• Sonuç bulunamadı

«The Seljuks in Asia Minör» Adlı Eserin Tenkidi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "«The Seljuks in Asia Minör» Adlı Eserin Tenkidi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

« T H E S E L J U K S İ N A S İ A M Î N O R „

A D L Î E S E R İ N T E N K l D l

BMBL ESİN

T a m a r a T a l b o t R i c e , The aajuk» in Aaio Minor, Thames and H u d s o n , L o n d r a 1961,1 Cilt,280 sahife, 80 fotoğraf, 56 resim ve plân, 2 ha­ rita, ootar, 2 appendbc, A n a d o l u S e l ç u k binalannm kronolojik listesi, mimarlar listesi, bibliografya,

Th* «» Asia Minor'un ( K ü-ç û k A s y a S e l ü-ç u k l a r ı ) müel-lifi uzun yülar menüeketimizde yaşamış oUm tanınmış bir yazardır. B i z a n s

sımlar vukuf sahihlerine bırakılarak, bil­ hassa san'at bölümü gözden geçirilmek is­ tenmiş idi. Ancak müellifin geniş hatlarla çizdiği ve Orta Çağda A n a d o 1 uyu tasvir eden tarihî levhada, O ğ u z l a n n , H a z e r , K ı p ç a k ve H a r e z m T ü r k 1 e rinin, M o ğ o 11 a n n , B i

-z a n s 1 1 1 a n n , E r m e n i l e rin, G ü r c ü 1 e rin. H a ç l ı F r e n klerin, t t a 1 y a n tacirlerinin birbiriyle kanş-masmdan çıkan kültür alış verişi o kadar eserleri üzerinde araştırmalariyle şöhret ^ i canlandmlmış ki, ister istemez okuyu-bulan t n g i 1 i z filimi Prof. T a l ­

b o t R i c e'm zevcesi B n . R i c e ,

Tkt S^Huks'ln kabmda okunduğu £^bi,

aslen R u s'dur. R u s imparatorlu­ ğunun içindeki T ü r k milletlerinin ta^ rih ve kültürüne eskiden beri ilgilenmiş sonradan T ü r k i y eye gelip T ü r k ­ ç e de öğrenince, ikinci vatanı t n g i l-t e r e'de T ü r k mül-tehassısı addedil­ miş. Bn. R l c e C o l u m b i a Ü n i -v e r s i tesinde Prof. Haye'in araştır­ malarına yardım etmiş. TJu Seljuks'm

intişar ettiği kitablar silsilesinde. 1956 yı-hnda çıkan B n . R i c e'in Tke Scythians adh eseri, kadim E u r a s i a göçebeleri­ ni ve onlann san'atım beynelmilel bir oku. yucu kitlesine tanıttı. Zevcinin Anadoluda B i z a n s eserleri hakkmdaki tetkikleri surasmda,Bn, R i c e S e l ç u k âbidele­ rine alâka duymuş ve bilgi toplamış. B u araştırmalann neticesi olan ve A n a d o ­ l u S e l ç u k l a rma münhasır bulu­ nan The Seljukss tarih, yaşayış tarzı, di­ nî ve dünyevî düşünce, edebiyat, günlük hayatda san'at ve küçük san'atlar diye bölümlere aynimiştır. Eserin bu tahlilîa-de, tarih, edebiyat, tasavvuf hakkındaki

kı-cu bazı mülâhazalara sürükleniyor. Orta Çağda kültür cihetinden nisbeten geri olan A v r u p a y a , t ç A s y a ve Y a k ı n D o ğ u harslannm te'sir et­ tiği merkezlerden biri olarak, Bn. R i c e'­ in eserinde Anadolu da meydana çıkmak­ tadır. B n . R i c e'a göre, S e l ç u k . 1 a r kendi göçebe geleneklerini muhafa­ za etmiş ve buna îslâm dininin ve yaşadık­ tan H o r a s a n , F a r s ve R u m ülkelerinin te'sirlerini kanştırarak, homo­ jen bir hars kurmuşlar. S e l ç u k dev­ letinin ilk önce askerlik üzerine müesses olduğunu söyleyen müellif, S e l ç u k -1 a n n kuvvetli bir idare ve adalet ciha-zma da sahib olduklannı, köylü isyanla-rmm delâlet ettiği fakirliğe rağmen mo­ dem anlamda parasız sosyal hizmetlerin görüldüğü hastahaneler ve sair hayır mü­ esseseleri yaptıklanm, yol şebekesinin mükemmel olduğunu, A v r u p a ile A s y a arası ticaretin A n a d o 1 u'dan

geçtiğini, hanlann ticaret ve kültür cere-yanlanna merkez teşkil ettiğini, anlatı­ yor. S e l ç u k l a r ' m dindar, fakat müteassıp olmadıklannı, Y a h u d i ve

(2)

278

.THE SEUUKS ÎN ASU MlNORt ADLl B S E I O N TENKÎDÎ. din ve yaşamak serbestisini verdiklerini,

müellif kaydetmiş. A v r u p a destan­ larına geçen kahraman K u t u I m u ş o ğ l u S ü l e y m a n ' m , A l p A r a ­ l a n ı n , K ı l ı ç A r s l a n m menkı­ beleri, eserde anlatılmaktadır. B i r i n ­ c i K e y k f t v u s ve K e y k u b a d gibi S e l ç u k hükümdarları, S a l â -h u d d i n E y ü b î kadar asfl mizaç­ lı, P r i e d e r i c h I I v o n H o -h e n s t a u f e n kadar ilmt merak sa­ hibi imişler.

H r i s t i y a n cemaat ve fertlerine ya görüsünü, SKaknmnaftMen belki daha evvel, Ojtonomeler ışığmda tetkik et­

mek verimli olabilirdi. O ğ u z lann tarihi ve edebiyatı hakkmda vesikalar-danve S e l ç u k harsı üzerine T ü r k âlimlerinin araştırmalanndan da, müel­ lif faydalanabUirdi. O^fuenamelere diğer T ü r k destanlannı ilâve edebilirdi. S e I ç u k 1 a n n komşusu olan ve on­ lara te'sir eden K a r a h a n l ı T t i r k -lerinin, O ğ u z larla yakm b a ğ l a n oldu­

ğu gittikçe anlaşılan U y g u r lann, E u r a s i a mn kuzey kuşağındaki T ü r k âleminin ve bu meyanda E u r a^-, Pefc güzel çizilmiş olan bu umûmi s i a O ğ u z 1 a r mm harslana^-, müellife manzaraya bh- kaç düşünce ilâveye mü- kıyraeUi işaretler verebiUrdi.

caseret - edeceğim : Kanaatunca müellif . ftüelliflh kültür tarihi hususundaki Ö e J ç u k l a z » öz kültür veresesini tâ- mülfthazalarma ikinci bîr nâçiz itiraz da ıtf etmemiş, bunu göçebeÜge inhisar et- Bir ^ ^ ^ ^ veya san'at şeklinden tinniş ve S e l ç u k l a n n öz harsına ^hsederken, onu şu veya bu millete ta-nisbetle..ecnebi tesirlerin alanını belki niamen mal etmek güçtür. Bilhassa lüzumundan çok genişletmiş. Müellifin T ü r k l e r ve t r a n lılâr, sade S a-fîkrinegöre. S e l ç u k T ü r k l e r i î s - , a n î devrinde, bir T ü r k kadım-lâmiyeteginnek.ve Y a k ı n D o ğ u ' y a oğlu ( H o r m i z d I V , 579^590) gehnekle, T ü r k i s t a n d a alüncıyüz- s & s a n î tahtma çıktığı zamaJidan be-yıldan beri gelişen ve öz yazılara sahip ^ ^^^^^ daha çok kadîm tarihlerde, t ç olan T ü r k geleneğinden uzaklaşıp, A s y a da birbirine kanşdı ve mütekabil I r a n ve A r a b dünyasma yaUaç- fe'sirler icra etti. Aynı mülâhaza. Y a-mışlardır. Bu düşünce bir dereceye kadar D o ğ u H r i s t i y a n l a r ı belkivariddir.Filhakika K a r a h a n l ı - i ç f a d e vâriddir. B i z a n s tahtında 1 â r, T ü r k l e r i n b h r kıatnınm heniüz da H a z e r T ü r k 1 e r inden bb* ka-mülsüman olmaması sebebile A r a b - dinin oğlu ( H a z e r 1 i L e o n C a ve hatta F r a s c a m n T ü r k - IV, 775-870) oturmuştur. H u n la-ç eden daha şerif diller addedildiği de- rin, A v a r lann, P e la-ç e n e k İerin, virlerdfr T ü r k ç e ye sadık kahrken, Ö a z e r l î l e r i n , hattâ G ö k T ü r kS e l ç u k l a r bilhassa F a r s ç a lerin B i z a n s la münasebetleri m â -yaznuşlar. F a r s c a n m İ s l â m lumdur. Aynı şekilde, Kumanlann:yjşi âlemindeki mevkii, L â t i n c e n h ı N e s t u r î Türklerin tarihi, T i i r k-H r i s t i y a n dünyasmdaki vazifesine lerle k-H r i s t i y a n âleminin eski muvâzi addedilebilir. Erken H r t »• iilfetini gösterir. Böylece bir â d e t i veya tekellim iken, L â t i n c e vasıtasiyle etmekdense, belki her toplumdaki a y n A v r u p a «barbar» milletlerine tesir şekUni müşahede etmek müreccah olabi-ettiği gibi. A r a b ohnadıUan için Kr- Bir kaç misal vereyim: Müellif g ö k «A c e m» tesmiye edÜMi 1 ç A s y a renginin 1 r a n m timsali addedildiğini ırklannarda, I s 1 â, m i y e t i bıoen söyler. Cihetlerin bazan renklerle gös-F a gös-F s o a dili ^ e t j n l ş . . B u jnülâha^. terjİdıği T ü > k lerde de, gök rengi bfr t i y a n âlemi Y u n a n c a ile mü- san'at şeklini her hangi bir topluma mal

(3)

EMEL EStN

tekmil edilmiştir. » S e 1 ç u k 1 a rda

l O A ^ işareti olarak kara renginin giylk

miiellife göre Y a k ı n D o ğ u H r l s t i y a n 1 a T i n â a n aimmış olduğu^

m okuricen, KtOadgt^aig'âe Buğra

H a n ile evlenmeğe hazırlanan K a r a T o p r a ğ ı n matem elbisesisini attı­

ğını ve yeşile büründügünü anlatan satır-Itr hatırlanabilir. * B n . R i c e 'm

F a r s âdetleri olarak tasvir ettiği, S e l ç u k H a n m m tahta çıkması, taç giymesi) elde kadeh tutması, üzerine patiax seıpihnesi, aynen K a r a h a n l ı -larda * î t i l B u l g a nnda da vardır. * F a t i m î I e r de mevcut bir usul olarak anlatılan h ü k ü m d a n n başında şemsiye ^aşnunasi) O r t a A s y a B u d i s t devri san'atinda ç o k müşahede edilir. • T ü r klerde, Y u g r u ş makamını

iş-zn

âyininden daha fazla te'sir edebilmiştir, M e v l e v i ve sair derviş kıyafetten üzerine tasavvuf! metinlerde bilgi mey-cuddur ve T ü r k O ğ u z kıyafetleri hakkında da araştırmalar vardır. E k ­ seri derviş elbiselerinin t ç A s y a dinî kıyafetleriyle ilgilileri tesbit edilebilir. Meselâ m e v 1 e v î sikkesi muhteme­ len manibaî külâhm devamıdır. * Babası

tarafından H a l i f e A b u B a k r * -dan ve annesi cihetinden H a r e z m-ş a h l a rdan indiği söylenen ve bu tak­ dirde babası Arab ve annesi Türk olması icabeden C e l â l ü d d i n R u -m î , -müellifçe aslan F a r i s î şayıV: maktadır. B u faraziye, ya H o r a s a n ve H a r e z m i n o devirde T ü r

k-leştiğini ve H a r e z m ş a h l a r m T ü r k olduğunu tayin edememekten, g»l edenin başmda siyah ipek şemsiye ta- yahut da b ü v ü ? " V ^""'"^"•^••^^«n. şmdığmı K a ş g a r l ı M a h m u d seri s î l ^ t S î V ^ şairinin

ek-söylemektedir. K a r a h a n 1 ı W i s e hassa F I"^ T ü r k l e r i gibibil-s m a l şemgibibil-siye altmda otururdu. • Kopuz, m i ş olgibibil-sa J ı ^ k ^ M ^ t T ' ' " ^ , ^ ' '

Müellifin söylediği gibi S e 1 ç u klarâ

hlL^nZ

î • ? ^"^ye«i

S a s a n i lerden gelmiş olmakdan ziÇad?. ^ b f , a i r b u l r " ^ a j a r ı bilmiş

0 ^ « « w « e l e r i n kopuz çalan ozanlanndan! m ı s U a n ^ y l m î s ^^^»^^y^^^î^

D e d e . K o r k u t'tan yadigâr olan, K a

-dim bir T ü r k âletidir. M e v l e v i - Robana sanmayttty ben de bu ildenim.

1 e r. ayinleri, musikîleri ve kıyafetleri 'tüyünüzde kendi evimi arıyorum,

münasebetiyle zikredilen H r i s t i y a n gSrünüy orsam da el değilim fe'sirleri de, ancak tâli derecede olabilir.

M e v l e v î l i ğ i n O r t a A s y a tasav­ vufu ile bağlan mâlumdur. î ç A s y a kavimlerinin gök ibâdeti esnasındaki di­ nî rakslan ve dönmeleri, ^ O r t a A s-y a musikisi ve âletleri, M e v l e v i s e m â V a .ve musikisine, Hristiyan kilise

1 O . Priteak, «Ova», SMKII» zur TOrklso-dcn R«chf»ym|Mİik, Z. V. Tosan'a Armağan, İs­ tanbul lOSas, 8. 249.

s R. Arat. Kutadgu Bllig I, 11, İstanbul 1M7 Anbtfa 1959. nusrft 84. 68.

• tbid. mısrâ «3-123. mısra 76S-954. • Z. V. Tosan, ibn Padlan't ftaiscbticht, Leipzig 1939. a. 41-S. 161.

' O. Vleonot, L« cult* d* l'arbr* dana l'ln. da aiKİannt, Paris 1954, S. 31-9 ve 201 ve J . Aiiboyer, L * tr6na «t aon symboliama dans l'Ind* andaıir^, Paris 1949, s. 49 vo 140.

• Z. V, Togaa not 4 deki eıer, s. 259. ' J . Hahler, Wetttniers among th« figü­ rce* of tho T'«flg dynasty of China, Roma 1959, ».14.

Hintçe söylüyorum amma aslım T ürk tür.

B n . R i c e'in düşüncesinde T ü r k t s 1 â m tasavvufu, A r a blar vasıtası i l e T ü r klere geçen Y u n a n ve H i n d 1 i felsefesidir. A h m e t Y

e-s e V 1 n i n . G a z a l i n i n , B e k t a ş i metîıilerimn, F e r i d ü d - d i n A

t-t a r ' m ve nice sufîlerin zant-tunca ise tasavvuf, İ s l â m P e y g a m b e r i -n i -n s ü -n -n e t i -n e daha y a k ı -n d a -n uymak yo­ l u i l e harici fikirlerden müsaffâ b i r safi olup K u r ' a n m m â n a s ı n a varmak­ tır. H e r hangi b i r tasavvufl m ü n a k a ş a d a , Orta Ç a ğ î s l â m metinlerinde ileri sürülen deliller, i l k önce âyetier ve sonra hadisler­ dir. H â r i c i tesirler ancak tefsir esnâsında meVzûbahis oliabilir. Tefsir safhasında ise, T ü r k - î s 1 â m geleneği diğerlerinden m ü s t a k i l d i r . H o r a s a n h ü k ü m d a r

-• 2. V. Togan, not 4 deW eser, s. 16. 31,

(4)

278

«THE SEUUKS ÎN ASlA MÎNOR» ADU ESERÎN TENKÎDÎ.

l â r m d a n t b r a h i m E d h e m , ve

Tabaqat tO-sufiyah'ıan saydığı efsanevî

devirlerdeki O r t a A s y ahlarla baş­ layarak. M a t u r i d î , B u h a r î ve T i r m i z î gibi T ü r k i s t a n i ılar ile ve F a r a b î ve A h m e d Y e ­ s e v î gibi T ü r k oldukları bilinen­ lerle devam ederek, S e 1 ç u k 1 a r ' m gününe kadar nice T ü r kler ve T ü r k muhitlerinde yetişmiş aydınlar, T ü r k t s 1 â m hayat görüşüne ve tasavvufuna şekil vermişlerdi. Suf giymek âdetine de başlayan kimse, müellifin bahsettiği fa­ kat ismini vermediği bir kadın değil, su-fî kaynaklarında kaydedildiği üzere ipek vesair zengin eşyadan imtinâ eden ve H ı r k a - i Ş e r i f d e görüldüğü gibi yün giyen t s l â m P e y g a m b e rinin kendisidir.

S e l ç u k toplum hayatına ait mü­ ellifin mütalâalanna bir noktada daha iş­ tirak etmemek serbestisini göstereceğim. Müellife göre S e l ç u k cemiyetinde bir mevkîye sahib olabilen kadınlar an­ cak H r i s t i y a n kadınları, meselâ K ı l ı ç A r s l a n l a evlenen R a y ­ m o n d de St. E g i d i e r'nin kar­ deşi gibi F r e n k ler olmuş. T ü r k ve müslüman asıllı kadınlar Islâmiyetten sonra geride kalmış. Bilâkis, İslâmiyet k a d ı n l a n n hukukî şahsiyetini k u r m u ş ve istidadlı kadınlara gelişmek fırsatım daima vermiştir. T ü r k muhitlerinde M e r d H a t u n , R a z i y a h S u l ­ t a n , S h a j a r a t a 1 - d u r, M u-h a m m e d B i n T e k e ş'in annesi Tere­ ken ve B a g d a d H a t u n gibi, îslâ-miyetten sonra da, h ü k ü m d a r naîbi inti­ bah edilebilmiş kadınlar vardır. Bu kadın­ lara bazen verilen « T e r e k e n » ünvânı üzerine Prof. O s m a n T u r a n ı n araştır­ ması, Orta Çağ müslüman T ü ı k lerinde de, kadınların siyasî hayatta mevkî alma­ ğa devam ettiklerini tebellür ettirdi. S e l ­ ç u k muhiti b ü t ü n kadınlara bu imkftm vermese i d i , Bn. R i o e'in zikrettiği F r e n k , B i z a n s l ı ve G ü r e l hanımlar nail oldukları mes'uliyetli de­ recelere varamazlardı. Esasen, ecnebi asıl­ lı olmıyan ve siyasî alandan mâda, başka sahalarda da şöhrete eren S e l ç u k

kadınlan eksik değildir.«Mashâhir-al-nisâ» müellifinin tâbiriyle « m ü t e h a k k i m e » b i r kadın olan Ş a m ' m S e l ç u k devri emin T a j a l - M ü l k B u r i B. T o g t e k i n i n zevcesi M e r d

H a t u n giriştiği manzum m ü n a k a ­ şada belâgatm her perdesinde k o n u ş a b i ­ len şair E r g e v a n H a t u n , ta­ rihçi t b n i - B i b i'ye b a b a s ı n ı n a d ı n a tercihen ismini geçiren B i b i M ü ­ n e c c i m e gibi nice istidadh S e l ­ ç u k hanımları, B n . R i c e'den m ü ­ lâhazasının tashihini rica edeceklerdir. S e l ç u k h a n ı m l a n güzellikleri ve z©-rafetleriyle de kalbleri teshir edebilmiş S u l t a n S a n c a r ı n genç y a ş d a ölen kızı M a h H a t u n için şöyle denmişdi:

Geçti o gül koncası ve toprakda nihân oldu.

The Seljvks'm. en önemli bölümü

san'ata tahsis edilmiş. Bn. R i c e A n a -d o l u S e l ç u k binaları üzerine ki}mnetli araştırmalar yapmış, pek güzel fotoğrafiler, resimler, plânlar hazırlamış, âbidelerin kronolojik listesini tasarlama­ ğa ve mimarlarla çinicileri saymağa da

teşebbüs etmiş. A n a d o l u S e l ç u k binalarım Y a k ı n D o ğ u eserle­ riyle mukayese eden müellif, şimdilik araştırmalarını bu bölgelere inhisar et­ tirmiş. İleride yeni eserleri için O r t a A s y a ya da giderek S e l ç u k l a n n daha kadîm izlerini orada a r a y a c a ğ ı n ı Bn. R i c e bana söyledi. O r t a A s y a müellifin zihninde şimdiden b e l i r m i ş . N i ­ tekim S e l ç u k ve E r m e n i m i -mârilerinin benzerliklerini kayd ederken, Bn. R i c e E r m e n i s a n ' a t ı n m S e l ç u k san'atmdan bile fazla O r t a A s y a tesirine tâbî o l d u ğ u n u söylüyor. K ı r ı m H r i s t i y a n m i m â r î s i hakkında da m ü ş a b i h b i r m ü t a l â a d a bu­ lunuyor. Bn. R i c e'a göre S e l ç u k

-* Uehıned Zihnî, Muhâhir «i-nisi, tstın-bul, Ucrt 1295.

» O. Turan, TOrkry* S«rçukrur«rı

lıaldcın-rMmt vMtkaİM-, Ankara 1958, s. 16ft-170.

» M. Zihnt, not » daki eser; M*h-I MOlk*» lak.

(5)

E M E L ESİN

279

l a n n A n a d o l u y a getirdiği başlı­ ca yeni m i m â r î tarzlar, minare ve kapalı mesciddir. B u mevzularda K a r a h a n-1 n-1 m i m â r î s i n i n z i k r i faideli olabilirdi. Bn. R i c e S e l ç u k kale mimârîsi-n i daha ziyade Y a k ı mimârîsi-n D o ğ u y a b a ğ l a m a k t a ve K u ş a n devrinden S e l ç u k devrine devam edegelen H a-r e z m kalelea-rinden bahs etmemektedia-r, Künbedli türbeleri O r ı a A s y a ça­ dırlarına ve kemik m a h f a z a l a r ı n a benze­ ten müellif, sivri E r m e n i k ü n b e d -lerini de b u O r t a A s y a şekilleri­ ne teşmil eder. K ü n b e d l e r hususunda şu nokta ilâve edilebilir. Y . Mimar A.S. Ülgen'den öğrendiğime göre, E r z u r u m -da onikinci yüzyıl eseri olan S a l t ı k türbesinin asıl k ü n b e d i , yâni sonradan yapılan sivri k ü n b e d i n a l t ı n d a gizli ka­ lan k ü n b e d , onbirinci ve onikinci yüzyıl­ dan bazı K a r a h a n 1 1 b i n a l a r ı n d a olduğu gibi, «1 o t u s» şeklini andır­ makta i m i ş , B n . R i c e S e l ç u k ve O s m a n l ı köşklerini ve köşklerin t o p l a n m a s ı n d a n v ü c u d a gelen külliyeleri çadırlara ve ç a d ı r toplumlanna benzete­ rek, S t r z y g o w s k i ve D i e z tarafından ileri sürülen nazariyelere işti­ rak etmektedir. Eyvanlı medrese şeklini müellif S a s a n î lere ve onlardan evvel B â b i 1 mimarisine atfediyor ve eyvanlı b i n a l a n n H o r a s a n daki şek­

lini zikretmiyor.

M i m â r î k ı s ı m d a kırık kemer­ den bahsederken, müellif b u şeklin î r a n dan geldiğini söylemiş, fakat H i n d - S k i t san'a t ı n d a m i l â d d a n ev­ vel ve O r t a A s y a da m i l â d devrin­ den beri mevcudiyetini ve h a t t â alâ-met-i farika mahiyetini, Ak-beşimde, U y g u r ve K a r a h a n l ı

binala-n binala-n d a k i m ü h i m mevkiibinala-ni a binala-n m a m ı ş . Mu-kamas şekilleri de, î r a n da değil T ü r k i s t a n B u d i s t san'atmda, hücrelerin tezyinat olarak k u l l a n m a s ı

ne-^* J . E . Van Lohuizea de Leeuw, Th« «ScythUn» period, Leydeu 1949, pl. L A. v, L c

Ooq, .ShoHho. Berlin l ö l S E . D i e z Dİ» Kuntt dw islamhchtn VSIkor, Berlin 1915, 8. 150^7.

ticesinde inkişaf ettiği b u g ü n ekseriyetle kabul edilmiştir.

S t r z y g o v ^ s k i gibi, B n . R i ­ c e da, S e l ç u k tezyini s a t ı h l a n n ı halılara benzetmektedir. Ancak lotus mo* t i f i n i n İ r a n dan ziyade B u d i s t T ü r k i s t a n san'atiyle ilgisi olması i m k â n ı n ı belki kaydetmek gerekir. T ü r k

lâlesinin lotus'dan inkişafı hususundaki B n . R i c e'ın f i k r i , D o g u T ü r -k i s t a nın lotus ve goncası de-koru ile T ü r k lâlelerinin müşabeheti düşünü­ lürse, muhtemel görülür. Müellifin naza-nnda, çini i l i Çin değil t r a n dır. Bn. R i c e'a göre, S e l ç u k hahlan A n a d o l u d a da yapılmakla bera-ber, I r a ndan da gelmekle i d i . Prof. E r d m a n n ve Prof. A s l a n a -p a n m neşriyatı O r t a Ç a ğ hah san'atmm T ü r k lerde başlamış olması i h t i m a l i h a k k ı n d a işaretler verir. " Halı motifleri münasebetiyle, Bn. R i c e'm tamgalarla yaptığı mukayeseler çok ö n e m l i görünmektedir. A 1 t a y

san'a-t ı n m dekoru olarak müellifin zikresan'a-tsan'a-tiği nokta ve m ü n h a n i hat tezyinatı^ hem İ ç A s y a ya'da «Astrolojik^ denen di­ k i l i taşlarda, hem S e m e r k a n d A f r a s i y a b ında bulunan ve T ü r k-lere atfedilen " tabakalarda, hem uygur « I r k » lannda ve Osmanlı ve Memluk «Damgalı» kriptogramlannda bulunmak hasebiyle, T ü r k s a n ' a t m ı n hususi Yıldız motifinin N â h i d (Anahita) ibadetiyle ilgili olması belki î s 1 â m i -y e t ten evvel m ü m k ü n i d i . Fakat S e 1-ç u k 1 a n n î s 1 â m î devrinde mih-rablara konan yıldız motifi. Bay Z e k i

" J . Jaralov, ArchHactural monumtnts in MIddI* Asla of the VII—Xll eenfurlo», Blrla-ci Tllrk san'atı kongresine teWlğ, Ankara 1959.

" K . Erdmann, Dor orlantallsch» Knöpf-tepplch, Tübingen 1955 ve O. AsJanapa, Tor. kith art», İstanbul 1961.

a) S. Y. Jüsiley, Drovniaya Utoriyt Jol-noy Sl«rl, Moskova 1949, s. 99, T. XV.

b) A. Lane, Early Islamic pottary, Lond­ ra 1958, s. 18.

" W, BiOf, A. V, Gabain, TOrkJacha Toi^ •an-Taxta. clld I. Berlin 1929.

(6)

280 «THE S E U U K S ÎN ASÎA MÎNOR» ADLI ESERİN TENKİDİ.

Ö r a 1 ın neşretmiş olduğu gibi, C e I â-1 ü d - d i n R u m î hin Mesnevisinde „N u r Âyetinin Kevkeb-i-DUrri^şi olarak izah edilmiştir. " Güneş, Ay ve bunların laram U y g u r san'atında çok

görü-lüt:. Kutctdgu .Bilig de, bu kıran hüküm­

darın tahta çıkışında olur. "

Figural eserlerden, meşhur K o n-y a melekleri, I r a n ve B i z a n s te'sirlerihe atfedilmekte, bu meleklerin T a b g a ç ve U y g u r «Kız Tengri» (apsara) leriyle yakınlığı hatırlanmamak-tadır. Kadeh veya top tutan bağdaş kur­ m u ş şahsın S a s a n î san'atmdan gel­ diğini müellif söylüyor. Bağdaş kurmak vaziyeti umumiyetle T ü r k i s t a n san'atımn hususiyetlerinden sayılmakta­ dır. P e n j - k e n t ve bilhassa B a-I a 11 k - T e p e hafriyatından beri, ka­ deh tutmak hareketinin T ü r k i s t a n -da bir ayîn mahiyetini aldığı ve pek sık temsil edildiği anlaşılmaktadır. A 1 b a-ü m, B a 1 a 11 k - T e p e hakkındaki neşriyatında, balballann kadeh tutuşu üzerinde de durmuştu. Kadehten bahse­ derken, K ü n t o g d 1 î 1 i k i n hü­ kümdarlık töreniyle ilgili içkisi, ^' î * ' î B u 1 g a E1 a nnm" î s 1 â m i y e t İ

kai-bul ettiğinde, gök gürler gibi tekbir geti­ rirken, elde kadeh Halifeyi tebcil ettik­ leri ^ hatıra gelir. Bazı K ı p ç a k bal-b'allan, S e l ç u k san'atımn şahıslan gibi, elde kadeh yerine top tutarlar. S e 1-ç ü k 1 a n n hâleli süvarisi de, S a s a n î san'sitmda da görülmekle beraber, H o-t e n'de bulunan hâleli ao-tlı resmine ve­ ya G a z n e Sarayı hafriyatında çıkan âuvariye daha mügabihdir. Warqdh ve

Gulshdh S e l ç u k yazmasının alaca­

lı ata binmiş süvarileri, (P a r i s Bibi.

İT celaluddin Rumî Mesnevî 'vVnfltljravI

^m. oUd n, 8. 130-1.

M. Ze&i Orol, Eşr^foSlu Camiin» alt bir kan<HI. Ankara 1959

» R. Arat, Kutarftru Bili», mısra 730, 137, 91,

» Bak. not 3. ^ Bak. not 4.

HâleU HÖten .«uvarls}, « A. Ştcin, Anel-«nt Khotsn, Londra 1907i

•Nat. Persan 1364 s. 164 a) daki oğuz-natne'nin bahsettiği «Ala ath, as donlu

K a y 1 î n a 1 H a n'» 1 akla getirir. T ü r klerde alacalı atlar mucizevî sayı-hrdı.

A 1 1 a y san'atı ile olan aşinalığı Bn. R i c e'a S e l ç u k hayvan motifleri­ nin tetkiki için kıymetli b i r h a z ı r h k teş^ k i l etmiş. Müellifin nazannda, S e l ­ ç u k lann sık tersim ettiği av sahneleri, at motifi ve atın cenaze merasimlerindekı mevkîi, hep E ü r a s i a göçebelerini ve san'atlarım hatırlatır. Muhtelit âzah S e l ç u k hayvan motifleri dc, müellife göre, A İ t a y san'atı geleneğindedir,

Shahnamah'de ejder T ü r k lerin t i m ­

sâli imiş. Filhakika ejder T ü r k lerin icadettiği takvimin b i r hayvanıdır, B n . R i c e S e l ç u k bayrağında ejder ve kartal olduğunu söyler. Ancak kartalı B i z a n s a veya I r a n a atfeder. Kartal tek veya i k i başlı şeklinde, S i -b i r y ada milâddan -bin sene evvel -baş^

layan pek eski bir motiftir. H u n lar-da ^' ve kuzey A s y a n ı n ş i m d i k i T ü r k veya T ü r k lere yakın kavim­ lerinde de, öngün veya ecdad timsâli olarak kartala rastlanıyor. T ü r k ve M o ğ o l boylannm hanlar t a r a f ı n d a n tâyin edilen, öngün k u ş l a n ve ağaçları b i ­ linir. " Bu âdete §ehname'de î m â

edUdi-. 2» ZedUdi-. VedUdi-. Togan, übor wunderbare Pferds

efor alten Türkan (l^asılmanjış eser).

23 A. P. Oklandnikov, Ancii«nt population

of Siberia and iH eultürot, Cambridge Mass, 1959, 8. 30, 35, 48.

23 K. Jettmar, Hünnenund H$lung-nu, Axchiv

für Völkenkuode, Band Vl/Vni, s. 174.

2* a) U. Harva, Los reprosontations

roH-(fleusos das pauplet altaiquos, Paris 1959, s. 37. b) K. OtU>J)orn, TO.kische Grabttelno mif Figurenreliefs r.us Kielnasion, Ars Orien-taUs 1959, cild 3, res. 26 a, h.

i» -Prof. Z. V. Togandan öğrendiğime göre Kabile- öngünü olarajç kuş ve ağ^ç tâyini C ^ z ? namelerde ve Cangisname, Bibi. nat. supplturc 147. S. 17 a da rikrediUr.

(7)

-EMEL ESİN

gini söyleyen müellif, J. D e n y gibi, tuğrayı da bir kuş motifinden inkişaf et­ miş addetmektedir, Arslan sık verilen bir S e l ç u k adı olması sebebiyle, Bn. R i -c e'in gözünde bir öngündür. Nitekim K a r a h a n 1 I larda da öyle olduğunu P r i t s a k düşünmüştür. " Bn. R i

-*• O. Pritsaİr, K«rrfıanlı]«> fcli» AnsSk-İ9(K<Kat İrtMftrai 196% ». %1-m

c e'a göre arslan motifi S e l ç u k T ü r k lerinden İ r a n hlara geçdi.

The Seljuks Bn. R i c e*m

müstes-n â istidâdı ve çalışmalamüstes-nmüstes-nımüstes-n olduğu ka­ dar, memleketimize karşı dostluğunun ve ilgisinin de bir nişânesidir. Kendisine lâyık olduğu takdiri ifâde ederken, T ü r k Orta Çağı mevzuu üzerinde yeni eserlerinin de alâka ile beklendiğini ilâve eylemek isterim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu set üzerin de Mecidiye Köşkü, Esvap Odası ve So fa Camii gibi tümü Topkapı Sarayı’nın son dönemlerine ait yapılar yer alır.. Topkapı Sarayı’na en son eklenen

halindeki Hıdiv Kasrı, Malta Köşkü ve Sarı Köşk gibi tarihi yapıları İstanbul Belediyesi, Türkiye TURİNG ve Otomobil Kurumu’na devretmiş;.. Çelik

中文摘要

Parlaklığı belirtmek içinse “жылтыр/jıltır” (parlak) sözü kullanılır.. Kazakçadaki renk kavramı ile renk adları bilhassa Ural-Altay dilleri ile önemli

Nitekim Haşim, aşağılık kompleksi ile baş edebilmek için tiksinti, kibir, hırs, insanlardan kaçma, boş nedenlerle gurura kapılma gibi uyumsuz

Sonuç olarak bu çalışma ile, EıazlQ yöresinde sokak kapeklerinde Toxoplasma seropozitilli�inin yüksek oranda oldu�u, yaş ve cinsiyetin se· ropozitiflikte

Preterm eyleme neden olan faktörlerden sosyo-ekonomik faktörler, gebelik aralığının kısa olması ve genital yol enfeksiyonlarından biri olan BV değiştirilebilir risk