C u m h u r i y e t
L
ĞUR POLflT
Serdar Akar ’ın yönettiği “D ar Alanda
Kısa Paslaşm alar” film inde farklı bir
rolle karşımıza çıkıyor. Sinemanın
duygusal jönü Uğur Polat, ilk kez kötü bir
adamı oynuyor. Hem sinema seyircisini
beğenmiyor hem de gençliği...
■ 8 . S A Y F A D A
AZETECİLİK GÖSTERİ İŞİ Mİ?
Gazete yazarları da artık gülümsüyorlar!
80
7
/yıllarda okura “Bu yazı, tıpkı sîzler
gibi, bakan ve düşünen insanların
kaleminden çıktı ” demek için basılan
vesikalıkların anlamı bugün değişti...
■ 1 0 . S A Y F A D AİMDİ HAYATA DÖNDÜLER Mİ?
Selim Açan ve L a tif Tiftikçi... İkisi de
operasyondan sonra açlık grevine
başladı. Çünkü tepkilerini ancak
bedenleriyle gösterebiliyorlar. Açan ’ın
om zunda kurşun, L a tif ’te ise ailesine
gösterm ediği ya ra la r var ve hücredeler.
■ 1 7 . S A Y F A D AEY AHALİ! ADALAR SİT ALAIU IR
Bugünlerde A dalar’dan herhangi
birine giderseniz, Kaymakam
Mustafa Farsakoğlu’nun 16 yıl
gecikse de “acele” özelliği olan
“Adalar SlT ’tir” talimatını
hoparlörden dinleyebilirsiniz.
OKTAY EKİNCİ
“Kültür mirasımızın yok olmasındaki nedenleri sayınız...” Böyle bir soruyla karşılaştığınızda, “imar rantı hırsından” başlayıp, “yetersiz denetime” kadar birçok faktörü sıralaya bilirsiniz.
Hele, konunun uzmanı iseniz ve korumayla ilgili kuralla rı ve yasaları da biliyorsanız; “kültür varlıklarını gözetme yen plan kararlan”, “korumayı sağlamakla görevli olanlann aymazlığı”, “yeterli duyarlılıktan yoksun imar izinleri”, “yanlış projeler” vb. gibi çok sayıda nedeni de listeye ekle
yebilirsiniz...
Ancak, ister uzman olun, isterse de koruma hukukunu çok iyi bildiğinizi iddia edin, eminim ki şöyle bir gerekçe asla aklınızın ucuna bile gelmeyecektir: “Koroma Kurulu’nun SlT kararının duyulmamış olması”...
Çunku, bugüne dek SÎT alanı ilan edilip de “bunun du yulmadığı” tek bir ömeği neredeyse düşünmek bile olanak sız... Türkiye, hemen her SlT ilanından sonra kıyametlerin koptuğu, sadece o bölgede arsa ya da yapılan olanlann de ğil, olmayanlann da “sıra belki bize de gelir” kaygısıyla aya
CUMHURİYET DERGİ
Adalar SİT mi, değil
mi? Prens Adalan’mn
SİT alam olduğuna dair
1984’te alınan karar,
16 yıllık bir gecikmenin
ardmdan geçen ay
ilan” edildi... Eski
eser sanıklarına karşı
açılan davalar bu
gerekçeyle hep beraatle
sonuçlandı. Koruma
yükümlülüğünden
“habersiz” olduklarını
savunan sanıklar
yıktılar, yok ettiler
ve beraat ettiler.
Son aylarda yıkılan Muradyan ikiz Evleri bardağı taşıran damla oldu. Ada Dostları’ndan Perihan Ergun ’un dilekçesinde sözü edilen Malulgazi Caddesi’ndeki ikiz ev ve yeni hali...
Acil karar on altı yıl gecikince
1. Sayfanın devamı
Koruma Kurulu üyelerinin hemen görevden uzaklaştırıldıkları, hatta kimi çok satışlı ga zetelerin de “yine o kafalar” diye m anşetler atıp aynı Kurul üyelerine açıkça saldırdıkla rı belki de dünyadaki tek ülke... StTTere kar şı böylesine yaygın ve “ateşli” bir muhalefet cephesinin bulunduğu bir ülkede, hangi SlT karan “duyulmamış” olabilir ki?
Hem, “eşyanın tabiatına aykın bir m uci zeyle” gerçekten duyulmamış olsa bile, kül tür varlıklannın konulmamasında bunun da bir gerekçe oluşturması nasıl gerçekleşebilir ki?..
işte böylesi bir “m ucize”, inanılır gibi de ğil ama A dalar’da gerçekleşti. Yani; “İstan bul’un SlT alanlan neresidir?” diye bir soru da sorulsa, hemen akla gelebilecek birkaç bölgeden birinde... “Ayasofy a eski eser m i dir” diye merak edebilecek birine nasıl şaş kın gözlerle bakılırsa, “burası SlT midir” di ye sorana da aynı gözlerle hayret edilebile cek bir “doğa, tarih, kültür ve mimarlık m ü zesi” ilçesinde...
Evet... Adalar’da korunması gerekli kültür varlıklannı tahrip edenler mahkemeye düş tüklerinde kendilerini şöyle savunuyor ve
üstelik ceza almaktan da böylece kurtulu yorlar: “SlT kararından haberimiz yoktu...”
Ta, 1984 yılında, yani 16 yıl önce alınmış SİT kararından “neden haberdar olunm adı ğının” gerekçesi ise aynı mahkemelere şöy le söylenir ve üstelik kanıtlanıyor: “Çünkü
1984’teki SlT kararı ilan edilmedi, dolayı sıyla toplumun öğrenmesi ve eski eserlere karşı davranışlarını bu karara göre düzenle mesi için gerekli yasal kural
yerine getirilmedi...”
“ Y a s a l b a h a n e ”
Şimdi Adalar Kayma kamlığı, kültür varlıklarına “SlT kararma rağmen” za rar verenler için heryargıya başvurduğunda karşısına çıkan bu “yasal bahanenin” artık geçerli olmaması için,
1984’teki SlT kararını 5 Aralık 2000 tarihinden iti baren belediyeye “ilan” etti riyor. 16 yıl gecikmeyle bu yasal işlemin tamamlanma sı için Adalar Belediyesi ’ne ve Emniyet Müdürlüğü’ne üzerinde “acele” damgasıy
la gönderilen kaymakamlık yazısında şu “is tem” yer alıyor:
“Marmara Takım Adalarının (Büyükada, Heybeliada, Burgazadası, Kınalıada ve Se- defadası) SlT alanlan bütünü olarak ilan edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakan lığı (o yıllarda öyleydi) Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklan Yüksek Kurulu Başkanlı ğı ’nın 31.03.1984 gün ve 234 sayılı karan ili şikte gönderilmektedir. K a rarın tüm adalarda Belediye hoparlöründen ve Emniyet M üdürlüğü’nce tüm adalar da ilan panolanna asılmak suretiyle halka duyurulması ile ilan tutanaklanm n en geç 08.12.2000 tarihine kadar kaymakamlığa gönderilm e sini rica ederim...”
Bugünlerde adalardan her hangi birine giderseniz, Kay makam M ustafa Farsakoğ- lu ’nun bu “acele” talimatını hoparlörden şöyle dinleyebi lirsiniz. “Adalar halkına du yurulur. Adalar için 31 Mart 1984’te SlT karan alınmıştır. Hanen tebliğ olunur...”
Kaymakam Farsakoğlu ’ nun bu 16 yıl ge cikmeli ilana ne gibi olaylar sonucunda baş vurduğuna da biraz sonra elbette değinece ğim.
Ancak, konumuzun ne denli “absürt” bo yutlar da taşıdığını görebilmek için, önce şu
1984’teki SlT karannı izleyen günlerden (hatta aylardan ve yıllardan) aklımda kalan- lan söylemeliyim.
O yıllarda M uğla’da olmama rağm en İs tanbul’a olan ilgim nedeniyle A dalar’daki “SlT gerilimiyle” ilgili haber kupürlerini de gazetelerden kesip saklamıştım.
Adalar “halkı” (siz bu halk sözcüğünü ar salarına apartman dikm ek isteyenler ya da eski evlerini aynı nedenle yıkmaya hazırla- nanlar veya onları bu amaç için teşvik eden yap-satçılar ve tümüne destek veren yerel si yasetçiler olarak okuyun...) sanki ayağa kalkmıştı.
SİT kararım alan Koruma Kurulu da sanki “suçluymuş” gibi kendisini ve S lT ’ i savun maya geçmişti, (ilerleyen yıllarda Kurul üyelerine açıklam a yapm a yasağı getirildi; bu nedenle haberler de genellikle imar rant çılarının şikâyetlerini yansıtır şekilde tek ta raflı oldu...)
A dalar’daki bu “31 M art Vak’ası”
(Ku-Mustafa Farsakoğlu... F o to ğ ra f: Z E Y C A N G Ü L
Küy¡ikada Yat Kulübü Parkı (1906).
rul’un SlT karan tarihi 31.03.1984) öylesine büyük “sarsıntılar” yarattı ki, yine o yıllarda yasa gereği hazırlanan ve Mimar Sinan Üni versitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkam Prof. Dr. M ehm et Çubuk ve ekibi nin üstlendikleri “A dalar S tT ’i Koruma Amaçlı İmar P lanlan” o günden bu yana bir türlü onaylanıp yürürlüğe giremedi..
Çünkü im ar planı denince sadece “imar hakkım” anlayan “Belediye” bu planlan be ğenmediği gibi, Adalar Belediyesi beğense bile “Büyükşehir” onaylamadı. Ya da tersi oldu, Büyükşehir Belediyesi ’ nin onayladığı planlan bu kez Adalar Belediye Meclisi uy gun görmedi... Böylece, kim bilir kaç kere . (gerçekten artık kimse bilmiyor) Adalar SlT Alanı Planları “ilan” için duvarlara asıldı, “itirazlar” yapıldı indirildi, sonra yeniden asıldı, yeniden indirildi...
Bu arada galiba Turgut Özal yönetiminde ki merkezi hükümet de bir ara A dalar’ın planlamasına el koymak istedi, Nurettin Sö zen’in yargıya başvurm asıyla yetkinin Bü yükşehir Belediyesi’ne ait olduğuna karar veren mahkeme sayesinde bu özlem gerçek leşemedi... 1990’ların ortalannda ise “SÎT gerilim i” artık öylesine doruğa ulaşmıştı ki A dalar’da “silahlar” konuşmaya başlamış, im ar rantı anlaşmazlığından kaynaklanan çatışmalardan birinde Belediye Başkam bile kurşunlara hedef olabilmişti.
Futm alarla dolu bir 16 yıl süresince, “Sf T karannı duym adıklarım ” belirten kimi “im ar ve korum a sanıkları için” mahkeme soruşturma yapıp da 1984 ’ten bu yana “ilan tutanağı” bulamayınca, aynı sanıklan savcı lığa veren Kaymakam Farsakoğlu ne yapsın? Çareyi “şimdi ilan etmekte” buluyor ve “ya sal kuralı” yerine getirm ek üzere harekete geçiyor... Peki, kaymakamın yazısındaki “acele” damgasının ardında ne var?.. 16 yıl lık “ihmalin” giderilmesinde böylcsinc bir “zamana karşı yanş” neden? Kotlumuzun en çarpıcı yönünü oluşturan “örnekler” de bu sorunun yanıtım oluşturuyor. Çünkü kayma kam, 1984 SlT karannı şimdi “acele ederek” duyurmasa da, kültür varlıklarım “SİT ’i duymadıklan için” tahrip edenlerneredeyse yasalara en saygılı vatandaşlar olarak orta lıkta dolaşmaya devam edecekler...
‘‘ H a b e r s i z l e r d e n ” ö r n e k l e r
Gelelim, bunca satırı bize yazdıran “so mut gelişmelerden” örneklere...
Ada Dostlan Demeği Başkanı Perihan Er- gıın, 16.08.2000 tanhli bir dilekçeyle Kültür Bakanlığı 'na yaptığı başvunıda özetle diyor ki: “Adalar SlT’inde kültür varlıklanna zarar verenler mahkemelerce yargılandıklarında.
suçlan kanıtlansa bile beraat ediyorlar, buna gerekçe olarak ise SlT karanmn usulüne gö re halka ilan edilmemiş olduğu gösteriliyor. Bu sorun nasıl çözülebilir?..”
Kültür Bakanlığı da bu başvuruyu “gereği için” İstanbul III. Numaralı Koruma Kuru- lu’na(A dalar’a bakan Kurul) 09.11.2000 ta rih 5773 sayılı yazısıyla iletirken özetle di yor ki: “Tescil kararlanm (yani SlT olarak tescil) 2863 sayılı yasanın 7. md. gereğince valilikler ve kaymakamlıklar askı-hoparlör- le duyurm a-m uhtarlara bildirme... suretiy le ilan ederler (...) A dalarda bu konuda bir eksiklik olup olmadığı incelensin ve gereği yapılsın...”
Gelelim, bu yasal kurala ilişkin “eksikli ğin”, yani SlT karanm n 16 yıldır ilan edil memiş olduğunun nasıl ortaya çıktığına...
Perihan Ergun’un dilekçesinde sözünü et tiği “davalık” konulardan biri, Büyükada, Malulgazi Caddesi, 18 pafta, 86 ada, 4 parsel sayılı arsada bulunan yapıyla ilgili...
Bu yapı, Koruma K urulu’nca 1991 ’de “kültür varlığı” olarak tescil edilmiş. Yani, izinsiz (Kurul onayı olmadan) olarak bu ya pıya müdahale edilemez; edilirse sadece imar mevzuatı değil, 2863 sayılı Koruma Ya sası da devreye girer ve bu yasa “ihlal” edil diği için de eski esere izinsiz ve tahrip edici davranışta bulunanlar ağır para ve ağır hapis cezasına çarptınlırlar...
Aynı yapıya, işte bu şekilde izinsiz m üda hale edilerek “suç işlendiği” için kayma kamlığın savcılığa başvurusuyla ve savcının da dava açması sonucunda konu Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi ’ nde yargılama süre cine başlamasıyla “hukuksal süreç” de ilginç rotasına giriyor.
Sanıkların “SİT’ten haberimiz yoktu, çün kü ilan edilmedi” şeklindeki savunmalarını “yasa gereği” soruşturan mahkemenin 12.06.2000 tarihli yazısına, Adalar Beledi yesi 19.07.2000 tarih ve 547 say ılı yanıtı ve rirken şunu vurguluyor: “Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek K urulu’nun 31.03.1984 tarih ve 234 sayılı karan ile Ada lar SlT alanı ilan edilmiş olup, belediyemiz arşivinde ilgili (SlT) kararın yerel ilan aracı lığıyla ilan edilip edilmediğine dair bir evra ka rastlanmamıştır...” Bu yazışma, sadece tek bir örnekte kalmayınca ve kaymakamlı ğın bu tür eski eser tahribatları nedeniyle savcılığa (ve mahkemeye) sevkettiği diğer dosyaların da içine aynı şekildeki -neredey se o “tip”leşmiş- soru ve yanıtlar girmeye başlayınca; ardından bu tip soru ve yanıtlar la “beraatlar” da sıraya dizilince,.. çaresiz ka lan kaymakamlık adeta “zararın neresinden dönülse kârdır” deyip 1984’teki StT kararı nın “artık” ilan edilmesi için “acele” hareke te geçiyor...-^
Fotoğraf ve resimler Pars Tuğlacı’nın “Tarih Boyunca İstanbul Adaları” kitabından alındı.
Rum Yetimhanesi’nin tepeden görünüşü (1975)...
Troçki’nin B üyükada’da kısa bir süre oturduğu Sivastopol Köşkü (1980)...
SORUMLULARA KİM SORU SORACAK?
Şimdi de dilerseniz, bugüne dek akla, hayale gelmeyecek böylesi bir
“hukuksal durumun” bizde yarattığı
yeni soruları “ilgililerin” dikkatine sunalım ve yazımızı da artık uzatmayalım.
1984’teki SlT kararı ile ilan edilmemiş bile olsa, (onca fırtınalı tartışmalara ve hatta cinayetlere rağmen duyulmamış olduğunu da kabul etsek bile), Koruma Kurulu’nca tescili yapılmış ve yasal koruma altına alınmış binalara yönelik izinsiz uygulamalar “ kültür varlığına ve tarihi esere karşı suç işleme fiilin i”
ortadan kaldırabilir mi?..
Böylece “tahrip” ve hatta “yok
edilen” kültürel mirasın kaybından
sorumlu olacak kimseler yok mudur? Yasalarda açıkça tanımlanan suç, cezasız mı kalacaktır?..
«- Belediye ya da kaymakamlık, 1984'te SlT kararını İlan etmemişlerse (ki resmen öyle kabul ediliyor) bu yasal sorumluluğu yerine getirmeyen ve dolayısıyla yasanın öngördüğü “koruma ortamını” sağlamayarak, kişilerin eski eserleri tarhip ve yok etmesine de hukuksal dayanak sağlayan “yetkililer” hakkında
hiçbir işlem yapılmayacak mıdır? * • Hukuk devleti demek, “formalitelere
sığınılarak” bir kentin, bir ulusun ve
insanlığın, gelecek kuşaklann da malı olan mirasa zarar verenleri, üstelik hem belediye yazılarıyla, hem de mahkeme kararlarıyla “koruma sanatı” demek midir?..
Görüyorsunuz ki sorular arttıkça, bu kez bizim de suç işlememize neden olabilecek “riskli bir söyleme” dönüşüyor, iyisi mi konuyu “hukuk
devleti temsilcilerine” bu kadarla
sunmakla yetinelim ve gelişmeleri de hep birlikte izlemeyi sürdürelim ...^
CUMHURİYET DERGİ
14
Prens Adaları 1984’te SÎT alanı ilan edildi. Bu konuda
Büyükelçi Muharrem Nuri Birgi’nin, dönemin Kültür
bakanlarına gönderdiği mektuplar etkili oldu. Birgi’nin
adaların SÎT alanı olması için yazdığı mektupları yayımlıyoruz.
Mektuplu SİT
yakanşı /1983
Muhterem Ilhan Evliyaoğlu,
İstanbul’u tahrip edenler, bu şehrin korun masının bir bütün olarak ele alınm am asın dan istifade ederek, neresi himaye edilm e miş ise oraya çullanm ak suretiyle, “Salami action” yani bir sucuğun dilim dilim kesil mesi şeklinde, şehri mahvetmektedirler.
Bundan birkaç yıl önce, Avrupa Konseyi, tıpkı Venedik için yaptığı gibi, şehrimizi in saniyet medeniyetinin şaheserlerinden biri olarak ve korunmasını da medeniyet âlem i nin vazifesi olarak ilan etmişti. Ancak, Avru pa Konseyi bu kararında, koruma ve imar ba kımından başlıca vazifenin, herkesten önce ve herkesle beraber, o şehrin sahiplerine ya ni bizlere düştüğünü de kaydetmekten geri kalmamıştır, itiraf etmek lazımdır ki o gün den bugüne koruma ve imar bakımından pek az şey yapılmıştır. Boğaziçi’nin, hemen he men iş işten geçmek üzereyken, kurtarılma sı için yapılan ve yapılmayan veya bozulan şeyler bunun parlak bir misalidir.
Şimdi, İstanbul ’un korunması için UNES- C O ’nun teşebbüsü ile bir şeyleryapılırgibi oluyor, fakat bizim gözümüze çarpanlar, so kaklara getirilen yaftalardan başka bir şey
değil... Yardım kampanyasının hazin bir fi yasko halini aldığını da duymaktayız.
Demek oluyor ki, henüz m illetçe yani İs tanbul halkınca önümüzdeki büyük proble me bakmasını bilemiyoruz veya bakmak is temiyoruz. Bu durum karşısında hükümet ve mahalli idarelere halkın eksiklerini çifte gay retle doldurmak düşmektedir.
Onun için bu muhtırayı kaleme aldım.f...) işittiğim ize göre Adalar, yani Büyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı adalar “SİT Böl gesi” olarak bile ilan edilmemiş.. İşin fecaati buradan başlamaktadır. Çünkü “SlT Bölge si” ilan edilmeyen yerlerin bina ve arsaları, vicdansız müteahhitlerin ve spekülasyoncu- ların bütün oyunlarına ve bilgi ve görgüden mahrum mal sahiplerinin tahriplerine açıl mış bulunmaktadır. Bu feci durumun kolay lıkla göze çarpan birkaç tezahürünü aşağıya kaydediyorum: Adalarda beton apartmanlar dikilmektedir. Apartman inşasına izin veril miştir. Böylece, Adaların turistik değeri olan, hem mimari hem de tarihi kıymete sa hip köşkler birerbirer yıktırılm akta ve bah çeli evler nizamı da yok olmaktadır. Üstelik, apartmanların inşaası sırasında meyilden is
tifade edilmek ve gizli katlar çıkılmak sure tiyle bu beton canavarlann çirkinliği bir kat daha artmaktadır. Mevcut tarihi evlerin içi nin gizlice başka bir ev haline getirilm esin den sonra kabuktan ibaret kalan dış kısmının emrivaki şeklinde yıktırılması suretiyle mahvedilmesine de şahit olunmuştur...
Turistik bir bölgenin başlıca hususiyetle rinden biri binaların mimarisi, tarihi ve este tiği ise, diğer bir hususiyeti de oradaki ağaç lar, bahçeler, yollar ve ormanlardır. Halen Adalarda, yollarda ve bahçelerde ağaç kesil mekte, sokakların iki tarafına eskiden mun tazam bir şekilde dikilmiş olan ağaçların bir çoğu yokedilip, yerlerine yenileri dikilme- mektedir. (...)
Büyükada’mn cadde ve sokaklarının balık sırtı hususiyetleri ise usulsüz biçimde dökü len katran tabakaları ile yok edildiği için yol ların su akıntıları bozulmuş olup su birikme lerine meydan verilmektedir. Adanın orij inal kaldırımlı yokuşları da betonla örtüldüğün- den oralara artık arabalar çıkamamaktadır.
Ve Büyükada’da otel bahsinde, üzerinde bilhassa durulması gereken bina Isa tepesin deki Rum Yetimhanesi’dir. Bu bina halen
Bayram Gümüş ’ten “Heybeliada Yat Limanı ” (üstte). İbrahim Çallı ’dan “Adalı soylu bir kadın, halayığı ile” (en üstte)...
terk edilmiş durumdadır, bunun tabiî netice si olarak da yavaş yavaş hatta gün geçtikçe süratlenen bir şekilde harap olmaktadır.(...)
Onun için, çatıyı saran yangının hiç değil se durdurulm ası m aksadıyla ada m im arisi nin kurtarılması için, acil olarak “SlT Bölge si” karan alınm asının zaruri olduğu kana atindeyiz. Ve gereğini istirham ediyoruz. B üyükada’nm memleketim izin 19. yüzyıl sonu siyasî yaşamında ve aynı dönem edebi yatındaki yeri göz önünde tutulursa bu yerin tahriplerden korunması gereğinin önemi da ha da artar. (75 Temmuz 1983)
(Muharrem Nuri Birgi mektubun bir kop yasını da mektubu birlikte kaleme aldıkları Ada D ostlan ’ndan ressam Tiraje Dikmen ’e göndermişti.)
Muhterem Bakan*,
Mühim vazifenizi devraldığınız şu sıralar da ne kadar çok yoğun olabileceğinizi tah min ederek, belki de bu mektubumu yazm a mın sırası olmayabileceğini düşündümse de, işlerinizin hiçbir zaman hafi ilemeyeceğini gözönünde tutarak yine yazmaya cesaret buldum. Ben, çoktan em ekli olmuş, 75 ya şında bir Büyükelçiyim. Demek istiyorum ki bu mektubum tamamen menfaat düşüncele rinden andır. Sahici bir Istanbullu’yum. Bu itibarla, bile bile ve bazen de bilgisizlik ve görgüsüzlük yüzünden mahvedilmekte olan İstanbul ’ umun, henüz kurtanlabilecek hal de bulunan bir parçasının, Prens A dalan ’nm -ve bilhassa B üyükada’nm- kurtanlm ası için, size müracaat ediyorum.
Sizden evvelki K ültür ve Turizm Bakanı na vaktiyle yazm ış olduğum m ektubun bir örneğini ilişikte takdim ediyorum. Bu mek tupta meselenin ruhunu anlatmaya çalıştım. Hiçbir cevap almadım, fakat bir müddet son ra bir Adalar Vakfı kurulduğunu haber al dım. Bu tedbirin alınmasında benim mektu bum un herhangi bir tesiri olup olmadığını bilemiyorum; bildiğim bir şey varsa, bu Vak fın, bugünkü haliyle, aşağıdaki iki sebepten dolayı, benim mektubumda izaha çalıştığım hedeflere götürebilecek bir nitelik arzetme- diğidir...(...)
Sizin de bildiğiniz gibi, bu Adaların ve bil hassa Büyükada’mn taa Bizans’tan başlayıp Cumhuriyet devrimizi de içine alan uzun asırlar boyunca oluşmuş bir tarihi ve bu tari hin çeşitli izlen ve eserleri mevcuttur. Bil hassa Osmanlı devrinin 19’uncuasnnda Bü yükada çeşitli siyasi ve edebi faaliyetlere sahne olmuştur. Batı’nın “Art Nouveau” üs lubunun milli çeşnimize intibak ettirilmiş bazı nefis mimari eserlerden, sinsi ve aman sız tahripçilerin tecavüzlerinden kurtulabi len bazılanmn fotoğraflannı çekmek için dı- şandan gelen uzm anlar veya amatörler var dır. Bütün bunlann korunması, onanlm ası ve kıymetlendirilmesi ve bunlann bir deva mı, aynlm az parçası olan tabii güzelliklerin muhafazası için, gelişmiş memleketlerdeki sayısız numunelerden istifade edilebilir. Fa kat teferruata girip daha fazla vaktinizi al m ak istemem. Onun için bu m aruzatım ı şu iki öneri ile tamamlamak istiyorum:
1. Bir an evvel Büyükada’mn ve öteki ada ların SlT bölgesi ilan edilmesi suretiyle, spe- külasyonculann ve vandallerin cinayetleri nin önüne geçilmesi gerekir.
2. ilişik listede isimlerini telkin ettiğim kimselerle bir bilgi ve fikir alışverişi toplan tısı yapmanızı istirham ederim. Onlardan her biri meselenin, benim yukarda kısaca temas ettiğim -ve hatta yazımı ağırlaştırm am ak için temas etm ediğim - cepheleri hakkında çok yapıcı ve bilgili bulacağınızdan emin ol duğum şeyler söyleyebilirler, önerilerde bu lunabilirler hatta vazifeler üstlenebilirler.
(20 Aralık 1983)
* Mükerrem Taşçıoğlu
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi