SAYFA
£¿
2
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
90 Yi Sonra Tevfik F9<ret
“Ölümünün üzerinden geçecek her yıl Tevfik Fik
ret’/' bize ve insanlığa daha yakınlaştıracaktır." Ahmet Muhip Dıranas
“Umutsuzluğumun derecesini düşünemezsin kardeşim. Kendimi taşlara çarpacağım geliyor. ”
Bu satırlar, Tevfik Fikret’in, dostu Süleyman Na
zif’e yazdığı mektuptan alınmıştır. “Koca b ir dün
ya içinde yalnızım Nazif" diye sürdürüyor!..
Yalnızlığını duymak, yaşamak, hemen her düşü nen, arayan insanın çektiği bir acıdır. Özellikle, toplumun koyu bir çıkmaza saplandığı günlerde!..
Niye, o kadar karamsardı Fikret? Bir kurtuluş yo lu, bir çıkış noktası yok muydu? Güvendiği tek güç gençlikteydi. “Dünya dönecek cennete in
sanla, inandım " derken, kişisel umutsuzluğu yık
mak, güzel yarınların özlemini duyurmak istiyor du.
Karamsarlık ve iyimserlik!.. İki çelişki mi? Birbi rini tamamlayan iki zıt yön mü? Birinden öbürüne giden bir akış, bir arayış!.. Tevfik Fikret, güzel ya rınların şairi olmak istiyordu, ama koşullarla, ola naksızlıklarla boğuşa didişe. Sonunda “kendimi taş
lara çarpacağım geliyor" dedirtene dek!..
Hepimiz, hele şu günlerde, böyle bir umut kır gınlığı içinde değil miyiz? Fikret’in duyurduğu öz lemi bizler de yaşamıyor muyuz? Biri çıkacak, bir şey olacak, umulmadık ya da beklenen bir olay, bir bilinç!..
Dostum Orhan Karaveli’nin uzun araştırmalar sonunda ortaya çıkardığı “ Tevfik Fikret ve Halûk
Gerçeği”ni (Pergamon Yayını), okurken bir bir ak
lımdan geçenler bunlar işte... Kısacık bir ömre sığ dırılmış koskoca bir destan! Zamanlar boyu hep anılacak, hep incelenecek, yorumlanacak bir bü yük insanın serüveni!..
Ilhan Selçuk kitabın önsözünde diyor ki: "Bu
kitap b ir asır önce yaşamış b ir aydınlanma şairi nin geçmişe gömülmüş hikâyesi değildir, softalı ğın ve mollalığın İslam coğrafyasında Anadolu’yu da kapsayan güncel salgınında insan ve aydınlı ğı savunanların elinde bayraklaşacak b ir örnek yaşamın öyküsüdür."
Doğrusu, ben de yıllardan beri Tevfik Fikret’in ya- şamöyküsünü yazmak istemişimdir. Bir inceleme, bir araştırma olarak değil, insan ve şair olarak iç dünyasıyla dış dünyası arasındaki çarpışmayı yaz maya çalışmak... Belki de, bu istek daha ilkokul öncesinde, ağabeylerimizin kitabındaki Rıza Tev-
fik’in “Görmeye G eldim ” şiirinin etkisiyle oluş
muştur.
“Dediler ki ıssız kalan türbende / Vahşi güller aç mış, görmeye geldim / O cennet bağının hâkine ben de / Hasretle yüzümü sürmeye geldim
Dediler ki sana emel bağlayan / Kabrinde diz çöküp b ir dem ağlayan / Bermurat olurmuş ben de b ir zaman / Ağlayıp murada ermeye geldim. ”
Orhan Karaveli, Tevfik Fikret’in yaşamöyküsü- nü belgesel bir ağırlıkla gerçekleştirmiş... "Tevfik
Fikret ve Halûk Gerçeği"ni tüm okurlarımın oku
masını isterim...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi