$ Ç AĞDAŞ YAYINLARI
O R A L Ç A L I Ş L A R
liderler hapishanesi
2 5 0 .0 0 0 T L
Ç a ğ P a z a rla m a A .Ş . Y erebatan Cad. S a lkım sö ğ ü t S ok. N o: 9 /B
C a ğ a lo ğ lu /is ta n b u l Tel:514 01 9 6 /9 5 P o sta ç e ki no: 6 66322
Cumhuriyet
$ Ç A Ğ D AŞ YAYINLARI
I Ş I K K A N S U
ayrıntının izdüşümü
1 0 0 .0 0 0 T L
Ç a ğ P a z a rla m a A .Ş . Yerebatan C a d. S a lkım söğ üt S ok. N o: 9 /B C a ğ a lo ğ lu /is ta n b u l Tel:514 01 9 6 /9 5 P osta ç e k i no: 6 66322 73. Y i SAYI 25967 / 50000 TL (KDV içinde) KURUCUSU: YÛNUS NADİ (1924-1945) BAŞYAZARI: NADİR NADİ (1945-1991) 10 KASIM 1996 PAZAR
A t a ' n ı n 58. ö l ü m y ı l d ö n ü m ü
Anıyoruz ve arıyoruz
► Cumhurbaşkanı Demirel, 10 Kasım nedeniyle yayımladığı mesajında yapısı gereği demokratik nitelik taşıyan Cumhuriyet’in ulusallık kadar önemli ikinci temel özelliğinin laiklik olduğunu vurguladı. Demirel, “ Laiklik, farklı inançlara sahip vatandaşlarımızın inançlarını özgürce yaşayabilmelerinin tem inatıdır” dedi. ► DSP lideri Bülent Ecevit,
Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimle, kurduğu Cumhuriyet’le gönüllerde ve düşüncelerde yaşadığını belirtti. ► ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, A tatürk’ün ilkelerinin takipçisi olacaklarını belirtirken CHP lideri Deniz Baykal da “ Demokratik, laik Cumhuriyet’i kuşatmaya
kalkışanlar karşısında Atatürk daha da yücelm iştir” diye konuştu.
İ l 7. Sayfada
İŞÇİ PARTİSİ’NDEN UYARI: ANITKABİR’DE SALDIRI OLACAK ■ 7. Sayfada
DEVLET-MAFYA-AŞİRET BAĞLANTISINDA HER GÜN YENİ HALKALAR ORTAYA ÇIKIYOR
Düğüm çözülmüyor
Çatlı yanlış istendi
m Tiirkeş-Çatlı-Ağar
İade
/ K arm aşık
edilm edi f ilişkiler
Mahkeme kayıtları
► Katliam sanığı olarak aranmasına karşın ortak
olduğu şirketle devletin petrol ihalelerine giren ülkücü
Abdullah Çatlı’mn polis ve özel tim mensuplarıyla da
ilişkisi olduğu mahkeme kayıtlarına yansıdı. Kocaeli’de
4 Bulgar yurttaşının da aralarında bulunduğu bir dizi
cinayetin katil zanlısı olarak yakalanan Mehmet Hadi
Özcan adlı ülkücü, 15 Temmuz 1996 tarihinde yerdiği
ifadede, Çatlı ile ortak iş yaptıklarım açıkladı. Özcan,
ilk karşılaşmalarında Çatlı’nın yanında Emniyet Genel
Müdürlüğü Özel Harekât Timi’nde görevli Alper
Tekdemir’in de bulunduğunu söyledi. ■
19. Sayfada► Bahçelievler katliamı davasında idamla yargılanan ve
o tarihlerde İsviçre’de bulunan Abdullah Çatlı, İsviçre
tarafından “yanlış gerekçe” ile istendiği görüşüyle iade
edilmedi. Türkiye’nin İsviçre’ye, Adalet Bakanlığı’nın,
TCY’nin 149/2. maddesini ihlalden hakkında tutuklama
karan bulunan Çatlı’nın iadesi istemi konusunda nota
verdiği öğrenildi. İsviçre’nin, Türkiye’ye gönderdiği
yanıtta, Bahçelievler katliamına katılmakla suçlanan
Çatlı’nın “siyasal suçlama” olarak kabul edilen “halkı
devlete karşı kışkırtma” suçlamasıyla istenmesinin
çelişki olduğu vurgulandı. ■
19. Sayfada• •
► ‘Mafya-devlet-aşiret’ ilişkisini kanıtlayan MİT
raporunu yayımlayan Aydınlık gazetesinin Genel
Yayın Yönetmeni Haşan Yalçın, Azerbaycan’daki
darbeden bir süre önce MHP Genel Başkam
Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ile
Abdullah Çatlı ’nın Nahcıvan’da bir araya geldiklerini
ileri sürdü. Yalçın, “ Eroinin Suriye-Kuzey Kıbrıs
güzergâhından Hollanda’ya gidişini Çatlı örgütlüyordu.
Nakledilmesine Ağar’ın yardımcı olduğu
uyuşturucunun Avrupa’daki dağıtımını Çatlı ile
Hollanda’daki şef yapıyordu” dedi. ■
19. SayfadaGerçek Mehmet Ozbay Londra’da
► Abdullah Çatlı’nın üzerinden çıkan kimliğin sahibi Mehmet Özbay
Ingiliz bir kadınla evli ve bir bilgisayar firmasında çalışıyor. Ağabeyi
İbrahim Özbay ise Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu’nda görevli.
Ağabey İbrahim Özbay’a göre kardeşinin hiçbir şeyden haberi yok.
/
/ MİT uçağı Bakü’ye
gitti
■ 3. Sayfada ÖZCAN GÜNEŞŞANLIURFA - Türki ye’nin gündemine oturan Susurluk’taki kazada ölen ülkücü Abdullah Çatlı nın üzerinde bulunan kimliğin sahibi Mehmet Özbav'ın İngiltere’nin başkenti Londra’da birbilgisayar şir ketinde çalıştığı öğrenildi. İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan ve polis mü dürü Hüseyin Kocadağ’la aynı araçta kaza geçiren Abdullah Çatlı’nm kullan dığı ve ABD’nin Şikago kentindeki Türk Konsolos- luğu'ndan verildiği ortaya çıkan kimliğin sahibi Meh met Özbay’m bir İngiliz
yurttaşıyla evli olduğu bildirildi. Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde yaşayan Mehmet Özbay’m kar deşleri, uzun yıllar İngiltere’ye giden kardeşleri nin adres ve telefonlarını vermekten kaçındılar. Özbay’ın ticaretle uğraşan kardeşi Abdülkadir Özbay, Cumhuriyet muhabirine konuştu.
Kendi-Demirel, Ağar’ı aradı
■ 3. Sayfada
/
7
7
sini, aksi halde zor durum da kalabileceğini belirten Özbay, Mehmet Özbay’m Londra’da yaşadığını ve kendileriyle sürekli telefon görüşmesi yaptığını belir terek şunları anlattı:
“ Kardeşim bir bilgisayar şirketinde çalışıyor. Ayrıca kozmetik işiyle de uğraşı yor. İngiliz vatandaşıyla ev li ve oturma izni var. Sık sık İstanbul’a gelip kalıyor. Bunda bir şey yok, iş ziya reti.”
Birecik Kelaynak Üret me lstasyonu’nda_ çalışan Özbay’m ağabeyi İbrahim Özbay ise kardeşiyle en son iki ay önce telefonla görüş tüğünü, o tarihten sonra aramadığını söyledi. Kardeşinin hiçbir şeyden ha beri olmadığını belirten İbrahim Özbay, kardeşi nin bir de kızı olduğunu söylemekle yetindi. Ül kücü Abdullah Çatlı’nın üzerinde kendi adına dü zenlenmiş kimliği bulunan Mehmet Özbay'ın bir diğer kardeşi. Salih Özbay ise Birecik Orman
Fi-Avukat Özbay: Çatlı
korundu
■ i. SayfadaLibya imzası atılıyor
■ 5. Sayfada
ÖDP’den ‘sifon çek’
çağrısı
■ 4. Sayfadasinden kardeşiyle ilgili kesin tarihler istenmeme- danlık Müdürlüğü’nde çalışıyor.
B
U
Ğ
U
N
Cumhuriyet’le birlikte
GÜNCEL
CÜNEYT ARCAYÜREK
9'u 5 Geçeye Dönmek...
Aramızdan ayrılışının 58. yılındayız.
"10 Kasım sabahı 9 ’u 5 geçe duran saatimizi, çark ları büsbütün paslanmadan bir işletebilsek!"
Köktenciler, dinciler, sahte Atatürkçüler... Şimdi ayaklanacaklar; “Bir ölüden medet ummak” diyecek ler.
Hayır! Atatürk’ü izledikçe önümüze açılan yeni ve devrimci ufukların hasretiyle yanmanın özeti bu söz ler. Birey olarak, ulus olarak yeniden doğma isteğinin
■ Arkası S a. 19, Si't. l ’de
Büyük
/ ; v
• •goç
Zaireli mülteci kadın tüm olumsuz koşullara rağmen çocuğunu emziriyor. Zaire ordusuyla Tutsiler arasındaki çatışmalardan kaçan yaklaşık sekiz bin mülteci Uganda’ya geldi. Çatışmaların ardından dört bir yana dağılan yüz binlerce Hutu ve Zaireli mülteci açlıktan, susuzluktan ve hastalıklardan kırılırken uluslararası topluluk hâlâ bu insanlık dramının nasıl durdurulabilece ğine ilişkin bir karara varamıyor. (Fotoğraf: REUTERS) ■ 11. Sayfada10 Kasım 1938'irı
tıpkıbasımı
ö Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk
Dolmabahçe'de gözlerini yaşama kapadığında
ulus olarak şaşkınlık yaşanıyordu.
O O günkü gazeteler bu matem gününü
okurlarına duyurmak için ikinci baskılarını
yapmışlardı.
Q Cumhuriyet de o günü okurlarına duyururken
siyah başlıkla çıkmıştı. 1938'in
10 ve 11 Kasım tarihli
sayılarından
yapılan seçme
yazıların
yer aldığı
Cumhuriyet
Gazetesi'nin
tıpkıbasımını
m m u s
özel ek olarak
veriyoruz.
BugünCumhuriyet
'le b irlik te .Ekonomi
Gazete'den izlenir
Cumhuriyet Ekonomi yine bütün hafta
elinizden düşmeyecek. İlgi çekici
haber ve yorumlarıyla günlük
yaşantınıza ışık tutacak.
Q Bilgisayarlar tehlikede: Eski bilgisayarınızın 2000 yılında aptallaşacağını b iliy o r musunuz? Bellekten tasarruf için iki haneli tarih İşlemleri yapan m ilyonlarca bilgisayar sistemi, yeni yüzyılın ilk dakikalarında zaman kavramını yitirecek. Bilgisayarınız en kolay zaman
hesaplarını yapamaz hale gelecek. İlaçların son kullanım tarihlerinden, kredi kartlarının
geçerlilik tarihine, sigortalılık süresinin
belirlenmesine kadar tüm hesaplar altüst olacak. Dünya neden çözüm ü tartışıyor, bilgisayar firm aları ne yapıyor? Cumhuriyet Ekonomide.
Q
Karaosmanoğlu'yla söyleşi: IMF heyeti Başbakan Necmettin Erbakan ile nasıl alay etti?Türkiye'nin ne zaman IMF'ye ihtiyacı
kalmayacak? Ekonomi nereye gidiyor? Aydınlar ne yapmalı? Dünya Bankası'nda
başkanvekilliğine kadar yükselen tek Türk ünvanına sahip ekonom ist Atilla
Karaosmanoğlu, IM F'nin son Türkiye
ziyaretini Cumhuriyet ___ ___ , Ekonomi'ye değerlendirdi. C u m h u riyet Ekonom i, yarın ve her pazartesi
Cumhuriyetle
b irlik te .Üniversite adaylarına
hizmet
1997ÖYS'de neler değişti? • 1997 ÖSS'ye girme zorunluluğu var mıdır? • Başvurma belgesi nereden alınacak? • Başvurma belgesini ne zaman, nereye, nasıl teslim edeceksiniz? • Başvurma belgesi nasıl
c
doldurulacak? • Sınav ücretininödenmesi ile ilgili kurallar nelerdir? • Başvurular hangi durumlarda geçersiz sayılır? • Aday Bilgi Kontrol formu nedir? • ÖSS, ÖYS ve başvurularla ilgili tüm ayrıntılar.
Cumhuriyet
-D ü z e y Dersanesi işb irliğ iyle h a zırla n a n Sınava Doğru Rehberi ■ 6. SayfadaGÜNDEM
MUSTAFA BALBAY
Masallar Ülkesi...
Bir varmış bir yokmuş... Memleketin birinde, hırsız lar onurlu, katiller huzurlu, vekiller kamburlu, siyaset ça murlu, yankesiciler gururluymuş...
Medya haber atlamaz, beyefendi çaldığını saklamaz- mış...
Memleket giderek şenlenmiş, pislikler çimlenmiş, bü tün atlar yemlenmiş, ses çıkaran gemlenmiş, namus lular susmuş, namussuzlar ünlenmiş...
Bakalım bu ülke ne menemmiş...
SAYFA CUMHURİYET
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
10 KASIM 1996 PAZAR
2
Devrimi Yaratan ‘Düşünce Devrimi’
Prof. Dr. BEDIA AKARSU
tatiirk'ün ölümünün 58. yılındayız. “Hâlâ
Ata-tiirk mü?” diyenlere,
A
i____
ye soranlara özellikle sonJ H L y ılla n la sık sık rastlanır oldu. Evet, yine Atatürk hem de her za mankinden daha fazla. Atatürk ne yap mış ki öyle mi? Önce kısaca anımsata lım: İlkin, ezilmiş çökmüş, umutsuz ve umarsız bir halkı ulusal birlik altında top lamış; yıkılmış bir imparatorluktan bir ulus ve bağımsız bir devlet yaratmış. Te okratik düzenden halk egemenliğine da yalı laik düzene geçmemizi, ortaçağ kül türünden çağdaş kültüre yönelmemizi sağlamış; eğitim alanında dinsel düşü nüşün yerine bilimsel düşünüşü koymuş tu. En çok üzerinde durduğu da düşünüş
devrimi kavramı idi. Bütün insanlarımı
zı düşünen insanlar yapmak istiyordu o. Bunun da yolu laik eğitimdi. Laik eğitim ve eğitim birliği ilkelerini yerleştirerek bilimsel eğitim sistemini kurdu. Türk ulusunu kendi tarihi ve kendi dili üzerin de bilinçlendirmek üzere Türk Tarih Ku- rumu’nu ve Türk Dil Kurumu’nu kurdu. Bugün “tarihimizle barışmaksan söz edenler, gerçek tarih araştırmalarının bu kurumlarla başladığını bilmezlikten ge liyorlar. Bugün bir kültür dili durumuna gelen Türkçemizi de bu kurumlara, do layısıyla Atatürk’e borçlu olduğumuzu unutuyorlar. Daha savaş yıllarında 1921’de Ankara’da Eğitim Şûrası’nı top laması da eğitime ne denli önem verdi ğini gösterir. Halk eğitimine de çok bü yük önem veren Atatürk Halkevlerini kurmuştu. Bu evlerde okuma yazma öğ renilir, bu evlerden piyano keman sesle ri yükselir, bu evlerde oyunlar sergilenir, bu evlerde konferanslar verilirdi. Hukuk devrimi ile Türk kadınını şeriattan kur tarıp topluma kazandırmıştı. O zamanın sloganı “halka rağmen halk için”di, (Bu nu şimdilerde kimileri seçkincilik diye aşağı görüyor; oysa bugün en gelişmiş (il kelerde halk eğitim merkezleri açılıyor, yetişkinler için.) Bir “kültür ordusu” ya ratmak (günümüzde “din ordusu” yarat
mayı tasarlıyorlar) ve bununla Türk ulu
sunu “dar kafalı" bilgisizlerin elinden kurtarmak ister Atatürk. Bunun da yolu laik eğitim ve eğitim birliğidir ve bütün in sanlarımıza eşit eğitim fırsatı verebilmek tir. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için tüm ülkede eğitim seferberliğine girişmiş, ilkokuldan üniversiteye çağdaş yöntemle re davah eğitim sistemini kurmuştu.
Bu eğitimden beklenen de; tarihin bir ilerleme olduğunun bilincine varan, kül türün gelişmesinde katkısı olan, bu kat kıda bireyin rolünün bilincine varan, ba ğımsız düşünebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi yolunu kendisi seçebi len, düşünebilen özgür kişiler yetiştirme sidir. Bu amaca erişilmişti de.
Önemle üzerinde durduğu bir konu da ekonomidir Atatürk’ün. O tümüyle Tür kiye’nin gerçeklerine ve gereksinmeleri ne uygun, planlı programlı bir ekonomi sistemi geliştirmiştir. Devletçidir, ama totaliter bir sisteme dönüşebilecek olan sosyalizmden yana değildir; özel girişi me yer verir, ama yabanıl (vahşi) kapita lizme dönüşebilecek olan liberalizmden yana da değildir. Bu sistemi ile de 1929- 30 dünya ekonomik bunalımını - Osman
lI borçlarını da ödememize karşın - bu nalmışız atlatan tek ülke olmuştur Tür kiye.Ve şimdi kalkmış birileri. bütün bunların önemsiz işler olduğunu sıkıl madan söyleyebiliyor.
Bu kısa anımsatmadan sonra Atatürk
düşüncesinin ilkelerini, yine kısaca, birer
birer gözden geçirelim: Ulusal bağımsız
lık, özgürlük ve laiklik temel ilkelerinin başında gelir Atatürk'ün. Bu kavramla
rın hepsi de tersyüz edilip sunuluyor şim dilerde. Örneğin: “Efendhn,düny a değiş
ti, artık bağımsızlık yok, karşılıklı bağım lılık var” diyorlar. Evet, dünya değişti,
hem de bunları söyleyenlerin asıl gerçe ği göremeyecekleri kadar değişti; bunda hiç kuşku yok. Karşılıklı bağımlılık bü tün dünyanın istediği bir şey. Ancak ta raflar bağımsız olmadan karşılıklı ba ğımlılıktan söz edilebilirini? Herbuyru- ğa baş eğen, her yaptığı başkalarınca de netlenen köle bağımlılığı içinde yaşayan
bir insan ya da bir ulusun karşılıklı ba ğımlılığından söz edilebilir mi? Karşı
lıklı bağımlılık, ister tek tek birey ler ara sında, ister devletler ya da uluslar arasın da olsun, ancak özgür ve bağımsız insan lar ve uluslar arasında olabilir. Atatürk
bunu 75 yıl önce görmüştü: daha 1920’lerdc “Bu dünya yeni baştan dü
zenlenmelidir” derken ulusların eşit hak larla içinde yer aldığı bir yeni dünya dü zeninden, bağımsız ulusİarııı birbirine bağımlı olduğu bir insanlık düzeninden
söz ediyordu. Ama bağımlılığın uyduluk
olmadığını anlayamaz elbette “yeni man dacı” enteller.
Özgürlük ve laiklik de tersyüz ediliyor. Başıboşluk özgürlük sanıldığı gibi, din örgütleri de sivil toplum olarak gösteri lip sözüm ona laikliğe karşı çıkılıyor.
Atatürk’ün ilkeleri arasında çok önem li yeri olan ulusçuluk, halkçılık, devrim
cilik ve devletçilik de -hem de ilkelerini 6
okJa Atatürk’ün simgelediği CHP’lileı- ce bile- kıyasıya eleştiriliyor. Eleştiri de mek de doğru mu bunlara? Çünkü yal nızca yeriyorlar, alay ediyorlar, düşün celeri gerçek bir süzgeçten geçirmeden. Örneğin devletçiliği alalım: Atatürk’ün devletçiliğini özellikle ekonomi alanın da eleştirenler, sanırım Atatürk’ün eko nomi sistemini incelemeden girişiyorlar bu eleştirilerine. Atatürk’ün ekonomi sis temi planlı birekonomi sistemidir. “Ulu
sal ant”la (misak-ı milli) yurdu yabancı
işgalinden kurtaran Türk ulusu, bu sefer de ekonomik bakımdan yabancı boyun duruğuna düşmemek için “ulusal emek
andf’na (say misak-ı millisi) çağırır Ata
türk. Bu da planlı çalışmadır. “Askeri za
ferle” bağımsızlığını yeniden elde etmiş
ulusun ekonomik bağımsızlığını da sağ laması gerekir. 1923 İzmir İktisat Kong resinde şunları söylüyordu Atatürk: “En
parlak zaferimizin sağladığı, daha da sağ layabileceği meyveleri toplay ıp onlardan yararlanabilmemiz için ekonomimizin, ekonomik egemenliğimizin ve bağımsız lığımızın sağlanması ve pekiştirilmesi ge reklidir. Ülkeyi bayındır hale getirecek olan ekonomik nedenler, ekonomik çaba lardır... Bunun için öyle bir ekonomi dö nemi gereklidir ki artık ulusumuz insan
ca yaşamasını bilsin, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğıcnsiıı ve bunu ger çekleştirmeye yönelsin. Bu ulus böyle bir dönemin tarihini yazacaktır. Böy le bir dö nemde, en büy iik hak, en yüksek y er ça lışanların olacaktır.”
Daha kuruluşun ilk günlerinde 24 Ni san 1920’de ulusun her alandaki eksiklik lerine değinerek, şunları söylüyordu Ata türk: “Bu eksiklikleri giderebilmemiz için
her şeye ihtiyacımız vardır. Ama bir tek şartla: Ulusun özgürlüğü, devletin bağım sızlığı sarsılmamak, zedelenmemek şar tıyla. İşte ulusun gelişmesi, ülkenin bayın dırlaşması için gerekli her şeyi dışardan almak konusunda pek uyanık, pek tedbir li davranmalıyız. Dışarının yardımını uy gun bulacağız, ama tekrar tekrar belirt tiğimiz gibi bağımsız kalmak hakkımız ve yeteneğimizi her zaman koruyarak.”
(Atatürk’ün Söylevleri, TDK Yay., 1968, S.40) Böylece Atatürk’ün yabancı ser maye karşısında olmadığını da görüyo ruz; ama bağımsızlığımızı yitirmemek koşulu ile. Bizim için gerekli olan ba ğımsızlığımızı zedelemeyen ulusal bir ekonomidir Atatürk’e göre. Bütün halkı insanca yaşatacak olan bir program ge reklidir. Sınıf ayrımı yapmaksızın ulusal emek andı ile bir halk ekonomisi kurma lıdır. Bu da ancak devletçilik ilkesi ile sağlanabilirdi.
Devletçilikten ne anladığını da kendi si açıklıyor Atatürk 1936’da. “Türki
ye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19. asırdan beri sosy alizm ııazariy elerinin ile ri sürdükleri fikirlerden alınarak tercü me edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türki ye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türki ye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin biz ce manası şudur: Fertlerin hususi teşeb büslerini ve şahsi faaliyetlerini esas tut mak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve çok şey lerin y apılmadığını göz önünde tuta rak memleket iktisadiyatını devletin eli ne almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye vatanında asırlardan beri ferdi ve hususi teşebbüslerle yapılmış olan şey leri bir an evvel yapmak istedi ve görül düğü gibi kısa birzamanda yapmay a mu vaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz yol gö
rüldüğü gibi liberalizmden de başka bir sistemdir.” ( Karal, Atatürk’ten Düşünce
ler, 1969, S. 102) Ulusun yapısına en uy gun yol ne sosyalizm ne de liberalizm dir, Atatürk’e göre. “Tanzimat’ın açtığı
serbest ticaret dev ri Avrupa rekabetine karşı kendisini müdafaa edemeyen iktisa diyatımızı birde iktisadi kapitülasyon zin ciri ile bağladı. Teşkilat ve ferdi kıymet ııoktai nazarlarından iktisat sahasında bizden çok kuvvetli olanlar memleketi mizde, bir de fazla olarak, imtiy azlı mev kide bulunuyorlardı.Temettü vergisi ver miyorlardı. Gümrüklerimizi ellerinde tu tuyorlardı. İstedikleri zaman, istedikleri eşyayı istedikleri şeriat tahtına memleke timize sokuyorlardı. Bütün şuabat-ı ikti- sadiy enıize bu sayede hâkiııı-i mutlak ol muşlardı.” Bu sözleri 1 Mart 1922’de
söylemiştir Atütürk Meclis’i açarken. Bugün durumumuz o günlerden pek mi farklı? Neden bu durumun önüne geç mek için Atatürk’ün önerdiği ve dünya ya (özellikle “mazlum milletlere”) örnek olarak sunduğu sistemi yeniden uygula mıyoruz? “Plan değil, pilav istiy oruz” slo ganı ile başlayan, bugün kimilerince 46 ruhu diye övünerek öne sürülen DP’ııin açtığı yolun bizi nerelere getirdiğini gör-menin zamanı gelmedi Ve de CHP’nin kendi ilkelerine sarılmasının, onlara sahip çıkmasının. Kendi tabanla rı saydıkları halkın da bunu istediğini görmüyorlar mı? Türkiye’nin bugün düş tüğü durumdan çıkmasının tek yolu, Ata türk’ün açtığı Aydınlanma Yolu’na yeni den girmemiz, onun ilkelerini tümüyle yaşatmam izdir. Bu, yalnız kendi ülkemiz için değil, dünyada bizi örnek alan az ge lişmiş ya da gelişmekte olan uluslara kar şı da görevimizdir. Türk Devrimi ile bir likte Türk tarihinde yeni bir dönem açıl dığı gibi, dünya tarihinde de yeni bir çağ açılıyordu. Bütün “mazlum milletler”in yazgısı değişiyordu. Bir “Üçüncü Dün
ya” doğuyordu. 21. yüzyılda yeniden ör
nek bir ulus, HegcTin deyişiyle “tarihsel
ulus” olma görevimizi, “kendisinin geliş tirdiği ilkeleri bütün insanlığa mal etme, bütün insanlık ölçüsünde genişletme” an
lamımı gelen "tarihsel ulus” olma göre vimizi sürdürmeliyiz.
ARADA BİR
BEHZAT AY_______________
Ö'nıı Aramaktayız...
Her yıl, Gazi Mustafa Kemal’in Söylev’ini, O’nun bu büyük yapıtını, 15 ekimden başlayarak okumaya başlarım. Gazi, 15-20 Ekim 1927’de 36 saatte okur Söylev’i. Ne var ki ben, bu büyük ya pıtı 36 saatte bitiremem. Kasım ayına sarkar oku mam. Bu yıl da öyle oldu. Büyük aydınlanmacı H.V.
Velidedeoğlu’nun basıma hazırlayıp Çağdaş Ya
yınları arasında çıkan bu büyük yapıtı sanki yeni okuyormuşum gibi oldum bu yıL,
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk elden tutulmuş bir
güncesi, önemli bir tarih, başyapıt, kaynak kitaptır bu... 400’ü aşkın önemli belgeleri içeren bu yapıt, bir hesaplaşmayı da içermektedir.
Yeni Mandacıların, Sevr yandaşlarının, Lozan’ı küçümseyenlerin çıkardıkları toza dumana, sıçrat tıkları çamura karşın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e hayranlığım daha da artıyor...
Kurtuluş Savaşımızı örgütleyip başlatan ve utku ile sonuçlandıran önder, büyük komutan, ulusal kahraman, yurt kurtarıcısı ve devlet kurucusunun dayancı, direnci, karşısındakileri yenişi destanlık bir konu...
İki Amerikalı biiim adamı, baba-oğul Dupuy’la- rın hazırladıkları büyük askeri tarih ansiklopedisin de, (onların deyişiyle “Kemal”in adı parlamakta) binlerce komutanın içinde en çok Gazi Mustafa Kemal Atatürk övülerek şöyle söz ediliyor:
“Karlzmatik yaratıcılığı, sıkı, ödün vermez azmi, siyasal becerisi ve olağanüstü askeri dehası ile Kemal, parçalanmış, bitkin, başkalarının merha metine bırakılmış ulusunu yeniden canlandırmış ve onu tekrar birleştirmiştir. Bu başarısını ilk planda Yunanlılarla yürüttüğü savaş sırasında taçlandır dığı zaferlerle sağlamıştır... ”
Atatürk’e saldırılarını her geçen gün arttıranlar utansınlar...
İşgal ordusu denize dökülünce, Lordlar ve Avam kamaralarında heyecanlı anlar yaşanır. İşçi Partisi lideri McDonald kürsüye çıkar ve konuşmaya baş lar:
“Nerede Başbakan Lloyd George? Bize ne söz verdi, ne sonuç aldı? Hâzineyi boş yere masrafa soktu. Hani Anadolu paylaşılacak, Boğazlar bizim olacaktı? Heyhat, bunların hiçbiri olmadı. Şimdi bunun hesabını versin!”
Lloyd George şöyle yanıtlar:
"Arkadaşlar, tarih dâhi yetiştirmekte pek cömert değildir. Yüzyıllar pek seyrek olarak dâhi yetiştirir. Şu şanssızlığa bakın ki, çağımızda o büyük dâhi yi Türk ulusu yetiştirdi. Ben O ’na yenildim. Mus tafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi?..”
Lloyd George bu konuşmasından sonra hemen istifa eder...
Ve bu eski başbakan öldükten sonra Times ga zetesi bir sayfasını ona ayırarak, alaysama ile şöy le yazar bir yerinde: "Lloyd George’u, bir daha
kalkmamak üzere Mustafa Kemal devirmiştir. ”
İşte, yenik düştükleri halde Mustafa Kemal’i böy le övüyorlar...
Atatürk’e saldırılarını yoğunlaştıranlarda utanma diye bir şey yok...
Şimdi ölmüş bulunan bir cumhurbaşkanı, bir il çenin il olması dolayısıyla yaptığı konuşmada şöy le söylemişti: "Cumhuriyet döneminde önemli bir
şeylerin yapıldığı pek söylenemez. ”
Evet, böyle söylemişti... Belleklerimizden çıkma dı bu utanılası söz...
Oysa, 1929-1939 yılları arasında bütün dünya da sanayi üretimi yüzde 19 artarken Türkiye'de yüzde 96 artmıştır... Mucize gibi bir durum.
Atatürk döneminde enflasyon yüzde eksi 2 iken, bugün yüzde 85’tir...
Son yılların yöneticileri aslında halkımıza hesap vermeliler. Dünyada 169 ülke arasında gelir dağı lımı en bozuk son 10 ülke arasına Türkiye’yi sokuş nedenlerinin hesabını vermelidirler. Bugün, ulusal gelirin yarısının altında pay alan nüfusun yüzde 80’inin yaşamı cehennemseldir... Cennet azınlık, baştaki yöneticilerle birlikte “dolce-vita" (tatlı ya şam) içinde, günlerini gün etmekteler. Bütün bun ların nedeni, son elli yıldan beri Kemalizmden uzak- laşışımızdır. Her geçen gün Kemal Atatürk’ü daha çok aramaktayız...
TARTIŞMA
Atatürk ’ ü Anarken...
D
banaostlarım “Atatürk’ün çok yakınında bulundun, o zaman çocuk olmana rağmen, kim bilir ne çok anın vardır; onları yazıp yayımlasana’’ diye sürekliısrar edip beni yüreklendirdiler.
Ben de o büyük insanı ölüm yıldönümü dolayısıyla özel olarak andığımız bugünlerde, bir anımı yazmaya karar verdim.
Yıl 1936. Biz ailece
Florya’dayız. İngiliz Kralı
VIII. Edward İstanbul’a
büyük kurtarıcı Atatürk’ü görüp tanımaya geldi. Ertesi gün Florya'da çaya davet edildi.
Bizde. Kral T yakından görmek için; büyük ablam
Necla, misafirimiz Melek Cevaıışir, akrabamız Kemâl Gürhan ve ben, köşkün
köprüsünün yanına gidip bekledik. Az sonra Atatürk ve Kral Edward köşkün kapısında göründüler. Her ikisi de gayet zarif ve şıktılar, bizim yanımıza geldiler. Anımsadığım kadarıyla Fransızca
konuşuyorlardı. Bizler her iki devlet büyüğünü saygıyla selamladık.
O zaman Florya’nın kumu (şimdikiler bilmezler) çok güzel, ince ve ünlüydü. Atatürk; ablamdan bir parça kumu alıp Ekselansları ’ııa götürmesini istedi. Rahmetli ablam (o zaman 18 yaşındaydı) elleri titreyerek, bir avuç kumu alıp, daha da yaklaşarak Kral'ın beğenisine sundu. Edward kumu avuçlarına aldı ve çok beğendiğini söyledi. Bizler de, bu vesile
ile koskoca İngiltere Kralı’nı yakından görmek ' olanağına kavuşmuş olduk.
Yol üzerinde biriken halk “Yaşa, var o f’sesleriyle, her iki devlet büyüğüne sevgi gösterilerinde bulundular. Onlar da, halkı selamlayıp, Florya Deniz Köşkü’ne döndüler. Sanıyorum ertesi akşam (ya da iki gün sonra) Kral Edward Ingiltere’ye dönmek üzere. Sirkeciden trenle ayrıldılar,
Küçükçekmece’den geçerken tren yavaşladı. Küçükçekmece ve Florya sakinleri, biz, çocuklar,
gençler uğurladık Kral Edward'ı ve
beraberindekileri. Hey gidi günler hey! Sevgili Atatürk, sen döneminin en büyüğü idin. Seni tanımak, konuşmak, görebilmek için dünyanın her yerinden; krallar, şahlar, prensler, devlet başkanlan, hep ayağına geldiler.
Büyük Atatürk, sen aydınlıklar (nurlar) içinde yat!..
Sevda Gürer Tagay
Cevat Abbas
Gürer’in
kızı1 yaşın
K â in a tın
tü m s e s le r in e ,
r e n k le r in e v e
t it r e ş im le r in e
a ç ık ra d y o .
“Açık Radyof
ANMA YE 1. YILDÖNÜMÜ
Em. Kd. Hak. Alb. AHMET FARUK AKDEMİR
D: 1921
Ö : 10 Kasım 1995 Saat: 17.30
Sevgili babamızı, Ata’mızla aynı günde ebediyete uğurladık. Ayrılığın tanımlanamaz acısını varlığımızda
taşıyor, ikisini de en derin özlemle anıyoruz. Tanrı rahmet eylesin. Nur içinde yatsınlar.
Ç o cu k la rı
F. Nilgün (Akdemir) - Cahit - Deniz - Onur
SELİMOĞLU
VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI
Cemiyetimiz üyesi değerli meslektaşımız
TU R H A N BAYRAKTAR
9 Kasım 1996 günü vefat etmiştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Turhan Bayraktar’ın cenazesi 9 Kasım 1996 Cumartesi günü ikindi namazını müteakip Fatih Camii’nden alınarak Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir. Bayraktar’a Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve üyelerimize
başsağlığı dileriz.
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
BEYPAZARI SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN Dosya No: 1994/382 Esas Davacı Selahattin Harmaııkaya tarafından davalılar Esin Öztop ve müşterekleri aleyhine mahkememize açılan taksim ve izalei şüyu da vasında: Dava konusu Beypazarı tapusunun Rüstempaşa Mahalle si 'nde bulunan 325 ada 17 parselde hissedar olan davalılardan Lale Göl- geç Oyman ve Aydın Oyman’a dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş, adresleri meçhul olup tanınmadı ğından bahisle tebligat yapılamamıştır, bu ne denle davalılar Lale Göl- geç Oyman ve Aydın Ovman’m duruşma gü nü olan 29.11.1996 günü saat: 09.30’da bizzat mahkememizde hazır bulunmaları veya kendi lerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde dava basit usule tabi ol duğundan gıyap kararı çıkarılmaksızın HUMK’nin 509-510. maddeleri gereğince gı yaplarında karar verile ceği hususu dava dilek çesi ve duruşma günü tebliği yerine kaim ol mak üzere ilan olunur. 22.10.1996
Basın: 114600
s e n i n l e y i z
...
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
ANKARA ŞUBESİ
Yaşlılara/hastalara gündüzleri veya yatılı destek verebilecek
REFAKATÇİ BAYANLAR ARANIYOR
□ Evde çalışmaya hazır, sevgi dolu □ Ortaokul, lise ve üniversite mezunu □ 25-50 yaş arasında, sigara içmeyen □ Eğitim almaya açık, ekibin üyesi
olabilecek Adaylar lütfen MATURE’yi arayınız.
Tel: (216) 336 04 62/418 28 94
Sağlıklı, kendine güvenen, sorum luluk duyguları gelişmiş, bağım sız kişilikli muttu bir nesil yetiştirilm esine katkıda bulunm ak isteyen
EV ÖĞRETMENLERİ ARANIYOR
J 0-3 yaş arası bebek ve çocukları çok seviyor, çocuğun evinde. sevgi dolu ortamda tam gün eğitim vermek istiyorsanız
J Ulus, Bostancı, Göztepe ve istediğiniz semtte çalışmak istiyorsanız
J Emekli öğretmen, üniversite veya lise mezunu, eğitim almaya açıksanız
J 20-45 yaş arasında ve sigara içmiyorsanız M A T U R E e k i b i n i n b i r ü y e s i o l m a k i s t e y e n a d a y l a r , l ü t f e n b i z i a r a y ı n ı z .
M A T U R E E ğ i t i m & A i l e D a n ı ş m a n l ı ğ ı
Tel: (216) 336 04 6 2 / 4 1 8 28 94
PENCERE
At İzi Kurt İzine
Karıştı mı...
Holivut bu konuda ben diyeyim on, siz deyin kırk film çevirdi. Loş bir odada, sırtı kameraya dönül); adam koltuğuna yayılmış, purosunun dumanlarını havaya savuruyor; karşısında gözü pek, kulağı ke sik görevli...
Görev veriliyor, alınıyor.
Gözü pek, kulağı kesik görevli, azılılar hapisha nesine giderek idamlıkları topluyor:
- Bana bakın uğursuzlar, diyor, vatan için göre
ve hazır mısınız?.. Operasyonu filanca ülkede ger çekleştireceğiz. Ölüm Allah’ın emri; ama, yaşa-, yanlar özgürlüklerine kavuşacaklar. Bu arada kaç mak isteyeni ben mıhlarım. Var mısınız?..
Katiller sürüsünü kısa sürede muma çeviren gö zü pek görevli, operasyonu başarıyla yürütür. Ho livut usulünce yazılan bu senaryo, yaşamdan alın mıştır.
★ ,,
1960’larda üniversite gençliği arasında solculuk yayılıyordu. Sırtı kameraya dönük adam, kulağı ke^ sik görevliyi çağırdı:
- Sol fikirler gelişiyormuş...
- Ne emredersiniz?..
“- İti kurda kırdırmak gerek..."
Kurtlar çağrıldı, görevler verildi, solcu gençler bi rer birer öldürüldü. ‘Ülkücü’ adı verilen gençler, ‘va
tan görevi’ yaptıklarını sanıyorlardı. Başlangıçta ‘iti kurda kırdırma operasyonu’ başarılı gibi görün
müştü; ama, toplumda terör tohumlandı. Ve en kötüsü:
“A f izi kurt izine karıştı."
★ 1
Aradan yıllar geçti, ‘kurtlar’ öğrencilik yıllarını ge ride bırakmışlar, mafyalaşmışlardı; yine de ‘vatan,
millet, Sakarya’ adına neler yapmazlardı?.. Bu ku
ral daha sonra da işleyecek, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde tohumlanan teröre karşı kotarılacaktı. Sonuçta ortaya kahraman mı, eşkıya mı, mafya mı, hain mi, kıyıcı mı, hasta mı, kukla mı olduğu belirsiz profesyonel eylemci türü çıktı. ‘ Interpol’ün aradığı Abdullah Çatlı’nın bayrağa sarılan tabutunun ardından binlerce kişinin yürüme
si ne anlam taşıyor?.. ı!
Evet, at izi kurt izine karıştı.
İkisini birbirinden ayırmadan yolumuzu bulmak1
olanaksızdır. ‘
★ 9
Yakup Cemil’in yaşamı çarpıcı ve öğreticidir;;
gözünün pekliği, kıyıcılığı ve nişancılığıyla ünlü bJ asker, İkinci Meşrutiyet’ten sonra İttihatçıların te-/ dailiğine sıvandı; Balkanlar’da komitacılık yaptı< Babıâli baskınına katıldı; Harbiye Nazırı Nâzım Pa- şa’yı vuran kişidir; Mahmut Şevket Paşa’ya dü zenlenen suikasttan sonra Enver Paşa’nın Harbi-1, ye Nazırı olmasına katkıda bulundu; ‘Teşkilat-f
Mahsusa’ya girdi; Enver Paşa’yı öldürmek için tu-j
zak hazırladığı savıyla tutuklanıp idam edildi. Ne var ki Yakup Cemil bir değildi...
Birinci Dünya Savaşı sonrasının kargaşasında, savaşın ve işgalin yakıp yıktığı Türkiye, baştan so-| na gözü pek kıyıcılarla dolup taştı; İstanbul’da Rum’
Hrisantos’un şöhreti vardı, Anadolu’nun heryerin-
de çeteler türemişti; Çerkez Etem ’den Topal Os
man'a değlh'tüfhünü bir devlet düzeninde eritmek;
için verilen savaşım çok büyüktür. j Cumhuriyet devletinde kanun egemenliğini kur-, mak, gülsuyuyla yapılacak iş değildi.
★
Peki, aradan bunca yıl geçtikten sonra at izini kurt izine yine nasıl karıştırdık?.. t
Bir kez karıştı mı, ikisini birbirinden ayırmak, sanıl dığından da güçtür.
SİNEMA, MDYO-TELEVİZYON STÜDYODA ÖĞRENİLİR!
İLETİŞİM VE SANAT ARAŞTIRMALARI VAKFI (İSAV) sunar.
MTV GAYRETTEPE STÜDYOLARINDA
EUROCOM İŞBİRLİĞİYLE
HAFTASONU İLETİŞİM SEMİNERLERİ (23 KASIM 1996 - 27 OCAK 1997 TARİHLERİ ARASINDA)
TO PLA M 120 SAAT
SENARYO - YAPIM - YÖNETİM - KURGU - MÜZİK- SESLENDİRME - SUNUCULUK - OYUNCULUK - HALKLA İLİŞKİLER - SİYASAL KAMPANYALAR - İMAJ YARATMA- RENK VE BİÇİM ESTETİĞİ - YENİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ-BİLGİSAYARLI CANLANDIRMA...
S İN E M A , R A D Y O -T E L E V IZ Y O N S T Ü D Y O D A U Z M A N L A R D A N
Ö Ğ R E N İL İR !
Müveddet ANTER-Okan ARIKAN - Evren ARIN - Süha ARIN - Alaattin AŞNA- Prof. Dr. Nurhan ATASOY-Doç. Dr. Veysel BATMAZ - Prof. Dr. Cevat ÇAPAN- Dr. Feride ÇÎÇEKOĞLU-
Nesli ÇÖLGEÇEN - Can DÜNDAR - Nadir GÖKTÜRK - Prof. Dr. Naci GÜÇHAN - Prof. Dr. Nükhet GÜZ - P rof Dr. Ersan İLAL - P rof Yıldız KENTER- P ro f Dr. Levent
KILIÇ- Betûl MARDİN - Ziya ÖZTAN - P ro f Dr. Bülent SANKUR- Lami SESAR - Dr. Haluk ŞAHİN - Doç. Dr. Nazmi ULUTAK- Cihan ÜNAL- M. Adil YALÇIN - Turhan YAVUZ -
Yalçın YELENCE - Derviş ZAİM Başvuru ve ayrıntılı bilgi için: Tel: (0212) 275 22 72 - 275 22 73
Faks: (0212) 272 86 02
İSPARTA SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 1996 123 esas
Davacı Seyid Atasoy ve Osman Atasoy vekili tarafından da valılar Mehmet Gökdal ve Ahmet Özkellekçi hakkında açılmış bulunan tahliye davasının duruşmasında verilen ara kararı ge reğince: Halen İsparta ili Cumhuriyet cad. no: 38/2’dcRj dük kânda kiracı olarak bulunan Mchıngt Gökdal ve Ahmet Özkel- İekçi’nin olup davalılardan Ahmet Özkellekçi’nin tebligata ya nır açık adresleri tespit edilemediği ve kendisine tebligat yapı lamadığından bu nedenle Resmi Gazcte’de ilanen davetiye teb liğine karar verilmiş olup duruşma günü olan 19.11.1996 güııii saat 09.00’da davah veya vekilinin duruşmada hazır bulunma ları. aksi halde HUMK.nun 213. maddesine göre duruşmanın gıyabında devam edeceği ve karar verileceği ilanen tebliğ olu-nur. 15.10.1996 Basın: 11
FATİH 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Es. 1996/847
Mahkememizden verilen 31.10.1996 tarih ve 1996/847 es. 996/899 saylı karar ile Rize. Merkez. Melekköy. c. 108/01. s. 1-1. kütük: 4 ’tc nüfusa kayıtlı Hüseyin ve Saadct’ten olma 6.3.1994 doğumlu Kiibra Çalık’a aynı yer nüfusuna kayıtlı Ab- durrahmaıı Çalık vasi tayin edilmiştir. Han olunur. 31.10.1996
Basın: 115581
ERDEMLİ KADASTRO HÂKİMLİĞİ’NDEN
Dosya No: 1995 1728 daşlaı
ı, 1956 doğumlu Abdullah Ay’ıiı tiniı aramalara ragmeı ... ... ...__... ...^ .... _ .... . rar verilmiştir. Davalı. Abdullah Ay'ın duruşma guııü ı nü saat 9.Ö(j’daki duruşmaya bizzat gelmesi veya kendisini kanuni bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmanın yokluğ
Müdahil davacı Maliye Hâzinesi ile 1 nımii Kale ve arkadaşları tarafından davah Abdullah Ay aleyhine acılan ış bu kadastro tespitine ıtı ... ■ j- * .--ı-ı aramalara rağmen teblıga... ag
m duruşma gunii olan 10. raz daı asmın \ anılan yargılamasında: dav alı Mehmet Celebi oğlu. 1956 doğumlu Abdullah Ay m tiiıı
adresi teshil edilememiş ve dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davalı. Abdullah Ay '.ille'
karar verileceği hususu dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
ara rağmen tebligata yarar açık " ' ‘ .1996 gü-unda yapılıp asın: f 14496