CÜM HUİ<.İİe,î
(\eç_
t»
Edebiyat Bahisleri
 ş ı k V e y s e l ve
hazırlanan Jübileler
Yazan; Baki Süha Edihoğltı
Halk şairi Âşık Veysel, on beş gündenberi İstanbuldadır. Nisanın sonlarına doğru biri Istanbuîda, diğeri de Ankarada olmak üzere kendisi için birer jübile tertiblene- cektir. Âşık Veysel kimdir? İki büyük kültür merkezinde adına jübileler tertiblenecek derecede büyük şair midir? Bunları cevab- landırmadan önce, onun şiirlerini sevenlere hemen haber vereyim ki, Veysel bundan iki ay kadar evvel, İstanbula gelmek üzere köyünden yola çıkarken, şiir dağarcığına ye ni yeni parçalar koymayı ihmal etmemiş, buraya geldikten sonra bu nefis hediyeleri yakından ta nıyıp sevdiği bir iki dostunun ku lağına fısıldamıştır. Bu yazımla birlikte sunacağım, çam sakızı ço ban armağanı hediyeleri, Cumhu- riyet’in aziz okuyucularile payla şacağız.
Evet, Âşık Veysel kimdir? Te- reddüd etmeden söyliyebilirim ki, Veysel bugün hayatta olan bildiği miz halk şairlerinin en ustası ve en meşhurudur. Dilinin beynelmem- leket bir kıvam ve sadelikte oluşu, hayallerinin derinliği ve nev’i şah sına münhasır ifade kudretile A - nadolu saz şairlerinden keskin ve bilirli çizgilerle hemen ayrılır. Göz leri yedi yaşmdanberi dış âleme kapalı olduğu halde, tabiatı ve eş yayı harikulade bir sezişle canlan dırmasını bilmiş, renk ve biçim dünyamıza uzattığı görünmez an tenlerle bütün fani güzellikleri, gö ren insanlar kadar, baran daha de rin bir incizabla dile getirmiştir. | Veysel, yedi yaşına kadar, masum çocuk bakışlarından hâtıralar se define ne aksettirebilmişse, onları gözleri kapandıktan sonra kendi ruh imbiğinde yıllar yılı süzegel- miş ve sonra bize kendi unulmaz gönül acılarile bağdaştırdığı bu gü zellikleri elemli renkler, buruk tad ve rayihalar halinde sunmuştur. Veyselin şiirlerinde kederle neşe mütemadiyen birbirlerini kovalar dururlar. Ak gerdanında sıra sıra benlerile bir ceylân gibi geçip gi den Türkmen güzelinden bahse derken, birdenbire içindeki keder denizi cuşa gelip, onu sonu gelmez hüzünlere garkeder. Zaten bütün büyük sanatçılar, ömürleri boyun ca hep keder ve neşe kutubları a- rasmda çalkalanıp durmamışlar mıdır?
Veysel de, büyük sanat kervanı na sazile katılan halis bir Anadolu çocuğu olarak mütemadiyen büzün ve neşe çalkantısı içindi>dir. Şimdi beraber okuyacağımız Deniz şiiri -hiç bir yerde neşredilmemiştir- bu ebedî çalkantıyı ne güzel an latıyor:
Çırpınıp içinde döndüğüm; deniz Dalgalanır, coşar rüzgârından. Mevcc gelip cuş eyleyen aşkımız Ah çektikçe kaynar gelir derinden. Derya coşar, inci saçar kenara Aşk ehli dayanır ateşe, kora Bülbüller gül için giymişler kara Seherler uyanır bülbül zarından. Aşıklara gurbet, bülbüle firkat Derdimi sorarsan dürülü kat kat Ey gönül derdinden etme şikâyet Yüce dağlar gurur duyar karından. Derd ile mihnete dalmıyan âşık Ne yemiş, ne doymuş, eli bulaşık
Kınaman Veysel’i fikri dolaşık Ayrılmış yârından, yâr diyarından.
Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğ- lu, Emrah gibi meşhur halk şair lerimiz müstesna, Anadolu ve Ru- melide yetişen bir çok halk ve saz şairlerimiz çok dar bir kelime da ğarcığı içinde konuşmuşlar ve u- mumiyetla birbirlerini pek aşikâr olarak taklld etmişlerdir. Veysel, eda ve tavır bakımından Anadolu saz şairlerinin söyleyiş an’an es ini aşağı yukarı devam ettirmekle be raber, mısra istifi, lisana tasarruf kabiliyeti ve fikirlerinin yeniliği ile hemen her şiirine kendi damga sını vurmuş bir şairdir. Bilhassa (Toprak) şiirinde Veysel’in kendi ne hâs felsefesi ve istif tarzı ken dini gün gibi aşikâr eder. Bu güzel ve emsali arasında hemen hemen tek diyebileceğimiz şiirden de bazı parçalan okuyalım:
Dost dost diye nicesine sarıldım, Benim sadık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım, boşa yoruldum, Benim sadık yârim k a n topraktır. Nice güzellere bağlandım kaldım, Ne bir vefa gördüm, ne fayda bul dum Her türlü isteğim topraktan aldım Benim sadık yârim k a n topraktır. Kanun yardım kazmayın an belinen Yüzün yırttım tırnağman elinen Yine beni karşıladı gül inen Benim sadık yârim k a n topraktır. İşkence yaptıkça bana gülerdi Bunda yalan yoktur herkes de
gördü Bir çekirdek verdim dört bostan verdi Benim sadık yârim kara topraktır. Bütün kusurlarım toprak gizliyor Merhem çalıp yaralarım düzieyor Kolun açmış yollarımı gözleyor Benim sadık yârim kara topraktır.
Kolayca tahmin edilemiyen bir nokta var: Âşık Veysel Şatıroğlu, tıpkı akademik şairler gibi az ya zar ve zor yazar. Gerçi hazan, bu lunduğu ve hoşlandığı meclislerde, dostlarının arasında medhiye ve hicviyeler söyler ,ama bunlar birer manzume olmaktan ileri giden şey ler değildir. Toprak, sazıma, yol gibi derin ve düşündürücü şiirleri ni hayat tezgâhında bir hayli işle dikten sonra meydana çıkardığım tahmin ediyorum. Hiç şüphesiz, «Gonca gül» gibi bir nefeste söyle diği şiirler de yok değildir. Ancak bu gibi şiirleri, günlerce ve hâttâ aylarca kafasında hazırlayıp uzun uzun düşündüğü fikirleri ihtiva et mesi bakımından bir nevi irticali şiir addedilemez. Sırası gelmişken, Gonca gül adlı parçayı da okuya- I hm:
Gonca gülüm, kokusuna meftunum, Kokulayıp soldurmaya kıyamam Güzel ile sohbet etse her günüm Kaş oynatıp gülüşüne doyamam. Yine deli gönül geliyor coşa, Güllerde koku var, güzelde neş’e Mahcemalin ziya verir güneşe Sıra sıra benlerini sayamam. O cemalin ziyası var nuru var, Irılmaz sevdası, sönmez nan var Hançer vurdu, bu sinemde yeri var ı Derdim açıp, her tabibe diyemem. | Veysel Şatır gizli tutar bu hali, | Ruhuma yoldaştır yârin hayali Derdim gizli bir yumurta misali Daha çiğdir pişmeyince soyamam.
Veysel, ani olarak söylediği bu gibi şiirlerinde de olgun ve kusur suzdur. Onun hakkında söylenecek sözler bu yazının boyunu bir hayli uzatabilir. Onun için sözü burada kesip büyük halk şairimize bol il hamlar ve uzun sanat yıllan dile ni.