P E Y AMİ SAFA
( 1899 — 1961 )Ölümünün Birinci Yıldönümünde
Ne yazsak eksik, ne söylesek tamam değil. Eserlerinin listesini bile tam bilemiyoruz.
Biricik evlâdı Merve’nin ölümiyle (62 yıllık hayatında ilk kez) yıkılan Peyami Safa, 15 Haziran 1961 günü aramızdan ayrılmıştı. O Peyami Safa ki, bütün mücadelelerinde yıkılmamış ve muzaffer çıkmıştı. Ama Merve olayı O’nu bir deprem gibi sarsmış, çökertmişti. Reşad Ekrem Koçu, Merve’nin mezarın dan ayrılırken, bize «Buraya Merve’yi değil. Peyami’yi gömdük!» diye söyleni yordu. Aradan birkaç ay geçti. Dev Peyami Safa, Merve’sinin yanma boylu bo yunca uzandı.
Tam 42 yıl, İstanbul fikir ve sanat tezgâhında ölümsüz kumaşlar dokuya rak, hem ekmek parasını kazanan, hem de edebiyatımıza ve Türk düşüncesine (fikriyatına) değerli eserler armağan eden Peyami Safa’nın bütün hayatı - ke limenin tam mânasiyle - mücadelelerle geçmiştir. Öyle bir mücadele ki tabiat tan cemiyete, cemiyetten fizikötesi’ne kadar, tabaka tabaka, tıpkı deniz dalga ları gibi, tıpkı durgun sudaki halkalar gibi, merkezden muhite genişliye geniş- liye devam eden bir mücadele... Birbiri içinde, birbirine bağlı, hem yakın, hem uzak halkalar... Bâbıâli’de, ömrü, bitip tükenmez ve fakat hep başarı ile sonuç lanmış mücadeleler kahramanı olarak, öyle sanıyorum ki, yalnız ve yalnız Pe yami Safa gösterilebilir. Öldüğünde bir gecekonduya bile sahip değildi. Kira evinde gözlerini açmış büyük mücadele adamı, kira evinde bu dünyaya veda etmiştir. Bu demektir ki, O, dünyanın maddi varlığını önemsememiş ve maddî tutku’arın (ihtirasların) esiri olmamıştır.
Cılız bedenin, o harikulade kafayı nasıl taşıyabildiğini hep düşünmüşüm
dür. Hangi konuyu ortaya atsanız o hazırdı... Fikir tartışmalarında daima
«mantık» ağır basar ve başarısını sağlardı.
Peyami Safa bir tek adam değil. Düşünür olarak fikir hayatımızda yeri büyük. Romancı olarak edebiyatımızda bir zirve. Günlük gazete fıkrasını «De neme» haysiyetine kavuşturan yazar. Tiirkçenin ve Fransızcanın «Gramer» te rini yazacak kadar bilgin. Gıpta edilecek seviyede «irade» ve «idrak». Her şöh retin düşmanları olacağı cihetle, O’nun da, çekemiyen, cüce düşmanları vardı. Doğrudan doğruya karşısına çıkamaz, kaçamak yollarla, bayağı dedikodularla kendilerini tatmin ederlerdi. Tavşan dağa küsmüş, dağın ne haberi var, deme meli. Bunlar bugün de tezvirlerine devam ederler.
Fazıl Hüsnüleri, Cahit Sıtkıları, Sait Faikleri edebiyatımıza kazandıran
Peyami Safa’dır.
Küçük hikâyeden en çapraşık ruh problemlerinin çözümlendiği ağır psi kolojik romanlara, siyası polemikten mizaha, macera romanından toplum mese
lelerine, telif piyesten tercüme eserlere kadar, edebiyatın hemen her
çeşidinde, yarım yüzyıla yakın bir zaman kalem oynatmış ve nafakasını sağla mış bir yazar...
Müşterek bir dostumuzun söylediği gibi, «Peyami Safa’yı Stefan Zweig gi bi biri ancak yazabilir, anlatabilir.»
Üslûbunda lûübaülik pek yoktur. Mizah çeşnili roman ve fıkraları müstes na. İlim ve fikir, hemen bütün yazılarında kaynaşmış ve idrakin süzgecinden geçmiş olarak konuyu aydınlığa çıkarırdı. O, meselelere her zaman ve mekân da ciddiyetle sarılmıştır.
Bir konuyu, enine boyuna, yüksekliğine ve derinliğine kavrayarak, birkaç cümlede gün ışığına çıkarır; en girift konuları bir cam bardaktaki suyun şef faflığı halinde gözlerimizin önüne sererdi. Çözülmez düğümleri, sihirli bir el gibi, bir anda çözüm çözüm çözer, yolları gösterirdi. Tabiî görmek isteyen, gör
mek niyetinde olan gözlere... Bir mesele, bir dâva, bir şahıs hakkında O’nun
açılamayacağını sandığımız çelik kapıları açmasını heyecanla beklerdik. Düşma nına düşman, dostuna dost olan Peyami Safa, değer ölçülerinde insafsız gibi görünürse de, zamanla, verdiği döğer ölçüsünün isabetini düşmanları da teslim etmişlerdir, edeceklerdir. Çünkü O, his değil mantık’tı.
Gazetelerde serpili, kitap haline gelmemiş denemelerinin hangisini okusa nız dipdiri, sapasağlam ve hayatlı. Magazin dergileri de dahil, bütün fıkrala
rını toplamalı; gençlere doyurucu bir kitaplık sağlamalıyız. Peyami Safa bir
Enstitü kitaplığını rahat rahat doldurur eserler yazmıştır. Bir Enstitü kurulma sını teklif etmek yersiz değildir, diye düşünüyoruz.
Türk milliyetçiliği için, aramızda bulunması gereken günlerde ondan yok sunuz. Fakat sağlam fikirleri dâvaya ışık serpmekte devam edecektir.
15 Haziran 1962 Osman ATTİLÂ
... . .... ... ... man ı ı i— !— — i
Bizde edebiyat yok diyenlere kızmağa başladım. Mutlaka, götürü bir lâf olarak böyle atıyorlar. «Bir Tereddütün Romanı» nı yaratan bir memlekette edebiyat vardır ve bu AvrupalI bir edebiyattır. İtiraf etmelidir ki, romanları mızdan pek çoğu henüz iptidaî ve «takribi» olmak vasfından sıyrılamamışlar dır, fakat Peyami Safa’nın bu eserini okuyunca, hakikî bir sanat âbidesiyle karşılaşmanın verdiği takdir hissi içinde kalbim iftiharla doldu.
Hüseyin Cahit YALÇIN Kelimelerin kendisine olan bu mutlak itaatine rağmen onlardan en az memnun olan gene Peyami Safa’dır. Çünkü onun realiteleri en ince hususiyet leriyle kavramak isteyen romancı dehâsı kelimelerin muhtevalariyle realite arasındaki açıklığı her gün duymaktadır.
Prof. Mustafa Şekip TUNÇ Sanatla hayatm bu içli dışlılığını, birbirile bu daimî alışverişini Peyami Safa kadar anlayan ve her yeni eserini bu anlayışın daha mukni bir vesikası olarak önümüze süren bir başka Türk romancısı tanımıyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI Türkiye’de kendi kendini yetiştiren aydınların en başarılı örneği id:. Behçet Kemal ÇAĞLAR Sağlığında gizli hiddet ve nefretlerini cesaretle kalemlerine dökemiyen bazı meslektaşları da ancak ölümünden sonra «refule» yani baskılı olan şuur- altlarmı boşalttılar. Ancak en şiddetli muarızları bile bu çek cepheli edib ve fikir adamının san’at kudretini inkâr edemediler.
Prof. Dr. Rasim ADASAL Almanların bir Stephan Zweig’i vardı. Ps’kolojik romanları ile ün almış tır. Peyami ile onu aynı terazinin birer kefesine koysak bizimki mutlaka daha ağır basardı.
Ebed Mahir YALNIZ Peyami, şiirle uğraştı mı bilmem, fakat nesir, yani düz yazıda, yazışmada eşsiz bir yazardı.
Prof. Dr. Feridun Nafiz UZLUK Güneşi karartmak isteyen kaba saha bulutları en hafif temasiyle sıyrılabi- len tenkit kudreti, neşir hayatımızı iptidailikten koruyucu bir kuvvetti. Saf dogmatiklerin karşısında üstad bir sofist veya anarşizmin karşısına dikilmiş bir Volter’di.
Doç. Dr. Nurettin TOPÇU Peyami Safa, basınımızın en büyük fıkra muharriri idi. İyi bir fikir ada mı, yüksek değerde bir edebiyatçı ve büyük bir üslûpçu olan merhum, bu me ziyet ve hasletleriyle Türk basınında çok mümtaz bir yer elde etmişti.
Doç. Dr. Faruk Kadri TİMURTAŞ Peyami Safa bundan böyle birçok yazılarımızda, eserleriyle, fikirleriyle,
mücadeleleriyle aramızda bulunmakta devam edecektir. Şimdi O, bütün ruh
olarak Türk düşüncesine karışmıştır.
Gökhan EVLİYAOĞLU İnkılâp prensiplerini işlerine geldiği gibi tefsir eden, milletimize ait bütün kültür kıymetlerini «gericilik» damgası ile yıkmak üzere harekete geçenleri hakikî inkıâpçılardan ayırdı ve «devrimbaz» adını taktı.
Galip ERDEM O bir hikâyeciydi, bir romancıydı, bir f'iozoftu, bir terbiyeciydi. Çok şey di ve eserlerinde hepsinden akisler göze çarpıyordu; kendisi ufak tefekti, fakat fikirleri kocamandı; fikir alanında döğüşe çıktığı zaman amansız saldırışlarına dayanabilenler nâdirdi.
Kadircan KAFLI Komünizmin ve yerli komünistlerin yıldırıcı düşmanı idi. Fikirsizliğin ve millî şuurdan mahrumiyetin âdeta yaygın bir hal aldığı kritik devirlerde O’nun gaflete gelmez uyanıklığı, uzak tehlikeleri haber veren hassasiyeti, sanki bir radar cihazı, sanki bir siyanet meleği gibi memleket ufuklarını gözetler; yur dumuza kanat gererdi.
M. Zeki SOFUOĞLU Peyami Safa, şüphesiz ki «Büyük» yaratılmış insanlardan biriydi. Eserleri onun dev yapısını belirten birer belgedir. İnsan, bu çok yönlü sanatçı karşısın da şaşırıp kalıyor. Romancı Peyami Safa, fikir adamı Peyami Safa, gazeteci Peyami Safa... Yan yana gelince hangisi daha uludur. İnsan kestiremiyor. Her biri ayrı iklimlerde yaşamış varlık halinde daha yüzyıllar boyu yaşıyacak.
Ziya İlhan ZAİMOĞLU
P E Y A M İ S A F A İ Ç İ N Y A Z I L A N L A R D A N
D
Realist Türk romanının kurucularından biri, elbetteki Peyami Safa’dır.
(Dokuzuncu Hariciye Koğuşu) nda aklın ve duygunun yanı sıra gözlemciliğe geniş yer veren romancı; Cumhuriyet romanının Fransız romantizminden kur tuluşunu hazırlamıştır. Bugün bir Tarık Buğra, bir Yaşar Kemal, bir İlhan Ta- rus, bir Orhan Kemal ve bir Sait Faik varsa, bunun övünç payını Peyami Sa- fa’ya borçluyuz, derim.
Halim YAĞCIOĞLU Milliyetçiydi, İçtimaî bir inhilâl ve mânevi bir çöküntünün belirtileri kar
şısında yanıp tutuşuyordu. Kaybolan değerlerimiz, tezlil edilen, hor görülen
örf ve âdetlerimiz O’na ıztırap veriyordu.
Mehmet TURGUT O sadece ciltler dolusu kitapların sahib;, fıkra ve başmakale yazan bir muharrir değildi. Gerçek Türk ruhuna ve kültürüne hasret çeken insanlara ışıklı yolları göstermek isteyen, çağımızın bir Türk mütefekkiri idi.
Azmi GÜLEÇ İnsanoğlunun, zaman zaman kendini yalnız bulmasından duyduğu acıyı en üstün b :r başarı ile tahlil eden Peyami Safa, bizi birer kader küskünü halinde tesellisiz bırakmıyor : «Ebedî kalmağa namzet tarafımız, her yere şâmil, Allah’a bağlı olan şuur-üstü bölgemizdir. Onu geliştirdiğimiz nispette yalnızlık dramın dan kurtuluruz; Allah’la birlikte oluruz...»
Agâh Sırrı LEVEND Merhum Peyami, eğer, Amerika’da veya Avrupa’da doğmuş ve yaşamış ol saydı, şöhreti yeryüzünde dillere destan olurdu.
Feyzi BOZTEPE
P E Y A M İ S A F A ’ N I N E S E R L E R İ
15 Haziran 1961 günü v e fa t eden gazeteci v e romancı Peyami SAFA’mn
ilk büyük hikâyesi Gençliğimiz’dir. Bunu 22 yaşında 'ken yazmıştır. İlk roma nı da Sözde Kız’ ar’dır. Bunu da 23 yaşında iken yazıp bastırmıştır. Adapte et tiği veya beğenmediği mâcera romanlarında (Server Bedi) takma adını kulla nırdı. Bu adla yazdıkları daha çoktur.
Kitap şeklinde basılmış eserlerinin sayısı 100 ü biraz geçer. Görüşmeleri mizden birinde o, bu sayıyı 200 e kadar çıkarmıştı. Belki, kitap haline gelme miş mâcera ve tefrika romanlarını da buna katıyordu.
1936 da Kültür Haftası derg sini 21 sayı çıkarabilmişti. Aralık 1953 te kur duğu Türk Düşüncesi adlı aylık fikir ve kültür dergisini de Nisan 1960 a kadar 63 sayı çıkardı.
(Peyami Safa) imzalı hikâye ve romanları : Bir Mekteplinin Hatıratı, Ka ranlıklar Kralı (1329 - 1914), Gençliğimiz (1922, 1938), Siyah - Beyaz hikâye ler (1923), Sözde Kızlar (1923, 1924, 1938, 1943 filme de alındı.), Şimşek (1923, 1928), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924, 1945), Bir Genç Kız Kalbinin Cür- mü (1925), Canan (1925), 9 uncu Hariciye Koğuşu (1930, 1937, 7. Bas. 1958), Attilâ (1931), Fâtih - Harbiye (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Mad- mazel Noraliya’nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959).
(Server Bedi) imzalı hikâye ve romanları: Cingöz Tehlikede (1922, 1944), Alilimin Kara Yazısı (1926, 1941, 1943), O Kadınlar (1926, 1942), Hey Kahpo Dünya (1927, 1944), Karım ve Metresim (1927, 1941), Resimli Billur Köşk Hi kâyesi (1933, 1944, 1956, 1959), Amerika’da Bir Türk Çocuğu (1934), Bir Yar mış - Bir Yokmuş (1934), Hep Senin İçin (1934, 1944), Küçüklere Hikâyeler (1934), Sabahsız Geceler (1934, 1944), Arşen Lüpen İstanbul’da (1935), Cingöz Recai’nin Harikulâde Sergüzeştleri (1935), Cingöz Recai’nin Maceraları (1935), Cingöz’ün Esrarı (1935), Çalman Gönül (1935), Sinema Delisi Kız (1935), Cum badan Rumbaya (1936, Filme de almdı), Dizlerine Kapansam (1937), Korku yorum (1938, 1944), Uçurumda Bir Genç Kız (1940, 1943), Rüya Gibi (1941, 1946), Selma ve Gölgesi (1941), Deli Gönlüm (1941, 1943), Fırtına Gecesi (1943), İkimiz (1943), Kanlı Güller (1943), Kucaktan Kucağa (1943), Al Kanlar İçinde (1944), Anadolu Kavağında Bir Cinayet (1944), Ateş (1944), Ateşten Gözler (1944), Cingöz Geldi (1944), Cingöz Kafeste (1944), Cingöz Rccai (1944), Cin gözün Ziyafeti (1944), Domuz Sokağı Vak’ası (1944), Elmaslar İçinde (1944), Esrarlı Dolap (1944), Esrarlı Köşk (1944), Gece Kuşları (1944), Gece Tuzağı (1944), Han Baskını (1944), İmdat (1944), Kanlıca Vak’ası (1944), Karanlıkta
P E Y A M İ S A F A ’ N I N E S E R L E R İ
Hücum (1944), Kaybolan Adam (1944), Kumaş Parçası (1944), Polis Tuzağı (1944), Sahte Şerlok (1944), Sekiz Adım Kala (1944), Şeytani Tuzak (1944), Yangın Yerinde (1944), Yerin Dibinde Sesler (1944), Ben Casus Değilim (1945), O Gece (1947), Beyaz Cehennem (1955).
Piyes: Gün Doğuyor (1937, 1938).
Çeşitli Eserleri : Zavallı Celâl Nuri Bey (1329 - 1914), Büyük Avrupa An keti (1938), Türk İnkılâbına Bakışlar (1938, 1959), Felsefî Buhran (1939), Mil let ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Sosyalizm (1961), Mistisizm (1961-), Nas yonalizm (1962), Doğu - Batı Sentezi (Yağmur Yayınevi’nce bastırılıyor).
Kurtuluş Savaşı Komutanları ve büyüklerine dair eski harflerle tarihsiz
olarak yayınlanan biyografik mahiyetteki broşürleri : Büyük Halâskârımız
Mustafa Kemal Paşa; Mübeccel Serdarımız Fevzi Paşa; İsmet Paşa, Çocukluğu ve Gençliği, Orduda ve Anadoludaki Hayatı; Güzide Serdarımz Ali Fuat Paşa ve Pederi Merhum İsmail Fazıl Paşa, Değerli Kumandanlarımızdan Kâzım Pa şa; İstanbul’un ilk şerefli mümessili Rafet Paşa; Değerli kumandanlarımızdan Yakup Şevki Paşa; Muhterem Heyet-i Vekile Reisimiz Rauf Bey.
1943 - 44 yıllarında (Tasvir neşriyatı) arasında çıkan (Kimdir? Nedir?) sarisindeki kitapları da kendisinin yazdığım bir eserinde anar. Sek:z kitaptan ibaret bu seride yayınlanan eserleri şunlardır : Mussoüni Kimdir? Faşizm Ne dir? Kari Marks Kimdir? Marksizm Nedir?, Rousseau Kimdir? Liberalizm Ne dir? Atatürk Kimdir? Kemalizm Nedir?, Ziya Gökalp Kimdir? Türkçülük Ne dir? Machiavelli Kimdir? Makyavelizm Nedir?, Olivera Salazar Kimdir? Kor- poratizm Nedir?, Roosevelt Kimdir? Nev Deal Nedir?.
Çevirileri : Açlık, roman. (Knut Hamsun'dan 1934), Engerek Düğümü, ro man. (François Mauriae’tan 1934), Bir Kadının Günahları, roman. (J. Kessel’- den Server Bedi adiyle, 1944), Bozkurt, Atatürk Hak. 1. Cilt. (H. C. Armstrong’- dan, 1955).
Alfabe, Kıraat, Dilbilgisi, Türk ve Fransız Grameri gibi birçok okul kitap
ları da yazTm^tu:_(1929, 133 - 35, 1941 - 42, 1959).
Eski harfler devrinde basılmış, b'zim göremediğimiz veya haklarında bilgi edinemediğimiz bâzı kitaplar daha mevcut olabilir.
Türker ACAROGLU
AN KARA TÜRKOCAĞI’NDAKİ AN M A TOPLANTISINDA
K O N U Ş A N L A R : Osman Attilâ
Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk Halim Yağcıoğlu
Kemal Edip Kürkçüoğlu Prof. Dr. Rasim Adasal Gökhan Evliyaoğlu M. Galip Erdem Niyazi Ahmet Banoğlu O K U Y A N L A R :
Yavuz Bülent Bakiler Özgül Özgüven Erol Gürtuğ
t
Taha Toros Arşivi