DOSTLAR BENİ HATIRLASIN ...
AŞIK UEÜSEL
KARA
TOPRAKTA..
Genç Türkiye Cumhuriyeti 10. yılını kutlarken, halk ozanları «Cumhuri yet» ve «Gazi Mustafa Kemal» üze rine şiirler düzmüşlerdi. Yurdun dört yanından gelen ozanlar Ankara'da ve İstanbul'da toplanmışlar, yazdık ları şiirleri, yaptıkları besteleri oku muşlardı. Bu ozanlar arasında Şatır- oğlu Veysel adında biri de vardı. Onu .vazifesi icâbı Sivas'ta bulunan ünlü şair Ahmet Kutsi Tecer keşfet miş ve Cumhuriyetin 10. yıldönümü bayramında Ankara'ya gitmesi için zorlamıştı. Ankara'dan İstanbul'a ge çen ozanlar, o tarihlerde Türkiyenin biricik radyosu olan İstanbul radyo sunda yazdıklarını çalıp söylemişler di. Sıvaslı Şatıroğlu Veysel'in oku duğu «Türkiyenin ihyâsı Hazreti Ga zi» mısraıyle başltyan şiiri o gece radyoda dinleyen Büyük Atatürk pek duygulanmış ve bu halk ozanını görüp tanımak istemişti.
Ancak bütün aramalara rağmen bul mak mümkün olamamıştı Veysel i. Kader ondan, Büyük Atatürk ile ta nışıp görüşmeyi de esirgemişti. Şanssız gelmişti zâten bu dünyaya. Sivas'a bağlı Şarkışla kazasının Siv- rialan köyünden Şatıroğlu Ahmet'in karısı Gülizar kadın, 1894 yılının güz ayında bir gün civardaki Ayıpınar merasına koyun sağmaya gittiğinde doğurmuştu onu. Göbeğini iki ta şın arasına koyup kesmişti. Yedi ya şına kadar köyün diğer çocukların dan farksız büyümüştü. 1901 sene sindeki çiçek hastalığı salgınında sol gözünde patlayan çiçek beyi o gözünü akıtmış, sağ gözünde çıkan yara ise tek gözünün rüyetini de yarı yarıya eksiltmişti. Ancak çilesi bu nunla da bitmemişti Veysel'in. K öy de oynarken elindeki çomak o yarı gören gözüne batarak onun da ak masına sebep olmuş ve hayatının yedinci baharında küçük Veysel kap karanlık bir dünyanın içine gömülüp gitmişti.
Babası Şatıroğlu Ahmet de, anası Gülizar kadın da, ağabeysi Ali de, kızkardeşi Elif de küçücük Veysel'in bu içler acısı akıbetine yürekten yanmışlar, çok gözyaşı dökmüşlerdi. Veysel dokuz yaşlarında iken, baba sı Ortaköy'deki Mustafa Abdal tek kesinden bir kırık saz bulmuş; «Oğ lanın gözleri görmez, akranlarıyla o- yun oynaşıp güleş tutamaz, hiç de ğilse bununla oyalanır, çalmayı bel leyince düğün derneğe çağırırlar, in san arasında itibarı artar» diye dü- rın tesellisini de kucağındaki sa zı, yine ayni köyden Molla Hüseyin tamir etmiş, Çamşıhlı Ali Ağa da bu sazla küçük Veysel'e ilk dersle ri vermişti.
Veysel, bu sazla yepyeni bir dünya bulmuştu kendine. Akranları askere gidip cephede döğüşürlerken, onun köyde tek delikanlı olarak kalışı çok dokunmuştu. Bundan duyduğu kah rın tesellisini de kucağığndaki sa
zında ve parmakları arasındaki teze- nesinde buldu Veysel.
Yirmibeş yaşına bastığı sene babası Veysel'i evermişti. Ayni köyden Es ma adlı bir kızla evlendi, iki yıl son ra anasıyla babasını birbiri peşisıra kaybetmişti Veysel.
Ancak aradan çok geçmeden on günlük çocuğu anasının memesi ağ zına tıkanıp boğulmuş, ardından da genç karısı bir delikanlıyla evinden ve köyünden kaçmıştı. Feleğin üs- tüste darbelerini yiyen genç Veysel, bütün sevgisini ve umudunu birbu- çuk yaşındaki büyük kızına bağla mıştı. Bu minik yavru da daha iki yaşını doldurmadan bakımsızlıktan ölünce Veysel’in karanlık dünyası büsbütün zindan kesildi.
Onun bu hâline bütün köy halkı iç lenmiş, üzülmüş, yanmıştı. Elinde sazı ile yanık yanık söyleşen V e y sel'i tüm köy halkı elele verip yeni den evermişlerdi. İkinci karısı, ana sının adını taşıyordu. Gülizar kadın, ona tam 7 evlât verdi, ömrü boyun ca ona hayatta en büyük destek ol du.
Hayatta özlemini çektiği mutlulu ğa kavuştuktan sonra yüce gönlü gibi sazı da, sözü de coşmuştu V e y sel'in. Kendine kılavuz olarak bir adaşını alıp köy köy gezdi onunla. Her gittiği yerde türküler söyledi, saz çaldı. Cumhuriyetin 10. yıldönü mü şenlikleri için de onunla beraber Ankara yoluna düştü. Sivas'ın Siv- rialan köyünden Ankara'ya kadar yürüye yürüye tam üç ayda gitti âmâ Veysel ile kılavuzu Küçük Veysel. Karacaoğlan'lar ve Emrah'lardan son ra halk ozanlarının bittiğini düşünen ler Veysel ile bunun yine devam etmekte olduğunu anlamakta gecik mediler.
1933 yılına kadar köyünden dışarı çıkmayan Veysel, Ankara seyaha tinden sonra bütün yurdu dolaşma ya koyuldu. Adını Sivrialan köyün den de Şarkışla kazasından da S i vas ilinden de çok dışarılara duyur du, çok geçmeden adı-sanı bütün yurdu kaplamaya başladı.
Şair Ahmet Kutsi Tecer, onun iç âle mine dalmış yaşantısını da, akibeti- ni de değiştiren kişi olmuştu. Onun İsrarıyla Cumhuriyetin 10. yıldönü münde önce Ankara'ya, oradan da İstanbul'a giden A ş ık Veysel, daha sonra yine onun vasıtasıyla köy enstitülerinde vazife aldı. Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar köy enstitülerin de öğrencilere saz çalmasını ve tür kü söylemesini öğretti. Bu arada saz sanatına «Veysel düzeni» diye anılan bir çalış tarzını da soktu, içinde cıvıl cıvıl renkli bambaşka bir dünya kuran A ş ık Veysel, bu dünyasının içinde yaşarken, gözle ri görenlerden çok daha büyük iş ler başardı. «Çoraktır, emeği inkâr eder» denilen Sivrialan'ın o kıraç
(devamı 35. sayfada)
kana to p ra k
D o st dost diye nicesine sarıldım. Benim sâdık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım, boşa yoruldum. Benim sâdık yârim kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım. Ne bir vefâ gördüm, ne fayda buldum Her türlü isteğim topraktan aldım. Benim sâdık yârim kara topraktır. Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi Kazma ile döğmeyince kıt verdi Benim sâdık yârim kara topraktır.
Adem'den bu deme neslim getirdi.
Bana türlü türlü meyva yetirdi Her gün beni tepesinde götürdü. Benim sâdık yârim kara topraktır. Kam ın yardım kazmayınan, belilen
Yüzün yırttım tımağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sâdık yârim kara topraktır.
İşkence yaptıkça bana gülerdi. Bunda yalan yoktur, herkes de gördü Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır. Havaya bakarsam hava alırım.
Toprağa bakarsam dua alırım Topraktan aynlsam nerde kalırım Benim sâdık yârim kara topraktır.
Dileğin varsa iste Allahtan, Almak için uzak gitme topraktan Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan Benim sâdık yârim kara topraktır. Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın, kul da Allaha Hakkın gizli hâzinesi toprakta Benim sâdık yârim kara topraktır.
Bütün kusurumuzu toprak gizliyor Merhem çalıp yaralarım düzlüyor Kolun açm ış yollanmı gözlüyor Benim sâdık yârim kara topraktır. Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser G ün gelir Veysel'i bağnna basar Benim sâdık yârim kara topraktır.
Taha Toros Arşivi