T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLÂMÎ BİLİMLER ANA BİLİM DALI
HADÎS BİLİM DALI
ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ VE
EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSÂLESİ’NİN TAHKÎK
VE TAHRÎCİ
Murat SARIGÜL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Doç. Dr. Âdil YAVUZ
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
BİLİMSEL ETİK SAYFASI
Adı Soyadı Murat SARIGÜL
Numarası 074244021005
Ana Bilim / Bilim Dalı
TEMEL İSLAMİ BİLİMLER / HADİS BİLİM DALI
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Ö ğr en ci n in Tezin Adı
ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ VE EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSÂLESİ’NİN TAHKÎK VE TAHRÎCİ
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
Öğrencinin Adı Soyadı İmzası
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU
Murat SARIGÜL tarafından hazırlanan ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ VE EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSÂLESİ’NİN TAHKÎK VE TAHRÎCİ başlıklı bu çalışma 21 / 10 / 2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oy-birliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Ünvanı, Adı Soyadı Prof. Dr. İ.Hakkı ATÇEKEN
Başkan İmza
Ünvanı, Adı Soyadı Doç. Dr. Adil YAVUZ
Üye İmza
Ünvanı, Adı Soyadı Doç. Dr. Muhittin UYSAL
ÖNSÖZ
Kırk hadîs tasnifleri hicrî ikinci asrın sonlarına doğru başlamış ve İslâm ümme-tinin hayât gâyesi ile zaman içerisindeki ihtiyaçlarının etkisi altında farklı türlere ayrılarak, her asra meyvelerini sunmak sûretiyle günümüze kadar gelmiş ve hâlen devam etmekte olan faydalı bir te’lif usûlüdür.
Bu hadîs çalışmalarının oluşumunda “Ümmetimden her kim dinin emirlerine dair kırk hadîs hıfzederse kıyâmet günü Allah onu fâkihler ve âlimler zümresi arasın-da diriltir.” şeklinde çok farklı tarîkleri bulunan fakat muhaddisler tarafınarasın-dan zayıf kabul edilen hadîs, önemli rol oynamıştır. Bununla beraber Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şefâatine nâil olmak, azaptan korunmak, Müslüman halka hizmet etmek, hayır duâ almak, ders takrirlerinde istifâde etmek gibi düşünce ve talepler, eserlerin oluşturul-masında başlıca sebepler arasındadır.
Erbaûnlar genel şekli itibariyle, yalnız hadîs metinlerinden oluşanlar kısa izâhlı olanlar, âyet ve hadîslerle takviye edilmiş şeklinde olarak kısımlara ayrılmaktadır.
Hadîs-i şerifler seçilirken farklı prensipler, tercihler de oluşmuştur. Kutsî hadîs-lerden, Hz. Peygamber’in hutbelerinden, senedleri sahih hadîshadîs-lerden, hıfzı kolay ve kısa olanlardan, cevâmiü’l-kelim türü olan hadîslerden seçkiler yapılmıştır.
Bu te’liflerde tercih edilen konular ise umumi ve dönemsel ihtiyaçlara göre şe-killenmiştir. Muhtelif mevzûlardaki hadîsleri derleyen çalışmalar daha çoktur. Bu-nunla birlikte Kur’an-ı Kerim’in faziletlerine, İslâm’ın şartlarına, Hz. Peygam- ber’in âl ve ashâbına, ilim-amel, siyaset-hukûk, cihâd, tasavvuf, tıp ve şehir faziletlerine yönelik müstakil konulu çalışmalar da fazlaca bulunmaktadır.
Sayıları yüzbinleri bulan hadîslerin muhtevâsından istifâde ihtiyacının da bir sonucu olarak şekillenmiş bu erbaûn te’lifleri İslâm’ın inanç, ibâdet, ahlâk ve hukuk alanlarındaki ana gâyelerinin ilim dâiresinin uzağında bulunan Müslümânlara ulaştı-rılmasında önemli rol oynamış, Müslümanların nezdinde de faydası ve pratikliği i’tibariyle büyük alâka görmüş; türü, sayısı ve tesiri açısından siyer, mevlid ve hilye türündeki çalışmaları da geride bırakmıştır.
Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmi’nin tahkik ve tahricini yaptığımız “el Kevkebü’s-Sârî bi Ehâdîsi Ebî Eyyûbi’l-Ensârî “ adlı risâlesi de bir kırk hadîs telifi olup, İstanbul’da ‘Eyyûb Sultan’ nâmıyla manevi rütbesini almış güzîde sahâbi Ebû Eyyûbi’l-Ensârî’nin rivâyet ettiği hadîslerden kaynaklarına atıf yapılarak salt hadîs metinlerinden oluşturulmuş değerli bir çalışmadır.
Yaptığımız taramalarda Şamile Programından da faydalandık. Ve daha sonrada ulaştığımız sonuçları matbu nüshalarla karşılaştırarak te’yid ettik. Ayrıca ilgili hadîs-lerin sıhhât durumlarının değerlendirmesini de yaptık.
Tezimiz bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde eş-Şâmi’nin hayatını, eserini ve hadislerini derlediği Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin hayatını kısaca ele aldık. İkinci bölümde risâlenin tahkîk ve tahrîcini yaptık.
Çalışmamızın kırk hadîs geleneğinin tanınmasına, ve özellikle incelenmeyi bek-leyen Osmanlı yazmalarının gün yüzüne çıkarma çabalarına küçük de olsa bir katkı sağlamasını bekliyoruz.
Bu çalışmada katkılarından istifade ettiğim tez danışmanım Doç. Dr. Adil YAVUZ hocama, fikirleriyle katkı sağlayan Doç. Dr. Muhyiddin UYSAL ve Prof. Dr İsmâil HAKKI ATÇEKEN hocalarıma, teşvikleri dolayısıyla aileme teşekkürlerimi sunuyorum.
Murat SARIGÜL ERZURUM-2010
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Adı Soyadı Murat SARIGÜL
Numarası 074244021005
Ana Bilim / Bilim Dalı
TEMEL İSLAMİ BİLİMLER / HADİS BİLİM DALI
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Adil YAVUZ
Ö ğr en ci n in Tezin Adı
ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ VE EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSÂLESİ’NİN TAHKÎK VE TAHRÎCİ
ÖZET
Bu çalışmada Abdülvehhâb b. Mustafâ eş-Şamî’ nin (ö.1189/1775) Hayatı ve “el-Kevkebü’s-Sarî bi Ehâdîsi Ebi Eyyûbi’l-Ensârî “ adlı risâlesi incelenmiştir.
Müellif Şam’da doğmuştur. İlk eğitiminden sonra Abdülğani en-Nablûsî’nin (ö. 1143/ 1730) ders halkasına katıldı. Nablûsî’den Kırâat-i Aşereyi okudu. Kendisinden tefsir ve hadîs dersleri aldı. İstanbul’a gelerek Çorlulu Ali Paşa Medresesinde eğitimini tamamladı. Aynı zamanda şâir olan müellif İstanbul‘da vefât etmiştir.
Ebû Eyyûb el-Ensârî, Hicretten iki yıl önce hanımıyla birlikte Müslüman oldu. İkinci Akabe Biatı’nda bulundu. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), Medine’ye gelince yedi ay süresince Hz. Eyyûb’un evinde misafir oldu. Vahiy kâtiplerinden idi. Hz. Muham-med (s.a.v.) ile birlikte bütün gazvelere katıldı. Dört halife dönemindeki seferlere de katıldı. 215 hadîs rivayet etmiştir. İstanbul kuşatması esnasında, hastalanarak (49/ 669) yılında şehit olarak vefât etmiştir
Risâle bir kırk hadîs telifi olup, güzîde sahâbi Ebû Eyyûbi’l-Ensârî nin rivâyet ettiği hadîslerden kaynaklarına atıf yapılarak salt hadîs metinlerinden oluşturulmuş değerli bir çalışmadır. Tahkik neticesinde Risâlenin nüshaları birbirine büyük
çoğunlukla uyuştuğu görülmüştür. Süleymaniye nüshası daha mu’teberdir. Hadislerin tahrîci yapıldı. İlgili hadislerin sıhhat durumları değerlendirildi. Hadislerin 16’sı sahih, 4’ü hasen, 14’ü zayıf, 1’i mevzû, 6 tanesininde de bir hükme varılamamıştır. Zayıf hadîsler içerisinde şevâhidlerle derecesi yükselecek hadîsler de bulunmaktadır. Risalede hükme varılan hadislerin çoğunluğu mûteber rivâyetlerden oluşmaktadır.
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Adı Soyadı Murat SARIGÜL
Numarası 074244021005
Ana Bilim / Bilim Dalı
TEMEL İSLAMİ BİLİMLER / HADİS BİLİM DALI
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Adil YAVUZ
Ö ğr en ci n in
Tezin İngilizce Adı
Abdülvehhâb b. Mustafâ eş-Şamî’ (b.c. 1189/ 1775) and his risale which is called el-Kevkebü’s-Sarî bi Ehâdîsi Ebi Eyyûbi’l-Ensârî are reviewed
SUMMARY
At this study the life of the Abdülvehhâb b. Mustafâ eş-Şamî’ (b.c. 1189/ 1775)
and his risale which is called el-Kevkebü’s-Sarî bi Ehâdîsi Ebi Eyyûbi’l-Ensârî are reviewed.
The author was born in Şam. After his first education he joined the lessons of Abdülğani en-Nablûsî’ (b.c. 1143/ 1730). He studied ‘Kırâat-i Aşere’ and took hadith and commentary lessons from Nablûsî. Then he came to İstanbul and completed his education at Çorlulu Ali Paşa Moslem Seminary. Abdülvehhâb b. Mustafâ eş-Şamî who was also a poet died at İstanbul
Ebû Eyyûb el-Ensârî became Müslim with his wife two years ago from mi-gration. He joined the second Aqaba Allegiance. He was a clerk of the revelation and he participated in a all war with Hz. Muhammed (s.a.v.). He conveyed 215 hadith. In 49/669 , during the siege of the Istanbul, he became sick and became a martyr.
Risale is a valuable work which consist of forty hadith which are conveyed from Ebû Eyyûbi’l-Ensârî who was a honorable sahâbi. In Risale all the hadiths were made reference to their source. As a result of analysis of Risale it was seen that all the copies of Risale are most often same like Süleymaniye copy. Tahric of hadiths was done and the health of the related hadiths are analysed. The results are like this ; sixteen hadiths are authentic , four hadiths are strong , fourteen hadiths are weak and one of them is fake. About six hadiths there is no any source.
İÇİNDEKİLER
BİLİMSELETİKSAYFASI...İİ
TEZKABULFORMU...İİİ
ÖNSÖZ...HATA!YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.V
ÖZET...Vİ SUMMARY...Vİİİ İÇİNDEKİLER ...X KISALTMALAR ...Xİ GİRİŞ A) Araştırmanın Metodu ... 1 B) Araştırmanın Kaynakları... 1 BİRİNCİ BÖLÜM 1.ABDULVEHHÂBB.MUSTAFÂEŞ-ŞÂMÎ ... 3
1. 1. Hayâtı ... 3
1. 2. El-Kevkebü’s-Sârî bi Ehâdîsi Ebî Eyyûbi’l-Ensârî ... 4
1. 2. 1. Eserin Yazma Nüshaları ... 5
1. 2. 1. 1. İstanbul Süleymâniye Kütüphânesi Nüshası... 5
1. 2. 1. 2. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphânesi Nüshası ... 5
1. 3. Diğer Eserleri ... 5
1. 4. Ebû Eyyûb El-Ensârî’nin (r.a.) Hayâtı ...6
1. 5. Ebû Eyyûb’un El-Ensârî’nin (r.a.) Rivâyet Ettiği Hadîsler...10
SONUÇ ...13
İKİNCİ BÖLÜM 2. ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ’ NİN EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSÂLESİ’NİN TAHKÎK VE TAHRÎCİ ... 15
KISALTMALAR
a.g.e. : Adı geçen eser
b. : İbn
bkz. : Bakınız
c. : Cilt
DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi Hz. : Hazret-i
h. no. : Hadîs Numarası
Ktp. : Kütüphânesi
nşr. : Neşreden
ö. : Ölümü
(r.a) : Radıyallâhu anh (r.anha) : Radıyallâhu anha
s. : Sayfa
(s.a.v.) : Sallalahu aleyhi ve sellem thk. : Tahkîkini yapan
ts. : Tarihsiz
vr. : Varak
Yay. : Yayınları
ﺱ : Süleymâniye Kütüphânesi Nüshası
GİRİŞ
A) ARAŞTIRMANIN METODU
“el-Kevkebü’s-Sârî bi Ehâdîsi Ebî Eyyûbi’l-Ensârî “ adlı risâleyi Türkiye’deki yazma eserlerin bulunduğu kütüphânelerde aradık. Araştırmalarımız sonucunda iki nüshasına ulaşabildik. Çalışmamızda Süleymâniye Nüshasını esas aldık. Öncelikle nüshaları karşılaştırarak uyuşan ve farklılık arzeden metinleri göstermek sûretiyle, asıl metni yani müellif nüshasını inşa etmeye çalıştık. Daha sonra risâlede, hadîsler-den sonra müellifin zikrettiği hadîs kaynaklarına ulaşıp, hadîslerin ilgili kitaplarda geçen yerlerini gösterdik. Yaptığımız taramalarda Şamile Programından da faydalan-dık. Ve daha sonrada ulaştığımız sonuçları matbu nüshalarla karşılaştırarak te’yid ettik. Ayrıca ilgili hadîslerin sıhhât durumlarının değerlendirmesini de yaptık.
Özellikle Şamile vb. programaların da sıkça kullanılmasını dikkate alıp hadîslerin numaralarını da vererek, hadîse ulaşma hızını artırmayı düşündük. Şamile’de bakacağımız kaynağı işaretledikten sonra, -örneğin Tirmîzî- hadis nu-marasını arama bölümüne girdigimiz zaman birkaç saniye içerisinde hadîse ulaşabil-mekteyiz. Biz asıl kaynaktaki numaraları esas aldık. Asıl kaynaktaki numara ile programdaki numara arasında bir uyumsuzluk olsa bile aradığımız hadîs girdiğimiz numaranın genelde ya bir altındaki ya da bir üstündeki hadîs olarak karşımıza çık-maktadır.
Mellifin hadîslerin geçtiği kaynaklara yaptığı atıflara, ek olarak başka tesbit edebildiklerimizi de ekledik. Genelde tek bir kaynakta geçen bazı hadîslerin râvi zincirini verdik. Râvilerin cerh-ta’dil durumlarını aktarmak sûretiyle, haklarındaki genel kanâata göre ilgili hadîsin isnâd durumunu ortaya koyduk.
B) ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI
“el-Kevkebü’s-sârî bi Ehâdîsi Ebî Eyyûbi’l-Ensârî“ adlı risâle hakkında Türkiye’deki yazma eserler üzerinde yapdığımız taramalar sonucunda ulaşabildiği- miz iki nüsha, İstanbul Süleymâniye Kütüphânesi Nüshası ve İstanbul Beyazıt Kütüphânesi Nüshasıdır. Çalışmamızda Süleymâniye Nüshasını esas aldık.
Risâlede de görüleceği üzere müellif seçilen hadîslerin zaman zaman farklı tarîklerine yer vermekte ve hadîslerin geçtiği kaynaklara dâir el-Kütübü’t-Tis’a’nın hâricinde epeyce kaynak zikretmektedir. Biz de hadîslerin tahrîcini yaparken gerek bu atıfları tesbit etmede ve gerekse ek kaynaklar bulmak için hadîs tarama alanımızı fazlaca geniş tuttuk. Başta el-Kütübü’t-Tis’a olmak üzere İbn Hıbbân (ö.354/965) ve İbn Hüzeyme (ö.311/923)’nin sahihleri, Hâkim (ö. 405/ 1014)’in el-Müstedrek ‘ i , Beyhakî (ö. 458/ 1066) , Dârekutnî (ö. 385/ 995), ve Said b. Mansûr (ö. 227/ 842)’un
sünenleri, Tabarânî (ö. 310/ 923)’nin üç mûcemi, Heysemî (ö. 807/ 1405)’nin
Mecmeu’z-Zevâid’i, Abdurrrezzâk (ö. 211/ 827) ve İbn Ebî Şeybe (ö. 235/ 850)‘nin
musannefleri, Ebû Ya’la (ö. 307/ 920), Bezzâr (ö. 292/ 905), Humeydî (ö. 249/ 863),
Tayâlisî (204/ 819), Makdisî (ö. 380/ 990), Şâşî (ö. 946 /335), vb. muhaddislermizin
müsnedleri, İbn Asâkir (ö. 571/ 1175)’in Tarihi, ve Suyûti (ö. 911/ 1505)’nin
el-Camiü's-Sagir , el-Camiü'l -Kebir ve Zevâidinin birlikte yeraldığı Camiü'l-Ehâdis adlı eser başvurduğumuz kaynaklarımız büyük çoğunluğunu olmuşturmaktadır.
Râvilerin cerh-ta’dil durumlarını değerlendirirken murâcaat ettiğimiz kaynak-ların başlıcaları, İbn Ebî Hâtim (ö. 327/ 938)’in el-Cerh ve't-Ta'dîl’i, İbn Hacer(ö. 852/ 1449)’in Lisânü’l-Mîzân’ı ve Takrîbü’t-Tehzîb’i, Zehebî (ö. 748/ 1348)’nin Mîzânü’l-İ’tidâl’i olmuştur.
Risâlede hadîsleri toplanan Hz. Ebû Eyyûb el-Ensari’nin hayatını kısaca akta-rırken de İbn Hişâm (ö. 213/ 828)’ın es-Sîre’si, İbn Sa’d (ö. 230/ 845) ‘ın et-Tabakât’ı, İbn Hacer’in el-İsâbe’si Zehebî’nin Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ’sı esas aldığımız kaynak-ların başlıcaları olmuştur.
BİRİNCİ BÖLÜM
Hadis-i şeriflerin yazılı tedvini daha sahabe döneminde başlamıştır. Halife Ömer b. Abdulazîz döneminde ise tüm İslam beldelerinde resmî tedvine başlanmıştır. Dinî konular hakkında daha etraflı bilgi sahibi olmanın önemli bir yolu da aynı mevzûdaki hadisleri bir araya getirmektir. Bu ihtiyaç tasnif sürecini başlatmıştır. Özellikle top-lumun hukukuyla yakından ilgilenen, ictihad eden fâkihler arasında tasnîf çalışmaları erken başlamıştır. Sayıları yüzbinleri bulan hadîslerin muhtevâsından istifâde ihtiya-cı, farklı tasnîf çalışmalarını meydana getirmiştir. Erbaûn (kırk hadis) te’lifleri daha çok İslâm’ın inanç, ibâdet, ahlâk ve hukuk alanlarındaki ana gâyelerinin ilim dâiresi-nin uzağında bulunan Müslümânlara ulaştırılma ihtiyacıyla teşekkül etmiştir. Müs-lümanların nezdinde de faydası ve pratikliği i’tibariyle büyük alâka görmüştür. Kü-çük paketler halinde sunulduğu için müellifler de ‘bu hadis sofrasından biz de bir ikramda bulunalım’ isteiyle te’lifler yapmışlardır. İslam beldelerinin hemen hepsinde erbain çalışmalarına rastlamak mümkündür. Biz de kendi diyarımızda yapılan çalış-maları ve müelliflerini gün yüzüne çıkarmaya, tanıtmaya çalışarak peygamberi sof-radan istifade etmek ve istifadesine katkıda bulunmak amacıyla bu çalışmaya giriştik. Tevfik Allah’tan dır.
1. ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ (ö. 1189/ 1775)
1. 1. Hayâtı
Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmî, ed-Dekdekî nisbesiyle marûftur. 1 Şam’da doğmuştur. 2 İlk eğitimini memleketinde aldıktan sonra ulemâdan Abdülğani en-Nablûsî’nin (ö. 1143/ 1730) ders halkasına katıldı. 3 Vaktinin büyük çoğunluğunu babası gibi gördüğü hocasının yanınında geçirdi. Nablûsî’den Kırâat-i Aşereyi okudu.
1 -Bağdatlı, İsmâil Paşa b. Muhammed (ö.1339/1920), Hediyyetü’l-Ârifîn fî Esmâi’l-Müellifîn, Dâru İhyai’t-Türasi’l-Arabî, I-II, Beyrut, 1951, II, 214.
2
- Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmî (ö.1189/ 1775), el-Kevkebü’s-Sâri bi Ehâdîsi Ebî Eyyûbi’l-Ensâri,
Süleymâniye Ktp. Dâru’l-Mesnevi bölümü no: 161, İstanbul, 1171, vr. 85a,
3
- el -Murâdî, Muhammed b. Halil (ö. 1206/ 1791) Silkü’d -Dürer fî A’yâni Karni’s-Sâni aşer, Dâru’l
Kendisinden tefsir ve hadîs dersleri aldı. Şeyh Abdulğani’nin öğrencisi olarak şöhret yapan eş-Şâmi4, bir müddet sonra İstanbul’a gelerek Çorlulu Ali Paşa Medresesinde eğitimini tamamladı. Burada bulunduğu sırada Şam’dan ve diğer memleketlerden gelen öğrencilerle ilgilenerek onlara yardımcı oldu. 5 İstanbul ‘da uzun süre kaldığını kendisi belirtmekte6 ise de burada başka nelerle meşgul olduğu bilinmemektedir.
Aynı zamanda şiir yazmış olan eş-Şâmî (1189/ 1775) ‘de İstanbul‘da vefât et-miş ve Kasımpaşa Kabristan’ına defnedilet-miştir.7
Müellif hakkında onlarca kaynakta araştırma yapmamıza rağmen Maalesef kendisi hakkında geniş bir malûmât elde edemedik.
1. 2. El-Kevkebü’s-Sârî bi Ehâdis-i Ebî Eyyûb El-Ensârî
Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (ö. 49/ 669) rivâyetlerinden bir kırk hadîs derlemesi olan çalışma, eş-Şâmî’nin önemli ve değerli bir çalışmasıdır. Eserin önsözünde belirt-tiğine göre O, uzun zaman ikamet ettiği İstanbul’da bulunduğu günlerde bir konuda bir kırk hadîs derlemeyi düşünmüş ve Cenab-ı Hakk’a istihârede bulunduktan sonra bu iş için en uygun konu olarak Ebû Eyyûb’ un rivâyetlerini görmüş böylece bu çalışma ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu çalışmayı yaparken muhaddislerin yoluna uymak, muhabbetle onlara bağlı kalmak istediğini ifade etmekte ve “ Kişi sevdigi ile beraber-dir. ”8 hadîsini kaydederek bu isteğini bir yönden izah etmektedir.
Müellif eserine Ebû Eyyûb’un hayâtına ve faziletlerine uzun uzun değinerek başlamış, İstanbul‘daki savaşlarda gösterdiği gayreti ve şehit oluşunu anlatmış, bu arada kabrinin keşfedilmesi olayına da yer vermiştir. Ebû Eyyûb’un Ensâr’dan olması sebebiyle onların faziletlelerine değinen rivâyetleri de zikretmiştir. el-Hadîsü’l-evvel, el-Hadîsü’s-sâni şeklinde sıralanan her hadîsin başında önce alındığı kaynak belirtil-mekte, daha sonra hangi konuyu işlediğine işaret edilerek metin nakledilbelirtil-mekte, en
4
- Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şamî, el-Kevkebü’s-Sârî, vr. 85a
5 - el-Murâdî, Silkü’d-Dürer, III, 144.
6
- el-Murâdî, a.g.e., III, 144.
7 - el-Murâdî, a.g.e., III, 144.
8
- Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmâîl (ö. 256/ 870), Sahîhu’l-Buhârî, I-IV, thk.: Muhammed Fuâd Abdülbâkî, el-Matbaatü's-Selefiyye, Kâhire, 1400, Edeb, 96, (5817) ; Müslim, Ebû’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî (ö. 261/ 875), Sahîhu Müslim, I, thk.: Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Beyne’l-Efkari’d-Devliyye, Riyad, 1419. Birr, 50, ( 2660) ; Ebû Dâvud, Süleymân b. Eş’as es-Sicistânî (ö. 275/ 888), Sünenü Ebî Dâvud, I, Beytü'l-Erkâri'd-Devliyye, ts. , Edeb, 123, ( 5129).
sonunda da geçtiği diğer eserlere işaret edilmektedir. Kırk hadîs olduğu söylenen risâlede kırkbir hadîs vardır.
1. 2. 1. Eserin Yazma Nüshaları
1. 2. 1. 1. İstanbul Süleymâniye Kütüphânesi Nüshası
Eserin bir nüshası İstanbul Süleymâniye Kütüphânesi Dâru’l-Mesnevî bölümü 161 numarada kayıtlı, tasnif numarası 297. 2 olan mecmûanın 84b-109a varakları arasında yer almaktadır. Yazma 25 varaktan oluşmaktadır. Her sayfada 17 satır bu-lunmaktadır. Açık bir hat ile kaleme alınmış olup hadîs numaraları kırmızı mürekke-ple yazılmıştır. Nüsha (1171 /1757) tarihinde Muhammed Salih b. Yusuf el-Halebî tarafından isitinsah edilmiştir. Bu nüshada Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmî’nin eserini hocası Abdulğani en-Nablûsî’ ye ithaf ettiği ifade edilmiştir.
1. 2. 1. 2. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphânesi Nüshası
Eserin bir nüshası da Beyazıt Devlet Kütüphânesi 7926/ 1 numarada kayıtlı olup 297. 3 tasnif numaralı mecmuada yer almaktadır. Eser 28 varaktır. Nüsha sayfa-ları 21 satırdan oluşmakta olup hadîs numarasayfa-ları ve Allah, nebi, vb. lafızlar kırmızı mürekkeble belirginleştirilmiştir. Kayıtlarda eserin adı El-Kevkebü’s-Sârî bi Ehâdisi Ebî Eyyûb el-Ensârî olarak değil; el-Erbaûn fi'r-Rivâyeti an Ebî Eyyûb el-Ensârî adıyla yer almaktadır. Nüsha h.1168 tarihde Yakub b. Abdülkadir tarafından istinsâh edilmiştir.
1. 3.Diğer Eserleri
Refu’l-Müşkilât fi Hükmi İbâhi Semâi’l-Âlât bi’n-Neğamâti’t-Tayyibât
İsminden de anlaşıldığı üzere güzel nâmeleri dinlemenin mubahlığı hususun-daki bir takım istifhâmları veya olumsuz kanaatlari kaldırma ile alâkalı olduğu anlaşılmaktadır. Kitabın içeriği hakkında bilgi sahibi olamadık. Künye bilgisine ulaştığımız Hazineti’t-Türâs adlı eser kitabın Berlin nüshasını kaydetmektedir. 9
1. 4. Ebû Eyyûb El-Ensârî’nin Hayâtı (ö. 49/ 669)
Halid b. Zeyd (Ebû Eyyûb el-Ensârî), Medineli olup, Hazrec kabilesinin Benî Neccâr kolundandır. Babası Zeyd b. Küleyb, annesi Hind bnt. Said'dir. 10
Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, Hazrec kabîlesine mensûp olması i’tibariyle "el-Hazrecî", Hazrec'in Neccâr kolundan olması sebebiyle "en-Neccârî", ikinci Akabe biatına katıldığı için "el-Akabî", bir süre Hz. Peygamber'i evinde misâfir ettiği için de "Mîhmandâr-ı Nebi" diye anılmıştır. Büyük oğlu Eyyûb'dan dolayı da "Ebû Eyyûb" diye künyelenmiştir.
Hz. Peygamber'e dedesi Abdülmuttalib'in annesi tarafından karâbeti vardır. Ha-şim (Amr), ticarî amaçlı bir seyâhatinde Medine'de Benû Neccâr'dan Selmâ binti Amr ile evlenmiş, O öldükten sonra bu hanımından Şeybe (Abdülmuttalib) dünyaya gelmişti. Dolayısıyla Benû Neccâr, Rasûl-i Ekrem'in dayıları sayılır
Ebû Eyyûb el-Ensârî, hicretten yaklaşık iki yıl önce hanımıyla birlikte Müslüman oldu. İkinci Akabe Biatı’nda bulundu. Buna göre "Sâbikûn-i Evvelîn-i Ensâr"dan, yani Ensâr arasında ilk Müslümanlardan sayılır.
Bilindiği gibi Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), Birinci Akabe (bi’setin 12. yılı/ 621) ve İkinci Akabe (bi’setin 13. yılı/ 622) biatlarından sonra Mekke'den Medine'ye hicret etti. Medine’de devesinin çöktüğü yerde misâfir olacağını ifade buyurduğu yer, Hz. Ebû Eyyûb’un evi olmuştur. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), Mescid-i Nebî'nin bitişiğindeki hücreler (Hücre-i Saadet) yapılıncaya kadar yedi ay süresince Hz. Eyyûb’un evinde misafir oldu. 11 Hicretten sonraki ilk aylarda gerek Ensâr, gerek Muhâcirler için Hz. Ebû Eyyûb'un evi âdeta bir okul ve dershâne vazifesi görüyordu.
Hz. Ebû Eyyûb, vahiy kâtiplerinden olup Ubâde b. Sâmit (r.a.), Ubeyy b. Ka'b (r.a.), Ebû'd Derdâ (r.a.) gibi Hz. Peygamber zamanında Kur'an-ı Kerîm'i cem
10
- İbn Sa'd, Muhammed b. Menî’(ö. 230/845), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, I-VIII, Dâru’s-Sadr, Beyrut, ts, III, 484. İbn Sa'd, annesinin adının "Zehrâ" olduğunu kaydeder. Zehebî, Ebû Abdullah Muhammed
b. Ahmed, (ö. 673/1275 ) Siyer-u A'lâmi'n-Nübelâ, I-XXIII, thk. : Şuayb el-Arnavut ve arkadaşları,
Müessesetü’r-Risâle, Beyrût, 1417, II, 402.
11
- İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik (ö. 213/828), es-Sîratü’n-Nebeviyye, I-II, nşr. : Mecdi Fethi Seyyid, Dâru’s-Sahâbe li’t-Türas, Medine, 1417, II, 140-144.
edenlerdendi12
Hz. Peygamber, hicretten sonra Medine'de Muhâcirun ile Ensâr arasında kard-eşlik te’sis ettiğinde Hz. Ebû Eyyûb'u, mümtaz sahâbîlerden Mus'ab b. Umeyr (r.a) ile kardeş kılmıştı.13
Ebû Eyyûb, Hz. Peygamber'e bağlı, onun ve Ehl-i Beyt'in hukukunu korumada titiz bir sahâbî idi. Bu doğrultuda, Müreysî (Benû Mustalik) Gazâsından (5/ 627) dönüşte Hz. Aişe, münâfıkların iftirasına maruz kaldığında, Nûr sûresindeki âyetin işaret ettiği şekliyle hemen açıkça “ Bu, bir iftirâdır. ”14 diyenlerdendi.15
Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke fethi, Huneyn dahil bütün gazvelere katıldı. Bedir'e iştirak edenler hakkında bildirilen ilâhî müjdelere erişenler arasına girdi. 16
Ebû Eyyûb (Halid b. Zeyd) Hazretleri, Hz. Ebû Bekir ve bilhassa Hz. Ömer devrinde cereyan eden Suriye, Filistin ve Mısır seferlerine katıldı. Hz. Osman devrinde vukû bulan Kıbrıs seferine katıldı. 17
Medine'nin âsîler tarafından istila edildiği günlerde (Zilhicce 35/ Haziran 656) Hz. Osman imâmetten engellenince Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, Hz. Ali'nin
12
- Ebû Abdillah Muhammed b. Ali (ö.783/ 1381), el-Misbâhu’l-Mudi’ fi
Küttabü’n-Nebiyyi’l-Ümmiyyi, I-II, thk.: Muhammed Azimiddin, Dâru’n-Neşr, Beyrut, 1405. I, 47.
13
- İbnü'1-Esîr, Ebû’l-Hasen İzzeddin Ali b. Muhammed el-Cezeri (630/ 1233), Üsdü’l-Gâbe, I-VI, thk. M. İbrahim el-Becâvî ve ark. , Dâru'ş-şa'b, ts.I, 303.; İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî (ö. 852/ 1449), el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, : thk.: Ali Muhammed Becâvî, Dâru’l-Cîl, Beyrût, 1412, II, 234.
14
- “Siz ey müminler, bu dedikoduyu daha işitir işitmez, mümin erkekler ve mümin kadınlar olarak
birbiriniz hakkında iyi zan besleyip: “Hâşa, bu besbelli bir iftiradan başka bir şey değildir!” demeniz gerekmez miydi? “ (Nur/ 12)
15
- İbn Hişâm, es-Sîratü’n-Nebeviyye, III, 302. ; İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ İsmâil b. Ömer (ö. 774/ 1373),
el-Bidâye ve’n-Nihâye, I-XIV, thk.: Ahmed Abdülvehhâb Füteyh, I- XIV, Kahire, 1413, VIII, 64.
16
- İbn Sa'd, et-Tabakât, III, 484. ; Zehebî, Siyeru A'lâmü'n-Nübelâ, II, 404. ; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 234. ; İbnü'l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe II, 94-96.
17
- İbnü'1-Esîr, a.g.e., I, 571. Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdullah, el-İsbehani, (ö. 430/ 1038),
Ma’rifetü’s-Sahâbe, I-VII, thk. Adil b. Yusuf, Dâru’l-Vatan, Riyad, 1419, II, 936; İbn Hacer, el-İsâbe,
tavsiyesiyle bir süre imâmlık yaptı. 18
Diğer taraftan Hz. Ali'nin halifeliği esnasında Irak'a giderken Ebû Eyyûb’ u şe-hirde vekil bıraktığı rivâyeti vardır. Ayrıca Hâricîlerle yaptığı Nehrevan mu-harebesinde onun kumandanları arasında idi. Şamlılara karşı yaptığı muhârebelerde de o’nun ordusunda önemli bir yere sahipti. 19
Bir defâsında Hz. Ebû Eyyûb, Şam'a uğramış ve Muaviye'nin huzuruna girmi-şti. Nakledildiğine göre, orada Şamlıların hiddetine maruz kalsa da hakikâtleri söyle-mekten çekinmemiş, buna karşılık Muaviye onu soğukkanlılıkla teskine çalışmıştı. Keza, Muaviye'nin huzuruna girince gördüklerinden hayrete düşerek: "Allah Allah! Rasûlullah doğru söylemiş! Ben onun şöyle buyurduğunu işittim: (Ey Ensâr cemaati! Benden sonra sizler yakında başkalarının size tercih edildiği zamana kavuşacaksınız. Bununla birlikte sizler sabrediniz. " dediği rivâyet edilir. 20
Yine Muaviye devrinde bir defasında Ebû Eyyûb Hazretleri hadîs tahkiki gâye-siyle Mısır'a gitmişti. O sıralarda Mısır vâlisi Ukbe b. Âmir idi. Vâlinin akşam na-mazını geciktirerek kıldığını gören Ebû Eyyûb, bunun sebebini sormaktan kendini alamadı. Vâli, meşguliyeti sebebiyle geciktiğini söyleyince Hz. Ebû Eyyûb: "Bu yaptığını gören halkın, Rasûl-i Ekrem de böyle yapardı demesinden endişe ederim!" diyerek vâliyi uyarmak mecburiyetini hissetti. Peşinden de Hz. Peygamber (s.a.v. )'in: "Akşam namazının gökyüzünde yıldızların görüneceği zamana kadar tehir etmeden kılınması" tarzında ümmetine yaptığı tavsiyeyi hatırlattı. 21
Ebû Eyyûb cihâd anlayışı derin bir sahâbi idi. Müslümanlar, Abdullâh b. Kays el-Fezarî komutasında bir deniz seferine çıkmışlardı. Hz. Ebû Eyyûb da sefere katı-lanlar arasındaydı. Bir ara, ganimetleri taksim eden kişinin yanına uğradıklarında esirler arasında bir kadının feryad ü figan ile ağladığı dikkati çekmişti. Hz. Ebû Ey-yûb, kadının ağlayışından müteessir oldu. Kadının ağlayışının sebebi, çocuğunu kendisinden ayırmalarıydı. Hz. Ebû Eyyûb, meseleye derhal el koydu, hemen
18
- İbn Asâkir, Ebü'l-Kâsım Ali b. Hasan b. Hîbetullah (ö. 571/1175), Târîhu Medîneti Dımaşk, I- LXXX, Dâru'l-Fikr, Beyrût, 1415. X, 152.;, Algül Hüseyin, DİA , “Ebû Eyyûb” md. X, 123.
19
- İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ İsmâil b. Ömer (ö. 774/ 1373), el-Bidâye ve’n-Nihâye, VII, 320. ; İbn Hâcer,
el-İsâbe, II, 234. ;, Algül Hüseyin, DİA, “Ebû Eyyûb” md. X, 123.
20- Buharî, Musâkât, 15, ( 2247) ; Müslim, İmâre, 11, (1845) ; Zehebî, a.g.e, II, 41.
rarak çocuğu buldu ve annesine teslim etti. Vaziyet komutana iletilip O da niçin böyle davrandığını sorunca, Ebû Eyyûb (r.a) şu cevabı verdi: "Ben Rasûl-i Ekrem 'den şu hadîs-i şerîfi duymuştum: “ Bir anne ile çocuğunu birbirinden ayıranları Cenab-ı Hakk, kıyamet gününde bütün sevdiklerinden ayırır. ”22 Bu mesele üzerindeki tavrı, onun Hz. Peygamber’den öğrendiği esasları her ortam ve şartta tavizsiz olarak tatbik ettiğini göstermektedir.
Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin cihâd ve gazâ konusunda şöyle derdi: "Hakk Teâlâ: “ Ey mü'minler! Gerek hafif/süvari, gerekse ağırlıklı/piyâde olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda muhârebe edin. ” 23 buyuruyor. Bu durumda ben kendimi muhârebeye gideceklerden ya hafif/süvâri veya ağırlıklı/ pi-yade kategorilerinin dışında görmüyorum. "24
Tevbe sûresinin 41. âyetini, sıhhatli olduğu sürece her halûkarda Allah yolunda muhârebeye katılmaya mecbur olduğu tarzında yorumlayan Hz. Ebû Eyyûb, Hz. Peygamber'in sağlığındaki muharebelere katıldığı gibi, vefatından sonraki muhâre-belere de katılmış ve ihtiyarlık döneminde her yıl bir sefere iştirâki prensip edinmiş, bunun tabii bir neticesi olarak da "Kostantîniyye 'ye ilk gazâ edeceklere Hz. Peygam-ber 'in diliyle vadedilen ecre nâil olmak için, Muâviye devrinde vukû bulan ilk İstan-bul kuşatmasına da iştirak etmişti. Her yıl bir sefere katılmaktan geri durmayan Ebû Eyyûb (r.a) İstanbul seferine hazırlanan orduya tecrübesiz genç bir adam (Yezîd b. Muaviye) komutan tayin edildiği için bir yıl cihâddan uzak kalmıştı. Fakat bundan son derece rahatsız oldu ve: "O’nun benim üzerime komutan kılınması ile benim ne işim var? Ben Allah için cihat edecek değil miyim? "dedi ve ertesi yıl sefere katıldı. 25
Hz. Ebû Eyyûb'un sefer esnasında: "Allah yolunda sarf edin. Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın. İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever "
26
âyetini tefsiri de sahâbede mevcut cihat dinamizminin ilginç bir örneği olarak tarihe geçmiştir. Kuşatmanın bir safhasında Rumlar, surlar üzerinde şehri savunurken o sırada İslâm askerlerinden biri kaledekilere açıktan hücuma geçince, diğerleri Bakara sûresinin 195. âyetini okuyarak: "Kendi kendisini tehlikeye atıyor. " diye
22
- Ahmed b. Hanbel, a.g.e. , V, 413. ; Tirmizî, Siyer, 17, (1566)
23
- Tevbe/ 4I.
24
- İbn Sa'd, a.g.e. , III, 485. ; Zehebî, a.g.e. , II, 405;, Algül Hüseyin, DİA, “Ebû Eyyûb” md., X, 123.
25
- İbn Sa'd, a.g.e, III, 485 ; İbnû'l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 304 ; İbn Hâcer, el-İsâbe, II, 234.
çırpınmışlardı. Bunun üzerine Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî şöyle bir izahta bulundu: "Ey Müslümanlar! Bu âyet biz Ensâr topluluğu hakkında nâzil oldu. Cenâb-ı Hakk'ın yardımıyla Rasûl-î Ekrem İslâm'ı her tarafa yaymaya muvaffak olunca o zaman biz: “Artık, mallarımızın başında durup onların ıslâhı ile meşgul olalım” demiştik. Bunun üzerine Allah Teâlâ: “Allah yolunda sarf edin. Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın…”27 âyetini inzal etti. Binaenaleyh, kendini tehlikeye atmak demek, mal-larımızın başında oturup münhasıran onları ıslâh ile meşgûl olarak cihâdı bütünüyle terk etmemizdir. " 28
Hz. Ebû Eyyûb böylece; "Tehlikeye atmak demek, fi sebîlillah cihâdı terk et-mek" olduğunu ve âyetin bu hususta nazil olmuş bulunduğunu belirtmiş oluyordu.
Genel İslâm Tarihi kaynaklarında ittifakla belirtildiğine göre, Ebû Eyyûb (r.a.) İstanbul kuşatması esnasında, hastalanarak 49/ 669 yılında şehit olarak vefât etmiş ve sur dışında defnedilmiştir.
Hayâtını -bir yılı hariç- cepheden cepheye koşarak, cihâd ederek geçirmiş ve sahâbîlerin şehid düştüğü en son ve bir bakıma en uzak şehir olan Kostantîniyye’ye (İstanbul) ulaşmıştır.
1. 5. Ebû Eyyûb’un el-Ensârî’nin (r.a.) Rivâyet Ettiği Hadîsler
Ebû Eyyûb (r.a.) büyük bir dikkat ve zevkle hizmet ettiği Resûlullah’ın Medine devrinde, Hz. Peygamber’e yakın olmasına rağmen Ebû Eyyûb (r.a.) hayâtının gazâlarda geçmiş olmasının da tesiriyle çok fazla hadîs rivâyet etmemiştir. Aslında kendisi hadîsler konusunda son derece titiz ve hassastır. Hz. Ebû Eyyûb bir keresinde Resulullah’tan duyduğu bir hadîsi soruşturmak için Mısır’da bulunan Ukbe b. Âmir’e gitti. Mısır vâlisi olan Mesleme b. Mahled’in misâfiri oldu. Ukbe b. Âmir’e haber verildi. O, Ebû Eyyûb’u karşıladı, kucakladı, hoş-beşten sonra Mısır’a geliş sebebini sordu. O da: "Mü’minin ayıbını örtmek" konusunda Resûlullah’tan duyduğum ve benimle senden başka duyan kimsenin kalmadığı hadîs için geldim, dedi. Ukbe b. Âmir: Evet, ben Resûlullah’ın (s.a.v.): "Dünyada bir mü’minin ayıbını örtenin, kı-yamet günü Allah ayıbını örter. " buyururken işittim, dedi. Ebû Eyyûb: Doğru
27- Bakara/195.
28
- Ebû Dâvud, Cihâd, 23 (2514) ; Tirmizi, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ (ö. 279/ 892), Sünenü’t-Tirmizî I-V, thk. : Ahmed Muhammed Şakir, Dâru İhyai’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1397, Tefsiru’l-Kur’an, 3, ( 2982)
din, deyip derhal bineğine binerek Medine yolunu tuttu. Vâli Mesleme b. Mahled’in gönderdiği yol azığını, kendisine ancak Arîş-i Mısr denilen yerde ulaştırılabildi. 29
Hz Peygamber’in (s.a.v.) hadîslerine ve sünnetine karşı da gerekli dikkat ve ti-tizliği göstermekteydi. O, bir gün, namazları efdal olan ilk vakitlerinde kıldırmakta dikkatli davranmayan Medine Vâlisi Mervan’a: "Sen Resûlullah’ın sünnetine riâyet edersen, ben de sana itaat ederim. Sen Resûlullah’ın sünnetine muhâlefet edersen, ben de çeker evime gider, sana muhâlefet ederim. ” diye uyarıda bulunmaktan kendisini alamamıştır.30 Bu titizliğinin te’siri ile olacak ki, Ebû Eyyûb (r.a.) pek fazla hadîs rivâyet etmemiştir.
Onun rivâyet ettiği hadîslerin sayısı muhtelif rakamlarla ifade edilmektedir. Bâki b. Mahled’in Müsned’ine göre 155 hadîs rivâyet etmiştir. Bu rakamla, O, rivâyet sayısı itibariyle sahâbîler arasında 28. sırayı almaktadır. Ebû Eyyûb (r.a.)’in rivâyet ettiği hadîslerden 13 adedi Buhârî ve Müslim’de yer almaktadır. Bunlardan 1 tanesi-nin rivâyetinde Buhârî ve Müslim’de ittifak etmişlerdir. Böylece onun Buhârî’de 8, Müslim’de 12 rivâyeti yer almış olmaktadır. Sahr müessesesinin hazırladığı hadîs CD’sine göre ise, mükerrerleri ve atıflarıyla birlikte Ebû Eyyûb’un rivâyetleri Bu-hârî’de 11 bölümde 14; Müslim’de 12 bölümde 19 kez geçmektedir.
Aynı CD’ye göre Tirmizî’de 15 bölümde 30 kez; Ebûd Davud’da 8 bölüm de 12 kez; Nesâi’de 10 bölümde 19 kez; İbn Mâce’de 8 bölümde 16 kez; Muvatta’da 6 bölümde 9 kez; Dârimî’de 8 bölümde 13 kez Ebû Eyyûb rivâyetleri yer almaktadır.
Abdulğâni en-Nâblûsî, Ebû Eyyûb’dan 44 hadîs zikretmektedir. Ahmed b. Hanbel ise mükerrerleri de dahil olmak üzere 99 (veya 102) hadîs tesbit etmektedir.
Ebû Eyyûb’un rivâyet ettiği hadîs sayısını, çok değişik kaynakları taramak sû- retiyle 210 olarak tesbit eden Nureddin Ebû’l Hasen Ali b. Ahmed el-Karâfî (ö. 940/ 1533) dir. Bu zâtın eserini Türkçe’ye tercüme eden merhum Alasonyalı Cemal Öğüt, bu rakama 5 hadîs daha ilave ettiğini söylemektedir. Böylece şimdiye kadar tesbît
29
- Ahmed b. Hanbel, a.g.e. , IV, 159; Hatîb, Ebû Bekr Ahmed b. Ali b. Sâbit Bağdâdî (ö. 463/ 1072),
er-Rihle fi Talebi’l-Hadis, I , thk. : Nurettin Itr, Dâru Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1395, I, 118-120.
edilebilmiş olan en yüksek rakam 215 olmaktadır. 31
Ebû Eyyûb (r.a.) kendisi, Resûlullah’dan ve Ubey b. Ka’b’dan hadîs rivâyet etmiştir. Kendisinden de Ashâb-ı kiram’dan; Berâ b. Azib, Câbir b Semûre, Zeyd b. Hâlid el-Cühenî, İbn Abbâs, Abdullâh b. Yezîd, Mikdâm b. Ma’dîkerib vb. sahabeler; Mûsâ b. Talha. Abdullâh b. Hüseyin, Urve b. Zübeyr, Ebû Abdirrahmân b. el-Hubuliyy, Abdurrahmân b. Ebî Leylâ, Atâ b. Yezid el-Leysî ve Atâ b. Yesâr gibi Tâbiiler kendisinden hadîs rivâyet etmişlerdir. 32
Hz. Ebû Eyyûb, Allah'a îmanında kavî, Rasûlulah'a muhabbetinde samimi idi. İs-lâmî hakîkatlerin neşr ve teblîğinde azimli, Allah yolunda cihâtta gayretli ve sabırlı idi. İslâm'ın izzetini her şeyin üstünde tutan bir zihniyete sahipti. Hz. Muhammed (s.a.v.)'den aldığı feyzi ölünceye kadar hakkıyla temsil etti ve taşıdı. Bu yüzden bil-hassa Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in vefatından sonraki dönemde insanların İslâm'ın içyü-zünü öğrenmek için başvurduğu canlı kaynaklardan biri oldu. Değişik siyâset rüzğarlarının estiği Emevîler devrinde bile siyâsîlere ve ümerâya İslâmî doğruları tebliğden çekinmemesi, onun bu, canlı başvuru kaynağı olma özelliğine daha bir anlam kazandırdı. Ayrıca yazılı temel başvuru kaynaklarımızdan hadîslerin anlaşıl-masında ve aslına uygun olarak nakledilmesinde gayet titiz davrandı. Ve nihâyet ömrü boyunca azîz bildiği İslâm'ı, çok uzak diyarlara taşımak gayesiyle katıldığı bir seferde İstanbul önlerinde Hakk'ın rahmetine kavuştu.
31- Çakan, İsmâil Lütfi, Eyüp Sultan Sempozyumu-1, Eyüp Belediyesi Yay. 1998, I, 15.
32
SONUÇ
Müellif Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmî, ilme meraklı, eğitime karşı duyarlı bir âlimdir. Bu özelliğini, ilim tahsili için Şam’dan İstanbul’a gelen öğrencilere gös-terdiği ilgi ve alakasında görmekteyiz. Bu vasıflarında ve yetişmesinde, hocası ve şeyhi olan Abdulğani en-Nâblûsî’ den aldığı ilmî ve irfanî eğitim önemli bir yere sahiptir.
Kırk hadîs çalışmalarının hicrî ikinci asrın ikinci yarısından itibaren ortaya çık-tığı görülmektedir. Bu çalışmaların dayanağını oluşturan ve zayıf kabul edilen hadîs “Ümmetimden her kim dinin emirlerine dair kırk hadîs hıfzederse kıyâmet günü Allah onu fâkihler ve âlimler zümresi arasında diriltir.”, hemen hemen tüm kırk hadîs çalışmalarının mukaddimelerinde geçmektedir.
Aynı şekilde Abdulvehhâb b. Mustafâ eş-Şâmî’ nin bu çalışmasında da bu hadîs etkili olmuş ayrıca ulemânın kırk hadîs geleneği, ilk sahâbiler arasında olan Ebû Eyyûb (r.a.)’ın etkileyici hayâtı ve İstanbul’un bağrında yer alması çalışmanın oluş-masında tesirli olmuşlardır.
Çalışmada kullandığımız iki mahtût nüsha, yazı itibariyle açık bir hatta sahip olup tahrip olmamış durumda idiler. Süleymaniye Nüshası daha açık bir hatta sahipidi. İmlâ yönüyle iki nüshada genelde kurallara uygundu. Tahkîkte nüshalar arası oluşan farklar önemli mânâ degişikliği arzetmeyen türden idiler, mesela ‘ibn’ kelime sinin yazılışı, harf-i tarifteki farklılıklar, Allah lafzından sonra ‘taâla’ kelime-sinin varlığı-yokluğu gibi hususlarda yoğunluşmaktadır. Bu yönüyle farklılıklar dipnotlarda çok olsada metinlerin mana mütabakâtı yüksektir. Beyazıt nüshasının mukaddime kısmının hemen baş tarafında müstensih tarafından eklendigini kanaatine vardığımız İstanbul’u tanıtan büyük bir bölüm yer almaktadır. Bu yönüyle Süleymâ-niye Nüshası daha mu’teber gözükmektedir.
Eserin ana hadîs metinleri, alındığı kaynak ile büyük bir oranda uygunluk gös-termektedir. Ayrıca hadîslerin geçtigi diğer kaynaklara yapılan atıflar, çalışma yapı-lırken hadîs litaretürünün iyice gözden geçirildiğini göstermektedir. Müellif nadren kaynaktaki hadisin senedi ile ilgili bilgi verir mesela 15. Hadisi kaydettikten sonra
senedinin hasen olduğunu söylemiştir. Bazen Tirmizi’nin sünenine atıfta bulunduğu yerlerde o’nun degerlendrmesini nakletmiştir. 33.hadiste Tirmizi’nin “Hasen -Sahih “ şeklindeki tesbitini aktarmıştır.
Eserdeki kırk hadîsten (20 tanesi) el-Kütübü’s-sitte’ de yer almaktadır. Var-dığımız değerlendirmeler itibariyle, (16 tanesi) sahih, (4 tanesi) hasen, (14 tanesi) zayıf, (1’ i) mevzûdur. (6 tanesi) üzerinde de hadîsin kaynağına ulaşamadığımızdan veya tercihte bulunacak kadar bilgiye ulaşamadığımızdan, bir hükme varamadık. Zayıf hadîsler içerisinde şevâhidlerle derecesi yükselecek hadîsler de bulunmaktadır.
SAHİH HASEN ZAYIF MEVZU HÜKME
VARILAMAYAN SIRALARI 2, 5, 8, 12, 14, 16, 19, 21, 26, 27, 29, 33, 342, 36, 38, 39 6, 13, 15, 20 1,3, 7, 9, 10, 11, 18, 25, 28,31,341,35,3 7,40 17 4,22, 23, 24, 30, 32, TOPLAMI 16 4 14 1 6 G. TOPLAM 41
Bu i’tibarla genel olarak baktığımızda bir hükme varabildiğimiz hadîslerin yüzde ellisi güven arzetmektedir. Ayrıca Şevâhidle derecesi yükselebilecek hadisler bu oranı artıracaktır. Bir hükme varamadıklarımızdan da müsbet sonuçlar çıkabile-ceğini de dikkate aldığımızda genel durum, mezkûr risâle için iyi bir sonuçtur.
Şamî, bu risâlesinde gerek aldığı hadîs metinlerinin asıl kaynaklarıyla uyumu ve hadîslerin geçtiği diğer kaynaklara fazlasıyla atıfta bulunması gerekse çoğunlukla sahih, hasen olan hadîsleri seçmesiyle faydalı, başarılı bir çalışma yapmıştır.
Bu çalışmamızın yazmalarımız üzerindeki çalışmalara küçük de olsa bir katkı sağlamasını bekliyoruz ve bu alandaki çalışmaların devam etmesini diliyoruz.
İKİNCİBÖLÜM
2. ABDULVEHHÂB B. MUSTAFÂ EŞ-ŞÂMÎ’ NİN EL-KEVKEBÜ’S-SÂRÎ ADLI RİSALESİNİN TAHKİK VE TAHRÎCİ