EVET/HAYIR
OKT AY AK BAL
Son Meşale:
Cevdet Kudret...
O pembe evin önünden hep geçerdim. Am a orda Yedi Meşa le eyleminin doğduğunu bilemezdim. Yaşar Nabi’nin annesiyle birlikte oturdukları ev... Şehzadebaşı’nda Vefa’ya giden sokak. Adı şimdi Dede Efendi Caddesi olmuş. Geçenlerde yolum düş tü, o iki birbirinin eşi pembe ev yerli yerinde duruyor. Oysa Cü<- ce Çeşm e Sokağı’ndaki bizim ahşap ev yarı yarıya yıkılmış.
Cevdet Kudret saygıdeğer bir insandır. Şair, öykücü, roman cı, denemeci, eleştirmeci, yazın tarihçisi... 1928-30’larda Yaşar Nabi, Ziya Osman, Vasfi Mahir, Sabri Esat, Kenan Hulusi ve Mu ammer Lütfü ile o pembe evde buluşurlarmış. Yazın dünyamıza yeni bir ses getiren, yeni bir duyarlık tattıran şiirleri orada birbir lerine okurlarmış... 18-20 yaşlarında edebiyat tutkunları!.. Böy- ledir, gencecik yaşta başlayan tutku, bir yaşam boyu sürer. 7 Me- şale’cilerin içinde kısa sürede edebiyattan vazgeçen yalnız Mu ammer Lütfü oldu, ötekiler yaşamlannın sonuna dek şiir yazdı lar, öykü, roman, deneme yazdılar. Ziya Osman Saba, Sabri Esat, Kenan Hulusi, Yaşar Nabi, Cevdet Kudret yazın tarihimizde yer aldılar. Vasfi Mahir de edebiyat ders kitaplarıyla bugün de adını yaşatıyor.
‘Varlık’ın son sayısında “Cevdet Kudret’e, Emeğine Saygı” baş lıklı bir bölüm ayrılmış. Burada Cevdet Kudretle uzun bir konuş ma ve Timuroğlu, Başaran, Günyol, Fahir İz, Karaören, Çotuk- söken, Uçarol, Canberk’in Cevdet KudretTe ilgili yazıları var. Bö lümün ilginç bir yönü de Ahmet Haşim’in, Abdülhak Şinasi’nin, Yahya Kemal’in, Halit Ziya Uşaklıgil’in 1928-30’larda Cevdet Kud- ret’le ilgili mektupları ve yazılarıdır.
Yahya Kemal’in genç Cevdet Kudret’e verdiği öğüt bugün bile geçerli:
“Genç dostlarınızın hayranlığına bağlanmayınız. Müstehzi mu arızların darbelerinden de ürkmeyiniz. Bu iki şey de zemine ait tir, şiirlerimizin kanatları varsa zaman ve mekân içinde mutlaka uçar. Yerdekilerin dostluğu ona fazla bir uçmak kudreti bahşet mediği gibi, muarızların husumeti de onu havadan yere düşü remez.”
Halit Ziya da 1943’te Cevdet Kudret’in ‘Sınıf Arkadaşları’ adlı romanını okuduktan sonra düşüncelerini şöyle belirtmiş:
“Kitabınızda çeşit çeşit insan emmuzeçleri yaşıyor. Sonra bun ları Birinci Dünya Harbi’nin maişet, sefalet, ıstırap, işkence yıl ları içine atıyorsunuz. Kitap yalnız bir hikâye değil, aynı zam an da karışık bir devrim tarihi... Lisanınız sade, akıcı, fakat edebi renklerle parlıyor. Sonra ara sıra beklenmeyen bir yerde siz genç lik hayatınızla, şair simanızla, o sade lisanın perdesini yırtarak gülümsüyorsunuz.”
Cevdet Kudret, ‘Birinci Perde’ adlı şiir kitabıyla edebiyatımıza girdi. Bu kitap kendinden sonra yetişenleri de etkilemiştir. A b dülhak Şinasi 1931’de şöyle yazıyor:
“Bu kitabında beğenilecek şey yalnız kişilerin inceliği veya ye niliği yahut yalnız bunları ifadenin tarz ve ahengi değildir. Bura da şiiri terkip eden muhtelif unsurları intihap ve mezcetmesini bilen bir sanatkârın vasıl olduğu ve bizi iysal ettiği bütün bir âle me, güya hususi bir cihan içine giriyoruz. Cevdet Kudret genç lerimiz içinde en şahsi bir şiir âlemi vücuda getirmiş olan şairdir.” Cevdet Kudret, şimdi 81 yaşında... Romanlar, öyküler, dene meler, incelemeler... Çok yönlü bir yazar. Böyle geniş boyutlu kişilerin sağlam ve etkili biçimde ele alınması, anlatılması gere kir. Altmış beş yıllık bir edebiyat geçmişi, ürünleri, birkaç sayfa içinde genç kuşaklara öğretilemez. Üstelik bugün Cevdet Kud ret’in romanları, şiirleri yeni basımlar halinde elimizde değil. ‘Varlık’ Dergisi -ki Cevdet Kudret bu derginin en eski yazarıdır- Cevdet Kudret’in emeğine saygı duymuş... Bu saygıyı, onun bu gün satışta bulunmayan öykü, roman ve şiirlerini de kitap halin de yayımlayarak, daha doğrusu Cevret kudret’in bütün yapıtla rını bir dizi biçiminde okurlara sunarak tamamlamalıdır.
81 yaşındaki yazar, Yaşar Nabi’nin kızı Fiiiz’le yaptığı söyleşi yi bakın nasıl bitirmiş:
“Derginin 55. yıldönümü dolayısıyla geçen gün birinci sayısı na baktım; içinde 18 imza toplanmış, imza sahiplerinden bugün yalnız ben yaşıyorum, ötekilerin hepsi ölmüş. Yedi Meşale’nin de bu yıl 60. yıldönümü; onu birlikte hazırladığımız arkadaşla rımdan benden başka hiçbiri dünyada değil. OsmanlI İmpara torluğu’nun batış yıllarını anımsatan bugünleri görmedikleri için onları mutlu sayıyorum. Osmanfı İmparatorluğu 600 yıl yaşamıştı; bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ni 65 yılda batıracaklar! Bu mutsuz sonu görmeye neyse ki yaşım elvermeyecek diye kendimi avu tuyorum "