlet Ba~kan~~ idi- önemli bir olay olmu~tu. De Gaulle Türkiye ile geni~~ bir i~-birli~i düzeni kurmak istiyordu. Bunun için Türkiye'nin ABD kar~~s~ nda, bir az olsun, hareket özgürlü~ü içine girmesi gerekiyordu ki, o zamanki Türk hükümeti buna yana~mami~t1 6.

" Bkz. ~smail Soysal, "General de Gaulle'ün Türkiye'yi ziyareti (1968)", Türk Tarih Kurumu, Belleten, say~~ 200, S. 949-964, Ankara, ~~ 987 ; Frans~ zcas~~ "La visite de General de Gaulle en Turquie", Melanges, Prof. Robert Mantran, Zaghouan, (Tunis), 1988, pp. 245-256.

(10)

472 ~SMAIL SOYSAL

1973-1983 y~llar~ nda ili~kiler Ermeni sorunu nedeniyle bir sars~ nt~~ ge-çirmi~ti. 198o'de Türkiye'de ortaya ç~ kan askeri müdahale sonucu demok-rasi hayat~n durdurulmas~~ durumu daha da zorla~t~rm~~t~. Ama 1983'de Parlamento seçimleri yap~l~ p demokratik ya~am yeniden kurulunca, Fran-sa ili~kilerin normalizasyonu sürecini ba~latmak istemi~~ ve bir kaç y~l son-ra durum iyi bir düzeye gelmi~tir.

SONUÇ

Yukar~da k~sa bir tarihçesini yapt~~~m~z Frans~z-Türk ili~kilerinin nite-li~i üzerinde ~imdi kimi sonuçlar ç~ karma~a ve bu ili~kilerin gelece~i için kimi dü~ünceler ileri sürme~e çal~~aca~~m.

. Be~~ yüz y~ ll~ k Türk-Frans~z ili~kileri genellikle dosiça geçmi~tir. Iki ülke yaln~zca iki kez sava~~ içine girmi~tir. Birincisi Bonaparte'~ n M~s~ r Se-feri, ikincisi ilk Dünya Sava~~d~ r. Her ikisinin sonunda bar~~~ yap~ld~~~ nda dostluk ve i~birli~i h~zla ve kolayl~ kla kurulmu~tur.

Bu durum iki devletin Avrupa'daki geopolitik konumlarmdan do~an, de~i~meyen bir gerçektir. Avrupa'da güçler dengesini bozan bir devlete kar~~~ her ikisi de duyarl~d~ r. 16.yüzy~lda V. ~arl'a kar~~~ i~birli~i, 19. yüzy~ l- da K~ r~ m Sava~~, ~~ 939'da Mihver Devletlerine kar~~~ Üçlü ittifak ve günümüzde NATO bunun göstergeleridir.

Bugün, Bat~~ Avrupa Birli~ine (Union Europeenne Occidentale) daya-nan, NATO'dan ayr~~ bir Avrupa Savunma sistemi kurulmas~~ dü~ünceleri ortaya at~lmaktad~ r. Acaba Türkiye'siz bir Avrupa savunmas~~ olabilir mi? Sanm~yoruz. Türkiye ister istemez aranacakt~ r. Onun konumu ve siyasal iradesi yeterli güvencelerdir.

Türkiye'nin stratejik önemi daha çok uluslararas~~ ciddi gerginlikler s~-ras~ nda hat~ rlanmaktad~ r. Oysa Türkiye her zaman sorunlar yaratan kom-~ularla çevrili nazik bir bölgede, tehlikeler içinde ya~amak zorundad~ r.

2. Politik alanda yeni Türkiye'nin Avrupa'ya içtenlikle ba~l~l~~~~ Bat~da,

san~yorum, en çok Frans~zlar taraf~ndan de~erlendirilen bir gerçektir. Türkiye Avrupa Konseyi, OECD ve NATO'nun üyesi ve CEE'nin de or-tak üyesi olarak Bat~~ ile organik ba~lar içindedir. Gerçi, islam Konferans~~ çerçevesinde de ~slam dünyas~~ ile yan yana bulunmaktad~ r. Bu, belki Ba-t~l~lara bir çeli~ki gibi görünebilir. Asl~nda çift yanl~~ bu ili~ki iki dünyay~~ yakla~t~ nc~~ olabilir. Kald~~ ki, Türkiye islam Konferans~~ yasas~n~~ imzalam~~~

(11)

TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLER~~ 473 de~ildir, Örgütün fiili üyesi durumundad~ r. Ayr~ca her toplant~da, al~ nan kararlar~, anayasas~~ (laiklik ilkesi) ve d~~~ politikas~~ (Bat~~ ile organik ba~lar~~ ve ~srail ile ili~kileri) ile ba~da~t~~~~ ölçüde, kabul etti~i yolunda bir çekince koymaktad~ r. Bu tutumu ile o forumda zaman zaman ele~tirilerle kar~~la~-maktad~ r. Ama Türkiye iki yüzlü bir tutumdan uzakt~ r.

Fransa'dan bekledi~imiz, adalete uygun milli sorunlar~ m~zda tarafs~z-l~~~ n~~ ya da bizimle kom~ular~ m~z aras~ nda e~it uzakl~ k ilkesini korumas~-d~ r. Örne~in, K~ br~s böyle bir sorundur. General de Gaulle 1968'de Anka-ra'ya geldi~inde, yap~lan görü~melerde ~öyle demi~ti: "... K~ br~s'ta Rumlar Yunan halk~ n~ n, Türkler de Türkiye'nin bir parças~d~ r. Orada ya~ayan, ir-birinden çok farkl~~ iki toplulu~u ayn~~ devlet içinde birle~tirmek yapay ve geçici bir çözüm olur. Bu topluluklar~ n birbirinden ayr~~ yönetimleri olma-l~d~ r. Nas~ l Trakya'da bir Türk-Yunan s~ n~ r~~ varsa, onun gibi K~br~s'ta da bir s~ n~ r olabilir" 7.

Ne var ki, bugün AT üyesi Yunanistan K~ br~s sorununu bu örgüt içinde kendi lehine bir ön ko~ul gibi kullanmak istemektedir. Bu haks~z bir tutumdur. Cebelitar~ k sorununun Ispanya'n~ n AT'ye girmesini engelle-medi~ini unutmamak gerekir. Fransa'n~ n Akdenizin en büyük devleti ola-rak, bu gibi sorunlarda tarafs~zl~~~ n~~ korumas~~ ortak menfaatlar~ m~z bak~-m~ ndan yararl~~ olacakt~ r.

Ekonomik bak~ mdan Fransa ve Türkiye uzun yüzy~ llar boyunca

bir-birini tamamlay~c~~ iki ülke olmu~tur. Gerçi Osmanl~~ imparatorlu~u da~~-l~ nca Fransa için Türkiye pazar~~ küçülmü~tür. Ayr~ca bu pazarda Alman-ya, ~talya gibi yeni devletler büyük pay al~ nca, Fransa'n~n Türkiye d~~~ ti-caretindeki yeri daha da azalm~~t~ r. 1987 rakamlar~na göre Fransa'n~ n Türkiye'nin ihracat~ nda OECD devletleri içindeki yeri (°/04), Almanya, ~talya, ABD ve Japonya'dan sonra 5.; ithalât~nda da Almanya, ABD, ~tal-ya, Japonya ve ~ ngiltere'den sonra gene 5. durumdad~ r (°/05). ihracat-itha-lât toplam~~ 850 milyon $ dolay~ndad~ r. Ama Türkiye'nin sanayile~me süreci h~zland~ kça, daha do~rusu Türkiye'nin al~ m gücü artt~ kça bu ticaret de artacakt~ r. Nitekim Türkiye Fransa ve öbür AT ülkeleri için önemli bir pazar olmak yolundad~ r. 55 milyona yakla~an nüfusu, oldukça geni~~ eko-nomik potensiyeli vard~ r. Son y~llarda d~~~ ticareti h~zla artmaktad~ r. 1988 y~l~ nda Türkiye'nin 12 milyar $ ihracat, 15 milyar $ ithalat gerçelde~ tirme-si beklenmektedir. Bu geli~me küçümsenemez.

(12)

474 ~SMAIL SOYSAL

Dünya ticaretinin en büyük k~sm~ n~n sanayile~mi~~ ülkeler aras~nda yap~ld~~~na bak~l~rsa, Türkiye'nin sanayile~mesi Fransa için bir rekabet de-~il, tamamlay~c~l~k unsuru olacakt~r. Hatta her iki ülkenin Arap ülkeleriyle yapt~~~~ ticaret, yat~ r~m ve hizmetler için de bunun geçerli oldu~unu söyle-yebiliriz. Ekonomik ili~kilerimiz yüksek bir düzeye ula~~rsa, ku~kusuz siya-sal ili~kilerimiz daha istikrarl~~ ve sa~lam duruma gelecektir.

Türkiye'nin AT kar~~s~ndaki tutumuna gelince: Türk hükümetlerinin bu örgüte ilgisi, onun Avrupa'n~n siyasal bütünle~mesine götürecek bir süreci de ba~latt~~~na inand~klan içindir ki, büyük olmu~tur. Ku~kusuz Türki-ye'nin d~~~ ticaretinin %40'dan fazlas~n~n AT ülkeleriyle olmas~~ da önemli bir gerçektir. Türkiye 1963 Ortakl~k Anla~mas~~ ile ilerde Toplulu~a girme vaadine dayanarak 1987'de tam üyelik için ba~vuruda bulunmu~tur. Türkiye ekonomisinin böyle bir kat~lma~a haz~r olup olmad~~~~ tart~~~labi-lir. Portekiz için de tart~~~lm~~t~. Ama Türklerin müslüman olmas~, kültürlerinin Avrupal~lannkinden az çok farkl~~ bulunmas~~ onun üyeli~ine kar~~~ ileri sürülemez. Sürülseydi vaktiyle Avrupa Konseyine al~nmalar~~ da mümkün olmazd~. Her halde, demokrasiyi ve ~nsan Haklar~n~~ benimse-mi~, üstelik kaderini Avrupal~lannkine ba~lam~~~ bir ülkeye AT kap~lar~n~n kapat~lmas~~ sözkonusu olmamak gerekir. Fransa'n~n, geçen Ocak ay~nda Ankara'da D~~i~leri Bakan~~ M. Raimond'un a~z~ndan Türkiye'nin üyeli~i-ne kar~~~ ç~kmayaca~~n~~ aç~klam~~~ olmas~~ Türk kamuoyunda iyi etki yap-m~~t~ r.

5. Kültür bak~m~ndan ortada bir çeli~ki yoktur. Gerçi Türkler müslümand~ r. Bin y~ld~r ~slam uygurl~~~~ içinde ya~am~~lard~r. Bu uygarl~k-tan kalan ögelere sahiptir. Ama 15o y~ld~r da Bat~~ uygarl~~~n~n etkisinde-dir. Türk ayd~nlann~n Frans~z kültürünün bu süreçteki etkisi için Fran-sa'ya gönül borcu olmal~d~r.

Türkiye Atatürk'ten beri kesinlikle laik toplum modelini ve son 40-45 y~ld~r da ço~ulcu bir düzen içinde, demokrasiyi yürütme~e çal~~maktad~r. Bunu Bat~ya ho~~ görünmek için de~il, kendi ç~karlar~~ için yapm~~t~r. Türkiye'de demokrasinin yürütülmesinde ara s~ra duraklamalar oldu~u bir gerçektir. Unutmayal~ m ki, 1789'dan sonra Fransa da bu yollardan geçmi~tir.

~unu da belirtelim ki, Bat~~ kültürü bize zorla kabul ettirilmi~~ de~ildir. Onu biz istedik, benimsedik, zaman zaman ~slam dünyas~ndan gelen ele~-tirilere kar~~n Bat~n~n de~erlerini, onun kurumlar~n~~ biz savunuyoruz.

(13)

TÜRKIYE ~ LE FRANSA'NIN MENFAATLERI 475 Enformation ve ~le~itim alan~ nda ili~kilerimizin ilk 300 y~l~ nda bir ko-pukluk olmas~~ kaç~ n~ lmazd~ . Çünkü ya~am biçimlerimiz farkl~~ idi. Din ay-r~l~~~~ uzakla~t~ r~c~~ bir unsurdu. Birbirimize "kafir" diye bakt~ k. Hatta Na-polyon döneminde Istanbul'da zekas~yla tan~ n~ p sevilen Fransa Büyükelçisi General Sebastiani'yi bile "ak~ll~~ kafir" diye adland~ rm~~~zd~ r.

Gerçi Frans~z türkologlar~ , ayr~ca Frans~ z gezginleri Fransa'ya da-18. yüzy~ldan beri Türkler hakk~ nda hayli bilgi aktarm~~t~. Ama biz Türk-ler sizin güzel, kültür yayan dilinizi ancak 19. yüzy~lda ö~renme~e, o da çe-kingen biçimde ba~lam~~~zd~ r. 20. yüzy~l~ n ba~lar~ nda türkolog Jean Deny gibi parlak bir dost, onun izinde, bugün Louis Bazin, Robert Mantran gi-bi de~erli gi-bilim adamlar~~ ve yeni ku~ak türkologlar~~ gi-bizim dil ve kültürümüze sevgi, anlay~~la bakarak bilimsel ba~lant~m~z~~ kurmakta önemli rol oynuyorlar.

Bundan ba~ka, Türkiye'deki eski Frans~z okullar~, Galatasaray Lisesi, son zamanlarda kurulan Tevfik Fikret Liseleri dilinizi canl~~ tutuyorlar. An-cak bunlar yeterli de~ildir. Hala Frans~zlar bizi pek az tan~yor, Fransa'da-ki ön yarg~lar sürüp gidiyor. I~imiz kolay olmayacakt~ r. Ama umutsuzlu~a dü~meyelim. Kar~~l~ kl~~ turizm hareketi art~yor, kitaplar yaz~l~yor, ortak demeklerimiz çal~~~ yor. Yak~ nda Istanbul'da Frans~zca ö~retim yapacak bir fakülte aç~l~yor.

Bin y~l önce Haçl~~ Seferleri ile ba~layan Do~u ile Bat~~ aras~ ndaki so-~ukluk Türkiye'nin bugünkü yakla~t~ r~c~~ rolü sayesinde sona erdirilebilir. Çünkü laik, demokratik, bilimin üstünlü~üne de~er veren Türkiye iki dünya aras~ nda ba~l~ca köprü durumundad~ r. Kipling'in "Do~u Do~udur, Bat~~ da Bat~, ikisi bir arada yürüyemez", yolundaki sözleri sonsuza dek bir yazg~~ olmamal~d~ r.

(14)

Referanslar

Benzer Belgeler

OSMANLI DEVLETİ SEVR ANLAŞMASI İLE RESMEN OYUN DIŞI BIRAKILMIŞTI.. MİLLİ MÜCADELE SONUCUNDA BİR BİR ÜLKE TOPRAKLARINI TERK EDEN İTİLAF DEVLETLERİ BİR ANLAŞMAYA VARILMASI VE

Ateşkesin önemli koşulları şunlardır: 4 Mütareke, imzalandıktan üç gün sonra, 14/15 Ekim gecesi yürürlüğe girecektir; Türk ve Yunan kuvvetleri

Çal›flmam›zda 1994-2006 tarihleri aras›nda, Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dal› Poliklini¤i’ne baflvuran ve yatarak tedavi edilen 53 Sifilizli

Paşa’nın, Türkiye tarihinde sahip olduğu saygın yer, aslında hilafetin kaldırılmasını bir türlü hazmedemeyen ve çağdaş hilafeti cemaatler vasıtasıyla

Bunun dışında alt komisyonlar da kuruldu. Lozan’da karşılaşılan ilk çetin mesele Batı Trakya meselesi oldu.Bu topraklar son elli

19 Curzon, İsmet Paşa’nın Boğazlarla ilgili olarak Türk görüşünü ifade etmesini istemiş, ancak Paşa, Müttefiklerin görüşünü dinlemedikçe Türk

Meningokoksemi ile meningokokseminin efllik etmedi¤i menenjit grubu karfl›laflt›r›ld›¤›nda; yafl, yat›fl süresi, atefl bafllang›c› ile hastaneye baflvuru aras›nda

(a) Başvuru Ücreti (750 CHF/�) (b) Üniversite Yerleştirme Ücreti (450 CHF/�) (c) İade edilmeyen herhangi Sigorta Ücreti (d) İdare ücreti (150 CHF veya 100 �) (e)