+
BURG AZ'
ESKİ TADI
YOK...
Burgazada’nın 40 hektar ormanı yok
eden yangının üzerinden 10 ay geçti.
Yaz, yazlıkçılarla birlikte adaya neşe
taşısa da hep birşeyler eksik kalıyor.
Yangın anılarına göç anıları karışıyor.
Şengül
Durucu
G
eçen yıl Ekim ayının başıydı. İstanbul’da sanki bir şey ola cakmışçasına sıkıntılı bir lo dos esiyordu. Oldu da. Tele vizyon kanalları Burgazada’da bir yangı nın başladığını duyurmaya başladılar. İn sanların inanası gelmiyordu, cennetten bir köşe olan Burgazada’da çam ağaçla rı tutuşmuştu ve söndürülemiyordu. A- da halkı gerçek bir felaket filminin ger çek oyuncuları olmuştu. Canlı yayınlar da göz gözü görmüyordu. İnsanlar el ara balarıyla sahile ve vapur iskelesine koş turuyordu. Yangından sonra, sabotaj mı değil mi, itfaiye gecikti mi gecikmedi mi tartışmaları çokça yapıldı ama 40 hektar lık çam ormanı kül olmuştu...
Koca vapurun bir yaprak gibi titreye rek kıyıya yanaşmasını beklerken bunla rı düşünüyorum. Adadayım. Önce es ki dosdara selam vermek istercesine, yıl lanmış dükkanları arıyor gözlerim. Kö şedeki balıkçı kapanmış, tekel bayü ol muş; çarşı içindeki küçük çorbacı da bo şaltmış dükkânını. Oysa ne güzel yapar dı mercimek çorbasını, ismini bilmedi ğim o yaşlı usta. Kıyıdaki eski balık lo kantası duruyor hâlaâ hani şu çipurala rının tadına doyum olmayan... Nihayet tanıdık bir iki sima, Sahil Restaurant’ın işletmecisi Fatoş Hanım, yüzünde ku caklar dolusu bir gülümseyişle karşılıyor beni. Doğma büyüme adalı Fatoş Bucak. Bir yandan gözleriyle masaları kontrol ederken, diğer yandan benimle konuşu yor ayaküstü.
" Burası bir başka" diyor," Ünlü Kal- pazankaya Gazino’muz var, kuyu keba bı ve cardı Rum müzikleri eşliğinde sir- takili eğlenceleri çok meşhurdur. Zeytin ağaçlan altında kuşlar sizinle tabağınız dan yemek, masanızdan ekmek yer. H e
men altında plaj vardır. İnsanlar gazinoda eğlenip hemen arkasın dan da denize giriyorlar. Manza rası da mükemmeldir. Hele de gün batım ı..."
"Yangında ne yaptınız?" "Evimin kapısını kditledim ve söndürme çalışmalarına katddım. Evim yanmış yanmamış um urum da değildi. Çok çaresizdik, iki ta ne kırık dökük araçla hiçbir şey yapamadık. Devlet çok yetersiz kaldı. Ve o gün müthiş bir lodos vardı, yangını dağıtıyor, genişleti yordu.
SON MEYHANECİ...
Yangın bir türlü sönmeyince ça resizlikten, lodos yön değiştirsin diye dualar etmeye başladık. Al lah sesimizi duydu herhalde ve so nunda lodos yön değiştirdi. Yok sa adanın diğer yarısı da yanmış tı. Yangından sonra daha çok sa hip çıkmaya başladık adaya, daha bir titiz olduk. Orman Bakanlı ğının bütün birimleri seferber ol du. Orman temizlendi, düzenlen di, toprak taraçalandı, yollar açıl dı, 54 bin fidan dikildi. Sedir, ıh lamur, akasya, gürgen, erguvan. Hepsi de tuttu. Çabuk yeşerme özelliğinde olan türler bunlar. 4-5 sene sonra neredeyse eski görü nümüne kavuşacak adamız, ren garenk olacak. Şimdiden yangının etkisini hissetmeye başladık. Yeni sezon başladı ama eski yoğunluk yok. İnsanlar gelmiyor eskisi gi bi.. "
Biraz ileride Barba Yani’nin nam salmış meyhanesi var. Adaya
gelip de Barba Yani’yi görmemek, onun bilgi ve zekâ yüklü, ince esp rilerle dolu sohbetini dinlemeden gitmek olur mu? Biz de usulü er kânı bozmuyoruz ve Barba Ya ni’nin yanında alıyoruz soluğu.
"Bana son meyhaneci diyorlar. Ben burada yemek değil sevgi sa tıyorum" diyerek söze başlıyor:
"Burada 20 kişiyiz. Çok az kişi kaldık. Rumlar gitmeseydi bugün adanın durumu çok farklı, çok da ha güzel olurdu. Geçmişte birçok şey yaşanmış, ama şu an adadaki Müslümanlarla aramız çok iyi, bir kaç istisna haricinde. Ancak bu sivri düşünceli birkaç kişi her ül kede mevcuttur, yadırgamıyorum. Bunun haricinde herhangi bir so run yok. Bir şikâyetimiz yok çok şükür. Adadaki Rumların çoğu emekli, emekli olmayanlar da tica retle uğraşıyor. Türk olan vatan daşlar da Rum olan vatandaşlar da aynı emekli kuyruğunda bekliyor. Yani hepimizin durum u aynı. Adada eksik olan birçok şey var. En önemli eksiğimiz pansiyonu muzun olmaması. Turizm Bakan lığının artık buraya elini atması la zım. Ancak bence adaların duru munu düzeltecek tek bir şey var, o da Ruhban Okulu’nun açılması."
k a l p a z a n k a y a GAZİNOSU
Buraya gelen birçok kişi içki de ğil de, bu sözü ve gülüşü candan insanın su gibi akan sohbetini iç meye geliyor. Bunu, oturur otur maz Barba Yani’yi masalarına da vet etmelerinden anlıyoruz.
Yangın şükür ki adanın simgele
rinden Kalpazankaya’ya ulaşamamış. Burgazada’ya gelenler, ada tutkunları is keleden Kalpazankaya’ya giden yolu pek severler. Bitiminde bir gazino vardır, ilkbaharsa, katırtırnakları gövermişse, erikler çiçeğe durmuşsa, kendinizi ayrı calıklı olarak hissedersiniz. Yolda dün yanın en manzaralı mezarlığının eşiğin den geçersiniz. Yazın ilk günlerinde ay nı yolu bu kez erik toplayarak yürürsü nüz. Yangından sonra, şükürv yollara su boruları döşenmeye başlanmış; artık bir yangın istediği gibi kasıp kavuramaya- cak.
Gazinoya ulaştık. Mehmet Yalçınkaya gazinonun eskilerinden, konuşmayı pek sevmiyor. "Ben burada çalışmaya baş ladığımda 11 yaşındaydım, sene 1971... En çok Rumlar gelirdi buraya. Sirtaki oynayıp şuradaki pistte tabak kırarlardı. Pistte kırık tabaktan adım atamazdın. O dönemde zaten Burgaz’da Müslüman yoktu. Varsa da sezonluk çalışmaya gelenlerdi. 1974 Kıbrıs H arekâtı’ndan sonra Rumlar gidince buraların da eski tadı kalmadı" diyor.
Yangm mı? Bu konuda konuşamaya cak kadar kederli...
Ada turum u sürdürüyorum. Tepeye doğru sabırlı ve keşif dolu,.hem yorucu, hem de dinlendirici bir yürüyüşten son ra, oksijen sarhoşluğuyla başım dönerek kilisenin bulunduğu Hristos Tepesi’ne varıyorum. Yeni fidanlar dikilmiş, cılız, ama sert rüzgâra rağmen hayata sıkı sıkıya tutunan fidanlar. Kim bilir ne kadar zaman sonra burayı orman olarak görecek insanlar. Ağacımın şimdi boş olan yerine oturuyorum. Karşıda duran Heybeliada’yı seyrederken Sait Faik’in evinin yanmamış olması az da olsa bir teselli oluyor... • Burgazlılar yangından sonra adalarına daha da sahip çıktılar... Fotoğraflar: Şengül Durucu Barba Yani (üstte) ve Fatoş Bucak (altta)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi * 0 0 1 5 0 0 0 3 6 0 0 6