+
■5 V vNişantaşı’nda alışveriş, öğle saatlerine doğru hareketleniyor, öğleden sonra daha da canlanıyor.
feler ve barlar da bulunuyor. “Cafe In”, “Mavi”, “Decanter Wine Bar”, “Bice” bun lardan sadece birkaçı.
Satışlar ne zaman artar?
Birçok mağaza müdürüne göre, yemek saatlerinden sonra satışlar oldukça artıyor- muş. insanların çoğu önce midelerini düşü nüyor. Sonra keyiflerine keyif katmak için a- lışveriş yapıyorlar. Erkek kendine Hugo Boss’tan bir ceket, kadın Ferre’den bir ayak kabı alıyor. Ya da bu yörede sıkça bulunan dekorasyon ve antika mağazalarından evle rine güzel bir obje satın alıyorlar. Ama ye mekten sonra...
Ayrıca caddede bankalar, büyük bir sü per market, güzellik salonu, kuaför, çiçekçi, düğün ve nişan gibi özel günlerinizi organi ze eden şirketler de bulunuyor. Yani yok yok. Peki, bu seçkin mağazaların hepsi ne den bu yörede açılıyor? Sanıyoruz, her ma ğaza etrafındaki diğer mağazalar nedeniyle burada dükkan açmış. “Birlikten kuvvet doğmuş” ve hep birlikte, Türkiye’de birçok yeniliğe “start” veren bir muhit yaratılmış.
Seçkin bir
caddede...
• Kaliteli dükkanlar, dünyaca ünlü markalar olacak. • Tüm malların kalitesi yüksek olacak. • Giyim eşyası satan dükkanların sayısı çok olacak. • Giyim kuşam dışında da, istenen her şey kolayca
bulunabilecek. • Aynı anda birçok iş o caddede halledilebilecek. • Tüm dükkanlardaki satış görevlileri kibar ve en önemlisi, "sorun çözücü" olacak.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
Ayakkabı nasıl serçilenir?
“iyi” olmanın ilk gerektirdiği şey vitrin ler. Vitrinler mıknatıs, müşteri “metal” mi sali. Vitrin sergilemesinin temel amacı, in sanda gereksinim uyandırmaktır. Bu gerek sinimlerin çoğu belki “gerçek” değildir. Ser gilemek, serbest pazar ekonomisinde ortaya çıkan bir kavram. Amaç, ayakkabıyı “kışkır tıcı” bir biçimde sergilemek ve satmak. Evet “kışkırtıcı”. Çünkü başarılı bir sergileme, kışkırtıcı olmalıdır. Cüzdanınızda ne kadar paranızın olduğuna baktıracak, kredi kartı limitlerini zorlayacak kadar kışkırtıcı. Ünlü Alman filozofu Emst Bloch’a göre, “iyi bir sergileme bir bütünün bölümlerini gösterir yalnızca, üstelik bu bölümler de bütün hak kında üstü kapalı bir bilgi verir yalnızca. Bu da gözlere sunulan eşyalara baktığımızda, i- çimizde bir sarsıntı oluşmasına yol açar.”
Trendlerin merkezi
Nişantaşı ve civarındaki mağazalar, bu nu çok iyi başarıyor. Gerçekten de sarsılıyor insan. Her şeyden almak istiyor, hiç kıskanç olmayan kadınlar bile çekemiyor mağaza dan çıkıp paketlerini hızla arabalarına yer leştirenleri.
Modanın da kalbi burada. Zamanla yarı şan trend değişimleri, en iyi Nişantaşı’nda ve Abdi İpekçi Caddesi’nde izleniyor. Aynı za manda da, tüm medyaya bir kaynak. Bir mo da yazarı, yazısını yazmadan önce, mutlaka bu caddedeki vitrinlere bakar. Bakmalıdır da. Bundan iki ay öncesinde, bir tek Nişan taşı’ndaki takı mağazası A46'da vardı “tes pih gibi bilezikler”. Şimdi işportada bile sa tılıyor, herkesin bileğine bir kere girdi; ama ilk ortaya çıkışı orada, Nişantaşı’nda idi.
Bu yörede, keyiflenmenin bir diğer yolu da yemek yemek. Elbette, bu kadar seçkin bir bölgede, birbirinden şık restoranlar,
ka-m
ir akşam vakti. Iş çıkışı. Dükkan lar kapanıyor artık. Nişantaşı pa rıldayan dükkanlarla kaynıyor. A- dım başmda ya so
kak çocukları dileni yor ya da sokak çocuklarına yardım için kart satan gençler. Zengin ve seçkin insanların muhiti ya Nişantaşı; hepsi bura dalar.
Mağazalardan çıkan insan ların gözlerinin içi, tıpkı dük kanların ışıkları gibi parlıyor. Çoğunluk kadm. En .güzel ka dınlar, en seçkin insanlar Ni şantaşı’ndaki Abdi ipekçi Cad-
desi’ndeler. Çünkü bu cadde ABD’de Madi son Avenue, İtalya’da Via Condotti, Fran sa’da Champs - Elysees’den farksız. Onlar kendi ülkelerinde, Nişantaşı ise Türkiye’de modanın, alışverişin, markaların kalbi...
Mağaza trafiği
insanlar kendilerini ödüllendirmek için geliyorlar bu yöreye. Louis Vuitton’dan bir çanta, Kenzo’dan bir gömlek yetiyor sıkıntı yı, kırgınlığı, atmaya. Dünyanın dışına çıkı yorlar. Türkiye’nin ezilmişliği bir an insanla rın omuzlarından kalkıyor. Bu yöre, sanki kötülüklerin el uzatamadığı bir ada. Ve bu adaya gelen, “Robinson kadar” uzak kalıyor dünya sorunlarından.
Nişantaşı’nda gün, sabah 10:00 ile 10:30 arasında başlıyor. Çünkü mağazalar bu saat te açılıyor, insanlar ise 11:00 civarı ortalıkta
görünüyor.
Ben ise, bir akşam vakti, gün bitimine yakın Abdi îpek- çi’deyim. insanların yüzlerin de yorgunluk olur diye umu yordum; ama nerdeee! Hepsi çok mutlu, satış görevlileri bi le.
Dünya üzerinde, mağaza cılık kavramını ilk olarak bü yük başarıyla yürüten kent, muhakkak ki Paris olmuş... Ahmet Mithat, Paris anıların da, oradaki mağazaların düzeninden ve ö- zellikle tezgahtar kızların müşteriye mua melesinden hayranlıkla bahseder. Bir de Ni şantaşı’nı görseydi, Paris’e bir daha gitmezdi belki de!
Buradaki satış görevlileri günün son sa atlerinde bile mağazadan içeri girene, “bir prenses” gibi davranmaya devam ediyorlar. Mağazaların hepsi, ayrı ayrı güzel kokuyor. Kimi lavanta, kimi orkide, kimi kokunun a- dım bile çıkartamadım; ama hepsi güzel. Kapıdan girer girmez, derin bir “Oh” çeki yorsunuz.
Nişantaşı civarındaki caddelerde bulu nan mağazalar işini biliyor vesselam, iyi bir mağaza olmak için ne gerekiyorsa yapılıyor.
Y ak ın P lan
Sibel Arna
sibelarna@yahoo.com