HASAN BÜLENT KAHRAMAN
A
ttilâ Ilhan şiirinin çözümlenmesibirkaç nedenden ötürü güç. Ön celikle bu şiir, bütün önemli ve bü yük şür atılımlan gibi birkaç katmandan oluşuyor. Ayrıca İlhan 50 yılı -artık- aşkın bir süredir şiir yazıyor. Bunca uzun bir sü
renin şiire ve Ilhan’a ait entellektüel dün yaya getirdiği, taşıdığı bir dizi oluşum var. Dolayısıyla da Ilhan'ın şiiri, ana gövdesin deki temel izlekleri ve özellikleri koruya rak ve hatta onları koruma savaşı (bu ko
nulan tartışan iki kitabına Gerçekçilik Sa
vaşı ve 2. Yeni Savaşı adını verdiğini anım
sayalım) vererek birkaç döneme açılmış tır. Her dönem kendi içinde ele alınmalı ve çevresiyle birlikte irdelenmelidir.
Gene de bu şüri, daha önce yaptığım bir değerlendirmenin ışığında, kitapları; nın yayın tarihlerini göz önünde bulun durarak üç döneme ayırmak suretiyle çö zümlemek olanaklı görünüyor bana:
1941-1954 arası 1954-1968 arası 1968 sonrası...
Belki 1968 sonrasını da kendi içinde bölümlemek gerekir ama bir genel çerçe ve oluşturma amacıyla bu ayrıştırma ye- terlidir.
Daha önceki değinmelerimde bu açı lımları özellikle toplumcu şiir ve ondan kopuş yönünden ele almıştım. Aynı kana va Korunmalıdır. Bununla birlikte, ben ce Attilâ İlhan şiirinin Türk şiir tarihi için deki çok önemli ve her dönemde çevre sini etkilemiş yerini daha çok modemizm kavramıyla birlikte düşünmek gerekir.
II
Şiir, içinde üretildiği dönemin temel duyarlılığından doğallıkla etkilenir. Bu, Attilâ ilhan için de böyle olmuştur. Şairin yarak ortaya koydukları kendisine bir öz günlük çizgisi sağlasa da, 1940-50 arası nın şiiri ddıa çok Nâzım Hikmetçi bir duyarlılıkla belirlenir. Aslında orada da biraz kuşkulu davranmakta yarar var.
Çünkü, Duvar, belki adıyla dahi oraya bir
Î
;öndermede bulunmaktadır ama özellik -e halk şiiri duarlılığına yaslanmasıyla 1940 şairlerinin ikinci öbeğine bir yanıt gibidir. Bunda, şairin yaşının henüz ol dukça genç olması ve şiir kaynaklarına yeterince yönelememesinin payı büyük tür. Gene de birçok yerde söylendiği gi bi farklı bir duyarlılık oluşturma, bunu da kent tabanına yaslanarak yapma tutkusu göze çarpmaktadır.
1940-50 arası şürin bu temel izleğini oluşturan kaynaklardan birisi bana kalır sa Abbas Yolcu kitabının dili ve anlatımı
dır. Orada Ilhan'ın sonradan kesinkes terk edeceği bir üslup geliştirilmiştir ki, bu, o dönemdeki ve sonraki temel bakış açılarım göstermesi yönünden önemlidir. Bununla birlikte gene çok ilginç denebi lecek bir saptamayı bizzat ıfiıan’ın ken
disi yapar ve Sisler Bulvarında, yer alan
‘Şahane Serseri’ şürinin yazılma koşulla
rım anlatırken, şürin, dk Abbas Yolcu ya
zılarının Varlık dergisine gönderildiği sı
ralarda oluşturulduğunu söyler. Bu ilginç bir iç içe geçişi göstermektedir. Nitekim,
gene aynı kitabın sonunda yer alan ‘m e
raklısı için nokta’ bölümünde, şair,
kita-... ır.Hatı '
liği halk şürine
yaslanma edimini öne çıkarır: “Kitap,
bin toplumcu sütlerini savunur. Hatta da ha da ileri giderek denediği halk şürine
m em lek et gerçek lerini toplum cu açıdan hem d e halk şiiri deyişiyle pekâlâ ele alı yordu ama, o dönem in eleştiricileri ozanı karalamak için bunu ısrarla görm ezden geldi...” Burada ilginç olan, birkaç satır
ötede söyledikleridir. İlhan, o tarihlerde
“rıhtım orospularını, büyük şehir kaçakla rını, g e ce otellerini” söz konusu ettiği için
kendisini toplumcu şair saymayanlara bir kez daha yanıt verir. Adeta, bu şürlerini öteki şürlerinin meşrulaştınlması için bir
Attilâ İlhan
şiirinin modernist
boyutu üzerine
örnek olarak kullanır. Bu yaklaşımını çok daha sonraları da sürdürür. Örneğin
üçüncü kitabında “Fabrika Durağı" şüri
fik irl | ısına ug yorum ya, fabrika du rağıyla bu saldınla
ni çözümlerken “savunduğum fik irlerle
yazdığım şiirlerin çeliştiği saldırısına uğru- ı, fabrik
ra bir çeşit cevap veriyorum ..” der. Bu ta
vır ileride de sürer ve aynı kitapta yer alan
“Acı Ninni’ bölümünün başında İlhan bir
kez daha aynı konuya döner: “Hayatımın
hiçbir aşamasındahalktan, halkın sorunla rından koptuğum söylenem ez. Örnek m i alın Yağmur Kaçağı nın acı ninni bölüm ü nü...”
Toplumcu şür geleneğinden kopuş
Bu tavır iki nedenden ötürü önemli dir: İlkin Attilâ Ilhan'ın toplumcu şür ge leneğinden daha 1954 öncesinde koptu ğunu gösterir ki, o tarih aslında 1945 son rasıdır. Paris’e ilk kez 1950’de gittiği ve orada kendisini derinden sarsan bir iliş kiler ağma girdiği anımsamrsa bu atılınım
■eni açılımın kitap ortaya çıktığında baş- amış olduğu rahatlüda ileri sürülebilir,
ikinci nokta ise şu: Örneğin ‘İbrahim’in
T
12
yerlerde mudaka halk şürine dönük bir sesi ortaya çıkarmaya çalışır ki, daha ile
ride, 1968 sonrasmda yazacağı şürlerde
bunu tümüyle aşacak ve tersine, bu kez divan şürinin özelliklerini dönüştürmeye ve yeniden üretmeye çalışacaktır. Fakat, her iki çaba da şunu ortaya koyuyor: At tilâ İlhan, biraz Nâzım Hikmet’te de ol duğu üzere, yerli denebilecek, sorunlar çevresinde dolaşırken daha geleneksel bir tavrı pekiştirmeye, daha kozmik bir so- salın şiirini üretirken de tümüyle öz-sürekliliği içinde sonradan başka şairler
tarafından da kullanılan bir ‘durum ’ ve
bir özellik olarak saptamak gereklidir. Şundan ötürü...
1950’li yıllarda Attilâ Ilhan şüri ölçü sünde etki uyandıran, şürsel dilin nere deyse tümüyle yeniden üretilmesine da yanan bir şür bile henüz kendi içsel so- runlanyla başbaşa kalamamaktadır. Şair sürekli bir eleştirinin odağına çağrılmak tadır. Kuşkusuz, şairin özgün kimliği bu na karşı dırenebilmesini sağlamıştır. Ken di iç gereksinimlerinin de doğurduğu ge lenek arayışında bir farklılığı oluşturma ya çalışmıştır ama, bunu dahi yoğun tar tışmalara sürüklenmek pahasına yapmış
tır. Çok üginçtir: Attilâ ilhan’m Gerçek
çilik Savaşı ve 2. Yeni Savaşı adını verdi
ği kitaplarında topladığı yazılar tam da bu noktada, şürsel modemizmin karşılaştı ğı sorunlar açısından yeniden irdelenme lidir. Çünkü, her iki kitapta da Attüâ İl han bu amaca dönük oluşumları tartış makta, dipte bir edebiyat sorunsalı üs tünde konaklamakta fakat tüm perspek tifini toplumsal/toplumbilimsel bir çer çeve içinde kurmaktadır. O dönemde edebiyatın kendi içselliğiyle bağımsız kal dığım söylemek güçtür. Hatta, bu arada Attüâ Ilhan’ın kendisine dönük eleştiri yi kendi dışındaki çemberlere (farklı gü düleri unutmamak kaydıyla) yönelttiği
de söylenebilir. İlhan da 1. ve 2. Yeni’yi toplumsalla/toplumculukla kurdukları ya da kurmadıktan ilişki yönünde ele al mıştır.
III
Bu bağlamda ortaya çıkan tanışmalar da, modemizm kavramına hiç değinü- mez. Bu nokta gerçekten önemlidir. Çün kü, Türk bilinci modemizmi hemen hiç bir zaman yazınsal da olabüecek bir ger çeklik diye algüamamıştır. Modemizmin bir ideoloji olduğu ise hiç mi hiç düşünül memiştir. Tümüyle bir toplumcu proje, bir dönüştürüm amaçlı girişim olarak gö rülmüş ve tanınmıştır modemizm. Niha yet edebiyattaki modemizm ise gelenek ten kopuş diye anlaşılmış bu nedenle de geçmişe dönük her türden değerlendir me ‘gericilik’ diye damgalanmıştır. Bu yel
paze Yahya Kemal’den Tanpınar’a kadar uzanan bir genişliktedir ve son olarak da Attilâ Ilhan’ı tartışmaların odağına otur tur.
Dışarıdan, deyim yerindeyse üçüncü şahıslar açısından, bakılınca görülen bu durum, içeriden yapüan değerlendirme lerde de değişmez. Şairler ya da daha ge niş bir tanımlamayla edebiyatçüar da tar tışmalarını modemizm diye koymazlar. Ayrıca, dilin Batı’da daha 19. yüzyılın ikinci yansında görüldüğü üzere bir Ba- udelaire üretememiş olması, hemen hiç kimsenin yaşanan atılımlan, çabalan ör neğin onun vapnğı gibi net bir biçimde
‘m odernlik’ başlığı altında tanımlayama-
ması bu sonucu onaya çıkarmışur. Bilin diği gibi Baudelaire, Manet’yi incelediği
yazısının başlığını ‘M odem Yaşamın Res
sam ı’ koymuştur. Oysa, bizde Tanpı-
nar’m yazüarmda büe gö rülen bunun tersi dir: Moder- nizm hep bir bü-yük kor!
________-r-.£ A )C Q g
‘ürperiş’ diye nitelendirilir ve ondan
orkulur. Yapüan, modemizmin ya da
modernist çabaların ‘a contrario”lanyla
tersinden okunmayla bulunmasıdır. Tan- pmar, Dede Efendi’yi incelerken, de, Yahya Kemal’e bakarken de bir kentte
f
ezinirken de, Cemal Tollu’yu, Nuriyem’i seyrederken de, hatta Paris’te do laşırken de hep yitirilenlerin peşindedir, hep bir hayıflanmanın ötesinden maktadır olup bitene.
bak-Bütün bu algüama zinciri ilk kez Nâ zım H ikm etle kırılmıştır; biliyoruz. Onun, mekaniği öne çıkaran, nesnelliği benimseyen, geleceği hedefleyen şiiri bü yük padamalannı yaptıktan sonra geriye çekilir. Son derecede çarpıcı olan bu ge lişme o poetikada dahi kendisini gösterir. Nâzım da şürini sonuna kadar başlangıç taki çizgisinde tutmaz. Hapiste geçirdiği uzun yular içinde geriye dönüşler yapar.
‘G eriye d ön er demiyorum.) Şürinin bü
yük eksenini aynı tutmakla birlikte bir bireşim arayışını öne çıkarmaya çalışır. Halk şiirine, divan şürine yeniden kucak açar. Şiirini zaman içinde de modemiz- min öteki araçlarından (sinema, radyo, sanayüeşme) koparmasa büe daha duy gusal bir tabana oturur.
Attüâ İlhan şürinin modemist çerçeve içinde öne çıkışı buradadır. Şürin bunca etkin oluşunu da gene bu bağlamda araş- ürmak gerekir.
IV
Attüâ İlhan şüri, çok genel bir değer lendirmeyle, Apolinaire şürinin temeflen-lirir, 1950-1970 arasında.
Çok yoğun imgelerle vurgulanan bir şi ir çok güçlü benzetmeler, düzdeğişme- ler, eğretilemelerle şürsel dilin tüm öğe lerini büyük bir yetkinlikle kuüanır. Bi-
sel planda ortaya çıkan bu görüntü ar-çakçılığı, yolculuk gibi ‘egzotik’ konula ra oturan bu şiir kuşkusuz bir kozmik gerçekliği kucaklamaya çalışmaktadır ama, bütün bu oluşumun tanımlanabüe- ceği bir tek anahtar-kavram vardır: Mo dern birey duyumu.
Modernliğin getirdiği bütün oluşumlar ve olgular 1950’lerin toplumunda yaşayan insan için büyük bir yabancılaşma
nın fay hattı dır. Attüâ
*■ İlhan, o fay hattının harekete geçmesini sağlar. Duyan fakat dile getiremeyen, ya şayan fakat cesaret edemeyen, düşünen fakat bir bireşime ulaştıramayan birey onun şürinde birdenbire büyiik bir sav rulmanın eşiğinde durarak, her şeyi ken disinde toplayan bir odak noktası olarak ve nihayet bir örnek oluşturarak girer top lumsal belleğe. Artık kaçılabilir, artık yi- tirilebilir, artık inkâr ve idraf edilebilir... Attilâ İlhan, yalnızca iki değil, çok sayıda dünyanın kesiştiği noktada bunalmış bi reye, getirdiği şürle meşruiyet kazandır- mışur. Bu nedenle, bana göre, Attila Il han’ın şiiri modemist geleneğin düğüm lendiği bir noktada devreye girmiş ve şi irde yer alan insan tipinin bireyleşmesine tanınan ilk olanak olmuştur. Bu şiirin bü yük etki gücünün altında yatan ilk neden budur.
İkinci bir neden olarak şu noktanın üs tünde durmak istiyorum.
Modernist şiir
1950’lerde ortaya çıkan şür kesinlikle modem olmanın da ötesinde modemist bir şürdir. Modem bir durum, moder- nizm ise bir ideolojidir. Attilâ İlhan, dün ya görüşünü oluşturan Marxizmin evren sel duruşunu, onun bir tür yerelleştirilme si çabası olarak Kemalizmie buluşturma ya başından beri çalışmıştır. Kemalizm tartışmalarını özgün bir yorumla ele al mıştır. En azından Kemalizmin tek parti ideolojisine, onun tüm kurumlanna, ni hayet Kemalizmin doktriner bir diktayla bütünleştirilmesine başından sonuna dek karşı olmuştur. Hatta, Ban kavramına yö nelttiği yoğun eleştirilerin amacı da Ke- malizme özgün bir içerik kazandırma uğ raşıdır denebilir. İlhan’m, Kemalizmi, bir büyük toplumsal dönüştürüm projesi ola rak gördüğü açıkür. Kaldı ki, Ilhan, sos yalizmi de aynı anlayışla ele almış, onu da yeni ve yerel bir evrime taşımanın olanak larını araştırmışnr. Bütün bu bağlam bü tünlüğü onun kesinkes bir modemist ol duğunu saptamaya yettiği gibi, şiirinin büyük etkisini de belirleyecek bir özelli- ğiair. İlhan, sanayi ve sonrası toplununum bireyi nasıl kuşattığını dikkatle gözlemle miştir. Modemizmi bu çizgiyi izleyerek okumuştur. Ilhan, bireyleşme sürecinin bir burjuva edimi olduğunu, onun da an cak modernleşmenin dolaylarında yaşa nabileceğini aynmsamıştır. Cinsel özgür lüklerin Kazanılmasında, teknostrüktür dünyanın oluşmasında, yeni insan tepki lerinin doğmasında ona göre modemizm belirleyici bir etkendir.
Bu durumda Attilâ İlhan, şiirinin bur juva tepkiciliğine yansımasına karşı çık maz. Şiirinin, Türkçedeki ilk cinsel itiraf lara açık şiir olmasını engellemez. Şiirinin, insan tekinin varoluş bunalımını dile ge tirmesinin önünü kesmez. Ama, şiirinin modemist mitolojinin kentten telekomü nikasyona kadar uzanan yelpazesini ku şatmasını da ister; hatta, bunu verebil mek için şiirde özgün yöntemler dener.
(Özellikle daha sonraki yapıtlanndan Tu-
tuklunurt G ü n lü ğü n d e yer alan ‘Telex’
başlıklı şiir-bölümünü anımsayalım.) Böylelikle, bu şiir, gerçekleştirdiği sen tezlerin (divan şüri-çağdaş şiir bireşimi gibi) ötesinde, kendisi bir sentez olarak doğar. Nâzım’m çok kısa vurgularla fakat devrimci bir edayla geliştirdiği duyarlılık, fütürizm, konstrüktivizm, altyapı olarak bu şiirde vardır. Üstgerçekçiliğin duyuş- lan bu şiirde yer alır. Varoluşçuluk, Türk- çedeki ilk büyük sıçramasını bu şürde gerçekleştirir. Bunlara yukarda
değindi-E
olgular da eklenince Ilhan’ın şiiri her-n ve her kesimin kendince bir yarım dan tutup, tutunup yeniden üretebilece ği güçlü ve görkemli, dallı, budaklı bir gövdeye dönüşür.
Böylelikle, Attilâ İlhan şürinin, katman lardan oluşan, zaman içindeki dönüştü rümlere açık, kendi döneminin ötesine sıçramış gereksinimleri karşılamaya hazır bir kök/gövde-şür olduğunu kabul etmek gerekir.»
Attilâ
Dr. YAKUP ÇELİK
A
ttilâ Ilhan şürinde çok zengin bir insan kadrosu okuyucunun karşı sına çıkar. Bunlar “ben”, şürin te masından kaynaklanan şahıslar ve şairin hayatının belirli dönemlerine etki etmiş insanlardır. Çok farklı ve serüven dolu birS
ama tarzı, geniş ve gittikçe gelişen birtür birikimi, tanhe duyulan aşın ilgi bu insan kadrosunun zenginliğini hazırlamış tır. Destanlar ve tarihin hareket noktası alındığı şürler dışında, yönlendirici unsur “ben”dir.
Attilâ Ilhan'ın genç bir delikanlı iken ve henüz kendisine ait şür çizgisini oluştura- madığı dönemlerde kaleme aldığı şürler- den oluşan Duvar’da çok farklı bir insan kadrosu görürüz. Gavurdağlan’ndan Ri vayet ve Şafak Vakti Dünya şürlerinde Kurtuluş Savaşımız ve İkinci Dünya Sa- vaşı’nı hatırlatan insanlar konu edilmiştir. Cebbaroğlu Mehemmed, Durdu, Süley man, Çeteci Garip Ökkeş, Ummühan, Veli, Göçmen Sağır Recep, Arabacı Ök keş ve Bilâlikli Kaval Boylu Yusuf Aksay; Kurtuluşu Savaşı öncesi, savaş anı ve son rası Çukurova bölgesine ait insan tipleri dir. Attilâ İlhan bu tiplerle savaş öncesi ya şama sevincini, savaş anındaki dramı ve savaştan sonra farklılaşan yaşama tarzını gözler önüne sermektedir. İkinci Dünya Savaşı destanı niteliğindeki Şafak Vakti Dünya şiirlerinde savaşı yaşadığı varsayı lan isimlerle karşılaşırız. Marianne, Kap tan Johansen, Grişka, Barrymore, Kaptan Jean-Pierre.
Hayatındaki insanlar
Duvar’deki diğer şürlerde, Attilâ Il han’m kendi hayatındaki insanlar vardır. Cemşid Hun, İhsan Ahmed, Zehra. Cem- şid Hun ve İhsan Ahmed şairin ilk genç lik yıllarındaki arkadaşlan, Zehra da bü yük aşkıdır. Sisler Bulvarı ve Yağmur Ka çağı şiirlerinde de yer alacak olan Zehra, gözleriyle üç şür kitabının da hakimi du rumundadır. Bursalıdır, Attilâ Ilhan’ı çok etkilemiştir.
Sisler Bulvan’nın Başka Yerde Olmak ve Kaptan bölümlerinde “ben”e ait özel likler şiirlerin yönünü belirler. Kaçış, inan ma problemi, arayış, gerilim ve aşk. Do layısıyla büyük şehirlerin sunduğu insan tiplerine geçilmiş olur. Yani Attilâ Ilhan’ın romanlarında da yaşayacak olan ve ken disiyle özdeşleşmiş bir tipin ortaya çıkışı Sisler Bulvarı kitabıyla gerçekleşir.
Önce kahraman olarak şairin kendisini görmekteyiz. Tatyos’un Kahrı adlı şiirde, Tatyosyan’la gemide karşılaşan ve onun başından geçenleri, kendi duygularım da katarak bize nakleden kişi durumundadır, “son yolcunun adı attilâ ilhan’dı / miyop tu kısa boylu bir adamdı”, “attilâ ilhan bir şiir yazacaktı / tatyos’un kahrını yaza- caku” gibi mısralar hem bir kahraman olarak Attilâ İlhan’m şiirde yaşadığını, hem de özelliklerini ortaya koymaktadır.
Attilâ Ilhan’ın hayatında yer almış isim ler Zehra ve Mırç’nr. Mırç, kendi adına ya zılmış şiirin dışında Kaptan’da da yer al maktadır. Attilâ Ilhan’ın Paris arkadaşıdır. Şiirde asıl adının Cahit Selçuk olduğu ya zılıdır. Fakat onun Attilâ Ilhan’la ilgili ya zılarından isminin Cahit Güçbilmez ol duğunu öğreniyoruz.
izlenimler, yolculuklar ve yaşananlar so nucunda ortaya çıkan isimler ise Eski De niz Halkı. Liman, Kaptan ve Emperyal Oteli şürlerinde karşımıza çıkmaktadır. Eski Eteniz Halkı’ndaArmibal, Liman’da Yoksul Türkân, Kaptan’da Vatansız Ri- cardo, Pablo.Julien, Muzaffer, Lucie-an- ne; Emparyal Otelinde Maria Dolores. Bu kahramanlar, şürlerde yüklendikleri fonksiyonlarla “ben”i tamamlayıcı mahi yettedirler.
Sisler Bulvarında yer alan şürlerde
ha-A t tilâ Ilh a n 'ın 0 S a n s ın K u r t ' a d lı e s e rin in t a n ı t ı m g e c e s i n d e ha-A t t i lâ Ilh a n , Y a ş a r K e m a l, Ilh a n S e lç u k b ir lik te .
yal ürünü olduğu vurgulanan kahraman lar da bulunmaktadır. Cinayet Saatinde Deli Cafer, İsmail, Tayfur, Şaşı. Pia’daki hayalî sevgili de bu gruba dahil edilebilir.
Bunlardan başka Sisler Bulvan’nda Yer alü Ordusunda Stelyo, Giordano Falco- netti, Silezya Dağlan’ndan Uzakta’daki “sen uzaktaki yalnız çocuk” savaşı anla tan şiirlerin birer sonucudurlar.
Bir de köy hayatını anlatan şiirlerin or taya çıkardığı kahramanlar vardır. Öküz’de Yaşamaklı Musa, Barakmuslu Mezarlığında Selamsız Oğlu Bekir, Ha rami Yusuf, Hasredi Şakir, Duran Çavuş; Derecikviran’da Deh Murtaza, Minare Bilâl, Cevahir Ana bunlardandır.
Ayrıca Sisler Bulvan’nda Mustafa Ke mal Atatürk ve Haşan Tahsin gibi yalan tarihimizdeki önemli isimlerin anlatıldığı şiirler de bulunmaktadır.
Sisler Bulvan’ndaki şürlerle aynı dö nemde yazılan Yağmur Kaçağı’nda da benzer problemlerin ortaya çıkardığı in sanlarla karşılaşırız. Acı Ninni bölümün deki şürlerde, şairin tanımadığı, yalnızca acılarım paylaşnğı kısanlar vardır. Zeliha, Ümmühan, Melahat, Hasene, Hatice gi bi Anadolu kadınlarım temsil eden kısan lar, Attilâ Ilhan'ın kadınların Anadolu’da yaşadığı ızdırapa dair düşüncelerim orta- yakoymasına hizmet ederler. Şaşı Rıdvan yoksulluğu ve kimsesizliği, İbrahim ço banların yaşadığı cinsellik problemini, Makasçı Rıza da farklı bir devlet memu ru tipini temsil etmektedirler. Müçteba, Berber Salih, Hammal Şakir ve Tammak- lı Adam halk içinden farklı insan tipleri olarak yer almaktadırlar.
Yağmur Kaçağı
Yağmur Kaçağında “ben”in izlenim leri ae çeşidi insanlan karşımıza çıkarır. Adına şür düzenlenmiş insanların yanın da, şür içinde adı geçenler de bulunmak tadır. Hannelise, FuHi Çen, Maria Mis- sakian adına şür düzenlenmiş insanlardır. Abdullah, Sofu Marguerite, Marie-There- se şakayla karışık izlenimlerden kaynak lananlardır. Hemen hepsi Attilâ İlhan’m ilk Paris yıllarının ürünüdürler. Bunlar dan Maria Missakian, büyük bir aşk yaşa dığı kadındır. Zaten Maria Missakian’in adım taşıyan şiirde, Attilâ Ilhan’ın kendi si de olay kahramanı gibi ortaya çıkmak tadır.
Maria Missakian’dan başka, Attilâ Il han'ın kendi hayatından dolayı şürde yer alan insanlar da bulunmaktadır. Bunlar Zehra ve Suna Su’dur. Suna Su, ilk defa Yağmur Kaçağı’nda karşımıza çıkar. Bu rada onun adına üç şiir düzenlenmiştir. Attilâ Ilhan’a etkisinin büyüklüğü şiirler den ve şairin kendisiyle yaptığımız sohbet lerden anlaşılmaktadır.
Gerilimin ve aşkın doruk noktasına
Â
Ben Sana Mecburum şürlerininunda Duvar, Sisler Bulvarı ve Yağ mur Kaçağından itibaren yer alan insan lan görmekteyiz. Duvar’daki Mektup
şi-irinde, “mektubum yazılsın biraderime” mısraında karşılaştığımız Birader; Sisler Bulvan’nın La Donna e Mobili ve Kap tan’da Yağmur Kaçağının Bulvardia bö lümü şürlerinde vardır. Duvar’daki Mek tup hariç, bütün şürlerde Mırç’la birlik tedir. Mırç da, Sisler Bulvan’ndan itiba ren, “ben”in başıboş dolaşmalarında, da ha doğrusu serseriliklerinde karşımıza çıkmaktadır. Ben Sana Mecburum’daki İstanbul Ağnsı adlı şürde Mırç, Birader ve “ben” yine yan yanadır. Bu şahıslar, özellikle serüven tutkusunun, serseri mi zaçla birleştiği şiirlerde “ben”i tamamlar mahiyettedirler.
Attilâ İlhan şiirinde kadınlar
Attilâ İlhan şürinde kadınlar da belirli bir periyotla varlıklarım sürdürür. Ben Sa na Mecburum’da Zehra fonksiyonunu ta mamlamış; Suna Su, Yirmibeşinci Kısım şürinde gerilimli aşkın içerisinde varlığı nı sürdürmüştür.
Hayan “ben”leyaşayan bir diğer şahıs Sabiha’dır. Önce Üç Tenha Köpek’te gö rülen Sabiha; Vîyolensel Yalnızlığı, Bön ci Viyolonsel ve Birinci Keman şürlerin de de “ben”i çağrışımlara sürükleyen un sur durumundadır. Inge Bruckhart da, çağnşımlan yönlendiren bir başka kadın - dır.
Askıda Yaşamak bölümünün Telsizci Hamdi, Geç Kalmış Ölü, Ömer Hay- bo’nun Son Günleri, Varujan’a Karşı Ömer Haybo ve Cehenneme Dört Bilet şürlerinde sinema sanatının getirdiği he yecan ve gerilimle, esrarengiz görüntü su nan birçok insanla karşılaşmaktayız. At tilâ İlhanın takma adlan olan Yolcu Ab bas, Telsizci Hamdi ve Ömer Haybo’nun dışında Turgut, Varujan, Nurettin, De mokrat Toni ve Aysel; seri halindeki şiir lerde “ben”in yaşadığı gerilimi ve büyük şehirlerde yaşanan bunaltıcı havayı orta ya koymaktadırlar. Aynı insan tipini Ten sion a Smyme’nin 24-61 şürindeki Ah met, Kırmızı Pazar’daki Leyla’da da gör mekteyiz.
Memleket Havası şiirlerinde, tıpkı Ga vurdağlan’ndan Rivayet ve Şafak Vakti Dünya’da olduğu gibi konuya uygun kah ramanlar vardır. Silahlı Dört Besmele’de B akıra Hasan, Demirhanoğlu Sadık, Pa- şolann Süleyman, H a a Yörük; Cehen nem Dairesi’nin Cezayir Mektubu’nda S.S. Subayı Arthur Kroger ve Karen; Wal dorf Astoria’da Doktor Spiedell, No Pa- saran’da Ricardo, Orta Doğudan Gece Telgraflan’nda Ebu Şükr ve Yasin bu tip şahıslardır.
Attilâ İlhan, tanınmış şahsiyetlere de Ben Sana Mecburum şürlerinde yer ver mektedir. Bununla hem iletmek istediği mesajı netleştirmekte, hem de şürine ta rihsel bir boyut kazandırmaktadır. Ben Sana Mecburum’un özellikle Cehennem Dairesi bölümünde yer alan bilinen isim ler şunlardır: Joseph Conrad, Blaise Cendrars, Imre Nagy, Namık Kemal,
dülhamid, Ali Süavi, Ahmed Rıza, Kürt Mustafa, Midhat Paşa, Hüseyin Rahmi, Gorki, Dostoyevski, Aleksi Maksimiç. Bu isimler, Attilâ İlhan’m 50’li yıllarda bile hangi kültür daireleri içerisinde olduğu nu ortaya koyması bakımından da önem lidir.
İstanbul Ağrısı ve Ağustos Çıkmazı şi irlerinde Attilâ İlhan kendi ismiyle ve ya- şadıklanyla şiirin içerisinde yer almakta dır.
Belâ Çiçeği kitabında “ben”in yaşadık - lan çevresinde büyük şehirlerin sunduğu gerilini ve karanlıklarla yüklü yaşama tar zı daha da belirginleşmektedir. “Ben” ge niş manasıyla şairin mendisidir. “Ben”le aynı fonksiyonlan yüklenen Ömer Haybo ve Yolcu Aobas’ın dışında, Ben Sana Mec- burum’dan itibaren karşılaştığımız Aysel, Leylâ, Doktor Sabiha ve înge’yi görmek teyiz. Zehra ve Suna Su artık yoktur. “Ben”in gerilimli dünyasını, yaşama tar zım ve aşk iklimini bu şahısların dışında
Œ
" 1 ' iden konusundan kaynaklanan şa-Belâ Çiçeği şiirlerinde karşılaş maktayız.
Beyoğlıı'nun iç yüzü
“Ben ”in yaşama tarzı farklılığından im kânsızlaşan aşkım temsil eden şahıslar Ay sel ve Büyük Leylâ’dır. Aysel, bir tutku so nucunda, Büyük Leylâ da izlenimler ve serüvenler sonucunda ortaya çıkmıştır. Aynca isminin baş harfleriyle tanıtılan “Nun Nun” da, “ben”in aşk dünyasına ait bir şahıstır. Ünlü bir sinema ve tiyatro oyuncusudur.
Doktor Şandu, İkinci Cem, Küçük Se- zar, Freud gibi şahıslar; “ben”in okudu ğu kitapların ve gördüğü filmlerin şiirlere aksidir. Attilâ Ilhan’ın sinemaya, tarihe ve cinselliğe ilgisinin ortaya çıkmasına hiz met ederler. Mahur Sevişmek’de karşılaş tığımız Yüzbaşı Ferid, hayalî bir kahra mandır ve Attilâ Ilhan'ın romanlarında da yar almaktadır.
“Ben”in fonksiyonlarını yüklenerek İs tanbul’un eğlence merkezi Beyoğlu’nun iç yüzünü gözler önüne sermede kullanılan Ömer Haybo ve Yolcu Abbas’a da birer kurgu ürünü olarak bakmak gerekir. Bu şahıslardan biri “ben” in gerilim ve serü ven dolu yaşantısını, diğeri de olumlu dü şüncelerini temsil etmektedir. Buradan harekede şunu söyleyebiliriz: Attilâ Ilhan şiirlerinde, duygu ve düşüncelerini, yaşa- dıklanyla birlikte, romana has kurgu içer sindeki şahıslar çevresinde dikkadere sun maktadır.
Biraz Divan Edebiyan etkisinde ve çağ rışım esasına dayanılarak kaleme alınan Orient Exprès, Emirgân’da Çay Saati gi bi şürlerde Doktor Sabiha vardır. înga ise, Sirkeci Garpalas 32’de yer almaktadır.
Yasak Sevişmek’te cinsellik, tarih, geri lim ve Attilâ Ilhan’m kendi hayau; şiirler de yer alan insanların durumunu belirle miştir.
Yanlışlık Baladı serisinde Margot, Tosi- anne ve Tombul Magda vardır. Attilâ Il han, bu üç inşam Paris yıllarında tanımış ve onlardan çeşitli bakımlardan etkilen miştir. Margot, cinsellikle ilgili geniş kül türünün ilk kaynağı durumundadır. Josi- anne Hangi Seks kitabından öğrendiği miz kadanyla aslında erkek, fakat dış gö rünüş balonundan çok güzel bir kadın dır.'1' Magda ise ikinci Dünya Savaşından sonra Paris’e yerleşmiş Polonya’lı bir kız dır. Anarşist bir ruh yapışma sahiptir. At-dele arasında kalmış bir kimlikle değerlen dirir.
Yaşak Sevişmek’te Attilâ Ilhan’ın eski şi irlerinden gelen iki insan vardır: İbrahim Cura ve Inge Pee. Ağustos Mızıkacıla- rı’nda, “ben”in zihninde şekillenen In- ge’nin çağnşımlan işlenmiştir. Karanlığın Tadı’nda ise, İbrahim Cura, karardığı ve esrarengizliği davet eden kişiliğiyle karşı mızdadır.
Demirboğan, Müjgân, Mülazim Ihsan Bey, Muammer Bey gibi insanlar; Attilâ
11-han’ın şiir kurgusu içerisinde oluşturul muş kahramanlardır. Bunlardan Müjgân sembolik bir isim olarak Şehnaz Faslı’nın büyük bir bölümünde ve sonraki şiirle rinde karşdaşdacak bir kahramandır. Mü lazim Ihsan Bey, Balkan Savaşı’nı yaşamış asker tipini temsil eder. Muammer Bey de, İzmir’in işgal yıllarının anlatılmasında hareket noktası olarak kullandan şahıstır.
Ç Koçaklamasında tarihî şahsiyeder olarak Fatih Sultan Mehmet ve Nâzım Hikmet’ten bahsedilmektedir. Attilâ Il han’a göre, biri Osmanlı’nın görkemini sağlayan insan, diğeri de toplumcu müca delenin ve modem şiirin miman duru- mundadn.
Aynca iki Sonbahar Kaçakçısı İzmir’de Yakalandı serisinde, “ben”in sevgilisi ro lündeki Cenova Üe karşdaşınz. Cenova, “ben”in serüvenci kimliğinin ve roman tikliğinin ortaya konulmasına hizmet eder. Tutuklunun Günlüğü kitabında insan kadrosu biraz daha zenginleşmiştir. “Ben”
K
önlen dinci durumundaki eh önem-sür. Duygulan, insan sevgisi ile ilgi li düşünceleri, toplumsal kaygılan, h a v i leri ve aşklan ile dikkadere sunulmakta dır.
Attilâ Ilhan, Teleks’te, iletişim araçlan- nın da getirdiği normlarla, dikkatini dün yanın çeşitli bölgelerine yöneltmiştir. Ele- na Van Decker, General O’connor, Vilma Banky Teleks’teki şiirlerin konusundan kaynaklanan insanlardır. Dikkadere su nulan olayların ve gazetelere gelen teleks lerin bize sunduğu isimlerdir. Burada kar- şılaşnğımız Wagner ve Troçki ise, Attilâ Il han’ın kültür oluşumunda yer alan şahıs lardır ve şiirlerde de bu yönleriyle yer alır lar.
Attilâ Ilhan, Tutuklunun Günlüğünde Şili Cumhurbaşkanı Ailende Gossens’e de yer verir. Ailende Gossens’le hem sos yalist dünya görüşünü ortaya koymakta, hem de emperyalist güçlerin baskısına tepkisini beürtmektedır. Ömer Hayyam, Nâzım Hikmet, Bâki, Vamalı Hamdi Bey, Midhat Paşa ve Namık Kemal gibi tarihe mal olmuş şahsiyeder de; Attila Ilhan'ın toplumcu düşüncelerinin sezdirilmesi maksadıyla kaleme alınmış şiirlerinde, ge niş bir kültürel kimliğin ürünü olarak or taya çıkmaktadırlar.
Itıtukiunun Günlüğü
Tutuklunun Günlüğünde “ben”in aşk dünyasının belirmesini sağlayan sembo lik iki insan vardır: Müjgân ve Neclâ. Da ha önce Şehnâz Fash’nda karşılaştığımız Müjgân, bir hüzün anının paylaşıcısı ol makla birlikte, müziksel ritmin ortağı ve tarihsel gerçekliğin şahidi durumundadır. Neclâ ise tutukluluk anında “ben”in ha yallerini süslemektedir.
Böyle Bir Sevmek şürlerinin en önemli
H
lendiricisi “ben”dir. Şiirlerde anlanan “ben”in gözlemleri ve duygulan çevresinde değerlendiririz. Gözlüklü Hamdi’nin Nodan’nda Attilâ Ilhan'ın kendine has dünyasını görürüz. Gözlük lü Hamdi, Attilâ Ilhan'ın diğer adıdır. Hem Gözlüklü Hamdi, hem de Attilâ Il han isminin kullanılması varsağılardaki halk şiiri geleneğinden
kaynaklanmakta-dır.
Böyle Bir Sevmek’te Troçki önemli bir yönlendirici durumundadır. Gözlüklü Hamdi’nin Nodan’nın sekizincisinde yer alan “gözlüğümü takar takmaz o kumsal / troçkiy’nin büyükada’da yalınayak do laştığı / sönmüş bir yanardağ gibi üzgün” mısralan, Troçki’nin Türkiye’de yaşadığı günleri akla getirmektedir. Aynca hem Troçki, hem de Attilâ Ilhan’a ait olan göz lük, şairimizin hem düşünce, hem fiziksel bakımdan etkilenimini göstermektedir.
Böyle Bir Sevmek’te şiirlerin konusunu tamamlayan şahıslar da Sabiha, Hüseyin, Sevim, Ahmet, Samim, Osman, Şaşı Mus tafa, Oya, Nevin’dir. Bu şahısların, şiirler de sezdirilen mesajların ve kurguya daya nan şiirlerde olayların daha iyi belirmesi ne zemin hazırlar.
Elde Var Hüzün’de şairin hayatından kaynaklanan şahıslardan ziyade, şiirlerin konusu gereği ortaya çıkan insanlarla kar şılaşmaktayız. Yağmurda Sis Düdükleri bölümünün “ben”in yaşama tarzım esas alan şiirlerinde Belma, Nilgün, Sevilay, Nurten, Hümeyra, Süleyman, Sevtap, Fe- riha, İbrahim ve Zeynep gibi şahıslar dik kati çekmektedir. Bu şahısların bir kısmı, “ben”in yaşadığı mekânların belirmesine yardımcı olurlar, bir kısmı yaşanan gerili min boyudannı dikkadere sunarlar, bir kısmı da gözlemlerin ürünüdürler. Kurta lan Trenine Gazel’deki subay ve Süheylâ ise, Anadolu’ya giden memurların hayatı nı gözler önüne serer.
Ilhan'ı etkilemiş insanlar
Serbest Gazeller ve Drang Nach Osten şiirlerinde tarihî şahsiyeder, şairler ve At tilâ Ilhan’ı etkilemiş insanlarla karşılaşı rız. Bâki, Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet, Aşık Paşa, Enver Paşa, Nur Vahidof, Sul tan Galiyef, Ailende, Lawrance ve Cemal Paşa gibi şahısların bir kısmı Attilâ Ilhan’ı etkilemiş, bir kısmı da şürlerde konu alı nan tarihsel dönemlerde önemli rol oyna mışlardır. İstanbul işgâlini konu alan şür lerde Mürüvvet Hanım ve Eşref Bey, ta rihsel olaylarm sunulmasında hareket noktası görevindedirler. Sieber Paşa, Yüz
başı Sclıröder ve Scheidemann gibi şahıs
lar da işgal yıllarının anlatılmasında man zarayı kuvvedendiren faktör durumunda dırlar.
Elde Var Hüzün’de, bütün bu şahısla rın dışında “ben” ve Attilâ Ilhan’m
varlı-g
da dikkati çeker. Yağmurda Sis Düdük-ri, Rubaiyyat ve Serbest Gazeller bölü mündeki şiirlerin bir kısmı; “ben”in yaşa- dıklan, gözlemleri ve duygulan esas alına rak oluşturulmuştur. Duvar’dan itibaren kendi adım kullanan ve bunu bir gelenek haline getiren Attilâ Ilhan, Elde Var Hü zün’de ölümü hatırlatan şürlerinde yine kendi adım kullanmıştır. Bu, öyle zanne diyoruz ki, eski şür geleneğimizden gelen mahlas söyleme etkisinden kaynaklanmış tır.
Korkunun Krallığı şiirlerinde de insan kadrosu önemli fonksiyon yüklenmiştir. “Ben”in dışında etkilerülen tarihî şahsi- yeder, müzisyenler, romancılar, şairler; ha yatında önemü rol oynamış insanlar, daha önceki şiirlerde karşılaşılan şahıslar
Kor-S ü k r a n K u r d a k u l v e A t tilâ Ilh a n b ir - â z ı m H ik m e t'i a n m a g e c e s i'n d e .
kunun Krallığı’nda da görülür.
O Eski Adamlar bölümünün şürlerin- deld şahısların bir kısmı tarihsel
gerçekli-Î
;e ışık tutmak, bir kısmı hayranlık duyu-an kimlik, bir kısmı da şürin konusunu tamamlamak maksadıylabulunurlar. Nâ zım Hikmet, Mustafa Kemal Atatürk, Mahmut Yesari Bey, Sermürettip Nuret tin, Benaoya Hüsamettin Usta, Eleşkirtli Mustafa, Câbir Bey, Mustafa Suphi Bey, Naci Sadullah, Bilüe Dave, Madam Ko- henka, Prenses Tahiyye, Şefik Hüsnü Bey, Madam Samiye Naşit, Kraliçe Kristin. Bu şahıslar, geniş bir kültür ve tarih birikimi nin da yansımasıdır.
Yalnızgezerin Nodan’nda Acemaşiran Eminağa ve Antonio Vivaldi iki değişik kültürün bir arada bulunduğunu göster mesi bakımından dikkate değer.
Sah Sabaha Karşı’da daha önceki şiir ki taplarında karşılaştığımız şahıslan tekrar görürüz. Doktor Sabiha, Mırç ve Aysel. Bu şiirde Jeanne ve Suat adlı iki şahıs da ha vardır.
Hatıralar
Attilâ Ilhan'ın hatıralarım konu alan Es kiden Başka Kızlar şiirlerinde Gülşen, Müşerref, Lamia, Süheylâ ve Muammer adlı kızlar vardır. Kendisinin Meraklısı için Nodar’da belirttiğine göre, bunlar dan bazısı gerçek, bazısı gerçeğinden bi raz farklıdır.
Ağır Kan Kaybı adlı şürde dört gencin farklı yaşama tarzından kaynaklanan ge rilim dolu dünyası konu alınır. Bu genç ler Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet’tir.
Şiirlerin konusu balonundan yer alan şahıslar da Çengelköylü Sevtap, Nilây, Ya semin, Nursen, Kolağası Necip Süley man’dır.
Attilâ Ilhan'ın son şiir kitabı Ayrılık Sev daya Dahil’de de şahıs adlan ilgi çekici dir. “Ben”in dışında, Her Yanlışa Merak lı, Ayrılık Sevdaya Dahil, O Plajda Onsuz bölümlerindeki şürleri yönlendiren “yağ murlu kadın” vardır. Şair ve dalgıç oldu ğu belirtilen “yağmurlu kadın” Esra Zey nep’tir. Bu aşkın Esra Zeynep olduğunu, Attilâ Ilhan’ın kendisiyle ve Esra Zey nep’le yaptığımız sohbederden biliyoruz. Aynca Esra Zeynep’in aynı dönemlerde kaleme alınan Yaşanmıştır (Broy Yayınla- n, 1993) şiir kitabındaki benzer şiirler de söylediklerimizi doğrular mahiyettedir. Esra Zeynep’in “yağmurlu” sıfatıyla ta-görüntüsünden kaynaklanmaktadır.
Ayrılık Sevdaya Dahil’de şiirlerin hatı ra ve tarihe yönelmesi sonucunda, Attilâ Ilhan’a etki etmiş tarihsel insanların ve hayatında önemli rol oynamış insanların konu edildiğini görmekteyiz. Sultan M u rat, Mahmut Yesari, Şair Ahmet Nedim gibi Türk tarihine ve edebiyatına mal ol muş isimlerin yarımda; Dimitri Petroviç, Çaykovski, Aleksadr Puşkin, Svedena Ra- diçeva gibi Rusların dünya çapındaki şah- siyederi şiirlerin şahıs dünyasında bulun maktadır.
Taharri adlı şiirde yer alan Cemal ve Yusuf geçmişte yaşanan gerilimlerin ürü nüdür. Kim Arar Kim Sorar şürindeki Tomaa Ömer ise, Attilâ Ilhan’m 1941’de-lunmuş bir insandır.
Attilâ Ilhan şürindeki insan kadrosu bu kadarla sınırlı değildir. Gözden kaçan ba zı dekor duum undaki şahıslar vardır. Ge rek yaşadığı serüven dolu hayattan, gerek geniş bir külterel yelpazeye sahip olmasın dan, gerek sinema ile olan ilişkisinin so nucu olarak ve gerekse şürlerini çok fark lı konular çevresinde şekillendirmesinden Attilâ Ilhan, Türk şür dünyasında, rahat lıkla söyleyebiliriz ki, en zengin insan kad rosunu okuyucuya sunmaktadır. Bunda şürlerini bir kurguya dayandırmasının da rolü bulunmaktadır.«
1 G eniş bilgi için bakınız. Hangi Seks, 2. Basım 1982, s. 186-194
C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 5 5 8 S A Y F A 9
Taha Toros Arşivi