16 MAYIS 1992 CUMARTESİ
PENCERE
Haber AA’nın:
“Bir zamanların ünlü dansözü ve sinema oyuncusu Seher Şeniz (Bilkiz) intihar etti. Teşvikiye Ihlamur Yolu, Bozyaka Apartmanı 30/17 numarada yalnız yaşayan Seher Şeniz’i bir süredir görmeyen komşuları durumdan kuşkulanarak polise haber verdiler. Saat 20.30 sıralarında eve gelen polisler tara fından ölü olarak bulunan Seher Şeniz’in aşırı dozda hap ala rak intihar ettiği bildirildi. 1948’de İzmir'de doğan Seher Şe niz 1965’te plaj güzeli seçilmiş, 1966 yılında sinemaya geç mişti."
Cumhuriyet’in 3’üncü sayfasında dün yayımlanan haberi süsleyen fotoğrafa baktım.
Gözüm ısırıyor. Bir tanıdık.. Nasıl?
Gazetelerde ya da dergilerde gördüğümüz, televizyonda izlediğimiz çoğu ünlü -ünü iyi ya da kötü de olsa- tanıdıktır..
“ Dost” ayrıdır.
Mozart, Nadir Nadi’nin tanıdığı değil, dostuydu, Seher Şe niz benim dostum değil, tanıdığım...
★
Zavallının doğum yılı 1948.. Kırk dört yaşındaymış..
Bir kadın için en güzel yaş, ama bir dansöz ya da bir strip tizci için kırkından sonra mesleğini sürdürmek kolay değil. Hele zenaatini çıplaklığıyla birlikte sunan kadınlar için kah rolası yıllar çabuk geçiyor!.. Futbolcu ya da basketbolcu gi bisin, göz açıp kapayıncaya kadar adalelerin gevşer, pörsür... Etini satan kadının kendini pazarlama süresi kaç yıl? Her beden için zaman eşit hızla akmaz; gençliğin tazeliği geri de kaldıkça serbest pazarda fiyat düşer.
Sonra?
Yalnızlık kapıdadır.. Hoş geldi, sefa geldi.
★
İnsanlığın en büyük sorunlarından birisi, kadının pazarlan- ması değil mi?
Pazarlanmayı ille de dar anlamda yorumlamayın. Bir ge nel ev kadını parayla satılır; ama ünü bütün dünyayı sarmış bir yıldız da satılmıyor mu? Eğer sanatsız çıplaklığını sergili yorsa kadın serbest piyasada geçerli bir metadır. Erkek ege menliğinde tekelleşen gezegensel pazar ekonomisinde ka dın çıplaklığı iletişim devrimiyle, 21'inci yüzyıla yaklaşırken iyi iş görüyor; borsadaki menkul değerler gibi alınıp satılı yor; gününe göre bu değer yükseliyor; gününe göre düşü yor; ama, ne olursa olsun sonu iflastır.
Seher Şeniz, İstanbul’un eğlence endüstrisinde bir ara par lamıştı; fotoğraflarına dergilerin ve gazetelerin sayfalarında çok rastlamyordu.
Ne o?
Anımsamıyor musunuz? Olabilir..
Ama Seher Şeniz’i tanımasanız ya da unutmuş olsanız bile Marilyn Monroe’yu bilirsiniz.
Monroe da intihar etmişti.
Tam eti kendisine ihanet etmeye başladığı zaman ürküye mi kapılmıştı?
★
Olayı daha geniş açılı bir sorunsalın odağına yerleştirirsek kadın ile erkek ilişkisinin yaşla ağırlaşan acımasızlığı ortaya çıkar. Dünden bugüne ulaşan ve uzun bir süre çok az deği şecek gibi görünen değer yargılarına göre kadın ille de be ğenilmek konumundadır. İnsanlığın gençlik ile güzellik kav ramlarını eşanlamlı sayan ilkel estetik anlayışında, kadın yıl ların dayanılmaz boğuntusuna kendisini kaptırıyor. Beyinsel gücünü öne çıkarmayan bir eğitimle yetiştirilmişse, bir yaş tan sonra kadının hali dumandır.
Seher Şeniz benim için bir ‘tanıdık’ idi; ama yaşlanan ka dın dostlarım var; yaşlandıkça güzelleşen, yaşamın tadını
bilim-sanat-kültür üçlemesinin tüm boyutlarında çıkarmasını
bilen mutlu dostlarım...
Onlar ölünceye kadar bir erkekten geri kalmayacak biçimde yaşayacaklar...
