• Sonuç bulunamadı

Nüktedanlarımıza dair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nüktedanlarımıza dair"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

| T A R İ H İ

í

-

,•

i

B A H İ S L E R |

1

Nüktedanlarımıza dair

Y A ZA N :

Halûk Y. Şehsuvaroğlu

Eski cemiyetimizde tenkid etmek yasaktı. Bu vadide konuşulamaz, yazı yazılamazdı. Yalnız methü se­ naya müsaade vardı. Bu müsaade de asırlar boyunca dalkavuk yetiş- i meşine sebeb olmuş, herkes ikbali

methü senada bulmuştu.

O devirlerde meclislerde nükteleı yapılır, nüktedanlar bazan büyük tehlikeleri de göze alarak zaman ve | zemine uygun fıkralar anlatırlar, hazırcevablıklarda bulunurlardı.

Cemiyetimiz her devirde nükteye müstesna bir yer vermiş, ve asır­ larca Türk zekâsı bu yoldan ışılda­ yıp durmuştu.

O devirlerde zarif insanların mec üslerine doyum olmazdı. Nükteler daha ziyade şahıslara karşı yapılır, onların unvanlarına, sıfatlarına tel­ mihlerde bulunulurdu.

17. asırda Kara Çelebizade M ah- mud Efendinin hanesine bir gün ulemadan Ormanizade Mustafa E- fendi gelmiş, Mahmud Efendi de misafirini bahçesine götürüp gez - dirmişti. Bakımsız bir halde bulu - nan bahçeyi gezen Mustafa Efendi, ev sahibine (bahçeniz ormana dön­ müş) demiş, Mahmud Efendi de derhal (ya sizi niçin gezdiriyoruz) cevabını vererek misafirin Ormanî- zadeliğini telmih etmişti.

Ünvanlardan dolayı yapılan nük­ telerin en hoşlarından biri de Ta- tarcıkzade Abdullah Efendiye ya - pılmıştı. Bir meslekdaşının pek a- leyhinde olan Tatarcıkzade, azline sebeb olduğu bu zatı, bir gün eski ve harah yalısında ziyarete gitmiş ve bir müddet oturduktan sonra (efendim, devlethane pek harab biı hale gelmiş, burada rahatsız olm u- i yor musunuz) diye söze başlamış, ! ev sahibi evden hiçbir şikâyetleri j olmadığını söylemiş (yalnız m ev - sim münasebetile sivrisineklerden, tahtakurulanndan, hususile tatar - eıktan pek muztaribiz) demiş.

Sultan Mahmud devri ricalinden Halet Efendi, bir çok han ve fıanü- man söndürmekte şöhret kazanmış­ tı. Bir gün ahbahlarından biri, e - fendinin bahçesinde gezerken bah­

çıvanın bir incir fidanını söküp at­ tığını görmüş ve hemen bahçıvana (bu fidanı ağa birinin ocağına dik­ mek için efendi hazretlerine lâzım olur) demişti.

Zaman ve zemine uygun sözler söylemenin en tehlikeli şekli şüp­ hesiz padişahlara karşı yapılanlar­ dı.

Bir gün Sultan İbrahim, divandı devlet işlerde meşgul bulunan Sad­ razam kemankeş Kara Mustafa Pa­ şayı huzuruna çağırtmış ve kethüda kadına odun verilmesini emreyle - mişti. Sadrazam (efendimiz demiş­ ti, devlet işleri hakkında bir irade­ niz var zannile gelmiştim. Kethüda kadının odunu ne makule şeydir ki Sadrazamın divandan celbini mu - cib oluyor) diye teessüflerini bil - dirmiş, bu sözler üzerine padişah gazaba gelmiş ve bir müddet son­ ra da Mustafa Paşa katledilmişti.

18. asırda Hekimoğlu Ali Paşa ilim ve fazileti ile tanınmış muk - tedir bir devlet adamımızdı. Bit gün III. Osman, kendisine kızmış

(ben seni şimdi azleder ve hamal­ başı A li ağayı kendime vezir yapa­ rım) demişti. Ali Paşa da derhal (evet efendimiz yaparsınız ama, o- na hamalbaşı A li Paşa derler, He - kimoğlu Ali Paşa demezler) ceva­ bını vermişti.

Bu cevab üzerine padişah gazaba gelmiş, veziriazam, Kızkıilesine sü­ rülmüş ve Valde Sultanın şefaati üzerine ölümden zorla kurtulabil - mişti.

Bu nükteler, bazan pek sert o - lurdu. Hekimbaşı Abdülhak Molla, vükelâdan bazı zevatı bir gün Be - bekteki yalısına davet etmiş, pek güzel olan yalı bahçesinde vükelâ işret masasına oturup keyiflenmeğe başlamışlar, fakat o sırada Sultan Mahmud, birdenbire yalıya gelmiş, Hekimbaşı, vükelâyı bahçenin kö - şeşindeki ahıra sokmuş ve padişahı gezdirmeğe başlamış. Ahır civarına gelince molla hemen ilerleyip kapıyı açmış ve padişaha (vükelânız bura­ da) demişti. Vükelâ mahçub bir hale düşmüş, ertesi günü de molla

efendi hekimbaşılıktan azledilmişti. Eskiden azledilen şeyhülislâmlar bir gemiye konulup İstanbul dışına çıkarılırlardı. Bir gün II. Sultan Mahmud, Şeyhülislâm Mehmed Zeynelâbidin Efendiye (niçin sahil­ de bir hane tedarik etmediğini) sor­ muş, efendi de sahile muhtaç deği­ lini, zaten azledilir edilmez, her ta­ rafım deniz olur cevabını 'ermişti. Tarihimizde nüktelerde tanınmış bir çok şahsiyet vardır. Son asır tarihimizde bu vadide en tanınmış şahsiyetimiz Süleyman Nazif Beydi. Bu ateşin ve zeki insan, birbirinden güzel nükteler yaparak yaşamış, ve etrafmdakileri daima kendisine hay ran bırakmıştı.

Süleyman Nazif Bey, hürriyet kahramanı Enver Beyi sever, fakat sonra başkumandan vekili olan İ t - tihadcı Enver Paşadan hiç hazet - mezdi. Bu münasebetle söz düştük­ çe (Enver Paşa, Enver Beyi k a t­ letti) dermiş. Maltada sürgün b u ­ lundukları sırada bir gün Enver Paşanın babası Ahmed Paşaya (pa­ sa, gel seni burada da evlendir« - lim. Islanbulda bir oğlun dünyaya geldi, koca Osmanlı İmparatorluğu­ nu batırdı, Maltada başlfa bir oğ - lun doğar, o da İngiltere İm para­ torluğunu batırır) demişti.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Aliyev (Azerbaycan Bilimler Akademisi Yak~n ve Orta Do~u Halklar~~ Enstitüsü), "Mustafa Kemal ve 1921 tarihli Sovyet-Türk Antla~mas~" raporunda, Kemal'in hayat

Şimdi belediye Orhan Veli için heykel di­ kerken, aynı belediye Oktay Rifat’a Aşiyan’da yatacak yer ver­ mezse bunda bir tutarsızlık var demektir.. Bir

Elektrikli araç üreten otomobil firmalarının şarj süresini kısaltmanın ötesinde otonom sürüşün sağlanması ve sü- rüş güvenliğinin artırılması gibi hedefleri de

Result(s): Of 342 women with pathology-confirmed fibroids who were included in the study, 108 received myomectomy only (group I), and 234 underwent the uterine depletion

形,同時也為了保障其他待贈者的權益,如果您已在其他醫院完成 肝臟移植手術,也請您通知我們,我們將取消您在待贈者名單上的

Cilt altına yerleştirilen kalp pilinin kalbe gönderdiği elektrik sinyal- lerinin sayısı, vücudun değişen ihtiyacına gö- re otomatik olarak belirlenir.. Yürüme ve eg- zersiz

[r]

Bilim insan- ları kesilen çimlerin yaydığı kokunun, tadını sevdiği- miz bitkilerin yaydığı kokuyu çağrıştırdığı için hoşu- muza gittiğini düşünüyor.. Bu