• Sonuç bulunamadı

Karacaoğlan şiirlerinde imajlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Karacaoğlan şiirlerinde imajlar"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Karacaoğlan’a ilişkin çalışmala-ra baktığımızda, bu çalışmaların ço-ğunun Karacaoğlan şiirlerinden çok Karacaoğlan’ın hangi yüzyılda, nere-de yaşamış olduğu ve kaç tane Kara-caoğlan bulunduğu gibi tartışmalara odaklandığı görürüz. Nüzhet Ergun, M. Fuad Köprülü, İshak Refet, Cahit Öztelli ve İlhan Başgöz gibi araştırma-cılar Karacaoğlan’ın yaşadığı yüzyıla dair çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Karacaoğlan’ın biyografisi konusunda-ki tartışmalar bir yana bırakıldığında, araştırmacıların çoğunun, şiirlerin çö-zümlemesini yapmadan Karacaoğlan’ın aşkı ve doğayı anlatan göçebe bir halk

şairi olduğu yönünde birleştiği görülür. Köprülü, Karacaoğlan’ın bütün mecaz-larını doğadan aldığını belirterek onun “kelimenin en geniş ve kuvvetli mana-sıyla bir aşk ve tabiat şairi” olduğunu vurgular (271). Karacaoğlan’ın doğayı ve sevgiliyi renkli ve yeni imgelerle iş-lediği pek çok çalışmada belirtilse de, şiirlerindeki imgeler çözümlenmemiştir. Sadettin Nüzhet Ergun’a göre “şiirlerin-de en çok görülen hususiyet, samimi du-yuşların mahsülü olan orjinal hayaller-dir. Karaca Oğlan şiirlerinde kaz, kuğu, yeşil ördek, balaban ve bilhassa ceylan ve turna mazmunlarını kullanmıştır” (39). İlhan Başgöz de Karacaoğlan’ın

Imagery in the Poems of Karacaoğlan

Aslı UÇAR*

ÖZ

Makalenin ilk bölümü Karacaoğlan’ın beş şiirindeki imajların çözümlenmesine ayrılmıştır, bu çözümle-menin amacı bu şiirlerin ne tür duyusal deneyimler—görsel, işitsel, kokusal, dokunsal, tatsal-uyandırdıklarını araştırmaktır. Şiirlerin çözümlenmesinden sonra elde edilen bulgular, Marshall McLuhan’ın Gutenberg

Galak-sisi kitabında ortaya koyduğu düşünsel çerçeve bağlamında tartışılmıştır. Bu kitapta McLuhan, iletişim

tekno-lojilerinin insanların algısal ve bilişsel yapılarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışmıştır. Matbaa kültürünün algılama alışkanlıklarımızı değiştirdiğini, duyularının oranını alt üst ettiğini ve görselliği ön plana çıkararak işitsel-dokunsallığı bastırdığını ileri sürmüştür. Karacaoğlan şiirleri zengin duyusal imajlarla yüklü olsalar da, şiirlerin içeriğine bakıldığında görsel imajların diğer türdeki imajlardan daha baskın olduğu görülebilir. Ancak şiirlerin biçimi ve icrası düşünüldüğünde, işitselliğin daha ağır bastığına da dikkat çekmek gerekir.

Anah­tar Sözcükler

imajlar, halk şiiri, iletişim teknolojileri

ABST­RACT­

The first part of the paper is devoted to the analysis of the imagery in five poems of Karacaoğlan in order to explore what kinds of sensory experiences—visual, auditory, olfactory, tactile and taste—those poems evoked. After the analysis of the poems, findings are discussed within the conceptual framework of Marshall McLuhan which is elaborated in Gutenberg Galaxy. In this book, McLuhan seeks to understand how commu-nication technologies have affected the cognitive and perceptual organization of human beings. He asserts that print technology changed our perceptual habits; it altered the ratio of senses and subordinated the au-ditory-tactile in favor of the visual. Although Karacaoğlan’s poems are filled with a wide variety of sensual images, the domination of “visual” over other types of images could be discernible within the content of poems. However it should also be noted that, when we consider the form and “performance” of the poems, auditory images prevail.

Key Words

Imagery, folk poetry, communication technologies.

(2)

“Türkmen’in arı duru dilinden, yeni de-yimler, yeni imajlar ile yeni ve renkli bir dil kur[duğunu]” belirtir (21). Ancak Başgöz, Karacaoğlan’ın kadına ve doğa-ya bakışını şiirlerle örneklendirse de bu şiirlerdeki imaj yapısını çözümlemez. Bu yazıda amaçlanan Karacaoğlan şiir gele-neğine ait beş şiirindeki imajları çözüm-leyerek, bu şiirlerdeki imaj yapılarını Marshall McLuhan’ın sözlü kültürlerde işitsel-dokunsal duyuların, yazılı kültür-lerde ise görselliğin ağır bastığı yönün-deki tezi bağlamında tartışmaktır.

Şiirlerdeki imajların çözümlemesi-ne geçmeden önce, kısaca imajı (image) tanımlamak gerekir. İmaj, edebî yapıt-larda duyusal izlenimler yaratan mecazî veya tasviri ifadelere denir. İmajlar, ifa-de ettikleri duyu algılamalarına göre ge-nellikle yedi çeşide ayrılır: Görsel, işitsel, kokusal, tatsal, dokunsal, bedensel, ruh-sal. Edebî yapıtta gözle algılanabilen her şeye (nesne, parlaklık, açıklık, biçim, ha-reket gibi) gönderme yapan ifadeler gör-sel, kulakla algılanabilen her şey (çeşitli sesler, sessizlik gibi) işitsel, koklama ile ilgili her şey kokusal, tatma ile algına-bilen her şey tatsal, bedensel dokunma yolu ile elde edilen izlenimler (ısı, ıslak-lık, kuruluk, doku, çarpma, vurma gibi) dokunsal, insanın bedeninde duyduğu olgular (kalp atışı, nefes alma, bitkinlik, gevşeme gibi) bedensel, ruh hallerine (daralma, bunalma, neşe, heyecan gibi) gönderme yapan ifadeler de ruhsal imaj kapsamında ele alınabilir.1

1. Şiir:

Kuşlar çığrışıp daldan dala ötüşür Fesleğen yaylası yeşil salında Yeşil ardıç, reyhan, sümbül kokuşur Fesleğen yayla anber toprak yolunda Sarı çiğdem küme küme serilmiş Taşlarında kekik reyhan dirilmiş Bu güzellik ta ezelden verilmiş Fesleğen yayla sağında solunda

Savaşma Karacaoğlan felekle Gonca düşmez aşıklara dilekle Gelin kızlar yayık yayar bilekle Sallanıyor gümüş halhal kolunda

Yukarıdaki şiir işitsel imajlarla baş-lar. “Kuşlar çığrışıp daldan dala ötüşür” dizesindeki “çığrışmak” ve “ötüşmek” işitsel imajlar uyandırmaktadır (Öz-telli 51). İkinci dizeden itibaren şiirde kokusal ve görsel imajlar ağır basmaya başlar. Şiirde geçen fesleğen, yeşil ar-dıç, reyhan, kekik ve sümbül gibi güzel kokulu bitkiler görsel imajlar olarak da değerlendirilebilirse de, görselden çok kokusal imajlar uyandırdığı söylenebilir. Üçüncü dizede kokuşmak fiiliyle koku imajı açıkça verilir: “yeşil ardıç, reyhan, sümbül kokuşur” (51). Şiirin üçüncü dörtlüğünde kokusal ve görsel imajı iç içe geçmiştir. Küme küme serilmiş sarı çiğdemler, kekik ve reyhan dirilmiş taş-lar hem görsel hem de kokusal imajtaş-lar uyandırmaktadır. Şiirin son dörtlüğü ise yayık yayan gelin kızların görsel imajına ayrılmıştır. Gelin kızların yanı sıra, ya-yık yaymak da gözle algınabilen bir ha-reket içerdiği için görsel imaj olarak ka-bul edilebilir. Şiirde, işitsel imajlardan, kokusal imgelere ve kokusal imgelerden görsel imgelere geçiş olduğu söylenebi-lir. Şiirin bütününe bakıldığında, sadece pitoresk bir yayla manzarası değil, beş duyuyla algılanabilen ve hareket hâlin-de bir doğa ve yayla işitsel, kokusal ve görsel imajlarla canlandırılmaktadır.

2. Şiir:

Dinleyin bir güzeli medhedeyim Yiğide nispetle yürüyüşlünün Can feda ederim şöyle sunaya Bin türlü naz ile salınışlının Kadife şalvarlı, tül libaslının Güvercin topuklu, sarı mestlinin Elleri kınalı, kumru seslinin Zülüfü gerdana tarayışlının

(3)

Entari geyinmiş frengi rengi Yanakları kırmızı, elmas rengi Saçları topukla eyliyor cengi Bir hüma bakışlı, on dört yaşlının Karacaoğlan der ki, güzelin huyu Hezaran çubuğuna benziyor boyu Âb-ı kevser gibi lebinin suyu Peynirdir dilleri, ince dişlinin

Bu şiir Karacaoğlan’ın bir güzelin yürüyüşünü betimlediği bir görsel imaj-la başimaj-lar. Üçüncü dizede halk şiirindeki suna mazmunu güzel anlamında kulla-nılmaktadır. Güzelin salınışı, sunanın yürüyüşüne benzetilmektedir. Aslında buradaki metaforik kullanımdan dolayı hareket içeren çifte görsel imaj olduğu da söylenebilir: sunanın yürüyüşü ve sevgi-linin gidişi. Şiir ikinci dörtlükte de görsel imajlarla devam eder. Güzelin kıyafeti (kadife şalvar-tül libas-sarı mest), elleri, saçları betimlenerek gözümüzde canlan-dırılır. Muhtemelen yürüşünden dolayı güzelin topukları güvercin ayaklarına benzetilir. “Kumru sesli” ifadesi ise işitsel bir imaj yaratır. Güzelin sesi, kumrunun sesine benzetilerek bir ses imajı yaratılır. Üçüncü dörtlükte de, görsel imajlar bas-kındır. Karacaoğlan güzelin görünüşünü betimlemeye devam eder. Güzelin kıya-feti, saçları, yanakları, bakışları benzet-melerle canlandırılır. Güzelin saçlarının uzunluğu mecazî bir dille anlatılır. Güze-lin saçları o kadar uzundur ki, topukla-rıyla savaşmaktadır. Son dörtlüğün son iki dizesinde görsel imajlardan tatsal-do-kunsal imajlara geçilir. Sevgilinin dudak-larının suyu hayat suyuna, dilinin lezzetti ise peynir lezzetine benzetilir. Ayrıca, bu son iki dizeden anlatıcının bu güzeli sa-dece uzaktan seyretmediği, onunla yakın bir ilişki kurduğunu da göstermektedir. Bu durum, uzaktan gelen bir sevgilinin seyredilerek ayrıntılarıyla betimlendiği, daha sonra da buluşma ve öpüşmeyle sonuçlanan bir sahneyi düşündürtmekte-dir. Şiirin bütününde görsel imajlar bas-kın olsa da, son iki dizede tatsal imajlara geçiş yapılmıştır.

3. Şiir:

Çıktım Kırklar dağın seyran eyledim Sallanarak gider yolu Hama’nın Yel vurdukça dertli dolap iniler Burcu burcu kokar gülü Hama’nın Heves kaldım pınarının başına Altın yağmış toprağına taşına Ulu Camisinin kandil başına Altın şamdanı da yanar Hama’nın Kudretinden yapılmıştır yapısı Kalem kaşlı güzelinin hepisi Aldı beni çarşısının kokusu Çarşılarda gülü kokar Hama’nın Karacaoğlan der ki, kal benim yurdum Terkettiğim sılayı burada buldum Güzeli çok diye eğlendim kaldım Kalem kaşlı güzelleri Hama’nın

Karacaoğlan’ın bu şiiri de görsel bir imajla başlar. İlk iki dizede dağın tepe-sinden Hama’nın yollarını izleyen bir anlatıcı karşımıza çıkar. Üçüncü dize-deki “dertli dolap iniler” ifadesi ise hem işitsel hem de ruhsal bir imaja işaret etmektedir (174). “Dertli dolap” şair-an-latıcının metaforu olarak kullanılmıştır. Gıcırdayan dolap ile şairin inlemesi ara-sında sessel bir benzerlik kurulmuştur. “İnlemek” fiili hem anlatıcının ruh hâlini işitsel bir imajla dile getirmektedir. Bu açıdan bu dize hem ruhsal hem de işitsel imaj uyandırır. İlk dörtlüğün dördüncü dizesinde ise kokusal bir imgeye geçilir; Hama’nın gülleri “burcu burcu” kokmak-tadır (174). Burada gül sözcüğü de çifte anlamlıdır; kendi anlamının yanı sıra sevgililere-güzellere işaret etmektedir. Bu dörtlükteki sahnede, pastoral olarak dağın tepesinde güllerin kokusunu alan bir anlatıcı, aynı zamanda güzellerin ko-kusunu duyarak acı çekip inlemektedir. İkinci dörtlükte ise tekrar görsel imajlar baskındır. Dağın tepesinde Hama’yı sey-reden anlatıcı, şehrin üzerindeki güneş ışıklarını altına benzetir. İkinci dizede güneşli ve parlak bir gün manzarası

(4)

çizilmektedir. Dördüncü dizede şehrin üzerinde yanan altın şamdan ifadesi ile büyük ihtimalle güneş kastedilmektedir. Şamdan ve güneş arasında ışık saçmala-rı açısından bir benzetme ilişkisi kuru-lur. Şamdan, kandil, altın gibi ışık saçan nesnelerin bir araya gelmesiyle güneşli, parlak bir gün görsel imajı yaratılmak-tadır. Üçündü dörtlükte tekrar kokusal imajlara geçilir. Çarşının kokusu ve gül-lerin-sevgililerin kokusu bu dörtlükteki baskın imajlardır. Son dörtlükte yer alan imajlar ise “kalem kaşlı” ve “eğlendim kaldım” ifadeleridir. Birincisi görsel bir imaj yaratırken, ikincisi ruhsal bir imaj olarak değerlendirilebilir. Şiirin bütüne bakıldığında, görsel ve kokusal imajla-rın yoğunlukta olduğu görülür. Dağdan görülen şehir manzarası ile esen yelin getirdiği güllerin-güzellerin kokusu bir-likte işlenmiştir.

4. Şiir:

Sevdiğim seher yeli kokunu getirir Al güllere misal top yanakların Aşıkın gönlüne nica gam verir Dermansız hastaya hap yanakların Karaman’dan nazlı yarim Konya’dan Geldikte ne bulduk yalan dünyadan O ak kollarını dola boynumdan Leblerime yoldaş yap yanakların Karacaoğlan, Mevlâm misal vermesin Şu gözlerim gördü turunç memesin Gönül ister yâr şeftali dermesin Eydür bana, yârin öp yanakların

Üçüncü şiir gibi bu şiirde de, divan edebiyatında da sıklıkla karşılaşılan, rüzgârın sevgilinin kokusunu getirmesi söz konusudur. Kokusal bir imajla baş-layan dörtlük, görsel bir imajla devam eder. Sevgilinin yanakları kırmızılığı açı-sından bir güle benzetilmektedir. Üçün-cü dizede ise ruhsal bir imaj bulunur; âşık sevgisinden dolayı gam çekmek-tedir. Her bir dizesi ayrı tipte bir imaj içeren bu dörtlüğün son dizesinde ise

be-densel-dokunsal bir imaj söz konusudur. Sevgilinin yanakları yutulacak haplara ve aşk derdinin ilacına benzetilmektedir. Yanak görsel bir imaj olsa da, benzetme yönünün yutulma olması ve aşığın ten-sel arzusunu içermesi açısından beden-sel-dokunsal bir imaj yaratmaktadır. İkinci dörtlüğün son iki dizesi de görsel-dokunsal imajlar ağırlıklıdır. “Ak kollar” ifadesi görsel bir imaj uyandırırken, “lamak” ifadesi dokunmayla ilgilidir; do-layısıyla dokunsal bir imaj yaratır (176). “Leblerime yoldaş yap yanakların” dizesi de hem görsel olarak bir öpüşme sahne-sini hem de bedensel bir teması içermesi açısından görsel-dokunsal bir imaj içe-rir. Son dörtlükte ise dokunsal imajlar baskındır. “Turunç meme” ifadesi hem görsel hem de dokunsal bir imaja işaret etmektedir. Sevgilinin göğsü yuvarlıklı-ğı ve görünüşü açısından turunca benze-tilmekte ve görsel bir imaj yaratılmak-tadır. Son dörtlüğün üçüncü dizesindeki “şeftali” sözcüğü muhtemelen sevgilinin dudaklarına işaret etmektedir. Âşığın “şeftali” dermek istemesi, yine dokunsal bir temasa ve imaja gönderme yapar. Son dize de, sevgilinin yanaklarını öp-mek dokunma ve bedensel temasla ilgili-dir. Şiirin bütününde görsel ve dokunsal imajların yoğun olarak kullanıldığı söy-lenebilir.

5. Şiir:

Deniz kenarında yerler hurmayı Kılavuz katarlar telli turnayı Ak göğsün üstünde yalaz düğmeyi Çağlar gider, yaylasına bir gelin Ayağına giymiş telli yemeni Kaldıralım aralıktan gümanı Ak topuk üstüne atlas tumanı Döker gider, yaylasına bir gelin Ataş yanmayınca tütün mü tüter Ağ gögsün üstünde uban mı biter Vakti gelmeyince bülbül mü öter Öter gider yaylasına bir gelin

(5)

Merdine de Karacaoğlan merdine Yaktı beni ataşı urduna

Annaçtaki karlı dağın ardına Aşar gider, yaylasına bir gelin

Yaylasına giden bir güzelin betim-lendiği bu şiir görsel ve tatsal bir imajla başlar. “Deniz kenarı” ifadesi görsel bir imaja işaret ederken, “hurma yemek” tatsal bir imaj uyandırır. İlk dörtlükte-ki “telli turna”, ak göğüs” gibi ifadeler de daha çok görsel imajlardır. İlk dört-lüğün son dizesi ise hem görsel hem de işitsel bir imaj içerir. Yaylasına giden gelin, çağlayan bir nehire benzetilmekte-dir. Bu dize hareket halinde bir görüntü içermesinin yanı sıra, suyun köpürerek ve ses çıkartarak akması anlamına gelen “çağlamak” fiili işitsel bir imaj da yarat-maktadır. Güzelin kıyafetlerinin betim-lendiği ikinci dörtlükte ise görsel imajlar ağırlıktadır. “Telli yemeni”, “ak topuk”, “atlas tuman” bu dörtlükteki görsel ifa-delerdir (185). Üçüncü dörtlüğün ilk di-zesi hem görsel hem de kokusal bir imaj olarak düşünülebilir. Ateşin yanarak tütünün tütmesi, görsel bir durumu be-timler. Ancak “tütmek” fiilinin kokusal çağrışımları da bulunmaktadır. Bu dört-lüğün ikinci dizesinde “ak göğüs” yine görsel bir imaja işaret eder. Üçüncü dize-deki yer alan “bülbül mü öter” ifadesi ise işitsel bir imaj olarak da görülebilir. Son dörtlükte ise görsel ve ruhsal imajlar söz konusudur. “Karlı dağ”, “yaylasına giden gelin” gibi ifadeler görsel imajlar yaratırken, âşığın ateşle yanması ruhsal bir durumu dile getirir. Şiirdeki imajsal düzen şöyle sıralanabilir: tatsal-görsel- işitsel-görsel-kokusal-görsel-işitsel-gör-sel-ruhsal.

Karacaoğlan şiirlerinin geneline ba-kıldığında görsel imajların baskın çıktı-ğı söylenebilir. Bu çalışma için özellikle imaj çeşitliliği içeren şiirler seçilmeye çalışılmıştır. Ancak buna rağmen, yuka-rıda örneklerde görüleceği üzere, bu şi-irler zengin bir imaj çeşitliliği ve yoğun-luğu içerse de görsel imajlar diğerlerine

göre baskındır. Birinci şiirde görsel-işit-sel-kokusal, ikinci şiirde görsel-tatsal-dokunsal, üçüncü şiirde görsel-kokusal, dördüncü şiirde dokunsal, görsel-diğer imajlar öne çıkar. Her şiirde koku-sal, tatkoku-sal, dokunkoku-sal, bedensel, işitsel, ruhsal imajlar zorunlu olarak bulunma-sa da, her şiirde mutlaka birden fazla görsel imaj vardır.

Karacaoğlan şiirlerindeki duyu-sal imajlarla ilgili yukarıdaki bulgular hangi bağlamda değerlendirilebilir? Bu sorunun yanıtına geçmeden önce, Mars-hall McLuhan’ın sözlü ve yazılı kültür-lerdeki duyusal farklılılaşmadan söz ettiği Gutenberg Galaksisi: Tipografik

İnsanın Oluşumu kitabından kısaca söz

etmek gerekir. McLuhan’a göre kültürel ekoloji ve teknolojik değişimlerin du-yular üzerinde etkisi vardır. Ona göre okuryazar olmayan kültürlerin ağırlıklı olarak işitsel, matbaa sonrası kültürler ise görseldir. Yazının icat edilmiş olduğu ama henüz içselleştirilmemiş elyazması kültürlerinde ise duyuların orantılı bir dağılımı söz konusudur:

Elyazması dünyası serinkanlı gör-sel uzaklığın yerine, bütün duyuların katılımını ve empatiyi koyar. Okuryazar olmayan kültürlerse, kulağın göz karşı-sında öylesine ezici bir zorbalığını yaşar-lar ki, bu ilişkinin dinleyen tarafında; duyular arasında dengeli herhangi bir etkileşim bilinmez; tıpkı matbaanın Ba-tılının deneyiminde görsel bileşi aşırı bir yoğunluğa ulaştırmasından sonra duyu-ların dengeli etkileşiminin çok güç olma-sı gibi. (43)

McLuhan, matbaa ile birlikte gör-sel duyunun, işitgör-sel-dokunsal duyudan ayrılmış olduğunu iddia eder. Bununla birlikte matbaa kültürü, cinası, nükteyi, aliterasyonu ve aforizmayı da literatür-den atmıştır (148). Yine şiirle müziğin ayrılması, uyaksız şiirin ortadan kalk-ması basılı kültür çağında olmuştur (281). Marshall McLuhan, elektronik kültürle beraber duyular arasındaki oranın tekrar işitsel lehine yeniden

(6)

de-ğişmekte olduğunun da altını çizer. McLuhan’ın okuryazar olmayan kültürler, elyazması kültürü, matbaa kültürü ve elektronik kültür arasın-da yaptığı ayrımlar öğrencisi Walter J. Ong’un birincil sözlü kültür, yazılı kül-tür ve ikincil sözlü külkül-tür arasında yap-tığı ayrımlarla örtüşür. Ong’un Sözlü ve

Yazılı Kültür’ü Gutenberg Galaksisi’ne

göre daha edebî içerikli ve sözlü kültü-rel ürünlere yönelik olmakla birlikte, McLuhan’ın okuryazarlığın ve iletişim teknolojisinin bilişsel ve zihinsel etkileri üzerine yaptığı vurgular, Ong’da yoktur. Kanımca, Gutenberg Galaksisi’nin en büyük özgünlüğü yazı ve iletişim tekno-lojilerinin zihinsel algılama pratiklerini nasıl değiştirdiğini ortaya koymasıdır. McLuhan’ın oryantalist ve öznel yak-laşımları ise kitabın en büyük zaafıdır. Bir yandan matbaa kültürünün etkisini ortaya koyarken, Doğu ve Batı arasında ikili bir karşıtlık yaratarak bu matbaa-nın etkisini “Batılı” toplumlarla sınır-lamaktadır. Örneğin, McLuhan şöyle der: “Batı dünyası için bir duyarlık bir-liği ile düşünce-duygu birbir-liğini yeniden canlandırmaya yönelik, uzun zamandır devam eden çabamızda, böyle bir birli-ğin kabilesel sonuçlarını kabul etmeye, insan ruhunun matbaa kültürü tarafın-dan parçalanmasını kabul etmeye hazır olduğumuzdan daha fazla hazır değiliz” (50). Diğer bir nokta da, şizofreniden, bireyciliğe, bireycilikten insanların tek-tipleştirmesine her olgunun altında matbaayı görmesidir. McLuhan’a göre matbaa, “ulusal birörnekliği ve devlet merkeziyetçiliğini yarat[mış], ama ayrı-ca bireyciliği ve devlete karşı muhalefeti de doğur[muştur]” (330). McLuhan, top-lumsal ve iktisadi koşullardan bağımsız olarak matbaayı, modern toplumdaki her olguya neden olan aşkın bir kavram olarak kullanmaktadır.

Matbaanın ve yazının duyuları ne ölçüde farklılılaştırdığı ve elyazmasının-matbaanın duyulardaki değişimin nede-ni olup olmadığı tartışmaya açık olsa da,

Gutenberg Galaksisi kültürlerdeki

duyu-sal değişimi açıkça ortaya koymaktadır. Neden-sonuç ilişkisi kesin olmamakla birlikte, duyusal oranın değişimi ile ile-tişim teknolojisinin gelişimi arasında bir olumsallık veya parallelik bulunduğu söylenebilir. Bu perspektiften Karacoğ-lan şiirlerine baktığımızda, ilk bakışta sözlü kültür ürünü olan bu yapıtlarda görsel imajların baskın olması çelişkili görünebilir. Ancak, yukarıdaki çözüm-lemenin bir içerik çözümlemesi olduğu-nu göz önünde tutmak gerekir. Bu sözlü ürünlerin biçimleri ve icraları düşünül-düğünde, işitsellik düzeyi daha ağır ba-sar. Bu şiirler, şiirle müziğin birbirinden ayrılmadığı, aliterasyonlar, uyaklar ve vezin içeren Gutenberg öncesi elyazma-sı dönemine aittir. M. Öcal Oğuz, Halk

Şiirinde Tür, Şekil ve Makam’da türkü,

varsağı, semai ve koşmayı “ezgi” ağır-lıklı nazım türleri olarak sınıflandırır (19). Yukarıdaki şiirlerin de ezgi ağır-lıklı olduğu ve saz eşliğinde icra edildiği düşündüğünde bu şiirlerin müziksel ve işitsel boyutu açığa çıkar. Sonuç olarak, kulaktan kulağa aktarılan bu şiirlerin içeriklerinde görsel imajlar baskın olsa da, biçimsel ve bağlamsal olarak işitsel-lik alanına dâhil olduklarına dikkat çek-mek gerekir.

NOT­LAR

1 İmaj tanımı ve tipleri Engin Sezer’in ders notlarından aktarılmıştır.

KAYNAKLAR

Başgöz, İlhan. Karac’oğlan. İstanbul: Cem Ya-yınevi, 1984.

Ergun, S. Nüzhet. Karaca Oğlan: Hayatı ve

Şi-irleri. İstanbul: Şirketi Mürettibiye Basımevi, 1938

Köprülü, M. Fuad. Türk Sazşairleri. İstanbul: Kanat Kitabevi, 1940.

McLuhan, Marshall. Gutenberg Galaksisi:

Ti-pografik İnsanın Oluşumu. Çev. Gül Çağalı Güven.

İstanbul: YKY, 1999.

Oğuz, M. Öcal. Halk Şiirinde Tür, Şekil ve

Makam. Ankara: Akçağ, 2001.

Öztelli, Cahit. Karaca Oğlan. İstanbul: Özgür Yayın Dağıtım, 1983.

Sezer, Engin. “Ders Notları”. Batı

Referanslar

Benzer Belgeler

mesafeye uzatılması keyfiyeti­ nin Paris - İstanbul arası yoi- culuk müddetini 30 saat kı­ saltmak gibi hiç de azımsan- mıyacak bir kazanç elde edil­ mesi

1) Enflasyon hedeflemesi rejimine, çok katı bir rejim olduğu, ekonomik büyümeyi azaltacağı ve üretim dengesi gibi amaçları dışladığı için üretimin

Konuşmasına artık bir Boğaziçi geleneği olan klasik müzik konserlerinin başlangıcıyla akademik yılın başlangıcının aynı tarihlere denk gelmesinin hoş ve

Yazar, Karacaoğlan şiirlerindeki müzik biçimleri arasında murabba şarkı, muhammes şarkı, müseddes şarkı ve müsemmen şarkı olduğunu belirttikten sonra bunların

Ülkemizde yap ılan çalışma- lardan biri olan Çuhadaro ğlu'nun araştı rmasında psi- kiyatrik yak ınması olmayan gençlerle kar şılaştırıl- d ığı nda suisid giri

Hastalara uygulanan tedavi şekilleri gruplan- dırılarak hastaların ses terapisi, medikal ve cerra- hi tedavileri sonrasında ölçülen temel frekans , jit- ter,

Ama biz, İstanbuiun bu tarihî köşesini kendi kaderine bı­ rakır, başıbozuk ve kılıksız kişilerin ziyaretçileri tedirgin et­ melerine gözyumar, turistlere

Özet: Yüksek atefl, bafl a¤r›s›, cilt ve mukozalarda kanama, ishal, bulant›, kusma flikayetleri ile izledi¤imiz ve laboratuvar bulgular›nda lökopeni, trombositopeni, AST,