• Sonuç bulunamadı

Attila İlhan şiirinin modernist boyutu üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Attila İlhan şiirinin modernist boyutu üzerine"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HASAN BÜLENT KAHRAMAN

A

ttilâ Ilhan şiirinin çözümlenmesi

birkaç nedenden ötürü güç. Ön­ celikle bu şiir, bütün önemli ve bü­ yük şür atılımlan gibi birkaç katmandan oluşuyor. Ayrıca İlhan 50 yılı -artık- aşkın bir süredir şiir yazıyor. Bunca uzun bir sü­

renin şiire ve Ilhan’a ait entellektüel dün­ yaya getirdiği, taşıdığı bir dizi oluşum var. Dolayısıyla da Ilhan'ın şiiri, ana gövdesin­ deki temel izlekleri ve özellikleri koruya­ rak ve hatta onları koruma savaşı (bu ko­

nulan tartışan iki kitabına Gerçekçilik Sa­

vaşı ve 2. Yeni Savaşı adını verdiğini anım­

sayalım) vererek birkaç döneme açılmış­ tır. Her dönem kendi içinde ele alınmalı ve çevresiyle birlikte irdelenmelidir.

Gene de bu şüri, daha önce yaptığım bir değerlendirmenin ışığında, kitapları; nın yayın tarihlerini göz önünde bulun­ durarak üç döneme ayırmak suretiyle çö­ zümlemek olanaklı görünüyor bana:

1941-1954 arası 1954-1968 arası 1968 sonrası...

Belki 1968 sonrasını da kendi içinde bölümlemek gerekir ama bir genel çerçe­ ve oluşturma amacıyla bu ayrıştırma ye- terlidir.

Daha önceki değinmelerimde bu açı­ lımları özellikle toplumcu şiir ve ondan kopuş yönünden ele almıştım. Aynı kana­ va Korunmalıdır. Bununla birlikte, ben­ ce Attilâ İlhan şiirinin Türk şiir tarihi için­ deki çok önemli ve her dönemde çevre­ sini etkilemiş yerini daha çok modemizm kavramıyla birlikte düşünmek gerekir.

II

Şiir, içinde üretildiği dönemin temel duyarlılığından doğallıkla etkilenir. Bu, Attilâ ilhan için de böyle olmuştur. Şairin yarak ortaya koydukları kendisine bir öz günlük çizgisi sağlasa da, 1940-50 arası­ nın şiiri ddıa çok Nâzım Hikmetçi bir duyarlılıkla belirlenir. Aslında orada da biraz kuşkulu davranmakta yarar var.

Çünkü, Duvar, belki adıyla dahi oraya bir

Î

;öndermede bulunmaktadır ama özellik -

e halk şiiri duarlılığına yaslanmasıyla 1940 şairlerinin ikinci öbeğine bir yanıt gibidir. Bunda, şairin yaşının henüz ol­ dukça genç olması ve şiir kaynaklarına yeterince yönelememesinin payı büyük­ tür. Gene de birçok yerde söylendiği gi­ bi farklı bir duyarlılık oluşturma, bunu da kent tabanına yaslanarak yapma tutkusu göze çarpmaktadır.

1940-50 arası şürin bu temel izleğini oluşturan kaynaklardan birisi bana kalır­ sa Abbas Yolcu kitabının dili ve anlatımı­

dır. Orada Ilhan'ın sonradan kesinkes terk edeceği bir üslup geliştirilmiştir ki, bu, o dönemdeki ve sonraki temel bakış açılarım göstermesi yönünden önemlidir. Bununla birlikte gene çok ilginç denebi­ lecek bir saptamayı bizzat ıfiıan’ın ken­

disi yapar ve Sisler Bulvarında, yer alan

‘Şahane Serseri’ şürinin yazılma koşulla­

rım anlatırken, şürin, dk Abbas Yolcu ya­

zılarının Varlık dergisine gönderildiği sı­

ralarda oluşturulduğunu söyler. Bu ilginç bir iç içe geçişi göstermektedir. Nitekim,

gene aynı kitabın sonunda yer alan ‘m e­

raklısı için nokta’ bölümünde, şair,

kita-... ır.Hatı '

liği halk şürine

yaslanma edimini öne çıkarır: “Kitap,

bin toplumcu sütlerini savunur. Hatta da­ ha da ileri giderek denediği halk şürine

m em lek et gerçek lerini toplum cu açıdan hem d e halk şiiri deyişiyle pekâlâ ele alı­ yordu ama, o dönem in eleştiricileri ozanı karalamak için bunu ısrarla görm ezden geldi...” Burada ilginç olan, birkaç satır

ötede söyledikleridir. İlhan, o tarihlerde

“rıhtım orospularını, büyük şehir kaçakla­ rını, g e ce otellerini” söz konusu ettiği için

kendisini toplumcu şair saymayanlara bir kez daha yanıt verir. Adeta, bu şürlerini öteki şürlerinin meşrulaştınlması için bir

Attilâ İlhan

şiirinin modernist

boyutu üzerine

örnek olarak kullanır. Bu yaklaşımını çok daha sonraları da sürdürür. Örneğin

üçüncü kitabında “Fabrika Durağı" şüri

fik irl | ısına ug yorum ya, fabrika du rağıyla bu saldınla

ni çözümlerken “savunduğum fik irlerle

yazdığım şiirlerin çeliştiği saldırısına uğru- ı, fabrik

ra bir çeşit cevap veriyorum ..” der. Bu ta­

vır ileride de sürer ve aynı kitapta yer alan

“Acı Ninni’ bölümünün başında İlhan bir

kez daha aynı konuya döner: “Hayatımın

hiçbir aşamasındahalktan, halkın sorunla­ rından koptuğum söylenem ez. Örnek m i alın Yağmur Kaçağı nın acı ninni bölüm ü­ nü...”

Toplumcu şür geleneğinden kopuş

Bu tavır iki nedenden ötürü önemli­ dir: İlkin Attilâ Ilhan'ın toplumcu şür ge­ leneğinden daha 1954 öncesinde koptu­ ğunu gösterir ki, o tarih aslında 1945 son­ rasıdır. Paris’e ilk kez 1950’de gittiği ve orada kendisini derinden sarsan bir iliş­ kiler ağma girdiği anımsamrsa bu atılınım

■eni açılımın kitap ortaya çıktığında baş- amış olduğu rahatlüda ileri sürülebilir,

ikinci nokta ise şu: Örneğin ‘İbrahim’in

T

12

yerlerde mudaka halk şürine dönük bir sesi ortaya çıkarmaya çalışır ki, daha ile­

ride, 1968 sonrasmda yazacağı şürlerde

bunu tümüyle aşacak ve tersine, bu kez divan şürinin özelliklerini dönüştürmeye ve yeniden üretmeye çalışacaktır. Fakat, her iki çaba da şunu ortaya koyuyor: At­ tilâ İlhan, biraz Nâzım Hikmet’te de ol­ duğu üzere, yerli denebilecek, sorunlar çevresinde dolaşırken daha geleneksel bir tavrı pekiştirmeye, daha kozmik bir so- salın şiirini üretirken de tümüyle öz-sürekliliği içinde sonradan başka şairler

tarafından da kullanılan bir ‘durum ’ ve

bir özellik olarak saptamak gereklidir. Şundan ötürü...

1950’li yıllarda Attilâ Ilhan şüri ölçü­ sünde etki uyandıran, şürsel dilin nere­ deyse tümüyle yeniden üretilmesine da­ yanan bir şür bile henüz kendi içsel so- runlanyla başbaşa kalamamaktadır. Şair sürekli bir eleştirinin odağına çağrılmak­ tadır. Kuşkusuz, şairin özgün kimliği bu­ na karşı dırenebilmesini sağlamıştır. Ken­ di iç gereksinimlerinin de doğurduğu ge­ lenek arayışında bir farklılığı oluşturma­ ya çalışmıştır ama, bunu dahi yoğun tar­ tışmalara sürüklenmek pahasına yapmış­

tır. Çok üginçtir: Attilâ ilhan’m Gerçek­

çilik Savaşı ve 2. Yeni Savaşı adını verdi­

ği kitaplarında topladığı yazılar tam da bu noktada, şürsel modemizmin karşılaştı­ ğı sorunlar açısından yeniden irdelenme­ lidir. Çünkü, her iki kitapta da Attüâ İl­ han bu amaca dönük oluşumları tartış­ makta, dipte bir edebiyat sorunsalı üs­ tünde konaklamakta fakat tüm perspek­ tifini toplumsal/toplumbilimsel bir çer­ çeve içinde kurmaktadır. O dönemde edebiyatın kendi içselliğiyle bağımsız kal­ dığım söylemek güçtür. Hatta, bu arada Attüâ Ilhan’ın kendisine dönük eleştiri­ yi kendi dışındaki çemberlere (farklı gü­ düleri unutmamak kaydıyla) yönelttiği

de söylenebilir. İlhan da 1. ve 2. Yeni’yi toplumsalla/toplumculukla kurdukları ya da kurmadıktan ilişki yönünde ele al­ mıştır.

III

Bu bağlamda ortaya çıkan tanışmalar­ da, modemizm kavramına hiç değinü- mez. Bu nokta gerçekten önemlidir. Çün­ kü, Türk bilinci modemizmi hemen hiç­ bir zaman yazınsal da olabüecek bir ger­ çeklik diye algüamamıştır. Modemizmin bir ideoloji olduğu ise hiç mi hiç düşünül­ memiştir. Tümüyle bir toplumcu proje, bir dönüştürüm amaçlı girişim olarak gö­ rülmüş ve tanınmıştır modemizm. Niha­ yet edebiyattaki modemizm ise gelenek­ ten kopuş diye anlaşılmış bu nedenle de geçmişe dönük her türden değerlendir­ me ‘gericilik’ diye damgalanmıştır. Bu yel­

paze Yahya Kemal’den Tanpınar’a kadar uzanan bir genişliktedir ve son olarak da Attilâ Ilhan’ı tartışmaların odağına otur­ tur.

Dışarıdan, deyim yerindeyse üçüncü şahıslar açısından, bakılınca görülen bu durum, içeriden yapüan değerlendirme­ lerde de değişmez. Şairler ya da daha ge­ niş bir tanımlamayla edebiyatçüar da tar­ tışmalarını modemizm diye koymazlar. Ayrıca, dilin Batı’da daha 19. yüzyılın ikinci yansında görüldüğü üzere bir Ba- udelaire üretememiş olması, hemen hiç kimsenin yaşanan atılımlan, çabalan ör­ neğin onun vapnğı gibi net bir biçimde

‘m odernlik’ başlığı altında tanımlayama-

ması bu sonucu onaya çıkarmışur. Bilin­ diği gibi Baudelaire, Manet’yi incelediği

yazısının başlığını ‘M odem Yaşamın Res­

sam ı’ koymuştur. Oysa, bizde Tanpı-

nar’m yazüarmda büe gö­ rülen bunun tersi­ dir: Moder- nizm hep bir bü-yük kor!

________-r-.£ A )C Q g

‘ürperiş’ diye nitelendirilir ve ondan

orkulur. Yapüan, modemizmin ya da

modernist çabaların ‘a contrario”lanyla

tersinden okunmayla bulunmasıdır. Tan- pmar, Dede Efendi’yi incelerken, de, Yahya Kemal’e bakarken de bir kentte

f

ezinirken de, Cemal Tollu’yu, Nuri

yem’i seyrederken de, hatta Paris’te do­ laşırken de hep yitirilenlerin peşindedir, hep bir hayıflanmanın ötesinden maktadır olup bitene.

bak-Bütün bu algüama zinciri ilk kez Nâ­ zım H ikm etle kırılmıştır; biliyoruz. Onun, mekaniği öne çıkaran, nesnelliği benimseyen, geleceği hedefleyen şiiri bü­ yük padamalannı yaptıktan sonra geriye çekilir. Son derecede çarpıcı olan bu ge­ lişme o poetikada dahi kendisini gösterir. Nâzım da şürini sonuna kadar başlangıç­ taki çizgisinde tutmaz. Hapiste geçirdiği uzun yular içinde geriye dönüşler yapar.

‘G eriye d ön er demiyorum.) Şürinin bü­

yük eksenini aynı tutmakla birlikte bir bireşim arayışını öne çıkarmaya çalışır. Halk şiirine, divan şürine yeniden kucak açar. Şiirini zaman içinde de modemiz- min öteki araçlarından (sinema, radyo, sanayüeşme) koparmasa büe daha duy­ gusal bir tabana oturur.

Attüâ İlhan şürinin modemist çerçeve içinde öne çıkışı buradadır. Şürin bunca etkin oluşunu da gene bu bağlamda araş- ürmak gerekir.

IV

Attüâ İlhan şüri, çok genel bir değer­ lendirmeyle, Apolinaire şürinin temeflen-lirir, 1950-1970 arasında.

Çok yoğun imgelerle vurgulanan bir şi­ ir çok güçlü benzetmeler, düzdeğişme- ler, eğretilemelerle şürsel dilin tüm öğe­ lerini büyük bir yetkinlikle kuüanır. Bi-

sel planda ortaya çıkan bu görüntü ar-çakçılığı, yolculuk gibi ‘egzotik’ konula­ ra oturan bu şiir kuşkusuz bir kozmik gerçekliği kucaklamaya çalışmaktadır ama, bütün bu oluşumun tanımlanabüe- ceği bir tek anahtar-kavram vardır: Mo­ dern birey duyumu.

Modernliğin getirdiği bütün oluşumlar ve olgular 1950’lerin toplumunda yaşayan insan için büyük bir yabancılaşma­

nın fay hattı­ dır. Attüâ

(2)

*■ İlhan, o fay hattının harekete geçmesini sağlar. Duyan fakat dile getiremeyen, ya­ şayan fakat cesaret edemeyen, düşünen fakat bir bireşime ulaştıramayan birey onun şürinde birdenbire büyiik bir sav­ rulmanın eşiğinde durarak, her şeyi ken­ disinde toplayan bir odak noktası olarak ve nihayet bir örnek oluşturarak girer top­ lumsal belleğe. Artık kaçılabilir, artık yi- tirilebilir, artık inkâr ve idraf edilebilir... Attilâ İlhan, yalnızca iki değil, çok sayıda dünyanın kesiştiği noktada bunalmış bi­ reye, getirdiği şürle meşruiyet kazandır- mışur. Bu nedenle, bana göre, Attila Il­ han’ın şiiri modemist geleneğin düğüm­ lendiği bir noktada devreye girmiş ve şi­ irde yer alan insan tipinin bireyleşmesine tanınan ilk olanak olmuştur. Bu şiirin bü­ yük etki gücünün altında yatan ilk neden budur.

İkinci bir neden olarak şu noktanın üs­ tünde durmak istiyorum.

Modernist şiir

1950’lerde ortaya çıkan şür kesinlikle modem olmanın da ötesinde modemist bir şürdir. Modem bir durum, moder- nizm ise bir ideolojidir. Attilâ İlhan, dün­ ya görüşünü oluşturan Marxizmin evren­ sel duruşunu, onun bir tür yerelleştirilme­ si çabası olarak Kemalizmie buluşturma­ ya başından beri çalışmıştır. Kemalizm tartışmalarını özgün bir yorumla ele al­ mıştır. En azından Kemalizmin tek parti ideolojisine, onun tüm kurumlanna, ni­ hayet Kemalizmin doktriner bir diktayla bütünleştirilmesine başından sonuna dek karşı olmuştur. Hatta, Ban kavramına yö­ nelttiği yoğun eleştirilerin amacı da Ke- malizme özgün bir içerik kazandırma uğ­ raşıdır denebilir. İlhan’m, Kemalizmi, bir büyük toplumsal dönüştürüm projesi ola­ rak gördüğü açıkür. Kaldı ki, Ilhan, sos­ yalizmi de aynı anlayışla ele almış, onu da yeni ve yerel bir evrime taşımanın olanak­ larını araştırmışnr. Bütün bu bağlam bü­ tünlüğü onun kesinkes bir modemist ol­ duğunu saptamaya yettiği gibi, şiirinin büyük etkisini de belirleyecek bir özelli- ğiair. İlhan, sanayi ve sonrası toplununum bireyi nasıl kuşattığını dikkatle gözlemle­ miştir. Modemizmi bu çizgiyi izleyerek okumuştur. Ilhan, bireyleşme sürecinin bir burjuva edimi olduğunu, onun da an­ cak modernleşmenin dolaylarında yaşa­ nabileceğini aynmsamıştır. Cinsel özgür­ lüklerin Kazanılmasında, teknostrüktür dünyanın oluşmasında, yeni insan tepki­ lerinin doğmasında ona göre modemizm belirleyici bir etkendir.

Bu durumda Attilâ İlhan, şiirinin bur­ juva tepkiciliğine yansımasına karşı çık­ maz. Şiirinin, Türkçedeki ilk cinsel itiraf­ lara açık şiir olmasını engellemez. Şiirinin, insan tekinin varoluş bunalımını dile ge­ tirmesinin önünü kesmez. Ama, şiirinin modemist mitolojinin kentten telekomü­ nikasyona kadar uzanan yelpazesini ku­ şatmasını da ister; hatta, bunu verebil­ mek için şiirde özgün yöntemler dener.

(Özellikle daha sonraki yapıtlanndan Tu-

tuklunurt G ü n lü ğü n d e yer alan ‘Telex’

başlıklı şiir-bölümünü anımsayalım.) Böylelikle, bu şiir, gerçekleştirdiği sen­ tezlerin (divan şüri-çağdaş şiir bireşimi gibi) ötesinde, kendisi bir sentez olarak doğar. Nâzım’m çok kısa vurgularla fakat devrimci bir edayla geliştirdiği duyarlılık, fütürizm, konstrüktivizm, altyapı olarak bu şiirde vardır. Üstgerçekçiliğin duyuş- lan bu şiirde yer alır. Varoluşçuluk, Türk- çedeki ilk büyük sıçramasını bu şürde gerçekleştirir. Bunlara yukarda

değindi-E

olgular da eklenince Ilhan’ın şiiri her-

n ve her kesimin kendince bir yarım­ dan tutup, tutunup yeniden üretebilece­ ği güçlü ve görkemli, dallı, budaklı bir gövdeye dönüşür.

Böylelikle, Attilâ İlhan şürinin, katman­ lardan oluşan, zaman içindeki dönüştü­ rümlere açık, kendi döneminin ötesine sıçramış gereksinimleri karşılamaya hazır bir kök/gövde-şür olduğunu kabul etmek gerekir.»

Attilâ

Dr. YAKUP ÇELİK

A

ttilâ Ilhan şürinde çok zengin bir insan kadrosu okuyucunun karşı­ sına çıkar. Bunlar “ben”, şürin te­ masından kaynaklanan şahıslar ve şairin hayatının belirli dönemlerine etki etmiş insanlardır. Çok farklı ve serüven dolu bir

S

ama tarzı, geniş ve gittikçe gelişen bir

tür birikimi, tanhe duyulan aşın ilgi bu insan kadrosunun zenginliğini hazırlamış­ tır. Destanlar ve tarihin hareket noktası alındığı şürler dışında, yönlendirici unsur “ben”dir.

Attilâ Ilhan'ın genç bir delikanlı iken ve henüz kendisine ait şür çizgisini oluştura- madığı dönemlerde kaleme aldığı şürler- den oluşan Duvar’da çok farklı bir insan kadrosu görürüz. Gavurdağlan’ndan Ri­ vayet ve Şafak Vakti Dünya şürlerinde Kurtuluş Savaşımız ve İkinci Dünya Sa- vaşı’nı hatırlatan insanlar konu edilmiştir. Cebbaroğlu Mehemmed, Durdu, Süley­ man, Çeteci Garip Ökkeş, Ummühan, Veli, Göçmen Sağır Recep, Arabacı Ök­ keş ve Bilâlikli Kaval Boylu Yusuf Aksay; Kurtuluşu Savaşı öncesi, savaş anı ve son­ rası Çukurova bölgesine ait insan tipleri­ dir. Attilâ İlhan bu tiplerle savaş öncesi ya­ şama sevincini, savaş anındaki dramı ve savaştan sonra farklılaşan yaşama tarzını gözler önüne sermektedir. İkinci Dünya Savaşı destanı niteliğindeki Şafak Vakti Dünya şiirlerinde savaşı yaşadığı varsayı­ lan isimlerle karşılaşırız. Marianne, Kap­ tan Johansen, Grişka, Barrymore, Kaptan Jean-Pierre.

Hayatındaki insanlar

Duvar’deki diğer şürlerde, Attilâ Il­ han’m kendi hayatındaki insanlar vardır. Cemşid Hun, İhsan Ahmed, Zehra. Cem- şid Hun ve İhsan Ahmed şairin ilk genç­ lik yıllarındaki arkadaşlan, Zehra da bü­ yük aşkıdır. Sisler Bulvarı ve Yağmur Ka­ çağı şiirlerinde de yer alacak olan Zehra, gözleriyle üç şür kitabının da hakimi du­ rumundadır. Bursalıdır, Attilâ Ilhan’ı çok etkilemiştir.

Sisler Bulvan’nın Başka Yerde Olmak ve Kaptan bölümlerinde “ben”e ait özel­ likler şiirlerin yönünü belirler. Kaçış, inan­ ma problemi, arayış, gerilim ve aşk. Do­ layısıyla büyük şehirlerin sunduğu insan tiplerine geçilmiş olur. Yani Attilâ Ilhan’ın romanlarında da yaşayacak olan ve ken­ disiyle özdeşleşmiş bir tipin ortaya çıkışı Sisler Bulvarı kitabıyla gerçekleşir.

Önce kahraman olarak şairin kendisini görmekteyiz. Tatyos’un Kahrı adlı şiirde, Tatyosyan’la gemide karşılaşan ve onun başından geçenleri, kendi duygularım da katarak bize nakleden kişi durumundadır, “son yolcunun adı attilâ ilhan’dı / miyop­ tu kısa boylu bir adamdı”, “attilâ ilhan bir şiir yazacaktı / tatyos’un kahrını yaza- caku” gibi mısralar hem bir kahraman olarak Attilâ İlhan’m şiirde yaşadığını, hem de özelliklerini ortaya koymaktadır.

Attilâ Ilhan’ın hayatında yer almış isim­ ler Zehra ve Mırç’nr. Mırç, kendi adına ya­ zılmış şiirin dışında Kaptan’da da yer al­ maktadır. Attilâ Ilhan’ın Paris arkadaşıdır. Şiirde asıl adının Cahit Selçuk olduğu ya­ zılıdır. Fakat onun Attilâ Ilhan’la ilgili ya­ zılarından isminin Cahit Güçbilmez ol­ duğunu öğreniyoruz.

izlenimler, yolculuklar ve yaşananlar so­ nucunda ortaya çıkan isimler ise Eski De­ niz Halkı. Liman, Kaptan ve Emperyal Oteli şürlerinde karşımıza çıkmaktadır. Eski Eteniz Halkı’ndaArmibal, Liman’da Yoksul Türkân, Kaptan’da Vatansız Ri- cardo, Pablo.Julien, Muzaffer, Lucie-an- ne; Emparyal Otelinde Maria Dolores. Bu kahramanlar, şürlerde yüklendikleri fonksiyonlarla “ben”i tamamlayıcı mahi­ yettedirler.

Sisler Bulvarında yer alan şürlerde

ha-A t tilâ Ilh a n 'ın 0 S a n s ın K u r t ' a d lı e s e rin in t a n ı t ı m g e c e s i n d e ha-A t t i lâ Ilh a n , Y a ş a r K e m a l, Ilh a n S e lç u k b ir lik te .

yal ürünü olduğu vurgulanan kahraman­ lar da bulunmaktadır. Cinayet Saatinde Deli Cafer, İsmail, Tayfur, Şaşı. Pia’daki hayalî sevgili de bu gruba dahil edilebilir.

Bunlardan başka Sisler Bulvan’nda Yer alü Ordusunda Stelyo, Giordano Falco- netti, Silezya Dağlan’ndan Uzakta’daki “sen uzaktaki yalnız çocuk” savaşı anla­ tan şiirlerin birer sonucudurlar.

Bir de köy hayatını anlatan şiirlerin or­ taya çıkardığı kahramanlar vardır. Öküz’de Yaşamaklı Musa, Barakmuslu Mezarlığında Selamsız Oğlu Bekir, Ha­ rami Yusuf, Hasredi Şakir, Duran Çavuş; Derecikviran’da Deh Murtaza, Minare Bilâl, Cevahir Ana bunlardandır.

Ayrıca Sisler Bulvan’nda Mustafa Ke­ mal Atatürk ve Haşan Tahsin gibi yalan tarihimizdeki önemli isimlerin anlatıldığı şiirler de bulunmaktadır.

Sisler Bulvan’ndaki şürlerle aynı dö­ nemde yazılan Yağmur Kaçağı’nda da benzer problemlerin ortaya çıkardığı in­ sanlarla karşılaşırız. Acı Ninni bölümün­ deki şürlerde, şairin tanımadığı, yalnızca acılarım paylaşnğı kısanlar vardır. Zeliha, Ümmühan, Melahat, Hasene, Hatice gi­ bi Anadolu kadınlarım temsil eden kısan­ lar, Attilâ Ilhan'ın kadınların Anadolu’da yaşadığı ızdırapa dair düşüncelerim orta- yakoymasına hizmet ederler. Şaşı Rıdvan yoksulluğu ve kimsesizliği, İbrahim ço­ banların yaşadığı cinsellik problemini, Makasçı Rıza da farklı bir devlet memu­ ru tipini temsil etmektedirler. Müçteba, Berber Salih, Hammal Şakir ve Tammak- lı Adam halk içinden farklı insan tipleri olarak yer almaktadırlar.

Yağmur Kaçağı

Yağmur Kaçağında “ben”in izlenim­ leri ae çeşidi insanlan karşımıza çıkarır. Adına şür düzenlenmiş insanların yanın­ da, şür içinde adı geçenler de bulunmak­ tadır. Hannelise, FuHi Çen, Maria Mis- sakian adına şür düzenlenmiş insanlardır. Abdullah, Sofu Marguerite, Marie-There- se şakayla karışık izlenimlerden kaynak­ lananlardır. Hemen hepsi Attilâ İlhan’m ilk Paris yıllarının ürünüdürler. Bunlar­ dan Maria Missakian, büyük bir aşk yaşa­ dığı kadındır. Zaten Maria Missakian’in adım taşıyan şiirde, Attilâ Ilhan’ın kendi­ si de olay kahramanı gibi ortaya çıkmak­ tadır.

Maria Missakian’dan başka, Attilâ Il­ han'ın kendi hayatından dolayı şürde yer alan insanlar da bulunmaktadır. Bunlar Zehra ve Suna Su’dur. Suna Su, ilk defa Yağmur Kaçağı’nda karşımıza çıkar. Bu­ rada onun adına üç şiir düzenlenmiştir. Attilâ Ilhan’a etkisinin büyüklüğü şiirler­ den ve şairin kendisiyle yaptığımız sohbet­ lerden anlaşılmaktadır.

Gerilimin ve aşkın doruk noktasına

Â

Ben Sana Mecburum şürlerinin

unda Duvar, Sisler Bulvarı ve Yağ­ mur Kaçağından itibaren yer alan insan­ lan görmekteyiz. Duvar’daki Mektup

şi-irinde, “mektubum yazılsın biraderime” mısraında karşılaştığımız Birader; Sisler Bulvan’nın La Donna e Mobili ve Kap­ tan’da Yağmur Kaçağının Bulvardia bö­ lümü şürlerinde vardır. Duvar’daki Mek­ tup hariç, bütün şürlerde Mırç’la birlik­ tedir. Mırç da, Sisler Bulvan’ndan itiba­ ren, “ben”in başıboş dolaşmalarında, da­ ha doğrusu serseriliklerinde karşımıza çıkmaktadır. Ben Sana Mecburum’daki İstanbul Ağnsı adlı şürde Mırç, Birader ve “ben” yine yan yanadır. Bu şahıslar, özellikle serüven tutkusunun, serseri mi­ zaçla birleştiği şiirlerde “ben”i tamamlar mahiyettedirler.

Attilâ İlhan şiirinde kadınlar

Attilâ İlhan şürinde kadınlar da belirli bir periyotla varlıklarım sürdürür. Ben Sa­ na Mecburum’da Zehra fonksiyonunu ta­ mamlamış; Suna Su, Yirmibeşinci Kısım şürinde gerilimli aşkın içerisinde varlığı­ nı sürdürmüştür.

Hayan “ben”leyaşayan bir diğer şahıs Sabiha’dır. Önce Üç Tenha Köpek’te gö­ rülen Sabiha; Vîyolensel Yalnızlığı, Bön­ ci Viyolonsel ve Birinci Keman şürlerin­ de de “ben”i çağrışımlara sürükleyen un­ sur durumundadır. Inge Bruckhart da, çağnşımlan yönlendiren bir başka kadın - dır.

Askıda Yaşamak bölümünün Telsizci Hamdi, Geç Kalmış Ölü, Ömer Hay- bo’nun Son Günleri, Varujan’a Karşı Ömer Haybo ve Cehenneme Dört Bilet şürlerinde sinema sanatının getirdiği he­ yecan ve gerilimle, esrarengiz görüntü su­ nan birçok insanla karşılaşmaktayız. At­ tilâ İlhanın takma adlan olan Yolcu Ab­ bas, Telsizci Hamdi ve Ömer Haybo’nun dışında Turgut, Varujan, Nurettin, De­ mokrat Toni ve Aysel; seri halindeki şiir­ lerde “ben”in yaşadığı gerilimi ve büyük şehirlerde yaşanan bunaltıcı havayı orta­ ya koymaktadırlar. Aynı insan tipini Ten­ sion a Smyme’nin 24-61 şürindeki Ah­ met, Kırmızı Pazar’daki Leyla’da da gör­ mekteyiz.

Memleket Havası şiirlerinde, tıpkı Ga­ vurdağlan’ndan Rivayet ve Şafak Vakti Dünya’da olduğu gibi konuya uygun kah­ ramanlar vardır. Silahlı Dört Besmele’de B akıra Hasan, Demirhanoğlu Sadık, Pa- şolann Süleyman, H a a Yörük; Cehen­ nem Dairesi’nin Cezayir Mektubu’nda S.S. Subayı Arthur Kroger ve Karen; Wal­ dorf Astoria’da Doktor Spiedell, No Pa- saran’da Ricardo, Orta Doğudan Gece Telgraflan’nda Ebu Şükr ve Yasin bu tip şahıslardır.

Attilâ İlhan, tanınmış şahsiyetlere de Ben Sana Mecburum şürlerinde yer ver­ mektedir. Bununla hem iletmek istediği mesajı netleştirmekte, hem de şürine ta­ rihsel bir boyut kazandırmaktadır. Ben Sana Mecburum’un özellikle Cehennem Dairesi bölümünde yer alan bilinen isim­ ler şunlardır: Joseph Conrad, Blaise Cendrars, Imre Nagy, Namık Kemal,

(3)

dülhamid, Ali Süavi, Ahmed Rıza, Kürt Mustafa, Midhat Paşa, Hüseyin Rahmi, Gorki, Dostoyevski, Aleksi Maksimiç. Bu isimler, Attilâ İlhan’m 50’li yıllarda bile hangi kültür daireleri içerisinde olduğu­ nu ortaya koyması bakımından da önem­ lidir.

İstanbul Ağrısı ve Ağustos Çıkmazı şi­ irlerinde Attilâ İlhan kendi ismiyle ve ya- şadıklanyla şiirin içerisinde yer almakta­ dır.

Belâ Çiçeği kitabında “ben”in yaşadık - lan çevresinde büyük şehirlerin sunduğu gerilini ve karanlıklarla yüklü yaşama tar­ zı daha da belirginleşmektedir. “Ben” ge­ niş manasıyla şairin mendisidir. “Ben”le aynı fonksiyonlan yüklenen Ömer Haybo ve Yolcu Aobas’ın dışında, Ben Sana Mec- burum’dan itibaren karşılaştığımız Aysel, Leylâ, Doktor Sabiha ve înge’yi görmek­ teyiz. Zehra ve Suna Su artık yoktur. “Ben”in gerilimli dünyasını, yaşama tar­ zım ve aşk iklimini bu şahısların dışında

Œ

" 1 ' iden konusundan kaynaklanan şa-

Belâ Çiçeği şiirlerinde karşılaş­ maktayız.

Beyoğlıı'nun iç yüzü

“Ben ”in yaşama tarzı farklılığından im­ kânsızlaşan aşkım temsil eden şahıslar Ay­ sel ve Büyük Leylâ’dır. Aysel, bir tutku so­ nucunda, Büyük Leylâ da izlenimler ve serüvenler sonucunda ortaya çıkmıştır. Aynca isminin baş harfleriyle tanıtılan “Nun Nun” da, “ben”in aşk dünyasına ait bir şahıstır. Ünlü bir sinema ve tiyatro oyuncusudur.

Doktor Şandu, İkinci Cem, Küçük Se- zar, Freud gibi şahıslar; “ben”in okudu­ ğu kitapların ve gördüğü filmlerin şiirlere aksidir. Attilâ Ilhan’ın sinemaya, tarihe ve cinselliğe ilgisinin ortaya çıkmasına hiz­ met ederler. Mahur Sevişmek’de karşılaş­ tığımız Yüzbaşı Ferid, hayalî bir kahra­ mandır ve Attilâ Ilhan'ın romanlarında da yar almaktadır.

“Ben”in fonksiyonlarını yüklenerek İs­ tanbul’un eğlence merkezi Beyoğlu’nun iç yüzünü gözler önüne sermede kullanılan Ömer Haybo ve Yolcu Abbas’a da birer kurgu ürünü olarak bakmak gerekir. Bu şahıslardan biri “ben” in gerilim ve serü­ ven dolu yaşantısını, diğeri de olumlu dü­ şüncelerini temsil etmektedir. Buradan harekede şunu söyleyebiliriz: Attilâ Ilhan şiirlerinde, duygu ve düşüncelerini, yaşa- dıklanyla birlikte, romana has kurgu içer­ sindeki şahıslar çevresinde dikkadere sun­ maktadır.

Biraz Divan Edebiyan etkisinde ve çağ­ rışım esasına dayanılarak kaleme alınan Orient Exprès, Emirgân’da Çay Saati gi­ bi şürlerde Doktor Sabiha vardır. înga ise, Sirkeci Garpalas 32’de yer almaktadır.

Yasak Sevişmek’te cinsellik, tarih, geri­ lim ve Attilâ Ilhan’m kendi hayau; şiirler­ de yer alan insanların durumunu belirle­ miştir.

Yanlışlık Baladı serisinde Margot, Tosi- anne ve Tombul Magda vardır. Attilâ Il­ han, bu üç inşam Paris yıllarında tanımış ve onlardan çeşitli bakımlardan etkilen­ miştir. Margot, cinsellikle ilgili geniş kül­ türünün ilk kaynağı durumundadır. Josi- anne Hangi Seks kitabından öğrendiği­ miz kadanyla aslında erkek, fakat dış gö­ rünüş balonundan çok güzel bir kadın­ dır.'1' Magda ise ikinci Dünya Savaşından sonra Paris’e yerleşmiş Polonya’lı bir kız­ dır. Anarşist bir ruh yapışma sahiptir. At-dele arasında kalmış bir kimlikle değerlen­ dirir.

Yaşak Sevişmek’te Attilâ Ilhan’ın eski şi­ irlerinden gelen iki insan vardır: İbrahim Cura ve Inge Pee. Ağustos Mızıkacıla- rı’nda, “ben”in zihninde şekillenen In- ge’nin çağnşımlan işlenmiştir. Karanlığın Tadı’nda ise, İbrahim Cura, karardığı ve esrarengizliği davet eden kişiliğiyle karşı­ mızdadır.

Demirboğan, Müjgân, Mülazim Ihsan Bey, Muammer Bey gibi insanlar; Attilâ

11-han’ın şiir kurgusu içerisinde oluşturul­ muş kahramanlardır. Bunlardan Müjgân sembolik bir isim olarak Şehnaz Faslı’nın büyük bir bölümünde ve sonraki şiirle­ rinde karşdaşdacak bir kahramandır. Mü­ lazim Ihsan Bey, Balkan Savaşı’nı yaşamış asker tipini temsil eder. Muammer Bey de, İzmir’in işgal yıllarının anlatılmasında hareket noktası olarak kullandan şahıstır.

Ç Koçaklamasında tarihî şahsiyeder olarak Fatih Sultan Mehmet ve Nâzım Hikmet’ten bahsedilmektedir. Attilâ Il­ han’a göre, biri Osmanlı’nın görkemini sağlayan insan, diğeri de toplumcu müca­ delenin ve modem şiirin miman duru- mundadn.

Aynca iki Sonbahar Kaçakçısı İzmir’de Yakalandı serisinde, “ben”in sevgilisi ro­ lündeki Cenova Üe karşdaşınz. Cenova, “ben”in serüvenci kimliğinin ve roman­ tikliğinin ortaya konulmasına hizmet eder. Tutuklunun Günlüğü kitabında insan kadrosu biraz daha zenginleşmiştir. “Ben”

K

önlen dinci durumundaki eh önem-

sür. Duygulan, insan sevgisi ile ilgi­ li düşünceleri, toplumsal kaygılan, h a v i­ leri ve aşklan ile dikkadere sunulmakta­ dır.

Attilâ Ilhan, Teleks’te, iletişim araçlan- nın da getirdiği normlarla, dikkatini dün­ yanın çeşitli bölgelerine yöneltmiştir. Ele- na Van Decker, General O’connor, Vilma Banky Teleks’teki şiirlerin konusundan kaynaklanan insanlardır. Dikkadere su­ nulan olayların ve gazetelere gelen teleks­ lerin bize sunduğu isimlerdir. Burada kar- şılaşnğımız Wagner ve Troçki ise, Attilâ Il­ han’ın kültür oluşumunda yer alan şahıs­ lardır ve şiirlerde de bu yönleriyle yer alır­ lar.

Attilâ Ilhan, Tutuklunun Günlüğünde Şili Cumhurbaşkanı Ailende Gossens’e de yer verir. Ailende Gossens’le hem sos­ yalist dünya görüşünü ortaya koymakta, hem de emperyalist güçlerin baskısına tepkisini beürtmektedır. Ömer Hayyam, Nâzım Hikmet, Bâki, Vamalı Hamdi Bey, Midhat Paşa ve Namık Kemal gibi tarihe mal olmuş şahsiyeder de; Attila Ilhan'ın toplumcu düşüncelerinin sezdirilmesi maksadıyla kaleme alınmış şiirlerinde, ge­ niş bir kültürel kimliğin ürünü olarak or­ taya çıkmaktadırlar.

Itıtukiunun Günlüğü

Tutuklunun Günlüğünde “ben”in aşk dünyasının belirmesini sağlayan sembo­ lik iki insan vardır: Müjgân ve Neclâ. Da­ ha önce Şehnâz Fash’nda karşılaştığımız Müjgân, bir hüzün anının paylaşıcısı ol­ makla birlikte, müziksel ritmin ortağı ve tarihsel gerçekliğin şahidi durumundadır. Neclâ ise tutukluluk anında “ben”in ha­ yallerini süslemektedir.

Böyle Bir Sevmek şürlerinin en önemli

H

lendiricisi “ben”dir. Şiirlerde anlan­

an “ben”in gözlemleri ve duygulan çevresinde değerlendiririz. Gözlüklü Hamdi’nin Nodan’nda Attilâ Ilhan'ın kendine has dünyasını görürüz. Gözlük­ lü Hamdi, Attilâ Ilhan'ın diğer adıdır. Hem Gözlüklü Hamdi, hem de Attilâ Il­ han isminin kullanılması varsağılardaki halk şiiri geleneğinden

kaynaklanmakta-dır.

Böyle Bir Sevmek’te Troçki önemli bir yönlendirici durumundadır. Gözlüklü Hamdi’nin Nodan’nın sekizincisinde yer alan “gözlüğümü takar takmaz o kumsal / troçkiy’nin büyükada’da yalınayak do­ laştığı / sönmüş bir yanardağ gibi üzgün” mısralan, Troçki’nin Türkiye’de yaşadığı günleri akla getirmektedir. Aynca hem Troçki, hem de Attilâ Ilhan’a ait olan göz­ lük, şairimizin hem düşünce, hem fiziksel bakımdan etkilenimini göstermektedir.

Böyle Bir Sevmek’te şiirlerin konusunu tamamlayan şahıslar da Sabiha, Hüseyin, Sevim, Ahmet, Samim, Osman, Şaşı Mus­ tafa, Oya, Nevin’dir. Bu şahısların, şiirler­ de sezdirilen mesajların ve kurguya daya­ nan şiirlerde olayların daha iyi belirmesi­ ne zemin hazırlar.

Elde Var Hüzün’de şairin hayatından kaynaklanan şahıslardan ziyade, şiirlerin konusu gereği ortaya çıkan insanlarla kar­ şılaşmaktayız. Yağmurda Sis Düdükleri bölümünün “ben”in yaşama tarzım esas alan şiirlerinde Belma, Nilgün, Sevilay, Nurten, Hümeyra, Süleyman, Sevtap, Fe- riha, İbrahim ve Zeynep gibi şahıslar dik­ kati çekmektedir. Bu şahısların bir kısmı, “ben”in yaşadığı mekânların belirmesine yardımcı olurlar, bir kısmı yaşanan gerili­ min boyudannı dikkadere sunarlar, bir kısmı da gözlemlerin ürünüdürler. Kurta­ lan Trenine Gazel’deki subay ve Süheylâ ise, Anadolu’ya giden memurların hayatı­ nı gözler önüne serer.

Ilhan'ı etkilemiş insanlar

Serbest Gazeller ve Drang Nach Osten şiirlerinde tarihî şahsiyeder, şairler ve At­ tilâ Ilhan’ı etkilemiş insanlarla karşılaşı­ rız. Bâki, Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet, Aşık Paşa, Enver Paşa, Nur Vahidof, Sul­ tan Galiyef, Ailende, Lawrance ve Cemal Paşa gibi şahısların bir kısmı Attilâ Ilhan’ı etkilemiş, bir kısmı da şürlerde konu alı­ nan tarihsel dönemlerde önemli rol oyna­ mışlardır. İstanbul işgâlini konu alan şür­ lerde Mürüvvet Hanım ve Eşref Bey, ta­ rihsel olaylarm sunulmasında hareket noktası görevindedirler. Sieber Paşa, Yüz­

başı Sclıröder ve Scheidemann gibi şahıs­

lar da işgal yıllarının anlatılmasında man­ zarayı kuvvedendiren faktör durumunda­ dırlar.

Elde Var Hüzün’de, bütün bu şahısla­ rın dışında “ben” ve Attilâ Ilhan’m

varlı-g

da dikkati çeker. Yağmurda Sis Düdük-

ri, Rubaiyyat ve Serbest Gazeller bölü­ mündeki şiirlerin bir kısmı; “ben”in yaşa- dıklan, gözlemleri ve duygulan esas alına­ rak oluşturulmuştur. Duvar’dan itibaren kendi adım kullanan ve bunu bir gelenek haline getiren Attilâ Ilhan, Elde Var Hü­ zün’de ölümü hatırlatan şürlerinde yine kendi adım kullanmıştır. Bu, öyle zanne­ diyoruz ki, eski şür geleneğimizden gelen mahlas söyleme etkisinden kaynaklanmış­ tır.

Korkunun Krallığı şiirlerinde de insan kadrosu önemli fonksiyon yüklenmiştir. “Ben”in dışında etkilerülen tarihî şahsi- yeder, müzisyenler, romancılar, şairler; ha­ yatında önemü rol oynamış insanlar, daha önceki şiirlerde karşılaşılan şahıslar

Kor-S ü k r a n K u r d a k u l v e A t tilâ Ilh a n b ir - â z ı m H ik m e t'i a n m a g e c e s i'n d e .

kunun Krallığı’nda da görülür.

O Eski Adamlar bölümünün şürlerin- deld şahısların bir kısmı tarihsel

gerçekli-Î

;e ışık tutmak, bir kısmı hayranlık duyu-

an kimlik, bir kısmı da şürin konusunu tamamlamak maksadıylabulunurlar. Nâ­ zım Hikmet, Mustafa Kemal Atatürk, Mahmut Yesari Bey, Sermürettip Nuret­ tin, Benaoya Hüsamettin Usta, Eleşkirtli Mustafa, Câbir Bey, Mustafa Suphi Bey, Naci Sadullah, Bilüe Dave, Madam Ko- henka, Prenses Tahiyye, Şefik Hüsnü Bey, Madam Samiye Naşit, Kraliçe Kristin. Bu şahıslar, geniş bir kültür ve tarih birikimi­ nin da yansımasıdır.

Yalnızgezerin Nodan’nda Acemaşiran Eminağa ve Antonio Vivaldi iki değişik kültürün bir arada bulunduğunu göster­ mesi bakımından dikkate değer.

Sah Sabaha Karşı’da daha önceki şiir ki­ taplarında karşılaştığımız şahıslan tekrar görürüz. Doktor Sabiha, Mırç ve Aysel. Bu şiirde Jeanne ve Suat adlı iki şahıs da­ ha vardır.

Hatıralar

Attilâ Ilhan'ın hatıralarım konu alan Es­ kiden Başka Kızlar şiirlerinde Gülşen, Müşerref, Lamia, Süheylâ ve Muammer adlı kızlar vardır. Kendisinin Meraklısı için Nodar’da belirttiğine göre, bunlar­ dan bazısı gerçek, bazısı gerçeğinden bi­ raz farklıdır.

Ağır Kan Kaybı adlı şürde dört gencin farklı yaşama tarzından kaynaklanan ge­ rilim dolu dünyası konu alınır. Bu genç­ ler Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet’tir.

Şiirlerin konusu balonundan yer alan şahıslar da Çengelköylü Sevtap, Nilây, Ya­ semin, Nursen, Kolağası Necip Süley­ man’dır.

Attilâ Ilhan'ın son şiir kitabı Ayrılık Sev­ daya Dahil’de de şahıs adlan ilgi çekici­ dir. “Ben”in dışında, Her Yanlışa Merak­ lı, Ayrılık Sevdaya Dahil, O Plajda Onsuz bölümlerindeki şürleri yönlendiren “yağ­ murlu kadın” vardır. Şair ve dalgıç oldu­ ğu belirtilen “yağmurlu kadın” Esra Zey­ nep’tir. Bu aşkın Esra Zeynep olduğunu, Attilâ Ilhan’ın kendisiyle ve Esra Zey­ nep’le yaptığımız sohbederden biliyoruz. Aynca Esra Zeynep’in aynı dönemlerde kaleme alınan Yaşanmıştır (Broy Yayınla- n, 1993) şiir kitabındaki benzer şiirler de söylediklerimizi doğrular mahiyettedir. Esra Zeynep’in “yağmurlu” sıfatıyla ta-görüntüsünden kaynaklanmaktadır.

Ayrılık Sevdaya Dahil’de şiirlerin hatı­ ra ve tarihe yönelmesi sonucunda, Attilâ Ilhan’a etki etmiş tarihsel insanların ve hayatında önemli rol oynamış insanların konu edildiğini görmekteyiz. Sultan M u­ rat, Mahmut Yesari, Şair Ahmet Nedim gibi Türk tarihine ve edebiyatına mal ol­ muş isimlerin yarımda; Dimitri Petroviç, Çaykovski, Aleksadr Puşkin, Svedena Ra- diçeva gibi Rusların dünya çapındaki şah- siyederi şiirlerin şahıs dünyasında bulun­ maktadır.

Taharri adlı şiirde yer alan Cemal ve Yusuf geçmişte yaşanan gerilimlerin ürü­ nüdür. Kim Arar Kim Sorar şürindeki Tomaa Ömer ise, Attilâ Ilhan’m 1941’de-lunmuş bir insandır.

Attilâ Ilhan şürindeki insan kadrosu bu kadarla sınırlı değildir. Gözden kaçan ba­ zı dekor duum undaki şahıslar vardır. Ge­ rek yaşadığı serüven dolu hayattan, gerek geniş bir külterel yelpazeye sahip olmasın­ dan, gerek sinema ile olan ilişkisinin so­ nucu olarak ve gerekse şürlerini çok fark­ lı konular çevresinde şekillendirmesinden Attilâ Ilhan, Türk şür dünyasında, rahat­ lıkla söyleyebiliriz ki, en zengin insan kad­ rosunu okuyucuya sunmaktadır. Bunda şürlerini bir kurguya dayandırmasının da rolü bulunmaktadır.«

1 G eniş bilgi için bakınız. Hangi Seks, 2. Basım 1982, s. 186-194

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 5 5 8 S A Y F A 9

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 4.6.‟ya göre 36-72 aylık korunmaya muhtaç çocukların geliĢim alanları (biliĢsel geliĢim, dil, sosyal-duygusal, psikomotor, öz bakım becerileri) ile koruyucu ailenin

Eski cadde muhakkak ki şimdikinden daha ağır başlıydı; sinemaların panayır yerlerine yakışır ilânlarına raslanmazdı; hele dört dükkânda bir nereye

Jüstinyen İrini’sinin inşasına yangından sonra 532 de başlandığı çok kat’î olmakla beraber in­ şaatın ne kadar devam ettiği ve hangi tarihte ik­ mal

Büyük Ata’nın isteği üzerine “ilk Türk kadın oyuncu" olarak Çeşitli ressamlara sık sık poz veren ünlü kadın sanatçımı- sahneye 1922 yılında çıkan

yüzyılda im parator Justinyen tarafından sarayın su ihtiyacı ipin yaptırılan Yerebatan Sarnıcı (üstte).. yüzyılda İmparator Jüstinyen ta­ rafından

Bu amaçla, Denizli Orman İşletme Müdürlüğünde görevli 8 orman mühendisinin (orman işletme şefinin) 2010 yılı performanslarının karşılaştırılmasında Ranking

Son olarak, sağlık ilgilenimi yüksek düzeyde olan tüketicilerde de fonksiyonel gıdalara yönelik güven arttıkça bu ürünleri satın alma isteklerinin yükseldiği ve bu

Şaban Taşkın Şehidoğlu I .Kredi Bankası eski genel müdürü Çok yoğun bir çalışma gününün ak­ şamında Rubikon u okumaya başla­ yınca elimden