• Sonuç bulunamadı

Vasfi Rıza Zobu, ilk Türk kadın tiyatrocularının gerçek öyküsünü anlatıyor:Afife Jale'nin dramı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vasfi Rıza Zobu, ilk Türk kadın tiyatrocularının gerçek öyküsünü anlatıyor:Afife Jale'nin dramı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ıriyeı Matbaacılık ve Gazetecilik lurk Anonim Şirketi adına iç Politika: Mehmet (erktin Ekonomi: Meral Tamer, Dış Haberler: Ergun Balcı, Kültür: Celal Üsler, Murahhas Üye: Emine L'şaklıgil • Genel Yayın Müdürü: İstanbul Haberleri: Muhittin Sirer, Spor: Abdülkadir Yücelıııan, Makaleler: Şahin Alpay, Düzeltme: Yarı İşleri Mudttrü: Okay Gönensin # Yazı İşleri Müdür Abdullah Yazıcı

0

Koordinatör: Ahmet Kurulsan

0

Mali İşler: Erol Erkul

0

Muhasebe: alim Alpaslan, Kerem Çalışkan, Necdet Doğan, l ütfü linç Bülent Yener

0

Bütçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu • Reklam: Ayşe Torun • İdare: Hüseyin fni Yönetmeni: Ali Acar • Ankara Temsilcisi: Ahmet lan (¡ürer

0

İşletme: Önder Çelik • Bilgi İşlem: Nail İnal • Personel: Sevgi Bostancıoglu

! ARALIK 1991 İmsak: 5.48 Güneş: 7.20 Öğle: 12.10 İkindi: 14.29 Akşam: 16.49 Yatsı: 18.16

TZ*û83iu

Hasını Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve tía

14334 Isı, PK: 246 İstanbul, Tel: 512 05 05 (20 h hakanı: Ziya tiokalp ülv. İnkılap S. No: 19/4,1 • tamir: H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3, Tel: 13 12 Inönll Cad. 119 S. No: I Kat I, tel: 19 37

Vasfı R ıza Zobu, ilk Türk kadın tiyatrocularının gerçek öyküsünü anlatıyor

Afife Jale’nin dramı

SELMA SELÇUKER

Türk tiyatrosunun yaşayan abidesi Vasfi Rıza Zobu karşı­ mızda. O eşsiz tebessümü ile ti­ yatrodaki ilk kadın oyuncular üzerine sorularımızı yanıtlıyor.

— Vasfi Bey, ilk kadın tiyat­ rocumuz Afife Jale’yi elbette ta­ nıyordunuz. Tiyatro mevsimi açıldı ve Afife Jale oyunu sah­ nede...

“ — Tanıyorum canım, tanı­ maz mıyım? Arkadaştık, Darül- bedayi’de beraber çalıştık. Son­ ra hükümet, Şehir Tiyatrosu’n- dan kadın sanatçıları menetti... Afife de çıktı, ayrıldı. Sonra dı­ şarıda aktör Şadi Bey’in kum­ panyasında çalıştı. Sonra, has­ talanmadan evvel de tamburi Selahattin Bey’le evlendi.”

— Selahattin Pınar mı?

Ustanın elleri________

Bu da sorulur mu der gibi ba­ kıyordu bana... Ellerini seyredi­ yordum. Sanki bir oyunda. Ne güzel kullanıyor ellerini. Yeni­ den, “gel sahneye” deseler, bu haliyle de koşmaz mıydı aca­ ba... Tiyatrocu olmak isteyen­ ler, sadece şu ellerin kullanılışı­ nı görüp öğrenseler yeterdi. Oy­ nadığı eski ünlü oyunları, TV ’ler niçin örnek komediler dizisi yapıp, yeni seyircinin önü­ ne koymazdı? Örneğin şu “ His-

se-i Şayia.” Ondan birazcık his­

seler kapsalar fena mı olurdu? *— Evet... O meşhur Selahat­ tin Pınar... Afife, sonraları has­ talandı. Gittim yerini buldum. Darülbedayi heyeti de duymuş bunu, bir yardım parası verdi­ ler bana. Afîfe’ye vereyim diye. Aradım buldum, Şehzadebaşı’n- da, yangın yerinde, bir tek ev kalmış, harap, onun ikinci ka­ tında, kapısı falan açık...

Girdim içeriye. Afifeee... di­ ye seslendim.

Ses seda yok. Yerde... Bir ki­ lim mi ne serilmiş, üstünde ya­ tıyor. Bir mahluk, kıvrılmış ora­ cığa... Yırtık pırtık bir örtünün altında Afife Jale...

O güzel kadın, kurumuş iske­ let olmuş. Tanınmayacak halde. Yanma gittim.

Afife ben geldimmm... Zayıf bir seda çıkardı, Vasficim sen mi geldin? Otur diyemiyorum, yer yok...

O

m

bakan yoktu

Ben bulurum, sen keyfine bak, dedim. Sözün gelişi işte, bakacak keyif mi var? İskelet, sanki vücut yok. Ben de merak edip örtüyü kaldırmadım.”

— Neydi hastalığı?

Gözleri nemlenmişti: “ — Bilmiyorum... Afife, de­ dim. Heyet-i idare karar verdi. Sana on lira gönderdi, yardım parası. Lazım olur dedim, yas­ tığının altına koydum. Perişan bir haldeydi, o da bana söyleye­ cek laf bulamıyordu.”

— Sonra, daha çok yaşadı mı?

“ — Çok değil. Evet, konuşa­ cak söz bulamıyorduk. Afife, ben gidiyorum dedim. Yine ge­ lirim filan gibi birşeyler söyle­ dim. Gene gel, dedi. Kim mi ba­ kıyordu? Hiç... Bakan makan yoktu, öyle yaşamaya çalışıyor, örtünün altında. Döndüm, ti- yatrodakiler de çok üzüldü ta­ bii... Bir kere daha gittim, ar­ tık beni tanımıyordu.

Benim yapacağım tek şey var... Bunu buradan kaldırıp iyi bir yere yatırmak. Hiçbir hasta­ ne almıyor. Uğraştım çok. Ne­ şet vardı, doktor... Zamanında Muhsin’le, Behzat’la oynamış, ama okumuş doktor olmuş. Asabiyeci olmuş. Neşet’le tanı­ şıyorum, Bakırköy’de tımarha­ neye sertabip yardımcısı olmuş. Onu buldum, Neşet dedim, yahu, Afife perişan halde, sen

Vasfi Rıza Zobu, A fife Jale’nin son günlerinin canlı tanığı.

Zobu, Türk tiyatrosunun ilk kadın oyuncularından olan Jale’ye

Darülbedayi’den aldığı para yardımını götürür: “Aradım

buldum. Şehzadebaşı’nda yangın yerinde bir tek ev kalmış,

harap, kapısı falan açık... Girdim içeriye A fifeeeee’ ses seda

yok... Yerde... Bir kilim mi ne serilmiş, üstünde yatıyor, bir

mahluk. Kıvrılmış oracığa... Yırtık pırtık bir örtünün altında

A fife Jale, o güzel kadın, kurumuş iskelet olmuş, tanınmayacak

halde, yanma gittim..!’

Avradımı sahnede görmüş gibi oldum falan d iy e... Avaz avaz... Avradı, yani karısı gibi görmüş kadınlan, namusuna dokunmuş. Biz de öyle ortada dolaşıp duruyoruz, sesimizi çı­ karmadan. İşte ikinci seferi de bu...

İkinci perde açılırken, polis­ ler geldiler. Biz bir iki kişi... Ha­ lide Fahri.. Ben varım, bu gene şair, muharrir var. Biz Afife’yi tiyatronun arka kapısından ka­ çırdık. Yayan gidiyoruz...

Bir araba, Kadıköy’ün tek at­ lı arabası. Afife’yi onun içine koyduk. Üsküdar’a kaçırdık.

AFİFE JALE— Güzelliği dillere destan, Türk tiyatrosunun öncü kadınlarından Afife Jale, Türkiye^ nin henüz tiyatroya hazır olmadığı günlerin faturasını ödeyenlerden.

buna bir çare bulamaz mısın? Allah razı olsun, A fife’yi ora­ ya yatırmaya karar verdik. Bir gazeteci vardı, şimdi ismini unuttum, o da meşgul oldu, Al­ lah razı olsun.

Biz, Afife’yi bir arabaya bin­ dirdik. Otomobil falan' yok o zaman fayton var. Hastaneye götürdük, Neşet de orada, ba­ şında. Ve ben döndüm, derken, bir iki gün sonra bir telefon, Afife vefat etti, diye. Gelmek, görmek ister misiniz? Olur, de­ dim. Ben gidinceye kadar has­ taneden çıkarmışlar, hastanenin adeta mezarlığı gibi bir yer var. Hastanede ölenleri oraya götü­ rüyorlar. /Afife’yi de oraya gö­ türmüşler. Yani ben taşıyama- dım Afife’yi. Sadece mezarım

gördüm. Mezarlıktaki komşusu kim? Nurettin Şefkati Bey... Türkiye’nin bana göre en büyük aktörü. Neşet alıp bakıyor on­ lara. Güç durumda kalanlara. Darülaceze gibi. Neydi adı? Saf­ fet... O da orada öldü, onun da kabri orada.”

— Şimdi hâlâ oradalar mı? Başka yere nakil?

“ — Orada. Belki hastanede, defterde mezar nuıîıarası vardır, öyle, taşı maşı yok.”

— Siz Afife ile oynadınız mı?

“ — Afife ile? Oynamaya va­ kit kalmadı k i...”

— Yani sizden evvel oynadı

o ...

“ — Hayır evladım. Bunlar talebe olarak girdiler, on iki ki­ şi. On iki kız. Yasak gelince

hepsi çıktı. Bir Refika vardı. Terbiyeli bir kız. Muvahhit ge­ tirmişti onu. Onu suflör yaptı­ lar, tiyatroda kalabilmesi için, ötekiler hepsi ayrıldı. Ama bu suflörlük edeceği için, mahrem değil güya...”

— O zaman Afife Jale çok az oynadı demek ki.

Bir d efa...”

— Bir defa mı?

“ — Bir defa oynadı. Yazdı­ lar mazdılar... Kadıköy’de oy­ nadı. İkinci sefer tekrar Kadı­ köy’de oynama ilanı yapıldı. O gece basıldık. Kadın mahrem­ dir, oynaması yasak ya.

Öranın Kadıköy’ün merkez memuru, koyu mutaassıp biri, bana dedi ki... Bana demedi ya, orada bağırıyordu, ortadan...

Bir polis müdürü

Zamanın bir polis müdürü vardı. Arnavut Tahsin derlerdi. Yakışıklı, uzun boylu. Tabii mutaassıp o da. Şeyhülislam da var, o zaman. Herkes başörtü­ lü. Yine de biz farkında değiliz. O yakışıklı polis müdürünün sa­ yesinde imiş, A fife’nin peşine fazla düşülmedi.

Ne de olsa bir kadını beğenen tiyatro sever bir erkeğin hissiyatı gibi bir şey. Afife’yi fazla takip ettirmedi, kimseyi cezalandır­ madı. Yalnız, artık tiyatroya bir daha Türk kadını girmedi, bir uzun zaman. Aradan bir zaman geçti, Şadi Bey vardı, aktör, onun kumpanyasına girdi, Afi­ fe...

Orada ne oynadı bilmiyorum. Tamburi Selaİıattin’le o sıralar­ da evlendi. Zevkli, musikişinas, genç tamburi Selahattin...

Kokain filan mı çekiyor, o za­ man bir şeyler işte... Afife’yi .alıştırdı derler. Selahattin kur­ tuldu kokainden ama Afife kur­ tulamadı. Ayrıldılar. Afife yal­ nız başına kaldı, o son vaziye­ tini sana anlattım. Çeke çeke söndü gitti...”

— Afife’nin sahneye çıkışı, tabii Atatürk’ten evvel oluyor...

“ — Evvel evvel, Şeyhülislam var, padişah var. Sultan Reşat zamanı galiba... Hayır, ilk oyu­ nunun adını şimdi hatırlayamı­ yorum ...”

— Peki. Afife Jale, ilk kadın tiyatrocumuz mu oluyor?

Asıl Kadriye Hanım

“ — Hayır... İşin tam aslına bakarsan, Sultan Hamid zama­ nında, bir Kadriye Hanım var­ dır. Komedi tuluat tiyatroların­ da, kumpanyalarında Amelya takm a ismi ile/Anadolu’yu gez­ di. Sonradan ebe olan bu kadın tiyatrocumuzu da tanırdım, is­ tersen sana da tanıtabilirim. H atta fotoğrafım da gösterebi­ lirim ...”

İstemez miyim hiç? İlk kadın tiyatrocumuz kimdi? Afife Ja­ le mi? Kadriye Hanım mı? Ti­ yatro dünyamız bu konunun üzerine ciddi olarak eğilmeli de­ ğil miydi?

— Aman Vasfi Bey ne duru­ yorsunuz? Gösterin bana Kad­ riye Hanım’ın resmini. Ne olur anlatın onun da hikâyesini...

Yüzünde yine aynı dost tebes­ süm ... Gözlerde o eşsiz ışıltı­ lar... Yerinden kalktı, kitaplığı­ na yürüdü... Ellerini ne güzel kullanıyordu, ne büyük bir us­ taydı o, Kadriye Hanım’ın öy­ küsünü anlatırken...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Slıakespeare, Yeats ve Sefer is 'ten çeviriler de yapan Bonnefoy ’tun ayrıca Rimbaud, İtalyan ve Fransız sanat tarihiyle ilgili incelemeleri de vardır. Burada

Fosil yakıtla çalışan motorla kullanılan elektrik motor, bazen tek başına bazen de diğer motora destek olarak sadece benzinle çalışan modellere kıyasla gaz

Papaz Karnusyan basın top­ lantısında “ Cumhuriyet” muha­ birinin bir sorusuna verdiği ya­ nıtta, “ Türkiye’nin Ermeni so­ rununu çözmek için Erivan’la

483 Akdemir, a.. dolayısıyla Tanrı hakkında teist, deist, agnostik, panteist, ve ateist gibi çok çeşitli ulûhiyet anlayışlarının doğmasına zemin

Laila ve Sahar’ın yaptıkları çalışmaya göre, sıçanlara 7 gün boyunca her gün 20 mg/kg intraperitoneal CP uygulanmış, CP grubunda testiküler germ hücrelerinde TUNEL

10 yıl boyunca, Paris'in ünlü Doğu dilleri okulunda edebiyat öğretmenliği yapan Güzin Di­ no, çeşitli çağdaş Türk şairlerinin kendi sesleriyle bir antolojisini

İnsan vücudu bü­ tün Anadolu felsefesinde, Anadolu felsefesi derken yalnız antik felsefeyi kastetmiyorum, Anadolu der­ vişlerinin dünya görüşünde, insan vücudu

21 Aralık’ta Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpi- ter ve en küçük gezegeni Merkür gün doğumundan önce güney- doğu ufkunun üzerinde çok yakın görünümde. Satürn,