• Sonuç bulunamadı

Franz Taeschner'in hayatı ve eserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Franz Taeschner'in hayatı ve eserleri"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

FRANZ TAESCHNER’İN HAYATI VE

ESERLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. MİKÂİL BAYRAM

HAZIRLAYAN

ZEHRA GÖÇER

(2)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... V KISALTMALAR ...VII

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM FRANZ TAESCHNER’İN HAYATI I. Ailesi ve Çevresi... 3

II. Yüksek Tahsili ve Askerliği ... 4

III. Türkiye’ye Gelişi ve Seyahatleri... 5

IV. El yazma Koleksiyonu ... 6

V. Kişiliği... 7

VI. Ölümü ... 9

VII. Çalışma Metodu ve Yaklaşımı ... 9

İKİNCİ BÖLÜM ESERLERİ VE YAYINLARI I. Osmanlı Dönemine Kadar Türk İslâm Kültürüne Dair Eserleri ... 11

A. Kitapları... 11

1. Der Anatolische Dichter Nâsırî (Um 1300) Und Sein Futuvvetnâme... 11

2. Das Futuvvetnâme des Persischen Dichters Hâtifî... 12

3. Zünfte und Bruderschaften Im Islam... 12

4. Gülschehris Mesnevi auf Achi Evran den Heiligen von Kırschehir und Patron der Türkischen Zünfte... 13

5. Das Futuvvetkapitel in Gülsehris Altosmanischer Bearbeitung von ‘Attârs Mantıq ut-tayr ... 14

6. Tarihçe-i Coğrafya der Temeddün-i İslâmî ... 14

B. Makaleleri ... 15

(3)

2. Die Entwicklung Des Wegenetzes Und Des Verkehrs Im Türkischen

Anatolien... 15

3. Futuwwa- Studien. Die Futuwwabünde in der Türkei und ihre Literatur ... 16

4. Der Anteil des Sufismus an der Formung des Futuwwaideals... 16

5. Legendenbildung um Achi Evran, den Heiligen von Kırşehir ... 16

6. Tebrizli Ahicük ve Bunun Ahmedî’nin İskendernâme’sindeki Yeri... 16

7. İslâm Ortaçağında Futuvva (Fütüvvet Teşkilâtı)... 17

8. Türk Ahiliği ve Ahilik Müessesesinin Mevlevilikle Olan Münasebetine Dair17 9. Eski Manyas ve Harabeleri... 18

10. Türkiye’nin bir tarihî haritası plânı ... 18

11. Ein Gebet am Schlusse der Feier der “Nacht der Bestimmung” (Kadir Gecesi) ... 19

12. Der Anteil Der Christen Und Der Muslime An Der Islamischen Kunst ... 20

13. Ein Beitrag zur Kenntnis der Anatolischen Hochzeitssitten ... 21

II. Osmanlı Kültürüne Dair Eserleri... 21

A. Kitapları... 21

1. Gıhânnümâ, Die Altosmanische Chronik des Mevlânâ Mehemmed Neschrî. 21 2. Das Anatolische Wegenetz Nach Osmanischen Quellen ... 22

3. Alt-Stambuler Hof und Volksleben... 23

4. Ein Altosmanischer Bericht Über Das Vorosmanische Konstantinopel ... 23

B. Makaleleri ... 25

1. Das Hauptwerk der Geographischen Literatur der Osmanen Kâtip Çelebi’s Cihannümâ... 25

2. Osmanlılar’da Coğrafya ... 25

3. Landesplanung Der Türken In Anatolien Und Rumelien... 26

III. İran Kültürüne Dair Eserleri... 26

IV. Arap Kültürüne Dair Eserleri... 27

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FİKİRLERİ I. Türkiye Selçukluları Dönemindeki Kültürel ve Sosyal Kurumlarla İlgili Çalışmaları ... 29

(4)

A. Selçuklu Dönemi Ahiliği İle İlgili Çalışmaları ... 29

1. Ahi Kelimesinin Anlamı... 30

2. Ahiliğin Menşei ... 31

3. Ahi Evren... 32

4. Ahi Teşkilâtı ... 34

B. Osmanlı Dönemi Ahiliği İle İlgili Çalışmaları ... 34

1. Lonca Teşkilâtlarının Menşei ... 36

2. Ahilerin Siyasî Fonksiyonu ... 37

3. Ahiliğe Giriş ve Ahilerin Faaliyetleri... 38

4. Ahilerin İktisadî Fonksiyonu... 40

5. Ahi Teşkilâtı’nın Ortadan Kalkması ... 41

C. Bacı Teşkilâtı İle İlgili Görüşleri... 42

D. Mevlevîlik Hakkındaki Görüşleri... 43

E. Diğer Dinî ve Askerî Zümrelerle İlgili Çalışmaları... 44

II. Osmanlı Kültür ve Medeniyeti Alanındaki Çalışmaları... 46

A. Osmanlılarda Coğrafya... 46

III. İslâm Kültürü ile İlgili Görüşleri... 49

A. İslâm Dini ile Hristiyanlık Arasındaki Benzerlik... 49

B. Dünya Krizlerinin İslâm Dinine Etkisi... 50

1. Halifelik ve Panislâmizm... 51

2. İslâm Birliği ve Vahhabilik ... 52

3. İslâm’da Modernizm Ve Türkiye ... 54

4. İslâm ile Batı Kültürü Arasındaki Fikir Ayrılıkları ... 55

B. İran Kültür ve Edebiyatı ... 56

1. Fütüvvet ile İlgili Görüşleri... 57

a. Fütüvvet Kelimesinin Anlamı... 57

b. Fütüvvet Teşkilâtı’nın Menşei... 58

c. Sûfîlik ve Fütüvvet ... 60

d. Şiîlik ve Fütüvvet ... 61

e. Teşkilât Olarak Fütüvvet ... 62

aa. Fütüvvet Teşkilâtına Giriş... 65

(5)

cc. Fütüvvet Kolları ve Mensupları ... 67

dd. Fütüvvet Sahibinde (Ahi’de) Bulunması Gereken Özellikler... 68

ee. Fütüvvete Alınmayacak Olan Kişiler... 70

f. Fütüvvet Teşkilâtı’nın Dağılması... 71

SONUÇ ... 73

BİBLİYOGRAYA ... 76

(6)

ÖNSÖZ

Türk tarihi ile ilgili ilk çalışmaların çoğu batılı ilim adamları tarafından yapılma-ya başlanmıştır. Bu durum, siyapılma-yasî tarihte olduğu gibi, özellikle kültür ve teşkilât tari-hinde de kendini göstermektedir. Bununla birlikte, Türk Tarihi alanında yapılan ça-lışmaların daha ziyade siyasî tarih ile sınırlandırılmış olması ve kültür tarihine gere-ken önemin verilmemesi, bu alandaki boşluğu büyütmüştür. Bunun sonucunda da ba-tılı bilim adamları doğunun kültür ve medeniyetine ilgi duymuşlar ve bu alanla ilgili çalışmalar yaparak bu boşluğu doldurmaya çalışmışlardır. İşte bu ilim adamlarından birisi de XX. yüzyılın ilk yarısından itibaren, bütün İslâm dünyası ve özellikle Türki-ye üzerine çalışmış olan ünlü Alman oryantalisti Franz Taeschner’dir.

İslâm dünyasının tarihsel mevcut durumu, İslâmî Fütüvvet ve onun fenomenleri ile bunun esnaf loncaları ile ilgisi, Ahi Teşkilâtı, Anadolu’nun tarihî coğrafyası, Os-manlı Kültür ve Medeniyeti ile OsOs-manlılar’dan itibaren gelişen coğrafî bilgi gibi ko-nular Franz Taeschner’in çalışma alanlarını oluşturmaktadır. Taeschner’in eserleri, alanında yapılan önemli çalışmalardan olmasının yanında, kendisinden sonraki litera-türü etkilemiş ve yönlendirmiş olması açısından da Türk tarihi yazımında önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada, Franz Taeschner’in biyografisi ve çalışmaları hakkında genel bilgilere ilave olarak, onun Türk-İslâm kültürü ve Osmanlı medeniyeti hakkın-daki değerlendirmelerine de yer vermek amaçlanmaktadır.

Çalışma, Franz Taeschner’in hayatı hakkında bilgi verilen birinci bölümle baş-lamaktadır. Taeschner’in ailesi, çevresi ve yüksek tahsiline kadar eğitim hayatı ile ilgili bilgiler oldukça sınırlı olduğundan bu bölüm kısa tutulmuştur. Bu nedenle ilk bölümde onun yüksek tahsili ve askerliği ile Türkiye seyahatleri, kişiliği ve el yazma koleksiyonu hakkında bilgiler verilmiştir. Bu bilgiler, Taeschner’in ölüm yıldönümü üzerine yazılmış makalelerden elde edilmiştir.

Araştırmanın ikinci bölümü, ünlü oryantalistin eser ve makalelerinin tanıtıldığı kısımdır. Bu bölümde, Taeschner’in Türk İslâm ve Osmanlı Kültürü ile İran Kültürü ve Arap Medeniyetine dair bazı önemli eseleri tanıtılmıştır. Burada, yazarın tüm eser-lerine yer verilmemesinin nedeni, onun bu medeniyetlerle ilgili görüşlerinin yer ala-cağı üçüncü bölümde bu kaynaklardan faydalanılmış olmasındandır.

(7)

Son bölüm ise, Franz Taeschner’in Türkiye Selçukluları dönemindeki kültürel ve sosyal kurumlarla ilgili görüşlerini içermektedir. Üzerinde durulan konular Ahi ve Bacı Teşkilâtı ile Mevlevîlik hakkındaki görüşleri ve Ortaçağ’da bir askerî-dinî züm-re olan gazilerdir. Bunun dışında, Osmanlılarda coğrafya bilgisi ile ilgili yorumlarına yer verilmiş, yazarın İslâm medeniyetine dair düşünceleri aktarılmaya çalışılmıştır. İran Kültür ve Edebiyatı başlığı altında ele alınan ve Taeschner’in otuz beş yıla yakın bir süre üzerinde çalıştığı İslâmî Fütüvvet konusu hakkındaki bilgilerine de bu bö-lümde yer verilmiştir.

Son olarak, araştırma konusunun tespitinde ve çalışmanın her aşamasında de-ğerli bilgi ve metotlarıyla bana yardımcı olan hocam Prof. Dr. Mikâil BAYRAM’a ve konu ile ilgili kaynakların temininde yol gösterici olan Prof. Dr. Bayram ÜREKLİ’ye teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca, çalışmanın bazı hususlarının değerlendirilmesinde yanımda olan ve teşvik edici tavırlarını benden esirgemeyen Dr. Mehmet Ali HACIGÖKMEN ile Dr. Sefer SOLMAZ’a, mesai arkadaşlarıma, araştırmanın her safhasında yardımlarını ve desteklerini benden esirgemeyen aileme ve özellikle Me-sut GÖÇER’e şükran borçluyum.

Zehra GÖÇER Konya 2006

(8)

KISALTMALAR a.g.e. Adı geçen eser

a.g.m. Adı geçen makale bk. Bakınız

C. Cilt çev. Çeviren Der. Dergisi

DİA Diyanet İslâm Ansiklopedisi

DMG Deutsche Morgenlaendische Gesellschaft DTCF Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi

Edb. Edebiyat Edt. Editör Fak. Fakültesi gös. Gösterilen haz. Hazırlayan H. Heft h. Hilâfeti H. Hicrî

IRCICA İslâm Tarih, San’at ve Kültür Teşkilâtı

İ.Ü. İstanbul Üniversitesi neşr. Neşreden M. Milâdî ö. Ölümü s. Sayfa S. Sayı S.Ü. Selçuk Üniversitesi T.Y. Tarih yok

TTK Türk Tarih Kurumu Üni. Üniversitesi

yay. Yayını, yayınlayan Y.Y. Yer yok

y.y. Yüzyıl

(9)

GİRİŞ

XVI. yüzyıldan itibaren batı dünyası bilimsel araştırma ve emperyalist düşün-celerle doğu milletlerinin dil tarih ve kültürüne büyük bir ilgi duymuş ve bu alanda birbirleriyle yarışırcasına bu coğrafyaya yönelmişlerdir. Coğrafî Keşiflerin gelişme-siyle de doğudan batıya yoğun bir ticarî faaliyet başlamıştır. Batının, doğunun tarih ve kültür alanındaki çalışmalarının bir yönünü de Türkiyat alanındaki çalışmaları teş-kil etmektedir. Türk dilinin ve Türk tarihinin derinliklerine nüfuz ederek birçok bi-linmeyen hususları gün yüzüne çıkarmışlardır. Türkiyat alanındaki bu çalışmalar gü-nümüzde kısmen zayıflamış olmakla birlikte halen devam etmektedir. Geçtiğimiz a-sırda (XX.yüzyıl) Türk dünyası, Türk kültür ve medeniyeti alanındaki çalışmalar bü-yük bir gelişme göstermiştir.

XX. yüzyılın başlarından itibaren Alman oryantalistlerden Türk dünyası ve kültürü alanında değerli çalışmalar yapan Franz Babinger, Helmut Ritter, Walter Ruben, Paul Kahle, Louis Massignon ve Franz Taeschner gibi şahsiyetler dikkat çekmektedir. XIX. yüzyılın ortalarından başlayarak Doğu Bilimleri üzerinde yoğun bir araştırmaya giren Almanlar, 1845 yılında Deutsche Morgenlaendisches Gesellschaft (Alman Doğu Enstitüsü)’nü kurmuşlar ve böylece Anadolu’da Arkeo-lojik araştırmaların yanında Türkoloji’ye de gereken önemi vermişlerdir. İkinci Dün-ya Savaşı’ndan önce, savaş sırasında ve sonrasında İstanbul ve Ankara Üniversitele-rinde özellikle tarih, kültür ve arkeoloji bölümleÜniversitele-rinde Alman ilim adamlarının görev alması, daha sonra ülkelerine geri dönen bu ilim adamlarının Türkiye araştırmalarını sürdürmelerine ve Almanya’da oluşturdukları araştırma, incelemelerle Türk kültürüne olan ilginin artmasına neden olmuştur. Savaş sonrasında Alman Üniversitelerinin ço-ğunda Türkoloji Enstitüleri kurulmuş, tarih, kültür ve arkeoloji ile ayrıca ilgilenen birimlerin sayısı çoğaltılmıştır.

Alman Üniversitelerinden bazı Türk Üniversitelerine misafir öğretim üyesi ola-rak gelen bazı ilim adamları vardır ki, bunlardan biri de neredeyse elli yıl süre ile Türk dili, edebiyatı ve tarihi üzerinde geniş araştırmalarda bulunan ve bu konularda uluslar arası şöhret sahibi olan Ord. Prof. Dr. Franz Taeschner’dir. Türkiye’de özel-likle Ahî Teşkilâtı ve Fütüvvet ile ilgili yaptığı geniş araştırmalarıyla tanınan

(10)

Taeschner’in ayrıca Arap Dünyası, Ortaçağ’da İran hayatı, Osmanlı kaynakları ve Türk kültürünü içine alan daha birçok konuyla ilgili araştırma ve eserleri mevcuttur.

Eserlerini hiçbir zaman olduğu gibi bırakmayan ve üzerlerinde devamlı olarak düzeltmeler yapan Taeschner’in, belirtildiği gibi, Fütüvvet ile ilgili olarak birçok a-raştırma, incelemeleri vardır ve özellikle Ahîlik, çalışmalarının özünü oluşturmuştur. Anadolu Selçukluları dönemi kültür ve medeniyetinin oluşmasında birtakım amiller vardır. Özellikle çalışmalarını bu alanda yoğunlaştıran Taeschner, birtakım soysal, kültürel ve dinî müesseseler ile bazı zümreleri ele alarak Ortadoğu İslâm dünyasının karanlık devirlerini bu metotla aydınlatmaya çalışmıştır. Araştırmanın ana konusunu oluşturan Franz Taeschner’in Türk İslâm Kültürü ile İran ve Arap Medeniyeti’ne dair çalışmalarının tanıtılması hakkında kullanılan kaynaklar, bu oryantalistin bizzat kendi çalışmalarından oluşmaktadır.

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM

FRANZ TAESCHNER’İN HAYATI

I. Ailesi ve Çevresi

Yapılan araştırmalar, Franz Taeschner’in kendi yaşam öyküsünü kaleme alma-dığını göstermektedir. Hayatı ile ilgili elde edilen küçük bilgiler ise, genellikle onun akademik kariyeri ile ilgilidir. Bugün oryantalizm alanında özellikle Osmanlı Devlet bilimi, Fütüvvetnâme ve onun fenomenleri ile Fars- Türk sanat tarihi ile ilgili birçok değerlendirmeleri bulunan Franz Taeschner, 8 Eylül 18881’de Alman şehirlerinden Bayern’in Bad Reichenhal nahiyesinde doğmuştur2.

Çocukluğunun Berlin’de3 geçmiş olmasından başka, ilk tahsil dönemi ile ilgili olarak elimizde neredeyse hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Alman eczacılık endüstrisi-ne öendüstrisi-nemli katkıları olmuş bir ailenin ferdi olan F. Taeschendüstrisi-ner’in ailesi, Altmühl Kipfenberg’de büyük bir tesis kurmuş4, Taeschner de bizzat bu ecza firmasında baş-kanlık yapmıştır5. Bunlar, onun yüksek tahsil hayatından önceki döneme ait yegâne bilgilerdir.

1 Doğum tarihi ile ilgili olarak farklı bir kaynakta değişik bir tarih verilmiştir. Buna göre Taeschner’in

doğum tarihi 8 Eylül 1896’dır, bk. H.J. Kissling, “Franz Taeschner (1896-1967)”, ZDMG, C. 118, Wiesbaden 1968, s. 14; Yahya Murad, M’ucemu Esmâi’l- Müsteşrikîn, Beyrut, Tarihsiz, s. 227. Fa-kat Taeschner’in 12.04.1955 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı ile misafir öğretim elemanlığı konusunda yaptığı ve kişisel bilgilerinin yer aldığı mukavelede verilen bu tarih esas alınmıştır, bk. İstanbul Üniversitesi F.T.Sicil Dosyası ,no: 2164/25.

2 Gulamhüseyin Yusûfî, “Franz Taeschner”, Berghâî der Agûş-i Bâd, C. II, Tahran 1372, s. 827;

Mehmet Önder, “Franz Taeschner (8.9.1888-11.11.1967), Türk Kültürü, S. 64, Ankara 1968, s. 261.

3 Yusûfî, gös.yer, s. 827; Önder, gös.yer, s. 261.

4 J. Schmidt, “Franz Taeschner’s Collection of Turkish Manuscriptsin the Leiden University Library”,

The Joys of Philology Studies in Otoman Literature History and Orientalism (1500-1923), Volume

II, The Isıs Pres, İstanbul 2002, s.239.

(12)

II. Yüksek Tahsili ve Askerliği

1908-1909 yıllarından itibaren sırasıyla Bonn, Münih, Erlangen ve Kiel Üni-versitelerinde doğu dilleri kültür ve tarihi eğitimi almıştır. Bu arada George Jacob (1862-1937)’un öğrencisi olmuştur6. Arapça, Farsça ve Osmanlıca ile Türkçe’yi de bu sırada öğrenmiştir. 1912 yılında Kiel Üniversitesi’nden Felsefe alanında doktora derecesini almış7 ve aynı yıl Hamburg Üniversitesi şarkiyat semineri asistanlığına ta-yin edilmiş ve evlenmiştir. Bundan sonra Paris ve Londra’da tahsiline devam eden Taeschner8, Temmuz 1915’de askere çağrılarak I. Dünya Savaşı’na katılmıştır. Bu dönemde Almanya ile Osmanlı Devleti arasındaki koalisyona büyük ilgi duyulmuş ve F. Taeschner, 14 Aralık 1914’de Berlin Osmanlı elçiliğine Osmanlı Devleti adına hizmet teklifinde bulunmuş, fakat isteği nazikçe geri çevrilmiştir. Bir yıl sonra Alman Hükümeti tarafından resmî olarak göreve çağrılmasıyla, önce Bükreş daha sonra da Filistin (Nasire) cephelerinde Türk ordusu ile birlikte omuz omuza çarpışmış, burada Türkçe tercümanlık yapmış ve Filistin cephesinin çöküşünden sonra, Mısır’da esir düşmüştür. 1918-19 yılları arasında Almanya’ya dönmeden önce İngiliz esaretinde kalmıştır9.

Savaştan sonra 1919 yılında Almanya’ya dönen ve 1922-23’de aslında Münster Üniversitesi’nde ders verme izni alan Taeschner’in bu üniversiteye tayini 192910’da kürsüsüz profesör olarak yapılmıştır. Bundan sonraki hayatı da Türkiye ve Ortadoğu memleketleri dili, kültürü ve tarihi üzerinde devamlı ve verimli araştırmalarla geçmiş-tir.

6 Önder, a.g.m., s. 261; Yusûfî, a.g.m., s. 827; Schmidt, a.g.m., s. 239.

7 Yusûfî, gös.yer, Önder, gös.yer, Kazvini’nin psikoloji eseri Taeschner’in doktora çalışmasını

oluş-turmaktadır ( Franz Taeschner, Die Psychologie Qazwinis, Phil. Diss., Tübingen 1912.)

8 Muhtemelen Rusya seyahati sırasında zorlukla Rusların tutukluluğundan kurtularak buraya kaçmış ve

tahsiline buralarda devam etmiştir. 21 Aralık 1914’de Yusuf Kemal adlı bir şahıstan aldığı mektupta, bu şahıs, Taeschner’in Rusların eziyet ve işkencesinden sağ salim kurtulup, Berlin’e ulaştığı için bü-yük sevinç içinde olduğunu belirtmiştir, bk, Schmidt, a.g.m., s. 239.

9 Schmidt, a.g.m., s. 240; Yusûfî, a.g.m., 827-828; Önder, a.g.m., s. 261.

10 Bu durum Weimar Cumhuriyeti Kültür Bakanı ve aynı zamanda oryantalist Carl Heinrich Becker

(1876-1933)’in tutumu ile ilgili olabilir. Konu ile ilgili olarak bk. Schmidt a.g.m., s. 240. Becker muhtemelen Taeschner’in akademik kariyerini desteklememektedir.

(13)

Adolf Hitler’in başbakan olmasından kısa bir süre sonra dindar bir Katolik ol-masına karşın Nazi Partisine gönüllü üye olarak katılan Taeschner, 1 Mayıs 1933’de resmî NSDAP11 üyesi olmuştur. 1935’de de görevine kürsülü ordinaryüslük elde et-miş olmasına rağmen ordinaryüs profesörlüğü 1942’de almıştır. Aynı yıl bakanlık temsilcisi olarak 1945 Alman mağlubiyetine kadar dış işlerde12 göreve başlayan Taeschner, 1956 yılına kadar Münster Üniversitesi’nde İslâm Tarihi, Farsça, Arapça ve Türkçe dil ve edebiyatı ile meşgul olmuş ve bu tarihte emekli olduktan13 sonra da araştırma ve yayınlarına ara vermemiştir.

Emekliliğinden bir yıl önce İstanbul Üniversitesi tarafından misafir profesör olarak Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’ne davet edilen Franz Taeschner, 6 ay süresince burada bulunmuş ve birtakım dersleri vermek üzere görevlendirilmiş-tir14.

III. Türkiye’ye Gelişi ve Seyahatleri

Franz Taeschner Münster Üniversitesi’nde bulunduğu sürece burada bilimsel görevinin yanında Alman- Doğu Topluluğu’nun yöneticiliğini de üstlenmiş ve doğu-ya geziler düzenlemiştir. Taeschner Türkiye’ye ilk sedoğu-yahatini 1912 yılı sonlarında yapmış, 1914 yılında yine hocası Prof. Dr. G. Jacob ile yakın doğuya bir gezi plânla-mış, fakat I. Dünya Savaşının patlak vermesiyle bu gezi engellenmiştir. Anadolu’ya bir sonraki seyahat ise 1924 ve 1927 yıllarındadır15. Bu sırada M. Kemal Atatürk ile tanışan Taeschner, onun takdirlerini kazanmıştır. Kendini sürekli yakın doğuya yakın

11 Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei ( Millî Sosyalist Alman İşçi Partisi). Nisan 1933’te

Almanya’da “Memurluk Kavramının Tekrar Tanımlanmasına Dair Kanun” gereğince “Aryan köken-li olmayan memurlar dinlenmeye çekilecek ve Milköken-liyetçi devlet için silahlı yardıma hazır olduğunu belirtmeyen memurlar görevlerini terk edecekler”dir. Bu kanunla binlerce bilim adamı görevlerini terke ve yurtlarından göçe zorlanmıştır. Şarkiyatçı Helmut Ritter de bu ilim adamlarından biridir, bk. Philipp Schwartz, Kader Birliği, 1933 Sonrası Türkiye’ye Göç Eden Alman Bilim Adamları, Belge Yay., İstanbul 2003, s. 13-15.

12 Schmidt, a.g.m., s. 240.

13 Yusûfî, a.g.m., s. 828; Kissling, a.g.m., s. 15; Önder, a.g.m., s. 262.

14 Franz Taeschner ile İ.Ü. Rektörü Dr. Fahir Yeniçay arasında imzalanan mukavelenin şartlarına göre

Taeschner 10.03.1955-10.06.1955 ve 01.08.1955-01.11.1955 tarihleri arasında İ.Ü. Yeniçağ Kürsü-sü’nde Profesörlük yaparak dersleri Türkçe vermenin dışında, memleketin uzmanları için ücretsiz olgunlaştırma kurslarında ders vermek, bilimsel yayınlar yapmak, ders kitaplarını tamamlamak ve halkın aydınlatılmasına mahsus konferanslar vermektir, bk. İ.Ü. F.T. Sicil Dosyası no: 2164/25.

(14)

hisseden16 Taeschner’e bu coğrafyanın etkileyici ve cazip geldiği muhakkaktır. Al-man oryantalistin bu seyahatlerinden herzaAl-man çok zengin kaynaklarla geri döndüğü, onun el yazma koleksiyonundan anlaşılmaktadır.

1930-31 yıllarında İstanbul, Kahire ve Kudüs seyahatlerinde bulunan Taeschner, buralardan araştırma yaptığı ve üzerinde çalıştığı konularla ilgili olarak bolca malzeme edinmiş ve el yazmaları satın almıştır17. 1951 yılında İstanbul’da ya-pılan “22. Milletlerarası Şarkiyat Kongresi18”ne katılarak tekrar İstanbul’u ziyaret et-me fırsatı bulmuştur. Burada bulunduğu süre zarfında da Taeschner’in Konya’da Mevlâna Müzesi, Bursa ve İznik Müzeleri ile Ankara’da Hitit eserleri müzesini ziya-ret ettiği bilinmektedir19.

Taeschner, İstanbul Üniversitesindeki görevini tamamlayıp 1955 yılı sonların-da Almanya’ya döndükten sonra sonların-da Türkiye ile olan bağlantılarını koparmamış, 1956 yılında ilk fırsatta “V. Türk Tarih Kongresi”ne katılmak üzere Ankara’ya gelmiştir. Yine 1959‘da aynı yerde yapılan “Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi” ve 1961’de “VI. Türk Tarih Kongresi”ne birer tebliğ vermek suretiyle katılmış, konfe-ransları büyük ilgi görmüştür.

IV. El yazma Koleksiyonu

Franz Taeschner 1912 yılında Türkiye’ye ilk seyahati sırasında ilk el yazmasını İstanbul’da, muhtemelen hocası Prof. Dr. G. Jacob aracılığıyla tanıştığı, sahaf Rıza Nasrullah Tebrizi’den almıştır. Bu, İbnü’l- Arabi’nin tasavvufa dair Fütûhat

el-Mekkiyye adlı ve 1272/1856 tarihli eseridir20. Taeschner koleksiyonuna ikinci bir el yazmasını 1924 yılında eklemiş ve 1930 yılında Rıza Nasrullah Tebrizi’den son ola-rak satın aldıkları ile 41 el yazmasına sahip olmuştur. Bundan sonola-raki Kahire ve

16 Kissling, a.g.m., s. 15. 17 Schmidt, a.g.m., s. 240, 244. 18 Önder, a.g.m., s. 262.

19 Adı geçen müzeleri ziyarette bulunan F. Taeschner, 12.04.1955 tarihli Edebiyat Fakültesi

Dekanlığı-na yazdığı dilekçede, tarihî biDekanlığı-nalarda buluDekanlığı-nan müzelerin iç ve dış genel görünüşlerini fotoğraflarla tespit etmek istediğini belirtmiş ve bu müzelere İstanbul Topkapı Müzesi ve Süleymaniye Türk-İslâm eserleri Müzesini de ekleyerek izin talep etmiştir, bk. İ.Ü., F.T. Sicil Dosyası, no: 2164/25.

(15)

düs seyahatleri ile Almanya’dan da birkaç el yazması satın alan Taeschner21, buralar-dan satın aldığı her yazma ile koleksiyonunu genişletmiş ve yeni çalışma alanları için bolca malzeme elde etmiştir.

Taeschner’in 1970 yılında Leiden Üniversitesi tarafından satın alınan el yaz-maları bu üniversitede 1-143 arasında altın numaralarla sıralanmıştır. Fakat bu seride bir kısmı kendinde, bir kısmı da 1945’te ortadan kaybolup muhtemelen Rus askerleri tarafından götürülmüş olduğundan en az 17 yazma eksiktir. Geride kalan 126 el yaz-masının 13’ü Arapça metin, 9’u Farsça ve 104’ü özel Türkçe metinlerdir. Bu koleksi-yon alanında tek olup, yazarların nadir parçalarını içermektedir22. Taeschner’in şüp-hesiz özel ilgi alanına giren ve kendisine ilham veren seçimleri doğrultusunda satın aldığı el yazmalarının içeriği Anadolu’nun coğrafyası, Osmanlılar’dan beri gelişen coğrafî bilgi ile Fütüvvet’in tarihi ve Esnaf loncaları ile ilgilidir.

V. Kişiliği

Yüksek bir ilmî makama ve ahlâkî değere sahip olan Franz Taeschner, herzaman kibar ve ölçülü davranışlarıyla aynı zamanda bakımlı dış görünüşe sahip olmuştur. Osmanlı dönemindeki molla ve şeyhleri hatırlatan beyaz sakalıyla da elit ve onurlu bir İslâm Bilimleri araştırmacısı ve filolog olarak genç meslektaşları arasında “sakallı dede” lâkabıyla anılmıştır. Taeschner bu lâkaba herzaman çok gülmüş ve bu lâkabın gizli bir sempatinin sembolü olduğunun farkında olmuştur23. Oldukça şefkat-li, tevazu sahibi ve misafirperver olan Taeschner, ilmî konularda asla kavgacı ve ön-yargılı bir tutum takınmamış, bildiklerini açıklamış, bilmediği konulara ise, alimâne bir tavırla “bilmiyorum” cevabını vermiştir24. Onun düşmanının olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü mesai arkadaşlarının ifadelerine göre, Taeschner, ruh yapısı itibariyle hiçbir şekilde asabiyet ve düşmanlık göstermeyen ender insanlardandır. Taeschner mükemmelliğe varan bu davranış ve tutumlarından hiçbir zaman

21 a.g.m., s. 240. 22 a.g.m., s. 241. 23 Kissling, a.g.m., s. 14. 24 Yusûfî, a.g.m., s. 831.

(16)

memiş, insanların birtakım zayıf ve olumsuz davranışlarına karşılık, karakteristik olan bir tolerans ve anlayış beslemiştir25.

Duyduğu ve önemsediği bilgileri kaydedip not alan Taeschner’in kütüphanesi, notları ve yazıları adeta onun dikkat ve düzeninin göstergesi olmuştur. Bu kütüpha-nede kitap ve önemli kaynaklara ilâveten oda düzeni ve yaşam tarzını da doğu tarzın-da oluşturmuştur. Bunlara örnek olarak kütüphanesinde bulundurduğu doğu musikisi-ne ait kasetler verilebilir26. Sürekli çalışma halinde olan Taeschner, yorulduğu anlarda Türkiye’den getirttiği bu Türk musikisi kasetlerini dinlemiş ve “Türk halk musikisini

çok seviyorum, bunlar beni bu ıssız şatoda dinlendiriyor, eğlendiriyor” yorumunda bulunmuştur27.

Arapça, Farsça, Türkçe, Osmanlıca bilen ve kullandığı kaynaklar ele alındığın-da Lâtince bildiği ve Fransa’alındığın-da eğitim görmesi nedeniyle de Fransızca’ya hakim ol-duğu düşünülen Franz Taeschner, tarihî çalışmalarını daha çok Almanca olarak ka-leme almış, fakat eserleri birçok dile tercüme edilmiştir. Çalışmaları özellikle Anado-lu’nun tarihî coğrafyası ve Anadolu’daki Fütüvvet Teşkilâtı tarihi üzerinde yoğunla-şan Taeschner, her iki alanda da her zaman kıymetini muhafaza eden bir öncü olmuş ve sürekli yeni araştırma alanları bulma gayreti göstermiştir.

Onun meziyetlerinden biri de, ilim için sarf edilen en küçük bir gayreti boş ve önemsiz görmemesi, yeni yetişen ilim adamlarını anlayıp ortaya çıkarması, mektupla-rıyla onları çalışmalarında teşvik etmesi ve onlara herzaman yeni çalışma alanları göstermiş olmasıdır28. Kendisi Türkçe’ye lâyıkıyla ve hakkıyla vakıf olduğundan Türkiye’deki yayınları düzenli olarak takip etmiş, yazarlarına da farklı vesile ve şekil-lerde takdir ve teşviklerini bildirerek çalışmalarını desteklemiştir. Döneminde Avrupa müsteşrıklarının en kıdemlisi durumunda olan Franz Taeschner, millî tarihimizin ka-ranlık dönemlerini aydınlatmakta büyük bir azim ve başarı göstermiştir.

25 Kissling, gös.yer. 26 Yusûfî, a.g.m., s.831. 27 Önder, a.g.m., s.262. 28 İ.Ü., F.T. Sicil Dosyası

(17)

VI. Ölümü

1953 yılında çok sevdiği eşini kaybeden ve 1957 yılında Paris’e yaptığı bir gezi sırasında bir araba kazasında sol ayağı kırılan F. Taeschner, bu biri manevî diğeri maddî acıdan sonra bir ara Almanya’da sahibi bulunduğu Kipfenberg şatosunda isti-rahata çekilmiştir29. Eşi öldükten sonra sağlığı iyice kötüye gitmiş, fakat buna rağmen sonuna kadar zihinsel faaliyetleri canlı kalmış ve aktif bir şekilde çalışmalarına de-vam etmiştir. Yaşamının son yılında yatağa bağımlı hale gelen Taeschner, 11 Kasım 1967 tarihinde bilimsel olarak etkili olduğu şehir olan Münster’de 79 yaşında vefat etmiş ve naşı Kipfenberg’de Altmühl mezarlığına defnedilmiştir30. Franz Taeschner’i uğurlama konuşmasını Katolik Doğmatik bilimcilerinden Münih’li Ordinaryüs Michael Schmaus yapmıştır. Uğurlama konuşmasına aynı zamanda Taeschner’in Münster Üniversitesi’ndeki yerini alan Wehr, Alman-Doğu Topluluğu Arkeoloğu L. Budde ve Kipfenberg Belediye Başkanı da katılmıştır31.

VII. Çalışma Metodu ve Yaklaşımı

Franz Taeschner’in çalışma alanını, doğu medeniyetinin din, edebiyat, dil, sa-nat ve kültürünü içine alacak şekilde bütün unsurları oluşturmaktadır. Alman Türkoloğun uzmanlık alanına giren konular özellikle Fütüvvet Teşkilâtı ve Ahilik ile bu müesseselerin bütün unsurlarını kapsayacak şekilde incelenen tarihî gelişim ve de-ğişimleridir. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti dönemi coğrafya bilgisi ve Anado-lu’nun tarihî coğrafyası da Taeschner’in araştırma alanını oluşlturmaktadır. Dinler Tarihi ve Hristiyanlık ile Müslümanlığın karşılaştırılması konusunda ciddi tespitleri bulunan oryantalistin bu konudaki görüşleri, Batı medeniyeti lehine veriler elde etme gayreti içinde olma yönünden diğer doğu bilimcilerle ayniyet göstermektedir.

Akademik hayata bir filolog olarak başlayan tanınmış müsteşrık Franz Taeschner’in, Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Türkçe’ye hakimiyeti tam olup, onun Ortadoğu Tarihi araştırma ve incelemeleri birçok konuda ilk olma özelliğini

29 Önder, gös.yer.

30 Kissling, a.g.m., s. 15; Önder, a.g.m., s. 261; Schmidt, a.g.m., s. 241. 31 Kissling, gös. yer.

(18)

tadır. Bu yönüyle Taeschner’in çalışmaları kendinden sonraki tarihî literatürü etki-lemiş ve birçok araştırmacıyı yönlendirmiştir. Bununla birlikte, ele aldığı konuları birçok yönüyle değerlendirmeye tabi tutup, sonuca ulaşamadığı durumlarda kendin-den sonraki araştırmacılara eksiklerinin tamamlanması konusunda açık kapı bırakan Taeschner, bu özelliği ile de birçok araştırmacıya örnek olacak niteliktedir.

Akademisyenliği bir yaşam tarzı haline getirerek bunu hayatının her kesiminde kullanan Türkolog, doğu seyahatleri sırasında her gezi sonucunu bilimsel bir dille ka-leme almış ve Anadolu’da tetkik seyahatlerinde bulunarak bazı tarihî kalıntıları araş-tırmacılara tanıtmıştır. Franz Taeschner’in büyük bir heyecan ve bitmeyen bir azimle doğu tarihine yönelmesi ve bu alanlarda yaptığı çalışmalarla öncü haline gelmesi, o-nun Türk ve İslâm Tarihine olan ilgi ve sevgisinin bir neticesidir. Taeschner, Alman-ya’da bulunduğu süre zarfında da Türkiye’de bulunan ilim adamları ve araştırmacılar-la da irtibatı kesmemiş, tarihî konuaraştırmacılar-lararaştırmacılar-la ilgili onaraştırmacılar-lararaştırmacılar-la sıkça yazışmaaraştırmacılar-larda bulunmuş-tur32. Ünlü Oryantalstin, Ortaçağ ve Osmanlı Tarihi ile Kültürü üzerinde ana kaynak-lara dayanarak yaptığı çalışma ve tespitleri, onun doğu dünyasında tanınmasına ve ilim çevreleri tarafından büyük bir takdir kazanmasına neden olmuştur.

(19)

İKİNCİ BÖLÜM

ESERLERİ VE YAYINLARI

Franz Taeschner’in Ortaçağ ve Osmanlı Tarihi ve kültürü üzerinde ana kaynak-lara inerek yaptığı geniş araştırmaları ve eserleri, kitap veya makale halinde Berlin, Leipzig, Hannover ve daha başka Alman şehirlerinde basılmış, Enzyklopaedie des

Islam’daki Türk Tarihi ve kültürü ile ilgili birçok madde de onun imzasıyla yayın-lanmıştır. Ayrıca Der Islam dergisindeki makaleleri ve Türk Ahilik Teşkilâtı ile Fütüvvetnâmeler üzerine yazdığı eserleri, onun ülkemizde tanınmasına neden olmuş-tur.

Prof. Taeschner’in bibliyografyası 70. yaşına atfedilmiş ve Der Islam dergisi-nin 39. cildinde tüm eserleri yayınlanmıştır. Onun bütün yazılarını, eserlerini, maka-lelerini, kompozisyonlarını, akademik ders notlarını ve konuşmalarını burada anmak mümkün olmasa da, onun tarih alanındaki çalışmalarının bazılarını burada tanıtmak Taeschner’in kalıcılığını göstermek bakımından önemlidir.

I. Osmanlı Dönemine Kadar Türk İslâm Kültürüne Dair Eserleri

Franz Taeschner, Türk İslâm Kültürü ile ilgili olarak başta Fütüvvet ve onun fenomenleri olmak üzere Ahilik ve Anadolu’nun ve İslâm medeniyetinin tarihî coğ-rafyasıyla ilgili olarak önemli tetkikler yapmış, bazı Fütüvvetnâmeleri ilk neşreden olarak ün kazanmıştır. Taeschner’in bu kültüre dair bazı önemli çalışmaları eser ve makaleler şeklinde sınıflandırılarak tanıtılacaktır.

A. Kitapları

1. Der Anatolische Dichter Nâsırî (Um 1300) Und Sein Futuvvetnâme

XIII.y.y.’da Anadolu’da yaşamış ve Farsça eserler yazmış olan Nâsırî’nin 1290 yılında kaleme aldığı Farsça manzum Fütüvvetnâme’nin tahlili ile metnin oriji-nal şekli verilmiş, aynı şairin Kitâb ul- İşrâk adlı eserinden de parçalar alınmıştır. Bu-radan Nâsırî’nin Tokatlı olduğu ve Sivas ile Aksaray’da bulunduğu anlaşılmaktadır. Fütüvvetnâme, XIII. ve XIV.y.y. Anadolu Ahileri hakkında bilgi veren önemli kay-naklardandır33. Eserde mukaddimeden sonra fütüvvetin tarifi yapılmış, fütüvvetin e-saslarından, fütüvvet verilmeyecek kişilerden, fütüvveti bozan işlerden, fütüvvetin

33 Franz Taeschner, Der Anatolische Dichter Nâsırî (Um 1300) Und Sein Futuvvetnâme,(Bundan

(20)

kısımlarından ve erkânından da bahsedilmiştir. Nâsırî eserini Emir Ahı Muhammed adına yazmıştır34. Nâsırî’nin beyitler halinde kaleme aldığı bu Fütüvvetnâme, Mevlâ-na Celâleddin Rûmî’nin Mesnevi-i Manevî ve Sultan Veled’in Rabâbnâme adlı ese-riyle aynı tarzda yazılmış olduğundan, Taeschner bunu, Nâsırî’nin Mevlevîliğin etki-sinde olduğu şeklinde yorumlamıştır35.

2. Das Futuvvetnâme des Persischen Dichters Hâtifî

Doğu İran bölgesi şairlerinden Hâtifî (öl. 1521) tarafından Farsça olarak kale-me alınmış olan bu Fütüvvetnâkale-me, 84 beyitlik bir manzum risaledir. XV.y.y.’da İran fütüvvet ehlinin gücünü gösterme bakımından önemli olan bu eserde fütüvvetin 72 şartı bildirilmiş, buna karşın fütüvvet erkândan hiç bahsedilmemiştir. Taeschner tara-fından tıpkı basım olarak yayınlanan36 bu risalenin 11 ve 41. beyitlerinde “ahı” , 69. beytinde “terbiyet”37 tabirleri geçmektedir38.

3. Zünfte und Bruderschaften Im Islam

Franz Taeschner’in İslâm’da Loncalar ve Kardeş Birlikleri39 adını taşıyan bu eseri, Fütüvvet tarihine dair metinlerden oluşmaktadır. Eserde ilk olarak sûfi çevrele-rin fütüvvet hakkındaki düşünceleri yer almaktadır. Bunlar Sülemî’nin yazıları, Kuşeyrî’nin Risâle fi’ilm et- tasavvuf , Muhyi’d-din İbn Arabi’nin Fütûhatü’l

Mekkiyye ve Feridü’d-din Attar’ın Pendnâme adlı eserlerinden fütüvvet ile ilgili olan bölümlerdir. Bu çalışmasında ayrıca, fütüvvet birliğini mücadeleci bir grup olarak irdeleyen Taeschner, Halife en- Nâsır dönemindeki saray fütüvveti hakkında da bilgi-ler vermiştir. Onun bu konudaki veribilgi-leri, Halife en- Nâsı’ın menşur’una ve İbnü’l- Mimar ile el- Amulî ve en- Nakkaş el- Hartabirtî’nin eserlerine dayanmaktadır. Taeschner eserinde, fütüvvetin dervişlik içine girmesi konusunda Sühreverdî’nin bu

34 Abdülbâki Gölpınarlı, “İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilâtı ve Kaynakları”,(bundan sonra

kısaltma: “İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet”), İ.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XI, (Ekim 1949-Temmuz 1950), s. 15.

35 Taeschner, Dichter Nâsırî, s. 3,4.

36 Franz Taeschner, Das Futuvvetnâme des persischen Dichters Hâtifî,(Bundan sonra kısaltma:

Dichter Hâtifî), Leipzig 1932.

37 Terbiyet tabiri Taeschner’in eserlerinde, Burgazî ve Hatifî’nin Fütüvvetnâmelerinde olduğu gibi,

talip ve Ahilikteki şakird karşılığında kullanılmıştır.

38 Gölpınarlı, “İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet ”, s. 23.

39 Franz Taeschner, Zünfte und Bruderschaften im Islam, (Bundan sonra kısaltma: Bruderschaften),

(21)

konudaki risale ve yazıları ile Necm-i Zerkûb ve Seyyid Ali-i Hemedâni’nin fütüvvet hakkındaki eserlerine yer vermiştir.

Eserde, Selçuklu dönemi ve sonrası Anadolu Ahiliği hakkında verilen bilgiler ise İbn Batuta’nın Seyahatnâme’si, Burgâzi ve Nâsırî’nin Fütüvvetnâme’leri ile Gülşehrî’nin Mantık ut-tayr adlı eserinden alınmıştır. Buradan fütüvvet ve ahiliği Osmanlı dönemine bağlayarak, bu kurumları loncaların nizam prensibi olarak gören Tasechner, Ahi ve Fütüvvet Edebiyatı hakkında ayrıntılı bilgiler vererek III. Musta-fa’nın Lonca- Fermanı’nı da buraya eklemiştir.

4. Gülschehris Mesnevi auf Achi Evran den Heiligen von Kırschehir und Patron der Türkischen Zünfte

Gülşehri40 tarafından Ahi Evren için yazılmış 167 beyitlik mesnevi ilk olarak Taeschner tarafından yayınlanmıştır41. Anadolu Ahiliği ve Ahi Evren’in tarihî kişili-ğinin aydınlatılması bakımından önemi büyük olan bu eser, aynı yazarın Mantık

ut-tayr adlı Türkçe mesnevisi ile karşılaştırılarak sunulmuştur. Eserde fütüvvet ile ilgili olan bölüm üçe ayrılmıştır. İlki, 1-5 mısraları soru, ikincisi 6-43 mısraları hüthüt ku-şunun cevabı, üçüncüsü ise 44-329 mısraları Bişr ve Yemliha’nın konu ile ilgili hikâ-yelerinin anlatımı, yani olayın hikâyeleştirilmesidir42.

40 Gölpınarlı ve Bayram’a göre, bu Mesnevi Gülşehri’ye ait değildir. Sebebi ise, Mevlevî çevrelere

karşıt olan Ahi Evren’e Mevlevî bir derviş olan Gülşehri’nin methiye niteliğinde bir eser yazamaya-cağıdır. Bk. Mikâil Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtı’nın Kuruluşu, Damla Matbaacılık, Konya 1991, s. 36; Gölpınarlı, “İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet”, s. 96,97. Nitekim Taeschner, Kırşehirli olan Gülşehri’nin Mevlâna Celâleddin Rûmî tarafından Konya’da kurulan Mevlevîliği Kırşehir’e getirmiş ve burada bir Mevlevîhâne kurmuş olduğunu yazmaktadır. Bununla birlikte Taeschner’e gö-re, mezarı bilinmeyen Gülşehri ile 1294 yılında ölen Şeyh Süleyman-ı Turkomânî ile aynı kişidir. Bk. Franz Taeschner, “Kırşehir, Ein Altes Kulturzentrum aus Spâet- und Nachseldschukischer Zeit”, (Bundan sonra kısaltma: “Kırşehir”), Necati Lugal Armağanı, TTK Yay, Ankara 1969, s. 584.

41 Franz Taeschner, Gülschehris Mesnevi auf Achi Evran den Heiligen von Kırschehir und Patron

der Türkischen Zünfte, (Bundan sonra kısaltma: Gülschehris Mesnevi), DMG, Komissionverlag

Franz Steiner Gmbh, Wiesbaden 1955.

42 Franz Taeschner, Das Futuvvetkapitel in Gülsehris Altosmanischer Bearbeitung von ‘Attârs

Mantıq ut-tayr, (Bundan sonra kısaltma: Futuvvetkapitel), Verlag der Akademie der Wissenschaften,

Berlin 1932, s. 8. Taeschner ayrıca, Gülşehri’ye ait iki gazeli de neşretmiştir. Bk. Franz Taeschner, “Zwei Gazels Von Gülşehri”, Fuad Köprülü Armağanı, DTCF, 1953.

(22)

5. Das Futuvvetkapitel in Gülsehris Altosmanischer Bearbeitung von ‘Attârs Mantıq ut-tayr

Taeschner, eski Türk şairlerinden Gülşehri’nin Attar’dan yaptığı tercüme eseri üzerinde durmakta ve Gülşehri’nin bu esere ilâve ettiği Fütüvvet ile ilgili bölümüne dikkat çekmektedir. Bu eseri son Selçuklu dönemine ait, doğu İslâmını Fütüvvet me-selesi bakımından sosyolojik olarak inceleyen bir yapıt olarak tarif eden Taeschner, din ve kültür tarihi ile Anadolu’daki Türklüğün aydınlatılması bakımından eserin ö-nemine dikkat çekmiştir43.

6. Tarihçe-i Coğrafya der Temeddün-i İslâmî

Franz Taeschner’in Makbul Ahmed ile ortak olarak kaleme aldığı ve Dr. Mehmed Hasan Gencî tarafından Farsça’ya tercüme edilen bu eseri, İslâm Medeniyeti

Coğrafyasının Kısa Tarihi adındadır44. Eser, coğrafya terimi ve Müslümanların bu kavramdan ne anladıkları hakkında verilen bilgilerle başlamış, bu bölümden sonra İslâm öncesi dönem ve ilk İslâmî devirler coğrafyası hakkında bilgiler verilmiştir. E-serde Yunan, Hint ve İran coğrafya ilminin İslâm medeniyetine etkileri ve intikali hakkında bölümler de yer almaktadır. III.-V ve IX.-XI. yüzyılları kapsayan Klâsik Dönem başlığı altında, Taeschner ve Makbul Ahmed, Memun dönemi ve bu dönem-deki müneccimler ve filozoflar ile genel coğrafya eserleri adı altında Irak ve Belh e-kollerine yer vermişlerdir. Klâsik dönem başlığı, ticaret, keşifler ve denizcilikle ilgili metinlerle birlikte, Bîrunî ve çağdaşları hakkında da önemli ayrıntılar içermektedir.

Eserin, Düzenleme Dönemi VI.-X. ve XII.-XIII. yüzyıllar başlığını taşıyan bö-lümünde, dünya coğrafyası hakkında açıklamalar yapılmıştır. Burada kozmoloji ile ilgili metinlere yer verilerek, seyahatnâme kitapları, coğrafya sözlükleri, sefernâmeler sıralanmıştır. Bu bölümde denizcilikle ilgili metinler, astronomi makaleleri ve döne-me ait yerel coğrafya yazıları da yer almaktadır.

Eserin, Osmanlı Kültür ve Medeniyeti ile Coğrafyası hakkında olan son bölü-mü ise, Osmanlı Coğrafyacıları hakkındadır. Bu bölümde, Osmanlı döneminde yazı-lan coğrafya eserleri ve bunlar hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Franz Taeschner

(23)

ve Makbul İbrahim’in İslâmî Dönem tarihî coğrafyası hakkında kaleme alınmış olan ve önemli bilgiler içeren bu eseri, kaynaklar kısmından sonra coğrafî haritalar, Türk dünyası kara ve deniz haritaları ile Arapların Hint Okyanusuna ait haritaları hakkında verilen bilgilerle sona ermiştir.

B. Makaleleri

1. Anatolische Forschungen

Franz Taeschner’in 1927 yılında Anadolu’da yaptığı bir tetkik seyahatinin iz-lenimlerini ve Anadolu şehirleri hakkında tarihî coğrafya bakımından önemli bilgileri içermektedir45.

2. Die Entwicklung Des Wegenetzes Und Des Verkehrs Im Türkischen Anatolien

Taeschner’in, Anadolu’daki yol ağlarının durumu ve gelişimi hakkındaki bu makalesi46, yazarın Anadolu’yu tanıtmasından sonra, bu bölgenin Asya ile Avrupa arasında bir geçiş noktasında bulunduğunu ifade etmesiyle devam etmiştir. Tarih bo-yunca birçok medeniyetin yaşam alanı olan Anadolu’nun tarihî kalıntılarla dolu oldu-ğunu yazan Taeschner, tarihte Anadolu üzerinden Asya ve Avrupa’yı birbirine bağla-yan yola da İpek ya da Kral Yolu adı verildiğini eklemiştir. Bizans Kralı Konstantin, kendi adına Konstantinopel’i kurmuş ve boğazda bu şehrin kurulmasıyla Anado-lu’nun yol ağları da gelişmiş ve Anadolu bir ticaret merkezi haline gelmiştir.

Taeschner’e göre, Anadolu’ya yerleşen ilk Türkler, yol ağlarını doğu batı yö-nünde geliştirmişlerdir. Eski adı İkonium olan bugünkü Konya, XIII. yüzyılda Ana-dolu Selçukluları’nın başkenti olup, bütün yolların kesiştiği önemli bir ticaret merkezi durumundadır. Hristiyan dünyasının kutsal şehri olan Kudüs’e ulaşmanın yolu ise, yine Anadolu’daki bu yolları kullanmaktan geçmektedir. Ortaçağ’da Anadolu’da kul-lanılan bütün bu yollar, XIV. ve XV. yüzyıllarda Osmanlı döneminde genişletilmiştir.

44 Franz Taeschner, Makbul Ahmed, Tarihçe-i Coğrafya der Temeddün-i İslâmî, Çev. Mehmed Hasan

Gencî, Tahran 1367.

(24)

Taeschner’e göre, Osmanlı döneminde yol ağları ihtiyaçlara göre şekillenmiş, yeni yollar doğuya yapılan seferlerde askerî birliklerin en kısa zamanda gidecekleri yere ulaşmaları için yapılmıştır. Kervan yolları ve bunların güzergâhları hakkında da bilgi-ler veren Taeschner, teknolojinin gelişmesiyle yol ağlarında meydana gelen değişme-lerden söz ederek makalesini tamamlamıştır.

3. Futuwwa- Studien. Die Futuwwabünde in der Türkei und ihre

Literatur

Taeschner bu çalışmasında, Müslüman halklarda dinî ve tasavvufî esaslara da-yanılarak kurulmuş olan Ahi Teşkilâtının özellikleri ve bu teşkilâtın esaslarına dair yazılmış olan eserleri tanıtmaktadır ki bu alanda yapılmış olan ilk tecrübedir47.

4. Der Anteil des Sufismus an der Formung des Futuwwaideals

Müslüman halklar ve özellikle Anadolu Türkleri arasında yayılmış olan Fütüvvet Teşkilâtı’nın dayandığı ahlâkî kuralların meydana gelişinde tasavvufun etki-lerini gösteren bir makaledir48. Fütüvvet mefhumu ile yakından ilgili olan “mürüvvet” mefhumu hakkında el-Biruni’nin Kitabü’l-cemâhir fî marifeti’l-cevâhir adlı eserinde bulunan kısmın metin ve tercümesini çalışmasında ek olarak vermektedir.

5. Legendenbildung um Achi Evran, den Heiligen von Kırşehir

Bu makalesi, dericilerin ve Orta Anadolu’daki lonca teşkilâtlarının pîri, Kırşe-hirli büyük bir fütüvvet mümessili olan Ahi Evren’in menkıbevî kişiliğini tahlil eden bir makaledir49.

6. Tebrizli Ahicük ve Bunun Ahmedî’nin İskendernâme’sindeki Yeri

Taeschner bu makalesinde, “Ahicuk” (küçük Ahi) adında bir şahsiyetin haya-tından söz etmiş ve bunun Ahmedî’nin İskendernâme’sindeki yerini göstermiştir.

46 Franz Taeschner, “Die Entwicklung Des Wegenetzes Und Des Verkehrs Im Türkischen Anatolien”,

Anadolu Araştırmaları, C.I, S. 2, Yenilik Basımevi, İstanbul 1959.

47 Franz Taeschner, “Futuwwa- Studien, Die Futuwwabünde in der Türkei und ihre Literatur”, (Bundan

sonra kısaltma: “Futuwwa- Studien”), Islamıca, C.V, 1932.

48 Franz Taeschner, “Der Anteil des Sufismus an der Formung des Futuwwaideals”, Der Islam, S. 24,

1937.

49 Franz Taeschner, “Legendenbildung um Achi Evran, den Heiligen von Kırşehir”, (Bundan sonra

kısaltma: “Legendenbildung”), Die Welt des Islams, Komissionverlag: Otto Harrassowitz, Leipzig 1941.

(25)

zarın belirttiğine göre, gerçek adı hiçbir yerde geçmeyen bu şahıs, İran İlhanlı Devle-ti’nin dağılma döneminde Tebriz şehrinde ve Azerbaycan’da iktidarı elde etmeye ve birkaç yıl (1356-1359) elinde tutmaya muvaffak olmuştur. Ayrıca onun, Tebriz hü-kümdarı Çobanoğulları’ndan Melik Eşref’in bir taraftarı olduğu bilinmektedir. Ahicuk’un hayat hikâyesi onu mağlûp eden Celâyiroğulları’ndan Sultan Şeyh Üveys’in saray vekayinâmecisi tarafından kaleme alınmıştır. Mirhon ve Hondmir de onun hayatı ile ilgili bilgi vermektedirler50.

Taeschner makalesinde Ahicuk ile ilgili olan bu hikâyeleri nakletmiş ve sonun-da sonun-da Ahmedî’nin İskendernâme’sinde bu şahsa ayrılan özel bölümü transkribe olarak vermiştir.

7. İslâm Ortaçağında Futuvva (Fütüvvet Teşkilâtı)

Ortaçağ İslâm dünyasında genel anlamda Fütüvvet olarak anılan ve genç erkek birliklerini ifade eden teşkilâtın kelime anlamı ve menşei açıklanarak fikrî ve sosyal tarihi üzerinde durulmuş, fütüvvet edebiyatı hakkında da bilgiler verilmiştir. Ayrıca Abbasi halifesi en- Nâsır’ın Fütüvvet Teşkilâtı’nı birleştirici rolü vurgulanmış, saraya bağlı fütüvvetin özelliklerine değinilmiştir. Buradan, Selçuklu Anadolu’sunda Ahilik adıyla ortaya çıkan ve kendine has birtakım özellikler taşıyan fütüvvetin Anadolu versiyonu ile bağlantı kurulmuştur51.

8. Türk Ahiliği ve Ahilik Müessesesinin Mevlevilikle Olan Münasebetine Dair

Taeschner bu makalesinde52 öncelikle Ahi adının etimolojisi hakkında bilgi vermiş, kelimenin anlamını açıklayarak Mevlevî- Ahi münasebetlerine dair önemli bilgiler içeren kaynakları zikretmiştir. Bu çalışma, Mevlevî-Ahi münasebetlerinde tarafların yaşayış ve fikir bakımından aynı çizgide olmadıklarını göstermesi ve bu alanda yapılan ilk tespit olması bakımından büyük bir öneme sahiptir.

50 Franz Taeschner, “Tebrizli Ahicuk ve Bunun Ahmedî’nin İskendernâme’sindeki Yeri”, Tarih

Araş-tırmaları Dergisi, Çev. Hüseyin Dağtekin, C.II, S.2-3, Ankara Üni. Basımevi, Ankara 1964.

51 Franz Taeschner, “İslâm Ortaçağında Futuvva (Fütüvvet Teşkilâtı)”, (bundan sonra kısaltma:

“Fütüvvet Teşkilâtı”), İ.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XV, (Ekim 1953- Temmuz 1954), Sermet Matbaası, İstanbul 1955.

52 Franz Taeschner, “Türk Ahiliği ve Ahilik Müessesesinin Mevlevilikle Olan Münasebetine Dair”,

(26)

9. Eski Manyas ve Harabeleri

Taeschner bu makalesinde53 Eski Manyas köyünde rastladığı ve incelemeye al-dığı birtakım harabelerden bahsetmiş ve bu harabeleri biri Eski Çağ’a ya da Bizans’a ait olup, muhtemelen Osmanlı döneminde de kullanılan bir kale enkazı, diğerini de Osmanlı döneminin ilk yıllarına ait bir cami ile bir türbenin harabeleri olmak üzere ikiye ayırmıştır54.

10. Türkiye’nin bir tarihî haritası plânı

Anadolu tarihinin çeşitli safhaları hakkında uzun yıllardan beri birçok araştır-ma yapılmıştır. Bunların sonuçları ise dağınık bir şekilde yayınlandığından inceleme yapmak isteyenler büyük zorluklarla karşılaşmışlardır. F. Taeschner bu nedenle Ana-dolu tarihinin her dönemine özel bir pafta ayırmak suretiyle tarihî bir atlas oluşturma-yı plânlamıştır. Taeschner’in tahmini olarak 15-17 paftada hazırlamaoluşturma-yı plânladığı bu atlasta, Türkiye’nin bugünkü siyasî devlet sınırları içindeki toprakları üzerinde cere-yan eden tarihinin özel devirleri de izah etmeyi düşünmüştür55.

Paftalarda izah edilmesi plânlanan konular şunlardır; - Türkiye’nin tabiî coğrafyası

- Prehistorya devri

- Büyük Hitit Devleti devri

- Son Hititler ve Frigya Devleti devri - Lidya Devleti ve Arkaik Yunanlılar devri - Klâsik Yunanlılar ve İranlılar devri - Helenistik devir

53 Franz Taeschner, “Eski Manyas ve Harabeleri”, Milletlerarası Birinci Türk sanatları Kongresi,

(19-24 Ekim 1959), Kongreye Sunulan Tebliğler, T.T.K. Basımevi, Ankara 1962.

54 F. Taeschner, 1955 yılında İstanbul Üniversitesi’nde misafir Öğretim Üyeliği yaptığı dönemde Prof.

Erdmann’ın rehberliğinde 27 Mayıs 1955’te İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin gezilerine katılmış ve Manyas’taki bu harabelere ilgi göstermiştir.

55 Taeschner, “Türkiye’nin bir tarihî haritası plânı”, (Bundan sonra kısaltma: “Harita”), V. Türk Tarih

(27)

- Romalılar devri (Büyük Konstantin’e kadar)

- İlk Bizanslılar devri (Konstantin’den Heraklius’a kadar)

- Orta Bizanslılar devri (Arapların fethinden Türklerin Anadolu’yu fethine ka-dar)

- Son Bizanslılar ve Selçuklular devri

- Türk küçük beylikler devri ve Osmanlı beyliğinin zuhuru devri ve onun bü-yük devlet olmasına, yani İstanbul’un zaptına kadar)

- XV. y.y.’dan XVIII. y.y.’a kadar Osmanlıların parlak devri - XIX.y.y.’da Osmanlı Devleti (I. Dünya Savaşına kadar) - Türkiye Cumhuriyeti56

Bu bildirisinde, esas olarak Faik Sabri Duran’ın Viyana’da neşredilmiş olan 1: 2 000 000 ölçekli Türkiye haritasını kabul edeceğini bildiren Taeschner, paftalarda meşhur ikamet yerlerinin, göze çarpan önemli noktaların, örneğin manastırların, tek-kelerin, hanların mevcut olacağını ifade etmiştir. Bunların dışında nakil yollarını, devletlerin sınırlarını, tespit olunabildiği derecede, idarî bölgelerin sınırları ve onların payıtahtlarını, idare merkezleri ve halk topluluklarını da bu paftalara dahil etmeyi plânlamış, atlasın fizikî özelliklerinden de söz etmiştir57.

Tamamlanmış olması halinde Türk tarihi ve coğrafyasına büyük katkılar sağ-laması ve bu coğrafyada çalışan tarihçilere yön göstermesi bakımından büyük öneme sahip olan bu atlasa ulaşılamamıştır. Halen böyle bir atlasın olup olmadığı da bilin-memektedir.

11. Ein Gebet am Schlusse der Feier der “Nacht der Bestimmung” (Kadir Gecesi)

Franz Teaschner, 1941 yılında Ramazan ayının 27. günü olan Kadir Gecesi’nde Süleymaniye Camii’sinde bulunmuş ve o gece gördüklerini kısa bir makale halinde

56 Taeschner, “Harita”, s. 365. 57 a.g.m., s. 366.

(28)

kaleme almıştır58. Yazarın aktardığına göre, yatsı namazının ardından kılınan teravih namazından sonra Kadir Gecesi ibadetleri başlamıştır. Teravih namazının ardından Kur’an’dan ayetler okunmuş, ilâhiler söylenmiş ve Süleyman Çelebi’den Meclid-i Şerîf okunmuştur. Gecenin sonunda Türkçe ve Arapça karışık bir de dua yapılmıştır. Tüm bunları kaydeden Taeschner, makalenin sonunda bu duayı Almanca olarak ver-miş ve bu sayede o dönemde yaşayan Müslümanların dinî inanç ve kültürlerini an-latmaya çalışmıştır.

12. Der Anteil Der Christen Und Der Muslime An Der Islamischen Kunst

Taeschner bu makalesinde, Hristiyan ve Müslümanların İslâm sanatına etkile-rinden söz etmiş ve Müslümanlar’da Hristiyanlarınkine benzer bir dinî sanat anlayışı-nın olmadığını anlatmıştır59. İslâm dünyasında sanata değer verilmediğini iddia eden Taeschner, sanatın en büyük gelişimini batıda yaptığını yazmıştır. Ona göre, doğuda sanat anlayışı daha çok mimarî alanda gelişmiştir ve bu alanda sanatın öncüsü Mısır olmuştur. Sanatsal eserleri daha çok gayrimüslimlere yaptıran doğulular, bu sayede batıdan birtakım teknikler öğrenmişlerdir. Bununla birlikte doğuda sanat eserlerinin hükümdarlar tarafından verilen kararlarla yapıldığını ifade eden Teaschner, bunların dinî kurallara aykırı olmaması için ulemâ tarafından onaylandığını da eklemiştir.

İslâm’da resmetmek kabul edilebilir değilken, batıda sanat alanında böyle bir sınırlama yoktur. Buna karşın doğu İslâm ülkelerinde yazı sanatı oldukça gelişmiştir. Taeschner’e göre, İslâm sanatının kökeni Araplara dayanmaktadır. Arap olmayan, fakat Müslümanlığı kabul eden kültürlerin sanatsal faaliyetleri de İslâm sanatı içinde yer bulmaya çalışmıştır. Taeschner’e göre, bugüne ulaşan İslâm sanat eserlerinin bir-çoğu gayrimüslimler tarafından yapılmıştır. Bu nedenle İslâm sanatı batı sanatından etkilenmiştir ve temel noktalarda bu sebeple benzerlikler görülse de sanatsal motifler din nedeniyle farklılıklar göstermektedir.

58 Franz Taeschner, “Ein Gebet am Schlusse der Feier der “Nacht der Bestimmung” (Lailat ul- qadr,

Kadir Gecesi)”, Die Welt des Islams, Leipzig 1941.

59 Franz Taeschner, “Der Anteil Der Christen Und Der Muslime An Der Islamıschen Kunst”,

Sonderdruck Aus Oriens Christianus, Halbjahrshefte Für Die Kunde Des Christlichen Orients, C.

(29)

13. Ein Beitrag zur Kenntnis der Anatolischen Hochzeitssitten

Taeshner’in, 1955 yılında yaptığı hacıların kervan yollarını tetkik seyahatinde yolu, IV. Murad’ın veziri Hüsrev Paşa tarafından yapılmış olan ve adını da bu handan alan bir köye düşmüştür. Kendisine, bu handan birkaç duvarın ayakta kaldığı, fakat bunların da daha sonra buradan taşındığı bilgisi ulaşmıştır. Bunun üzerine Taeschner, hanın temeli üzerinde ölçüm yapmak üzere bu köyde birkaç gün bulunmuş ve bu sı-rada yapılan bir düğüne şahit olmuştur. Onun bu makalesi, Türklerin düğün gelenek-leri üzerine izlenimgelenek-lerini yansıtmaktadır60.

Taeschner’e göre, Anadolu’daki düğün adetleri bölgelere göre farklılıklar gös-termektedir. Kendi ifadesiyle büyük bir merakla takip ettiği bu düğünü anlatan Taeschner, düğün yemekleri ve kına gecesi ile gelin ve damadın yol göstericisi olan sağdıç hakkında da bilgi vermiş ve bu sayede Türk örf ve adetlerini anlamaya ve açık-lamaya çalışmıştır.

II. Osmanlı Kültürüne Dair Eserleri

Taeschner’in Osmanlı Kültürüne Dair Eserleri, Osmanlı Kaynaklarına göre Anadolu yol bağlantılarını tasvir ettiği Türkiye’nin tarihî coğrafyası, bir Ortaçağ ku-rumu olan Fütüvvet Teşkilâtı’nın Anadolu tipi olan Ahi Teşkilâtı ve Osmanlılarda coğrafya bilgisi ile ilgilidir. Ayrıca, burada konu ile ilgili olarak Taeschner’in bir de İstanbul’un günlük hayatını tasvir ettiği bir minyatür albümü mevcuttur61.

A. Kitapları

1. Gıhânnümâ, Die Altosmanische Chronik des Mevlânâ Mehemmed Neschrî

II. Mehmed’in babası II. Murad döneminde yaşamış ve I. Selim zamanında ve-fat etmiş olduğu anlaşılan Bursalı müderris Mehmed Neşri’nin 1485-1493 seneleri arasında telif ettiği Cihannümâ altı ciltlik bir dünya tarihidir62. Taeschner’in bu eseri,

60 Franz Taeschner, “Ein Beitrag zur Kenntnis der Anatolischen Hochzeitssitten”, Die Welt des Islams,

Leiden 1957.

61 Bu minyatür albümünden konulara dair resimler ekler bölümünde verilmiştir. 62 Bu eser Z. Velidi Togan tarafından tanıtılmıştır.

(30)

Osmanlı Tarihine tahsis edilen son cildinin müellif daha hayatta iken 1493 yılında yazılan ilk nüshasının faksimilesinden ibarettir. İlk Osmanlı devri tarihçilerinden Neşrî’nin eserinin I. cildi Theodor Menzel nüshasının faksimilesidir. Sonunda şahıs ve yer adları endeksi bulunduğu gibi, 31 sayfa tutan giriş kısmında Neşrî ve eseri hakkında esaslı ve toplu bilgiler verilmiştir.Türk ve doğu araştırmalarına dair bu eser, Osmanlı Tarihi ile ilgili önemli bir kaynaktır63. II. Ciltte ise, aynı eserin Menzel nüs-hası ile Manisa 1373 nüsnüs-hası karşılaştırılarak ilk metindeki boşluklar doldurulmuş ve Neşrî kroniği son haliyle en iyi şekliyle yayınlanmıştır64.

2. Das Anatolische Wegenetz Nach Osmanischen Quellen

Osmanlı Devleti’nin tarihî coğrafyasıyla ilgili olan bu araştırmada65 Richard Kieperts’in Büyük Kartından ve bu kart ile ilgili olarak doğu seyyahlarının yer ve mekân hakkındaki orijinal haberlerinden yararlanılmıştır. Anadolu’nun rota yolların-dan hareketle XIX.y.y.’ın rota yolları çizilmiştir. 25 bölümden oluşan bu eserin ilk 20 bölümünde, Anadolu’nun dağlık bölümlerinin tümü gösterilmiş, son 5 bölümde ise, bölgenin Niksar, Tokat ve Sivas’tan Erzurum’a kadar olan doğusu ele alınmıştır. Bu özelliği ile Anadolu’nun tarihî coğrafyasıyla ilgili temel eserlerden biridir.

Taeschner, Türk Kütüphanesinde XXII. cilt olarak eksik yayımlanan temel ese-rini, yine Osmanlı Kaynaklarına Göre Anadolu Bağlantı Yolları66 adıyla ve XXIII. cilt olarak tamamlayarak yayımlamıştır. Yazarın 142 sayfadan oluşan ve diğer cildin devamı olarak içerik bölümünde yirmi birinci başlıktan başlayarak devam eden bu eseri, 1926 yılında yayımlanmıştır.

63 Franz Taeschner, Gıhânnümâ, Die Altosmanische Chronik des Mevlânâ Mehemmed Neschrî, C. I,

Otto Harrassowitz, Leipzig 1951. Osmanlı tarihnüvisliğinin eski ve yeni devirlerini birbirine bağla-yan bir dönemde kaleme alınan Neşrî’nin bu eseri, kendisinden sonra yetişen Osmanlı müverrihleri-ne başlıca kaynak teşkil etmiştir ki, Taeshmüverrihleri-ner, Neşrî’nin tarihî el yazıları üzerimüverrihleri-ne de bir makale kale-me almıştır, bk; Franz Taeschner, “Neşrî Tarihi Elyazıları Üzerine Araştırmalar”, (bundan sonra kı-saltma: “Neşrî Elyazıları”), Belleten, C. XV, S. 57, TTK Yay., Ankara 1951.

64 Franz Taeschner, Gıhânnümâ, Die Altosmanische Chronik des Mevlânâ Mehemmed Neschrî, C.

II, Otto Harrassowitz, Leipzig 1955.

65 Franz Taeschner, Das Anatolische Wegenetz nach Osmanischen Quellen, C. XXII, Mayer&Müler

Gmbh, Leipzig 1924.

66 Franz Taeschner, Das Anatolısche Wegenetz Nach Osmanıschen Quellen, C. XXIII, Mayer&

(31)

Yirmi birinci başlık, Niksar, Tokat ve Sivas’tan Erzurum’a olmak üzere düzen-lenmiş ve burada alt başlıklar olarak ordu yolları, Erzincan’ın merkez rotaları ve bu rotaların yol ayrımlarına yer verilmiştir. Ayrıca, bu rota üzerinde I. Selim’in seferleri, 1515 seferi, kervan yolları, Bayburt, Kuluhisar ve Karahisar üzerinde durulan diğer şehirlerdir. Yirmi ikinci başlık, Sivas’tan Diyarbekir’e olan Malatya, Divriği gibi şe-hirleri kapsamaktadır. Yirmi dördüncü başlıkta, Fırat nehrine göre Adana üzerinden Maraş’a değinilmiş, yirmi beşinci başlık Kayseri’den Halep’e, yirmi altıncı başlık da Isparta olarak atılmıştır. Yirmi yedinci ve son başlık ise, Batı Küçük Asyasında Evli-ya Çelebi’nin hacı seferindeki rotaları şeklindedir.

Bu bölümden sonra, esere XIX. yüzyılın rota yollarının belirlendiği ve altı baş-lıktan oluşan bir kart eklenmiştir. XIX. yüzyıldaki Anadolu’da bağlantı yolları şek-linde oluşturulan ana başlıktan sonraki ilk başlık, kuzey rotası; Üsküdar, Tokat, Erzu-rum, Diyarbekir ve Üsküdar, Ankara, Kayseri, Şam; Üsküdar, Hersek, Bursa, İzmir şeklindedir. Bu bölümün sonunda ise, birinci, daha sonra da ikinci cilde dair ilâve ve esaslara yer verildikten sonra, Lâtince ve Arap çevirilere göre yer ve isim kayıtları yazılarak eser tamamlanmıştır.

3. Alt-Stambuler Hof und Volksleben

XVII.y.y.’a ait bir minyatür albümünün tıpkı basımı olan bu eser67 tam olarak IV. Mehmed’in (1648-1687) saltanat dönemine rastlar. Dördü renkli olmak üzere 55 levhayı ihtiva etmektedir ki, bunların konusu doğunun yaşam tarzı ve kültür tarihi ile ilgilidir. İslâm sanat tarihine önemli katkıları olan bu resimler, dönemin İstanbul ha-yatını tasvir eden önemli vesikalardır.

4. Ein Altosmanischer Bericht Über Das Vorosmanische Konstantinopel

Franz Taeschner’in kaleme aldığı ve 181-189 sayfaları arasındaki Osmanlı

ön-cesi Konstantinopel’i Hakkındaki Eski Osmanlı Kaynakları68 adındaki bu çalışması,

67 Franz Taeschner, Alt- Stambuler Hof- und Volksleben, Ein Türkisches Miniaturenalbum aus dem

17. jahrhundert, C. I, Orient Buchhandlung, Hannover 1925.

68 Franz Taeschner, Ein altosmanischer Bericht über das vorosmanische Konstantinopel,

(32)

1940 yılında Roma’da kendisi tarafından sunulmuştur. Yazar eserine, Müslüman ya-zarların Ortaçağ Konstantinopel’i hakkındaki haberlerinin sadece görgü tanıklarının haberlerine göre yapıldığını belirterek başlamış, bu tür haberlerin de daha çok miras haberleri ile ilgili olduğunu yazmıştır69. Sürekli değişik varyasyonlar halinde verilen bu haberlerin, bazen bir görgü tanığının kayıtlarını ve geleneksel resimleri içerdiğini ifade eden yazar, bu tür kayıtların eski ve yeni olmak üzere ayrı ayrı değil, bir arada ele alındığını öne sürmüştür. Bu nedenle, bu şekilde ortaya çıkan yeni bilgilerin ger-çeğin sadece bir kısmını yansıttığını savunan Taeschner, bilgilerin müellifin zama-nında nasılsa o şekliyle kaleme alındığını belirtmiştir.

Yazara göre, Osmanlı Türklerinin coğrafî kayıtları da aynı şekilde olduğundan, Türk yazarları İstanbul’un fethinden sonra eski kaynakları geçersiz kılmış ve yeni başkentleri ile ilgili bilgileri kendi gözlemleriyle tarif etmek durumunda kalmışlardır. Eski kaynaklar hakkındaki çeviriler ne kadar yeni ise, gerçek ile bağlantısı da o dere-ce doğrudur ve eski kaynakların geliştirilme ihtiyacı o kadar azdır70. Taeschner, Türk çevirilerinin araştırmasında, genç Araplardan olan İbnü’l- Verdî’nin İstanbul hakkın-daki raporlarının faydalı olabileceğini yazmış, Ali ibn Abdurrahman’ın da bunlardan olduğunu belirtmiştir.

İbnü’l-Verdî’nin Harîdat el- Acâib adlı eseri ile Ali ibn Abdurrahman’ın ihti-sarlarının karşılaştırılması gerektiğini savunan yazar, bu tür bir karşılaştırmanın bizle-re, Ortaçağ’da ihtisar malzemesi ile nasıl çalışıldığını göstermesi bakımından da bilgi vereceğini yazmış, ayrıca, o güne kadar oluşturulmuş rapor ve topografik gerçeklerin eksik bir şekilde iletildiği ya da anlaşılmadığının ortaya çıkacağını iddia etmiştir. Taeschner’e göre, bilgilerin yeniden ele alınarak, bunlara yeni şekil verilmesi ve ihti-sar edilmesi şarttır.

İbnü’l- Verdî’nin Harîdat el- Acâib adlı eseri, Ali ibn Abdurrahman tarafından eski Osmanlıca’ya çevrilmiştir ve bu eserin Acâibü’l- Mahlûkât başlığını taşıdığını tespit ettiğini belirten yazar, Kazvînî’nin kozmografisi ve bunun çevirilerinin de bu başlık altında olduğunu görmüştür71. Yazar, Kazvînî’nin eserinin önsözünde

69 Taeschner, Konstantinopel, s.181. 70 Taeschner, a.g.e., s.182.

(33)

kemmel bir hikâyeden bahsettiğini yazmıştır ki, bu hikâye Muammarûn motifini i-çermektedir. Taeschner’e göre, Kazvîni’nin çevirilerini oluşturduğu zaman, metin çalışmalarından da anlaşılacağı üzere, Osmanlı Devleti’nin başkentinin Bursa olduğu zamanlardır. Eserin İstanbul’un fethinden önce oluşturulduğunun ispatı, raporda İs-tanbul’un bir Türk şehri olarak değil de yabancı bir şehir olarak gösterilmesindendir. Araştırmasının sonuna Ali ibn Abdurrahman ile İbnü’l- Verdî’nin Konstantinopel hakkındaki raporlarını ekleyen yazar karşılaştırma için okuyucuya sunmuş ve kendisi son olarak yorum getirmiştir.

B. Makaleleri

1. Das Hauptwerk der Geographischen Literatur der Osmanen Kâtip Çe-lebi’s Cihannümâ

Kâtip Çelebi’nin, Türk fikrî tarihi açısından önemli olan birçok eserinin yanın-da, Cihannümâ adlı eseri, coğrafî tarihin tasviri bakımından büyük öneme sahiptir. Dünya coğrafyası hakkındaki bu kitap Balkanlar ve Yunanistan’ı ele almakta ve pek çok da harita içermektedir. Taeschner’in bu makalesi Cihannümâ’yı tanıtıcı nitelikte-dir72.

2. Osmanlılar’da Coğrafya

Osmanlı döneminde yazılmış olan coğrafya eserleri ve bunların özellikleri hakkında yazılmış ilk önemli eserlerden olan, Franz Taeschner’in bu makalesi 1923 yılında Almanca olarak kaleme alınmıştır73. 1928 yılında ise Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan “Osmanlılar’da Coğrafya”74 adlı bu makale, aynı yıl yayımlanmıştır. Makalesinde, Osmanlı dönemine ait coğrafî eserlerin kıymetinin özellikle tarihî coğ-rafya alanında olduğunu ifade eden yazar, bu eserlerin tetkik edilmesiyle, XIV. yüz-yıldan bu zamana kadar olan önemli bir boşluğun doldurulacağını yazmıştır.

72 Franz Taeschner, “Das Hauptwerk der Geographischen Literatur der Osmanen Kâtip Çelebi’s

Ci-hannümâ”, (Bundan sonra kısaltma. “Kâtip Çelebi’s Cihannümâ”), Imago Mundi, Münster 1935.

73 Franz Taeschner, “Geographische Literatur der Osmanen”, ZDMG, C. II, 1923.

74 Franz Taeschner, “Osmanlılar’da Coğrafya”, Türkiyat Mecmuası, C. II, İstanbul Devlet Matbaası,

Referanslar

Benzer Belgeler

ve Ölüm; Pertev Naili Boratav’ın Türk Folkloru; Orhan Çeltikçi’nin Yaşar Kalafat’ın Eserlerinde Türk Dünyası Kültür ve Halk Đnançları; Yaşar

Bu görüşe göre federal devlet yapılanmasında federe devletlerin ve federal devletin egemen- liği bir arada bulunmakta olup, federal devletin egemenlik yetkileri

Eğer İbn-i Teymiye tarafından önerilen görüş doğru ise (ve ben onunla uyumlu olan başka bir Kelam yazarı bulamadım) o zaman problemimizin tarihsel boyutuna

AAV-GAD gene therapy of the subthalamic nucleus is safe and well tolerated by patients with advanced Parkinson's disease, suggesting that in-vivo gene therapy in the adult brain

[r]

■ İlgi, azımsanmayacak kadar önemli idi. Örneğin, Cüneyt Sermet ve İlhan Mimaroğ- lu gibi iki önemli caz eleştirmenini ortaya çı­ kartan bir ortam yaratılmıştı... Bu

Urla’da yazarın adının verildiği Necati Cumalı Caddesi’nde bulunan evin yeni şekliyle açılışı için düzenlenen törene Kültür Bakanı İstemihan Talay, yazarın

2017 yılında kral kelebekleri ile deneyler yapan bir grup havacılık mühendisi pullu ve pulsuz kanatlı kelebeklerin uçuşlarını kıyasladı ve pulların uçuş sı-.