• Sonuç bulunamadı

O'nu aramaktayız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "O'nu aramaktayız"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

$ Ç AĞDAŞ YAYINLARI

O R A L Ç A L I Ş L A R

liderler hapishanesi

2 5 0 .0 0 0 T L

Ç a ğ P a z a rla m a A .Ş . Y erebatan Cad. S a lkım sö ğ ü t S ok. N o: 9 /B

C a ğ a lo ğ lu /is ta n b u l Tel:514 01 9 6 /9 5 P o sta ç e ki no: 6 66322

Cumhuriyet

$ Ç A Ğ D AŞ YAYINLARI

I Ş I K K A N S U

ayrıntının izdüşümü

1 0 0 .0 0 0 T L

Ç a ğ P a z a rla m a A .Ş . Yerebatan C a d. S a lkım söğ üt S ok. N o: 9 /B C a ğ a lo ğ lu /is ta n b u l Tel:514 01 9 6 /9 5 P osta ç e k i no: 6 66322 73. Y i SAYI 25967 / 50000 TL (KDV içinde) KURUCUSU: YÛNUS NADİ (1924-1945) BAŞYAZARI: NADİR NADİ (1945-1991) 10 KASIM 1996 PAZAR

A t a ' n ı n 58. ö l ü m y ı l d ö n ü m ü

Anıyoruz ve arıyoruz

► Cumhurbaşkanı Demirel, 10 Kasım nedeniyle yayımladığı mesajında yapısı gereği demokratik nitelik taşıyan Cumhuriyet’in ulusallık kadar önemli ikinci temel özelliğinin laiklik olduğunu vurguladı. Demirel, “ Laiklik, farklı inançlara sahip vatandaşlarımızın inançlarını özgürce yaşayabilmelerinin tem inatıdır” dedi. ► DSP lideri Bülent Ecevit,

Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimle, kurduğu Cumhuriyet’le gönüllerde ve düşüncelerde yaşadığını belirtti. ► ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, A tatürk’ün ilkelerinin takipçisi olacaklarını belirtirken CHP lideri Deniz Baykal da “ Demokratik, laik Cumhuriyet’i kuşatmaya

kalkışanlar karşısında Atatürk daha da yücelm iştir” diye konuştu.

İ l 7. Sayfada

İŞÇİ PARTİSİ’NDEN UYARI: ANITKABİR’DE SALDIRI OLACAK ■ 7. Sayfada

DEVLET-MAFYA-AŞİRET BAĞLANTISINDA HER GÜN YENİ HALKALAR ORTAYA ÇIKIYOR

Düğüm çözülmüyor

Çatlı yanlış istendi

m Tiirkeş-Çatlı-Ağar

İade

/ K arm aşık

edilm edi f ilişkiler

Mahkeme kayıtları

► Katliam sanığı olarak aranmasına karşın ortak

olduğu şirketle devletin petrol ihalelerine giren ülkücü

Abdullah Çatlı’mn polis ve özel tim mensuplarıyla da

ilişkisi olduğu mahkeme kayıtlarına yansıdı. Kocaeli’de

4 Bulgar yurttaşının da aralarında bulunduğu bir dizi

cinayetin katil zanlısı olarak yakalanan Mehmet Hadi

Özcan adlı ülkücü, 15 Temmuz 1996 tarihinde yerdiği

ifadede, Çatlı ile ortak iş yaptıklarım açıkladı. Özcan,

ilk karşılaşmalarında Çatlı’nın yanında Emniyet Genel

Müdürlüğü Özel Harekât Timi’nde görevli Alper

Tekdemir’in de bulunduğunu söyledi. ■

19. Sayfada

► Bahçelievler katliamı davasında idamla yargılanan ve

o tarihlerde İsviçre’de bulunan Abdullah Çatlı, İsviçre

tarafından “yanlış gerekçe” ile istendiği görüşüyle iade

edilmedi. Türkiye’nin İsviçre’ye, Adalet Bakanlığı’nın,

TCY’nin 149/2. maddesini ihlalden hakkında tutuklama

karan bulunan Çatlı’nın iadesi istemi konusunda nota

verdiği öğrenildi. İsviçre’nin, Türkiye’ye gönderdiği

yanıtta, Bahçelievler katliamına katılmakla suçlanan

Çatlı’nın “siyasal suçlama” olarak kabul edilen “halkı

devlete karşı kışkırtma” suçlamasıyla istenmesinin

çelişki olduğu vurgulandı. ■

19. Sayfada

• •

► ‘Mafya-devlet-aşiret’ ilişkisini kanıtlayan MİT

raporunu yayımlayan Aydınlık gazetesinin Genel

Yayın Yönetmeni Haşan Yalçın, Azerbaycan’daki

darbeden bir süre önce MHP Genel Başkam

Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ile

Abdullah Çatlı ’nın Nahcıvan’da bir araya geldiklerini

ileri sürdü. Yalçın, “ Eroinin Suriye-Kuzey Kıbrıs

güzergâhından Hollanda’ya gidişini Çatlı örgütlüyordu.

Nakledilmesine Ağar’ın yardımcı olduğu

uyuşturucunun Avrupa’daki dağıtımını Çatlı ile

Hollanda’daki şef yapıyordu” dedi. ■

19. Sayfada

Gerçek Mehmet Ozbay Londra’da

► Abdullah Çatlı’nın üzerinden çıkan kimliğin sahibi Mehmet Özbay

Ingiliz bir kadınla evli ve bir bilgisayar firmasında çalışıyor. Ağabeyi

İbrahim Özbay ise Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu’nda görevli.

Ağabey İbrahim Özbay’a göre kardeşinin hiçbir şeyden haberi yok.

/

/ MİT uçağı Bakü’ye

gitti

3. Sayfada ÖZCAN GÜNEŞ

ŞANLIURFA - Türki­ ye’nin gündemine oturan Susurluk’taki kazada ölen ülkücü Abdullah Çatlı nın üzerinde bulunan kimliğin sahibi Mehmet Özbav'ın İngiltere’nin başkenti Londra’da birbilgisayar şir­ ketinde çalıştığı öğrenildi. İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan ve polis mü­ dürü Hüseyin Kocadağ’la aynı araçta kaza geçiren Abdullah Çatlı’nm kullan­ dığı ve ABD’nin Şikago kentindeki Türk Konsolos- luğu'ndan verildiği ortaya çıkan kimliğin sahibi Meh­ met Özbay’m bir İngiliz

yurttaşıyla evli olduğu bildirildi. Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde yaşayan Mehmet Özbay’m kar­ deşleri, uzun yıllar İngiltere’ye giden kardeşleri­ nin adres ve telefonlarını vermekten kaçındılar. Özbay’ın ticaretle uğraşan kardeşi Abdülkadir Özbay, Cumhuriyet muhabirine konuştu.

Kendi-Demirel, Ağar’ı aradı

3. Sayfada

/

7

7

sini, aksi halde zor durum­ da kalabileceğini belirten Özbay, Mehmet Özbay’m Londra’da yaşadığını ve kendileriyle sürekli telefon görüşmesi yaptığını belir­ terek şunları anlattı:

“ Kardeşim bir bilgisayar şirketinde çalışıyor. Ayrıca kozmetik işiyle de uğraşı­ yor. İngiliz vatandaşıyla ev­ li ve oturma izni var. Sık sık İstanbul’a gelip kalıyor. Bunda bir şey yok, iş ziya­ reti.”

Birecik Kelaynak Üret­ me lstasyonu’nda_ çalışan Özbay’m ağabeyi İbrahim Özbay ise kardeşiyle en son iki ay önce telefonla görüş­ tüğünü, o tarihten sonra aramadığını söyledi. Kardeşinin hiçbir şeyden ha­ beri olmadığını belirten İbrahim Özbay, kardeşi­ nin bir de kızı olduğunu söylemekle yetindi. Ül­ kücü Abdullah Çatlı’nın üzerinde kendi adına dü­ zenlenmiş kimliği bulunan Mehmet Özbay'ın bir diğer kardeşi. Salih Özbay ise Birecik Orman

Fi-Avukat Özbay: Çatlı

korundu

■ i. Sayfada

Libya imzası atılıyor

■ 5. Sayfada

ÖDP’den ‘sifon çek’

çağrısı

4. Sayfada

sinden kardeşiyle ilgili kesin tarihler istenmeme- danlık Müdürlüğü’nde çalışıyor.

B

U

Ğ

U

N

Cumhuriyet’le birlikte

GÜNCEL

CÜNEYT ARCAYÜREK

9'u 5 Geçeye Dönmek...

Aramızdan ayrılışının 58. yılındayız.

"10 Kasım sabahı 9 ’u 5 geçe duran saatimizi, çark­ ları büsbütün paslanmadan bir işletebilsek!"

Köktenciler, dinciler, sahte Atatürkçüler... Şimdi ayaklanacaklar; “Bir ölüden medet ummak” diyecek­ ler.

Hayır! Atatürk’ü izledikçe önümüze açılan yeni ve devrimci ufukların hasretiyle yanmanın özeti bu söz­ ler. Birey olarak, ulus olarak yeniden doğma isteğinin

Arkası S a. 19, Si't. l ’de

Büyük

/ ; v

• •

goç

Zaireli mülteci kadın tüm olumsuz koşullara rağmen çocuğunu emziriyor. Zaire ordusuyla Tutsiler arasındaki çatışmalardan kaçan yaklaşık sekiz bin mülteci Uganda’ya geldi. Çatışmaların ardından dört bir yana dağılan yüz binlerce Hutu ve Zaireli mülteci açlıktan, susuzluktan ve hastalıklardan kırılırken uluslararası topluluk hâlâ bu insanlık dramının nasıl durdurulabilece­ ğine ilişkin bir karara varamıyor. (Fotoğraf: REUTERS) 11. Sayfada

10 Kasım 1938'irı

tıpkıbasımı

ö Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk

Dolmabahçe'de gözlerini yaşama kapadığında

ulus olarak şaşkınlık yaşanıyordu.

O O günkü gazeteler bu matem gününü

okurlarına duyurmak için ikinci baskılarını

yapmışlardı.

Q Cumhuriyet de o günü okurlarına duyururken

siyah başlıkla çıkmıştı. 1938'in

10 ve 11 Kasım tarihli

sayılarından

yapılan seçme

yazıların

yer aldığı

Cumhuriyet

Gazetesi'nin

tıpkıbasımını

m m u s

özel ek olarak

veriyoruz.

Bugün

Cumhuriyet

'le b irlik te .

Ekonomi

Gazete'den izlenir

Cumhuriyet Ekonomi yine bütün hafta

elinizden düşmeyecek. İlgi çekici

haber ve yorumlarıyla günlük

yaşantınıza ışık tutacak.

Q Bilgisayarlar tehlikede: Eski bilgisayarınızın 2000 yılında aptallaşacağını b iliy o r musunuz? Bellekten tasarruf için iki haneli tarih İşlemleri yapan m ilyonlarca bilgisayar sistemi, yeni yüzyılın ilk dakikalarında zaman kavramını yitirecek. Bilgisayarınız en kolay zaman

hesaplarını yapamaz hale gelecek. İlaçların son kullanım tarihlerinden, kredi kartlarının

geçerlilik tarihine, sigortalılık süresinin

belirlenmesine kadar tüm hesaplar altüst olacak. Dünya neden çözüm ü tartışıyor, bilgisayar firm aları ne yapıyor? Cumhuriyet Ekonomide.

Q

Karaosmanoğlu'yla söyleşi: IMF heyeti Başbakan Necmettin Erbakan ile nasıl alay etti?

Türkiye'nin ne zaman IMF'ye ihtiyacı

kalmayacak? Ekonomi nereye gidiyor? Aydınlar ne yapmalı? Dünya Bankası'nda

başkanvekilliğine kadar yükselen tek Türk ünvanına sahip ekonom ist Atilla

Karaosmanoğlu, IM F'nin son Türkiye

ziyaretini Cumhuriyet ___ ___ , Ekonomi'ye değerlendirdi. C u m h u riyet Ekonom i, yarın ve her pazartesi

Cumhuriyetle

b irlik te .

Üniversite adaylarına

hizmet

1997ÖYS'de neler değişti? • 1997 ÖSS'ye girme zorunluluğu var mıdır? • Başvurma belgesi nereden alınacak? • Başvurma belgesini ne zaman, nereye, nasıl teslim edeceksiniz? • Başvurma belgesi nasıl

c

doldurulacak? • Sınav ücretinin

ödenmesi ile ilgili kurallar nelerdir? • Başvurular hangi durumlarda geçersiz sayılır? • Aday Bilgi Kontrol formu nedir? • ÖSS, ÖYS ve başvurularla ilgili tüm ayrıntılar.

Cumhuriyet

-D ü z e y Dersanesi işb irliğ iyle h a zırla n a n Sınava Doğru Rehberi ■ 6. Sayfada

GÜNDEM

MUSTAFA BALBAY

Masallar Ülkesi...

Bir varmış bir yokmuş... Memleketin birinde, hırsız­ lar onurlu, katiller huzurlu, vekiller kamburlu, siyaset ça­ murlu, yankesiciler gururluymuş...

Medya haber atlamaz, beyefendi çaldığını saklamaz- mış...

Memleket giderek şenlenmiş, pislikler çimlenmiş, bü­ tün atlar yemlenmiş, ses çıkaran gemlenmiş, namus­ lular susmuş, namussuzlar ünlenmiş...

Bakalım bu ülke ne menemmiş...

(2)

SAYFA CUMHURİYET

OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

10 KASIM 1996 PAZAR

2

Devrimi Yaratan ‘Düşünce Devrimi’

Prof. Dr. BEDIA AKARSU

tatiirk'ün ölümünün 58. yılındayız. “Hâlâ

Ata-tiirk mü?” diyenlere,

A

i____

ye soranlara özellikle son

J H L y ılla n la sık sık rastlanır oldu. Evet, yine Atatürk hem de her za­ mankinden daha fazla. Atatürk ne yap­ mış ki öyle mi? Önce kısaca anımsata­ lım: İlkin, ezilmiş çökmüş, umutsuz ve umarsız bir halkı ulusal birlik altında top­ lamış; yıkılmış bir imparatorluktan bir ulus ve bağımsız bir devlet yaratmış. Te­ okratik düzenden halk egemenliğine da­ yalı laik düzene geçmemizi, ortaçağ kül­ türünden çağdaş kültüre yönelmemizi sağlamış; eğitim alanında dinsel düşü­ nüşün yerine bilimsel düşünüşü koymuş­ tu. En çok üzerinde durduğu da düşünüş

devrimi kavramı idi. Bütün insanlarımı­

zı düşünen insanlar yapmak istiyordu o. Bunun da yolu laik eğitimdi. Laik eğitim ve eğitim birliği ilkelerini yerleştirerek bilimsel eğitim sistemini kurdu. Türk ulusunu kendi tarihi ve kendi dili üzerin­ de bilinçlendirmek üzere Türk Tarih Ku- rumu’nu ve Türk Dil Kurumu’nu kurdu. Bugün “tarihimizle barışmaksan söz edenler, gerçek tarih araştırmalarının bu kurumlarla başladığını bilmezlikten ge­ liyorlar. Bugün bir kültür dili durumuna gelen Türkçemizi de bu kurumlara, do­ layısıyla Atatürk’e borçlu olduğumuzu unutuyorlar. Daha savaş yıllarında 1921’de Ankara’da Eğitim Şûrası’nı top­ laması da eğitime ne denli önem verdi­ ğini gösterir. Halk eğitimine de çok bü­ yük önem veren Atatürk Halkevlerini kurmuştu. Bu evlerde okuma yazma öğ­ renilir, bu evlerden piyano keman sesle­ ri yükselir, bu evlerde oyunlar sergilenir, bu evlerde konferanslar verilirdi. Hukuk devrimi ile Türk kadınını şeriattan kur­ tarıp topluma kazandırmıştı. O zamanın sloganı “halka rağmen halk için”di, (Bu­ nu şimdilerde kimileri seçkincilik diye aşağı görüyor; oysa bugün en gelişmiş (il­ kelerde halk eğitim merkezleri açılıyor, yetişkinler için.) Bir “kültür ordusu” ya­ ratmak (günümüzde “din ordusu” yarat­

mayı tasarlıyorlar) ve bununla Türk ulu­

sunu “dar kafalı" bilgisizlerin elinden kurtarmak ister Atatürk. Bunun da yolu laik eğitim ve eğitim birliğidir ve bütün in­ sanlarımıza eşit eğitim fırsatı verebilmek­ tir. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için tüm ülkede eğitim seferberliğine girişmiş, ilkokuldan üniversiteye çağdaş yöntemle­ re davah eğitim sistemini kurmuştu.

Bu eğitimden beklenen de; tarihin bir ilerleme olduğunun bilincine varan, kül­ türün gelişmesinde katkısı olan, bu kat­ kıda bireyin rolünün bilincine varan, ba­ ğımsız düşünebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi yolunu kendisi seçebi­ len, düşünebilen özgür kişiler yetiştirme­ sidir. Bu amaca erişilmişti de.

Önemle üzerinde durduğu bir konu da ekonomidir Atatürk’ün. O tümüyle Tür­ kiye’nin gerçeklerine ve gereksinmeleri­ ne uygun, planlı programlı bir ekonomi sistemi geliştirmiştir. Devletçidir, ama totaliter bir sisteme dönüşebilecek olan sosyalizmden yana değildir; özel girişi­ me yer verir, ama yabanıl (vahşi) kapita­ lizme dönüşebilecek olan liberalizmden yana da değildir. Bu sistemi ile de 1929- 30 dünya ekonomik bunalımını - Osman­

lI borçlarını da ödememize karşın - bu­ nalmışız atlatan tek ülke olmuştur Tür­ kiye.Ve şimdi kalkmış birileri. bütün bunların önemsiz işler olduğunu sıkıl­ madan söyleyebiliyor.

Bu kısa anımsatmadan sonra Atatürk

düşüncesinin ilkelerini, yine kısaca, birer

birer gözden geçirelim: Ulusal bağımsız­

lık, özgürlük ve laiklik temel ilkelerinin başında gelir Atatürk'ün. Bu kavramla­

rın hepsi de tersyüz edilip sunuluyor şim­ dilerde. Örneğin: “Efendhn,düny a değiş­

ti, artık bağımsızlık yok, karşılıklı bağım­ lılık var” diyorlar. Evet, dünya değişti,

hem de bunları söyleyenlerin asıl gerçe­ ği göremeyecekleri kadar değişti; bunda hiç kuşku yok. Karşılıklı bağımlılık bü­ tün dünyanın istediği bir şey. Ancak ta­ raflar bağımsız olmadan karşılıklı ba­ ğımlılıktan söz edilebilirini? Herbuyru- ğa baş eğen, her yaptığı başkalarınca de­ netlenen köle bağımlılığı içinde yaşayan

bir insan ya da bir ulusun karşılıklı ba­ ğımlılığından söz edilebilir mi? Karşı­

lıklı bağımlılık, ister tek tek birey ler ara­ sında, ister devletler ya da uluslar arasın­ da olsun, ancak özgür ve bağımsız insan­ lar ve uluslar arasında olabilir. Atatürk

bunu 75 yıl önce görmüştü: daha 1920’lerdc “Bu dünya yeni baştan dü­

zenlenmelidir” derken ulusların eşit hak­ larla içinde yer aldığı bir yeni dünya dü­ zeninden, bağımsız ulusİarııı birbirine bağımlı olduğu bir insanlık düzeninden

söz ediyordu. Ama bağımlılığın uyduluk

olmadığını anlayamaz elbette “yeni man­ dacı” enteller.

Özgürlük ve laiklik de tersyüz ediliyor. Başıboşluk özgürlük sanıldığı gibi, din örgütleri de sivil toplum olarak gösteri­ lip sözüm ona laikliğe karşı çıkılıyor.

Atatürk’ün ilkeleri arasında çok önem­ li yeri olan ulusçuluk, halkçılık, devrim­

cilik ve devletçilik de -hem de ilkelerini 6

okJa Atatürk’ün simgelediği CHP’lileı- ce bile- kıyasıya eleştiriliyor. Eleştiri de­ mek de doğru mu bunlara? Çünkü yal­ nızca yeriyorlar, alay ediyorlar, düşün­ celeri gerçek bir süzgeçten geçirmeden. Örneğin devletçiliği alalım: Atatürk’ün devletçiliğini özellikle ekonomi alanın­ da eleştirenler, sanırım Atatürk’ün eko­ nomi sistemini incelemeden girişiyorlar bu eleştirilerine. Atatürk’ün ekonomi sis­ temi planlı birekonomi sistemidir. “Ulu­

sal ant”la (misak-ı milli) yurdu yabancı

işgalinden kurtaran Türk ulusu, bu sefer de ekonomik bakımdan yabancı boyun­ duruğuna düşmemek için “ulusal emek

andf’na (say misak-ı millisi) çağırır Ata­

türk. Bu da planlı çalışmadır. “Askeri za­

ferle” bağımsızlığını yeniden elde etmiş

ulusun ekonomik bağımsızlığını da sağ­ laması gerekir. 1923 İzmir İktisat Kong­ resinde şunları söylüyordu Atatürk: “En

parlak zaferimizin sağladığı, daha da sağ­ layabileceği meyveleri toplay ıp onlardan yararlanabilmemiz için ekonomimizin, ekonomik egemenliğimizin ve bağımsız­ lığımızın sağlanması ve pekiştirilmesi ge­ reklidir. Ülkeyi bayındır hale getirecek olan ekonomik nedenler, ekonomik çaba­ lardır... Bunun için öyle bir ekonomi dö­ nemi gereklidir ki artık ulusumuz insan­

ca yaşamasını bilsin, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğıcnsiıı ve bunu ger­ çekleştirmeye yönelsin. Bu ulus böyle bir dönemin tarihini yazacaktır. Böy le bir dö­ nemde, en büy iik hak, en yüksek y er ça­ lışanların olacaktır.”

Daha kuruluşun ilk günlerinde 24 Ni­ san 1920’de ulusun her alandaki eksiklik­ lerine değinerek, şunları söylüyordu Ata­ türk: “Bu eksiklikleri giderebilmemiz için

her şeye ihtiyacımız vardır. Ama bir tek şartla: Ulusun özgürlüğü, devletin bağım­ sızlığı sarsılmamak, zedelenmemek şar­ tıyla. İşte ulusun gelişmesi, ülkenin bayın­ dırlaşması için gerekli her şeyi dışardan almak konusunda pek uyanık, pek tedbir­ li davranmalıyız. Dışarının yardımını uy­ gun bulacağız, ama tekrar tekrar belirt­ tiğimiz gibi bağımsız kalmak hakkımız ve yeteneğimizi her zaman koruyarak.”

(Atatürk’ün Söylevleri, TDK Yay., 1968, S.40) Böylece Atatürk’ün yabancı ser­ maye karşısında olmadığını da görüyo­ ruz; ama bağımsızlığımızı yitirmemek koşulu ile. Bizim için gerekli olan ba­ ğımsızlığımızı zedelemeyen ulusal bir ekonomidir Atatürk’e göre. Bütün halkı insanca yaşatacak olan bir program ge­ reklidir. Sınıf ayrımı yapmaksızın ulusal emek andı ile bir halk ekonomisi kurma­ lıdır. Bu da ancak devletçilik ilkesi ile sağlanabilirdi.

Devletçilikten ne anladığını da kendi­ si açıklıyor Atatürk 1936’da. “Türki­

ye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19. asırdan beri sosy alizm ııazariy elerinin ile­ ri sürdükleri fikirlerden alınarak tercü­ me edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türki­ ye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türki­ ye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin biz­ ce manası şudur: Fertlerin hususi teşeb­ büslerini ve şahsi faaliyetlerini esas tut­ mak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve çok şey lerin y apılmadığını göz önünde tuta­ rak memleket iktisadiyatını devletin eli­ ne almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye vatanında asırlardan beri ferdi ve hususi teşebbüslerle yapılmış olan şey­ leri bir an evvel yapmak istedi ve görül­ düğü gibi kısa birzamanda yapmay a mu­ vaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz yol gö­

rüldüğü gibi liberalizmden de başka bir sistemdir.” ( Karal, Atatürk’ten Düşünce­

ler, 1969, S. 102) Ulusun yapısına en uy­ gun yol ne sosyalizm ne de liberalizm­ dir, Atatürk’e göre. “Tanzimat’ın açtığı

serbest ticaret dev ri Avrupa rekabetine karşı kendisini müdafaa edemeyen iktisa­ diyatımızı birde iktisadi kapitülasyon zin­ ciri ile bağladı. Teşkilat ve ferdi kıymet ııoktai nazarlarından iktisat sahasında bizden çok kuvvetli olanlar memleketi­ mizde, bir de fazla olarak, imtiy azlı mev­ kide bulunuyorlardı.Temettü vergisi ver­ miyorlardı. Gümrüklerimizi ellerinde tu­ tuyorlardı. İstedikleri zaman, istedikleri eşyayı istedikleri şeriat tahtına memleke­ timize sokuyorlardı. Bütün şuabat-ı ikti- sadiy enıize bu sayede hâkiııı-i mutlak ol­ muşlardı.” Bu sözleri 1 Mart 1922’de

söylemiştir Atütürk Meclis’i açarken. Bugün durumumuz o günlerden pek mi farklı? Neden bu durumun önüne geç­ mek için Atatürk’ün önerdiği ve dünya­ ya (özellikle “mazlum milletlere”) örnek olarak sunduğu sistemi yeniden uygula­ mıyoruz? “Plan değil, pilav istiy oruz” slo­ ganı ile başlayan, bugün kimilerince 46 ruhu diye övünerek öne sürülen DP’ııin açtığı yolun bizi nerelere getirdiğini gör-menin zamanı gelmedi Ve de CHP’nin kendi ilkelerine sarılmasının, onlara sahip çıkmasının. Kendi tabanla­ rı saydıkları halkın da bunu istediğini görmüyorlar mı? Türkiye’nin bugün düş­ tüğü durumdan çıkmasının tek yolu, Ata­ türk’ün açtığı Aydınlanma Yolu’na yeni­ den girmemiz, onun ilkelerini tümüyle yaşatmam izdir. Bu, yalnız kendi ülkemiz için değil, dünyada bizi örnek alan az ge­ lişmiş ya da gelişmekte olan uluslara kar­ şı da görevimizdir. Türk Devrimi ile bir­ likte Türk tarihinde yeni bir dönem açıl­ dığı gibi, dünya tarihinde de yeni bir çağ açılıyordu. Bütün “mazlum milletler”in yazgısı değişiyordu. Bir “Üçüncü Dün­

ya” doğuyordu. 21. yüzyılda yeniden ör­

nek bir ulus, HegcTin deyişiyle “tarihsel

ulus” olma görevimizi, “kendisinin geliş­ tirdiği ilkeleri bütün insanlığa mal etme, bütün insanlık ölçüsünde genişletme” an­

lamımı gelen "tarihsel ulus” olma göre­ vimizi sürdürmeliyiz.

ARADA BİR

BEHZAT AY_______________

Ö'nıı Aramaktayız...

Her yıl, Gazi Mustafa Kemal’in Söylev’ini, O’nun bu büyük yapıtını, 15 ekimden başlayarak okumaya başlarım. Gazi, 15-20 Ekim 1927’de 36 saatte okur Söylev’i. Ne var ki ben, bu büyük ya­ pıtı 36 saatte bitiremem. Kasım ayına sarkar oku­ mam. Bu yıl da öyle oldu. Büyük aydınlanmacı H.V.

Velidedeoğlu’nun basıma hazırlayıp Çağdaş Ya­

yınları arasında çıkan bu büyük yapıtı sanki yeni okuyormuşum gibi oldum bu yıL,

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk elden tutulmuş bir

güncesi, önemli bir tarih, başyapıt, kaynak kitaptır bu... 400’ü aşkın önemli belgeleri içeren bu yapıt, bir hesaplaşmayı da içermektedir.

Yeni Mandacıların, Sevr yandaşlarının, Lozan’ı küçümseyenlerin çıkardıkları toza dumana, sıçrat­ tıkları çamura karşın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e hayranlığım daha da artıyor...

Kurtuluş Savaşımızı örgütleyip başlatan ve utku ile sonuçlandıran önder, büyük komutan, ulusal kahraman, yurt kurtarıcısı ve devlet kurucusunun dayancı, direnci, karşısındakileri yenişi destanlık bir konu...

İki Amerikalı biiim adamı, baba-oğul Dupuy’la- rın hazırladıkları büyük askeri tarih ansiklopedisin­ de, (onların deyişiyle “Kemal”in adı parlamakta) binlerce komutanın içinde en çok Gazi Mustafa Kemal Atatürk övülerek şöyle söz ediliyor:

“Karlzmatik yaratıcılığı, sıkı, ödün vermez azmi, siyasal becerisi ve olağanüstü askeri dehası ile Kemal, parçalanmış, bitkin, başkalarının merha­ metine bırakılmış ulusunu yeniden canlandırmış ve onu tekrar birleştirmiştir. Bu başarısını ilk planda Yunanlılarla yürüttüğü savaş sırasında taçlandır­ dığı zaferlerle sağlamıştır... ”

Atatürk’e saldırılarını her geçen gün arttıranlar utansınlar...

İşgal ordusu denize dökülünce, Lordlar ve Avam kamaralarında heyecanlı anlar yaşanır. İşçi Partisi lideri McDonald kürsüye çıkar ve konuşmaya baş­ lar:

“Nerede Başbakan Lloyd George? Bize ne söz verdi, ne sonuç aldı? Hâzineyi boş yere masrafa soktu. Hani Anadolu paylaşılacak, Boğazlar bizim olacaktı? Heyhat, bunların hiçbiri olmadı. Şimdi bunun hesabını versin!”

Lloyd George şöyle yanıtlar:

"Arkadaşlar, tarih dâhi yetiştirmekte pek cömert değildir. Yüzyıllar pek seyrek olarak dâhi yetiştirir. Şu şanssızlığa bakın ki, çağımızda o büyük dâhi­ yi Türk ulusu yetiştirdi. Ben O ’na yenildim. Mus­ tafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi?..”

Lloyd George bu konuşmasından sonra hemen istifa eder...

Ve bu eski başbakan öldükten sonra Times ga­ zetesi bir sayfasını ona ayırarak, alaysama ile şöy­ le yazar bir yerinde: "Lloyd George’u, bir daha

kalkmamak üzere Mustafa Kemal devirmiştir. ”

İşte, yenik düştükleri halde Mustafa Kemal’i böy­ le övüyorlar...

Atatürk’e saldırılarını yoğunlaştıranlarda utanma diye bir şey yok...

Şimdi ölmüş bulunan bir cumhurbaşkanı, bir il­ çenin il olması dolayısıyla yaptığı konuşmada şöy­ le söylemişti: "Cumhuriyet döneminde önemli bir

şeylerin yapıldığı pek söylenemez. ”

Evet, böyle söylemişti... Belleklerimizden çıkma­ dı bu utanılası söz...

Oysa, 1929-1939 yılları arasında bütün dünya­ da sanayi üretimi yüzde 19 artarken Türkiye'de yüzde 96 artmıştır... Mucize gibi bir durum.

Atatürk döneminde enflasyon yüzde eksi 2 iken, bugün yüzde 85’tir...

Son yılların yöneticileri aslında halkımıza hesap vermeliler. Dünyada 169 ülke arasında gelir dağı­ lımı en bozuk son 10 ülke arasına Türkiye’yi sokuş nedenlerinin hesabını vermelidirler. Bugün, ulusal gelirin yarısının altında pay alan nüfusun yüzde 80’inin yaşamı cehennemseldir... Cennet azınlık, baştaki yöneticilerle birlikte “dolce-vita" (tatlı ya­ şam) içinde, günlerini gün etmekteler. Bütün bun­ ların nedeni, son elli yıldan beri Kemalizmden uzak- laşışımızdır. Her geçen gün Kemal Atatürk’ü daha çok aramaktayız...

TARTIŞMA

Atatürk ’ ü Anarken...

D

banaostlarım “Atatürk’ün çok yakınında bulundun, o zaman çocuk olmana rağmen, kim bilir ne çok anın vardır; onları yazıp yayımlasana’’ diye sürekli

ısrar edip beni yüreklendirdiler.

Ben de o büyük insanı ölüm yıldönümü dolayısıyla özel olarak andığımız bugünlerde, bir anımı yazmaya karar verdim.

Yıl 1936. Biz ailece

Florya’dayız. İngiliz Kralı

VIII. Edward İstanbul’a

büyük kurtarıcı Atatürk’ü görüp tanımaya geldi. Ertesi gün Florya'da çaya davet edildi.

Bizde. Kral T yakından görmek için; büyük ablam

Necla, misafirimiz Melek Cevaıışir, akrabamız Kemâl Gürhan ve ben, köşkün

köprüsünün yanına gidip bekledik. Az sonra Atatürk ve Kral Edward köşkün kapısında göründüler. Her ikisi de gayet zarif ve şıktılar, bizim yanımıza geldiler. Anımsadığım kadarıyla Fransızca

konuşuyorlardı. Bizler her iki devlet büyüğünü saygıyla selamladık.

O zaman Florya’nın kumu (şimdikiler bilmezler) çok güzel, ince ve ünlüydü. Atatürk; ablamdan bir parça kumu alıp Ekselansları ’ııa götürmesini istedi. Rahmetli ablam (o zaman 18 yaşındaydı) elleri titreyerek, bir avuç kumu alıp, daha da yaklaşarak Kral'ın beğenisine sundu. Edward kumu avuçlarına aldı ve çok beğendiğini söyledi. Bizler de, bu vesile

ile koskoca İngiltere Kralı’nı yakından görmek ' olanağına kavuşmuş olduk.

Yol üzerinde biriken halk “Yaşa, var o f’sesleriyle, her iki devlet büyüğüne sevgi gösterilerinde bulundular. Onlar da, halkı selamlayıp, Florya Deniz Köşkü’ne döndüler. Sanıyorum ertesi akşam (ya da iki gün sonra) Kral Edward Ingiltere’ye dönmek üzere. Sirkeciden trenle ayrıldılar,

Küçükçekmece’den geçerken tren yavaşladı. Küçükçekmece ve Florya sakinleri, biz, çocuklar,

gençler uğurladık Kral Edward'ı ve

beraberindekileri. Hey gidi günler hey! Sevgili Atatürk, sen döneminin en büyüğü idin. Seni tanımak, konuşmak, görebilmek için dünyanın her yerinden; krallar, şahlar, prensler, devlet başkanlan, hep ayağına geldiler.

Büyük Atatürk, sen aydınlıklar (nurlar) içinde yat!..

Sevda Gürer Tagay

Cevat Abbas

Gürer’in

kızı

1 yaşın

K â in a tın

tü m s e s le r in e ,

r e n k le r in e v e

t it r e ş im le r in e

a ç ık ra d y o .

“Açık Radyof

ANMA YE 1. YILDÖNÜMÜ

Em. Kd. Hak. Alb. AHMET FARUK AKDEMİR

D: 1921

Ö : 10 Kasım 1995 Saat: 17.30

Sevgili babamızı, Ata’mızla aynı günde ebediyete uğurladık. Ayrılığın tanımlanamaz acısını varlığımızda

taşıyor, ikisini de en derin özlemle anıyoruz. Tanrı rahmet eylesin. Nur içinde yatsınlar.

Ç o cu k la rı

F. Nilgün (Akdemir) - Cahit - Deniz - Onur

SELİMOĞLU

VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI

Cemiyetimiz üyesi değerli meslektaşımız

TU R H A N BAYRAKTAR

9 Kasım 1996 günü vefat etmiştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Turhan Bayraktar’ın cenazesi 9 Kasım 1996 Cumartesi günü ikindi namazını müteakip Fatih Camii’nden alınarak Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir. Bayraktar’a Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve üyelerimize

başsağlığı dileriz.

TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ

BEYPAZARI SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN Dosya No: 1994/382 Esas Davacı Selahattin Harmaııkaya tarafından davalılar Esin Öztop ve müşterekleri aleyhine mahkememize açılan taksim ve izalei şüyu da­ vasında: Dava konusu Beypazarı tapusunun Rüstempaşa Mahalle­ si 'nde bulunan 325 ada 17 parselde hissedar olan davalılardan Lale Göl- geç Oyman ve Aydın Oyman’a dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş, adresleri meçhul olup tanınmadı­ ğından bahisle tebligat yapılamamıştır, bu ne­ denle davalılar Lale Göl- geç Oyman ve Aydın Ovman’m duruşma gü­ nü olan 29.11.1996 günü saat: 09.30’da bizzat mahkememizde hazır bulunmaları veya kendi­ lerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde dava basit usule tabi ol­ duğundan gıyap kararı çıkarılmaksızın HUMK’nin 509-510. maddeleri gereğince gı­ yaplarında karar verile­ ceği hususu dava dilek­ çesi ve duruşma günü tebliği yerine kaim ol­ mak üzere ilan olunur. 22.10.1996

Basın: 114600

s e n i n l e y i z

...

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

ANKARA ŞUBESİ

Yaşlılara/hastalara gündüzleri veya yatılı destek verebilecek

REFAKATÇİ BAYANLAR ARANIYOR

□ Evde çalışmaya hazır, sevgi dolu □ Ortaokul, lise ve üniversite mezunu □ 25-50 yaş arasında, sigara içmeyen □ Eğitim almaya açık, ekibin üyesi

olabilecek Adaylar lütfen MATURE’yi arayınız.

Tel: (216) 336 04 62/418 28 94

Sağlıklı, kendine güvenen, sorum luluk duyguları gelişmiş, bağım sız kişilikli muttu bir nesil yetiştirilm esine katkıda bulunm ak isteyen

EV ÖĞRETMENLERİ ARANIYOR

J 0-3 yaş arası bebek ve çocukları çok seviyor, çocuğun evinde. sevgi dolu ortamda tam gün eğitim vermek istiyorsanız

J Ulus, Bostancı, Göztepe ve istediğiniz semtte çalışmak istiyorsanız

J Emekli öğretmen, üniversite veya lise mezunu, eğitim almaya açıksanız

J 20-45 yaş arasında ve sigara içmiyorsanız M A T U R E e k i b i n i n b i r ü y e s i o l m a k i s t e y e n a d a y l a r , l ü t f e n b i z i a r a y ı n ı z .

M A T U R E E ğ i t i m & A i l e D a n ı ş m a n l ı ğ ı

Tel: (216) 336 04 6 2 / 4 1 8 28 94

PENCERE

At İzi Kurt İzine

Karıştı mı...

Holivut bu konuda ben diyeyim on, siz deyin kırk film çevirdi. Loş bir odada, sırtı kameraya dönül); adam koltuğuna yayılmış, purosunun dumanlarını havaya savuruyor; karşısında gözü pek, kulağı ke­ sik görevli...

Görev veriliyor, alınıyor.

Gözü pek, kulağı kesik görevli, azılılar hapisha­ nesine giderek idamlıkları topluyor:

- Bana bakın uğursuzlar, diyor, vatan için göre­

ve hazır mısınız?.. Operasyonu filanca ülkede ger­ çekleştireceğiz. Ölüm Allah’ın emri; ama, yaşa-, yanlar özgürlüklerine kavuşacaklar. Bu arada kaç­ mak isteyeni ben mıhlarım. Var mısınız?..

Katiller sürüsünü kısa sürede muma çeviren gö­ zü pek görevli, operasyonu başarıyla yürütür. Ho­ livut usulünce yazılan bu senaryo, yaşamdan alın­ mıştır.

★ ,,

1960’larda üniversite gençliği arasında solculuk yayılıyordu. Sırtı kameraya dönük adam, kulağı ke^ sik görevliyi çağırdı:

- Sol fikirler gelişiyormuş...

- Ne emredersiniz?..

“- İti kurda kırdırmak gerek..."

Kurtlar çağrıldı, görevler verildi, solcu gençler bi­ rer birer öldürüldü. ‘Ülkücü’ adı verilen gençler, ‘va­

tan görevi’ yaptıklarını sanıyorlardı. Başlangıçta ‘iti kurda kırdırma operasyonu’ başarılı gibi görün­

müştü; ama, toplumda terör tohumlandı. Ve en kötüsü:

“A f izi kurt izine karıştı."

★ 1

Aradan yıllar geçti, ‘kurtlar’ öğrencilik yıllarını ge­ ride bırakmışlar, mafyalaşmışlardı; yine de ‘vatan,

millet, Sakarya’ adına neler yapmazlardı?.. Bu ku­

ral daha sonra da işleyecek, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde tohumlanan teröre karşı kotarılacaktı. Sonuçta ortaya kahraman mı, eşkıya mı, mafya mı, hain mi, kıyıcı mı, hasta mı, kukla mı olduğu belirsiz profesyonel eylemci türü çıktı. ‘ Interpol’ün aradığı Abdullah Çatlı’nın bayrağa sarılan tabutunun ardından binlerce kişinin yürüme­

si ne anlam taşıyor?.. ı!

Evet, at izi kurt izine karıştı.

İkisini birbirinden ayırmadan yolumuzu bulmak1

olanaksızdır.

★ 9

Yakup Cemil’in yaşamı çarpıcı ve öğreticidir;;

gözünün pekliği, kıyıcılığı ve nişancılığıyla ünlü bJ asker, İkinci Meşrutiyet’ten sonra İttihatçıların te-/ dailiğine sıvandı; Balkanlar’da komitacılık yaptı< Babıâli baskınına katıldı; Harbiye Nazırı Nâzım Pa- şa’yı vuran kişidir; Mahmut Şevket Paşa’ya dü­ zenlenen suikasttan sonra Enver Paşa’nın Harbi-1, ye Nazırı olmasına katkıda bulundu; ‘Teşkilat-f

Mahsusa’ya girdi; Enver Paşa’yı öldürmek için tu-j

zak hazırladığı savıyla tutuklanıp idam edildi. Ne var ki Yakup Cemil bir değildi...

Birinci Dünya Savaşı sonrasının kargaşasında, savaşın ve işgalin yakıp yıktığı Türkiye, baştan so-| na gözü pek kıyıcılarla dolup taştı; İstanbul’da Rum’

Hrisantos’un şöhreti vardı, Anadolu’nun heryerin-

de çeteler türemişti; Çerkez Etem ’den Topal Os­

man'a değlh'tüfhünü bir devlet düzeninde eritmek;

için verilen savaşım çok büyüktür. j Cumhuriyet devletinde kanun egemenliğini kur-, mak, gülsuyuyla yapılacak iş değildi.

Peki, aradan bunca yıl geçtikten sonra at izini kurt izine yine nasıl karıştırdık?.. t

Bir kez karıştı mı, ikisini birbirinden ayırmak, sanıl­ dığından da güçtür.

SİNEMA, MDYO-TELEVİZYON STÜDYODA ÖĞRENİLİR!

İLETİŞİM VE SANAT ARAŞTIRMALARI VAKFI (İSAV) sunar.

MTV GAYRETTEPE STÜDYOLARINDA

EUROCOM İŞBİRLİĞİYLE

HAFTASONU İLETİŞİM SEMİNERLERİ (23 KASIM 1996 - 27 OCAK 1997 TARİHLERİ ARASINDA)

TO PLA M 120 SAAT

SENARYO - YAPIM - YÖNETİM - KURGU - MÜZİK- SESLENDİRME - SUNUCULUK - OYUNCULUK - HALKLA İLİŞKİLER - SİYASAL KAMPANYALAR - İMAJ YARATMA- RENK VE BİÇİM ESTETİĞİ - YENİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ-BİLGİSAYARLI CANLANDIRMA...

S İN E M A , R A D Y O -T E L E V IZ Y O N S T Ü D Y O D A U Z M A N L A R D A N

Ö Ğ R E N İL İR !

Müveddet ANTER-Okan ARIKAN - Evren ARIN - Süha ARIN - Alaattin AŞNA- Prof. Dr. Nurhan ATASOY-Doç. Dr. Veysel BATMAZ - Prof. Dr. Cevat ÇAPAN- Dr. Feride ÇÎÇEKOĞLU-

Nesli ÇÖLGEÇEN - Can DÜNDAR - Nadir GÖKTÜRK - Prof. Dr. Naci GÜÇHAN - Prof. Dr. Nükhet GÜZ - P rof Dr. Ersan İLAL - P rof Yıldız KENTER- P ro f Dr. Levent

KILIÇ- Betûl MARDİN - Ziya ÖZTAN - P ro f Dr. Bülent SANKUR- Lami SESAR - Dr. Haluk ŞAHİN - Doç. Dr. Nazmi ULUTAK- Cihan ÜNAL- M. Adil YALÇIN - Turhan YAVUZ -

Yalçın YELENCE - Derviş ZAİM Başvuru ve ayrıntılı bilgi için: Tel: (0212) 275 22 72 - 275 22 73

Faks: (0212) 272 86 02

İSPARTA SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 1996 123 esas

Davacı Seyid Atasoy ve Osman Atasoy vekili tarafından da­ valılar Mehmet Gökdal ve Ahmet Özkellekçi hakkında açılmış bulunan tahliye davasının duruşmasında verilen ara kararı ge­ reğince: Halen İsparta ili Cumhuriyet cad. no: 38/2’dcRj dük­ kânda kiracı olarak bulunan Mchıngt Gökdal ve Ahmet Özkel- İekçi’nin olup davalılardan Ahmet Özkellekçi’nin tebligata ya­ nır açık adresleri tespit edilemediği ve kendisine tebligat yapı­ lamadığından bu nedenle Resmi Gazcte’de ilanen davetiye teb­ liğine karar verilmiş olup duruşma günü olan 19.11.1996 güııii saat 09.00’da davah veya vekilinin duruşmada hazır bulunma­ ları. aksi halde HUMK.nun 213. maddesine göre duruşmanın gıyabında devam edeceği ve karar verileceği ilanen tebliğ olu-nur. 15.10.1996 Basın: 11

FATİH 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Es. 1996/847

Mahkememizden verilen 31.10.1996 tarih ve 1996/847 es. 996/899 saylı karar ile Rize. Merkez. Melekköy. c. 108/01. s. 1-1. kütük: 4 ’tc nüfusa kayıtlı Hüseyin ve Saadct’ten olma 6.3.1994 doğumlu Kiibra Çalık’a aynı yer nüfusuna kayıtlı Ab- durrahmaıı Çalık vasi tayin edilmiştir. Han olunur. 31.10.1996

Basın: 115581

ERDEMLİ KADASTRO HÂKİMLİĞİ’NDEN

Dosya No: 1995 1728 daşlaı

ı, 1956 doğumlu Abdullah Ay’ıiı tiniı aramalara ragmeı ... ... ...__... ...^ .... _ .... . rar verilmiştir. Davalı. Abdullah Ay'ın duruşma guııü ı nü saat 9.Ö(j’daki duruşmaya bizzat gelmesi veya kendisini kanuni bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmanın yokluğ

Müdahil davacı Maliye Hâzinesi ile 1 nımii Kale ve arkadaşları tarafından davah Abdullah Ay aleyhine acılan ış bu kadastro tespitine ıtı ... ■ j- * .--ı-ı aramalara rağmen teblıga... ag

m duruşma gunii olan 10. raz daı asmın \ anılan yargılamasında: dav alı Mehmet Celebi oğlu. 1956 doğumlu Abdullah Ay m tiiıı

adresi teshil edilememiş ve dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalı. Abdullah Ay '.ille'

karar verileceği hususu dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.

ara rağmen tebligata yarar açık " ' ‘ .1996 gü-unda yapılıp asın: f 14496

Referanslar

Benzer Belgeler

To investigate the effect of variation in mechanical properties and distribution of SiC particles on fatigue crack behavior, fatigue crack growth tests were applied under tensile

萬芳醫院李文生主任、莊再庚醫師分別榮獲杏林獎及青年杏林獎 萬芳醫院內科部副主任暨感染科李文生主任及心臟內科莊再庚醫 師,分別榮獲台北市醫師公會第 27

The local trains that depart from Sirkeci Station, serve for the beaches on the European side of the Sea o f Marmara and those that depart from Haydarpaşa

Bu hedef çerçeve- sinde önümüzdeki y›l yap›lacak bir deneyde, bir ana uçaktan sal›nacak olan bir roket, kendi yak›t›yla önce sesten üç kat h›zl› anlam›na kullan›-

cenazelerine İştirak ederek sami- naî yardımlarını esirgemiyen, telgraf ve telefonla büyük acı­ m ızı paylaşan, çelenk gönderen değerli ve vefakâr akraba,

caerulea bireylerinde kabuk boyu – et ağırlığı, vücut ağırlığı – et ağırlığı arasındaki ilişkiler belirlenmiş ve kabuk boyu – et ağırlığı arasında üssel

Bu çalışmada üretilen nanomalzemeler kullanılarak elde edilen nanoakışkanlar için çeşitli pH lardaki CuO nanoakışkanlarının ısı transfer katsayısının,

In a müşareke partnership, the Participation Bank makes a profit - loss partnership agreement with a person or a company to provide the financial fund they need.. There are two