Sonsuzluğa çakılı bir yıldız olarak nitelendirilen Boğaziçi’ne hayran olmayanımız yoktur. Bu yazı da, çağlar boyunca birçok kavmin iç geçirdikleri B o ğ a z iç i’ nin b ir
b a şk a y ü z ü n e dikkatlerinizi çek m ek istiy o ru m . H e r za m a n o ra larda o la n , ama g ö z e b a tm a ya n , her B oğa z köyü nün adeta bekçisi
g ib i y ılm a d a n
a yakta du rm aya çalışan B o ğ a z ’ın m ütevazı cam ile rin i g e z e c e ğ iz hep birlikte. Y a h y a K e m a l’ in d ey im iy le “sayfi
yedeki payitaht”, fethinden itibaren her geçen gün daha da güzelleşerek sultanlardan reayaya herke sin dünyadaki cenneti olmuştur. Ama bu
cennetin mabetleri, tarihî yarımadadaki- ler gibi g ö ze çarpan yapılar olmamışlar dır.
Ahm et H am di Tan pınar’ın anlatımıyla bunlar; “B eyazıd, Süleym aniye, Sulta nahmet gibi kendi nizamını kabul etti ren bir saltanat değildi. Bunlar şehrin mahremiyetinde adeta eriyip ona karış mış hissini veren küçük camilerdir.” Zaman içinde damla damla oluşmuş ca mileri minareleri olmasa civarlarındaki evle rd en ayırdetm en iz n ered eyse o la naksızdır.
Büyük çoğunluğu o yöreye Müslüman yerleşim ini başlatmak amacıyla
kurul-The beauties o f the Bosphorus strait which winds through Istanbul and on to the B la ck Sea have been praised in lyric terms by countless writers over the centuries. Its p ic turesque shores becamĞ the favourite p la c e to spend the h o t sum m er m onths f o r sultans a n d subjects alike, and waterfront palaces and mansions sprang up along the strait. This was why the 20th century poet Yahya K e m a l d escribed the Bosphorus as the ‘summer capital’. Mosque minarets stand sentry duty
in all the villages along the strait, but attention is rarely paid to these usu ally small and modest mosques. As novelist A hm et H am d i T a n p m a r com m ented, ‘theirs is not an imposing sultanate like Beyazıd, S üleym aniye o r Sultana hm et. These are tin y
mosques w hich seem to m elt in to the p riva cy o f the city. ’ Indeed, i f it were not f o r their m in a rets they w ould ha rd ly be d is t in g u is h a b le f r o m the houses
around them. Most o f the scores o f
mosques b u ilt f o r the M u slim c o m munities which set tled in the Bospho rus villages are like old but wise men with bent backs waiting patiently f o r our attention. Let us begin our tour at Üsküdar on the Asian shore
16 S K Y L IF E Ş U B A T F E B R U A R Y 2 0 0 0 Ç e ti n K o rk m a z
muş o n la rc a cam i, bugün birkaçı hariç
b e lle r i bü kü lm ü ş,
yaşlı ama bilge dede ler gibi ilgi bekliyor.
Ü s k ü d a r’ dan B e y
k o z ’ a, K u ru ç e ş
m e’den Sarıyer’e ka da r o la n tu ru m u za başlayalım isterseniz. K u z g u n c u k ’a g id e n P a ş a lim a n ı C a d d e- si’nin sağ tarafındaki a ğ a ç la rın ara sın da adeta saklanmış olan
Paşalimanı Camii olarak da bilinen Silahtar Abdur rahman Ağa Camii, 1766’da III. Mustafa’nın silah tarı tarafından yaptırılmış, içi, tavan ve döşemesi ahşap olan fevkani (iki katlı) caminin minare ka idesinin güneybatı yüzünde Hicrî 1180 (1766) ta rihli bir güneş saati yer almaktadır.
Kuzguncuk’a doğru ilerlediğim izde, Cemil Molla K öşkü ’nün yanındaki şirin mi şirin Ü ryanizade Mescidi, adeta minyatür bir yalı gibidir. II. Abdül- hamit dönemi şeyhülislamlarından Üryanizade A h met Esat Efendi tarafından yaptırılmıştır. Altı ka yıkhane olan bu lebiderya mescid de fevkani olup ahşaptandır. Mescidin en ilginç yanı, bodur g ö v desi ve köşk biçimindeki şerefesi ile minaresidir. B o ğa ziçi’nin eski görünümünü hiç değilse belli bölümlerinde koruyabilen nadir köşelerinden biri olan Çengelköy’ü geride bırakıp Kuleli’nin yolunu tutuyoruz. Thomas A llom ’un gravürlerindeki görü nümünden hiçbir şey kaybetmemiş Kuleli Askeri Lisesi’nin hemen yanıbaşında, belki de B oğaz’m en güzel camilerinden biri olan Kaymak Mustafa Paşa Camii yer alır. 1720 yılında Nevşehirli İbra him Paşa’nın damadı Kaymak Mustafa Paşa tara fından yaptırılan cami dikdörtgen planlı olup ka girdir. Ahşap çatılı yapıya son cemaat yeri ve hün kar mahvili sonradan
(1 8 3 7 ) e k le n m iş tir. Y a k ın za m a n la rd a esaslı bir onarımdan g e çen cam iyi geride b ır a k ıp V a n ik ö y ’ e doğru ilerliyoruz, iskelenin hem en ar kasında, deniz kena rındaki mütevazı yapı V a n ik ö y C a m ii’ dir.
1665 yılında Vani Mehmet Efendi tara fından yaptırılan, I.
M a h m u t’un hün kar
at the s ou th ern mouth o f the Bosp horus, a n d tra v e l n orth as f a r as Beykoz. O u r f ir s t stop is Silahtar A b d u rra h m a n Ağa Mosque, also known as Paşalimanı Mos que, on Paşalimanı Caddesi which links Üsküdar to Kuzgun- This m osque
& was b u ilt by the
armourer to Mustafa II I in 1766. It is a fevkani or two-storey mosque, with the mosque proper on the upper floor. The ceil ings and floors are o f wood. On the southwest face o f the minaret plinth is a sundial bearing the date
1766.
Next we come to the charming Üryanizade Mescit next to Cem il M olla Köşk. This small mescit (a mosque not used f o r Friday prayers) resembles a miniature ‘yah ’ or waterfront house, and was built by Üryanizade Ahm et Esat Efendi, şeyhülislam ( c h ie f o f the d octors o f c a n o n ic a l la w ) to Abdülhamid II (1876-1909). On the ground flo o r o f
this timber mosque is a boathouse. Another interest ing feature is the stubby minaret with a balcony in the form o f a pavilion.
From Çengelköy, which is one o f the few places on the Bosphorus to have preserved its form er charac ter in parts, we go to Kuleli. Here Kuleli Military College looks just the same as it did when Thomas Allom illustrated it in his engravings in the early 19th century. N ext to it is one o f the loveliest Bosphorus mosques, Kaym ak M u sta fa Paşa Mosque, built in 1720 by Kaymak. Mustafa Paşa, son-in-law to Nevşehirli Ibrahim Paşa. This rectan gular stone mosque with a wooden roof was exten sively restored in re ce n t years. The p o r tic o a n d ro y a l gallery were added
in 1837.
On the seafront next to the qu ay is the unassum ing V a n i köy Mosque, built in 1665 by V ani M eh m et E fen di. M a h m u t 1 (1 7 3 0 - 1754) added a royal gallery to the rectan gular mosque, which
17
mahfili ilave ettirdiği cami, dikdörtgen planlı, ka gir duvarlı, kırma çatılı bir yapıdır.
Bir zam anların g ö z d e e ğ le n c e m ekanlarından Göksu’dayız. Hüseyin Ayvansarayî’nin “Hadikatiil Cevam i”de Fatih Sultan Mehmet tarafından, hün kar mahviline sahip fevkani bir cami olarak inşa edildiği kayıtlı olan Anadolu Hisarı Camii ya da diğer adıyla Fatih Camii vaktiyle deniz kenarın- dayken, Hisaı-Kanhca yolu açılınca bugünkü ye rinde yeniden inşa edilmiş.
Kanlıca iskelesine ulaştığınızda, rengarenk kayık ların sıralandığı iskelenin yanından İskender Paşa Camii’nin görünümü bir başkadır. N e de olsa bir Mimar Sinan yapıtıyla karşı karşıyayız. Enine dik dörtgen planlı, kagir duvarlı bir harim ile ahşap duvarlarla çevrili son cemaat yerinden meydana gelen caminin türbesi ve bir de muvakkithanesi var. Mehtaplı gecelerinin güzelliğiyle meşhur sem ti geride bırakıp Anadolu yakasındaki son durağı mız B eykoz’a geliyoruz.
M eydandaki tshak Ağa Çeşmesi, cam iden daha çok dikkat çekiyor. “On çeşmeler” de denen çeş melerden sular gürül gürül akarken, namaz vakti ni b ek leyen ihtiyarlar çınarın dibin de
koyu bir sohbete dalmışlar. Birçok ben zeri gibi 1809’da temelinden itibaren ye niden inşa edilen Beykoz Camii’ni Bos- tancıbaşı Mustafa Ağa yaptırmıştır. Cami fevkani olup, duvarları kagir, çatısı ve son cem aat y e ri ahşap. B e y k o z C a mii’nin de bir muvakkithanesi var. .Simdi Boğaz’ın karşı kıyısındayız ve Or- taköy’ün çılgın kalabalığını geçip kendi mizi Kuruçeşme’ye atıyoruz. Suyu kaçan çeşm eyi Köprülüzade Fazıl Ahm et Pa- şa’nın kızkardeşi onartmışsa da semt “Kuruçeşme” adından bir türlü kurtula mamış. Sahilde yolun üstünde yer alan Tezkirecibaşı Osman Camii, Fatih
döne-has masonry walls and a pitched roof. Now we come to Göksu, a favourite p ic nic and excursion place in the 19tb cen tury. Here we f i n d A n a d o lu H isa rı Mosque, also called Fatih Mosque, again o f the two-storey type with a royal gallery built by Sultan Mehmet 11 (1451-1481) according to Hüseyin Ayvansarayî in his book, entitled ‘H adikatiil Cevam i’. This mosque was originally on the seafront, but rebuilt in its present position when the new road between Hisar and Kanlıca was constructed.
N ext to K a n lıca quay, where row ing boats o f a ll c o lo u rs are m oored, is İskender Paşa Mosque, one o f the smaller but charming works o f the greatest 16th century Ottoman architect Mimar Sinan. It has a wooden portico and stone walled courtyard, and in the g ro u n d s are the tom b o f the fo u n d e r a n d a horologe room. Leaving behind this district famous f o r its beauty on m o o n lit nights, we com e to
Beykoz, the last stop on the Asian shore.
In the square here the Fountain o f tshak. Ağa is more striking than the mosque. This is one o f the so- called Ten Fountains, and the sound o f running water makes a pleasant sound as the elderly men waiting fo r prayer time sit in conversation under the plane tree. Beykoz Mosque was originally built by Bostancıbaşı Mustafa Ağa, but rebuilt completely in 1809 like so many other old mosques. It is anoth er two-storey mosque, with a wooden roof and por tico, and has a horologe room.
Now we crossed the Bosphorus to the European shore and passing the seething crowds o f Ortaköy come to Kuruçeşme, a name which means 'dry fountain’. Although the sister o f Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa had the fountain repaired so that its water flo w e d again, the name rem ained. The mosque on the landward side o f the road here is the
18 S K Y L IF E Ş U B A T - * j ^ F E B R U A R Y 2 0 0 0 A la a d d in Savaş
mi eserlerinden olup kesme kufeki taşıyla yapıl mış. Minberi, tavanı ve tabanı ahşap olan caminin, selçuk yıldızı ve servi m otifleriyle b ezeli bir de çeşmesi var.
Bir zamanlar zatı şahanelerinin özel izniyle oturu- labilinen Kuruçeşme’den Arnavutköy’e geçiyoruz. Çileğiyle meşhur semtin tarihî karakolunun hemen yanında yer alan Tevfikiye Camii, 1832’de Sultan II. Mahmut tarafından yaptırılm ış. B o ğ a z ’daki akıntının en şiddetli m evkiin de bulunmasından dolayı Akıntı Burnu Camii de denen mabet, bod
15th century Tezkirecibaşı Osman Mosque. Built o f travertine stone, it has shops on the ground storey. The pulpit, ceiling and flo o r are o f wood, and out side is a fou n ta in adorned with Seljuk stars and cypress motifs.
From Kuruçeşme, where once royal permission was needed to live, we go north to Arnavutköy, famous f o r its strawberries. Next to the historic police station is Tevfikiye Mosque built by Mahm ut I I in 1832. Since the Bosphorus current is at its strongest here, the mosque is also known as Akıntı B um u (Cape o f
the C u rrent) Mosque. It is built over a basement floor, with masonry walls and a wooden roof. There is a portico, royal gallery and horologe room.
Next we come to Bebek, one o f the most popular places to live on the Bosphorus. Bebek M osque was o rig in a lly b u ilt in 1725 by Damat Ibrahim Paşa and dedi cated to Ahmet III. When it fe ll into disre p a ir it was demolished a n f rebuilt in the
early 20th cen tu ry by Mustafa H ayri Efendi, director o f pious foundations. The
j- new mosque was designed by chief state
| architect Kemalettin Bey in the neo-classi-
I cal Turkish style. It is a little mosque with
I a single dome and three-bay portico.
rum üzerine inşa edilm iş olup, duvarları kagir, çatısı ise ahşaptır. Son cemaat yeri, hünkar mahvili ve muvakkithanesi de bu lunmaktadır.
Boğaziçi’nin en kalabalık ve en lüks semti Bebek’teyiz. 1725 tarihli Bebek Camii, Da mat İbrahim Paşa tarafından III. Ahmet adı na yaptırılmış, zamanla bakımsızlıktan eski yince Evkaf Nazırı Mustafa Hayri Efendi ta rafından yıktırılıp, zamanın başmimarı K e malettin B ey’e aynı yerde bugünkü cami yaptırılmıştır. Kesme kufeki taşından inşa edilen cami I. Ulusal Mimarlık üslubunun bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Yapı g e nel hatlarıyla kare planlı ve tek kubbeli olup, üç gözlü son cemaat yerine sahiptir.
Bir sonraki durağımız Kulle-i Cedide ya da daha bilinen adıyla Rumelihisarı. Görmemiz gereken iki mabet var ki; ilki Çarşı Camii olarak da bilinen Hacı Kemalettin Camii. Önce mescit olarak yapı lan; 1743’te I. Mahmut tarafından cami haline geti rilen yapı, 1940’ta bir onarım geçirmiş. Altında lo kantalar bulunan yapı fevkani, duvarları kagir, ça tısı ahşap olup, önünde 1777 tarihli bir de çeşme bulunuyor.
İkinci cami, eski iskelenin tam karşısında yokuşun başındaki Ali Pertek Camii. Hamam Camii de
de-Our next stop is Kulle-i Cedide, better known as Rumelihisarı. Here are two mosques o f interest, the first Hacı Kemalettin Mosque, otherwise known as Çarşı Mosque. This was originally a mescit (a small mosque not used f o r the Friday prayers and without a minaret), but converted into a mosque in 1743 by Mahmut I. It is a two-storey building with restau rants on the ground floor, masonry walls and a wooden roof. In fr o n t o f it is a fo u n ta in dated 1777.
The second mosque here is Ali Pertek Mosque at the bottom o f the hill opposite the old landing stage.
2 0 S K Y L IF E Ş U B A T —J * . F E B R U A R Y 2 0 0 0 M u ra t K u rt u lu ş
nen yapının banisi “Pertek” lakaplı Türk denizcile rinden A li B e y ’dir. M oloz, taş ve tuğla ile inşa edilmiş caminin mihrap duvarı köşesindeki çeşme, Rakım Paşa Çeşmesi olarak bilinir.
1960 öncesi tamiri sırasında özgün karakterini tü müyle kaybeden Baltalimanı Camii’ni ardımızda bırakıp korusuyla ve içindeki renkli köşkleriyle ünlü Emirgan’a geçiyoruz.
Adını IV. Murat’ın 1635’te Revan Kalesi’ni hiç çar pışmadan Osmanlılara teslim eden ve sultan tara fından İstanbul’a getirilip Yusuf Paşa olarak ismi değiştirilen Emirguneoğ-
lu’ndan almaktadır. 19- y ü z y ıl v e 20. y ü z y ılın başlarında tanınmış ede biyatçıların ve aydınların s o h b e t to p la n tıla rın ı y a p tık la rı Ç ın a ra ltı’ na bakan Em irgan Camii,
1781’de I. A bdü lh am it tarafından erken yaşta ölen Şehzadesi Mehmet ve onun annesi Hüma- şah Kadın anısına yaptı rılmış. Cami bir külliye olarak, vaktiyle Emirgu- n eoğlu Y u su f Paşa’nın görkem li sahilsarayının yerine inşa edilmiş. Bu günkü yapı II. Mahmut
d ö n e m in d e n kalm a.
K e s m e taştan, kare
planlı, ahşap çatılı cami nin doğu cephesine biti şik 2 k a tlı ah şap bir hünkar kasrı bulunmak
ta. Meydan çeşmesinin yanındaki muvakkithane ise bugün büfe olarak kullanılmakta.
Zamanında “Küçük Haliç” olarak tanımlanmış, Os manlIların tersane yeri olarak kullandığı İstinye’de bugün, modern tekne ve yatların dizildiği sahile bakan Mahmut Çavuş Camii’ne şöyle bir bakıp, 18. yüzyıldan beri hep zengin ve güzel bir köy ol muş Yen ik öy’e varıyoruz. Adını Kanunî Sultan Sü leyman’ın koyduğu köyün güzel camilerinden biri, iskelenin yakınında, cadde üzerinde yer alan Os man Reis Cam ii’dir. Derya reislerinden Osman Ağa tarafından yaptırılan cami, geçirdiği pek çok onanından sonra 1903’de Ahmet A rif Paşa tarafın dan bugünkü görünümüyle tekrar inşa ettirilmiş. Kare planlı, kagir, ahşap örtülü cami, I. Ulusal Mi marlık döneminin başarılı örneklerinden sayılmak ta. Yapının içine girildiğinde bütün duvarların ka lem işleriyle kaplı olduğu görülüyor.
Bir zamanlar, haçlı ordusu karargahının gölgesi
al-Also known as Hamam Mosque, its founder was a Turkish sea captain, Pertek Ali Bey. Built o f rubble stone, hewn stone and brick, there is a fountain at the corner o f the south wall known as Rakım Paşa Fountain.
Passing Baltalimanı Mosque, whose original char acter was lost in 20th centwy repairs, we come to Emirgan, famous f o r its park with pretty pavilions. This district is named after Emirguneoğlu, who sur rendered the Fortress o f Revan to Murat IV in 1635 without a fight. He was rewarded by the rank o f paşa and in Istanbul took the
name Yusuf Paşa.
E m irg a n M osque fa c e s the fam ous spreading plane tree o f Emirgan, under which writ ers and intellectuals used to gather f o r conversation in the 19th and early 20th centuries. It was fo u n d e d in 1781 by Abdülham id I in memory o f his son Mehmet who died at an early age and his mother Hümaşah Kadın. It was built on the site o f the magnificent w a te rfro n t p a la c e o f E m irg u n e oğ lu Y u su f Paşa, and rebuilt during the reign o f M a h m u t II. It is a square mosque with a wooden ro o f a n d a d jo in in g the eastern façade is a two-storey wooden
v. hünkâr kasrı (royal pavillion
I used by the sultan when he
I visited the m osqu e). The A h o ro lo g e room n e x t to the fountain is now occupied by a snack, bar.
A little fu rth e r on we com e to the deep bay o f Istinye, once known as the Little Golden Horn,
where there were shipyards in Ottoman times. Today there are modern motor boats and yachts moored all around the bay, overlooking which is Mahmut Çavuş Mosque. Beyond istinye is Yeniköy, a pretty and prosperous village since the eighteenth century. The name, ‘new villa ge’, was given by Sultan Süleyman the Magnificent in the 16th centu ry. One o f the loveliest mosques here is Osman Reis Mosque near the quay, found ed by sea captain Osman Ağa. After being repaired on numerous occasions, it was rebuilt entirely by Ahmet A rif Paşa in 1903, and is regarded as one o f the most charm ing examples o f neo-classical Turkish architecture. The interior walls are covered with stencilled deco ration.
In Büyükdere, where long centuries ago the crusad-22
S K Y L IF E Ş U B A T F E B R U A R Y 2 0 0 0
Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi