• Sonuç bulunamadı

Huzurevinde kalan 65 yaş üstü yaşlıların yaşam kalitesini etkileyen etmenlerin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Huzurevinde kalan 65 yaş üstü yaşlıların yaşam kalitesini etkileyen etmenlerin incelenmesi"

Copied!
99
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

HUZUREVĠNDE KALAN 65 YAġ ÜSTÜ YAġLILARIN YAġAM

KALĠTESĠNĠ ETKĠLEYEN ETMENLERĠN ĠNCELENMESĠ

Recep YAĞCIOĞLU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SAĞLIK BĠLĠMLERĠ FAKÜLTESĠ SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof.Dr. Aliye Mavili AKTAġ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

HUZUREVĠNDE KALAN 65 YAġ ÜSTÜ YAġLILARIN YAġAM

KALĠTESĠNĠ ETKĠLEYEN ETMENLERĠN ĠNCELENMESĠ

Recep YAĞCIOĞLU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SAĞLIK BĠLĠMLERĠ FAKÜLTESĠ SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof.Dr. Aliye Mavili AKTAġ

(3)
(4)

ii

ÖNSÖZ

AraĢtırmam süresince bilgi birikimini ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen danıĢmanım Prof. Dr. Aliye Mavili AKTAġ‟a, verilerin istatistiksel çözümlemelerinde yardımcı olan çalıĢma arkadaĢım Uzm. Psikolog Burçin ELEMAN‟a ve araĢtırma sürecinde desteğini esirgemeyen eĢim ve oğluma teĢekkür ediyorum.

(5)

iii ĠÇĠNDEKĠLER ONAY SAYFASI ... i ÖNSÖZ ... ii ĠÇĠNDEKĠLER ... iii KISALTMALAR ... v 1.GĠRĠġ ... 1 1.1.Genel Bilgiler ... 2 1.1.1.YaĢlılığın Tanımı ... 2

1.1.2.YaĢlılık ve Bazı YaĢlılık Kuramları ... 3

1.1.3.Dünya‟da ve Ülkemizde YaĢlı Nüfus ... 5

1.1.4.YaĢlıların Gereksinimleri ... 6

Tıbbı gereksinimler ... 8

Sosyal gereksinimler ... 10

Ekonomik gereksinimler ... 12

1.2.YaĢam Kalitesi, YaĢam Doyumu, Kaliteli ve Aktif YaĢlanma ve YaĢlılarda Benlik Saygısı Kavramlarına Genel BakıĢ ... 13

1.2.1.YaĢam kalitesi ... 13

YaĢlıların yaĢam kalitesini etkileyen unsurlar ... 14

YaĢlıların yaĢam kalitesini değiĢtiren unsurlar ... 15

1.2.2.YaĢlının Sağlık Durumu ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi ... 16

1.2.3.YaĢlının Fiziksel Çevresi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi ... 17

1.2.4.YaĢlının Sosyal Çevresi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi ... 18

1.2.5.YaĢlının Ekonomik Seviyesi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi ... 19

1.2.6.YaĢam Doyumu, Kaliteli ve Aktif YaĢlanma ... 19

1.2.7.YaĢlılarda Benlik Saygısı ... 22

1.3.Bir Bakım Modeli Olan Huzurevleri ... 24

1.3.1.Narlıdere Huzurevi YaĢlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi ... 27

1.3.2.Konu Ġle Ġlgili Daha Öncesinde YapılmıĢ AraĢtırmalar ... 29

2.GEREÇ VE YÖNTEM ... 31

2.1.AraĢtırmanın Önemi ... 31

2.2.AraĢtırmanın Amacı ... 31

2.3.AraĢtırmanın Modeli ... 34

(6)

iv

2.5.AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 35

2.6.AraĢtırmada Kullanılan Veri Toplama Araçları ... 35

2.7.AraĢtırmada Verilerin Toplanması ... 37

2.8.AraĢtırma Verilerinin Değerlendirilmesi ... 38

2.9.AraĢtırmanın Etiği ... 38

2.10.AraĢtırmanın ÇalıĢma Takvimi ... 38

3. BULGULAR ... 39

3.1. Örneklemin Özellikleri ile Ġlgili Bulgular ... 39

3.2.WHOQOL-OLD TR YaĢam Kalitesi Ölçeğinin ve RBSÖ‟ nün Tanımlayıcı Verilerle KarĢılaĢtırılmasının Değerlendirilmesi Ġle Ġlgili Bulgular ... 44

4.TARTIġMA ... 58 5.SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 69 6.ÖZET ... 72 7.SUMMARY ... 73 8.KAYNAKLAR ... 74 9.EKLER ... 79

9.1.EK-A Sosyo- Demografik Özellikler ... 79

9.2.EK-B Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ... 81

9.3.EK-C. Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği YaĢlı Modülü 2005 Türkçe Sürümü Kullanım Ġzin Belgesi ... 83

9.4.EK-D.WHOQOL-OLD.TR Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği YaĢlı Modülü Türkçe Sürümü 2005 ... 85

9.5.EK-E. Etik kurul onayı ... 91

(7)

v

KISALTMALAR

ASPB :Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

DSÖ :Dünya Sağlık Örgütü

ES :Emekli Sandığı

GYA :Günlük YaĢam Aktiviteleri

RBSÖ :Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği

SGK : Sosyal Güvenlik Kurumu

WHOQOL-OLD.TR: Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği YaĢlılık

(8)

1

1.GĠRĠġ

Nüfus yapısının temel belirleyicisi olan doğurganlık ve mortalite hızlarının düĢmesi Dünya‟da ve Türkiye‟de nüfusun yaĢlanmasına yol açmaktadır. YaĢlılık kaçınılmazdır, ancak özürlülük ve buna bağlı bağımlılık ve bakım gereksinimin en az düzeyde tutulabildiği ve yaĢam doyumunun artırılabildiği bir yaĢlılık mümkündür. YaĢlılıkta yaĢam kalitesi ve yaĢam doyumunun yükseltilmesi büyük bir kısmı fiziksel ve ruhsal sağlık alanında kronik özellikteki sağlık sorunlarının azaltılması, sosyal sağlık alanında ise bireyin toplum ve iĢ yaĢamına aktif katılımının sürdürülmesi ile sağlanabilir (Güler 2006).

Ülkemizde geleneksel olarak yaĢlı bireylerin ailesi ve çocukları ile birlikte yaĢaması eğilimi yüksek olmakla birlikte, son yıllarda çekirdek aile yapısına doğru bir değiĢimin olması huzurevinde yaĢayan bireylerin sayısında artıĢa neden olmuĢtur. Kuruma giden yaĢlının, kendini kabul etme ve kendine saygı duymayı belirleyen çevreyi tanıma ve denetleyebilme olanakları kaybolmakta, yaĢlı birey soyutlanma, yadsınmıĢlık, kendini değersiz hissetme gibi duygulara kapılabilmektedir (Aksüllü 2004).

YaĢlılarda ekonomik sorunlar yaĢlının iĢ yapabilme yetisinin yavaĢ yavaĢ düĢmesi ile ortaya çıkmaktadır (Bahar 1998). Emiroğlu‟nun yaptığı bir araĢtırmada yaĢlıların ekonomik sorunları; sosyal güvenliğe sahip olmama, aldıkları maaĢla giderlerini karĢılayamama, yakınlarından maddi yardım alamama, gelirlerin azlığı ve ek bir gelirlerinin olmaması sayılmıĢtır (Emiroğlu 1996).

YaĢlıların en önemli sorunlarından biri de barınma sorunudur. Özellikle kimsesi olmayan yaĢlıların yaĢadığı bu sorun kiĢide önemli sorunlar yaratabilmektedir. Ülkemizde yapılan araĢtırmalarda yaĢlıların genelde gecekondu kesimlerinde elveriĢsiz Ģartlarda yaĢadıkları görülmüĢtür (KoĢar 1990, Emiroğlu 1996). Bu Ģartlarda yaĢamak kiĢinin yaĢam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Ekonomik ve barınma gibi sorunlarla karĢılaĢan yaĢlı bireylere gereksinimlere uygun bakım ve tedavi verildiğinde yaĢam kalitelerinin olumlu yönde etkilendiği araĢtırmalarda tespit edilmiĢtir (Akal 2005). Ancak bu araĢtırmaların önemli kısmı hizmet almak için kurumlara baĢvuran kiĢilerle yapılmıĢtır.

(9)

2 Ülkemizde kurum bakımı altında bulunan yaĢlı nüfus 20000 kiĢinin üzerindedir. Hızla yaĢlanan ülkemizde kentleĢme ve aile yapısındaki değiĢimler kurum bakımı hizmetine yönelik talepleri artıracağı düĢünülmektedir. Bu talep kurum bakım hizmetlerinin artırılmasını zorunlu kılacaktır.

YaĢlı bireylerin yaĢamdan aldıkları doyumun ve dolayısıyla yaĢam kalitelerinin artması için ruh sağlığını koruyacak ve yaĢam kalitesinin güçlendirecek sosyal destek kaynaklarının değerlendirilerek, bireylerin gereksinimlerinin ortaya konulması ve bu doğrultuda gerekli uygulamaların yerine getirilmesinde alanda hizmet veren personele önemli görevler yüklenmektedir (Akal 2005).

Bu araĢtırma kurum bakımı hizmeti alan geniĢ bir grup ile yapılmıĢ ve huzurevi uygulamalarına ve akademik araĢtırmalara katkı sağlaması amacıyla hazırlanmıĢtır. KuruluĢlarda kalan 65 yaĢ üstü yaĢlıların yaĢam kalitesine etki eden etmenlerin belirlenmesi ile yaĢlı refahı alanında görev yapan tüm kiĢilerin konu ile ilgili bilgi sahibi olması, eksikliklerin tespiti ve hizmet planlamalarında yol göstermesi amacıyla hazırlanmıĢtır.

Tanımlayıcı olarak yapılan araĢtırmada huzurevinde kalan 65 yaĢ üstü yaĢlıların;

a-YaĢam kalitesini,

b-YaĢam kalitesini etkileyen etmenlerin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıĢtır.

1.1.Genel Bilgiler 1.1.1.YaĢlılığın Tanımı

YaĢlılık, yaĢam sürecinin ilerleyen dönemlerindeki geliĢmenin devamını ve bireylerdeki değiĢimleri anlatır (Lewis ve ark 2002). BirleĢmiĢ Milletler‟in yaĢlılıkla ilgili yayınladığı raporlarda, yaĢlanma kronolojik olarak 60 yıldan baĢlatılır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)‟ye göre ise birçok geliĢmiĢ ülkede kronolojik olarak 65 yaĢ ve üzeri “yaĢlı” kabul edilir (Akal 2005). YaĢlılıkla ilgili araĢtırmalarda, yaĢlı tanımı genellikle kronolojik olarak yapılır ve DSÖ‟nun tanımlamasına uygun olarak, geliĢmiĢ ülkelerin önemli bir kısmında emeklilik yaĢı olan 65 yaĢ, yaĢlılığın baĢlangıcı olarak kullanılır (Lewis ve ark 2002).

(10)

3 Bir toplumun yaĢlılık durumunu belirtirken ölçüt olarak kronolojik yaĢ kullanılır. YaĢlılık durumu, bir toplumda belirli bir yaĢın üzerindekilerin toplam sayısının, o toplumun genel nüfusuna oranının yüzdesidir. Kronolojik yaĢla biyolojik, sosyal ve ekonomik yaĢlılık ölçütleri arasında, ülkeden ülkeye değiĢen belirli bir iliĢki vardır. Kronolojik yaĢ, yaĢlılığın iyi bir ölçütü değildir. Ancak uygulamada kolaylık sağladığı için çoğu kez bu ölçüt kullanılmaktadır. Bu ölçütün yerine yaĢam beklentisinin kullanılmasını önerenler vardır (Diricen ve Bilgel 1993).

1.1.2.YaĢlılık ve Bazı YaĢlılık Kuramları

YaĢlılığı ele alan yayınlar incelendiğinde, araĢtırmacıların yaĢlılığın çeĢitli özelliklerini temel alarak fizyolojik yaĢlılık, ekonomik (yasal) yaĢlılık, psikolojik yaĢlılık, sosyal yaĢlılık, toplumsal yaĢlılık, biyolojik yaĢlılık, kronolojik yaĢlılık gibi sınıflara ayırdıkları görülmektedir (Karaca 2010).

Toplumdaki yaĢlı nüfusun ve yaĢlılık sonucu ortaya çıkan sorunların artması sonucunda gerontoloji bilimi ortaya çıkmıĢtır. YaĢlılık dönemi ile ilgili hastalıklar ve sağlık problemleri geriatrinin konusu olmaktadır. YaĢlı refahı alanındaki sosyal hizmet müdahale ve uygulamaları gerontolojik sosyal hizmet olarak adlandırılmaktadır. Gerontolojik sosyal hizmet, yaĢlıların ve ailelerinin yaĢam kalitesinin korunması ve geliĢtirilmesi sürecine katkıda bulunur. Ġleri yaĢlarda fiziksel, duygusal ve sosyal iyilik halini engelleyen fiziksel, psiko-sosyal, ailesel, kültürel, etnik, örgütsel ve toplumsal faktörlerin ortadan kaldırılması konuları gerontolojik sosyal hizmet kapsamındadır. YaĢlıların baĢ etme ve problem çözme kapasitelerinin arttırılarak toplumsal yaĢama aktif olarak katılmaları, yaĢlı sorun ve ihtiyaçlarının saptanarak, sosyal politikaların oluĢturulması da gerontolojik sosyal hizmetin önemli diğer iĢlevlerindendir (Duyan 2000).

Gerontolojik sosyal hizmet uzmanları, yaĢam kalitesini belirleyen, fiziksel, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkisini, genelci bir yaklaĢımla değerlendirerek, yaĢlılıkla birlikte ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik müdahalelerde bulunurlar. Kriz müdahalesi, ekolojik sistem yaklaĢımı, kısa süreli tedavi modelleri, güçlendirme yaklaĢımı gibi mesleki bilgi kümesine dayalı becerileriyle, yaĢlılar ve aileleriyle birey ve grupla çalıĢma yöntemlerini kullanarak, yaĢlılara yönelik bakım ve destek hizmetlerinin geliĢtirilmesi için ise toplumla çalıĢma ve sosyal aksiyon

(11)

4 yöntemlerinden yararlanarak, mesleki uygulamalarda bulunurlar (Duyan ve ark 2008).

Bazı yaĢlılık kuramları;

Etkinlik (aktivite) teorisi kiĢiler yaĢlandıkça aktivitelerini sürdürdükleri

ölçüde mutlu olduklarını ileri sürer.Bu konuda aktif olan yaĢlıların aktif olmayan yaĢlılara göre daha iyi uyum sağladıkları ve daha çok mutlu olduklarını gösteren araĢtırmalar da vardır (Kelly 1987). Bireyin yaĢam doyumunun etkinlikleriyle iliĢkili olduğuna dayanan etkinlik teorisi, mutluluğun bireyin kendi etkinliklerinden kaynaklandığını kabul eder. YaĢlı bireyin yaĢamdaki etkinliğinin giderek azaldığı kabul edilmekle birlikte, yaĢlı kiĢilerin psikolojik ve sosyal gereksinimleri orta yaĢlılarla aynıdır. Bu bağlamda yaĢlılığı belirleyen toplumsal etkileĢim azlığı toplumun yaĢlı bireyden elini çekmesinin bir sonucudur (Onur 1997).

Aktivite kuramı, kayıp (deficit) kuramına karĢı bir tepki olarak 1960‟lı yıllarda ortaya çıktıktan sonra, çok sayıdaki araĢtırmalarla yaĢam memnuniyeti, yaĢam niteliği, yaĢam kalitesi ve aktivite arasındaki bağlar ortaya konulmuĢtur. YaĢlılıkta yaĢam kalitesinin, sosyal görev ve sorumluluklardan geri çekilerek değil, sosyal iliĢkileri çoğaltarak ve aktif kalarak elde edilebileceği vurgulanmaktadır. AraĢtırma sonuçları bireyin gençlik ve yetiĢkinlik dönemlerinde elde ettiği, etkinlik tarz ve biçimlerinin yaĢlılıkta korunduklarını, hatta bunlara yenilerinin eklendiğini göstermektedir. Bireyler, ancak sosyal yaĢamın dinamizmini yakalamaya çalıĢarak ve günlük yaĢam aktivitelerini mümkün olduğunca bağımsız bir biçimde yerine getirmek için çaba sarf ederek, yaĢlanmanın beraberinde getirdiği düĢüĢ olgusu ve ortaya çıkan kimlik krizi ile baĢ etme kapasitelerini geliĢtirebilirler (Tufan 2007). Özetle, bu kuram; yaĢlılık döneminde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal bir takım değiĢikliklerle (kaybolan sosyal roller ve statü, ortaya çıkan hastalıklar, değiĢen görünüm vb.), daha etkin bir biçimde baĢ edilebilmek için; sosyal çevre (çocuklar, akrabalar, arkadaĢlar) ile iliĢkilerin varlığı ve sıklığının, sosyal çevre ile birlikte geçirilen zaman ve yapılan faaliyetlerden duyulan memnuniyetin, günlük yaĢam aktivitelerini mümkün olduğunca bağımsız bir biçimde yerine getirebilmenin, sosyal faaliyetlere katılım sağlama durumu ve sıklığının, spor ya da egzersiz yapma durumu ve sıklığının, herhangi bir hobi ya da uğraĢıya sahip olmanın, serbest zamanları aktif faaliyetlerle değerlendirmenin

(12)

5 önemine iĢaret etmektedir. Aktivite kuramının bu ilkeleri aynı zamanda yaĢlılıkta yaĢam kalitesinin de belirleyicileri arasındadır (DanıĢ 2009).

Rol bırakma teorisine göre yaĢlılıkla birilikte ortaya çıkan rol kayıpları

bireyin ailesine, mesleğine ve topluma ait oluĢluğunu negatif yönde etkiler. YaĢlıdan beklenenler de yaĢlıları “rolsüzlük” rollerine, toplumsal yönden kaybolan statülerine uyum sağlamayı güdülemez (ġahin 2000).

ĠliĢki kesme teorisine göre yaĢlılık, toplumdan yavaĢ yavaĢ geri çekilme

süreci olarak görülmektedir. YaĢlıların fiziksel etkinlikleri azalırken toplumsal olarak da bir uzaklaĢma yaĢar ve kendi iç dünyalarına çekilirler. Edilgen oldukları için yeni roller yüklenmezler ve daha da yalnızlığa gömülürler. Bunu doğal olarak kendileri isterler. Bu durum rollerin kaybı ya da azalmasıyla ilgili olup, bireyi toplumsal açıdan yararlı kılan olanakları da giderek azaltır (SavaĢır 1999).

Toplumsal değiĢim teorisine göre ise geliĢen toplumlardaki yaĢlıların

yapabildikleri ile teknolojik geliĢim hızı ve olanakları aynı seviyede değildir. Bu değiĢim hızına yetiĢemeyen ya da beklentileri karĢılayamayan yaĢlı birey de zaman zaman modası geçmiĢ bulunmaktadır. Bu durumda yaĢlı bireyin güvenlik, saygı, sevgi, ait olma ve tanınma gibi ihtiyaçlarını zora sokmaktadır (Karaca 2010).

1.1.3.Dünya’da ve Ülkemizde YaĢlı Nüfus

Ülkemizde son 20 yılda doğurganlık oranındaki azalma, nüfus kompozisyonunda önemli değiĢikliklere neden olmuĢtur. Türkiye Ġstatistik Kurumu 2011 yılı verilerine göre 65 yaĢ ve üzeri kiĢilerin oranı yüzde 7.2‟yi geçmiĢ iken 2050 yılında yüzde 17.6'ya ulaĢacağı düĢünülmektedir (www.tuık.gov.tr 10.03.2012 tarihinde eriĢilmiĢtir). 60 yaĢ ve üzeri kiĢilerin sayısının 2015 yılında 8.442.700; 2025 yılında ise 12.055.400 olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye‟de hayatta kalma beklentisi 2005 yılı itibari ile 70,8 yıl iken 2015‟te 72,3 yıl, 2023‟de ise 74, 1 yıl olacağı düĢünülmektedir (Görgün 2000).

Nüfusun yaĢlanması, 21. yüzyılda ön plana çıkan en önemli demografik olgulardan biridir. Bütün Dünya‟da insanlar daha uzun yaĢamakta, doğum oranları azalmakta ve dolayısıyla yaĢlı nüfus sayısal ve oransal olarak artmaktadır. Nüfus yaĢlanması, sağlıktan sosyal güvenliğe, çevre ile ilgili konulardan eğitime, iĢ

(13)

6 olanaklarına, sosyal-kültürel faaliyetlere ve aile hayatına kadar toplumun bütün yönlerini etkilemektedir (Türkiye‟de YaĢlıların durumu ve yaĢlanma ulusal eylem planı 2007).

Çoğunlukla geliĢmiĢ ülkelerde daha görünür olan yaĢlanma olgusu, artık geliĢmiĢ ülkeler kadar, geliĢmekte olan ülkeler açısından da önemle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Yapılan araĢtırmalar, ülkemizin yeni bir demografik yapıya geçmekte olduğunu göstermektedir (Türkiye‟de yaĢlıların durumu ve yaĢlanma ulusal eylem planı 2007).

Yirminci yüzyıl ile birlikte geliĢen en önemli kavramlardan birisi; toplumların yaĢlanmasıdır. Günümüzde, Dünya‟daki geliĢmiĢ ülkelerde 65 yaĢ ve üzerinde 146 milyon insan olduğu tahmin edilmektedir ve bu yaĢ grubunun 2020 yılında 232 milyona, 2030‟da ise 1,4 milyara ulaĢacağı düĢünülmektedir. 65 yaĢın üzerindeki nüfus her yıl %2,7 oranında artmaktadır. Günümüzde en yaĢlı nüfusa sahip olmasına rağmen Avrupa, Japonya ve Amerika'nın gelecek 30 yıl içerisinde 65 yaĢın üzerinde insan sayısında %400‟lük bir artıĢ tahmin edilmektedir (DSÖ raporu http://www.who.org/whr/1998/age-97-e.gif 08.11.2011 tarihinde eriĢilmiĢtir)

Dünyada yaĢlıların sayısı değil, oranları da artmaktadır. Çünkü bir yandan bebek ve çocuk ölümlerinin azalması sonucu yetiĢkinlik çağına eriĢenlerin sayısı artarken, diğer yandan üreme düzenindeki değiĢiklikler ve aile planlaması uygulamaları, yeni doğanların sayısını azaltarak, yaĢlıların oranının yükselmesine neden olmaktadırlar. Üstelik yetiĢkinlik çağındaki ölümler azalmakta, dolayısıyla yaĢlılık dönemine eriĢenlerin sayısı artmaktadır. Bireysel farklılığın yanı sıra yaĢlanma sürecini etkileyen en önemli bir faktör de, sağlık alanındaki bilimsel ve teknolojik geliĢmelerdir. Tüm bunların sonucunda doğuĢtan beklenen yaĢam süresi uzamıĢ toplam nüfus içindeki 65yaĢ ve üzerindeki nüfus artmıĢtır (www.die.gov tr 10.03.2012 tarihinde eriĢilmiĢtir).

1.1.4.YaĢlıların Gereksinimleri

Ġnsanın temel gereksinimlerini Abraham Maslow (1943) tanımlamıĢ ve tabandan yukarıya doğru hiyerarĢik bir düzen içinde olduğunu belirtmiĢtir. Bunlardan fizyolojik gereksinimler genellikle değiĢmezken, diğerleri zaman zaman değiĢim gösterir. Hastalık, stres ve kriz halleri bu gereksinimlerin

(14)

7 karĢılanmamasından doğabildiği gibi, hastalıkla birlikte gereksinimler de değiĢir. Hayat tehlike altındayken, fizyolojik gereksinimler daha ön planda tutulurken, tehlike geçince diğer gereksinimlere de dikkat edilmeye baĢlanır (Tekinsoy 2005). Maslow‟un temel insan gereksinimleri çizelge 1‟de en alttan en üste doğru sıralanmaktadır. ġekilde görüldüğü gibi insanın ilk ve en öncelikli gereksinimi fizyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi gereksinimidir. Bundan sonra güven, ait olma ve saygı gereksinimi Ģeklinde ihtiyaçlar kademeli olarak artmaktadır. Bireyin yaĢamında en üst gereksinimi ise kendini gerçekleĢtirme gereksinimidir. Bu duruma ulaĢmıĢ birey kiĢinin hayat akıĢında tüm gereksinimlerini karĢılamıĢ bulunmaktadır.

Fizyolojik bir varlık olarak insanın, yaĢamın devamlılığını sürdürebilmesi için temel insan gereksinimlerinin mutlaka karĢılanması gerekmektedir. Gereksinimler hiyerarĢik sırada önceliklere göre dizilmiĢlerdir. YaĢamı sürdürmeye yönelik ihtiyaçlar en büyük önceliğe sahiptir. Daha sonra gelenler ise sevgi ve ait olma, kendine saygı gibi duygusal ve psikolojik gereksinimlerdir(Sayın 2006).

Çizelge1.1.Maslow‟un Temel Ġnsan Gereksinimleri (Tekinsoy 2005).

YaĢlıların gereksinimleri ve ihtiyaçları yaĢları ilerledikçe artmakta ve temel insan gereksinimleri yanında yaĢlı birey; fiziksel kapasitedeki yetersizlik, eĢin, sevdiklerinin kaybı, rol değiĢiklikleri, sosyal ağın küçülmesi gibi nedenlerle günlük yaĢam aktivitelerini sürdürmede güçlük ve yalnızlık yaĢamaktadır (Tel ve ark 2006).

(15)

8

Tıbbı gereksinimler

YaĢlılık, çeĢitli beden sistemlerinde gerilemeleri ve her bir biyolojik sürecin etkinliğinde azalmayı beraberinde getiren bir süreçtir(Atalay ve ark 1992). En sık görülen geriatrik problemler ise Ġngilizce baĢ harfleri dikkate alınarak yaĢlılığın 7

"I" sı olarak ifade edilmiĢtir.

Bunlar;

1. Intellectual failure (BiliĢsel yetersizlik) 2. lmmobility (Hareketsizlik)

3. Instability (Dengesizlik) 4. Incantinence (Ġnkontinans) 5. Insomnia (Uykusuzluk)

6. Iatrogenic Problems (Ġyatrojenik sorunlar) 7. Involvement of families (Ailenin katılımı)

YaĢlılıkta yaĢanılan bu sağlık sorunları, daha önce ifade edildiği gibi normal biyolojik gerilemelere, kayıplara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Biyolojik alanda yaĢanılan kayıplar, fonksiyonel olan tüm organlarda az ya da çok değiĢimlere neden olmakta, dolayısıyla yaĢlının beden direncini azaltıp, hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Böylece yaĢlılıkta pek çok kronik hastalıklar birbirini etkileyerek klinik tablonun değiĢmesine yol açmaktadır. Genellikle 65 yaĢ ve üzerindeki kiĢilerin %90'ının bir kronik hastalığı olduğu, bunların %35'inde 2, %23'ünde 3 ve %15'inde 4 ya da daha fazla hastalığın bir arada bulunduğu bildirilmektedir (KoĢgeroğlu 1992).

DeğiĢen Dünya ve geliĢen sağlık hizmetleri, sağlığın bütüncül ele alınması gerekliliğini, maliyet etkinliğini göz önünde bulundurmayı, sadece hastalık ve tedavi değil kiĢiyi etkileyen tüm unsurların ve kiĢinin sağlık ve hastalığına bakıĢ açısının da değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır (Hendry ve McVittie 2004, Demirağ 2009). Bu nedenle, kiĢinin sağlık durumunu belirlemede nesnel göstergelerin yanında, kendi sağlık ve hastalığını nasıl algıladığını açıklayan ve öznel bir gösterge olan “yaĢam kalitesi” kavramı giderek önem kazanmaktadır (Demirağ 2009).

YaĢlanmaya bağlı olarak bireyler birçok sağlık sorunu ile karĢı karĢıya gelmekte ve bunların olumsuz etkileriyle günlük yaĢamlarını bağımsız olarak sürdürmekte güçlük yaĢamakta, çevrelerine bağımlı duruma gelmektedirler (Tel ve

(16)

9 ark 2006). YaĢlıların gereksinimleri nedeniyle yaĢlı hasta izlemi kendine özgü farklılıklar içermektedir. Kronik hastalığı olan yaĢlı sayısı artmakta, tedavilerdeki geliĢmeler nedeniyle hastalar tam olarak iyileĢmese de yaĢam süresi uzamaktadır. Bu durum kiĢinin yaĢam kalitesinin yaĢla beraber değiĢmesine neden olmaktadır. Ancak bu hastalıklar yetilerde belirgin azalmalara neden olmaktadır (DiĢcigil 2007). Özellikle bu durum kronik hastalıklar yaĢlı bireylerin enstrümantal desteğe olan ihtiyaçlarının ve yalnızlık yaĢama oranlarının artmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra yaĢlı bireyin yaĢadığı ortam ve sosyo-kültürel özellikler de onun tercihlerini etkilemektedir. Ülkemiz gibi geliĢmekte olan ülkelerde hızlı bir sosyal değiĢim yaĢanmakta, büyük kentlere göç gibi bazı nedenlerle geleneksel aile tipi değiĢmektedir. Bu koĢullar yaĢlıların çocukları ile birlikte yaĢlanmalarını güçleĢtirmekte ve sosyal, ekonomik destekten yoksun, yalnız yaĢayan yaĢlı sayısı artmaktadır (Tel ve ark 2006).

YaĢlanan toplumun gereksinimleri de zaman ilerledikçe değiĢmekte farklılık göstermektedir. Özellikle yaĢlılık döneminde artan kronik hastalık görülme sıklığına bağlı olarak sağlık hizmet kullanımı diğer dönemlere göre daha fazladır. Sağlık hizmetlerinde tedavi edici hizmetlerin yanında koruyucu sağlık hizmetlerinin yaĢlılık döneminde ayrı bir önemi vardır. Bu hizmet sürecinde ise yaĢam kalitesi kavramı giderek daha büyük ve önemli bir yer kaplamaktadır. YaĢlı bireylerde amaç yaĢam kalitelerini en yüksek düzeyde tutmak ve bu durumu geliĢtirebilmek için gerekli önlemleri almak olmalıdır. YaĢam kalitesini etkileyen pek çok faktör vardır (Baysan 2008).

Bağımlılık düzeyi sürekli artan yaĢlı nüfus ile ilgili Japonya‟da yapılan bir araĢtırmada, hastanede yatan hastaların %31,2‟sini 70 yaĢın üzerindekilerin oluĢturduğu ve ortalama hastanede kalıĢ sürelerinin 105 gün olduğu saptanmıĢtır. Diğer bir araĢtırma 11 ülkede yapılmıĢtır ve buna göre sağlık ve sosyal hizmet kurumlarını kullanımı genel popülasyon içindeki oranlara göre beklenenden üç, dört kat fazladır (Mandıracıoğlu 1992).

Yapılan araĢtırma yaĢlı nüfusun fazla olduğu bir ülkede yapılmıĢtır. Ancak dünyadaki teknolojik geliĢmeler insan ömrünün nasıl daha sağlıklı bir Ģekilde uzatılması yönündedir. Hızlı teknolojik değiĢmeler ve demografik araĢtırmalar gösteriyor ki dünya artık yaĢlanmakta ve daha da yaĢlanacaktır.

(17)

10 Gayri iradi risklerin içinde bulunan bakıma muhtaçlık riski yaĢlanmaya bağlı olarak ortaya çıkmakta ve önemli sosyal risklerin içinde bulunmaktadır. Özürlülük, yaĢlılık, hastalık veya malullük risklerinin ortaya çıkmasıyla her zaman bakıma muhtaçlık ortaya çıkmayabilir. Tıbbı tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri sayesinde rahatsızlığın giderilmesi ve azaltılması mümkün olabilmektedir. Tedavinin sonuç vermemesi halinde bakıma muhtaçlık sürekli hale gelebilmektedir. KiĢi bir kez bakıma muhtaç hale geldikten sonra sürekli olarak baĢkalarına bağımlı olmaktadır.

Sosyal gereksinimler

YaĢlı birey, sevilen birinin kaybı veya akrabaların ölümü, iĢe yaramadığını hissetme, emeklilikle birlikte iĢ yaĢamındaki, çevrenin ve arkadaĢların kaybı, kendini yalnız hissetme gibi ruhsal sorunlarla karĢı karĢıya kalmaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerde, sanayileĢme ve kentleĢme nedeni ile köyden kente göç, kentleĢme ile birlikte azalan iliĢkiler, kadının eğitim düzeyinin yükselmesi ile çalıĢma hayatına girmesi, gençlerin öğrenim ve evlenme nedeniyle evden ayrılmaları, geniĢ ailenin yerini çekirdek aile tipinin alması gibi nedenlerle ailelerin yaĢlılara sağladığı destekler azalmaktadır. Bu Ģartlarda yaĢayan yaĢlı bireylerin evde bakım sorunlarının gündeme geldiği kaynaklarda belirtilmektedir (Akal 2005).

Biyo-psiko-sosyal bir varlık olarak tanımlanan insan için hastalık durumu, çok boyutlu bir olgu, bir yaĢam, kimlik ve varoluĢ krizidir. KiĢinin dengesini, uyumunu bozar. Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden zorlanmalara neden olur. Hastalık durumu, iyi oluĢ halinin geçici bozulmasından, yeti yitimine, beden bütünlüğünün ve iĢlevselliğinin bozulmasına neden olabilecek, hatta bireyin yaĢamını yitirmesi ile sonuçlanabilecek düzeyde olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bakımı; kendi kiĢisel bakımını sağlama, yaĢam kalitesini sürdürme kapasitesinde olmayan, kiĢisel tercihlerini kullanmada ve yaĢamının devamının sağlanmasında aile, akraba veya tıbbı, sosyal ve diğer uzmanların desteğine gereksinim duyulan etkinlikler olarak tanımlamaktadır. Yatağa bağımlı olarak hayatını devam ettirenler her durumda her türlü bakıma ihtiyaç duyan nüfus grubunu oluĢturmaktadır (Mandıracıoğlu 1992).

Sebepleri, ortaya çıkıĢ Ģekli ve tezahürleri farklı da olsa herkes, bakıma muhtaç hale gelebilmektedir. Bu boyutuyla bakıma muhtaçlık, bireysel anlamda bir

(18)

11 sosyal risk türüdür. Bakıma muhtaç kiĢilerin psiko-sosyal durumları, sadece kendilerini ilgilendiren bir sorun olmaktan çok, baĢta aile fertleri olmak üzere sosyal çevrelerini de ilgilendiren toplumsal bir mesele olarak gün ıĢığına çıkmaktadır (Oğlak 2008).

Sosyal gereksinimler içinde yatağa bağımlı olarak hayatını devam ettiren en önemli nüfus grubunu oluĢturan yaĢlı bireylerin ihtiyaçları ön plana çıkmaktadır. Sosyal gereksinimlerin en önemli olanını barınma ihtiyacı oluĢturmaktadır. Yatağa bağımlı bir kiĢinin ilk ihtiyacı tıbbi, ikincisini ise barınma ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.

YaĢlı bakımında aile önemli bir toplumsal kurumdur. Ancak; aile çocukların bakımı için tam anlamı ile etkili toplumsal kurum olduğu halde bağımlı yaĢlılar için her zaman, her yerde aynı olumlu durumu gösterememektedir. Bu nedenle yaĢlının bakılması ve barınacak yer sağlanması için kurumsal bakıma ihtiyaç vardır (Ek 2007).

Devletin yaĢlılara kurumlarıyla güvence sağlayamadığı Türkiye gibi geliĢmekte olan ve az geliĢmiĢ ülkelerde aile kurumu, yaĢlı bakımında önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomik gelir seviyesinin düĢüklüğü, yaĢlıların huzurevlerine kabul edilmesini zorlaĢtırmakla birlikte, aileler açısından yaĢlı ebeveynlerine bakmak ve bunun karĢılığında onların emekli maaĢlarından yararlanmak Türkiye için yaygın bir durum olarak göze çarpmaktadır. Yine de kentlerde çekirdek aile yapısının yaygınlaĢması pek çok yaĢlıyı yalnızlığa itmekte, yoksul kesimlerde de çocukları tarafından terk edilmiĢ yaĢlıların sayısı artmaktadır. Bu sebeple, yaĢlıların barınma ve bakım sorunlarını çözecek kurumlara her zaman ihtiyaç duyulmaktadır (Tekinsoy 2005).

Ülkemizde, devletin bakım hizmetleri sağlamadaki yetersizliği ve bakım hizmetlerini veren kuruluĢların maddi açıdan getirdiği ek külfet nedeniyle bakıma muhtaç bireylerin bakımı büyük ölçüde aile üyeleri ve/veya gönüllü bakıcılar tarafından yürütülmektedir (Görgün 2000).

(19)

12 Yatağa bağımlı olan bir kiĢi bedenen değil aynı zamanda psikolojik olarak değiĢik davranıĢlar gösterebilmektedir. Gençliğe, güzelliğe, yüksek mevkili iĢlere, toplumsal sınıf ve statüye büyük önem veren, kendini geleceğe endeksleyen günümüz dünyasında yaĢlanma ve ölüm yok sayılmakta ve mevcut değer sisteminde bu kavramlara yer verilmemektedir. Bu süreçte yatağa bağımlı kiĢi kendi kendine kalmakta ve sosyal izolasyon ile karĢı karĢıya kalmaktadır (Yılmaz 2008).

Sosyal gereksinimlerin karĢılanmasında hedef kitlesi insan olan ve insanın toplumda sağlıklı geliĢim gösterebilmesi için çaba gösteren beĢeri bilimlerde görev yapan yetiĢmiĢ insan gücüne ihtiyaç bulunmaktadır.

Ekonomik gereksinimler

Yatağa bağımlı hale gelip çalıĢamaz duruma gelen kiĢinin gelirinde önemli azalmalar meydana gelmektedir. Sosyal güvencesi olmayan kiĢinin bu sorunla karĢı karĢıya olması ise ekonomik ihtiyacın daha da artmasına neden olmaktadır. Ekonomik sıkıntılar kiĢinin sağlığını, beslenmesini etkileyerek daha farklı sağlık sorunlarının doğmasına neden olmaktadır. Ekonomik yetersizliği olup yatağa bağımlı olan kiĢinin en önemli sığınacağı birimlerin baĢında devletin yataklı tedavi hizmeti veren kurumları gelmektedir. Bu hizmetleri yürüten Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına önemli görevler yüklenmiĢtir. Ekonomik geliĢme bakım hizmetlerinin profesyonelleĢmesini ve geliĢmesini sağlayacaktır. Ekonomik geliĢmiĢliğin artması ve bakım hizmetlerinin çeĢitlenmesi bu alanda hizmet verecek özel ücretli bakım kurumlarını artıracak ve hizmetler çeĢitlenecektir.

Bağımlı olmuĢ bireyin en önemli gereksinimlerinden bir tanesi de sosyal güvenlik gereksinimidir. Sosyal güvenlik kiĢinin sağlığının devamı için gerekli tıbbı tedaviyi sağlamakta ve kiĢinin ekonomik kayba uğramasını engellemektedir. Ülkemizde sosyal güvenlik Ģemsiyesi, son kanun değiĢikliği ile tüm nüfusu kapsamıĢ ve nüfusun tamamı sosyal güvenlik Ģemsiyesi altına alınmıĢtır. 65 yaĢını geçmiĢ ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan ve muhtaç olan kiĢilere sosyal güvenlik kurumu belli miktarda maaĢ bağlamakta ve ücretsiz sağlık hizmeti sunmaktadır. 2022 sayılı 65 yaĢını doldurmuĢ muhtaç güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaĢlarına aylık bağlanması hakkındaki kanun kapsamında yapılan uygulamalar nüfusun önemli bir kısmını etkilemektedir.

(20)

13 Gelir durumunun kötü olması yaĢlıların kötü yaĢam kalitesine sahip olmalarına neden olan önemli bir faktördür. Bu durumda olan yaĢlılarda sağlık sorunu olanların ilerleyen sorunları fark edilememektedir. Beslenme sorunları da yaĢamaları kaçınılmazdır. Bu olumsuzluklara rağmen bu yaĢlıların çoğu bağımsızlıklarını korumak istemektedirler ve birine bağımlı olma korkusu yaĢamaktadırlar bu durumda onları yalnız yaĢama yönünde destekleyici bir rol oynamaktadır. Hizmet sunumu özellikle yalnız yaĢayan yaĢlılarda sorunlu olmaktadır (Baysan 2008).

1.2.YaĢam Kalitesi, YaĢam Doyumu, Kaliteli ve Aktif YaĢlanma ve YaĢlılarda Benlik Saygısı Kavramlarına Genel BakıĢ

1.2.1.YaĢam kalitesi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı, “sadece bir hastalığın veya sakatlığın olmaması değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir huzur ve iyilik hali” Ģeklinde tanımlamaktadır (Eser ve ark 2005).

DSÖ‟ nün tanımına göre yaĢam kalitesi; „kiĢinin yaĢadığı kültür ve değer sistemleri çerçevesinde amaçları, beklentileri, standartları ve ilgileri ile iliĢkili olarak yaĢamdaki pozisyonunu algılayıĢ biçimidir. Sosyal, ruhsal ve bedensel iyilik halini gösteren yaĢam kalitesi kültür, değer yargıları, kiĢinin konumu ve amaçlarına bağlıdır. Bu kavram, yaĢam Ģartları ile elde edilebilecek kiĢisel doyumun düzeyini etkileyebilen hastalıkların ve günlük yaĢamın fiziksel, ruhsal ve toplumsal etkilerine verilen kiĢisel tepkileri kapsamakta ve günlük rolleri içeren iĢlevsel yeterlilik, toplumsal iliĢkilerde iyilik hali, somatik yakınmalar ve yaĢamdan alınan doyumu ortaya koymaktadır (Eser 2002).

YaĢam kalitesi tanımının hayatın birçok yönünü içermesi gerektiği konusunda fikir birliğine varılmıĢtır, ancak bu yönlerin ne olması gerektiği hala tartıĢılan bir konudur. En geniĢ tanımlamalardan birisi Patrick ve Erickson tarafından yapılmıĢtır. Yazarlar, ölüm ve yaĢam süresi, yetersizlik, fonksiyonel (sosyal, psikolojik ya da fiziksel) durum, sağlık algılaması ve sosyo-kültürel dezavantajları içeren temel bir kavram tanımlamıĢlardır (Yücel 2008).

YaĢam kalitesi teriminin kullanıldığı ilk makale 1966 yılında hemodiyaliz hastaları hakkında yayınlanmıĢtır. Gene aynı yılda ilk defa yaĢam kalitesi hakkında

(21)

14 yapılan meme kanserli hastaları hedefleyen bir araĢtırma yayımlanmıĢtır. Gene ilk defa sadece yaĢam kalitesi hakkında yazı kabul eden bir dergi “Social Ġndicators Research” 1974 yılında yayımlanmaya baĢlamıĢtır (ToktaĢ 2007).

YaĢam kalitesi sübjektif ve karmaĢık bir kavramdır. Günümüzde artık kabul gören bunun fiziksel, fonksiyonel ve sosyal sağlıktan oluĢan çok boyutlu bir kavram olduğudur. Bu kavramın içine çok açık olarak yaĢama bağlılık, ağrı, anksiyete, depresyon ve diğer davranıĢsal fonksiyonların da katılması kabul görmektedir (ToktaĢ 2007).

YaĢlıların yaĢam kalitesini etkileyen unsurlar

YaĢam kalitesinin birçok bileĢeni bulunmaktadır. Bunlar; sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanma, yeterli beslenme ve korunma, sağlıklı bir çevre, hak, fırsat ve cinsiyet eĢitliği, temel ve yardımcı günlük yaĢam aktivitelerini (GYA)yerine getirebilme, saygınlık ve güvenlik vs.dir. Bu bileĢenlerin birinin bile eksikliği, kiĢinin “ben kaliteli bir yaĢam sürüyorum” duygusunu zedeler. Sürdürülebilirlik, yaĢam kalitesi için hem bir ön koĢul hem de onun ayrılmaz bir parçasıdır. Hangi düzeyde olursa olsun yaĢam kalitesi ve kalitedeki iyileĢme sürdürülebilir olmalıdır; aksi taktirde kalite düĢecek ve gelecek kuĢaklar için durum daha kötü olacaktır. YaĢam kalitesi insanların fiziksel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarının karĢılanmasıyla sağlanır (Yücel 2008).

YaĢam, bedenin temel gereksinimlerinin karĢılanmasını gerektirir ve yaĢam kalitesi, farklı bireylere hayatlarının farklı dönemlerinde farklı Ģeyler ifade eder. YaĢlanma ile yaĢam kalitesinde öncelik tanınan boyutlar da değiĢir (Boswell ve ark 1997).

Bir bireyin yaĢam kalitesini yalnızca onun öznel yaĢam niteliğinden yola çıkarak saptamak mümkün değildir. YaĢam kalitesini belirlerken bireyin içinde yaĢadığı toplumdaki sosyal sistemler (aile, eğitim, politika, çalıĢma hayatı, ekonomi, inanç sistemi, kültür ve değerler sistemi, sosyal refah sistemi vb.) ile olan iliĢki ve etkileĢimini de göz önünde bulundurmak gerekir çünkü insan, biyo-psiko-sosyal boyutu olan, kültürel bir varlıktır. DavranıĢlarıyla çevresini etkilediği gibi, aynı zamanda içinde bulunduğu çevresel sistemlerden de etkilenir (DanıĢ 2009). Bu nedenle yaĢam kalitesini belirlerken objektif ve sübjektif göstergelerin her ikisinden

(22)

15 de yararlanılmaktadır. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve ulaĢım sistemleri, milli gelir, istihdam oranları, sosyal ve fiziksel çevre, tasarruf ve yatırımlar, beslenme biçimleri, güvenlik, sosyal olanaklar, serbest zaman değerlendirme olanakları, boĢanma ve suç oranları, makro ekonomik göstergeler, yaĢam koĢulları, yaĢam düzeyi, kentleĢme oranı literatürde en sık rastlanan objektif yaĢam kalitesi göstergelerindendir.

YaĢlıların yaĢam kalitesini değiĢtiren unsurlar

Mc Daniel ve Bach, yaĢam kalitesinin dört temel özelliğinden bahsetmektedirler. Bunlar;

a. dinamik özelliği (zaman içerisinde değiĢim gösterebilmesi), b. çok boyutluluk,

c. interaktif olması (bireyler ve çevre ile olan etkileĢimden etkilenmesi), d. bireyin beklentileri ve yaĢamındaki olaylara uyum göstermesidir.

YaĢam kalitesinin tanımlanmasında yaĢanan problemlerin bir kısmı bu alanda çalıĢan kiĢilerin farklı açılardan yaklaĢımlarından doğmaktadır. Örneğin; sosyal bilimler alanında çalıĢanlar daha çok psikolojik ve sosyal iyilik hali üzerinde dururken; sağlık bilimleri biyolojik, psikolojik ve klinik sonuçlar açısından değerlendirme yapmaktadır. YaĢam kalitesini, engelliliğin sübjektif algılanması olarak değerlendirmek bu kavramın tanımlanmasını kolaylaĢtırıcı bir yaklaĢımdır (Mc Daniel ve ark 1994).

YaĢam kalitesinin dört farklı boyutu bulunmaktadır (Eser 2004). Bunlar sırasıyla;

1- KiĢisel içsel alan (değerler, inançlar, arzular, kiĢisel hedefler, sorunlarla baĢa çıkma vb.),

2- KiĢisel sosyal alan (aile yapısı, gelir durumu, iĢ durumu, toplumun tanıdığı olanaklar vb.),

3- DıĢsal doğal çevre alanı (hava, su kalitesi, tabiat örtüsü, çevre kirliliği vb.) 4- DıĢsal toplumsal çevre alanı (kültürel, sosyal ve dini kurumlar, toplumsal olanaklar, okul, sağlık hizmetleri, güvenlik, ulaĢım, alıĢveriĢ vb.)dır.

Görüldüğü gibi birden fazla boyutu olan yaĢam kalitesinin, ilerleyen yaĢla birlikte bozulmaya eğilimli olduğu bildirilmiĢtir. YaĢlanma ile birlikte ortaya çıkan kronik hastalıklar, fiziksel yetersizlikler, ağrılar ve biliĢsel bozuklukların (Telatar ve Özcebe 2004) yanı sıra emeklilikten sonra gelir düzeyindeki düĢüĢ, bakım, beslenme,

(23)

16 yalnızlık ve sosyal izolasyon, ayırımcılık, ihmal ve istismar gibi yaĢlılık döneminde karĢılaĢılan kimi sorunlar (DanıĢ 2004), azalan yaĢam beklentisi ve yakınların kaybı (Emiroğlu 2007) yaĢlı bireylerin yaĢam kalitelerinin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır.

1.2.2.YaĢlının Sağlık Durumu ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi

Sağlık, yaĢam kalitesi kavramının çok önemli bir boyutudur (Ercan 2010). Sağlıkla ilgili yaĢam kalitesi kavramı yaĢam süresinin uzaması ve yeni tedavi alternatiflerinin uygulanmaya baĢlaması ile sıklıkla çalıĢılan konulardan biri haline gelmiĢtir. YaĢam kalitesi ve sağlıkla ilgili yaĢam kalitesi kavramları birbirleriyle yakından iliĢkili kavramlardır. YaĢam kalitesinin tüm boyutları sağlıkla ilgili yaĢam kalitesini de belirler ve bunları birbirinden ayrı düĢünmek olanaksızdır (Müezzinoğlu 2004). Sağlıkla iliĢkili yaĢam kalitesi kavramının kiĢinin kendisini iyi hissetmesi, sağlık durumuna genel bir çerçeveden bakıĢ açısı ile ilgili olduğu belirtilmektedir (Peel ve ark 2007).

Aktif yaĢlanmanın belirleyicilerinden düzenli fizik aktivitede bulunmak iĢlevselliğin korunması için baĢlıca koruyucu yöntem olarak ön plana çıkmaktadır (Çiftçili 2012).

Fizik egzersiz, fiziksel zindeliğin bir ya da birden fazla bileĢenini artırmak amacı ile yapılan planlanmıĢ, yapılandırılmıĢ ve tekrarlayıcı hareket olarak tanımlanmaktadır (Paterson 2007).

Fizik egzersiz tüm yaĢlarda çok önemli yarar sağlamakta, bağımsız yaĢam yıllarını arttırmakta, yeti yitimini azaltmakta, kronik hastalık riskini azaltmakta, orta ve ileri yaĢtaki bireylerin yaĢam kalitesini arttırmaktadır (Chodzko 2009). Yapılan tüm araĢtırmalara rağmen yaĢlılarda fiziksel egzersizin istenen seviyede olmadığı araĢtırmalarda bulunmaktadır.

Fizyolojik değiĢkenler üzerine tüm etkilerinin yanı sıra egzersizin, psikolojik parametreler üzerinde de çeĢitli etkilerinin olduğunu gösteren kuvvetli kanıtlar bulunmaktadır. Genel psikolojik iyilik haline olumlu etkisi bulunmaktadır. Fiziksel zindelik ve aerobik egzersiz klinik depresyon ve anksiyete riskini azaltmaktadır. Bunun yanı sıra biliĢsel iĢlevler ve demans da azalmaktadır. Ayrıca yüksek

(24)

17 yoğunlukta direnç egzersizlerinin klinik depresyon tedavisinde etkili olduğu gösterilmiĢtir (Çiftçili 2012).

1.2.3.YaĢlının Fiziksel Çevresi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi

YaĢlıların yaĢam kalitesini arttıracak bir yaĢam ortamı sağlamak, günlük yaĢantıyı baĢarıyla yürütebilecek bir çevre oluĢturmak, yaĢamı daha anlamlı bir hale getirmede oldukça önemlidir. YaĢlıların nerede, nasıl yaĢadığı, yaĢadığı yerin niteliği ve düzenlenmesi onların yaĢam kalitesini iyileĢtirici rol oynamaktadır (Bulduk 2007).

Fiziksel çevrenin yaĢam kalitesini olumlu yönde etkilediği araĢtırmalarda tespit edilmiĢtir (DanıĢ 2009). YaĢam kalitesinin, ekonomik ve sosyal refahla birebir iliĢki içerisinde olduğu kabulüne bağlı olarak, yaĢam kalitesine konu olan unsurlar, politik alanda her geçen gün önem kazanmaktadır. YaĢam kalitesinin politik alanda öneminin artmasının sebebi, insanların yaĢamlarının salt ekonomik yapıdan ve iliĢkilerden etkilenmediğinin anlaĢılmıĢ olmasıdır. Sosyal refah düzeyini etkileyen sosyo-kültürel ve çevresel faktörlerin öneminin ayrımına varılmıĢ olması, gayrisafi milli hasıla gibi sadece ekonomik göstergelerin yanı sıra, toplumun genel refah ve sağlık düzeylerini ortaya koyan diğer faktörleri de konu alan araĢtırmaların yoğunlaĢmasına sebep olmuĢtur. YaĢam kalitesi alanında yoğunlaĢan araĢtırmaların odak noktasını ise, insanlar ve gündelik hayatın süregeldiği çevre arasındaki iliĢki oluĢturmaktadır (Selma 2004).

Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlıklı bir çevrenin ve sağlıklı bir toplumun oluĢturulabilmesi için gerekli olan Ģartlar fiziksel çevrenin ve konut çevresinin kalitesinde temizlik ve güvenliğin esas alınması gerektiğini hatırlatmaktadır. Konut koĢulları ve konut çevresinin özellikleri yaĢam kalitesinin en önemli göstergelerinden biridir. YaĢam kalitesi araĢtırmaları sonuçları konut çevreleri tasarımlarına doğrudan yansır. YaĢam kalitesi açısından konut çevresinin hem fiziksel hem de sosyal boyutunun ele alınması gereklidir. Sosyal birleĢmenin sağlanması yaĢam kalitesinin yükseltilmesi açısından önemlidir (Türkoğlu 2004). Huzurevlerinde konut ve yaĢlılar için düzenlenmiĢ alanlar yaĢam kalitesini etkilemektedir. YaĢlının bulunduğu sosyal çevre ve çevresel etki alanları kiĢinin yaĢam kalitesini etkileyebildiği araĢtırmalarda bulunmaktadır.

(25)

18

1.2.4.YaĢlının Sosyal Çevresi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi

Dünya‟da ve ülkemizde değiĢim ve geliĢmelerle paralel olarak sosyal hizmet sunumunda değiĢiklikler yaĢanmaktadır. GeçmiĢte öncelikli olarak muhtaç durumda olan yaĢlıların bakımı temel hedef olarak benimsenmiĢti. Ancak günümüzde bu yaĢlıların bakımının yanı sıra yaĢlının yaĢam kalitesinin artırılarak sağlıklı ve aktif yaĢlanma sürecini devam ettirmesi kurumların hedefi olmuĢtur. YaĢlının en süt seviyede sosyal hayata katılımı ve bu katılımı devam ettirmesi hedeflenmektedir (Yağcıoğlu 2012).

Toplumsal değiĢmeyle birlikte aile kurumunun da değiĢtiği ve farklı özellikleri bünyesinde barındırdığı görülmüĢtür. Ailenin farklılaĢması, geleneksel toplumda ailenin üstlendiği rollerin bir kısmını farklı kurumlara aktarmasına yol açmıĢtır. Huzurevleri sayı ve nitelik açısından bir toplumun geliĢmiĢlik düzeyini gösterirken, yaĢlıların huzurevinde kalmaları konusunda kültürel ve kiĢisel görüĢ farklılıkları olmaktadır. GeçmiĢ toplumlara göre huzurevleri daha fazla kabul görmesine karĢılık, yaĢlıların büyük bir kısmı da huzurevlerinde kalmayı istememektedirler. Bu Türk toplumunun geçmiĢten günümüze taĢıdığı kültürel mirasından kaynaklanmaktadır. Modern toplumun yapısal organizasyonunda yaĢlı bireyler için tanınmıĢ belli bir yer yoktur. Modern yaĢlı kimseye yük olmak istememesinden dolayı bu kurumlardan yardım almaktadır. Modern toplumun genel ideolojisi, ekonomi ile Ģekillendiğinden ve yaĢlı bireyler ekonomik anlamda katkı sağlayamadıklarından ötürü yaĢlılık, ciddi bir problem olarak algılanmıĢtır (Mandıracıoğlu 2004).

YaĢlı bireylerin sosyal ağları onları yaĢam döngüsü içinde memnuniyet durumunu etkilemektedir. Yalnızlığın yaĢlı insanlar arasında yaygın olduğuna inanılır. YaĢlı yetiĢkinlerin sosyal ağ araĢtırmalarında, ağı belirlemek için genellikle birkaç kıstas kullanılır. Bu kriterler; ağdaki insanların sayısı, ağın oluĢumu, diğer ağ üyeleriyle görüĢme sıklığı, mekânsal yakınlık ve sosyal iliĢki doyumudur. Sosyal desteğin elde edilebilirliği ve sosyal ağın varlığı, duygusal destek sağlayıcı bir kaynak olabilir. Aynı zamanda bunlar benlik saygısının ve kontrol duygusunun artmasına neden olabilir. Aile, arkadaĢ ve komsular, yaĢlı insanlara önemli destek kaynaklarıdır. Bireylerin yaĢamlarında akrabalar desteğin ilk kaynağıdır, bunu

(26)

19 arkadaĢ ve komsular gibi akraba olmayanlar izler. EĢ ve çocuk desteği olmayan yaĢlılar akraba olmayan kiĢilere yönelirler (Annak 2005).

AraĢtırmalar sosyal destek sistemleri güçlü olan bireylerin yaĢam doyumunu ve doğal olarak yaĢam kalitesini olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Sosyal destek ile yaĢam doyumu arasında pozitif bir korelasyon bulunmuĢtur (Altıparmak 2009).

1.2.5.YaĢlının Ekonomik Seviyesi ile YaĢam Kalitesi ĠliĢkisi

YaĢam kalitesi genel anlamda bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal iyilik hali olarak da ifade edilmektedir. Bu iyilik halinin devamlı olması için kiĢiye gerekli olan asgari gelir kiĢinin yaĢam kalitesini etkilemektedir. Kalite; iĢletme yönetiminde iĢleri doğru ve zamanında yapmak, müĢteriyi memnun etmek anlamında kullanılır. BaĢka bir tanımda ise amaçlanan ile gerçekleĢtirilen arasındaki uyum olarak tanımlanır (Baran 2008). YaĢlılık bir kayıp dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu kayıplardan en önemlileri ise kiĢinin ekonomik gelir getirici faaliyetten uzaklaĢması ve tüketici bir konuma gelmesidir. KiĢi geçmiĢ yaĢantısında tasarruf yapma eğilimi içinde olmadığı dönemlerde yaĢlılıkta ekonomik gelir azlığından yaĢamında yaĢamıĢ olduğu konfor ve güven ortamı kaybolma riski her zaman bulunmaktadır.

Yapılan araĢtırmalarda kiĢilerin ekonomik gelir seviyesi ile yaĢam kalitesi arasında anlamlı iliĢkiler olduğunu göstermektedir. KiĢinin gelir seviyesi yaĢam kalitesini olumlu etkilemektedir. KiĢinin öz bakım gücünün artması, maddi olarak gelir sahibi olması kiĢiyi olumlu etkilemektedir. Maddi gelir varlığı yaĢlılıkla birlikte kaybolan yeti yitimlerini bir baĢkasının desteği ile devam ettirmesini ve bağımlılık seviyesini azaltması yönünde olumlu katkı vermektedir (Yağcıoğlu 2012).

1.2.6.YaĢam Doyumu, Kaliteli ve Aktif YaĢlanma

Ġlk kez 1961 yılında Neugarten, tarafından ortaya atılan "yaĢam doyumu" kavramı daha sonra pek çok araĢtırmacıya yol göstermiĢtir. YaĢam doyumunu tanımlamak için önce "doyum" kavramının açıklanması uygun olacaktır. Doyum, beklentilerin, gereksinimlerin, istek ve dileklerin karĢılanmasıdır. "YaĢam doyumu" ise, bir insanın beklentileriyle (ne istediği), elinde olanların (neye sahip olduğu) karĢılaĢtırılmasıyla elde edilen durum ya da sonuçtur. YaĢam doyumu, kiĢinin beklentilerinin, gerçek durumla kıyaslanmasıyla ortaya çıkan sonucu gösterir. YaĢam

(27)

20 doyumu, genel olarak kiĢinin tüm yaĢamını ve bu yaĢamın çok çeĢitli boyutlarını içerir. YaĢam doyumu denildiğinde, belirli bir duruma iliĢkin doyum değil, genel olarak tüm yaĢantılardaki doyum anlaĢılır. Mutluluk, moral vb. gibi değiĢik açılardan iyi olma halini ifade eder (Vara 1999).

Neugarten yaĢlılarda yaĢam doyumunu belirlemek için 5 ölçüt kullanmaktadır (Vara 1999).

Buna göre yaĢam doyumu yüksek olan yaĢlıların; 1.Günlük yaĢamdaki etkinliklerden zevk alması,

2.YaĢamının bir anlam taĢıması, yaĢamıyla ilgili amaçlarının olması ve geçmiĢ yaĢamının sorumluluğunu kabul etmesi,

3.YaĢamı boyunca öngördüğü amaçlara ulaĢtığı inancına sahip olması,

4.Olumlu bir "ben" imgesine sahip olması ve yaĢlılığında zayıflıkları ne olursa olsun, kendini değerli bir varlık olarak kabul edebilmesi,

5.YaĢama karĢı genelde iyimser bir tutum içinde olması beklenmektedir. YaĢlılar çoğu zaman güçlerinin kalmadığını düĢünerek tüm iĢ ve uğraĢlardan kendilerini geri çekme eğilimi içinde bulunmaktadır (Özer ve Karabulut 2003).

YaĢamın hazla ve olumlu duygularla renklenmesi, zenginleĢmesi hemen her bireyin istediği bir durumdur. Öte yandan yaĢamın acı, keder, elem, yoksunluk, engellenme, gerilim gibi pek çok kötü öğeyi barındırdığı da bilinmektedir. Bireyin öznel ve nesnel konumlarında olumsuz koĢullar birçok sarsıntıya neden olmaktadır. Ġnsan bilimcileri, durumsal ve bireysel özellikleri çeĢitli modellerle birlikte değerlendirerek; iyi olmanın yapısını daha fazla anlamaya çalıĢmıĢlardır. Ġnsanın iyilik durumunu karĢılayan çok sayıda sözcüğün ve kavramın olduğu bilinmektedir. Mutluluk, haz, doyum, refah, toplumsal iyi olma, yaĢam kalitesi, öznel iyi olma bunlar içerisinde öne çıkanlardır. Öznel iyi olma bireyin bakıĢ açısından yaĢamını değerlendirmesi anlamını içermektedir. YaĢamını değerlendiren bireyin; tepkileri, yargıları bireyin öznel iyi olma durumunu oluĢturmaktadır. Bireyin kendi yaĢamına iliĢkin değerlendirmelerinin üç ayrı boyutu bulunmaktadır. Ancak bunların birbiriyle iliĢkili genel bir boyutta sınıflanacağı öne sürülmüĢtür. Bunlar, olumlu duygu, olumsuz duygu ve yaĢam doyumudur. Olumlu duygu boyutunda yaĢanan hazların, sevinçlerin, hoĢ duygulanımların çokluğunun; olumsuz duygu boyutunda hoĢ

(28)

21 olmayan, kötü, acı verici duyguların azlığının iyi olma açısından önemli olduğu belirlenmiĢtir. YaĢam doyumu ise yaĢamın geneline iliĢkin biliĢsel yargılamaları, değerlendirmeleri kapsamaktadır (Yetim 2001).

Dünya Sağlık Örgütü aktif yaĢlanmayı; kiĢiler yaĢlandıkça yaĢam kalitelerinin düĢmemesi için sağlık, topluma katılım ve güvenlik fırsatlarının en iyi düzeyde sağlanması süreci olarak tanımlamakta ve tüm bireyler için bir hak olarak savunmaktadır. Bu durum tanımdan da anlaĢılacağı üzere aktif yaĢlanmanın bireysel özellikler taĢıdığını düĢündürmektedir. Bu nedenle yaĢlılık, toplumsal geliĢmiĢliğe, kiĢinin fiziksel sağlığına, sosyal ve psikolojik durumuna bağlı bir “değiĢken” olarak, yaĢanılan çağa ve bölgeye göre farklılaĢan sübjektif bir kavramdır (Ünalan 2012).

YapmıĢ olduğumuz araĢtırmada cinsiyetin yaĢam kalitesinde belirleyici olup olmadığına bakılacaktır. Ülkemizde yapılan bazı araĢtırmalarda cinsiyet ve yaĢam doyumu arasında iliĢki bulunamamıĢtır (Ünal ve ark 2001, Çetinkaya 2004, Özer 2004, ġener 2005). Hemodiyaliz hastalarıyla yapılan bir baĢka araĢtırmada ise cinsiyet ve yaĢam doyumu arasında iliĢki bulunamamıĢtır (Erdem ve ark 2004).

YaĢam doyumuyla ilgili olarak yapılan birçok araĢtırma, arkadaĢlardan alınan doyum ile öznel iyi olma arasında olumlu iliĢkilere iĢaret etmiĢtir (Falkman 1973, Campbell Converse ve Rodgers 1976, Mitchel 1976, Anderson 1977). ArkadaĢlık, dostluk iliĢkisinin doyurucu olması; bireyin çevresinin, kendi kiĢisel özellikleri ve değer tercihleri ile uyumlu olmasından kaynaklanabilmektedir (Yetim 2001). Sosyal destek ve yaĢam doyumu iliĢkisini inceleyen Wan ve Jaccard (1996) da araĢtırmalarında sosyal destek ile yaĢam doyumu arasında pozitif iliĢki bulmuĢlardır.

Erdem ve ark (2004)‟nın hemodiyaliz hastalarında umutsuzluk ve yaĢam doyumu arasındaki iliĢkiyi inceledikleri araĢtırmalarında, umutsuzluk ve yaĢam doyumu arasında negatif yönde bir iliĢki bulunmuĢtur. AraĢtırmada 50 yaĢ ve üstünde olan hastaların yaĢam doyumu puan ortalaması diğer gruplara göre oldukça yüksek bulunmuĢtur. 50 yaĢ ve üstündeki hastaların yaĢam doyumlarının daha yüksek olmasının nedeni, bu yaĢtaki hastaların, genç yaĢtaki hastalara göre hastalığı daha kolay kabul etmeleri, hastalığa uyum göstermeleri ve uygun baĢ etme mekanizmaları geliĢtirmeleriyle ilgili olabilir. Cinsiyet, medeni durum ve hemodiyalize girme süresi, yaĢam doyumu üzerinde anlamlı bir farklılık

(29)

22 oluĢturmamıĢtır. Eğitim durumu ve yaĢam doyumu arasında da iliĢki bulunmuĢtur. Üniversite mezunu olan hastaların yaĢam doyumları diğer gruplardan daha yüksek bulgulanmıĢtır. Hemodiyaliz hastalarının eğitim seviyesi yükseldikçe yaĢamdan aldıkları doyum da yükselmektedir (Erdem ve ark 2004). Çetinkaya (2004)‟nın araĢtırmasında da üniversite mezunlarının yaĢam doyumu puanlarının lise mezunlarından yüksek olduğu görülmüĢtür.

1.2.7.YaĢlılarda Benlik Saygısı

Psikolojik danıĢma ve psikoloji alanlarında en çok araĢtırılmıĢ değiĢkenlerden biri olan benlik saygısını, Rosenberg (1965) bireyin kendisine karĢı olumlu ya da olumsuz tutumu olarak açıklamaktadır. Benlik saygısının yüksek ve düĢük benlik saygısı olarak iki boyutlu olduğunu söyler. Yüksek benlik saygısına sahip bireyler, kendilerini değerli ve saygıdeğer hissederler, ancak bu kendini üstün görme değildir; düĢük benlik saygısına sahip bireyler ise kendilerinden memnun değillerdir ve kendilerini reddederler. Coopersmith (1967) ise benlik saygısını, bireyin kendisini yeterli, önemli, baĢarılı ve değerli olarak algılama derecesi olarak tanımlar (Güloğlu ve Karaırmak 2010).

Benlik saygısı ve kendini kabul yaĢlılıkta da çok önemli olan ancak; çok kolay değiĢebilen kavramlardır. Benlik saygısı bireyin toplumdaki rolü ve iliĢkileri ile yakından ilgilidir. YaĢlılık ise bireyin toplumdaki rolü ve iliĢkilerinde önemli değiĢmelerin yaĢandığı bir dönemdir. Fiziksel ve zihinsel yeteneklerdeki kayıplar yaĢlı bireyin kendini kabulünü ve benlik saygısının düĢmesini kolaylaĢtırır, bağımlılık ve yetersizlik duygusuna neden olur (Öz 2007).

Benlik saygısı kavramı öğrenilmiĢ bir yaĢantıdır, yaĢam boyu devam eden bir süreçtir. Bireyin kendini değerli hissetmesi, yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ortaya koyabilmesi ve baĢarılı olması, toplum içinde kabul görmesi ve bedensel özelliklerini benimsemesi gibi etmenler benlik saygısının oluĢmasında ve geliĢmesinde önemli bir yere sahiptir (Yılmaz 2000).

Coopersmith benlik saygısı kavramını kiĢinin kendisi hakkında ve sürekliliği olan değerlendirmesi anlamında kullanmıĢtır. Bu değerlendirme kiĢinin kendisi için onayladığı veya onaylamadığı bazı özelliklerle ilgilidir. Bireyin nelerin üstesinden gelebileceği, neleri baĢarabileceği, nelere ne düzeyde önem verdiği gibi özellikleri ile

(30)

23 ilgili tutumunu ortaya koyar. Öznel olan bu değerlendirme çevreye sözel olarak ya da davranıĢlar yoluyla aktarılır. Sağlıklı benlik saygısı; kendini daha az değerli ya da daha az önemli hissetmeksizin; kendine hata yapabilme izni veren, kendinden memnun olan amaçlarına gerçekçi olarak nasıl ulaĢabileceğini bilen, kendi yaptığının sorumluluğunu alan, kendinden hoĢnut, kendini yöneten bir birey olarak etkin iĢlev görmeyi sağlamaktır (Ünsar ve ĠĢsever 2003).

Birçok yazar benlik saygısının öğrenilen bir fenomen ve yaĢam boyu devam eden bir süreç olduğunu kabul ederler bu öğrenme süreci, bireyin sosyal çevre ile etkileĢimi çerçevesinde ele alınmaktadır. Ġnsanlar yaĢamlarının her döneminde yaĢadığı çevreye uyum sağlayabilme, toplum içinde yer edinebilme, kendi kimliğini bulabilme ve davranıĢlarının, içinde yaĢadığı çevre tarafından kabul görmesi gibi birçok durumu bir arada yaĢamaktadırlar. Özellikle gençlik çağı bu durumlar için yoğun çabaların harcandığı bir dönemdir. Bu dönemdeki birey; nasıl biri olduğunu, olumlu ve olumsuz yönlerini, ne olmak istediğini, ne yapmak istediğini, çevrenin onu nasıl gördüğünü ve kendisi hakkında neler hissettiğini anlamaya ve konularla ilgili sorularına cevap bulmaya çalıĢır. Bu çaba içinde hem kendi duygu ve düĢünceleri, hem de çevre faktörlerinin etkisi ile kendisine karĢı tutumunu belirler (Kahriman ve Polat 2003).

Maslow, insanın temel gereksinimlerini sıralarken, benlik saygısının önemli bir gereksinim olduğunu vurgulamıĢ, insanın kendine saygısı azaldığında ve diğerlerinden saygı görme ihtiyacı karĢılanmadığında, kendini yardımsız ve iĢe yaramaz hissedeceğini belirtmiĢtir. Huzurevlerinde yapılan araĢtırmalarda kalanların benlik saygılarının düĢük olduğu tespit edilmiĢtir (Palabıyıkoğulları ve Horan 1992).

YaĢlılıkta benlik saygısının korunması için yaĢamın anlamlı ve üretken faaliyetlerle değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Sosyal faaliyetlere katılım, yaĢamın nabzını elde tutabilmenin anahtarıdır. Serbest zamanları anlamlı ve üretken faaliyetlerle değerlendirmek, yaĢam kalitesi üzerinde olumlu etkiye sahiptir YaĢlılıkla birlikte, sosyal faaliyetlere katılım ve bu faaliyetlerden elde edilen doyum, yaĢlılığa uyum sürecini ve yaĢlılıkta üzerinde önemle durulan yaĢam kalitesini etkilemektedir (Bayraktar 2005).

(31)

24

1.3.Bir Bakım Modeli Olan Huzurevleri

YaĢlı bakım hizmetleri sosyal hizmetlerin çalıĢma alanlarından biridir. BirleĢmiĢ Milletler tarafından hazırlanan yaĢlı ilkelerinde, yaĢlının aile ve toplum tarafından desteklenmesi, ihtiyacı olanlara uygun bakım hizmetleri sağlanması ve yaĢlıya yönelik hizmetlerin çoğunun devlet tarafından sağlanması gerektiği bildirilmektedir. 1982 Anayasasında yaĢlılara yönelik uygulamalar “yaĢlılar devletçe korunur, devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir” hükmü yer almaktadır. YaĢlıların bakımı için ise huzurevleri kurulacağı ve muhtaç durumda olan kiĢilerin bakımı devletçe sağlanacağı Ģeklinde kanuni düzenlemeler bulunmaktadır (Bahar 2009).

Ġnsanlık yaĢamı boyunca kiĢinin yaĢamıĢ olduğu güçsüzlüklerde düzenleyici iĢlemler her dönemde farklı bir geliĢim göstererek geliĢtiği görülebilmektedir. Muhtaç duruma düĢen ve güçsüz olan kiĢiler için toplu yaĢama alanları oluĢturulma ihtiyacı hayatın tüm sürecinde kendini göstermiĢtir. YaĢlılar için düzenlenen toplu bakım alanlarına ülkemizde huzurevi ismi verilmiĢtir. Son yıllarda bu alanlarda bakım hizmeti verilmesi ile beraber huzurevi ve yaĢlı bakım rehabilitasyon merkezi olarak tanımlamalar yapılmıĢtır.

Huzurevleri Ġle Huzurevi YaĢlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri; 60 yaĢ üzerindeki, sosyal ve/veya ekonomik yönden yoksunluk içinde olup, korunmaya, bakıma ve yardıma muhtaç olan kiĢileri huzurlu bir ortamda korumak, bakmak, sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karĢılamak kendi kendilerini idare edebilecek Ģekilde rehabilitasyonlarının sağlandığı, tedavisi mümkün olmayanların ise sürekli olarak özel bakım altına alındığı yatılı sosyal hizmet kuruluĢlarıdır.

Huzurevi ile Huzurevi YaĢlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerinde yaĢlılara verilen hizmetler; barınma, sağlık, psiko-sosyal destek kapsamında psikolojik ve sosyal kaynaklı sorunlarının çözümünde yardımcı olunması, sosyal iliĢkilerinin geliĢtirilmesi zamanlarının değerlendirilmesi, aktivitelerinin devamının sağlanması, beslenme, temizlik, boĢ zamanlarını değerlendirme, sosyal faaliyetler ve diğer sosyal hizmetler olarak sıralanabilmektedir.

(32)

25 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Huzurevleri ve YaĢlı Bakım Rehabilitasyon Merkezlerinde ekonomik durumu iyi olan ve sosyal yönden yoksunluk içinde bulunan yaĢlılarımıza ücretli, ekonomik yönden yoksunluk içinde bulunan ve 1005 sayılı Kanun gereği Ġstiklal Madalyası verilen yaĢlılarımıza ise ücretsiz yatılı bakım hizmeti sunulmaktadır (Çohaz 2010).

27.05.1983 tarihinde 2828 sayılı sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme yasası ile korunmaya ve bakıma muhtaç kimselerin devlet otoritesi tarafından bakılması için yasa çıkarılmıĢ ve yasa kapsamında hizmetler yürütülmeye baĢlanmıĢtır. Yasa ile korunmaya, bakıma ya da yardıma muhtaç aile, çocuk, sakat, yaĢlı ve diğer kiĢilere götürülen sosyal hizmetler ve bu faaliyetlerin düzenlenmesi amaçlanmıĢtır. Yasa kapsamında huzurevleri kurulmakta ve “bedensel, zihinsel ve ruhsal özürleri nedeniyle normal yaĢamın gereklerine uyamama durumunda olan kiĢilerin, fonksiyon kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli olmasını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara devamlı bakmak üzere kurulan sosyal hizmet kuruluĢları” devlet tarafından açılmaktadır (www.shcek.gov.tr 15.06.2011 tarihinde eriĢilmiĢtir).

Ülkemizde, kurumsal bakım alan yaĢlı oranının düĢük olduğu, %96,4„ünün evlerinde yaĢadığı ve kendi evlerinde yaĢamayı tercih ettikleri bilinmesine rağmen, ülkemizde evde yaĢayan, 65 yaĢ ve üzeri bireylerle ilgili araĢtırmalar da sınırlı sayıdadır (Kerem ve ark 2001).

Ġnsanlık var olduğu müddetçe bir baĢkasının yardımına ihtiyaç duymuĢ ve bu ihtiyaçlar değiĢik Ģekillerde karĢılanmıĢtır. Bazen aile üyeleri, bazen yardım kuruluĢları bazen de devlet kurumları bu ihtiyaçları karĢılamak için görev yapmıĢlardır. Ülkemizde bakıma muhtaç bireylerin ihtiyaçlarının karĢılanması için YaĢlı Huzurevleri kurulmuĢ ve ihtiyaçlar karĢılanmaya çalıĢılmıĢtır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, diğer bakanlıklar, belediyeler, dernek, vakıf ve azınlıklar, kamu kurum ve kuruluĢlarına ait özel huzurevlerinin güncel sayıları ve kapasiteleri Çizelge1.2.‟de verilmiĢtir.

(33)

26 Çizelge 1.2.Türkiye‟deki huzurevleri ve kapasiteleri.

TESĠS ADI TESĠS SAYISI KAPASĠTE (KiĢi)

ASPB Huzurevleri 101 9651

Yerel Yönetimlere Ait

Huzurevleri 21 2097

Dernek ve Vakıflara Ait

Huzurevleri 32 2667

Gerçek KiĢilere Ait

Huzurevleri 113 4747

Azınlıklara Ait Huzurevleri 7 961

Kamu Kurum Ve KuruluĢlarına Ait Huzurevleri

6 2442

TOPLAM KAPASĠTE 280 22.565

Çizelge 1.2‟de anlaĢılacağı üzere ülkemizde 280 huzurevi bulunmakta ve bu huzurevlerinde 22.565 kapasite ile hizmet vermektedir. Kapasitenin en büyük kısmını oluĢturan ASPB huzurevlerinde 101 kuruluĢ ile 9651 kapasite ile bu alandaki en önemli hizmet sunucu kurum olduğu gözükmektedir. Bunu özel huzurevleri 113 kuruluĢ ile 4747 kapasite ile takip etmektedir.

Dönümcü, yapmıĢ olduğu araĢtırmasında ülkemizde huzurevi ihtiyacının artacağını ve batı ülkelerinde olduğu gibi düzenlemelere ihtiyaç olacağını belirtmiĢtir. Batı ülkelerinde; ağır somatik ve psiĢik sorunları olan (yatağa bağımlı- demans, Parkinson) yaĢlılar bakımevleri adı altındaki tıbbı refakat ve terapi imkanları bulunan sağlık kuruluĢlarında bakım görmelerine karĢın; ülkemizde bu niteliklere sahip hasta yaĢlılar, yaĢlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde bu hizmeti almaktadırlar. Sağlık kuruluĢlarında Geriatri birimlerinin bulunmaması ya da çok az sayıda olup kontrol ve tedavi dıĢında hizmet vermeme nedeniyle bu nitelikte yaĢlılar için gerekli sağlık personelinin istihdam edilmesi ya da sağlık kuruluĢlarına bağlı

(34)

27 olarak hastane içinde ya da yakınında bakım evlerinin oluĢturulması gerekmektedir (Dönümcü 2003).

1.3.1.Narlıdere Huzurevi YaĢlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi

Narlıdere Huzurevi YaĢlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi 1991 yılında temeli atılmıĢ ve 19 Ocak 2001 yılında hizmete açılmıĢtır. Tesis ilk açıldığında Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi olarak isimlendirilmiĢ ve 2012 Haziran ayına kadar bu isimle faaliyetini sürdürmüĢtür. Tesisin 2 Kasım 2011 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devri sonrasında isim değiĢikliği yapılmıĢtır. Tesis ilk olarak Emekli Sandığına bağlı olarak açılmıĢ sonrasında 2006 yılında sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altına alınması sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumu altında faaliyetini sürdürmüĢtür.

Toplam arsa alanı 114.517‟m², toplam inĢaat alanı ise 74.616 m²‟dır. Tesisin toplam sakin kapasitesi 1061 kiĢiden oluĢmaktadır. 170 tek kiĢilik oda 310 çift kiĢilik oda bulunmaktadır. Tesis bünyesinde 271 kapasiteli Geriatri Bakım Merkezi bulunmaktadır. Dinç yaĢlı bloklarında 80‟e Geriatri Bakım Merkezinde ise 85‟e yaklaĢan yaĢ ortalaması mevcuttur.

Tesise baĢvuru Ģartları içinde 60 yaĢını doldurmuĢ olmak, devredilen emekli sandığından maaĢ almak (emekli, dul, yetim, vatani hizmet), yüz kızartıcı suçtan hüküm giymemek, ruh sağlığı yerinde olmak gibi koĢullar bulunmaktadır. Sakin oda ücretleri ise tek kiĢilik odalarda 834 TL ile 939 TL arasında, çift kiĢilik odalarda ise 405TL ile 626 TL arasında değiĢmektedir. Odalar 20m² ile 30m² arasında değiĢmektedir. Oda ücretleri odanın büyüklüğüne göre değiĢmektedir. Geriatri bakım merkezinde ise tesis içinden geçen sakinlerin ücretleri 608 TL, tesis dıĢından alınan sakinlerde ise hastanın bakım derecesine göre 995 TL ile 1327 TL arasında değiĢmektedir. Bu ücretlere yemek, sağlık, güvenlik, barınma, ısınma ve her türlü sosyal hizmetler dâhildir.

Toplam alan içinde sakinlerin konutları 34 ayrı bloktan oluĢmuĢtur. Bunun yanında idare binası, geriatri bakım merkezi, Efes balo salonu(oturarak 600 kiĢilik, yemek düzeninde 400 kiĢilik), Didim toplantı salonu (150 kiĢilik), pasta salonu, oyun salonları gibi alanlar idare binası ile birleĢik olarak bulunmaktadır. Tesis bünyesinde hizmetler dinç yaĢlı bloklarında farklı, geriatri bakım merkezinde farklı olarak

Şekil

Çizelge 1.2‟de anlaĢılacağı üzere ülkemizde 280 huzurevi bulunmakta ve bu  huzurevlerinde  22.565  kapasite  ile  hizmet  vermektedir
Çizelge 3.1.3. Çocuk Sahibi Olan Katılımcıların Çocuk Sayıları Dağılımı.
Çizelge 3.1.5. Katılımcıların Eğitim Durumu.
Çizelge 3.1.7. Katılımcıların Huzurevine YerleĢmeden Önceki Mesleği.
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

Dişçigil ve ark.'nın araştırmasında kronik hastalık sayısı arttıkça depresyon puanının arttığı ifade edilmiştir (13) Bahar ve ark.’ın araştırmasında kro-

Bu fiziksel değişimlerle beraber yaşlı erkeklere göre yaşlı kadınlarda düşme olay- ları daha fazla yaşanmakta ve bu durumun yaşlı kadınlarda yaşam kalitesini

Tablo 36’da yer alan bulgulara göre aile değerlendirme ölçeğinin Genel Fonksiyonlar boyutuyla diyabetli çocukların toplam yaşam kalitesi, bedensel iyilik, ruhsal

65–74 yaş grubundaki bireylerin fonksiyonel du- rum, esenlik ve genel sağlık anlayışı puan ortala- maları (p>0.05) ve global yaşam kalitesi puan orta- lamaları

7- Match the definitions with the correct expressions.. 8- Write a typical day of you shortly. Use times and “First-Second-Then-Later-After that-Finally” etc.) (10 pts.) (Sıradan

Van’da ise sıcaklık İzmir’deki sıcaklığın -3 katından 4

Sonuç olarak baþta Hashimoto hastalýðý olmak üzere maternal otoimmun tiroid hastalýðý varlýðýnda, gebelerin erken gebelik döneminde tiroid fonksiyonlarý ve

Guillain-Barré sendromunun (GBS) seyrek rastlanan bir þekli olan Miller-Fisher sendromu (MFS) akut olarak ortaya çýkabilen ataksi, eksternal oftalmopleji, arefleksi ile giden klinik