• Sonuç bulunamadı

Son dönem mu'tezilesinin en meşhur kelamcısı kadı Abdülcebbar hayatı ve eserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son dönem mu'tezilesinin en meşhur kelamcısı kadı Abdülcebbar hayatı ve eserleri"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İLAHiYAT FAI(ÜLTESİ

DERGI

SAYI : 4

(2)

S'l:~N DÖNEM MU'TEZİLESİNİN EN MEŞHUR KELAMCISI

KADİABDiİLCEBBAR·

· Hayatı ve Eserleri

Dr. Metin YURDAGÜR

GİRİŞ:

İsl~.m düşüncesi, dini, siyasi, ictimai vb. bazı sebeplerle asr-ı

saadetten günümüz3 kadar birbirinden oldukça farklı dönemler

yaşamış, yaşanan her dönemde de bir çok itikadi mezhep ve fırka

zuhfu etmiştir. Şüphe:::iz yeni bir ekolün doğuşu, yeni metodların kullanılmaya başlaması demektir. Bu mezhep ve metodlann oluş­ masında, İslam'ın ana kaynağının anlaşılması hınmsunda akla V:)rilecek rol etrafındaki tartışmaların önemli payının bulunduğu muhakkaktır.

Bu tartışmalardan doğmuş ilk itikadi ekallerden biri de, hic-ri ikinci asrın başlarında ortaya çıkan, dördüncü asrın sonlarına kadar üç asır varlığını koruyan ve İslam beldelerinin çoğunda te~ sirleri görülen Mu'tezile'dir. Bu ekolün~ akaid konularında nakli esas kabul etmekle beraber, akla da önem v~ren, akıl ile naklin tearüz eder gibi göründüğü yerlerde, nakli, aklın ışığında yorum-lama konmunda ilk adımlan attığını biliyoruz. Bu itikadi fırka,

, Abbasi halifelerinden el-Me'mUıı (v. 218/833), el-Mu'tasım (v. 227/ 841) ve el-VaJık (v. 232/861) dön~mlerinde siyasi otoritenin de

desteğini kazanarak en parlak yıllannı yaşamış, ancak Halife el-Mütevekkil (v. 247/861) tarafından ağır bir darbe yiyerek uzun bir müddet sessizliğe gömülmüştür.

Mn'tezile'nin son parlayış ve çöküş dönemi, Şii Büveyhoğulla­ rı De-ı:leti'nin saltanat yıllarına rastlar. Bu siyasi iktidarın hima-yesinde, kaybetmiş olduğu nüfüzu tekrar kazanan Mu'tezile, Gü-ney İran, Horasan ve Maveraünn~hir bölgelerinde yeniden

(3)

yayı!-ma imkanı bulmuştur. Büveyhiler'in me§hur veziri Sahib b. Ab~

bad (v. 385/995) zamanında, son parlayış döneminin zirve.Jini ya-şayan Mu'tezile'nin bu son yıllarının en güçlü, velud ve ünlü

si-ması şüphesiz Kadi AbdiUcebbar'dır. Zira, İslam düşünc~ haya-tında önemli bir yer işgal eden Mu't3zile fırkası hakkındaki bü-tün objektif bilgiler, ancak bu zatın eserlerine müracaatla elde edilebilmektedir. Daha ziyade çağdaşları olan muarızlarının yaz-mış olduğu kaynaklarda, görüşlerine sübjektif bir biçimde yer ve-rilen, haklarında leh ve aleyhte pek çok şey söylenmiş bulunan Mu'tezile mensuplarının fikir, görüş ve prensiplerini kendi kay-naklarından araştırmak isteyenl3r için pek fazla gerilere gitme,

dolayısıyla sıhhatli bilgiler elde etme imkanı bulunmamaktadır.

Bu bakımdan, Kadi Abdülcebbar ve onun pek çoğu tenkid-tahkik olunarak neşredilmiş olan eserlerP, mutezile ekolünü araştıranlar

için vazgeçilmez kaynaklardır. Bu ınakal3mizde, İs1.9.m düşünce

tarihinde böylesine önemli bir yeri olan Kadi Abdülcebbar'ı, kla-sik tarzdanjı:nkan nisbetinden uzaklaşarak, çağı, kültürü, biyog-rafik ve: il~i 11:::;ışatı açısından tanıtmaya çalışacağız. Kadi

Abdül-cebbarh~~~ınd§t, Türkçe yayın olarak sayın Prof. Dr. İEmail

Cer-rahoğlu'nu_JJ .}~Ka:di Abdülcebbar ve Tenzihu'I-Kur'an 'ani'l:-ma-tain» başlığını _taşıyan makalesinden2 ba§ka, onun t:ılam düşünce hayatındaki · önemli yerini vurgulayan herhangi bir çalı§manın mevcut olmayışının, bu makalenin kaleme alınmasında önem!i iti-ci bir rol oynadığını ifade etmeliyiz. öte yandan İslam aleminde v~ Batı'da Kadi Abdülcebbar hakkında yapılmış olan bazı yeni araş­ tırma ve incelemelerin mevcudiyetini biliyoruz. E·serlerinin tah-kikli neşri dışında, onunla ilgili olan, görebildiğimiz bu yeni çalış­ maları şöylece mralamak mümkündür:

1. Abdülkerim Osman, Nazaliiyyetü~t-teklif, arau'l-Kadi Ab·

dülcebbar, Beyrut, 1971 (Yazarın doktora tezidir.)

2. Dr. A. Osman, Kadi'l-1\:udat Abdülcebbar Hem·edani, (Bu esJr, yukarıda zikredilen doktora tezinin, Kad1'nin hayatının ko-nu edinen bölümünün ayrı olarak ne§redilmiş şeklidir) Beyrut,

1967.

Bu neşirlere, ileride müellifin eserleri başlığı altında temas edilecek-tir.

2 Bu makale için bkz: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam İliroleri Enstitüsü Dergisi, V. s. 55-61. Ankara, 1982.

(4)

Kadi Abdülcebbar . Hayatı ve Eserleri 119

.

3. George Haurani, Islamic Rationalism, The Ethics of 'Abd al-Jabbar, Oxford, 1971.

4. Aynı müellifin, «Islaınic Philosophy and Clar.sical Tradi-tion» adlı dergide ne§redilmiş (Oxford, 1972, s. 105-115) olan The Rationalist Ethics of Abd al-Jahbar başlıklı bir makalesi d~ vardır.

5. Jan R. T. M. Peter.:;, God's Created Speech, A study in the speculative theology of the Mu'tezili q}l:di'l-qu-ttat Abu'l-Hasan 'Abd al-Jabbar, Leiden 1976. Halk-ı Kur'an konusunu, Kadi

Abdülceb-bar'ın görü§leri açısından inceleyen bir çalışmadır~

6. Dr. Abdüssettar er-Ravi, el-Ald ve'l·Hüriyye, dirase fi fil{ri'l-Kadi Ahdülcebbar, Beyrut, 1980. Kadi'nin kelami görüşlerini

konu edin:;n yeni bir doktora çalışmasıdır.

7. M.

s.

St:;rn, «Abd al-Jabbar» EP I, 59-60. İslam Ansiklo-pedisinin (İngilizce) yeni baskısında yer alan maddedir.

8. W. Madelung, «Abd al-Jabbar» E. Iranica, I./2. Fas. s.

116-118, London 1982. Iranica adlı ansiklopedide ne§redilen madde~

dir.

I-- KADİ·ABDÜLCEBBAR'IN BİYOGRAFİK VE İLMİ

HAYATI:

A. Yaşadığı asırda Bulunduğu Çevredeki ·Siyasi ve Kültürel Durum

ı. Siyasi Durum :

Kadi'nin ya§adığı hicri IV. asrın son yılları. ile V. asrın ilk yıl­

iannda Bağdat, Abbasi Hilafsti'nin merkezi olma durumunu mu-hafaza etmekteydi. Ancak Bağdat'ın bu dönemdeki merkeziyyeti sadece şekli bir ba§kent olmaktan ibaretti. imparatorluk içinde daha önce başlamı§ ·olan parçalanma hareketleri, bu yıllarda

ar-tık iyice önlenem:;z hale gelıni§ ve Abbasilerin toprakları bir çok beylik tarafından fiilen paylaşılmış durumdaydı. Bu ufak hane-danlardan Arap asıllı olanlar batıda, Türk ve İran menşe'li olan-lar ise doğuda, imparatorluğun topraklarını bölü§müşlerdP. Bu

ha-ncdanları hüküm sürdükleri bölgelere göre §öylece sıralayabiliriz:

3 M. Şemseddin Günaltay, Abbasoğullarının Kuruluş ve Yükselişinde Türklerin Rolü. TTK, Belleten, C. VI, Sayı: 23-24, s. 205, Anlcara, 1942.

(5)

Mı.:::ır'da Tulunoğullan, Bahreyn'de Karmatil:ır, Kuzey Afri-ka'da Fatımiler, Horasan ve Maveraünnehir'de Samanoğulları, Su-riye ve Mwır'ın bir kesiminde İhşidiler, Irak'ın kuzeyinde Mu.sul ve Diyarbakır'da Hamdaniler, İran'da Büveyhiler4

Biyografik ve ilmi hayatını inceley3ceğin1iz Kadi Abdülceb-bar, doğum, tedris ve resmi görev mahalleri itibanyla Büveyhile-rin hakimiyet bölgesinde yaşamış olduğundan, özellikle bu hane-dan hakkında kısa bilgiler vermeyi gerekli buluyoruz:

a) . Büveyhller (Buyiler): Büveyhoğulları «Al~i Büv3yh), Ebu

Şuca' tarafından tesis olunmuş olan bir İran hanedanıdır5Hazar Denizi'nin güney kıyıları gerisinde yükselen dağlık bölgedeki yay-lalarda oturan ve esas itibariyla Deylemi kavimlerinden mürek-kep bu muharip nülalenin inkişafında Ebu Şuca'ın üç c[';luJ Ah~ med, Ali ve Hasan ön3mli rol oynamışlardır6

Hicri IV. asrın ilk yarısının r.onlarında muhtelif unsurların halifeler üzerinde nüfuz kurma mücadeleleri, devletin otoritesini iyiden iyiye zayıflatmıştı. İlk devirlerdeki güçlü dini ve siyasi gö-rünümünü kaybetmiş, küçük hanedanların muzaff3r komutanları elinde adeta birer oyuncak haline gelmiş bulunan son Abbasi ha-lifeleri, çevresindekilere mansıp ve ünvan dağıtmaktan başka bir nüfuza sahip değillerdi. Bu duruma düşmüş halifelerden biri olan el-Müst2!kfi-billah, bnr zafer kazanarak Bağdad'a gelen Ahmed b. Büveyh'i huzuruna kabul ederek onu muizzu'd-d.evle. §eref ·lakabıy­ la taltif ederek kendi:Jini emiru'l-umera tayin etr.aiştir. 334/945 yı­ lJnda cereyan eden bu taltif, Büveyhi hanedanının r3smen ikti-dar oluşunu ifade eder7

İtikaden, Mu'tezile-Şia prensiplerini ben1mseyen Büveyhiler,

aşağı yukarı bir asır süren iktidarları süresind:; tahakkümleri

al-tında bulundurdukları Sünni Abbasi Hilafeti'nin mevcut güçsüz

şekliyle devam etmesini siyasi menfaa.tları açısından uygun

gör-4 A. Mez, el-Hadarati.i'l-İslamiyye, C. I, s. 19, A. Emin, Zuhnı'l-İsH1m: C. I. s. 90, P." Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, C. III, s. 725. S İbn Tiktaka, Tarihu'l-Fahri, s. 250-252, Mısır, 1317.

6 C. Cahen, Buwayhids or Buyids, EI 2, II, 1354.

7 Birunl. «Devlet ve mi.ilk, Muttald'nin son, Müstekfi'nin ilk günlerin-de Abbasoğullarından, Bi.iveyhoğullarına intikal etti» der. Bk. G. Til mer, Birfuıi'ye Göre Dinler ve İslam Dini, s. 7, nt. 27, Ankara, 1975.

(6)

Kadi Abdülcebbar Hayatı ve Eserleri 121

müşlerdir8 Ancak Büveyhiler, Şia-1\!:u'tezile karış1mı bu eğiEm ve

tercihlerinden ötürü, Sünni akidenin hakiın bulunduğu Bağdat

muhitince hiç eevilm~:miştir. Bağdat'ın gittikçe büyüyen nef-reti, ileride bu hanedan1n yıkıhşını hazırlayan önemli .:.:e heplerden biri olarak karşımıza çıkacaktır. Nitekin1, hanedan i·~i ve aile

men-cupları arasında başgösteren bazı çatı§ma ve ihtilaflar, giderek artan bu kin ve nefr3t ile birleşince Büveyhllerin yoku.~ aQağı

gi-dişi sürat kazanacak, Muizzuddevle'nin Bağdat'ta taıtifi ile baş­

layan Büveyhi hakimiyeti, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'jn ordu-suyla 447/1055 yılında yine Bağdat'a girişiyle noktalanacaktır9

2. Kültürel Durum:

Abdülcebbar'ın yaşadığı dönemin siyasi ınanzarasının yukan-daki şekilde oluşu, çağın ilmi ve kültürel hayatında beklenen olumsuz n3ticelerin dağınasına nedsn olmamıştır. Nitekin1 bu çal-kantılı dönem: «Siyasi bakımdan karışık, ancak ilim yönünden di-namik bir devir» olarak değerlendirilm::ktedir10 Zira bu dö-nemde, siyasi birliği bozmak suretiyle kurulan mahalli hüküm-darlıkların tamamı, başkentlerini birer kültür merkezi haline ge-tirip, her nahada ilim adamı y3tişmesi hur.u.sunda adeta yarış ha-linde idiler1ı. öte yandan, Abbar.ilerin idari merkezi ve İslam

dün-ya~ının baş~. ehri olmakta devam eden Bağdat, bu parçalanma dö-neminde de maonevi ve ilmi merkez olma özelliğini korumuştur. Bağdat'ın ilmi ve kültür3l canlılığını korumasında halifenin bu şehirde bulunuşunun önemli payının olduğu muhakkaktır.

Büveyhiler dönemi, Bağdat'ta kütüphanelerin geliı;mesi açı­ sından da önemli bir devre olarak kabul edilir. Bağdat'ta ba§la-yan bu geli~meyi, diğeı~ yeni İran şehirleri takip etmiştir. Büveyhl emirlerinden Adududdevle (v. 373/983) tarafından Şiraz ve Rey §ehirlerinde kütüphaneler tesis edildiğini biliyoruz12

• Bu dönem

kütüphan3lerini özellikleri itibariyle, umumi ve hususi olmak

üze-8 A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s. 10, Ankara, 1963. 9 Hatold Bowen, «The Last Buwayhids,» JRAS, 1929, Part, II, April,

s. 237. (Journal Asiatic Society.)

10 Ş. Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, s. 18, İstanbul, 1979. 11 Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, s. 11, İstanbul, 19 .. , P.

Hitti, A.g.e., II, 630, A. Mez, A.g.e., C. I. s. 19.

(7)

re iki ana gurupta toplayabliriz. Zira, halkın istifader.ine açık

bulunan umumi kütüphanelerin yanında, nadir ve değerli pek çok er.ere sahip saray ve şahıs kütüphaneleri de mevcuttu. Devrin ilim adamları bunlardan herhangi bir güçlükb karşılaşmadan

yarar-lanabiliyorlardı. .Kadi'nin çağdaşı olan İbn Sina'nın, Samanoğul­ ları Sarayı'nda Nuh b. Mansur'un kütüphanesinden büyük ölçüde yararianmış olduğunu bilmemiz13 o· döncmdeki bilginierin özel

kü-tüphanelerden dahi rahatlıkla istifade edebildİklerinin deliHdir. Gerek genel, gerekse öz3l butün ünlü kütüphanelerin tamamının, istifade oranını artırıcı son derece muntazam kataloglara sahip bulunduğu da o dönemden bize ulaşan bilgiler arasındadır14•

Müellifimiz Kadi Abdülcebbar'ın resmi göreve tayin edilm3~

sinde önemli rolü olan Büveyhilerin me~hur veziri Sahib b.

Ab-bad'ın dörtyüz deve yükü kadar tutan özel kütüphanesinin, sade-ce katalogunun on cilt olduğunu bildiren rivayet15

, Kadi'nin bize

na::nl bir kültür ortamında y3tişip görev yaptığı konusunda söyle-memiz gerekenleri özetlemektedir._

Abbasi Bilafeti'nin inhitP.t döneminde yaşayan Kadi Abdül-cebbar'ın hayatını sürdürdüğü bölge, Büveyhoğulların1n

hakimi-yeti altındaki topraklardır. Bu devlet bir tek elden yönetilen mer-keziyetçi bir karakter·taşımadığından, bu hanedana mensup emir-ler, zaptettikleri yerleri kendi aralarında taksim etmi~lerdi. Bu

paylaşımın tabii sonucu olarak, siyasi üstünlük d~ zaman zam1n bu emirler arasında el değiştiriyordu~ Bu bakımdan dajmi ·bir

pa-yi tahtları bulunmayan Büveyhilerin, kuvvetli durumda olan emi-rin bulunduğu şehri, başkent kabul ettikleri bilinmektedir. Dev-leti zayıf düşüren böyle bir uygulamanın olumlu clan .tek yanı,

medeni ve kültürel merkezbrin çoğalmasını sağlam~ş olmasıdır.

Çünkü her emir, .sarayına alim ve edipleri toplayarak, bulunduğu şehrin ilmi, kültürel ve sosyal açJdan g3li~mesine az8.mi gayret sarfediyordu. Böylece bu dön3mde Bağdat ve Barra gibi eski mer-kezlerin yanısıra, Rey, Isfahan ve Şiraz gibi yeni kültür merkez-leri teşekkül etmiştF6

13 N. Keklik, «İbn Sina Hayatı ve Eserleri» Felsefe Arkivi, Sayı: 22-23, İstanbul, ı98ı: H. Atay, İbn Sina'da Varlık Nazariyesi, s. ı, Ankara,

ı983.

14 Ahmet Çelebi, İslamda Eğitim ve Öğretim Tarihi, s. 147.

ıs Edward G. Browne; A Literary History of Persia, I, s. 374-375, ı6 Barthold, A.g.e., s. 48-49, C. Cahen, EP II, 354.

(8)

Kadi ~bdülcebbar Hayatı ve Eserleri 123

.Kad1'nin çağının ilmi ve kültürel seviyesini ortaya koyabil-mek için onun çağdaşı olan bilginiere de işaret etmek yerinde olur. Kadi Ebu Bekr el-BakıllanP7, el-Beyrüni18

, İbn

Mkke-veyh,19, İbn S1na20 gibi isimlerle çağdaş olan müellifimizin

gerçek-ten çok bereketli bir kültür ortamında yaşamış nJ.duğunu söylem~k isabetsiz olmasa g3rektir.

B. Kadi Abdülcebbar'ın Hayatı ve Eserleri: 1. Biyoğrafil{ hayatı :

a) Doğum ve vefat tal'ihi: Kelamla alakalı kaynaklarda ve tabakat kitaplarında «Kadi Abdülc-ebbar olarak anılan bu zatın

tam adı: Ebu'I-HaJan Abdülcebbar b. Ahmed b. Abdullah el-Hem.e-dani el-Er.edadabi'dir22

• Kaynaklarda doğum tarihi hakk1nda

ta-rih bir bilgi yoktur. Ancak onun Hemedan'ın güneybatısında yer alan Es3dabad'da 320-325/932-937 yılları arasındaki bir tarihte doğmuş olması muhteme1dir23

• Kadi'nin doğum yeri ve tarihi ko-nusunda suskun kalan kaynaklar, onun vefat tarihi ve yeri konu-sunda ittifakla: «Kadi Abdülcebbar uzun bir ömür sürmüş, dok~ san (bazı kaynaklarda yetmiş) yaşını mütecaviz iken hicri 415 yı­ lının Zilkade ayında Rey ·şehrinde vefat etmiştir.» bilgisini kay-dederler24. Kaynakların müşter~ken verdiği bu tarih, miladi 1025

17 Bakıliani hakkında geniş bilgi için bk: Ş. Gölcük A.g.e., 1-48 18 Beyrimi için bk: TTK BeynJ.ni'ye Armağan.

19 İbn Miskeveyh için bk: Ahlakı Olgunlaştırma, (A. Şener, C. Tunç, İ. Kayaoğlu) Çevirenlerin önsözü, s. 7-10, Ankara 1983.

20 İbn Sina için bk: N. Keklik, A.g.e., H. Atay, A.g.e.; TTK, İbn Sina

Doğumunun Bininci Yılı Armağanı, Ankara; 1984.

21 Buzat için bk: İzmirli, İ. Hakkı, DarulfünCı.n İFM, s. VII, s. 107-135. 22 Zehebi, el-İber fi haberi men gaber, III, s. 119, Kuveyt, 1961; a. rnlf.

Siyeru A'lam, c. XVII, s. 244, Beyrut, 1983.

23 Bazı kaynaklarda Kadi için kullanılan Esterabazi şeklinde kulla·

nılan nisbenin doğru olmadığına kaniyiz. Zira Esterabaz, Heme-dan'a oldukça uzak bir eyalet adıdır. YakCıt, Mu'cemu'l-Buldan, I, 174. Anılan isabetsiz nisbe için bk: İbn Hacer, Lisanu'l-mizan, III, 386, Kehhale, Mu'cemu'l-müellifin, V, 78, Brocelmann, Supl. I, 343. 24 İbnu'l-imad, Şezerat, III, 202-3. Zehebi, Siyeru A'lam, aynı yer. Ha·

(9)

yılının Ocak ayına tekabül etmektedir. Tabakat kitaplarınin hem0n hemen tamamında bul un an bu bilgiye i:.:tinadsn Kad!'nin

yakla-şık olarak 320-5· hicri yılları arannda doğmuş olduğunu r.öyleınek

mümkündür. Abdülcebbar'ın doğum tarihinin 359/970 olduğunu

bildiren bazı bio-bibliyoğrafik eserlerin25 vçrdikleri bu tarihe

iti-bar etmek mümkün değildir. Zira verilen bu tarih, bir yandan Kadi'nin uzun bir ömür yaşadığı konusundaki ittifaka ters düş­

mekte, diğer yandan daKadi'nin k~ndilerinden ckuduğunu

bildi-ğimiz pek çok alimin vefat tarihiyle çelişmektçdir.

b) Ailesi: Kadi'nin anesi, çocukluk ve gençlik yılları hakkın­

da da teferruatlı bilgilere sahip değiliz. Ebu Hayyan et-Tevh1d1'ye göre, Kadi'nin babası hallaclıkla meşgul bir zat idP6

• Kadi'nin

ha-yatı ve esçrleri konusunda değerli araştırma ve neşriyatı bulunan Dr. Abdülkerim Or~man da, onun fakir bir aile içinde doğup

büyü-düğünü bildirmektedir. Ona göre Kadi'nin fakirliği evlilik döne-minde de bir süre devam etmiştir. Eşi ve çocuğu ile geçirdiği bu

nıkıntılı günbr, Abdülcebbar'ın isn1i ile özdeşleşen · re~mi görevi

kadılığa atanmasıyla son bulmuştur27

2. ilmi hayatı :

a) İli\: tahsil yıllan: Hayatının. büyük bölümünü ilim tahsili ve eser telifi ile geçiren, şöhreti yaşadığı aeh a.şıp günümüze kadar

ula~an Kad1 Abdülcebbar'ın fakir bir aileye mensup olduğunu

be-lirtmiştik. Bu ailevi ve iktisadi şartlar rebebiyle onun ilk tahsil ve tem:)l eğitimini Esedabad ve Hemedan çevresinde yapmış olduğu

kanaatindeyiz28

• Tabiidir ki bu temel eğitimin ana un~urunu}

ken-disine tah::ıil, tedris hayatı boyunca gerekli dil olması hasebiyle Arap dili ve edebiyatı te~kil etmiştir. Zira dini tahsil yapacak

la-rın} bu dili kcınw]an ve konuşmayan bütün topluluklar dahil, Arap dili ile derinlemesine meşgul olması mutlaka gerekliydi. Kadi ilk

25 Kehhale, A.g.e., Aynı yer. İsmail Paşa, Hediyyetu'l-arifin, I, 498. 26 VJ. Madelung, E. Iranıca, c. I. Fas: 2, 116. (el-Emta ve'l-muanese'·

den naklen.) Krş: A. Zerzur, Müteşabihu'l-Kur'an mukaddimesi, s. 9. 27 A. Osman, Şerhu'l-usuli'l-hamse Mukaddimesi, s. 15.

28 A. Osman, Nazariyyetü't-teklif, s. 14-15. Krş: G. Haurani, Islamic Rationalisrri, 5.

(10)

Kadi Abdülcebbar Hayatı ve Eserleri 125

hadis bilgilerini hemşehrisi olan Zübeyr b. Abdülvahid el-Eseda-badi'den (v. 347 /958) almıştırz9

b) ilmi seyahatleri: Tahsil hayatının ilk merhalelerini

ya-kın çevreEindeki şehirlerde ikmal ed:ın Abdülcebbar, bölgetinde te§ekkül eden yeni şehirler yanında30, önemlerini muhafaza etmek-te olan eski ilim ve kültür m:ırkezlerini de dolaşmıştır. Emevi ve Abbasi dönemlerinde ilmi ve fikri faaliyetlerin merkezi olarak ün

yapmış olan Basra, Kad1'nin ilmi seyahatlarının ilk durağıdır. O, Abba.::iler döneminde en parlak devresini yaşayan, camileri, kütüp-haneleriyle manevi ve kültürel hayatın bütün ihtiyaçlarına cevap veren bu şehirde pek çok alimd:;n istifade etme imkanı bulmuş­

tur. Küfe ile birlikte Arap filolojisinin beşiği olmuş olan Basra, Mu'tezile ekolü için de apayrı bir ehemmiy:ıt ta:;ımaktadır. Mu'te-zile kelamcılarının ileri gelenlerinden Vasıl b. Ata (131/749), Amr b. Ubeyd (144/761), Ebu'l-Huzeyl el-Allaf (235/849), en-Nazzam (231/846) Cahız (256/869) ve Ebu Ali el-Cübbai (321/933) gibi

ze-vatın burada yetişmiş olduklarını hatırlatırsak, herhalde Basra'nın

Mu'tezile açısından taşıdığı önemi belirtmiş oluruz.

Kadi, Mu'tezile'nin Basriyyıln kolunun ünlü temsilcisi Ebu İ;:;­

hak b. Ayyaş (386/996) ile karşılaşana kadar, itikadi konularda

Eş'ari ekolüne mensuptu31

• Bu bakımdan Basra'da geçirdiği yıllar,

Abdülcebbar'ın hayatının en önemli safhasını teşkil eder. İslam kelamının önd:ı gelen isimlerinin yetiştiğP2 ünlü şehir Basra'dan ilmi nasibini alan Abdülcebbar'ı, daha sonra Abbasilerin meşhur

idare merkezi, İslam aleminin o dönemdeki ınanevi başşehri Bağ­ dat'ın ilim meclislerinde görüyoruz. Mu'tezilenin Bağdat kolu-nun temsilcilerinden Bişr el-Mu't:ımir (210/825), Süıname b. Eş­

res (213/828), Ca'fer b. Harb (236/850), el-Hayyat (290/902) ve el-Ka'bi (319/921) gibi kelaıncıları yetiştiren Bağdat'ın ilim

halka-larında Kadi, artık geniş halk kitlelerinden kopmuş, küçücük bir akademik kelamcılar zümresi haline gelmiş olan Mu'tezile'ye33

ye-29 Zehebi, Tezkiretü'l-huffaz, III, 900-1; Krş: W. Madelung, A.g.m., 116. 30 C. Cahen, Buwayhids or Buyids, EP I, 1354.

31 İbnu'l-Murteza, Tabakatü'l-Mu'tezile, 112; Adam Mez, el-Hadarat, I, 379, A. er-Ravi, el-Akl ve'l-hürriyye, 39, Bağdad, 1980.

32 Basra'da yetişen ilk kelamcılar arasında Hasan el-Basri (v. 110/728) ve İbn Küliab el-Basri (240/854)'yi sayabiliriz.

33 M. Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül devri, (tre. E.R. Fığlalı) s. 371.

(11)

ni bir parlayı§ dönemi ya§atacak ve kendisini de bu ekolün ünlü bir imamı olma vasfını kazandıracak çalı§maların içindedir. Onun bu §ehiıde kendisind3n ktifade ettiği ve meclisin3 devam ettiği en önemli sima, Ebu AbdiHalı Hü~eyin b. Ali el-Basri'dir. (36~/979)34.

Kadi, Bağdat'tan Bonra, dokuz sene gibi uzun bir f::üre Ra-mehürmüz'de bulunmuştur. Hayatının bu devresini bir uzlet dö-nemi olarak nitelernek mümkündür. Ayrıca bu uzun ikamet, Ka-di'nin artık ilmi seyahatlarını tamamlamı§ ve kültürel bir doyuma, ula§rnı§ olduğunu gösterir. Bundan böyb onun için te'lif dönemi

ba§lamı§tır. Nitekim Kadi'nin me§hur ve hacimli e:.eri ei-Muğni

fi ebvab~'t-tevhid ve'l-~dl'i bu §ehirde kaleme aldığı bilinmekte-dir.35.

İlmi ve ilminin semeresi olan kıymetli eserleriyle §Öhreti çevresini a§an Kadi Abdülcebbar'ın resmi vazif3 hayatı, Rame-hürmüz'deki bu uzun ikametten sonra ba§lar.

c) Tahsil ettiği ilimler ve hocaları: Yukarıdaki ba§lıkta Kad1 Abdülcebbar'a yepyeni ufuklar açan ve ileri seviyede bir ilmi faaliyet [layılabilecek olan seyahatlerini inceledik. O, İslam'ın ana disiplinlerinden olan Kelam ve İslam Hukuk Felsefe.::i ile bu iki ana ilim dalına malzem3 sağlayan Tefsir ve Hadis36 sahalarındaki çalı§malarıyla temayüz etmi§tir. Daha ziyade Kelam yönü ile

il-gilendiğimiz Kadi Abdülc3bbar, diğer İslami ilimierin pek çoğu

ile me§gul olmu§tur. Kadi'nin hadis ahzettiği muhaddisler ince-lenir, İ.Jlam Hukuk Felsefesi sahasının mütekellimun metodunun ilk örneği olan el-Umed adlı eseriyle, Tefsir V3 diğer alanlardaki eserleri göz önünde bulundurulursa, onun İslam ilim alemin-deki mümtaz mevkii rahatlıkla anla§ılacaktır. Şimdi müellifimizin me§gul olduğu ilimiere kısaca temas edelim:

ı. Kelam: Yukarıda da belirtildiği gibi hicri IV. asırda Ab-basi nüfuzu sönmü§, bunun yanında Şia geli§rni§tir. Büveyhoğul­ larının [laıtanat döneminde, Mu'tezile, kaybetmi§ olduğu e::Jki

iti-barını yeniden elde etme çabası içindedir37. Bu dönemin önemli

34 İbnu'I-Murteza, A.g.e., 105-107.

35 Bk: el-Mugni, c. VI/ı, (et-ta'dil ve't-tecvir bahsi) Mukaddime (z) sa· hifesi.

36 İlirolerin bu tarz tasnifi konusu için bk: H. Atay, Memlek~timizde İlim ve Din Anlayışı, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 1969 s. 100-1,

krş: H. Atay, Ehl-i sünnet ve Şia, s. 10-12, Ankara, 1982.

37 İ. Abdülhamid, İslam'da İtikadi Mezhepler ve Akaid, (tre. M.S. Yep-rem) s. 111-112.

(12)

Kadi Abdülcebbar Hayatı ve Eserleri u;/

isimlerinden olan Kadi Abdülcebbar'ın akaid konularında

ba§lan-gıçta Eş'ariyye Mezhebini benimsediğini belirtmi§tik. Basra'da Ebu

İshak b. Ayyaş (386/996) 'ın, Bağdat'ta Ebu AbdiHalı Hü'seyin b. Ali el-Basri (369/979) 'nin ders halkalarına iştirak eden Kadl, böy-lece biri Mu'tezile'nin Basra, diğeri de Bağdat koluna mensup iki önemli §ahsiyetten istifade etmiş oluyordu. Ebu İshak b. Ayyaş'ın hocaları arasında Ebu Ali Muhammed b. Hallad ve Ebu Haşim el-Cübbai bulunn1aktadır38.

Bu durumda Kadi'nin hoca silsilesi Ebu

Haşim ve Ebu Ali Cübai'ye kadar ulaşmaktadır. Nitekim ileride

bahr.edeceğimiz kelami es:;rlerinde o, bu silsilenin kendi.Jine ka-zandırdığı görüşlere sık sık yer vermektedir.

2. Hadis: Kur'an ve. sünnetin, İslami ilimierin müştereken

sebep ve kaynağı oluşu, bu ilimlerd3 söz sahibi olmayı arzulayan her alimin, Kur'an V3 sünnetle mutlaka meşguliyetini gerektirmi§-tir39. Kadi Abdülcebbar da bu kaidenin dışında değildir. Nitekim o, çevrelerinde ((Muhaddisu Kazvin», «Müsnidu biladu'l-acem» vb. ünvanlarla tanınan pek çok hadis aliminden istifade etmiştir.

Bu zevatın ni.::belerinden de anlaşılacağı üzere, Kadi Abdül-cebbar, hadis bilgilerini çağaltmak için, daha ziyad:; Htmedan ve çevresine seyahatler yapmış olmalıdır. Bu ilmi seyahatl:;rin her bi-rinde a~ağıdaki muhaddislere mülaki olmuş ve kendilerinden ha-dis ahzetmüıtir:

a) Ebu'I-Hasan Ali b. İbrahim b. Selerne el-Kattan

el-Kazvi-ni (345/956) Kadi bu hacasından aynı zamanda Şafii Fıkhı da

okumuş olmalıdır40

b) Ebu Muhamm:;d Abdullah b. Abdurrahman b. Cafer b. Faris el-İsbehani (346/957) 41

,

38 F. Sezgin, GAS, I, 624.

39 Pezdevi, Usul, I, 7, 12, Serahsi, Usul, I, 10. Keza bk: H. Atay,

ts-lam Hukuk Felsefesi Mukaddimesi s. 50.

40 Bu zat, «Muhaddisu Kazvin» olarak anılır. Zehebi, Tezkire, III, 856-57, İbnu'l-imad, Şezerat, II, 370, Hatib, Tarihu Bağdad, xı, 338, İbn Hacer, Lisan, IV, 1982, F. Sezgin, GAS, I. 186.

41 Müsnidu biladi'l acem ünvanına sahip olan bu zat için b k: Zehebi, A.g.e., III, 863, İbnu'l-İmad, A.g.e., Il, 372, F. Sezgin, A.g.e., I, 187.

(13)

c) Ebu'I-Abbas Muhammed b. Yakub b. Yusuf el-Emevi en-Nisaburi (346/957) 42

,

d) Abdurrahman b. Hamdan el-Cellab (346/957) 43 ,

e) Ebu Abdullah Zübeyr b. Abdulvahid b. Muhammed b. Ze-keriyya el-Esed-abadi (347 /958) 44

3. İslam Hukul\: F'elsefesi (İlmu Usuli'l-fılih): Kadi'l-kudat

ünvanının sahibi olan bir alimin, islam Hukuku'nun ilkeleri, ga-yesi, kaynakları, kaynaklarının kullanılması ve hüküm çıkarma

(istinbat) metodları üzerinde ciddi çalışmalar yapmış olması pek tabii, hatta gereklidir. itikadi konularda IV1u'tezili olan Abdülceb-bar Hemedani, bilindiği üzere arnelde (furu') Şafii idl45

• Kadi'nin

fıkhı kimd3n arzettiği konusu bizim için fazla açık olmamakla beraber onun bu ilmi Ali b. İbrahim b. Selerne el-Kattan'dan

oku-duğu rivayet edilir45

a.

Amell mezheplerin kurulup yerle;m·::sinden sonra fıkıh usulü sahasında, nazari olarak veya herhangi bir ınezhep furuunun ted-rinde kalmaksızın, ~ad3ce esas ve ölçülerin açıklanmas:ı.nı hedef edi-nen, yani daha ziyade pren::üpler üz3rinde duran bir metodla ·eser-ler kaleme alınmıştır. Bu nazari yola mütekellimun yolu adı veri-lir46. İr.lam Hukuk Felsefesinde bu tarz çalışmanın ilk V3 hacimli örneklerini Kadi Abdülcebbar vermiştir-47

42 Kaynakların sika imam olarak tavsif ettiği ve kendisine el-Asamm denilmesinden hoşlanmayan bu muhaddis için: bk: İbnu'l-Cevzi, el-Muntazam, VI, 386, İbnu'l-Esir, Lübab, I, 56, Zehebi, A.g.e., III, 860

İbnu'l-İmad, A.g.e, II, 373, Zirikli, el-A'lam, VIII, 17, F. Sezgin, GAS, I, 186.

43 Hatib el-Bağdadi, Kadi'nin bu zattan hadis ahzettiğini kaydetmek-tedir. Bk, Tarihu Bağdad, XI, 113.

44 Zehebi, Tezkire, III, 900-901. Krş: W. Madelung, A.g.m., s. 116. 45 Subki, Tabakat, V, 97. İbnu'l-İmad, Kadi'nin, Şafii oluşunu

nakle-derken: «0 arnelde Şafii Mezhebi'ne bağlı olmakla beraber, itikad-de zamanın Mu'tezile şeyhiydi.» ifadesini kullanır. Bkz: Şezerat,

III, 203. Arnelde Şafii olmakla, itikadda Mutezili olmayı bir çelişki,

muhal bir hadise gibi anlayan bu değerlendirmeyi, A. Zerzur,

Mü-teşabihu'l-Kur'an Mukaddimesi'nde (s. 17) tenkid eder. 45a W. Madelung, A.g.m., s. 116.

46 H. Atay, İslam Hukuk Felsefesi, 75-76.

47 Bu eserler, en-Nihaye fi usuli'l-fık.h ve elUmed'dir. Müellifin

(14)

Kadi Abdülcebbar Bayatı ve Eserleri 129 4. Tefsir: İslami ilimierin ana kaynağı olan Kur'an ve Hadis, insanın hem iç, hem de dış dünyasını düzenleyen er.aslar vazetmektedir. Bu iki kaynaktan öz3llikle Kur'an'ın her zaman, her devirde muhatapları tarafından iyice anıaşılıp kavranması za-rureti, onun izah ve açıklanma.Jını gerektirn1ektedir. Bütün

in-sanlık için mükemmel prensipler ihtiva eden bu kutsal kitabın anlaşılması yolunda yapılmış bütün çalışmalar Tefsir gen:;l başlı­ ğı aıtında toplanabilir. Müellifimiz Kadi, bu sahada da çalışmalar yapmış, günümüze kadar ulaşan eserler bırakmıştır. .

Bilindiği gibi, Rasulullah'ın vefatından sonra müslümanların sayın İ.~lam'a yeni dahil olanlarla gün geçtikçe artmmış, bu ha.-diseye paralel olarak çözüm bekleyen problem de çoğalmış, dola-yımyla hüküm alanı genişlemiştir. Bunu Ç3şitli ilim ve kültür mü-eE1Ber.elerinin kurulması ve her bir ilim dalının mü.Jtakil hale

gel-ınesi takip eder. ilimierin sahası belirlenip ayrıntıları ortaya çık-. tığı zaman, bu ilimbrden birinde mütehassıs olan kişinin Tefsir ib meşguliyetinde ilgilendiği ilim dalının ağırlığı mutlak surette hissedilir olmuştur. K.adi Abdülcebbar'ın TefJir'le alakah eserle-rinde Kelam meselelerinin geniş yer tutması, yukarıdaki husu.sla ilgilidir.

K§"di'nin Tefsir'e müteallik olarak bu gün elimizde mevcut olan e.serleri; Tenzihu'l-Kur'an ani'l-Matain48 ve Müteşabihu'l­ Kur'an49 adlarını taşımaktadır. Kadi'nin elde mevcut bulunan Tefsir'le ilgili bu eserleri arasına el-Muğni külliyatının bir cildini

te.şkil eden İ'cazu'l-Kur'an'ı da dahil etmek gerekir. öte yandan bazı kaynaklar, müellifimizin el-Muhit olarak bilinen, ancak bu gün maalesef elimizd3 nüshası bulunmayan bir tefsirinden de balı~

setm2ktedir50

• Kadi'nin bu tefsirinin, E§'ari'nin yin3 çok geniş

ve

hacimli olduğu bildirilen ve Hazin veya Muhtez:en olarak anılan51

bu iki eserin özeti olmalıdır el-Umed, Kadl'nin talebesi olan Ebu

'1-Hüseyn Muhaınmed b. Ali b. Tayyib el-Basri tarafından, el-Mu'te-med adıyla şerholunmuştur. Bkz: H. Atay, A.g.e., 83, 86. Eser M.

Hamidullah'ın tahkikiyle yayımlanmıştır.

48 Eserin tanıtımı için bkz: Zehebi, ve'l-Müfessiriın, I, 391-403. 49 Eser, Dr. Adnan Muhammed Zerzur tarafından tahkik olunarak

neşredilmiştir. Kahire, 1969.

SO İbn Teymiye, Mukaddime fi ulumi't-tefsir, s. 37, Suyuti, Tabakatu'l-Müfessirun, 16, İbn Hacer, Lisanu'l-Mizan, III, 387.

(15)

T·efsir'inden muktebes olduğunu savunanlar vardı~2

Her iki tefsi-ri -nüshaları elde mevcut olm:ıdığından- karşılaştırma imka-nından yoksun bulunu§umuz ve Kadi'nin, Cübbai'nin fikirlerini

paylaştığını, Eş'ari'nin is3 Cübbai'yi red amacıyla bu tefdri kale-me aldığını bilmemizı;a, yukarıdaki iktibas iGldiamnı kabullenme-mizi imkan~ız kılmaktadır.

d -Resmi görevi: Daha önce de i§aret edildiği üzere, Kadi'· nin yaşadığı dönem, Abbasi İmparatorluğunun fiilen birçok bey-liklere ayrıldığı yıllara rastlar. Abdülcebbar bu beyliklerden,

Bü-veyhoğulları döneminde ve onların siyasi hak~miyet tahasında. ya-şamı§tır. Bu dönemde siyasi hayatta bulunmayan i~tikrarın, aynı · olum~uz neticeyi, ilmi ve kültürel hayatta m3ydana getirmediğ:·n3 yukarıda işaret etmiştik. Devrin r.imged olan küçük beyliklerin il-me ve il:m adamlarına değer verm:de adeta yarış halinde bulunu~ şu, semereli bir Pmt dön3m doğurmuştur45Abdülcebbar da ilmi ve e~erleriyle bu dönemin seçkin sim~Uarı aramnda yer almakta~ dır. İlmi otoritedni kısa süredJ etrafına kabul ettiren Abdülceb~ bar Hf,medani, çevresinde «Zam2.nın Mu'tezile İmamı» olarak

anılmaya ba::;lamıştır55• İlme

ve iHm ad~.mlarına yak1n alakan ile bilinen ünlü Büveyhi Veziri Sahib b. Abba d (v. 385/995) 56

,

Mu'-tezilenin bu şöhretli alimini meclis.ine da vet etmek a.rzur.undaydı.

Zlra koyu bir Mu'tezili olan bu vezir için, hayranı ve menr.ubu

ol-duğu m:;zhebin şöhretli imamını kendi meclisinde görmek) onu di-van!ndaki diğer ünlülere takd~m etm~k, bir iftihar vedlesiydi57

• Nihayet bu vezir, Abdülcebbar'ı Rey'e davet etmi§ ve varak-ı Se-m,erkandi üzerine kendi hattıyla yazdığı bir ahidnf:me ib Rey, Kazvin ve civarJnın Kadılığı gör3vini ona tevcih ctmi.:;tir58

• Daha

sonra ek ikinci bir emirnameyle yeni fetbolunan Cürcan ve

Tabc-52 Görüşlerin münakaşı için bk: Dr. A. Zerzur, A.g.e., 28-34 .. S3 İbn Asakir, A.g.e., s. 134.

S4 Barthold, İsHim Medeniyeti Tarihi, 48-49.

SS İbn Hacer, Lisanü'l-miz~m, III, 386; Subki, Tabakat, V, 97.

56 Bu zatın tam adı, Ebu'I-Kasım Kafi'I-kufat İsmail b. Abbad b. Abbas b. Abbad b. İdris et-Talakani'dir. Hayatı için Bkz: A. Izam-Ş. Daif, Resailu Sahib b. Abbad, Mukaddime, Kahire, 1366.

57 M. Tand, Abbadoğlu İsmail Sahib'in Kitabı, A. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi C. IV, Sayı, III-IV, s. 122, Ankara, 19S7.

(16)

Kadt Abdülcebbar Hayatı ve Eseneri 131

ristan bölgeleri de Kadi'nin görev mahalline ilave olunmuştur59

Almıg olduğu bu re~mi görev yanında tedri.:J ve te'lif meşguliyeti­

ni hayatı boyunca sürdüren Kadi Abdülcebbar, Kadılık görevine

başlamar.ından, vefatına kadar Rey'de ikamet etmiştir.

Fikirlerine ve ilmi şahsiyetine saygı duyarak kendisini kadı tayin 3den Vezir İbn Abbad'ın hayatta olduğu .süre içinde Kadı'l­ kudatlık görevini deruhte eden Abdülcebbar Hemedan1, İbn

Ab-bad'ın vefatını müteakip, aynı vezir tarafından atanan diğer er-kan gibi, makamından azledilmi~tir. Uzun müddet yapmıŞ olduğu

bu rer.n11 vazife r;ebebiyle almış bulunduğu «Kadı'l-kudat» ünvanı, Abdülcebbar'ın ilmi şah.Biy3tiyle birleşince bu ünvan kendisine alem o~ mu.~. Mu' tezile'nin bu ünlü imamı, Kadl Abrl.ülcebbar olarak

anılagelmiştir60 c) Prensipleri :61

Kaynakların ifade~üne göre Kadi Abdülcebb9.r, kendisini çok takdir eden ve re.:.m1 vazifeye tayin ed::n vezir İbn Abbad'ın cena.-ze nam9.zını kılmaktan, bu zatın günahlarına tevbe etmeden ve-fat ettiği gerekçesiyle imtina etmiştir. Kadi'nin bu davranışı kay-naklarca bir vefasızlık olarak d::ğerlendirilınekte, bu hareketin Kadi'nin görevden aziine ve malının mür.aderesine sebep olduğu b8lirtilmektedir62

• Oy~a, Kadi'nin bu davranışı, kanaatimizce,

ken-dir.inin prc~iplerine son derece bağlı bir kişi olduğunu göst:)r-mektc~ir. Bilindiği gibi, Mu'tezile Ekolü'nün ana prensiplerinden biri de «el-Menzile beyne'l menzileteyn» adlı 3sastır. Bu esasa göre, büyük günah işleyen mü'min, imandan ç1kar. Zira, aınel, iman-dan bir cüzdür. Bu kimre, .şayet tevbe etmeden ölürse, öldüğü

an-59 İbn Hacer, A.g.e., III, 387; Resailu Sahib b. Abbad, s. 42, Kahire, 1366.

60 Subki, A.g.e, V, 97, Şehristani, el-Milel, I, 85. George Haurani, He-medani'nin ölümüne kadar Rey'de İkarnetine ve Mu'tezile kaynak-larının onu Kadi olarak anmasına bakarak, Fahrü'd-devle1nin

ve-fatını müteakip, kendisinin yeniden kadılık makamına tayin edil-miş olabileceğini kaydeder. Bkz: G. Haurani, Islamic Rationalism, the Ethics of Abd al-Jabbar, Oxford, 1971, s. 6 7. ·

61 Kadi Abdülcebbar'ın Kelam ~etodu, «Allah'ın İlmi ile İnsan Fiille· ri Arasındaki Münasebet Konusunda Kadi'nin Görüşleri» başlıklı başka bir çalışmada ele alınacaktır.

(17)

dan itibaren kafir sayılu'63Kadi Abdülcebbar, İbn Abbad'ın cenaze

narnazına iştirak etmemekle belki görünürd::ı «vefasızlıkıı olarak anlaçılabilecek bir davramşta bulunmuştur. Ancak onun bu şekil­ de davranınasımn gerçek cebebi, yukanda işaret edilen prensibe kesin olarak bağlılığıdır. Kadl'nin, ilmi prensiplzri beşeri müna-sebetlerille .hakim kılına konusunda g·österdiği hassasiyeti aşağıda nakledeceğimiz bir başka olayda daha açık bir şekilde görrnek mümkündür:

Bir seferden dönüşünde Vezir İbn· Abbad'ı karşılamak üzere bütün Rey erkarn ve halkı yollara dökülmüştür. Ancak karşıla­

yanlar arasında Kadi Abdülcebbar yoktur. O, bilahare İbn Ab-bad'a bu davramşının gerekçesini aşağıdaki cüınlelerb açıklar:

«Ey Vezir! Size hizmet ve sizi istikbal için ben de herkes gibi arzuluyuın. Ancak ilınim, bunu ifa etmeme ınani oluyor!ııiH.

· Şu halde, Kadl'nin İbn Abbad'ın cenaze narnazına iştirak et-mekten kaçınmış olmasım, onun kadılıktan azilnin ve mallarının müsaderesinin sebebi olarak anlamak i::ıabetli değildir. Zira, prensipiere cnnsıkı bağlılıktan ka:y-naklanan böyle bir davranış, .aslında sahibinin t_ecziyesini değil, taltifini gerektirir. Biz çağdaş

müelliflerin de belirttikleri gibi bu azı ve müsaderenin, devrin Si--yasi g:::ıleneği olduğu kanaatine65 iştirak ediyoruz.

f) Eserleri: Kaynaklar, te'lif ve tedris faaliyetini hayatı boyunca sürdürmüş oian Kadl'nin, pek çok eseri bulunduğu müş­ tereken kaydetmektedir. Müellifiınizin e.serlerinin geniş bir li.st::ı­ sini, onun ·hayatı ve e.:;erleri üzerinde önemli çalışmaları bulunan Dr. Abdülkeriın Osman vermekt:;;dir66

• Ancak bu eserlerin büyük

bir kısmı, maalesef, yazma olarak dahi günümüze intikal etmiş değildir. Konuyla ilgilenen müsteşrikler, Mu'tezile'ye, özellikle Kadi Abdülcebbar'a ait eserlerin Zeydiyye Ekolü mensuplarınca mui1afaza edilmiş olabileceğini düşünmüş ve araştırmalarını Ye-men'de yoğunlaştırmışlardır: 19_51 yılında Fuad Seyyid ve Halil Yahya ·Nami başkanlığındaki bir N'ilSır ilim Heyeti'nin, Yemen kütüphanelerindeki uzun ve yorucu çalışması sonunda Kıleli'nin

63 Bu prensibin geniş izahı içlıi bkz: Kadi Abdülcebbar, Şerhu'l-usuli'l· hamse, s: 637-738.

61 Abdilikerim Osman, A.g.e, s. 14-15. 65 A. Kerim Osman, A.g.e, s. 15.

(18)

Kadi Abdülcebbar Hayatı ve Eserleri 133.

pek çek e::erinin yazma nüshan bı.:.:ü.llilluş ve böylece onun bu gün

ellınizde bulunan c.s::!rlerinin talüükli neşri imkanı doğ;mu§tur.

Kelam ve Usı1lu'd-d1n a.ğıriıklı olan bu eserleri matbu ve yazma olan eserler şeklinde ikiye ayırarak sunmaya çalışacağız;

Kadi Abdülcebbar'ın matbu olan eserleri :

1) Tesbitu delailu'n-nübüvve: Nübüvvet _ve Hz. Muhammed (SA) 'in Nübüvveti'ni ispat konusunda yazılıp günümüze kadar

ulaşan es3rler arasında, sahasının ilk ciddi eseri oları:t:k tanıtılan67 bu e:;er, Dr. Abdülkerim of.man tarafından tahkik olunarak; iki cild halinde Beyrut'ta 1966 yılında basıln:lı§tır.

2) Tenzihu'l-Kur'an ani'l-matain: Biri 1329'da Kahire'd~, di.,._

ğeri de tarihsiz olarak Beyrut'ta yapılmış iki baskısı bulunan bu eser, Kadinin Tefsir sahasında yazdığı en mühim eser1erden biri-dir. Küçük hacmine rağmen, Kur'an'ın başmdan sonuna kadar, ·ana eel, itab, naz1m, maani ve mezhebi açıdan ta'n edenlerin görüşle­ rini, yine kendi mezhebi görüşü cilıetinden ele alarak muhtasar bir üslupla açıklamaktadır8

3. Müteşabihu'l-Kur'an: Kadi'nin kendi isimlendirmesine gör3 bu e::erin adı, Beyanu'l-müteşabih fi'I-Kur'an'dır. Tefsir'de Mu'tezile'nin metodunu ortaya koyması açısından önemli bir kay-nak olan bu eser, Dr. Adnan Muhammed Zerzfu'un tahkikiyle 1969'da Kahire'de basılmıştır.

4. Şerhu'l-usuli'l-hamse: Mu'tezile'nin ittifakla kabul ettiği, ve et-tevhid, el-adl, et-menzile beyne'l-menzileteyn, el-va'd ve'l-vaid, el-:emr bi'l-ma'ruf ve'n-n3hy ani'l-münker'den teşekkül eden

be.Ş ana esası açıklayan bu eser, yine Abdilikerim Orman tarafından

tahkik olunarak 1965'te Mısır'da neşredilmiştir. W. Madelung, Iranica adlı ansiklopedi'ye yazdığı <cAbdülcebbarıı madde3inde, Şer­ hu'l-usuli'l-ham::e'nin, Kadi'nin Manekdim olarak bilinen talebe-si Ahmed b. Ebi Haşim el-Hüseyni el-Kazvini (425/1034)'ye ait bir·

şerh olduğunu, eserin el-Usulu'l-hamse adlı aslının kaybolmuş

ol-duğunu, dolayısıyla yapılmış olan ne§rin Abdülcebbar'a izate edil-mesinin yanlış olduğunu ileri sürer. Naşir A. Osman da eser

üze-67 Zahidu'l-Kevseri, Tebyin Mukaddimesi, Beyrut, 1979, s. 18. 68- İ. Cerralıoğlu, A.g.m.; s. 57.

(19)

rindeki münakaşalara temas ederken, e.serin Kadı'nin talebe.::;ine ait olan1ayacağı görüşünü savunur69

5. Fadlu'l-i'tizal: Fuad Sezgin,in «Tabakatu'l-Mu'tezile» ola-rak ve İbnu'l-Murteza'nın aynı adlı er:erin~n ana kaynağı olduğu­

na i~arct ederek andığı, naşirinin mülkiyetinde Yemen Nüshan-n:n bir fotokopisinin bulunduğunu belirttiği bu eserin, Fuad

Sey-yid tarafından tahkik olunarak neşrolunduğu bilinmektedir'j0 •

6. el-Muhit bi't-teklif: Müellifin talebesi İbn Matteveyh ta-·

rafından bir araya getirildiği belirtilen bu eserin neşr3dilmiş şck­

Enin (n§r: ömer Seyyid Azmi, Mısır, 1965) müellife mi, yokna ta-lebesine mi aid bulunduğu tartışılınaktadır71 Eserin I. Bölümü J. Houben tarafından (Beyrut 1965) neşredilmiştir.

7. el-Muğni fi ebvabi't-tevh!d ve'l-adl: Müellifin neşredilmi§ erıerleri arasında en hacimli ve en önemli olanı şüphesiz el· Mugni

külliyatı'dır. Kadi'nin 360-380 yılları arasında Ramehürmüz'deki uzun ikametinin DenlereBi olan bu külliyat yirmi ciltten (17 oldu-ğu da rivayet edilir) ınür3kkep dev bir eserdir. Her cildinde

Ke-lam'ın bir veya bir kaç ana m:·selesine ait tartı~maların yer aldığı

bu eEerin bulunabilen ciltıerinin n9şri işi, 1960 yılından itibar::n,

Mu:·.ır'da teş(·kkül ettirilen ilmi bir komir.yon" tarafından .::ürdürül-m;;ktedir. Eserin, halen değişik muhakkiklerce tahkik olunmu;ı 14

cild~ ne§redilmiş durumdadır.

Yazma

ilall.ıideki eserleri:

ı. ·eı~Emali:· Kaynaklann, müellifin Hadis konu~.unda kaleroJ

aldığı önemli ·ça.ııf.ma.::;ı olarak andığı bu eserin Nizamu'l-1\:avaid ,-e tfl.kritın'I-murad Ii'r-riHd adıyla Kadi Ş::msedd!n Ca'fer b. Ah-med b. Abdizselam (573/1177) tarafından tertip olunduğu kayde-dilir72.

69 W. Madelung, A.g.m. s. 117-118; A. Osman, a.g.e., s. 24 vd. 46.

70 F. Sezgin, GAS, I, 625; J. Peters, God's Created Speech, s. 13 dipnot

71 Bkz: J. Peters, A.g e., s. 24 dipnot, 105, W. Madelung, A.g.m., 118.

72 Eserin nazmu'I-fevaid şeklinde anıldığı da kaydedilir. A. Osman, A.g.e, 20.

(20)

Kadi Abdülcebbar Hayatı ve Eserleri 135

2. Ri~ale (tezkire) fi'l-kimya: E~er bazı kaynaklarda Kad1'-ye nisbet edilmekte lı::e de, A. Kerim Or.man risalenin Abdülceb-· bar'a aidiyyetini §Üphe ile karşıl.amaktadu~73

3. el-Ümed: İJmu u~uli'l-fıkh r.ahar.ında mütekellimı1n tar-.

zındaki eserl:;rin ilk v~ önc·mli örneği olarak takdim edilen bu eser,

yazar~n bıı gün nü~lıası elimizd~ bulunmayan eserleri. arasında­

dır74.

4. el-Muhit (•et-Tefsiru'l-Kebir): Müe1lifin nüshası henüz bi-linmeyen geniş tefBiridir75

5. el-HUaf beyne'ı,-şeyhayn, Red.dun-Nasara, Adabü'l-Kur'·

an)

el·Cedel, Şerhu'lara vb. gibi, müellifimiz Kadi'ye izafe olunan, ancak nür.hara mevcut bulunmayan pek çok eser ismi kaynaklar-da gcç.mektedir76

g) Meşhur talebeleri ~

1. ir.mail b. Abdiilah b. Ahmed Ebu'l-K».sım el-Busti (420/ 1029): Kadl Abdülcebbar'dan kısa bir süre :::onra vefat eden bu zat, Zeydiyye'ye mensup bir Mu'tezili alimdi. Busti'nin Keşfu esrari'l

Batımyye adlı yazma bir eBerinin bulunduğu bilinmekt3dir77 •

2. Ebu Reşid s,aid b. Muhammed b. Sa~d en"Nisaburi (460/ 1068): Başl:?.ngıçta Mu'tezile'nin Bağdat ekolüne mensup olan Ebu Reşid, Abdülcebbar'ın öğrencisi olduktan r.onra, onun Nişa~

bur temr.ilcisi olmu~, hocasının vefatını müteakip Rey'de, Kadi'a nin mektebirii sürdürmüştür. Ebu Reşid'in el Mesailu'l hilaf bey-ne'I-Basriyyin ve'l-Bağdadiyyin isimli eseri üzerinde Batıda bazı çalıçmaların yapılmış olduğu kaydcdilmektedir78

3. Ebu'l-Hüseyn Muhammed b. Ali b. Tayylib el-Basri (436/ 1044): Bat-ra'da doğan bu zat, Rey'de, Abdü1cebbar'da.n Kela.m ve Usul-i fıkıh tahsil etmi§tir. Ebu'l-Hüseyn el-Basri'nin Bağdat'ta

73 GAS, I, 626, A. Osman, Kadı'l-kudat, 70. 74 H. Atay, A.g.e., 83- 86.

75 Suyflt!, Tabalcatü'l-müfessirin, 10.

76 Brockelmann, GAL, Supl, I, 343-44, Sezgin, GAS, I, 625-26. 77 Sezgin, GAS, I. 626, Kehhtlle, Mu'cemu'l-müellifin, II, 279. 78 AL, Supl, I, 344, Sezgin, GAS, I, 626, J. Peters, A.g.e., 23-24.

(21)

da değişik kişilerden F3lsefe ve diğer ilimleri tahsil ettiği billn-mektedir. Mu'tezile'nin ünlü ~imaJarı ara:::ında yer alması gereken Ebu'l-Hüseyn, -Ebu Haşiin el-Cübbai'nin muakkiplerinin

benimse-diği Behşemiyye Kolunun gorüşlerine muhalefeti yüzünden pek

tutulmamı§tır. Hacası Abdülcebbar'ın el-Umed adlı önemli eserine

yaptığı el~Mu'temed adlı Ş3rh ile bilinen bu zatın, Şerhu Sema' et-Tabii adlı, Ebu Ali b. es-Semh ile birlikte Aristo'nun Phycica'-sına yaptığı bir şerhi daha mevcuttur79• . .

4. Ebu Muhaınmed el-Hasan b. Ahmed b. lU:attaveyh (469/

1076) Kadi'nin meşhur talebelerinden biri olan İbn Mattayeyh,

hocasının el-Muhit bi't-teklif adlı e.:;erinin derleyicisi olarak tanı­ nır. Fuad Sezgin bu zatın; et-Tezkire · fi ahkami'l-cevahir ve'l-a'raz ve el-Kifaye ~dlı iki yazma eserinin daha bulunduğunu kay-detmektedir80.

5. Ebu Yusuf Abdusselam b. Muhammed el-Kazvini (488/

1090): Kaynakların Abdülcebbar'dan okuduğunu kaydettikleri bu

zatın, Tefsir sahasında temayüz etmiş Mu'tezile alimbrinden bi-ri old uğu bilinmektedir81.

Bu çalışmamızda biyografik hayatını, ilmi ve kültürel çevre-sini, ilm1 haya:tını (eserlerini ve öğrencilerini) sunmaya çalıştığı­ mız Kad1 Abdülcebbar'ın, Kelam Metodu'nu ve İslam düşünc3sin~

deki yerini müstakil bir çalışn1ada ele almayı dü§ünüyoruz.

· 19 İbn Hallikan, Vefeyat, IV, 271, · Zirikli, el-A'lam, VII, 161, Keh-hale, A.g.e, xı, 20, İbnu'l-Kıfti, İhbaru'l-ulema, 192, Mısır, 1326, F. Sezgin, I, 627, W, Madelung, A.g.m., 25-26.

80 F. Sezgin, GAS, I, 627, Krş: J. Peters. A.g.e, 24.

81 Zehebi, Tezkiretü'l-HufH\z, IV, 1208, DavCıdi, Tabakatü'l-Müfessirin, I, 301-302, Kal1ire, 1982, Suyuti, Tabakatü'l-Müfessirin, 67, Kahire,

1976, Kat!p Çelebi, Keşfuzzunun, I, 634, İbn Hacer, Lisanü'l-Mizan,

Referanslar

Benzer Belgeler

Anahtar Sözcükler: Serebral arterio venöz malformasyon, Serebral arterio venöz fistül, Endovasküler tedavi, Cerrahi tedavi. Dosya Bilgileri

Önerilen kamera sabotaj kestirim algoritmalarında, W j B n gerçek doğruluk kabul edilip, normal kamera görüşünün WT’sini belirtir ve buna göre olan sapmalar

Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi’nde yayınlanan resim, yazı ve diğer içeriğin her hakkı Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Derneği’ne aittir. Bilimsel

Balıkesir Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’nda 397 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarına göre; öğrenciler için

Capsaicin on human Colo 205 cells. The assays methods are using : 1) flow cytometry for examining the cell cycle arrest and apoptosis; inclusive of cell viability, the levels of

Scifinder 本身也有搜索專利的功能,因此決定直接利用 Scifinder 搜索專利。因為 Vascular Endothelial Growth factor 研究量較多,所以決定搜索 Angiogenesis

[r]

Mesela, özal, Cumhurbaşkanıy- ken, bir köprünün temelini atsın, ara­ dan birkaç yıl geçsin, köprü bitsin, o günlerde özal yurt dışında, Demirel de fırsat