• Sonuç bulunamadı

Helenistik ve Roma döneminde Lykaonia

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Helenistik ve Roma döneminde Lykaonia"

Copied!
82
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

HELENİSTİK VE ROMA DÖNEMİNDE LYKAONİA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

HAZIRLAYAN Elmas ÖN

DANIŞMAN Prof. Dr. Hasan BAHAR

(2)
(3)
(4)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... 1 ÖZET ... 2 SUMMARY ... 3 GİRİŞ ... 4 1. BÖLGENİN COĞRAFYASI ... 6 1.1. Dağlar ... 6 1.2. Su Kaynakları ... 7 1.3. İklim ve Bitki Örtüsü ... 9

1.4. Tarihi Yollar ve Ulaşım ... 9

1.4.1. Via Sebaste ... 10

2. TARİHİ COĞRAFYA ... 12

2.1. Koloni Çağı ... 13

2.2. Hitit ve Geç Hitit Dönemi ... 14

2.3. Frig ve Lidya Etkisi ... 17

2.4. Pers Hâkimiyeti ... 18

3. HELENİSTİK VE ROMA DÖNEMİNDE LYKAONİA ... 19

3.1. Helenistik Dönemde Lykaonia ... 19

3.1.1. Büyük İskender Dönemi ... 19

3.1.2. Diadokhlar Savaşı ... 21

3.1.3. Seleukos Yönetimi ... 23

3.2. Roma Döneminde Lykaonia ... 28

3.2.1. Kilikia Eyaleti Yönetiminde Lykaonia ... 29

3.2.1.1. Antonius'un Küçük Asya Düzenlemesi ... 30

3.2.1.2. Sulla Dönemi ... 31

3.2.1.3. Servilius Vatia Dönemi ... 31

3.2.1.4. Pompeius Dönemi ... 32

3.2.1.4. Cicero Dönemi ... 34

3.2.1.5. Marcus Antonius Dönemi ... 35

3.2.2. Galatia Eyaleti Yönetiminde Lykaonia ... 37

3.2.2.1. Amyntas'ın Egemenliği ... 37

3.2.2.2. Galatia Eyaleti Dönemi ... 39

3.2.2.3. Tres Eparkhia ... 43

3.2.3. Dış Saldırılar ve Eyalet İsyanları ... 43

3.2.4. İsauria Eyaleti Yönetiminde Lykaonia ... 45

3.2.4.1. Diocletianus Dönemi ... 45

3.2.4.2. İsauria Eyaleti Dönemi ... 46

4. EKONOMİ ... 48 SONUÇ ... 52 HARİTALARIN LİSTESİ ... 63 RESİMLERİN LİSTESİ ... 64 HARİTALAR ... 65 RESİMLER ... 76

(5)
(6)

ÖNSÖZ

Bu çalışmada, Helenistik ve Roma dönemlerinde Lykaonia Bölgesi araştırılmıştır. Bölge araştırması yapılırken fiziki coğrafya, siyasi, ekonomik durum ele alınmıştır. Antik yazarların verdiği bilgiler ışığında günümüzde yapılan araştırmalar değerlendirilmiştir.

Antik kaynaklardan derlenen bu bilgilere göre batısında Phrygia, doğusunda Kappadokia, kuzeyinde Galatia olan bölgenin güney sınırları Kilikia Trakheia'ya kadar uzanmaktaydı.

Lykaonia, Helenistik ve Roma dönemlerinde yönetilmesi güç bölgelerin merkezinde yer almaktaydı. Lykaonia, bu konumundan dolayı Roma’nın Anadolu politikasında ve idaresinde belirleyici bir rol oynamıştır. Bölgenin sınırları aynı kalmayıp değişikliğe uğramıştır. Bu çalışmanın amacı antik kaynaklar ışığında Lykaonia bölgesiyle ilgili düzenlemeleri gözler önüne sermektir.

Çalışmamı hazırlama sürecinde bana rehberlik yapan danışman hocam Prof. Dr. Hasan Bahar’a ve Prof. Dr. Özdemir Koçak'a, Beyşehir de misafir ederek literatür çalışmamı destekleyen Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Arslan'a teşekkürlerimi sunarım.

ELMAS ÖN KONYA 2019

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Elmas ÖN Numarası 144202011001 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Eskiçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Tezin Adı Helenistik ve Roma Döneminde Lykaonia

ÖZET

Antik dönemde Konya Ovası’nın topraklarıyla sınırlanan bölge Lykaonia olarak adlandırılır. Lykaonia adının Hititler dönemindeki Lukka’dan kaynaklandığı kabul edilmektedir. Bölge coğrafi konumundan dolayı stratejik öneme sahiptir.

Antik kaynaklar bölgenin sınırları ve tarihi ile ilgili bilgiler vermektedir. Helenistik dönemde yönetimi sık sık el değiştiren bölge Roma döneminde yerel krallara bırakılmıştır. Bölgede koloniler kuran Augusutus hiç kent kurmamıştır. Bölgenin kentleşmesi Tiberius ve özellikle Cladius zamanında gerçekleşmiştir. Kent isimlerinin imparator isimlerini alması Roma yönetiminin etkisini göstermektedir. Bölgenin merkezi İkonion da Cladikonion adını almıştır.

(8)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Elmas ÖN Numarası 144202011001 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Eskiçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Tezin İngilizce Adı Lycaonia in Helenistic and Roman Period

SUMMARY

The region, which was bordered by the lands of the Konya Plain in ancient times, is called Lykaonia. The name of Lycaonia is thought to originte from Lukka in Hittites period. The region is strategically important because of its geographical location.

Ancient sources provide information on the history and boundaries of the region. Management has changed hands frequently during the Helenistic period. The Roman period, the administration left to the local kingdoms. Augustus had never built a city. The urbanization took place during the Tiberius and especially Cladius. The influence of Roman administration is seen in city names. Icononion, the center of the region, was named Cladikonion.

(9)

GİRİŞ

Antik dönemde Konya Ovası'nın topraklarıyla sınırlanan bölge Lykaonia olarak adlandırılmıştır. Antik kaynaklarda bölgenin tarihi ve sınırları ile ilgili bilgilere ulaşılmaktadır. Ancak sınırlar devamlı değişiklik göstermiştir. Lykaonia adından ilk söz eden Ksenophon oluşmuştur. Herodot tarihinde Lykaonia Bölgesi ya da halkından bahsetmese de Ksenophon'dan Lykaonia'nın varlığını öğrenmekteyiz.

Tarihi coğrafya anlatılırken Hititler döneminden itibaren Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesine kadar geçen süre ele alındı. Bölge Asur Ticaret Kolonileri Çağı ve Hititler döneminde önemli bir yere sahip olmuştur. Koloni Çağı'nda önemli ticaret merkezi olan Puruşhanda bölge sınırları içindedir. Hititler döneminde Akdeniz kıyıları ve Kıbrıs ile ulaşımda önemli güzergâhta yer almaktadır. Hititlerin güneybatıya seferleri bölge üzerinden yapılmıştır. Tarhuntaşşa Eyaleti'nin kurulmasıyla bölgenin önemi artmıştır. Hitit tanrıların eyalete getirilmesiyle de dini bir merkez olarak önemini korumuştur. Frigler döneminde Asur ile yapılan mücadelede sefer güzergâhı olarak kullanılmıştır. Frig kralı Midas, II. Sargon ile savaşında Kilikya geçitlerine ulaşmak için Konya Ovası'nı kullanmıştır. Kimmer saldırıları ile son bulan Friglerden sonra bölgenin Lidya egemenliğine girdiğini Karapınar buluntuları göstermektedir. Lidyalılardan sonra başlayan Pers egemenliği Helenistik döneme kadar devam etmiştir.

Helenistik ve Roma dönemlerinde siyasi ilişkiler aktarılmaya çalışıldı. İskender'in Anadolu'ya geçişiyle Lykaonia'nın güney kesimleri Kilikia satraplığına bağlı olarak düzenlenmiştir. Ölümünden sonra komutanları arasındaki mücadele bölgenin yönetimi sık sık el değiştirmiştir. Lysimakhos'un Seleukos'a yenilmesiyle komutanlar arasındaki savaş son bulmuş, Anadolu'da Seleukos hâkimiyeti başlamıştır. Lykaonia'da Seleukosların hâkimiyetine girmiştir. Selekosların hâkimiyetinde Anadolu'da Galatların yağmaları görülmektedir. Anadolu'ya geçen Galatlar, Lykaonia Bölgesine kadar yayılmıştır. Seleukosların Roma ile yaptığı mücadelede başarısız olup Torosların gerisine çekilmesiyle Anadolu'da Roma egemenliği görülmektedir. Çalışmamızda Roma dönemi bölgenin bağlandığı eyaletlere göre anlatılmıştır. Kilikia, Galatia, İsauria eyaletlerine bağlanmıştır.

(10)

Roma, Anadolu'da ele geçirdiği her bölgeyi eyalete dönüştürmemiş ya da eyalet sınırlarına dâhil etmemiştir. Baş edilmesi sorunlu bölgeler eyalet sınırları dışında tutularak yönetimi bağımlı krallara bırakılmıştır. Böylece Roma, hem otoriteyi sağlamış hem de sorunlarla bizzat ilgilenmek zorunda kalmamıştır. Anadolu'daki bağımlı krallar ise Roma adına savaşarak kendi idaresini devam ettirmiştir.

Asia Eyaleti'nin kuruluşundan sonraki süreçte oluşan otorite boşluğu Kilikia Trakheia, Pisidia ve İsauria gibi bölgelerde korsanlık sorununu ortaya çıkarmıştır. Roma'nın bölgelere gereken önemi göstermemesi üzerine teşkilatlanan korsanlar Roma'nın Akdeniz ticaretini engellemiştir. Bu tarihe kadar isimleri geçen bölgelerin önemini kavrayamayan Roma, bu süreçten sonra büyüyen korsanlık sorunu ile ilgilenmeye başlamıştır. Korsanların asıl tehlikeli oldukları bölge ise Kilikia Trakheia'dır. Roma'nın Kilikia Eyaleti'ne gönderdiği valiler eyaletin sınırlarına Lykaonia Bölgesini de dâhil etmiştir. Antonius'un yaptığı düzenlemelerde bölgenin yönetimi Roma'ya bağlılığını gösteren Amyntas'a verilmiştir. Amyntas'ın ölümünden sonra Galatia Eyaleti'ne bağlanmıştır. MS. III. yy.da ise İsauria Eyaleti'nin sınırlarına dâhil edilmiştir.

Bölgenin coğrafyası siyasi olayları etkilediği gibi ekonomi üzerinde de etkili olmuştur. Bölgenin tahıl tarımı, hayvan yetiştiriciliğindeki önemi Helenistik ve Roma döneminde de görülmektedir. Strabon bu konuda yabani merkeplerin yetiştirildiğini, Amyntas'ın ise koyun sürüsünden servet edindiğini, İkonion kentinin ise daha zengin topraklara sahip olduğunu nakletmektedir.

(11)

1. BÖLGENİN COĞRAFYASI 1.1. Dağlar

Konya Ovası, kuzeyinde Tutukbeli, Aşağıpınarbaşı; güneyinde Çumra-Kılbasan arası, Ereğli; doğuda Karapınar, Hodul Dağı ile sınırlanmıştır. Yüksekliği 1000 m ya da daha alçak yarım ay şeklinde bir ovadır. Tutukbeli-Karaman arasında kalan kısımda eskiden göl bulunmaktaydı.1

Pluvial devirde 20-25 m derinliğindeki bu göl devirin bitmesiyle Anadolu'daki iklim değişikliğine bağlı olarak buharlaşmayla birlikte kurumuştur. Gölün izleri bugün bataklıklar şeklinde görülmektedir.2

(Hrt-1)

Konya çevresinde volkanik hareketlerle oluşmuş dağlar yer alır. Karadağ, Karacadağ, Meke Dağı, Erenler Dağı bunlardandır. 1800 m yüksekliği olan Karacadağ 30 km uzunluğundadır, 15 km genişliğindedir. Volkanik zirvelerin birden fazla oluşu sıradağ görünümü vermektedir. Kurşuncukale Tepesi 2025 m yüksekliği ile en yüksek yeridir.3

Karacadağ'ın güneyinde yer alan Meke Dağı ise birden fazla aşamada oluşumunu tamamlamıştır.4

Karadağ'ın yüksekliği 2270 m'dir. Erenler Dağı, 3. jeolojik dönemde volkanik hareketler sonucu oluşmuştur. Beyşehir ve Seydişehir oluğunu doğudan kuşatmaktadır. Anukuz, Burnueğri, Ulusivri en yüksek tepeleridir.5

Konya il sınırına kadar uzanan Geyik Dağları'nın en yüksek tepesi 2900 m'ye ulaşmakta ve Alanya-Hadim-Gündoğmuş ilçe sınırında yer almaktadır.6

Takkeli Dağ, Konya'nın 10 km batısında yer alır. İkiz tepelerden oluşan dağın doğusundaki Takkeli, diğeri ise Büyük Kevele Tepesi'dir. Buradaki Kevele kalesi ise Beyşehir yolunu kontrol etmektedir.7(Resim-1)

1 Çetik 1985, 35; Bahar 1998a, 196 2 Çetik 1985, 37-38

3

Bozyiğit- Güngör 2011, 176; Bozyiğit- Tapur 2009, 140 4 Bozyiğit- Tapur 2009, 141

5 Bahar 1991, 26 6

Bahar 1991, 26 7 Bahar 1994, 313

(12)

Volkanik araziler önemli su kaynaklarıdır. Kuru bir bölgede bulunan bu arazilerden özellikle Hasan Dağ ve Melendiz Dağı uzun süre karla kaplı oldukları için karların erimesi ile besledikleri çaylara bol miktarda su iletirler.8

1.2. Su Kaynakları

Konya Ovası'ndaki akarsu varlığı kısıtlıdır. Genellikle mevsimlik akış özelliği gösteren dere ve çaylar bulunur. Dorla, Meram, Sille, İvriz çayları ve May Deresi'nin yağışın fazla olduğu zamanlarda ova tabanında bıraktıkları su bataklıkları oluşturmuştur. Hotamış, Alakova, Sakyatan, Arpaçay bu bataklıklardandır. Ancak bataklıklar kurutulmuştur.9

Antik kaynaklarda adına rastlanmayan Çarşamba Suyu Hitit döneminde Hulaia olarak adlandırılmıştır. Nehrin çevresinde yer alan bölgede "Hulaia Nehri Ülkesi" olarak isimlendirilmiştir. Hititler Arzava'ya yaptıkları seferlerde Çarşamba havzasını kullanmışlardır. Kapalı havza özelliği gösteren Çarşamba Suyu'nun iki kolu bulunmaktadır. Bozkır ve Beyşehir Gölü'nden gelen iki kol Çumra Ovası'na akmaktadır. En son Hotamış Gölü'ne dökülür. Çarşamba Suyu adını Bozkır kolundan almaktadır. Bu kol Torosların dağlık kesimlerinden gelen sularla beslenmektedir. Beslenme alanı Haydar Dağı'na kadar yayılmaktadır. Debisi oldukça fazladır.10

Çarşamba Suyu ile beslenen Hotamış Gölü'nün alanı kışın genişlerken yazın Çarşamba Suyu sulamada kullanıldığı için gölün alanı daralır.11

Antik dönemde Kalykadnos olarak adlandırılan Göksu Nehri, Antalya'dan doğarak Konya sınırına kadar ulaşmaktadır. Hadim ve Ermenek Göksuyu olmak üzere iki kolu vardır. Geniş bir havzaya sahiptir. Uzunluğu 250 km'yi geçen nehrin havzası da 10.000 km²'den fazladır.12

Lykaonia ile Pisidia sınırında yer alan Suğla Gölü'nün adı antik kaynaklarda Trogitis olarak geçmektedir. Seydişehir sınırında yer alan göl daire görünümlüdür. 14 km çapı 7 m derinliği vardır. Gölün batı yönü kayalıklarla kaplıdır, diğer yönleri ise sığdır. Göl suları yaz

8

Lahn 1941, 47

9 Bozyiğit- Güngör 2011, 179

10 Bahar 1995, 220; Bahar 1991, 28; Saraçoğlu 1990, 294 11

Saraçoğlu 1990, 45 12 Bahar 1991, 32

(13)

ayında çekilir. Çekilme olan yerlerde nohut ekimi yapılmaktadır. Yağışın fazla olduğu zamanlar ise balıkçılık yapılabilir.13

Bölgenin önemli su kaynaklarından biri de Beyşehir Gölü'dür. Karalis olarak isimlendirilen göl Suğla Gölü'nden daha büyük olup kapladığı alan 50 km²dir. Göl suları Çarşamba Suyu oradan da Çumra Ovası'na akıtılmaktadır. Gölün fazla suları ise Suğla Gölü'ne verilir.14

Tuz Gölü'nün deniz seviyesinden yüksekliği 905 m'dir. Etrafı platolarla çevrilidir. Gölün çevresinde besleyecek güçlü kaynağı yoktur. İlkbahar da su seviyesi artarken yazın aylarındaki kuraklık ile beraber alanı daralmaktadır. Tuzluluk oranından dolayı yazın kuruyan göl tuz tabakasıyla kaplanır.15

Strabon'un Tatta olarak isimlendirdiği gölden, doğal bir tuzla havuzu olarak bahsetmiştir.16

Akşehir, Ilgın bölgede yer alan diğer göllerdir. Ilgın Gölü'nün kuzeydeki kısmı Çavuşçu güneydeki kısmı ise Ilgın Gölü olarak adlandırılır. Sular kabardığında birleşir, çekildiğinde ayrılırlar. Çevresi sazlık ve kamıştır.17

Tektonik hareketlerle oluşmuş Akşehir Gölü'nün suları tuzludur.

Lykaonia Bölgesi'nde görülen diğer göl tipi de obruk gölleridir. Ovadaki kalker arazinin çökmesiyle oluşur. Genellikle küçük olan obruk gölleri derin ve daire biçimindedir. Çapları 200- 300 m arasında değişen göllerin kenarları diktir ve belli yerlerden inilebilir. Timraş, Çıralı, Meyil bu tip göllere örnektir.18

Göllerin seviyelerinde değişiklik gözlenmektedir. Acıgöl 'de su seviyesinin değişimi sonucu travertenler oluşmuştur. Meke Tuzlası daha önce göl özelliği taşırken bu özelliğini kaybetmektedir.19

13 Bahar 1991, 30 14 Saraçoğlu 1990, 294 15 Saraçoğlu 1990, 357 16 Strabon XII.5. 4 17 Saraçoğlu 1990, 367 18 Saraçoğlu 1990, 452

(14)

1.3. İklim ve Bitki Örtüsü

Lykaonia Bölgesi Orta Asya step ve çöl şeridinin batı sınırını oluşturmaktadır. Bu yüzden florasını Irano-Turanien türleri oluşturur. Dağlar hariç olmak üzere kurakçıl flora yaygındır. Ormanın tahrip edilmesiyle dağ stepleri görülmektedir.20

Yunan-Pers Savaşları sırasında orduların geçişi sadece Anadolu halkını değil bitki ve hayvan varlığını da etkilemiştir. Büyük orduların geçişiyle bitki örtüsü tahrip olmuştur.21

Karasal iklim şartlarının etkili olduğu bölgede yazlar sıcak ve kuraktır, kış ise soğuk ve kar yağışlıdır. İlkbahar mevsiminde ısınan havanın yükselerek soğumasına bağlı olarak konveksiyonel kökenli yağışlar görülmektedir. Ortalama sıcaklığı 10. 1-11. 6 derece arasında değişirken yağış miktarı da 285. 2-731. 8 mm arasında değişkenlik göstermektedir. Tuz Gölü ve çevresi en az yağış alan kesimdir. 22

Lykaonia'nın güneyini Toroslar sınırlar ancak Akdeniz iklimi bazı kesimlere (Beyşehir Gölü'nün güney kıyıları) girebilmiştir. Bu durumda Konya Ovası'ndan güneye doğru gidildikçe sıcaklık değerleri farklılaşma göstermektedir.

Strabon ise Lykaonia'yı şu şekilde tarif etmiştir: " Lykaonia platosu soğuk, ağaçsız olup suyun az bulunduğu halde yabani merkeplerin otlak yeridir; hatta suyun bulunabildiği yerlerde de halen suyun parayla parayla satıldığı Soatra'da olduğu gibi kuyular dünyanın en

derin kuyularıdır. Fakat gene de ülke sulanmadığı halde olağanüstü koyun yetiştirir..."23

Strabon'un verdiği bilgiler ve bölgedeki su anıtları antik dönemde de kuraklığı göstermektedir.

1.4. Tarihi Yollar ve Ulaşım

Anadolu'daki yollar engebeli arazi yapısına uygun bir yön izlemiş ve büyük bir değişikliğe uğramadan kullanılmaya devam etmiştir. Krallıklar ihtiyaca göre ordu ve ticaret amaçlı yol yapımına önem vermiştir.

20 Çetik 1985, 13; Bozyiğit- Güngör 2011, 180 21 Bahar 1998a, 199

22

Bozyiğit- Güngör 2011, 177; Bozyiğit- Tapur 2009, 142 23 Strabon XII.6.1

(15)

Koloni Çağı ve Hititler döneminde Çarşamba Suyu ile Göksu Havzası önemli yol güzergâhıdır. Hititlerin güney batı seferleri ve Akdeniz'e ulaşmalarında önemli olmuştur. Kıbrıs ile olan ticari ilişkilerde kullanılmış olması muhtemeldir. Yalburt, Fasıllar, Eflatunpınar su anıtlarının da Akdeniz'e bağlayan yol üzerinde yer aldığı düşünülmektedir.24

Friglerin Asur ile olan mücadelesinde Lykaonia, Akdeniz'e ulaşmada kullandıkları bölge olmuştur. Akdeniz'e kadar ulaştıkları Asur belgelerinden öğrenilmektedir. II. Sargon ile savaşan Midas Sertavul Geçiti'nden Torosları geçerek Harrua'da Asur kralı II. Sargon'la savaşıp yenildikten sonra aynı güzergâhtan Konya Ovası'na kaçmış olmalıdır. Payallar ve Dibektaşı yapıları Friglerin bu bölgelere kadar ulaştığını göstermektedir.25

Kyros'un seferine katılan Ksenophon Lykaonia'daki geçtikleri yol güzergâhı hakkında bilgi vermektedir. Tymbrion'dan iki günlük yürüyüşle Tyriaion'a, üç günlük yürüyüşten sonra İkonion'a oradan da beş gün yürüyünce Lykaonia'nın geçildiğinden bahsetmektedir. Lykaonia'dan dört günlük yürüyüşle Kappadokia kenti Dana'ya ulaşıldığını yazmaktadır.26

Seleukos kralları kentleri birleştiren yol yapımına dikkat etmiştir. Roma döneminde ise egemenliği altında bulunan toprakların korunması ve ticaretin düzenli işlemesi için eski yollar onarılmış, yeni yollar yapılmıştır.27

Romalılar her yeni eyaletten sonra askeri ve idari nedenlerle yollar yaparak ulaşım ağı kurmuştur. Anadolu'daki ilk Roma yolları Asia Eyaleti'nde inşa edilmiştir. Daha sonra kurulan her eyalette inşa edilen yollarla Roma'nın Anadolu'daki kara ulaşım ağı genişletilmiştir.28

1.4.1. Via Sebaste

Roma İmparatorluğu Homonadlarla mücadelesinde koloniler arasındaki bağlantıyı daha iyi sağlayabilmek için yol yapımına önem vermiştir. Bölgede Roma adına otoriteyi sağlayan Amyntas'ın ölümü ile birlikte Roma'nın kontrolü sağlaması için eski yol düzeni yeterli olmamıştır. Çünkü askeri birlik ve malzemelerin taşınmasında daha geniş yollara

24 Bahar 1991, 43 25 Bahar 1991, 44 26 Ksenophon I.II.19-20 27 Özsait 1982b, 355 28 French 1992, 6; French-Mitchell 1997, 215

(16)

ihtiyaç duyulmuştur. Bunun için Via Sebaste adıyla bilinen yol ağının yapımına başlanmıştır. Yol yapımında askeri birlikler dışında bölge halkının yardımı da olabilir. 29

MÖ 6.yy.da yapımına başlanan Via Sebaste30, Antiokheia'dan başlar Neapolis, Kıyakdede Köyü'ne ulaşır. Burada ikiye ayrılan yolun bir kolu Kıreli kasabasından Beyşehir'e ulaşır. Beyşehir Gölü'nün doğu kıyısını takip ederek Mistheia'ya oradan Amblada, Vasada ve İsauria'ya ulaşmaktadır.31

Kıyakdede'de üç adet, Kıreli'nde ise büyük bir mil taşı bulunmuştur. Beyşehir Köprüsü ve çevresindeki mil taşları Augustus dönemindeki Roma varlığını göstermektedir.32

Kıyakdede'de ikiye ayrılan yolun diğer kolu da Görünmez-Selki'den Pappa'ya ulaşır. Pappa'dan İkonion'a devam eder.33 Cronin ise bu yolun İkonion'dan önce Kızılören'den Lystra'ya ulaştığını düşünmektedir.34 Lystra'dan ayrılan yol Kavak Köyü'ne oradan da Akören- Apa- Tahtalı- Aydınkışla köylerinden İsauria Nova'ya ulaşmaktadır.35

Konya-Karaman arasındaki antik yol Konya-Karaman yolunu takip ederek Posola, Pyrgoi, İlistra, Laranda'ya ulaşır. Konya-Aksaray yolu da İkonion'dan Perta'ya oradan Sultanhan üzerinden Koropassos ve Aksaray'a ulaşmaktadır.

29 Arslan 2011, 79 30 French-Mitchell 1997,213 31 Arslan 2011, 81; Cronin 1902, 109 32 Cronin 1902, 109

33 Bahar 1991, 46; Kaya 2005b, 252; Cronin 1902, 109 34

Cronin 1902, 109 35 Yılmaz 2005, 53

(17)

2. TARİHİ COĞRAFYA

Lykaonia Bölgesi büyük oranda Konya ovası'nın topraklarıyla sınırlıdır.( Hrt 2) Lykaonia adının Hitit belgelerindeki Lukka ile bağlantılı olduğu, asıl biçiminin ise Lukkawana olduğu ve Lukka ülkesi anlamına geldiği şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır. MÖ I. bin yılda bölgedeki Luvi varlığı yoğun olarak görülür. 36

Lykaonia adına ilk kez Ksenophon'un Anabasis adlı eserinde rastlanmaktadır. "Kyros, üç günlük yürüyüşle, yirmi fersenk yol alıp, Phrygia’nın son şehri İkonion’a vardı. Orada üç gün kaldı. Sonra Lykaonia içinde beş günde otuz fersenk ilerledi. Burası düşman bir ülke olduğundan, Yunanlılar’ın yağma yapmasına izin verdi. Oradan Kilikia kraliçesini, yanına Menon’u ve Menon’un askerlerini katarak en kısa yoldan ülkesine gönderdi. Kendisi ise, ordunun geri kalan kısmıyla Kappadokia’da dört günde yirmi beş fersenk aşıp büyük ve zengin bir şehir olan Dana’ya ulaştı. Orada üç gün kalındı. Bu süre içinde Kyros, kralın erguvan rengi elbise giyme hakkı tanınmış nedimi Pers Megapherne’yi ve ihanetle suçladığı aşiret reisi bir subayı öldürttü. Sonra Kilikia’ya girmeye uğraşıldı. Kilikia’ya ancak bir arabanın geçebileceği, çok sarp ve biraz direnmeyle karşılaşılan bir ordunun aşması imkânsız

bir yoldan giriliyordu."37

Ksenophon'un verdiği bilgilerden Lykaonia'nın batısında Phrygia'nın yer aldığı açıktır. İkonion ise Phrygia'nın son şehri olarak geçmektedir. Ancak sonraki kaynaklarda Lykaonia bölgesinde gösterilmiştir.38

Lykaonia'nın doğusunda ise Kappadokia bulunmaktadır. Strabon Lykaonia'nın Kappadokia ile olan sınırı hakkında bilgi vermektedir. "…sözü edilen bölge, Kappadokia ile Lykaonia’yı Kilikia Trakheia’dan ayıran yerdedir ve bölge hâkim bir durumda uzanır. Lykaonilalılarla Kappadokialılar arasındaki sınır, Lykaonialılara ait Koropassos Köyü ile Kappadokialılara ait Garsarua kenti arasındadır. Bu iki kale arasındaki uzaklık yüz yirmi

stadion kadardır."39 36 Kurt 2010b, 119; Kurt 2009d, 169 37 Ksenophon I.II.19-21 38 Kurt 2010b, 120 39 Strabon XII.6.1

(18)

İki bölge arasındaki sınırın Koropassos ile Garsaura arasında olduğu görülmektedir. Ramsay'a göre Koropassos, Aksaray ile Sultanhanı arasındaki Lykaonia köyüdür. Buna göre Lykaonia sınırının Aksaray'a kadar uzandığı görülmektedir.40

Yine Strabon'un verdiği bilgilerden İsaurike'nin Lykaonia'ya ait olduğu anlaşılmaktadır. İsaurike'nin yanında gösterilen Derbe'de Kappadokia'ya en yakın ülke olarak ifade edilmiştir.41

Kappadokia ile Lykaonia sınırını net olarak ifade eden Strabon İsuria ile Lykaonia sınırı hakkında net bilgi vermemektedir. Ancak İsaurike'nin Lykaonia'ya dâhil olduğunu söyleyerek Lykaonia sınırını oldukça güneyde göstermektedir.

Cicero tarafından Kilikia sınırına yakın olarak gösterilen Kybistra Kappadokia'dadır.42 Ramsay'a göre ise Kybistra'nın Kappadokia'da olduğu kesin, Kastabala'nın ise şüphelidir.43 Pliny Kastabala'yı Kappadokia'da göstermektedir.44

Strabon tarafından Kybistra ve Kastabala Toroslara yakın olarak gösterilir.45

Antik kaynaklardan derlenen bu bilgilere göre batısında Phrygia, doğusunda Kappadokia, kuzeyinde Galatia olan bölgenin güney sınırları Kilikia Trakheia'ya kadar uzanmaktaydı. Bölgenin sınırları aynı kalmayıp değişikliğe uğramıştır.(Hrt-3)

2.1. Koloni Çağı

MÖ 2. bin yılın başlarında Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticaret hakkında Kültepe'de bulunan tabletlerden bilgiler edinilmektedir. Bu dönemde Mezopotamya'daki ticaret merkezi olan Asur kenti tüccarları Afganistan Anadolu'ya kadar geniş bir ticaret ağı kurmuşlardır. Kalay bakımından yoksun olan Anadolu'ya Afganistan'dan getirdikleri kalaya karşılık Anadolu'dan Mezopotamya'ya bakır, altın ve gümüş gibi madenleri götürdükleri anlaşılmaktadır. O dönemde Kültepe karum adı verilen ticaret merkezlerinden en önemlisi durumundaydı. Kültepe'de bulunan tabletlerden Orta Anadolu'ya yayılan Kuşşara Krallığı ile bilgiler edinilmektedir. Pithana tarafından Kuşşara'da kurulan krallığın merkezi Anitta 40 Ramsay 1960, 313; Kurt 2010, 120 41 Strabon XII.6. 2-3 42 Ramsay 1960, 377 43 Ramsay 1960, 348 44 Ramsay 1960, 378 45 Strabon XII.1. 4

(19)

döneminde Kültepe'ye taşınmıştır. Kültepe'nin merkez yapılmasından sonra krallığın sınırları Konya'ya kadar uzanmıştır.46

Kültepe tabletleri Anadolu'daki birçok yerleşmenin adını da içermektedir. Bu metinlerde görülen Asur ticaret kolonileri çağının önemli bir merkezi de Puruşhanda'dır. Hitit metinlerinden bölgenin Hitit kontrolüne girdiği anlaşılmaktadır. Telepinu Fermanı'nda Lusna ile birlikte anılan Puruşhanda Konya- Karahöyük'tür.47 Karapınar'da Puruşhanda sınırları içinde yer almaktaydı.48

Asur'un batıdaki ticaret merkezi olan Puruşhanda'da doğudan gelen malların dağıtımının yapıldığı düşünülmektedir.49

Konya Ovasını içen alan Puruşhanda ile Kültepe arasındaki ticaret yolu bugünkü karayoluna yakın şekildedir.50

2.2. Hitit ve Geç Hitit Dönemi

Kuşşara Krallığı'nın MÖ 1725 yılında son bulmasından sonra kendi soylarını Kuşşara Krallığı'na dayandıran Hitit Devleti bölgede hâkimiyet kurmuştur. Hitit kralı Telepinu'ya ait fermanda devletin kuruluşuyla ilgili bilgiler yer aldığı gibi Hititlerin kurucusu Labarna'nın ele geçirdiği kentlerden de bahsedilmiştir: "Eskiden Labarna Büyük Kraldı; o zaman oğulları, kardeşleri hısım akrabası ve askerleri birlik oldular. Ülke küçüktü ama savaşa gittiğinde düşman topraklarını geceleyin ele geçiriyordu. Ülkeleri yakıp güçsüz bıraktı ve denizleri onlara hudut yaptı. Çarpışmadan döndüğünde oğullarının her biri ülkenin bir kesimine Hupisnaya, Tuvanuva'ya, Ninassa'ya, Landa'ya, Zallara'ya, Parsuhanda'ya, Lusna'ya gitti. Kendisi ise bütün ülkeyi yönetti, büyük kentler sımsıkı onun elinin altındaydı. Sonra Hattuşili

kral oldu."51

Kentlerin daha sonradan Aşağı Ülke olarak adlandırılan bölgede Konya çevresinde yer aldığı görülmektedir. Bu sıralama kentlerin birbirine yakın olduğunu düşündürmektedir. Kentlerin lokalizasyonu şu şekilde yapılmıştır. Hupišna Kybistra (Ereğli) ile eşitlenir. Tuvanuva Tyana'dır (Bor). Nenaššia Aksaray, Landa Laranda (Karaman), Zallara, Paršuhanda

46 Bahar 2015, 276; Bahar 1991, 64 47

Acemhöyük olduğu yönünde değerlendirmeler de yapılmıştır. 48 Alp 2001, 50

49 Küçükbezci 2012, 136 50

Bahar 2015, 276 51 Lıoyd 2000, 32

(20)

Aşağı Ülke olarak adlandırılan bölgedeki Karahöyük, Lušna Aziz Pavlos'un seyahatinden bilinen Lysta'dır (Hatunsaray).52

(Hrt 4-5)

Hititlerin Aşağı Ülke olarak adlandırdıklar bölge Kızılırmak yayının dışında kalan kısımdır. Arzavalılarla bağlantıyı sağlayan bu alanda dağların, göllerin ve nehirlerin sınırlandırdığı coğrafi bölge isimleri yer almaktadır. Eski Hitit döneminden itibaren başlayan Hitit-Arzava ilişkileri Hititlerin yıkılışına kadar devam etmiştir. Hititler bölge üzerinden Arzavalılara sefer düzenlemiştir. Hitit topraklarına yapılan Arzava saldırıları da Tuz Gölü'nün güneyindeki topraklardan yani Aşağı Ülke'den yapılmıştır. Hitit metinlerinde geçen " Aşağı Ülke yönünden Arzavalı düşman geldi ve O dahi Hatti ülkesi'ni yakıp yıktı. Tuvanuva Şehri'ni, Uda Şehri'ni sınır yaptı." ifadesi de bu güzergâhı doğrulamaktadır. Arzavalıların Aşağı Ülke'den yaptıkları saldırılarda Konya, Karaman, Ereğli yolunu kullandıkları tahmin edilmektedir.53 Tuvanuva'nın Tyana olduğu bilinmektedir. Ancak lokalizasyonu kesinlik kazanmayan Uda'nın Hyde olduğu önerilmektedir. Hyde, Karapınar olmalıdır.54

Hititler'in güney batıya yaptığı seferlerde güzergâh durumunda olan Konya ve çevresinin önemini Hatıp, Yalburt, Fasıllar, Eflatunpınar, Köylütolu, Emirgazi anıtları da göstermektedir.55

Arzava bir kaç kez fethedilmesine karşılık Hititler burada kalıcılık sağlayamamıştır. Hitit kralı Şuppiluliuma Arzavalıları Konya Ovası'nın gerisine püskürtmeyi başarmıştır ancak Mısır krallarıyla dahi yazışmaları bulunan Arzavalılar, Hititler için daima tehlike oluşturmaya devam etmişlerdir. Burada güçlü bir savunma gerektirmiştir.56

Arzavalıların saldırılarına karşılık Hititler Tarhuntaşşa Krallığı'nı kurmuşlardır. Bölgeye tanrı Tarhunt'tan dolayı bu ad verilmiştir. Merkezi Hatıp Kayalığı ve çevresi olan krallıkta Urhi Teşup'un yerine Hitit krallarından Muvattali, III. Hattuşili, IV. Tuthaliya zamanında görev yapacak olan Kurunta atanmıştır.57

IV. Tuthaliya ile Kurunta'nın yaptığı MÖ 1235 yılına tarihlenen antlaşma metninden Tarhuntaşşa'ya özel haklar verildiği öğrenilmektedir. Tuz kaynağının kullanım hakkıyla birlikte büyük tarlalar da Tarhuntaşşa'ya bırakılmıştır. Aynı zamanda Tarhuntaşşa diğer bağlı krallıklardan üstün tutularak Kargamış kralı gibi sadece Hattuşa kralına hesap vermekle sorumlu tutulmuştur.58(Hrt 6)

52 Gurney 2001, 30; Lıoyd 2000, 33

53 Bahar 2015, 278; Macqueen 1999, 40; Kurt 2009d, 167 54 Bahar 2015, 277-278; Eyice 1965, 121 55 Bahar 2017, 129 56 Macqueen 1999, 60; Gurney 2001, 37 57 Bahar 1995, 221 58 Küçükbezci 2016, 50

(21)

Hititlerin son dönemleriyle ilgili Hatıp-Kurunta ve Karadağ-Kızıldağ yazıtları da önemlidir. Hatıp yazıtında kendisinden " Büyük Kahraman Kral Muvattaliş'in oğlu Büyük Kahraman Kral Kurunta" olarak söz eden Kurunta'nın krallığının sınırları doğuda Pozantı batıda Ilgın güneyde Akdeniz'e kadar uzanmaktadır.59

Muvattali, Kaşka saldırılarından dolayı Kadeş Savaşı'ndan önce merkezi Tarhuntaşşa'ya taşımıştır. Merkez Tarhuntaşşa'ya taşındığında tanrılar da götürülmüş ve bu durumu III. Hattuşili şu şekilde anlatmıştır: " Kardeşim Muvattali, tanrısının sözüyle, Aşağı Ülkeye gittiğinde, Hattuşayı geride bıraktı. Hatti tanrılarını ve onların ölü ruhlarını aldı ve

onları Tarhuntaşşa Ülkesine götürdü."60

Merkez savaş sonrasında yeniden Hattuşa'ya taşınsa da Tarhuntaşşa dini bir merkez olarak önemini korumuştur. Tarhuntaşşa'nın dini bir merkez olduğu Kurunta'nın IV. Tuthaliya ile yaptığı antlaşmadan anlaşılmaktadır. Antlaşma metninde Uda şehrinin Fırtına Tanrısı ve Tanrıça Hepat'ın hazır bulunduğundan söz edilmektedir.61

MÖ 1200 yılında Ege Göçleri ve kuzeydeki Kaşka saldırıları ile zayıflayan Hititler eski güçlerini devam ettirememiş ve dağınık beylikler olarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. Geç Hititler Dönemi olarak adlandırılan bu dönemde Orta Anadolu'nun doğusunda ve güneyinde bazı krallıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Konya çevresinde ise Hartapuş Krallığı'nın yönetimi başlamıştır. Karadağ ve Kızıldağ'da bulunan yazıtlarda " Büyük kral Hartapuş" yazısı okunmaktadır. Sınırları Konya'dan Maraş'a kadar uzanan krallığın kuruluşu ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre Tarhuntaşşa kralı Kurunta'nın soyundan gelenler tarafından yönetilmiştir. Bir başka görüş ise III. Murşiliş'in oğlu olduğudur. Ancak bu görüş tartışmalıdır. Çünkü Murşiliş'in Hitit kralı olup olmadığı bilinmemektedir.62

Sınırları Lykaonia'ya kadar uzanan Tabal Krallığı'ndan ilk bahseden Asur yıllıkları III. Salmanassar'a aittir. Frig ve Anadolu'daki yerel krallıklar ile mücadele eden Asur'un Orta Anadolu'ya uzanan seferleri görülmektedir. Que ve Milid'i haraca bağlayan kral Tunni ve Mulli Dağı'na vardığını 24 Tabal kralına hücum ederek onlardan ganimet aldığını bildirmiştir. 24 kraldan bahsedilmesi konfederasyon şeklindeki yönetimi olduğunu da düşündürmektedir. Tabal krallıkları güçlü zamanlarında merkezi krala bağlı prensler tarafından yönetilmiş 59 Bahar 2015, 278-280; Bahar 1995, 221 60 Ay 2012, 148 61 Bahar 2015, 278 62 Bahar 2015, 282; Kurt 2009d, 176

(22)

olmalıdır.63

Buradan Asur'un batıya uzanan ticaret yolları ve Toroslardaki maden yataklarını kontrol altına aldığı anlaşılmaktadır.64

III. Tiglatpileser'de Tabal'a karşı seferler düzenlemiştir. Tabal Krallığı bu dönemde vergi veren vassal durumundadır. III. Tiglatpileser bölgeden bahsederken kendisine vergi veren kralların ismini sıralamıştır. Bunların arasında Tuhana'lı Urballa'da bulunmaktadır.65 Urballa'nın Tabal kralı Warpalavaş olduğu bilinmektedir. Bölgedeki kültürel etki kaya kabartmasında görülmektedir. İvriz kaya kabartmasında Tuhana kralı Warpalavaş tanrı Tarhu'nun huzurunda görülmektedir. Elinde başak ve üzüm salkımı bulunan kralın üzerindeki Frig fibulası dikkat çekicidir.66

(Resim-2)

2.3. Frig ve Lidya Etkisi

Asur belgelerinde Muşki kralı olarak geçen Mita ile Frig kralı Midas'ın aynı kişi olduğu kabul edilmektedir. Friglerin yayılım alanı Konya çevresini de kapsamaktaydı. Tyana'da bulunan Frig yazıtı doğu sınırının Kızılırmak'a kadar uzandığını göstermektedir.67

II. Sargon'a ait metinlerde Midas ve Tabal kralı Ambaris'in Asur'a karşı koalisyon oluşturdukları anlaşılmaktadır. Frig kralı Midas Asur'la mücadelesinde Konya Ovası'nı kıyıya ulaşmak için kullanmış olmalıdır. Sertavul Geçiti'nden Toroslar'ı geçerek Harrua'da Asur kralı II. Sargon'la savaşıp yenilen Midas aynı güzergâhtan Konya Ovası'na kaçmış olmalıdır. Gordion'dan başlayıp güneye devam ederek Harrua'ya ulaşan hat Karaman'dan geçmektedir. II. Sargon'un bahsettiği ova da Konya ovası olmalıdır.68

Friglere ait olduğu düşünülen kaya basamaklı yapılar bölgedeki varlıklarını göstermektedir.69

Bu sırada Anadolu'da Kimmer akınları görülmektedir. II. Sargon, Orta Anadolu'ya kadar ilerleyen Kimmerlerle yaptığı savaşta ölmüştür. Asur kralı Assarhaddon'a Hupişna'da yenilen Kimmerler Frig merkezi Gordion'a yönelmiştir. MÖ 695 yılında Kimmerler tarafından Gordion'un tahribi üzerine Midas boğa kanı içerek intihar etmiştir.70

63 Pullu 2013, 15; Bahar 1999, 8; Kurt 2009a, 329 64 Bahar 1999, 9 65 Pullu 2013, 15; Bahar 1991, 79 66 Lıoyd 2000, 74 67 Bahar 1999, 11 68 Bahar 2015, 283; Pullu 2013, 90 69

Bahar 1999, 10; Kurt 2009a, 330 70 Bahar 2015, 283; Bahar 1999, 11

(23)

Kimmer saldırıyla yıkılan Frig Devletinden sonra Lidyalılar Friglerin egemen olduğu topraklara sahip olmuştur. Kabaca bugünkü Gediz ve Küçük Menderes vadilerini kapsayan topraklar Lydia olarak bilinmektedir. Merkezi Sardes olan Lidyalıların doğu sınırı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak MÖ 6. yüzyılın ilk yarısından itibaren sınırlar hızla gelişmiş ve kral Alyattes zamanında Kızılırmak'a kadar uzanmıştır.71

Lykaonia'nın da Lidya egemenliğine girdiğine kanıt olarak Karapınar Kıcıkışla'da bulunan seramiklerin Lidya seramikleri ile benzerlik göstermesi görülebilir.72

2.4. Pers Hâkimiyeti

MÖ 547 yılında Persler, Lidyalılara son vererek merkezi Sardes'i ele geçirmiştir. Lidyalıların Pers saldırıları ile yıkılmasından sonra bölgede Pers hâkimiyeti başlamıştır. Anadolu Persler tarafından satraplık adı verilen eyaletlere ayrılmıştır. Bu yönetim sisteminde Lykaonia bölgesi Daskyleion satraplığının sınırları içinde olmalıdır.73

Kyros'un Pers tahtını ele geçirmek için çıktığı sefere katılan Ksenophon bu seferde geçtiği yollar hakkında bilgi vermiştir. Kyros bu yolculukta Lykaonia'yı düşman ülke olduğu için yağmalatmıştır. Kilikia kraliçesini Mennon ile en kısa yoldan ülkesine gönderirken kendisi Kappadokia üzerinden Kilikia'ya geçmiş olmalıdır. Perslerin Lykaonia'da tam hâkimiyet kuramadığı anlaşılmaktadır. Ksenophon bölgenin yağmalanmasına izin verildiğinden bahsederken Syennesis kraliçesinin tepkisinden söz etmemektedir. Bundan dolayı bölge Syennesis Krallğına'da bağlı değildir. Ancak kimin hâkimiyetinde olduğu da tahmin edilememektedir.74 71 Sevin 1982, 246 72 Bahar 2015, 284 73 Sevin 1982, 270 74 Bahar 1995, 233-234

(24)

3. HELENİSTİK VE ROMA DÖNEMİNDE LYKAONİA

Büyük İskender'in doğu seferine başladığı MÖ 334 yılı ile son Helenistik krallık Ptolemaioslar'ın Actium Savaşı sonrasında tarih sahnesinden silindikleri MÖ 30 yılı arasındaki dönem Helenistik Dönem olarak adlandırılır.

3.1. Helenistik Dönemde Lykaonia 3.1.1. Büyük İskender Dönemi

Büyük İskender babasının ölümünden sonra tahta çıktığında 20 yaşındadır. Babasından kötü bir miras devralmıştır. Çünkü o sırada ülke barış ve huzur içinde değildir. Her yandan düşmanlık ve tehlikelerle sarılmış durumdadır. Son zamanlarda Makedonya'nın işgali altına girmiş komşu milletler köleliği kabul etmeyip yeniden eski krallarının yönetiminde olmak isterken öte yandan Grekler de ayaklanmıştır. Philippos silah zoruyla yönetimi altına almış ancak kendine bağımlı hale getirememiştir. Bu durumu bilen Makedonlar Büyük İskender'in Grekleri zorlamamasını onların daha fazla üzerine gitmemesini kendi başına buyruk davranmasını istiyorlardı. Yabancı milletlere karşı anlaşma yoluna giderek ayaklanmaları önlemesi gerektiğini düşünüyorlardı. İskender ise farklı bir yol izleyerek ülkesinin huzurunu, güvenliğini yumuşaklıkla değil cesaret ve çabuklukla sağlayacaktı. Bu kararla hemen harekete geçen İskender komşu kavimlerin üzerine yürüyerek kıpırdanmaları daha başlamadan bastırdı.75

Büyük İskender MÖ 334-325 yılları arasında Perslere karşı işgal hareketinde bulunur. Ön Asya zenginlikleri ve dünya imparatorluğu kurmak istemesi sebeplerinin başında gelmektedir. Yapılan hesaplamalara göre İskender'in ordusu otuz beş bin kişiden oluşuyordu. Bunun otuz bini piyade, beş bini ise süvariydi. Kaynaklara göre İskender az maddi kaynakla yola çıkmasına rağmen yinede cömert davranmaktaydı. Hemen hemen bütün krallık gelirlerini ya harcamış ya da dağıtmıştı. Hellespontos Boğazı'ndan Anadolu'ya geçerken İskender, yeterli maddi kaynağa sahip değildir.76

Bu sırada Dareios'un komutanları büyük bir ordu toplayıp orduyu Granikos Çayı'nın geçitlerine yerleştirmişlerdir. Perslerle yapılan ilk karşılaşmada Persler fazla direnememiş ve dağılmaya başlamıştır. Granikos Çayı kıyısındaki bu savaş

75

Plutarkhos, İskender, XI.1-3 76 Plutarkhos, İskender, XV.1-5

(25)

Büyük İskender'in durumunu büyük ölçüde güçlendirmiş, Anadolu içlerine doğru ilerlemesini sağlamıştır. Güneye inerek Sardeis'i alan İskender'e bütün Ege kıyıları boyun eğmiştir.77

Pisidialıları da egemenliğine alan Büyük İskender daha sonra Phrygia'daki Gordion'a gelmiştir. Buradaki ünlü Gordion düğümünü çözdükten sonra Paphlagonia ve Kappadokia'ya doğru ilerledi. Bu sırada ordusunun gücüne güvenen Dareios'un savaş hazırlıklarına başladığı haberini almıştır.78

Büyük İskender Torosları aştığı sırada Dareios da ordusunu Kilikia'ya doğru harekete geçirir. Ancak Dareios'un yolunu şaşırmasını haber alan İskender onu kıstırmak için harekete geçer. Dareios'un bulunduğu konum savaşmak için elverişli değildir. Dağ ve denizin arasında ortada akan Pinaros Nehri'nin olduğu bölge süvarilerin manevraları için uygun değildir. Büyük İskender için ise şartlar elverişlidir. Bunun yanında cesareti ve taktiği sayesinde büyük bir zafer elde etmiştir. Komutası altındaki kuvvetlerden fazlaca üstün bir orduyu kısa zamanda yenip bozguna uğratmıştır.79 Issos Savaşında Persleri yenilgiye uğratan Büyük İskender Fırat'ın batısındaki toprakları egemenliği altına almıştır. Lykaonia'da Büyük İskender'in hâkimiyetine girmiştir.(Hrt- 7)

Büyük İskender Antigonos'u Phrygia satrabı ilan ederek bölgenin güvenliğini sağlamaya çalışmıştır. Antigonos kaçan Pers askerlerini yenerek Lykaonia bölgesine hâkim olmuştur. İskender seferlerine devam ederken Makedonya ile ulaşımın güvenle yapılmasını sağlamıştır. Çünkü İssos yenilgisinden kaçan Pers askerleri Phrygia'ya gelmekte ve burada ulaşımı tehdit etmekteydi.80

İskender'in ölümünden sonra Antigonos'un Phrygia ve Lykaonia'daki hâkimiyeti devam etmiştir.81

Toroslar da yaşayan dağlık kavimlerin tehdidi altında bulunan Kilikia'nın yönetimi de Büyük İskender için önemli olmuştur. Toros geçitlerini geçtiği vakit Laranda ile İkonia'ya giden yolu denetim altında tutmaya çalışmıştır. Dağlık kavimler iç kesimlerle bağlantıyı kolayca kesintiye uğratabileceğinden burada güçlü bir yönetim kurmak gerekmekteydi. Bundan dolayı Kilikia'nın yönetimini yedi kişisel muhafızlarından biri olan Nikanor'un oğlu Balakros'a bırakmıştır.82

Balakros'a satraplıkla birlikte komutanlık yetkisi de verilmiştir. İsauria ve Laranda'yı kontrol altına almakla görevlendirilmiştir. Balakros Kilikia'da güvenliği

77 Plutarkhos, İskender, XVII.1 78

Plutarkhos, İskender, XVIII.1-5 79 Plutarkhos, İskender, XX.1-5

80 Arslan 2011, 44-45; Billows 1997, 43 81

Billows 1997, 56 82 Kurt 2009d, 171

(26)

sağladıktan sonra Lykaonia'nın da içinde bulunduğu bölgelerde otorite sağlamak isterken isyancılar tarafından öldürülmüştür.83 Balakros'un kendi adına bastırdığı sikkeleri de bulunmaktadır. Sikkelerde Baal tasviri yer almaktadır. Baal tasvirli sikkeler Laranda'da da görülmüştür.84

Balakros'un güvenliği sağlamaya çalışırken öldürülmesi üzerine Büyük İskender komutanlarından Perdikkas'ı görevlendirmiştir. Perdikkas'ın Kilikia satrabı Balakros'u öldüren Laranda ve İsauria'ya karşı bir ceza seferi düzenlediği görülmektedir. Laranda ilk hücumda alınmıştır. Savaşanlar öldürülmüş, kalan nüfusta köleleştirilmiştir. İsaurialıların şehri ise iyi tahkim edilmiştir. İyi savaşçılarla dolu olan şehir iki gün boyunca kuşatılmıştır. Üçüncü gün ise yeterli kuvvete sahip olmadıklarını görünce şehir teslim etmemeye karar verip sonuna kadar direnmiş, kendilerini ateşe vererek ölüme terk etmişlerdir. Yine de yağmalamaktan kurtulamamışlardır. Perdikkas'ın askerlerine ganimet olarak verdiği şehirde bol miktarda altın ve gümüş elde edilmiştir.85

3.1.2. Diadokhlar Savaşı

Büyük İskender askeri bakımdan bütünlük sağlayan bir imparatorluk kurmuştur. Ancak ölümü üzerine fethettiği bölgeleri içeren ortak bir devlet örgütü kurmasını önlemiştir. Büyük İskender'den sonra kral ailesinden görevi üstlenecek kimse yoktur. Büyük İskender'in üvey kardeşi Arrhidaios aklen gelişmemiştir. İskender'in Roksane'den doğan oğlu da çocuk yaştadır. Büyük İskender'in komutanları toplanarak imparatorluğu bir bütün kabul etmiş, yönetimin kolaylığı için Avrupa'daki toprakların yönetimi Antipatros'a, Asya'daki toprakların yönetimi Perdikkas'a bırakılmıştır. Perdikkas'ın denetimi altındaki topraklarda satraplık idaresi korunmuş ve komutanlar Perdikkas'ın denetiminde yöneteceklerdir. Bu idarede Lykaonia Bölgesi de Antigonos tarafından yönetilmiş olmalıdır.86

Perdikkas'ın imparatorluk gücünü elinde toplamaya başlamasıyla bundan rahatsızlık duyan komutanlar arsındaki anlaşmazlık savaşa dönüşmüştür. Lysimakhos, Antigonos ve Ptolemaios ona karşı birleşmiştir. Yaptıkları savaşlarla onu öldürmeyi başaramayan 83 Diodoros XVIII.22 84 Kurt 2009d, 171 85 Diodoros XVIII.22 86 Kurt 2010b, 121

(27)

müttefikler Ptolemaios'a karşı giriştiği MÖ 321 yılındaki Mısır seferinde Perdikkas'ı bir suikast sonucu öldürmüştür. Perdikkas'ın öldürülmesi üzerine yeni bir düzen vermek için Syria'daki Orontes Irmağı üzerinde bulunan Triparadeisos kentinde bir araya gelen komutanlar aldıkları kararlar gereğince Antipatros'u imparator vekilliğine atamış, Antigonos Asya'daki büyük ordunun komutanı seçilmiş, Seleukos'a Babylonia Satraplığı, Ptolemaios'a ise Mısır'ı verilmiştir.87

MÖ 319 yılında Antipatros'un ölümü üzerine en güçlü duruma Antigonos geçmiştir. İskender'in imparatorluğunu bir bütün olarak ele geçirmeyi isteyen Antigonos Anadolu'da kral gibi saltanat sürmeye başlamıştır. Mısır'da Ptolemaios, Trakya'da Lysimakhos, Makedonya'da Kassandros Antigonos'a karşı koalisyon oluşturmuş, Seleukos da bu koalisyonda yer almıştır. İskender'in fethettiği yerlerden daha fazla pay isteyen müttefiklerle Antigonos arasında savaş başlamıştır. Lysimakhos'un topraklarını ele geçirmesi üzerine Suriye'de bulunan Antigonos'un Torosları aşarak Kappadokia'ya girdiği oradan da Lykaonia ve Phrygia'ya geçerek durumunu düzeltmeye çalıştığı bilinmektedir. MÖ 301 yılında Antigonos İpsos Savaşı'nda Lysimakhos ve Seleukos'un birleşik ordusuna yenilmiş ve öldürülmüştür. Savaşta Seleukos'un filleri tank vazifesi görmüş savaşın kazanılmasında etkili olmuştur. Savaşın sonunda Lysimakhos Trakya'dan Halys'e kadar olan bölgenin tek hâkimi olmuştur. Lykaonia'da onun hâkimiyetine geçmiştir. Seleukos'un payına da Toroslardan İndus'a kadar doğu ülkeleri düşmüştür.88

Komutanlar arasındaki mücadeleler MÖ 281 Korupedion Savaşı'na kadar devam etmiştir. Lysimakhos'un Seleukos'a yenilmesiyle diadokhlar arasındaki savaş son bulmuştur. Böylece Anadolu'da içlerinde Lykaonia'nın da yer aldığı Kilikia Trakheia, Lidya, Phrygia, ,Pisidia'da Seleukos egemenliği başlamıştır.89

Seleukos'un MÖ 280 yılında ölmesinden sonra İskender'in üniter devlet politikası tamamen ortadan kalkmış, toprakları üzerinde Mısır'da Ptolemaioslar, Önasya'da Seleukoslar, Makedonya'da Antigonoslar olmak üzere üç krallık kurulmuştur.90 87 Tekin 2012, 142; Arslan 2000, 33 88 Tekin 2012, 147; Özsait 1982, 293 89 Özsait 1985, 52

(28)

3.1.3. Seleukos Yönetimi

Seleukos'un ölümünden sonra yerine I. Antiokhos geçmiştir. I. Antiokhos güç durumlarla karşı karşıya bulunmaktaydı. Bir yandan Anadolu'ya geçen Galat yağmalarıyla uğraşırken diğer taraftan Anadolu ve Suriye'deki topraklarını elinde tutabilmek için Ptolemaioslarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ptolemaiosların Anadolu'da toprak edinmek istemelerinin nedeni Akdeniz ve Ege Denizi'ni ele geçirmenin yanında kendi ülkelerinde olamayan kereste gibi doğal zenginliklere sahip olmak istemeleridir. Kilikia ve Lykaonia'nın güney kesimlerinin kereste açısından zenginliği bölgede Ptolemaioslarla Seleukosların mücadelesine neden olmuştur.91

Seleukosların tarihi bu süreçten sonra I. Seleukos'un kazandığı toprakları elde tutabilme mücadelesine dayanmıştır. Seleukosların uzun mücadelelerden sonra elde ettiği Anadolu topraklarında küçük krallıkların kurulması hem de Roma'nın Akdeniz'de güçlenmesi Seleukosların hareket serbestliğini kısıtlamıştır. I. Antiokhos'tan sonra Seleukos tahtına sırasıyla II. Antiokhos, II. Seleukos, III. Seleukos ve III. Antiokhos geçmiştir. III. Antiokhos dönemi Seleukosların en parlak dönemidir. Bu dönemde Seleukoslar kaybettiği güçlerini yeniden kazanmıştır. Ptolemaioslarla yapılan mücadeleler son bulmuş, devletin sınırları genişletilmiştir. Küçük Asya'da Kilikia Trakheia, Pisidia ile birlikte Lykaonia'ya hâkim olmuştur.92

Seleukosların, Küçük Asya'da etkileri kolonilerle de görülmektedir. I. Seleukos'tan itibaren koloniler kurmuştur. Philomelion ve Laodikeia Katakekaumene de Seleukoslar tarafından kurulmuştur. Seleukos kolonilerinin nüfusu genellikle Makedon, Grek ve Yahudilerden oluşmaktaydı. Laodikeia'da bulunan yazıtlarda Makedon isimleri geçmektedir.93

III. Antiokhos'un Helenistik devletleri birleştirme isteği ve Anadolu'yu devletinin bir parçası olarak görmesi Romayla karşı karşıya getirmiştir. Helenistik devletleri birleştirme isteği üzerine Doğu Akdeniz ve Ege'ye doğru harekete geçen III. Antiokhos Helen şehirleriyle ittifak kurma girişiminde bulunur. Ancak onun teklifini kabul etmeyen şehirlerden bazıları Roma'dan yardım isteğinde bulunmuştur. Bu sürece kadar Roma’yla anlaşmayan şehirlerin

91 Tekin 2012, 148; Doğanay 2005, 63; Syme 1943, 541 92

Özsait 1985, 52

(29)

Roma'ya başvurması dengelerin değişeceğini göstermektedir.94

Nitekim Pydna Savaşı'ndan sonra Roma'nın Akdeniz'de büyük bir güce ulaşması Asia Eyaleti'nin kuruluş sürecinde özgür ve bağımsız olan kentlerin Roma'ya yardım etmesi fiili olarak bağlı olduklarını da gösterecektir.95

Roma'nın Ege Denizinde Antiokhos'a karşı başarılı mücadeleleri sonrasında bazı şehir devletleri Roma tarafına geçtiler. Roma Antiokhos'un tehlike olmasını önlemek istediği için Anadolu'da yapılacak bir savaşta tehlike ihtimali ortadan kaldırılacaktı. Ordunun başına gelen Publius Scipio Antiokhos'un direniş gösterememesi üzerine Roma ordusunu Hellespontos'tan geçirerek Anadolu'ya girmiştir.96 Sardeis'ten barış görüşmelerinde bulunan Antiokhos Avrupa'dan vazgeçeceği, Anadolu deniz şehirlerini serbest bırakacağını, savaş masraflarının yarısını ödeyeceğini bildirse de Roma bu istekleri reddederek Torosların gerisine çekilmesini istemiştir.97

Anlaşma sağlanamaması üzerine iki ordu Siyplos Dağı yakınındaki Magnesia'da karşılaşır. Kuvvetlerinin büyük çoğunluğunu paralı askerlerin oluşturduğu ve ordusu düşmandan iki kat fazla olan Antiokhos'un düzensiz, disiplinsiz ağır birlikleri Roma'nın hareket kabiliyeti yüksek ordusu karşısında kesin bir yenilgiye uğramıştır. Antiokhos ise Apameia'ya kaçmıştır. Antiokhos'un ordusunda paralı asker olan Galatların Roma'yı zorlayan gücü Manlius Vulso'nun konuşmasında dile getirilmiştir ki Manlius Vulso'da Galatları cezalandırma seferine çıkacaktır.98

Magnesia Savaşı'nda yenilen III. Antiokhos Roma'ya barış isteğinde bulunarak Sardeis'e elçilerini göndermiştir. Burada yapılan ön antlaşma koşullarına göre III. Antiokhos Toroslara kadar geri çekilecek, 15 bin talanton savaş tazminatı verecek, 20 rehine verecek, Hannibal'ı teslim edecektir.99

Ön görüşmeden sonra MÖ 188 yılında Apameia'da imzalanan antlaşmaya göre Torosların gerisine çekilerek Anadolu ve Ege havzasıyla ilişkisini kesecek, gemilerini Kalykadnos Nehri ile Sarpedion Burnundan batıya göndermeyecek, elindeki savaş filleri ve donanmasını Roma'ya teslim edecek sadece 10 gemi bulunduracak, savaş tazminatı olarak 10 senede 10 bin talanton ile 90 bin medimni buğday verecek, Roma'ya 20 rehine gönderecek, Ege denizindeki adalar ile Avrupadaki kavimlere düşmanca davranmayacak, Anadoludaki Roma müttefiklerine savaş açmayacak onlardan bir saldırı olursa sadece

94 Demircioğlu 1998, 324 95

Kaya 2005b, 120

96 Bosch 1940, 53; Demircioğlu 1998, 335-336; Lequenne 1991, 77 97 Demircioğlu 1998, 337

98

Kaya 2005b, 86

(30)

savunma yapacak, paralı asker toplamayacak, Hannibal'ı teslim edecektir.100 Apameia Barışı'ndan sonra III. Antiokhos'un Helenistik devletleri birleştirme isteği yok olurken Roma kendisi için tehlike olacak bir devleti Torosların gerisinde tutmayı başarmıştır.

Magnesia Savaşı'nda III. Antiokhos'un ordusunda savaşan Galatlara karşı Manlius Vulso Galatları cezalandırmak için bir sefere çıkmıştır.(Hrt- 8) II. Eumenes'in kışkırtmasının da etkili olduğu bu seferin asıl sebebi III. Antiokhos'u destekleyen kentlerle anlaşma sağlayarak denge politikası izlemektir. Ancak bu sefer bir yağma hareketi olarak da değerlendirilebilir.101

Senato emri olmadan kendi başına karar verdiği bu seferinde Karia'dan başlayarak Lykia'nın kuzeyinden Pamphylia ve Pisidia içinden Büyük Phrygia'ya kadar ilerlemiştir. Seferin başlangıcından itibaren uğradığı Alabanda, Tabae, Kibyra, Termessos, Aspendos, Kormasa, Sagalassos gibi kentlerden buğday ve para almıştır. Aynı zamanda istediği miktarı vermeyen kentler yağmalanmıştır. Manlius Olympos Dağı ve Magaba Dağı'nda yapılan savaşta Galat boylarından Tolistoglar ve Tektosagları yenmiş, tutsak ve ganimet elde etmiştir. 102

(Hrt- 9) Manlius Vulso'nun Galat elçilerine karşı tavrı ise dikkat çekicidir. Galatların Bergama ile yapılan anlaşmaya sadık kalarak Roma müttefiklerinden aldıkları toprakları iade etmeleri ve yağma hareketlerinden vazgeçmeleri koşuluyla bağımsız yaşayabilmelerine imkân verilmiştir. Galatlar Bergama ile barış içinde yaşamaları emredilmiştir. Bergama ile ittifaka mecbur bırakılan Galatlar, Roma'nın Anadolu'nun ortasında kendi çıkarlarına uygun davranmaya yöneltilmiştir. Manlius Vulso'nun Galatlardan savaş tazminatı almama sebebi de cezalandırma seferi boyunca yağmalanmış olmasıyla açıklanmaktadır.103

Roma bundan sonraki süreçte II. Eumenes ve Galatlar arasındaki mücadelelerde Galatların tarafını tutarak müdahale etmiştir. MÖ 165 yılında senato bir kararnameyle kendi topraklarında kaldıkları ve başka topraklara saldırmadıkları sürece Galatların özgür olduklarını ilan etmiştir. Roma'nın buradaki amacı ise Anadolu'daki krallıkları Apameia Barışı'ndaki sınırlar içinde tutmak olmalıdır.104

100

Bosch 1943, 94 101 Arslan 2000, 95-96

102 Demircioğlu 1998, 341; Özsait 1982, 300; Lequenne 1991, 86; Kaya 2005a, 14 103

Arslan 2000, 113; Magie 2001, 43 104 Arslan 2000, 124; Kaya 2005b, 110

(31)

Galatia olarak adlandırılan bölge adını MÖ 278/277 yılında Anadolu'ya geçmiş olan Galatlardan almıştır. Bithynia kralı Nikomedes'in çağrısı üzerine Anadolu'ya geçmişlerdir. Bithynia kralı Nikomedes önemli kentlere yerleştirdiği kardeşlerinin kendisine karşı ayaklanmasıyla kendi ordusuyla karşı koyamayacağını düşünerek dışarıdan yardım sağlamıştır. Makedonia ve Yunanistan'ı istila eden Galat beylerinden Leonnorios ile antlaşma yapan Nikomedes Galatları Bosporos Boğazı'ndan Bithynia'ya geçirir. Nikomedes'in Galatlardan yardım istemesinde isyan eden kardeşi Zipoites'in I. Antiokhos tarafından desteklenmesi de etkili olmuştur. Kısa sürede Galatlardan yardım alan Nikomedes Zipoites'i yenilgiye uğratır ve Bithynia'nın tek sahibi olur.105 Galatların Anadolu'da yaptıkları ilk savaş olup aynı zamanda Helenistik bir krallığı hizmetinde ilk kez paralı askerlik yapmışlardır. Kardeşi Zipoites'i bertaraf ettikten sonra Nikomedes Selekoslara karşı topraklarını korumak için Galatları I. Antikhos'un topraklarına gönderir. Zipoites'in isyanını bastırmadan önce yapılan antlaşmaya göre Galatlara yerleşecek yer verilecektir. Phrygia bölgesine yerleştirilen Galatlarla tampon bölge oluşturulmuştur. Batı Anadolu'nun zenginliğinden faydalanmak isteyen Galatlar Phrygia'daki topraklara Filler Savaşı'ndan sonra yerleşecektir. Batı Anadolu'da yağmalar yapan Galatlar sonradan Galatika adını alacak haraç almaya dahi başlamışlardır. (Hrt 10) Galat yağmalarına karşı I. Antiokhos harekete geçer. Toroslarda yapılan Filler Savaşı'nda I. Antiokhos'un savaş filleri Galatların süvarilerini yenilgiye uğratmıştır. Antiokhos savaştan sonra " Kurtuluşumuzu on altı file borçlu olduğumuz için utansak daha yerinde olur! Eğer bu acayip şeylerden düşmanlarımız dehşete kapılmasalardı halimiz ne olacaktı?" diyerek Galatların yaydığı korkuyu göstermektedir. Savaşın sonucu özellikle Batı Anadolu'daki Helen kentleri tarafından coşkuyla karşılanmıştır. Bu tarihten sonra sikkelerde soter (kurtarıcı) unvanı kullandığı bilinmektedir. I. Antiokhos Galatlarla uzlaşma sağlayarak onların Phrygia'ya yerleşmesini kabul etse de Galatları paralı asker olarak görmeye ve Phrygia'yı kendi toprağı olarak görmeye devam etmiştir.106

Galatlar Trokmi, Tolistobog, Tektosag olmak üzere üç kabileye ayrılmıştır. Bu kabileler aynı dili konuşuyor ve aynı kökten geliyorlardı. Trokmiler Tavion, Tolistoboglar Pessinus, Tektosaglar da Ankyra çevresine yerleşmiştir.107 MÖ I. yy.da hâkimiyeti Lykaonia'ya kadar uzanan Tektosagların bölgeyi "tetrakhia" yaptıkları bilinmektedir.108

105 Özsait 1982, 295; Lequenne 1991, 33-34; Arslan 2000, 55; Kaya 2005b, 45 106 Lequenne 1991, 42; Özsait 1982, 297; Aslan 2000, 72-73

107

Sevin 2001, 158; Kaya 2005b, 59 108 Kaya 1998, 171

(32)

Galatların bölgede yayılım gösterdikleri çıkarımı II. Eumenes'in Apameia Antlaşması'ndan sonraya tarihlenen mektuplarına göre de yapılabilir. II. Eumenes'in Lykaonia'nın Tyriaion(Ilgın) kentiyle yazışmaları Ilgın- Mahmuthisar'da bulunmuştur. (Hrt-11) Kentin istekleriyle ilgili belgeler bilinmese de II. Eumenes'in verdiği cevaptan o zaman kent statüsüne sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. II. Eumenes'in mektubu şu şekildedir: "İyi dilek ile. Kral Eumenes Toriaion halkına selam eder. Bizim tüm şeylerin üstesinden gelip buraya sağlıkla dönmemizi kutlamak ve devletimize karşı olan iyi niyetiniz sebebiyle size bir kent kuruluşu bağışlamamızı ve kendi kanunlarınız ve gymnasionlarınızı ve uygun başka haklarınızı kullanmanızı rica etmek için gönderdiğiniz adamlarınız Antigenes, Brennos ve Heliades büyük bir coşku ile konuştular ve sizin bizim yararımıza olacak her şeyi yapmaya samimi olarak hevesli olduğunuzu bildirdikten sonra bana olan şükranlarının uygun ifadelerinin halkınız adına sonsuza kadar devam edeceğini ve benim için önemli ve faydalı

olan şeylerden ayrılmayacaklarını söyleyerek bizim onayımızı istediler..."109

Mektuptan anlaşıldığı üzere Tyriaion halkı gönderdiği elçilerle kent statüsüne sahip olmayı talep etmiştir. Gönderilen elçilerden Brennos Galat ismidir. Buradan Galatların bölgeye yayıldığı yorumu yapılabilir. Ramsay, Galatların Lykaonia kenti İkonion'u ele geçirdiği tarihi MÖ 165-160 yılları olarak vermektedir.110

109

Arslan, 149 110 Ramsay 1907, 351

(33)

3.2. Roma Döneminde Lykaonia

Roma III. Antiohos'un Torosların gerisine çekilmesinden sonra Anadolu'dan toprak almamış ve savaşta kendisine yardım eden müttefikleri arasında paylaştırarak dengeleme siyaseti izlemiştir. Bu şekilde Roma Anadolu'da doğrudan yönetim sorumluluğunu üstlenmeden dış siyasette kendi istekleri doğrultusunda hareket edecek müttefikler oluşturmuştur. Anadolu'daki her karışıklıkta sorunları kendi çıkarına uygun biçimde çözümlemiş ve günden güne etkisini arttırmıştır.

III. Antiokhos'un geri çekilmesinden sonra topraklar Bergama ile Rodos arasında paylaştırılmıştır. Bergama Lysimakheia, Gelibolu yarımadası ve Marmara Denizi kenarındaki birçok kenti ile Mysia, Lydia, Büyük Phrygia, Hellepontos Phrygia'sı, Milyas ile Tralles, Ephesos, Telmessos kentlerine sahip olurken111, Rodos'a ise Bergama'ya karşı denge olması ve Doğu Akdeniz'in kontrolü için Karia, Telmessos hariç Lykia ve adaları verilmiştir.112 Lykaonia ise bu paylaşımda Bergama'nın payına düşmüştür. Bergama kralı Eumenes Roma müttefiki olarak topraklarını bu şekilde genişletirken Roma ise Seleukoslarla arasında onayı olmadan bir işe girişmeyecek tampon bir devlet oluşturmuştur.113

MÖ 133 yılında Bergama kralı III. Attalos ölürken Bergama Krallığı ve hazinesini bir vasiyetname ile Roma'ya bırakmıştır. Ancak bu sırada II. Eumenes'in oğlu III. Attalos'un kardeşi olduğunu iddia eden Aristonikos114

kendini III. Eumenes olarak kral ilan eder ve Roma'nın miras bırakılan topraklara girmesine izin vermez. Aristonikos azat ettiği köleler ve köylülerden güç alarak krallık donanmasına el koymuştur. İsyan sırasında Anadolu'da hiç askeri bulunmayan Roma müttefiklerinden yardım istemiştir. Roma'nın müttefikleri Aristonikos'a karşı başarılı olamayınca consül M. Peperna mücadele etmek için gönderilmiştir. Başarılı bir şekilde direnmiş olan Aristonikos MÖ 130 yılında Stratonikeia 'da M. Peperna müttefiklerinin de yardımıyla tutsak edilerek hazinesiyle birlikte Roma'ya gönderilmiştir.115

111

Demircioğlu 1998, 347-348; Özsait 1982, 300; Magie 1950, 19; Magie 2001, 40; Malay 1987, 17 112 Magie 1950, 20

113 Magie 2001, 41 114

Aristonikos isyanı için bkz Malay 1987

(34)

Aristonikos isyanının bastırılmasından sonra vasiyet bırakılan Bergama topraklarının eyalete dönüştürülmesi için Roma, Manius Aquillius'u görevlendirmiştir. Bergama'nın Roma eyaleti statüsü kazanması için beraberinde getirdiği heyetle gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Bu şekilde Roma'nın Anadolu'daki ilk eyaleti olan Provincia Asia kurulmuştur.116 MÖ 129 yılında kurulan merkezi Ephesos seçilen Asia Eyaleti'nin toprakları Mysia, Karia, Phrygia'yı kapsamaktaydı. Yoksul ve yönetilmesi güç bölgeler eyalete dâhil edilmemiş Aristonikos'un isyanında yardım eden krallar arasında pay edilmiştir. Pontos kralı Mithridates, Bithynia kralı Nikomedes ve Kappadokia kralı Ariarathes bu paylaşıma dâhil edilmiştir. Lykaonia Kappadokia kralı V. Ariarathes Eusebes Philopator'un çocuklarına bırakılmıştır. Ayrıca isyanda yardım eden kentlere de özerklik verilmiştir.117

Provincia kelimesinin anlamı modern literatürde anlaşıldığı gibi eyalet demek değildir. Memuriyet salahiyeti anlamına gelen provincia, memurların sınırları içinde sahip olduğu hakları ifade etmekteydi. Memurun sahip olduğu yetkilerden özellikle araziye ait olanları sınırlandırmıştır. Bu sınırlama hem başka memurun sınırına hem de yabancı devletin sınırına geçiş yapılmamasını sağladığı gibi idare kolaylığı da sağlamaktaydı. Memurlar gittikleri yerlerde Roma menfaatini gözetmekteydi. 118

3.2.1. Kilikia Eyaleti Yönetiminde Lykaonia

Seleukosların Torosların güneyine çekilmesiyle oluşan otorite boşluğu Kilikia Trakheia'da korsanlık faaliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Roma'nın Akdeniz dünyasına direkt olarak müdahalesinden öncede Ptolemaios ve Rodos ticaret gemilerine zarar veren korsanlar bulunmaktaydı. Ancak korsanlık faaliyetleri bu iki güç karşında önemsenmeyecek kadar küçük bir boyuttaydı. Roma Seleukosların yenilgisi ve Asia Eyaleti'nin oluşturulmasına kadar geçen sürede kıyı kesimleri ihmal etmiş ve denizlerin güvenliğini sağlayacak önlemler almamıştır. Bu durumdan faydalanan korsanlar faaliyetlerini artırıp Roma ticaretini sekteye uğratmaya başlamıştır. Ostia limanında Roma gemileri imha edildiği için Roma'ya hububat sevkiyatı yapılamamış pahalılık kendini göstermiştir.119

Kilikia valileri dahi korsan

116 Diodoros XXXV. 3.

117 Bosch 1940, 58; Özsait 1982, 304; Demircioğlu 1998, 417-418; Arslan 2000, 130; Kaya 2005a, 16 118

Bosch 1940, 59; Atlan 2014, 120

(35)

sorunundan dolayı güney sahillerinden seyahat edememiş, Ephesos'tan karaya çıkarak doğu yolundan Kilikia'ya ulaşmıştır.120

Kilikialı korsanların örgütlenmesini sağlayan Diodotos Tryphon isimli korsan olmuştur. Korakesion'u hareket üssü olarak kullanan Diodotos'un atılımlarıyla diğer korsanlarda cesaretlenmiştir. Amacı Seleukos Krallığı'nı ele geçirmek olan Diodotos diğer yandan da Doğu Akdeniz hâkimiyeti için mücadele etmiştir. Zengin şehirleri yağmalayan Diodotos yaptığı savaşların birini kazanırken birini kaybetmiştir.121

Bölgenin coğrafyası korsanlık için uygundu. Kilikia Trakheia'nın korsanlar için elverişli alanlardan oluştuğunu Strabon şu şekilde ifade etmiştir: " Çoktan beri bölge doğal olarak kara ve deniz bakımından korsanlığa çok uygundu. Bu karada ve dağların yüksek oluşu ve üzerlerinde geniş yaylalara ve meralara sahip olan kabilelerin oturuşundan, gemi yapımında kullanılan kerestenin

varlığından ve aynı zamanda limanların, kalelerin ve gizli yerlerin oluşundandır."122

Korsanların güvenli barınaklarını ele geçirerek onlara karşı etkili olacağına inanan Roma Kilikia Trakheia'ya gerekli önemi vererek korsanlarla savaşmaya başlamıştır.123

Roma, Kilikia Trakheia'daki korsanlık faaliyetleri için Marcus Antonius'u görevlendirmiştir.

3.2.1.1. Antonius'un Küçük Asya Düzenlemesi

Korsanlarla yapılacak mücadelenin komutanı olarak görevlendirilen M. Antonius, korsanlarla savaşmak için Atina ve Rodostan gemi toplayarak harekete geçmiştir. MÖ 103 yılında bölgeye Toroslar'ın kuzeyinden girerek yalnızca korsanların etkili olduğu Kilikia'yı değil çevredeki bölgeleri de ele geçirmiştir. Roma bu sayede ileride korsanlar ile yapılacak mücadele için üs elde etmiştir. MÖ 102 yılında Lykaonia'dan Kappadokia'ya kadar uzanan Pamphylia, Pisidia, Milyas'ı içine alan bölgede Kilikia Eyaleti'ni kurmuştur. Ancak bu bölgelerin kuruluşta ismen dâhil edildiği tam olarak egemenlik kurulmadığı bilinmektedir. Ayrıca kurulan Kilikia Eyaleti, korsanlarla mücadele amacı taşıdığı için bu ismi almış olmalıdır. Çünkü o sırada Kilikia'dan toprak parçası eyalet sınırlarına dâhil edilmemiştir.124

120 Ramsay 1960, 51 121 Strabon XIV 5.2 122 Strabon XIV.5.6 123

Özsait 1982, 305; Bosch 1940, 88; Kurt 2009e, 119 124 Özsait 1982, 305; Kurt 2009e, 120; Öztürk 2009, 304-305

Referanslar

Benzer Belgeler

Arka yüzde ise "KΛAYΔ COL EIKONIEWN" (Claudius Coloni Iconium) lejantı, ortada sağ elinde Medusa başı sol kolunda ise chylamis ve üzerinde harpa ile sağa

İznik’in içinde bulunduğu ova iktisadi açıdan çok verimli topraklara sahiptir. Bu bağ ve bahçelerin su ihtiyacının büyük bir bölümü ise İznik

39 31 Ekim - 02 Kasım 2019 • Hilton Maslak Hotel İstanbul, Türkiye SS-05 Prenatal Tanı Konulan Tekrarlayan Harlequin İktiyozis: Olgu Sunumu.. Emircan Ertürk 1 , Osman Ökmen 1

Bulgular: USG sırasında doğum eyleminde olan gebelerde umbilikal ve her iki uterin arter pulsatilite ve rezistif indekleri anlamlı olarak yüksek bulunurken, fetal kolon ve

1 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.. Giriş: Kistik higroma sıklıkla fetal boyunda görülen içi sıvı dolu boşluklar ile

Hacettepe University Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynaecology, Ankara, Turkey Objective: To evaluate the effectivity and safety of misoprostol induced

Sözel Sunumlar SS-12 Fetal Kalp Taraması için Dört Oda Görünümünün Yetmeyeceğine Dair Vurgu: Prenatal Dönemde Saptanan Trunkus Arteriosuz Tip 1

Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği XI..