• Sonuç bulunamadı

Kemâl’le İhtimâl: Nâmık Kemâl’in Şiirine Tersten Bakmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kemâl’le İhtimâl: Nâmık Kemâl’in Şiirine Tersten Bakmak"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

[M. Kayahan Özgül, Kemâl’le İhtimâl: Nâmık Kemâl’in Şiirine Tersten Bakmak, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2014, 138 s.]

Kayahan Özgül bu çalışmasında, sadece yaşa-dığı dönemde değil, daha sonraki dönemlerde de yerini ve ününü koruyan Namık Kemal’in edebiyat çevreleri tarafından nasıl algılandığını ortaya koyarken diğer yandan da mevcut bilgi ve isimlendirmelerin ne kadarının bildiğimiz gerçeklerle örtüştüğünü tespit etmektedir. Öncelikle fikirleriyle zamanı insanının pek çoğunu etkileyen ve yol gösterici vasfı taşıyan Namık Kemal’in bugün hâlâ üzerinde ince-leme yapılıyor olması, şairin yalnızca kendi dönemine değil bugünlere uzanacak kadar etkili olduğunu açıkça göstermektedir. Kemâl’le İhtimâl: Nâmık Kemâl Şiirine Ters-ten Bakmak, ilk bakışta çalışmada farklı bir bakış açısının uygulanacağının habercisi olan başlığı ile dikkat çekmektedir.

Kayahan Özgül, ön söz mahiyetinde-ki “Başlarken”de Namık Kemal’e atfedilen vasıfları, Namık Kemal’in bizzat yüklendiği fikirleri ve bunlarla birlikte bir şair ve fikir adamı olarak ortaya koydukları-nı

değerlendirmek-tedir. Kitapta Son söz niteliğindeki “Nihayet”, “Faydalanılan Kaynaklar” ve “Şahıs Adları İndeksi” dışında “Kemâl Kamaşması”, “Di-vân-ı Nâmık’a Zeyl”, “Vatan Şairi Olmak”, “Parmak Hesabı”, Encümen-i Şuarâ’da”, “İb-rahim Şinasi Efendi’yle Tanışınca”, “Nazî-re Peşinde”, “Müşte“Nazî-rek Gazel Söylerken”, “Manzum Nesir”, “Mensur Şiir”, “Kafiyesiz Şiir”, “Serbest Şiir Yolunda”, “Fikirde Sa-delik”, “Teşbihte Hatâ Olmaz”, “Habbeyi

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 10, Ekim 2014, s. 145-148.

KEMÂL’LE İHTİMÂL:

NÂMIK KEMÂL’İN ŞİİRİNE TERSTEN BAKMAK

Mübeccel Çoğalmış

*

KEMÂL’LE İHTİMÂL:

REVIEWING AND RECONSIDERING KAMAL’S LIFE AND ART

* Celâl Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans

(2)

146 MÜBECCEL ÇOĞALMIŞ

Kubbe Yapmak”, Medhiye Düzmek”, “Hâsıl-ı Kemâl” adıyla on sekiz başlık açılmıştır. Öz-gül ilk bölümde yalnızca edebiyatta değil pek çok alanda karşımıza çıkan bir sorunu dile getirmektedir. Bu, abartılı yüceltme olarak da adlandırılabilecek bir durumdur. Edebiyat adına yaptıklarıyla zaten önemini kanıtlayan bir şahsın, olduğundan daha fazla gösterilmeye çalışılmasını objektiflikten uzak olmak olarak nitelendiren araştırmacı, “Her edebî değer-lendirmemize Kemâl’in şöhreti düştü.” (s. 2) diyerek, Namık Kemal’e değil de, bu şair ve fikir adamının ortaya koyduklarına bakarak bir değerlendirme yapacağını söylemektedir. “Divân-ı Nâmık’a Zeyl” adlı bölümde şair üzerinde yapılan çalışmalardan hareketle bazı yanlışlar ve eksikler belirlenmiştir. “Vatan Şa-iri Olmak” adlı kısımda, herkesçe kabul gören bu vasfı reddetmediğini, fakat “Bu sıfatın çok dikkatli kullanılması ve başına ‘ilk’, ‘tek’, ‘en’ gibi başka sıfatlar ilâve edilmemesi şartıyla” (s. 13) diyerek, Namık Kemal’in bu hususta ilk olmadığını dile getirir.

Şairin dedesinin memuriyeti sebebiyle bulun-duğu yerlerin başında Kars ve Sofya gelmek-tedir. Bu yerler şairin edebî temelini de attığı şehirler olması bakımından önemlidir. Özgül, Tarih boyunca sosyal ve siyasi şartların edebi-yatı etkilediği ve beraberinde şekillendirdiği gerçeğinden yola çıkarak Namık Kemal’in vatan şairliğini ele alır. Toplumun bulunduğu şartların edebiyat üzerindeki etkisini örneklerle açıklar. Namık Kemal’in “vatan” konusuyla olan münasebetinde Kars’ın temel oluşturdu-ğunu, fakat vatan kavramını ilk kullananın N. Kemal olmadığını, şairin Kars’ta hocası olan Âşık Bahrî’den alıntıladığı vatan konulu koçaklama örneğiyle gösterir. Ayrıca “vatan şairi” olarak anılan ilk şair olmadığını ondan önce de bu adlandırmanın başka şairler için kullanıldığını örneklerle ortaya koyar. Bu noktada dikkat edilecek husus, teknik olarak bu temi kullanan ya da bu sıfatla anılan ilk şair olmasa da insanlarda bıraktığı izlenimdir.

Belki de kendinden öncekilerin aksine Namık Kemal’in özümsediği fikirlerin temelini oluş-turan vatan ile bunu aktarışındaki bütünlük onun ilk olmasını sağlamıştır.

Namık Kemal’in edebiyatımıza getirdiği ye-nilikler dile getirilirken ilk akla gelen “hece vezni”dir. “Parmak Hesabı” başlıklı bölümde Kayahan Özgül öncelikle hece vezninin bir yenilik olmadığını “Aruzdan heceye geçiş eski’den yeni’ye değil, olsa olsa eski’den daha eski’ye geçiş sayılabilir” (s. 19) diyerek açıklar. Şairin Kars’tan sonra Sofya’da kaldığı dönemde, bir yandan aruz vezniyle şiir yazma-ya devam ederken diğer yazma-yandan âşık kahveleri vesilesiyle heceyle olan ilişkisinin de devam ettiğini görürüz. Kayahan Özgül, N. Kemal’de-ki aruz-hece meselesini değerlendirirken hem fikirde hem de uygulamada çelişkiler olduğunu maddeler hâlinde sıralar. Bunların ilki, aruz vezniyle yazarken dilin daha ağır olduğunu düşünerek halkın kullandığı dil ile örtüşmesi bakımından heceyi kullanmak istediğini fakat başarılı olamadığını şairin “Uğraştım, yapama-dım” (s. 21) itirafıyla delillendirmiştir. İkinci maddede N. Kemal’in yeniyi oluştururken eskiye saldırma düşüncesiyle heceye sarılma tavrına dikkatleri çeken araştırmacı, şairin es-kiyi yıkma gayretindeyken hece veznini yü-celtmesini samimiyetsizlik olduğunu söyler ve Celâl Mukaddimesi’nden örnek vererek şairin vezin konusundaki asıl görüşlerini şaire karşı kullanır. Özgül “Encümen-i Şuarâ’da” adlı bölümde, Hersekli Arif Hikmet Bey’in evinde yapılan toplantılara katılan N. Kemal’in encü-mene dâhil oluşunu yüksek şiir kabiliyetiyle değil de ailevî, meslekî ve dinî yakınlıklar ile açıklamaktadır. Araştırmacı, bu topluluğun şair için bir okul gibi olduğu düşüncesinin daha doğru olduğunu düşünmektedir. Burada Ka-yahan Özgül’ün tespitleri doğruluk taşımakla birlikte topluluktaki kişilerin Namık Kemal’de bir cevher ışığı görmeksizin onu sadece çe-şitli münasebetlerle topluluğa kabul ettikleri düşüncesi biraz haksızlık gibi gözükmektedir.

(3)

KEMÂL’LE İHTİMÂL NÂMIK KEMÂL’İN ŞİİRİNE TERSTEN BAKMAK 147

Namık Kemal’le ilgili pek çok bilginin ek-sik ya da yanlış olduğunu düşünen Kayahan Özgül, şairin Şinasi ile tanışması sonrasında geçmişteki edebî duruşunu tamamen bırakıp yeni bir sayfa açtığı iddialarını reddeder. N. Kemal’in mevcut eski tarzdaki şiirlerini, ya-zılış tarihlerini ve sayılarını belirterek şairin yeni şiir anlayışına tamamen sarılıp eskiye dönmediği fikrinin asılsız olduğunu dile ge-tirir. “Nazîre Peşinde” ve “Müşterek Gazel Söylerken” adlı bölümlerde, bu alanların me-şakkatli ve önemli olduğunu dile getirirken Necip Fazıl’ın N. Kemal’i nazire konusunda eleştirmesine de karşı çıkar. “Manzum Nesir”, “Mensur Şiir”, “Kafiyesiz Şiir” bölümlerin-de, Namık Kemal’in şairlikle tanınma iste-ği olmayışını, şairin mektuplarından aldığı alıntılarla ele alan Özgül, şiir dışındaki tüm türlerde önemli bir yeri olduğunu dile getir-miş ve verdiği örneklerle şiirlerinin nesre olan yakınlığına dikkatleri çekmiştir. Araştırmacı, nesri fikirlerini topluma iletmede araç olarak gören şairin yenileşme adımlarında aynı amaç uğruna şiiri feda ettiğini belirtir. Şairin şiirle-rindeki nesre olan yakınlığı irdeledikten sonra nesrinin de nazma yakınlığını İntibah roma-nındaki Çamlıca tasviri ile Rûyâ’daki gece tasvirini örnek vererek göstermektedir. Namık Kemal bahr-i tavilden yola çıkarak oluşturdu-ğu mensur şiir denemelerindeki memnuni-yetsizliğini “Parlak oluyor, fakat hakikat ve tabiâte müşabih olamıyor.” (s. 60) sözleriyle ifade etmektedir. Özgül bunu yorumlarken, başarının ve başarısızlığın sebebinin şair ol-duğunu düşünmekte ve N. Kemal’in sorumlu olarak bahr-i tavili göstermesini yersiz bul-maktadır. Şairin neden mensur şiir yazmak istediğini ve kafiyeyi kaldırma isteğinin arka-sındaki nedeni yine şairin sözlerinden yaptığı alıntılarla değerlendirirken bunu “kafiyeyle şiir yazma zaafı” olarak nitelendirmektedir. N. Kemal’in şiire olan bakışının ayrıntılı şekilde ifade edildiği “Fikirde Sadelik” adlı bölümde araştırmacı, şairin fikirdeki

sadelik-ten kastını “Şiirin her çeşit söz oyunundan sıyrılarak literal manasına dönmesidir.” (66) şeklinde ifade etmektedir. Özgül, öz şiirin gerçekçi şiirle örtüşmediğini söyleyerek şa-irin tarif ettiği şişa-irin ancak hikemî manzume olabileceğini ifade eder. Şairin “fayda” uğ-runa feda ettiği estetik yapıdaki şiiri gelenek içinde değerlendiren araştırmacı, “tebliğ şiiri” ile “beliğ şiir”i açıklayıp tarih içinde bu iki türün sorunsuz şekilde bir arada var olduğunu fakat Namık Kemal için “Edebiyyât-ı sahîha aşkına beliğ şiiri ortadan kaldırarak, tebliğci şiiri egemen kılmağa çalışmaktadır.” (s. 70) diyerek, şairi eleştirmektedir.

Şairin söz sanatlarıyla ilgili olarak özellikle teşbih ve mübalağa ile mücadele ettiğini dile getiren Kayahan Özgül “Teşbihte Hata Olmaz” ve “Habbeyi Kubbe Yapmak” adlı iki bölümde bu sanatlarla ilgili bilgi vermenin yanı sıra şai-rin “teşbihi ortadan kaldırarak, doğrudan tasvire yönelmek şarttır.” (s. 75) şeklinde düşündüğü-nü, fakat bunu uygularken yaşadığı çelişkileri ve başarısızlıkları örneklerle göstermektedir. Özgül “Medhiye Düzmek” adlı yazıda N. Ke-mal’in yermesi ve övmesiyle ilgili –pek çok konuda olduğu gibi– yenilikçi olmadığını, ka-sidelerdeki övgü kısımlarının gelenekten kop-madan hareket edilerek oluşturulduğunu ortaya koymaktadır. Şairin kendisini ya da başkalarını överken daha temkinliymiş gibi gözüküp aksini yapıyor olması fikir-uygulama tezatlığına örnek olarak gösterilmektedir. Namık Kemal’in “Um-delerine uygun tek bir kaside bile yazamadığı” (s. 94) düşüncesinde olan Özgül, Osmâniyye Ve Hamiyyet-i İnsâniyye Kasidesi’ni de buna dâhil etmekte bir sakınca görmemektedir. “Hâsıl-ı Kemâl” başlığıyla verilen bölümde tüm kitap boyunca yapılan değerlendirmeler maddeler hâ-linde sıralanmıştır. Genel olarak baktığımızda, şairin fikirlerindeki yeniliklerle birlikte eskiye ait şiirlerini yok sayması gerekirken onları el-den geçirerek yaptığı ilavelerle yeniye uygun hâle getirmeye çalışması; “yeni şiir” ile ilgili pek çok fikir üretip uygulama aşamasında

(4)

ken-148 MÜBECCEL ÇOĞALMIŞ

diyle çelişmesi; muhtevadaki yeniliği şekle de uygulamak yerine eski şekilleri aynen devam ettirmesi; tematik olarak incelendiğinde şiirlerin orijinallikten uzak olması, dinsel motiflerin ve aşkın vatan temine gitmede birer araç olarak kullanılması; estetik zevkin yok sayılıp halkı eğitmek adına hikemî manzumeler söyleme-si başlıca eleştiri konularıdır. Kayahan Özgül “Nihayet...” başlıklı kısımda Namık Kemal’in yaptığı işlerle, ürettiği fikirlerle edebiyata mâl olduğu gerçeğini kabul etmekle birlikte ince-lemesine temel oluşturan “büyük şair” vasfını reddettiğini yinelemektedir.

M. Kayahan Özgül’ün hazırlamış olduğu bu önemli çalışmanın en dikkate değer tarafı, 19. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla temelleri atılan modern Türk edebiyatının önemli isimlerinden olan Namık Kemal’in fikirleri ve yaptıklarıyla edebiyat tarihine mâl olduğu ve bugünün yeni bakış açılarıyla tekrar ele alınabilecek kıymette olduğudur. Yeni bir edebiyat oluşturmak için hareket eden pek çok isim bu tür çalışmalar

sayesinde yalnızca bilinen gerçeklerle geç-mişte kalmayıp yeni bakış açılarıyla bugüne taşınabilmektedir. Kayahan Özgül tarafından tüm kitap boyunca yapılan tespit ve değer-lendirmelere baktığımızda, asırlarca devam eden bir edebiyatın yerine yeni bir edebiyat kurma amacıyla hareket eden bir şahsın bir anda köklerinden kurtulup bambaşka bir şeye dönüşmesini beklemek zor olsa gerek. Ay-rıca icraatlarında kusurları olmakla birlikte fikirleriyle ve bu fikirleri topluma yansıtışıyla etkin bir rol oynadığı açıkça gözüken Namık Kemal’in yalnızca “kamaşma” kavramına tu-tunarak eleştirilmesi pek adil gözükmemekte-dir. Nesillerdir devam eden bir ezberi bozmak kolay olmasa da bu çalışma, yeni nesil eleştir-menlere edebiyat tarihindeki yeri sağlam olan isimleri –eskiyi tekrar etmektense– modern kuramların ışığında, objektif bakış açısıyla ele alıp inceleme/değerlendirme alternatifi olduğunu göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

309-320; Ahmet Karataş, Türk-İslâm Edebiyatında Manzum Menâsik-i Haclar ve Nâlî Mehmed Efendi'ye Atfedilen Menâsik-i Hac (Edisyon Kritik) yüksek lisans tezi, 2003,

Parçalanmış ailelerde aile bütünlüğünün olmaması, aile içi sorunlar ve ekonomik yetersizlik gibi nedenlerden dolayı bu ailelerden gelen çocukların

Aldığı ödüller ise uzun bir liste: 1973’te İstanbul’da Vakko Desen ve Sanat Yarışması’ndaki ödülden 1990 yılında İstanbul’da Sanat Çevresi ödülüne

Yerden kendi motorlar› yard›m›yla havalan›p uzaya gidebilen ve görevi bitti¤inde ayn› flekilde dönüfl yapabilen uzay araçlar› ya- p›m› için X-33 projesi ortaya

Yok olmufl bir s›¤›r türüne ait 3200 y›l- l›k fosil kemikleri inceleyen enstitü eki- bi, kemiklerin bir k›sm›n›n 1947’de bu- lunup müzede saklanm›fl, bir

“Ayasofya Hamamı, büyük şehri tezyin eden İstanbul’umuzun üzerinde milli imar damga­ larımızdan biri olan eşsiz kıymette bir yapı­ dır ki yalnız hamam olarak

In conclusion, although BTX A injection is an effective and safe treatment option in patients with a posterior chronic anal fissure non-responsive to other medical