Bizde konaklardan kahvelere düşen Karagöz, “Karagiozis” oldu
K A R A G Ö Z
CAN ÇEKİŞİYOR!
> Batılılaşmayı taklitçilikle karıştı
ran aydınlarımızın burun çevir
mesi üzerine Türkiye'de sahipsiz
kalan Karagöz oyununa Yunanlı
lar dört elle sarıldı ve hükümetin
kültür politikasındaki yerini aldı
\ Bizdeki ilgisizlik ve umursamaz lık bu şekilde sürdüğü takdirde kısa bir süre sonra Yunanistan' dan Karagöz hocası getirmek zo runda kalmanız gerekecek
Z E Y N E P GÖĞÜŞ
VRUPA’nın arla çağdan kalma en eski kukla tiyatrolarından biri, o gece kapılarını “ Kara- giozis” m şerefine ardına kadar açmıştı. Küçük salon öylesine tıklım tıklım doluydu ki, tabure bile bu lamayıp yere oturmak zorunda kalmıştım. 1984 son- baiıanndaydık ve Brüksel’in ünlü “ Théâtre des Ma- rionettes’’ine her yaştan insan Karagiozis’le Hacia- vatis’in maceralarına tanık olmak için gelmişti. Yu- nancayı anlamayan Brükselliler, KaragiosisTe Hacia- vatis’i, Veziropulas. Paşa, Klotiri ve daha nice kah ramanları göz kırpmadan izlediler.
Bayramdan bayrama bile aklımıza gelmez olan, ba tılılaşmanın taklitçilikle karıştırılması yüzünden esas sahip çıkması gereken aydın ve sanatçı kesim tarafın dan küçümsenerek dışlanan ve nihayet, kahvehane kö şelerinde bir şişe rakıya oynatılır hale gelen “ bizim" Karagöz’ü komşumuzun sahiplenişine kızma hakkını bulamayacaktık kendimizde.
• YUNANLI AYDIN,
KARAGÖZ E SAHİP ÇIKTI
Karagöz’ün Yunanistan macerasını anlatmasını, Âtinalı gazeteci AMs Kurkulas’dan rica ettik. 1950-60 yıllan arasında Yunanistan da bizim hâlâ yaşadığımı za benzer “ batılılaşma’’ sürecinden geçerken, Kara- göz'e karşı tıpkı bizdeki gibi bir yukardanlıktır baş lamış. İşte o zaman, Yunanlı aydınlar Karagöz'e sa hip çıkmışlar.
Okumuş zengin aileler, çoğu Anadolu’dan gelme Karagöz ustalarım evlerine davet edip, geleneğin ba badan oğula sürmesine yardıma olmuşlar. Bu dönem atlatılâktan sonra da, kültür politikası içinde Kara- göz’e gereken yer verilmiş.
Onlara Türklerden geçen bu gölge oyununa, “ aslı reddedilmeyerek" önce halk, sonra da devlet tarafın dan sahip çıkılmış ve “ Karagiozis” e özüne dokunma dan, Yunanlı karakteri kazandırılmış.
• KONAKLARDAN, KAHVELERE
Atina’da villalarda baştacı edilen Karagöz’ün biz de ise, konaklardan kahvelere düşüşünün öyküsünü de sayıları giderek azalan gerçek Karagöz ustaların dan Orhan Kurt anlattı. 10 yıldır İstanbul Festiva linde yabancı seyircilere gösteri yapan Kurt, Cum huriyet döneminde konak sahiplerinin sınıf değiştir mesinin ve batılılaşma çelişkisinin dışında, “ içerikte ve dilde eskime" faktörünü ortaya koydu.
Karagöz dilinin herkesin anlayabileceği şekle so kulması gerektiğini savunan Orhan Kurt, konunun es kim ediği, an cak , dil ve espri itib arıy la “ çağdaşlaştırılması" gerektiği görüşünde.
• HOŞGÖRÜ VE KARAGÖZ
banşık ayrılmalarından alınacak toplumsal bir ders ol duğu da belirtiliyor.
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığımız sürüyor ya, Karagöz'e devletin el koyması gerektiğini savunan lar çoğunlukta. Kültür Bakanlığı’nın bir-iki kez dü zenlenen 20 günlük kurslarıyla Karagöz ustası yetişe bileceğini umacak kadar hayalci olmaya kadar varı yor iş. Kendi geleneksel gölge tiyatromuzu küçümse yen aydın zihniyeti değişmedikçe, iş işten geçtikten son ra açılacak okullara neyseki Yunanlı hocaları davet edebiliriz!..
• BİR UMUT VE BİR ÖNERİ
İstanbul’da faaliyet gösteren özel bir kültür kuru mu olan BİLSAK’ta Hayali Küçük Ali’nin torunu nun çırağı Haluk Yüce tarafından başlatılan Karagöz gösterileri, bu açıdan bakıldığında umut verici bir baş langıç sayılabilir.
Televizyonda güzel sunucunun her akşam minik lere önündeki kâğıttan kafasını kaldırmadan bir şey ler okuması ve kuklalarla sohbet etmesi yerine, hafta da bir kez olsun ekranın beş dakikalığına Karagöz’e ayrılması girişiminde bulunmak bile ustalarımızı ne dense korkutuyor.
Talep yükseldikçe, devletin ilgisi de artacak, özle nen okullara kavuşulması için engeller kalkacaktır. Ka ragöz’e sahip çıkmak, biraz da “ teba” lıktan kurtu lup “ vatandaş" olmaktır. Vatandaş olmak, her şeyi devletten beklememektir. Vatandaş olmanın yolu, kül türel değerlere sahip çıkmaktan da geçmez mi?
Toplumsal olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz şey lerden oları “ hoşgörü" ve “ diyalog’ü n yerleşmesin de Karagöz’ün katkısı olacağım savunan İstanbullu Us ta, başarılı güldürü sanatçıları Zeki Alasya - Metin Akpmar İkilisinin tüm konuşmalarının Karagöz tek niğine dayandığım da anlattı.
Giderek kaybolan ince hiciv anlayışının geri gel mesinde Karagöz’ün katkısı olabilir. Karagöz kültü rü, Osman Kurt’un anlayışında iüm yeniliklere açık. Hacivat’ın, “ Ahu gözlüm, inci dişlim hoşgeldin” sözlerine Karagöz, “ Ayı gözüm, kazma dişlim, boş geldin” cevabını da verse, bu iki taban tabana zıt ki şiliğin, tüm aykırılıklarına rağmen sonuçta sahneden
u s ta sa n a tç ı
Komple bir Karagöz ustası olan Osman Kurt, tas virlerin deve derisinden yapımından tutun da mü ziğine kadar-her şeyi kendisi gerçekleştiriyor.
K A R A G Ö Z - H A CİV A T
NASIL DOĞDU?
EVE derisin den yapılmış şekillerin ar kadan ışıklandırılan b ir perde üzerine yansıtılması yoluyla yapılan geleneksel gölge oyununa “Karagöz" denir, ilk kez 4 ye 5’inci yüzyıl
larda Hindistan’da görüldüğü belirtili yor.
Evliya Çelebi, Türk gölge oyynunun
ana oyuncuları olan Karagöz’le Hacivat’ ın 13’üncü yüzyılda Anadolu Selçuklu döneminde yaşamış gerçek kişiler oldu
ğunu yazar. Kara
göz, saf ve bilgisiz,
olduğu gibi görünen, inert ve gözüpek bir halk adamıdır. Haci
vat ise herkesin hu
yuna göre konuşabilen, içten pazarlıklı bir “yarı aydın"ı simgeler, iki kahrama nın kişiliklerindeki zıtlıklar ocunun te mel öğesini oluşturur.
’ Tuluata dayanan Karagöz oyunları 19’uncu yüzyılda yazıya geçirildi. Bilinen oyunları, Cevdet Kudret’in “Karagöz" adlı kitabında toplanmıştır.
K A R A G Ö Z DEN BİR K O N U ŞM A
17. y ü z y ıld a n b a şla y a ra k , 2Ü. y ü zy ıl b a şlarına kadar gelen K a ra g ö z figürlerinin toplandığı özel -bir k o le k siy o n d a n seçm eler. (Fotoğraflar: Y a lçın Ç IN A R }
HACİVAT — Hem yeni serpuşumu göstekeyim, hem Karagöz’üme uğraya yım demiştim.
KARAGÖZ — Ne yapayım? Ne ola cak? . .
H — Canım efendim, bir serpuş al dım da...
K — Sarhoş olursan bana ne ulan? H — Sarhoş değil, serpuş, serpuş... Başıma giypceğim.
K — İyi ya, bana ne?
' H — Canım Karagöz’üm... Öyle mi .derler ya?
K — Ya nasıl derler?
H — Güle güle giy, başında para lansın derler?
K —’ıPeki, başında paralansın... H — Sonra efendime söyleyeyim, oduncuya uğradım, birkaç çeki odun aldım.
K — Başında paralansın, başında paralansın.
H — Ayol, bu serpuş değil ki, odun... Güle güle yak, otur da keyfine bak denir...
K — Güle güle yak, otur da keyfine bak...
u H — Derken elendim, yolda Haşan Usta’ya rastladım, damı aktarsın diye eve yolladım.
K — Ya... Güle güle yak, otur da key fine bak...
H — Aman Karagöz, öyle mi derler ya? Güle güle otur derler...
s ’ » (Karagöz’ün Ağalığı)
K A R A G Ö Z OYUNUNUN
K A H R A M A N LA R I
Eksen kişiler: Karagöz ve Hacivat.,
Kadınlar: Tüm “ zenne"lerİstanbul ağzı: Çelebi, Tiryaki, Bebe
ruhi
Anadolulu kişiler: Laz, Kastamonulu,
Kayserili, Eğinli, Harputlu, Kürt.
Anadolu dışından gelenler: Rumeli
li (muhacir), Arhavut, Arap, Acem.
Zimmi (Müslüman olmayan kişiler):
Rum, Frenk, Ermeni, Yahudi.
Kusurlu ve ruhsal hastalar: Kekeme,
Kambur, Hımhım, Kötürüm, Deli, Esrar keş, Sağır, Aptal, Denyo.
Kabadayılar ve sarhoşlar: Efe, zey
bek, matiz, tuzsuz, sarhoş, külhanbeyi.
Olağanüstü kişi ve yaratıklar: Cazu-
lar, cinler.