2
-T
Namık Kemal Zade Âli
Ekrem A ğır Hasta
“ Vasiyet,, Şairi
bize en çok
sevdiklerinianlattı
. _______
Üstadın
Hastanede
Alınmış
Bir resmi
V
asiyet şairi Kemal zade Ali Ekremle
hastanedeki odasında karşı karşıya-
yım. Ben içeri girdiğim zaman, onu zorla bes-
lemiye çalışıyorlardı:
— Biraz daha.. Bir parça daha... Mahallebk
den bir kaşık olsun yiyiniz canım..
Ağzına verdikleri lokmayı çiynerken, yüzü
o kadar acıklı bir manzara alıyor ki, şu daki
kada, dünyanın en ıstıraplı işini yapıyor
sanırsınız.
yanına yavaşça sokularak: t
— Üstat.. Sizi göm üye geldim., di. yorum.
Dudakları arasından birşeyler mı
rıldanıyor. Bu belki, “ Fuzulî” nin
meşhur mısralandır; diye düşünüyo rum:
“ Ne yanar kimse bana, âteşi dil den özge, Ne açar kimse kapım, bâdi saba dan gayri!.. Fakat biraz sonra, onunla konuştu ğum zaman böyle düşünmekte hak. sız olduğumu anlamakta gecikmiyo rum. Üstat, gözleri dolu dolu olarak: — Şimdi buradaydı, diyor, benim ısrarımla gitmiye razı oldu... Ah, bil seniz, ne şefkatli kadındır!.. Ne bu lunmaz kadındır o...
Kimden bahsettiğini sormıya lü zum görmeden anlıyorum ki, Kemal zade AU Ekremin, başı ucunda per vane gibi dolaşan hassas, fedakâr bir
karısı var. O dudakları titriyerek
sözüne devam ediyor:
— Hayat benim için, çoktanberi mânasını kaybetti. Her nevi zevkle re veda ettim.
Geçen günlerden yalnız; bir “ 0 „ kalmıştı, ölüm den hiç, ama hiç kork muyorum. Tek üzüntüm onu arkaya bırakmak olacak!, ölümümden çeke
ceği ıztırabı düşünerek; yüreğimin
şimdiden sızladığını düyuyorum.. Üstat, bu esnada başım, yana çe viriyor :
— Aman.. Diyor, artık bunlardan bahse tmiyelim!..
V
e bu sözü, bu sefer ben tatlıyerinden açıyorum:
— Ne samimîdir, sizin o “ vasiyet,, şiiriniz... Sanırsam:
“ Donukça bir fenerin nuru sayeda-
• rında,,
diye başlıyordu, değil mi?
Sapsan ellerile, yine o renkteki
kansız başını, birkaç damla hatıra a- kıtabilmek için sıkıyor, sıkıyor:
— Evet.. Hani şu Çemişkezekli Me mişle bölükemini Ömerin hikâyesi!..
Fakat, devam etmeden susuyor. Ben, yine soruyorum:
— Son olarak hangi eseri yazmış tınız üstadım? .
Bu sualimle, Namık Kemal zade nin bütün hassasiyetini depreştirmiş olacağımı düşünememişim.
Hasta Ali Ekrem, birdenbire can lanıyor:
— Son eserim “ Tairi İlâhî,, adlı bir dâsitandır! diyor.
— Neden bahseder üstadım? Zoraki bir gülümseme arasında ce vap veriyor:
— Neden bahsetmez ki!..
Bu “ eser,, i; ilham eden vakayı anlatayım size: İstanbul kız sultani
sinde edebiyat muallimliği ettiğim
sırada talebemden bir kız vardı. Şür yazmıya meraklı idi.
Karaladığı şeyleri bana verir, na sıl bulduğumu sorardı. Ben de her defasmda okumıya bile lüzum görme den: “ Çok güzel olmuş..,, derdim. Bir gün yine bir şiir yazmış, getirdi. Bunu nasılsa okudum ve o kadar ha- rikûlâde buldum ki, ondan evvelki leri okumadan yırttığıma canım sı kıldı. “ Tairi İlâhî,, adlı eserimin il hanımı bana veren, işte bu küçük ta lebemin şiiridir...
— Kimdi o küçük talebeniz?.. — Şaziye Berin!
Son eseri, üstadın üzerinde belli ki, çok büyük bir tesir yapmıştı:
— Vaktin olursa, bir gün gel., de di, sana da (Ziyaret) ettireyim
ki-Ali Ekremin birkaç sene önce çekilmiş resimlerinden biri
tabımı... Altı sene çalıştım, onu bi tirmek için...
S
ordum :— Yeni şairlerden beğen dikleriniz var mı üstadım?
— Bir tek kişi bile yok. Ben on lardan anlamam. Onlar benden anla mazlar! Malûmya, kalp, kalbe karşı dır, derler.
— Ya, eskiler?. .
— Oo... Sualiniz biraz geniş oldu. Eskilerden binbir kişi var, sevdiğim. — Meselâ, daha yakın eskilerden.. — Evvelâ nesirde Halit Ziya.. En büyük üstat olarak kabul ettiğim şahsiyet.. Sonra manzum şiirde Ce nap Şahabettin!.. O kâfirin nesri de harikaydı ya, neyse..
— Abdülhak Hâmidi. Recai zade yi sevmez miydiniz üstadım..
— Hayır sevmezdim. — Y a!?..
— Evet, sevmezdim, onlara peres- tiş ederdim!
— En çok beğendiğiniz eser ? — Recai zade Ekremin A fife An- jelik adlı eseri.. Sebebini de söyliye- yim: Bir büyük edebiyat üstadı ta rafından, bana ithaf edilerek gönde rden ilk kitap, bu A fife Anjeliktir.
— Hatıralarınızı yazdınız mı üsta dım?..
Namık Kemalin sevgili oğlu, yaralı bir yerine dokunulmuş gibi, yüzünü buruşturdu:
— Başladım.. Fakat ne yazık ki,
bitiremedim. Bundan sonra, bitire-
mem de artık..
Eğer, onları yazmış olsaydım, is- canlı tarihi meydana gelirdi,
tibdat ve hüriyet mücadelelerinin en Bütün vesikalarile Namık Kemal ve Abdülhamit!... Ama, ne yapayım, çok geç yazmıya başladım. Bu hain hastalığın beni on beş gün içinde ye re sereceğini bilir miydim?..,,
Şifalar diliyerek üstadın yanından ayrıldım.
Salâhattın Güngör
Taha Toros Arşivi