• Sonuç bulunamadı

Geçmişten günümüze ekmeklik buğdayda verim ve kalitedeki gelişmeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geçmişten günümüze ekmeklik buğdayda verim ve kalitedeki gelişmeler"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. GİRİŞ

Dünya ve ülkemiz nüfusunun beslenmesinde tahıllar çok önemli bir yere sahiptir. Tahıllar içerisinde buğdayın dünyadaki ekim alanı 217.6 milyon ha, üretimi 628 milyon ton ve dekara verimi de 290 kg’dır (Anonymous 2005a). Ülkemizde de buğday 9.250 milyon ha’lık ekim alanı, 21.5 milyon ton üretimi ve 232.4 kg/da verimiyle çok önemli bir yer tutar ( Anonymous 2005b).

Ülkemizde 1926-1930’lu yıllarda buğdayın ekim alanı yaklaşık 2.9 milyon hektar, üretimi 2.1 milyon ton ve dekara verimi de 75 kg (Anonymous 1988) olup, buğday ıslah çalışmaları ilk olarak Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında o zamanki adı Islah-ı Büzür olan ve Eskişehir Tohum Islahı İstasyonu adıyla kurulan Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsünde başlamıştır. Bu çalışmalar bölgede yetiştirilen köy çeşitlerinden seleksiyon ve adaptasyon uygulamalarıyla verimli çeşitlerin geliştirilip üretime aktarılması üzerine olmuştur.

Bu yıllarda ekmeklik olarak ak buğdaylar, makarnalık olarak sarı buğdaylar ekilmekteydi. Geleneksel alışkanlıklardan dolayı da geç ekim yapılmakta ve geç ekimden dolayı ekmeklik buğdaylarda istenen sonuçlar alınamamaktaydı. Geleneksel tarıma göre yetiştirilen, yüksek verim veren, gübresiz şartlarda güvenli bir şekilde yetişebilen yerli çeşitler üzerinde durulmuş, kalite ve hastalıklara dayanıklılık geri planda kalmıştır.Tane ve saman verimine önem verilmiş, uzun boylu, dövenle harman yapıldığından dolayı da kolay tanelenebilen çeşitler seçilmiştir. Mibzerin kullanılmaya başlanması sonucu tav beklemeden, kuruya erken ekimin gerçekleşmesiyle ekmeklik buğday önem kazanmıştır. Buna göre ıslah amacı, o dönem için mibzerle kuruya ekilip kıştan önce çimlenen, kışa dayanıklı sert buğday ile mayıs yağmurlarından tam yaralanacak derecede yavaş gelişen fakat bambul tehlikesinden önce tane dolduran yumuşak buğday elde etmek olmuştur. Böylece Türkiye çapında toplanan köy çeşitleri içinden seçilen genotipler verim denemelerine alınmış iyi sonuç verenler belirlenmiştir. Yapılan ıslah çalışmalarında, ilk zamanlarda, tarımsal faaliyetlerin hayvan gücü ile yürütülmesinin yanısıra toprak

(2)

hazırlığı, ekim, bakım, hasat ve harman işlerinin zamanında yapılamaması, bir tarım sisteminde en iyi ürünü veren, zayıf saplı, uzun boylu, kurağa mukavim, hastalıklara ilk başta dayanıklı, değişik yıllarda sabit ve düşük verim kapasitesine sahip çeşitlerin geliştirilmesi üzerinde durulmuştur. O dönemin şartları için geliştirilmiş ve yeterli olan Sivas 111/33, 220/39 ve 414/44 gibi yerli ıslah çeşitleri 1970’li yıllara kadar yaygın olarak yetiştirilmiştir.

Tane verimi 1966-1970 yıllarında 119 kg/da iken 1975’den sonra verim potansiyeli yüksek yeni çeşitlerin üretime alınmasıyla 1976-80 yıllarında verim 181 kg/da’a ulaşmıştır. Ankara’da 1972 den itibaren merkez kalite laboratuarı kurulmuş ve ıslahın değişik aşamalarındaki çeşitlerden elde edilen materyallerin ekmeklik ve makarnalık kalitesi belirlenmiş ve seleksiyonlarda bu sonuçlar kullanılmıştır (Keser ve ark. 2002).

Buğday ekim alanı 1970–1980 arası 9.3 milyon hektara, üretim 16.8 milyon tona ve verim 184 kg/da’a ulaşmıştır (Baydur 1987). Yeni bilgiler ışığında, yeni tarım tekniklerinin uygulanması, araştırma imkan ve organizasyonlardaki gelişmeler ıslahtaki değişimi hızlandırmıştır. Gelişen toprak işleme ve ekim teknikleri ile yetiştirilecek çeşitlerde erken ekim, kış gelmeden sapa kalkmama, mutlak kışlık olma, geniş bir ekim aralığını kolaylıkla doldurabilmek için yüksek kardeşlenme gibi özelliklerin bulunması gündeme gelmiştir. Tane rengi ve sertliği tüketici isteğine göre yıldan yıla değişmiştir. İlk yıllardaki beyaz tane rengi yerine son yıllarda kırmızı tane rengine doğru bir kayma olmuştur. Protein içeriğinin öneminden dolayı özellikle yüksek lisin içerikli çeşitlerin ıslahına gidilmiştir. Son yıllarda ilaç sanayindeki ilerlemeler ile hastalığa dayanıklılık konusunda ki ıslah çalışmalarında da değişiklikler yapılmıştır (Gerek 1970). Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü (ATAE)’ nün 1970’li yıllarda üretime geçirdiği çeşitler verim rekorları kırmış, değişik yetiştirme ortamlarında verim güvenirliliği sağlanmış, kurağa, kışa, hastalıklara dayanıklılık ve kalitede arzu edilen seviyeyi tutturmuş ve yüksek verim nedeniyle yatma problemi olmamıştır. Yetiştirme ortamları sınırlandırılmış olmalarına rağmen gösterdikleri geniş adaptasyon yetenekleri nedeniyle Türkiye’nin sahil kuşağı hariç hemen her yerine uyabilmeleri nedeniyle üretim alanları hızlı gelişmiş Türkiye ölçüsünde üniversal çeşit haline gelmişlerdir. Bu çeşitler sırasıyla Kıraç-66, Bolal-2973, Bezostaya-1, Porsuk-2800 ve Gerek 79’dur.

(3)

Buğday ekim alanı 1980–1990 yılları arasında 19.4 milyon hektar, üretim 18.9 milyon ton ve verim 203.5 kg/da’a yükselmiştir (Anonymous 1988). Ekim alanında 1920'lerden 1987’lere kadar % 224, üretimde % 800 ve verimde % 173 artış olmuştur. Bunun sebebi Türkiye de mevcut agroekolojilerin tespit edilip bu değişik iklim ve toprak gruplarına uygun çeşitlerle yeni kombinasyonlar geliştirilerek tescil edilmesidir. Yörelere uygun buğday çeşitlerinin ekim zamanı, gübre istekleri, zirai ilaç kullanımı kadar bir dizi deneme sonuçları değerlendirilerek yetiştirme tekniklerinin geliştirilip üreticilere ulaştırılmasıdır (Baydur 1987) .

Buğday veriminin düşük ya da yüksek olması çevre koşulları ve çeşit karakterlerine bağlıdır. Verimi tayin eden unsurlar birim alandaki başak sayısı ve başak başına tane verimidir. Yeni geliştirilen çeşit ve hatların ise buğday yetiştirilen bölgelerde denemeye alınarak verim ve kalite performanslarının belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde oldukça çok buğday çeşidi olmasına rağmen verim ve kalite sorunları tam olarak çözümlenememiştir. Kuru ve marjinal alanlarda üretim yapılması nedeniyle birim alandan alınan verimin düşük olması, yağışların az olduğu geniş alanlarda ve daha çok kuru tarım uygulanan iç bölgelerimizde buğday-nadas sisteminin uygulanması Türkiye ortalamasını düşürmektedir. Ülkemizin birçok yerinde sürdürülen araştırmalar, ekolojik bölgelerimize uyum sağlayan yüksek verimli çeşitler ve ekim yatağının hazırlanmasından hasat ve harmana kadar uygulanacak uygun yetiştirme teknikleri ile verimi arttırmak mümkündür (Helvacı ve ark. 2005). Ülkemiz tarım alanlarının son sınırına ulaştığı günümüzde buğday üretimini arttırmanın tek yolu birim alan verimini yükseltmektir. Bu ise yüksek verimli, kaliteli, biyotik ve abiyotik stres şartlarına dayanıklı çeşitlerin sertifikalı tohumlarını kullanarak, uygun yetiştirme tekniklerinin uygulanması ile gerçekleştirilebilir. Bu araştırmada, 1960’lı yıllarda başlayan buğday ıslah çalışmalarında elde edilen ekmeklik buğday çeşitleri ile günümüzde ıslah edilen çeşitler arasında bazı özellikler bakımından görülen değişimler araştırılmıştır.

(4)

2. KAYNAK ARAŞTIRMASI

Ülkemizde ıslahçılar, yüksek verimli yeni çeşitler geliştirerek üretime kazandırmakta ve ıslah konusunda yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Ancak verim artışındaki ilerlemenin nedenlerinin araştırılması ve yıllara göre ne kadar ilerleme sağlandığının belirlenmesi konusunda ülkemizde yapılan çalışmalar sınırlıdır. Islahtaki ilerlemenin belirlenebilmesi için zaman zaman bu konudaki araştırmaların yapılması gerekmektedir. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar aşağıda verilmiştir.

Gökçora (1954), m2 de bulunan tane sayısı ve çeşidin bin tane ağırlığına göre hesaplanan verimin“ biyolojik verim” hasat-harman ve diğer işlemler sırasındaki kayıplardan sonra elde edilen verimin de “işletme verimi” olduğunu bildirmekte ve ikisi arasında % 5 kadar fark bulunabileceğini açıklamaktadır.

Vogel ve ark. (1963), bol yağışlı Doğu Washington’da yapılan çeşit verim denemelerinde bitki boyları 80 cm dolayında bulunan Selection 101 ve Gaines yarı-kısa buğday çeşitlerinin Brevor ve Omar gibi standart çeşitlerden daha verimli olduğunu, söz konusu yarı-kısa çeşitlerde kardeşlenmenin fazla, tane/sap oranının yüksek olduğunu ve yatma görünmediğini bildirmektedirler.

Vlach (1965), ekmeklik ve makarnalık buğdaylarla Çekoslavakya’da yaptığı çalışmalarda, kardeşlenmesi az çeşitlerde, tane bağlayan başak oranının ve bin tane ağırlığının yüksek bulunduğunu belirtmiştir.

Johnson ve ark. (1966), bitki boyları farklı 4 kışlık buğday çeşidinin verim unsurları ve tarımsal karakterleri üzerinde Nebraska ve Colarada’da yaptıkları araştırmalarda, kısa boylu C.I.13678 ve C.I.13677 çeşitlerinin uzun boylu Pawnee ve Cheyene çeşitlerinden daha verimli olduğunu; en yüksek verimli C.I.13678 çeşidinde başaktaki tane sayısının fazla, fakat birim alandaki başak sayısının az bulunduğunu; uzun boylu çeşitlerde bin tane ağırlığının fazla, tane/sap ağırlıkları oranının düşük olduğunu ifade etmişlerdir.

Thorne (1966), tahıllarda birim alandaki başak sayısını arttırarak verimin de arttırılabileceğini bunun içinde çok kardeşlenen çeşitler yerine az kardeşlenen ama

(5)

tane bağlayan kardeş oranı yüksek çeşitler üzerinde durulması gerektiğini, yüksek verimli yeni ıslah çeşitlerinin çoğunlukla bu özellikleri taşıdığını bildirmektedir. Borojevic ve Cupina (1968), değişik kökenli 9 ekmeklik buğday çeşidinin verim ve verime etkili karakterleri üzerinde Yugoslavya’da yaptıkları araştırmalarda; bitki boyunu 61.4-117.2 cm, başak uzunluğunu 6.7-10.9 cm, bir başaktaki başakçık sayısını 13.5-20.7 adet, bin tane ağırlığını 26.27-35.12 g, bir başaktaki tane sayısını 27.7-55 adet bulmuşlardır.Araştırıcılar ayrıca dekara tane verimi ile başaktaki tane ağırlığı, başaktaki tane sayısı, bin tane ağırlığı ve bitki başına tane verimi arasında olumlu ve önemli ilişkiler saptamışlardır.

Donald (1968), tane veriminin fizyolojik esaslarını da dikkate alarak, ideal bir buğday tipinin morfolojik karakterlerini ‘‘kısa sağlam saplı, az sayıda küçük dik yapraklı, kılçıklı, dik ve büyük başaklı, her bitkide bir tek sap ve yüksek oranda çim kökü” şeklinde açıklamıştır.

Paquet (1968), değişik ülkelerden sağlanan 80 yarı-kısa buğday çeşidiyle, Fransa’da yaptığı araştırmalarda, bitki boyunun başak uzunluğu ve başakçık sayısı ile ilişkisi bulunmadığını; yarı-kısa çeşitlerde standart uzun boylu çeşitlere oranla genellikle bin tane ağırlığının düşük, kardeş sayısının fazla olduğunu bildirmekte ve yarı cüce çeşitlerde bitki boyu ile tane verimini etkileyecek öteki karakterler arasında olumsuz bir ilişki bulunmadığı sonucuna varmaktadır.

Gökçora (1969), buğdayda verim kabiliyetinin genetik yapı ve ekolojik koşullara bağlı olduğunu, genetik yapının kardeşlenme, başak uzunluğu ve sıklığı, başakçıkta tane sayısı ve tane büyüklüğü gibi morfolojik özellikler şeklinde ortaya çıktığını bundan dolayı ıslahçının verim faktörlerini tek tek değil hep birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Tosun (1969), buğday üretimini arttırmada önemli faktörlerden birinin de çeşitlerde sap sağlamlığı olduğunu; Türkiye şartlarına uygun kısa boylu, sağlam saplı, kışlık yeni buğday çeşitleri bulmak için 1964 yılında başladığı melez çalışmaları ile umutlu hatların ortaya konulduğunu bildirmektedir.

Tosun (1970), Orta Anadolu ve benzeri ekolojilerde kurağa dayanıklılığın önemli bir çeşit karakteri olduğuna, özellikle kurak alanlarda kılçıklı çeşitlerin kılçıksız çeşitlere göre % 10-15 fazla verim sağladığına dikkat çekmiştir.

(6)

Nayyar (1971), Ankara’da bitki boylar farklı 4 ekmeklik ve 4 makarnalık buğday çeşidiyle yaptığı bir araştırmada; ekmeklik buğdaylarda bitki başına başak veren kardeş sayısının yarı cüce çeşitlerde daha çok ve bir başaktaki başakçık ile tane sayılarının ise makarnalıklara göre az bulunduğunu belirtmiştir.

Genç (1974), Ankara şartlarında yerli ve yabancı ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinde verim ve verime etkili karakterler üzerinde yaptığı çalışmada iki yıllık ortalama değerlere göre ekmeklik buğdaylarda m2 de başak sayısını 376-558 adet arası, bitki başına fertil kardeş sayısını 4.73-6.74 adet, sap uzunluğunu 51.4-115.9 cm arası, başak uzunluğunu 7.57-12.05 cm arası, başakta başakçık sayısını 16.35-20.65 adet arası, başakta tane sayısın 27.9-54.6 adet arası, tane verimini 395-633 kg/da, bin tane ağırlığını 24.3-47.3 g, hektolitre ağırlıklarını 76.3-82.2 kg arası bulmuştur. Ekmeklik buğday çeşitlerinde; kardeşlenmesi en yüksek olanlarda en düşük tane verimi elde edildiğini, sap uzunluğunun yağışlı geçen 1971 yılında daha yüksek olduğunu, bin tane ağırlığı yüksek çeşitlerde verimin yüksek bulunduğunu, kısa boylu çeşitlerin çok kardeşlendiğini ve kardeş sayısı fazla olanlarda verimin az olduğunu, hektolitre ağırlıkları yüksek olanlarda veriminde yüksek gerçekleştiğini ve çeşitler arası farkların önemli bulmuştur

Ünal (1979), buğday protein oranının çeşide ve daha çok çevre koşullarına bağlı olarak % 6-22 arasında değiştiğini bildirmiştir.

Austin ve ark. (1980), tarafından 1977-78 yetiştirme sezonunda İngiltere Cambridge’de, bu yüzyılın ilk yıllarından itibaren çeşit ıslahına bağlı olarak, kışlık buğdayın verim potansiyelindeki artışı değerlendirmek amacıyla denemeler yürütülmüştür. Yeni çeşitlerin eski çeşitlerden daha kısa boylu ve yüksek verimli olduğu belirlenmiştir. Yeni çeşitlerin m2 deki sap ağırlığının eski çeşitlerden daha düşük, fakat yaprak alanı indeksi ve metrekaredeki yaprak ağırlıklarının benzer olduğu tespit edilmiştir. Her bir denemede çeşitlerin toplam kuru madde üretimi benzer bulunmuş, çeşit ıslahına bağlı olarak tane verimindeki artış, yüksek hasat indeksi ile ilişkili bulunmuştur. Araştırma sonucunda, biyomas değişmeden bitki boyunu azaltmaya yönelik eğilimin devam etmesi ve ıslahçılar tarafından hasat indeksinin mevcut % 50 civarında olan tavan değerinin % 60’a çıkarılmasıyla, verimde % 25 genetik kazanç elde edilebileceği belirtilmiştir. .

(7)

Genç ve ark. (1987), Çukurova koşullarında 1980-1985 yılları arasında 8 ekmeklik ve 7 makarnalık buğdayın uyum yeteneklerini belirlemek için yaptıkları çalışmada Orso ve Cumhuriyet-75 ekmeklik çeşitlerini, Genç-88 çeşidine göre verimsiz ve stabil olmadığını bulmuşlardır.

Altay (1987), Batı Anadolu Geçit Bölgesinde yaptığı bir araştırmada 10 ekmeklik buğday ve 2 makarnalık buğday çeşidi ile 1980–1987 yılları arasında kurulan “kışlık buğday adaptasyon denemeleri”nden, bu bölge için en stabil çeşitlerin Gerek_79 ve Bezostaja_1 çeşitleri olduğunu bildirmiştir.

Poehlman (1987), buğday ıslahını verim potansiyeli, verim stabilitesi ve kalite olmak üzere üç önemli başlık altında toplamıştır. Agronomik özelliklerin yüksek verim potansiyeli ile ilgili olduğunu ve bu özelliklerden en önemlilerinin yatmaya dayanıklılık ve yüksek verimli bir başak olduğunu belirtmiştir.

Heyne ve ark.(1987), ekmeklik buğdayda kalitenin kullanım amacına göre değiştiğini, kullanım amacını etkileyen en önemli özelliğin ise tanenin protein oranı olduğunu ifade etmiştir.

Cox ve ark. (1988), tarafından Kansas’ta 1986–87 yılları arasında, üç farklı lokasyonda kurulan denemelerde 1874 _1987 yılları arasında geliştirilen 35 adet sert kırmızı kışlık ekmeklik buğday çeşidi, genetik ilerlemedeki başarının belirlenmesi amacıyla değerlendirmeye alınmıştır. Çeşitlerin ortalaması olarak, tane veriminde 16.2 kg/ha/yıl, hektolitre ağırlığında 0.4 kg/m3/yıl artış saptanmış, bin tane ağırlığında ise 0.04 g/yıl’lık artış olduğu belirlenmiştir. Başaklanma gün sayısı ve bitki boyu sırasıyla, -0.1 gün/yıl ve -0.5 cm /yıl oranında azalmış, biyomas veriminde önemli bir değişim görülmediği tespit edilmiştir.

Perry ve D’Antuono (1989), tarafından 1860-1982 yılları arasında geliştirilen 38 Avustralya buğday çeşidi Doğu Avustralya’da 4 yıl süreyle yirmi tarla denemesinde yetiştirilmiştir.Tane verimin 1884 yılında 1022 kg/ha iken 1982 yılında 1588 kg/ha’a ulaştığı görülmüştür. Verimdeki artış hızı yılda 5.8 kg/ha (yılda % 0.57) olarak gerçekleşmiştir. Bu bölgede genetik ilerlemenin, m2 tane sayısı ve hasat indeksindeki artışın birlikte etkisiyle gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.

Siddique ve ark. (1989), Batı Avustralya Merredin’de 1860-1980 dönemini temsil eden 10 buğday çeşidi, yüksek tane verimine neden olan morfolojik ve fizyolojik karakterlerin belirlenmesi amacıyla karşılaştırılmıştır. Tane verimi ve hasat

(8)

indeksi, eski çeşitlerden yeni çeşitlere doğru artış göstermiş, en son geliştirilen çeşit olan Kulin, en yüksek verim ve hasat indeksine sahip olmuş, bu değerlerin en eski çeşit olan Purple Straw’dan sırasıyla % 63 ve % 48 daha fazla olduğu belirlenmiştir. Yeni çeşitlerde tane verimindeki artışlar, başakçık ve başaktaki tane sayısı artışıyla ilişkili olmuş, ortalama tane ağırlığı modern çeşitlerde biraz azalma göstermiştir. Slafer ve Andrade (1989), Arjantin’de 1912 ve 1980 yılları arasında tescil edilen 6 ekmeklik buğday çeşidinde biyolojik verim, hasat indeksi ve tane verimi unsurları üzerine ıslahın etkisini araştırmışlardır. Yüzyılın ilk bölümünde tescil edilen çeşitler arasındaki tane verimi ve hasat indeksi farkları istatistiksel olarak önemli olmamış, fakat daha sonra tescil edilen çeşitlerde her iki karakterde önemli artış görülmüştür. M2 de tane sayısı ve başakta tane sayısı bitki ıslahından en fazla etkilenen verim unsurları olmuştur. Eski çeşitlere nazaran yeni çeşitlerde m2 deki tane sayısının yüksek oluşunu başakta tane sayısı artışıyla ilişkili bulmuşlardır.

Slafer ve ark. (1990) Arjantin’de 1986 ve 1987 yıllarında kurulan tarla denemelerinde 1912 ve 1980 yılları arasında tescil edilen altı adet ekmeklik buğday çeşidinde tane verimindeki genetik ilerleme ile çiçeklenme öncesi fizyolojik özelliklerin ilişkisi araştırılmıştır. Çalışmada bitki ıslahında çiçeklenme öncesi başağa kuru madde birikimi ve çiçeklenmede başak kuru madde ağırlığındaki değişimlere paralel olarak tane verimi ve hasat indeksi değişimlerinin elde edildiği belirtilmiştir.

Slafer ve Andrade (1991), bitki ıslahı yoluyla buğdayın tane veriminde elde edilen değişimlerin bilinmesinin gelecekteki seleksiyon kriterlerinin belirlenmesinde faydalı olabileceğini belirterek, farklı ülkelerde yapılan ıslah çalışmalarının buğdayın tane verim potansiyeli ve önemli fizyolojik özellikleri üzerindeki etkisini incelemişler ve genellikle hasat indeksinde önemli artışların meydana geldiği, fakat toplam biyomasta önemli değişiklikler olmadığını belirtmişlerdir. Tane veriminde Hindistan’dan Meksika’ya kadar sırasıyla 0.58 g/m2/yıl’dan, 5.84 g/m2/yıl ’a kadar genetik ıslah programları arasındaki önemli farklılıkları yansıtan genetik artışlar meydana gelmiştir. Bununla birlikte, karşılaştırmalar nispi değerlerle yapıldığında artış sırasıyla % 0.16/yıl ile % 0.90/yıl arasında değişim göstermiştir. Birçok bölgede nispi genetik kazancın % 0.45/yıl civarında olduğu görünmüştür.

(9)

Dotlacil ve Toman (1991), bir buğday çeşidi kalitesinin sadece bu çeşidin belirli özelliklerinin genetik potansiyeline değil, farklı çevre koşulları altındaki performansına ve gerçek üretim potansiyelini ortaya çıkarma yeteneğine dayandığını belirtmiştir.

Peterson ve ark. ( 1992), kışlık kırmızı-sert buğdayda, kalite özellikleri üzerine genotip ve çevre interaksiyonunun etkilerini incelemek amacıyla 1988-1989 yıllarında Arizona ve Nebraska bölgelerinde 6 lokasyonda gerçekleştirilen bir çalışma yürütmüşlerdir. Bu çalışmada hasat edilen tohumlar öğütülerek protein konsantrasyonu, sedimantasyon değeri ve tohum sertliği değeri belirlenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda; genotip, çevre, genotip ve çevre interaksiyonunun tüm kalite parametreleri üzerine önemli düzeyde etkili olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda çevresel etkiler ile ilişkili kalite parametrelerindeki farklılıkların genetik faktörlerden daha etkili olduğu bulunmuştur. Araştırmacılar yaptıkları bu çalışma sonucunda; incelenen kalite özelliklerinin iyileştirilmesinin ve devamlılığının sağlanmasının aynı anda gerçekleştirilmesinin oldukça zor olduğunu açıklamışlardır. Zencirci ve Baran (1992), Orta Anadolu ve Geçit bölgeleri için 1932-1991 yılları arasında geliştirilmiş ekmeklik buğday çeşitlerinde sağlanan genetik ilerlemeyi incelemişlerdir. Araştırmada 17 ekmeklik buğday çeşidi kullanılmış ve çeşitler tescil yıllarına ve sırasına göre 3 gruba ayrılmıştır. Çalışma sonucunda 1932_1951 dönemi için ortalama verim 218.70±99.68 kg/da, genetik ilerleme % 17 (38.11 kg/da), 1952-1971 dönemi için verim 227.64±90.53 kg/da, genetik ilerleme % 39 (89.38 kg/da), 1972-1991 dönemi için verim 321.98±120.27 kg/da, genetik ilerleme % 18 (59.47 kg/da) kaydedilmiştir. Islah edilen çeşitlerde 1932-1991 yılları arasında toplam % 74 genetik ilerleme sağlanmıştır. A.B.D. de buğday ıslah programlarında bu oranın % 35-50 olduğu açıklanmıştır. (Frey 1971, Jensen 1978). Bu araştırıcılar ülkemiz kuru tarım alanları için geliştirilen çeşitlerle sağlanan genetik ilerlemenin oldukça yüksek olduğunu belirtmişlerdir.

Feil (1992), ele aldığı derlemede son yüzyılda kışlık buğdaylarda tane verimlerinin çarpıcı bir şekilde artış gösterdiğini, bu ilerlemenin çeşit ve yetiştirme tekniklerinin etkileşimi sonucu ortaya çıktığını belirtmiştir. Eski çeşitlerin yatmaya karşı daha az dayanıklı olduklarını, yatmanın verim unsurlarının değişimini etkilediğini, çiçeklenme sonrası meydana gelen yatmanın tane ağırlığını, tane

(10)

sayısından daha fazla azalttığını bildirmiştir. Karşılaştırılabilir iklim ve çevre koşullarında ıslahtaki ilerlemenin farklılıklar gösterdiğini örneğin, İngiltere’de kışlık buğdayın tane verimi artışının İskandinavya ve Almanya’dan daha fazla olduğunu belirtmiştir. Birkaç çalışma dışında modern çeşitlerin metrekarede daha fazla tane sayısı oluşturduklarını, başakta tane sayısının daha fazla olduğunu ve bu durumun muhtemelen başakçıktaki tane sayısı artışından kaynaklandığını bildirmiştir.

Yürür ve Turgut (1992), 1991-1992 yıllarında Bursa koşullarında verim potansiyelini belirlemek amacıyla 9 ekmeklik buğday çeşidinin tane verimleri yanında; bitki boyu, başak boyu, başaktaki başakçık sayısı, başaktaki tane ağırlığı, metrekaredeki başak sayısı ve bin tane ağırlığı gibi verim unsurlarını incelenmişlerdir. Bitki boyunun 81.2-107.5 cm, başak boyunun 7.48-9.68 cm, başaktaki başakçık sayısının 16.9-21.2 adet, başaktaki tane sayısının 31.8-49.9 adet, başaktaki tane ağırlığının 1.23-1.89 g, metrekaredeki başak sayısının 427.5-552.6 adet, 1000 tane ağırlığının 30.8-38.7 g ve tane veriminin 486.5-577.4 kg/da arasında değiştiği tespit edilmiştir.

Berzonsky ve Lafever (1993), Amerika’da 1871 ile 1987 yılları arasında geliştirilmiş çeşitlerle birlikte kışlık yumuşak kırmızı buğdayların yer aldığı tarla denemelerini 4 yıl süre ile yürütmüşlerdir. Araştırmada tane verimindeki ilerleme 15.5 kg/ha/yıl olarak belirlenmiş ve başaklanma zamanı, bitki boyu ve yatmaya dayanıklılık ile tescil yılları arasında önemli doğrusal ilişki olduğu tespit etmiştir. Başaklanma zamanındaki değişim -0.05 gün/yıl, bitki boyunda -0.4 cm/yıl, yatmanın azalması ise % _0.7/ yıl düzeyinde olmuştur.

Yılmaz ve Dokuyucu (1994), Kahramanmaraş koşullarında 25 ekmeklik buğday çeşit ve hattında; bitki boyu, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı ve tane verimi gibi özellikleri incelemişlerdir. İki yıllık verilerin ortalama sonuçlarına göre; bitki boyu 100 cm, başakta tane sayısı 44 adet başaktaki tane ağırlığı 1.7 g, bin tane ağırlığı 41.4 g, hektolitre ağırlığı 81.1 kg, tane verimi 598 kg/da olarak belirlenmiştir.

Atlı ve Eser (1995), ekmeklik buğdaylarda, kalite karakterlerinin diğer tüm karakterler gibi çeşidin genetik yapısı ile ilgili olduğunu vurgulamışlardır. Araştırıcılar, bir çok kalite özelliğinin çok gen tarafından idare edilmekte olduğunu ve kalıtımlarının oldukça kompleks yapı gösterdiğini bildirmişlerdir. En önemli

(11)

kalite kriteri olan protein oranı çok gen tarafından idare edilmekte olup, bu genlerin sayısı konusunda henüz kesin bir açıklama olmadığını vurgulamışlardır. Fakat bu genler çeşitten çeşide fark etmekle birlikte çoğunluğunun küçük etkili genler olduğunu ve kalıtım oranının düşük olmasından dolayı bu karakterin dölden döle aktarılmasının zor olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca kalite özelliklerinin çevreden çok fazla etkilenmesinden dolayı genetik yapının tam olarak ortaya çıkma ihtimalinin tamamen yetiştirme şartları ve iklime bağlı olduğunu vurgulamışlardır.

Mccaig ve Depauw (1995), Kanada batı kırmızı yazlık ekmeklik buğday sınıflarının eski verileri ile, son zamanlarda tescil edilen yüksek verimli erkenci çeşitlerin tane verimlerindeki değişimler karşılaştırmışlardır. Kanada çeşitlerinin maksimum verim potansiyelleri 90 yıllık periyot boyunca yaklaşık olarak 6-9 kg/ha/yıl olarak artmıştır. Bu artışı başak büyüklüğündeki artıştan ziyade, tane sayısındaki artışa bağlamışlardır. Bitki boyu, olgunlaşma zamanı ve hektolitre ağırlığının 1947-1992 yılları arasında istatistiki olarak önemli bir değişim göstermediği saptanmıştır.

Budak ve ark. (1997), Kahramanmaraş bölgesinde yaptıkları çalışmada protein oranı bakımından çeşitler arasında önemli farklılıklar olduğunu, protein oranı % 10.5 ile % 12.2 arasında değişirken, Seri-82 çeşidinin en yüksek protein oranına sahip olduğunu belirtmişlerdir. İki yıl süreyle yetiştirdikleri 16 ekmeklik buğday çeşidinden oluşan populasyonda ortalama bin tane ağırlığını 33.8 g olarak bulmuşlardır.

Genç ve ark (1997), tescile sundukları iki ekmeklik buğday hattından Çukurova koşullarında 1995-1996 yetiştirme yılında elde ettikleri örneklerde bazı fiziksel, kimyasal ve teknolojik kalite özelliklerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada; hektolitre ağırlığını 76.3 ile 79.2 kg, bin tane ağırlığını 36.2 ile 39.7 g arası değiştiğini belirlemişlerdir.

Avçin ve ark. (1997), Orta Anadolu şartlarında 1933-1991 yılları arasında geliştirilmiş 13 ekmeklik buğday çeşidi ve 1 hat üzerinde yaptıkları araştırmada ortalama verimi 268 kg/da bulmuşlardır. Araştırmada en düşük verim Sivas-111/33 çeşidinden, en yüksek verim Gerek-79 çeşidinden elde edilmiştir. Araştırıcılar bu çalışmada genetik ilerlemeyi (yıllık verim artışı) 1.61 kg/da olarak tespit etmişlerdir. Araştırmada ilk tescil edilen çeşitlerin boyları en yüksek iken yeni çeşitlere

(12)

gid i l d i k ç e boyun kısaldığını gözlemlemişlerdir. Eski çeşitlerdeki verim düşüklüğünün sebeplerinden birini bunların yüksek verim potansiyellerinde yani yağışlı yıllardaki yatmalara bağlamışlardır. Yatmaya eğilim boyu 90 cm’nin üzerinde olan çeşitlerde görülmüştür. Başaktaki tane sayısı eski çeşitlerde düşük, yeni çeşitlerde daha fazla bulunmuştur. İlk beş buğday çeşidinde başakta tane sayısını 22-24 adet, diğer çeşitlerde 27-35 adet arası tespit etmişlerdir. Başakta tane sayısının verim üzerine olan doğrudan etkisi olumlu ve yüksek (1.0936) olmuş, ancak başaktaki tane sayısının m2‘de başak sayısından ileri gelen dolaylı etkisinden (-0.559) dolayı bu etki azalmış ve verim ile başakta tane sayısı arasındaki toplam korelasyon 0.5366’da kalmıştır. Başaktaki tane sayısı üzerine, hasat indeksinin doğrudan etkisi (0.7966) olumlu ve yüksek olmuş, biyolojik verimin doğrudan etkisi ise orta olmuş (0.247), buğday verimini artırmak için biyolojik verimi düşürmeden başaktaki tane sayısı ve hasat indeksinin artırılması, bunun sağlanması için de bitki boyunun kısaltılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Araştırıcılar tane verimini arttırmak için önce başakta tane sayısının arttırılmasının, başak tane sayısının artışı için ise hasat indeksinin arttırılmasının bunun da boyun kısa tutularak arttırılabileceğini bildirmişlerdir.

Austin (1999), İngiltere’de 1948’ten günümüze kadar ekmeklik buğday veriminin yılda 110 kg/ha artış gösterdiğini, kısa boylu çeşitlerin ıslahı ile daha yüksek verimler elde edildiğini saptamıştır. Modern çeşitlerin verimi fazla N kullanımı, fungisit ve herbisitlerin etkin bir şekilde uygulanmasına bağlı olmuştur. Uzun dönemde, ıslahçılar tarafından biyomas ve büyüme hızının arttırılması sayesinde genetik ilerleme başarılmıştır.

Demir ve ark. (1999), Bornova, Menemen, Aydın lokasyonlarında verim performansları incelenen 11 adet ileri ekmeklik buğday hattı ve 4 standart çeşidin bin tane ağırlığı ve hektolitre ağırlığı gibi fiziksel özellikleri ile gluten, gluten indeks, sedimentasyon değeri, düşme sayısı ve protein miktarı gibi teknolojik kalite özelliklerini araştırmışlardır. Araştırıcılar, bin tane ağırlığını 36.2-51.0 g, hektolitre ağırlığını 81.1-85.5 kg, protein oranını ise % 9.3-13.6 arasında bulmuşlardır. Bu çalışmada mevcut hatların bin tane ağırlığı bakımından istenilen düzeyde olmadıkları, diğer özelliklerce standartlara yakın veya daha yüksek düzeyde oldukları bulunmuş ve uygun melezleme çalışmaları ile tane iriliklerinin arttırılarak

(13)

un sanayi açısından arzu edilen çeşitler haline getirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Dokuyucu ve ark. (1999), Kahramanmaraş merkez ovası koşullarında, 1996-1998 yılları arasında, 13 ekmeklik buğday çeşidinde yaptıkları araştırmada incelenen tüm özellikler yönünden, yıllar ve çeşitler arasındaki farklar önemli bulunmuştur. Çeşitlerin başaktaki tane sayıları 33-50 adet, başaktaki tane ağırlıkları 1.1-1.9 g, bin tane ağırlıkları 32.6-40.9 g, hektolitre ağırlıkları 79.5-82.6 kg, tane verimleri ise 423-705 kg/da arasında değişmiştir. En fazla tane verimi Seyhan-95 çeşidinden 423-705 kg/da olarak elde edilmiştir. Tane verimi ile başaktaki tane sayısı (r=0.472**), tane ağırlığı (r=0.483**), bin tane ağırlığı(r=0.214*), hektolitre ağırlığı( r=0.315**) arasında olumlu ve önemli ilişki olduğu saptanmıştır. Tane verimi yönünden yıl x çeşit interaksiyonu önemli çıkmasına rağmen, belirtilen çeşitler her iki yılda da verim yönünden üst sıralarda yer almışlardır. Buna göre, Seyhan-95, Marmara-86, Doğankent-1, Aria ve Gönen çeşitlerinin Kahramanmaraş merkez koşulları için uygun olduğunu belirtmişlerdir.

Akman ve ark. (1999), 1996_1998 yıllarında Isparta ekolojik koşulları için bölgeye uygun yüksek verimli ekmeklik buğday çeşit ve hatlarının belirlenmesi amacıyla yürüttükleri çalışmada, bitki boyunun 63.5_95.8 cm, başak uzunluğunun 4.5-6.8 cm, fertil kardeş sayısının 1.9-2.7 adet, başakta tane sayısının 16.2-24.2 adet, bin tane ağırlıklarının 32.4-43.3 g, tane veriminin 189.5-320.5 kg/da, ham protein oranının % 9.2-12.9 arasında değiştiğini belirtmişlerdir. Ayrıca, genotipler arasında incelenen özellikler bakımından önemli farklılıkların olduğunu ve bu genotiplerin performanslarının yıllara göre farklılık gösterdiğini açıklanmışlardır. Bu çalışma sonucunda Dağdaş-94 ve Gerek-79 ekmeklik buğday çeşitlerinin yüksek verimli olduğunu ve bölge için önerilebilecek çeşitler olduğu tespit edilmiştir.

Partigöç ve Olgun (1999), Doğu Anadolu’da üç lokasyonda (Ilıca, Pasinler, Erzincan) yaptıkları ekmeklik buğday çeşitleri ile ilgili 3 yıllık araştırma sonucunda; ortalama verimi 315.5 kg/da olarak bulmuşlardır. Bölgelere göre ekilecek çeşidin belirlenmesinde farklı ekolojik koşullarda kurulan verim denemelerinde çok yıllık yapılacak stabilite parametrelerinin değerlendirilmesine göre yapılmasının doğru bir işlem olduğunu belirtmişlerdir.

(14)

Yalvaç ve ark. (1999), Ankara’da Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen 5 ekmeklik buğday çeşidi ile 4 standart çeşit üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda; ortalama verimi 288-405 kg/da, bin tane ağırlığını 30.7-31.6 g, hektolitre ağırlığını 80.0-81.0 kg arası bulmuşlardır.

Dönmez ve ark. (2001), Kansas’da,1943-1995 yılları arasında geliştirilen 12 kışlık buğday çeşidi ve 1 hattı, Turkey çeşidi ile karşılaştırmışlardır. Tane verimi Turkey için 2718 kg/ha’dan, deneme hattında 4987 kg/ha’a kadar değişmiş, genetik ilerleme eski çeşitler için yıllık % 0.16 ve yeni çeşitler için yıllık % 0.63 olarak belirlenmiştir. En yüksek korelasyon (r=0.97**) birim alandaki tane sayısı ile tane verimi arasında saptanmış, genetik ilerlemeye en fazla tane sayısı etki etmiştir. Araştırmada tane verimi ile; erken başaklanma (r=-0.66**), bitki boyunun azalması (-0.62**), yatmanın azalması (-0.67**) ve pas hastalığının azalması (-0.62**) arasında korelasyonlar bulunmuştur.

Mellado (2001) tarafından 10 kışlık buğday genotipi ile alternatif çeşitlerden oluşan 1.grup ve 11 yazlık buğday varyetesinden meydana gelen 2. grup buğday genotiplerinin sedimentasyon değeri, tohum üretimi ve tanede protein içeriğini belirlemek amacıyla 1995 yılından 1998 yılına kadar G. Amerika Chillan, Chile, Santa Rosa deneme alanlarında yapılan araştırmalarda, 1. grupta ve 2. grupta bulunan çeşitlerin ortalama protein oranının % 9.6 ve % 10.8 arası değiştiği, 1. grupta ve 2. grupta ortalama protein veriminin sırasıyla 894.6 kg/da ve 968.4 kg/da olduğu tespit edilmiştir.

Bilgin ve Korkut (2001), Tekirdağ’da 20 ekmeklik buğday çeşit ve hattını incelemişlerdir. Tane verimlerini 388.17-655.83 kg/da, bitki boylarını 77.0-114.33 cm, başak uzunluğunu 7.67-10.58 cm, başakta tane sayısını 34.17-53.27 adet arası bulmuşlardır. İncelenen tüm özellilerde varyans analiz sonuçlarına göre genotipler arası farklılıkların önemli olduğunu ve başakta tane ağırlığının tane verimini arttırabileceğini belirtmişlerdir. Araştırıcılar kısa boylu, erken başaklanan, başaklanma- erme süresi uzun, başakta tane sayısı ile ağırlığı ve verimi yüksek genotiplerin üzerinde durulması gerektiğini belirtmişlerdir.

Toklu ve ark. (2001), Çukurova koşullarında 1980-2000 yılları arasında yetiştirilen ekmeklik buğday genotiplerinin tane verimindeki değişimi 4 dönem içinde incelenmiştir. I. Dönemde 4 ekmeklik buğday genotipi 7 yıl süreyle

(15)

(1980-1986), II. Dönemde 5 ekmeklik buğday genotipi 5 yıl süreyle (1987-1991), III. Dönemde 3 ekmeklik buğday genotipi 5 yıl süreyle (1992-1996) ve IV. Dönemde 6 ekmeklik buğday genotipi de 4 yıl süreyle (1997-2000) kontrol çeşidi ya da ileri hat olarak denenmiş ve bunlara ilişkin veriler değerlendirilmiştir. Elde edilen verilere göre, toplam 18 genotip içerisinde en yüksek tane verimi (856 kg/da) IV. Dönemde yer alan Balattila (2000 yılı tescilli) çeşidinde saptanmış, en düşük verim (384 kg/da) ise 1980 -1986 yılları arasında (I. Dönem) denemelerde yer alan Orso çeşidinde saptanmıştır. Ayrıca, belirtilen 4 dönem kendi arasında gruplandırılmış ve en yüksek verim ortalaması IV. Dönemde (794 kg/da) belirlenirken , bunu sırasıyla III. II. ve I. Dönemler (622 kg/da, 629 kg/da, 453 kg/da) izlemiştir. Araştırmada 21 yıllık dönemde ortalama verim artış hızı 21.4 kg/da/yıl ve nispi verim artışı ise % 3.37/yıl olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, Çukurova Bölgesinde 1980’li yıllarda yetiştirilen ekmeklik buğday genotiplerine göre izleyen dönemlerde yetiştirilen çeşitlerde tane verimi bakımından önemli artışlar sağlandığı ortaya konmuştur.

Soylu ve ark. (2001), Konya sulu koşullarda 9 makarnalık ve 15 ekmeklik buğday genotipinin verim ve kalite özelliklerinin belirlenmesi üzerine yaptıkları araştırmada, ekmeklik buğday çeşitlerinde ortalama protein oranlarının % 11.97- % 15.16, hektolitre ağırlıklarının 77.7- 83.6 kg, bin tane ağırlıklarının 32.9-46.8 g, tane verimlerinin de 332- 514 kg/da arasında değiştiğini, verim ve kalite kriterleri birlikte ele alındığında ekmeklik buğday çeşitleri arasında Dağdaş-94 ‘ün ön plana çıktığını belirtmişlerdir.

Şahin ve ark. (2003), Konya’da 8 ekmeklik buğday çeşidi üzerinde üç alt bölgede (Konya-Merkez, Çumra, Obruk) yaptıkları araştırmada, ortalama verimi 184.7-367.0 kg/da, protein oranını % 9.96-13.50, bin tane ağırlıklarını 30.60-41.43 g, hektolitre ağırlıklarını 72.5-79.0 kg arası açıklamışlar ve Karahan_99 ekmeklik buğday çeşidinin Gerek_79 çeşidine göre tüm alt bölgelerde verim ile kalite yönünden yüksek performans gösterdiğini bildirmişlerdir.

Topal ve ark. (2003) tarafından Konya kuru şartlarında yapılan iki yıllık bir araştırmada, uygulamalar ve yılların ortalaması olarak Gerek-79 ekmeklik buğday çeşidinde tane veriminin 207 kg/da, protein oranının % 11.53 ve bin tane ağırlığının da 31.84 g olduğu belirtilmiştir.

(16)

Aydın ve ark. (2005), Samsun ve Amasya koşullarında bazı ekmeklik buğday hatlarının verim ve bazı kalite özellikleri bakımından farklılıklar gösterdiğini belirlemişlerdir. Samsun lokasyonunda tane veriminin 165.0 kg/da ile 381.0 kg/da arasında, Amasya koşullarında 228.8 kg/da ile 547.3 kg/da arasında değiştiğini tespit etmişlerdir. Aynı araştırıcılar en yüksek verimin Amasya lokasyonunda yer alan hatlardan elde edildiğini açıklamışlardır. Bunun yanı sıra, bin tane ağırlığı, hektolitre değerleri ve sedimentasyon değerleri bakımından Amasya lokasyonunda bulunan hatların, Samsun lokasyonunda bulunan ekmeklik buğday hatlarından daha yüksek değerlere sahip olduğunu ayrıca Samsun lokasyonunda yetiştirme sezonu boyunca düşen yağış sonucu, bitkilerde yatma ve hastalık epidemisi görünmesi nedeniyle düşük değerler elde edildiğini belirtmişlerdir.

Tayyar (2005), 26 ekmeklik çeşidi ve 8 ekmeklik buğday hattı üzerinde yaptıkları araştırmada genotiplerin verimlerini 352.5-645.9 kg/da arası tespit etmiştir. İncelenen tüm özellikler yönünden genotipler arasındaki farklılık % 1 düzeyinde önemli bulunmuştur. Sonuç olarak Flamura, Dropia, Gelibolu çeşitleri yöredeki yetiştiriciler için yeni çeşitler olarak önerilmiştir.

Erekul ve ark. (2005), Aydın ili koşullarına uyumlu yüksek verimli ileri ıslah hatlarının ekmeklik kalitelerinin belirlenmesi amacıyla yürüttükleri çalışmada, 2001-2004 yılları arasında verim ve görsel kalite özelliklerine göre geliştirilen ileri ekmeklik buğday hatlarını verim ve kalite yönünden karşılaştırmışlardır. Araştırmada tane veriminin 369.8-861.8 kg/ da, hektolitre ağırlığının 70.3-87.5 kg, protein oranının % 7.3-13.9 arasında değiştiğini kaydetmişlerdir. Yapılan bu çalışma sonucunda, tane verimi ve kalite özellikleri standart çeşitlerden yüksek olan hatlar belirlenmiştir.

Tulukcu ve Sade (2005), Konya’da yaygın olarak ekilen 6 ekmeklik buğday çeşidi üzerinde bazı verim öğelerinin kalıtımını diallel melezleme yöntemiyle incelemişlerdir. Çalışmada, ebeveynlerin genel kombinasyon kabiliyetlerine göre Gün 91: kısa boyluluk,başakta tane ağırlığı, Kınacı-97: kısa boyluluk, başakta tane sayısı, Bezostaja-1: başakta başakçık sayısı için; özel kombinasyon yeteneklerine göre ise Bezostaja-1 x Dağdaş-94: başak boyu ve başakta tane ağırlığı, Bolal-2973 x Kınacı-97: başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, Bolal-2973 x Gerek-79 başakta tane ağırlığı, Bezostaja-1 x Kınacı-97: başakta tane ağırlığı,

(17)

Gün-91 x Gerek-79: başakta tane ağırlığı ön plana çıkmış ve ümitvar melez kombinasyoları olarak saptanmıştır.

Kuşçu (2006) tarafından Çukurova'da 1976 yılından 2002 yılına kadar tescil edilen 15 yazlık ekmeklik buğday çeşidi ile Türkiye ICARDA Ofisi tarafından önerilen bir çeşit (Cham 8) ele alınarak iki azot dozunda ekmeklik buğdayda gerçekleşmiş olan verimdeki ilerlemeler ve buna esas oluşturan morfolojik ve fizyolojik özellikler incelenmiştir. Azot dozunun 80 kg/ha 'dan 160 kg/ha'a çıkarılması tane verimini sadece 2. yılda 418 g/m2'den 553 g/m2'ye artırmıştır. Ortalama verim 464 g/m2 ile (Cumhuriyet-75) 596 g/m2 (Sagittario) arasında değişim göstermiştir. İlk generasyon olan Cumhuriyet-75'e göre 2. generasyonda (Çukurova-86) yıllık % 0.74'lük bir düşüş gerçekleşmiştir. Daha sonra 2000 yılında geliştirilen Balattila çeşidine kadar artış (% 0.79/yıl) söz konusu olmuştur. Pandas çeşidi hariç son yıllarda geliştirilen çeşitlerde 2002 yılına kadar verim ilerlemesinin stabil olduğu görülmüştür. Ortalama ilerleme hızı % 0.64/yıl (3.22 g m²/yıl) olmuştur. Verim artışları hasat indeksinin artışıyla sonuçlanmış ve bitki boyu, özellikle başak başına daha fazla tane oluşumuyla ilişkili bulunmuştur. İncelenen agronomik ve fizyolojik özelliklerin tamamında önemli çeşit farklılıkları kaydedilmiştir. Bu özellikler üzerine azotun etkisi ve uygulanan azota çeşitlerin tepkisi ve fizyolojik özelliklerin yıllara göre değişim eğilimleri de çoğunlukla kararlı olmamıştır.

(18)

3. MATERYAL VE METOT

3.1. Materyal

Bu araştırmada, 1960 yılından günümüze kadar tescil edilen her 10 yıla ait iki çeşit olmak üzere toplam 10 ekmeklik buğday çeşidi materyal olarak kullanılmıştır. Materyaller Tarım Bakanlığı, Tohum Tescil ve Sertifikasyon Müdürlüğünden ve Bahri Dağdaş Milletler Arası Kışlık Hububat Araştırma Merkezi’nden temin edilmiştir. Denemede kullanılan ekmeklik buğday çeşitleri ve özelikleri aşağıda verilmiştir (Anonymous 2007, Kün 1996).

Kıraç 66: Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından 1970 yılında tescil edilmiştir. Sap uzunluğu 100-110 cm’dir. Başakları kılçıklı, çıplak beyaz-krem kavuzlu, tanesi yarı sert, beyaz, oval, orta uzunluktadır. 1000 tane ağırlığı 40-42 g, hektolitre ağırlığı 72-74 kg, protein oranı % 12-15 arasıdır. Verimi kuruda 300 kg/da, suluda 500 kg/da’dır. Kışlık gelişir, kışa dayanması çok iyi, kurağa dayanması iyidir. Yatmaya dayanması orta, orta-erkenci, gübreye reaksiyonu iyi, tane dökmez ve harman olma kabiliyeti çok iyidir. Sürmeye dayanıklı, paslara orta hassastır. Çok geniş bir adaptasyon kabiliyeti göstermesi nedeniyle Orta Anadolu’nun kır, bayır ve yarı-taban topraklarına tavsiye edilir.

Bolal 2973: Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından 1970 yılında

tescil edilmiştir. Sap uzunluğu 80-90 cm’dir. Başakları kılçıklı, çıplak beyaz kavuzlu, taneleri yarı sert, kırmızı, oval, orta uzunlukta, 1000 tane ağırlığı 38.9 g’dır. Alternatif gelişme tabiatlıdır. Kışa, kurağa ve yatmaya dayanıklı, erkenci, gübreye reaksiyonu iyi ve yüksek verimlidir. Tane dökmez, harman olma kabiliyeti iyidir. Tarla şartlarında sarı, kara ve kahverengi paslara toleranslı, sürmeye hassastır. Orta Anadolu’nun taban ve yarı taban toprakları için tavsiye edilir.

(19)

Lancer: Doğu Anadolu Zirai Araştırma Enstitüsünce 1977 yılında tescil

edilmiştir. Kışa, kurağa, yatmaya, sürme ve rastığa dayanıklı, paslara toleranslı, verimli, bin tane ağırlığı 25 g civarıdır. Kırmızı-sert tanelidir. Verimi 280-350 kg/da ‘dır. Hektolitre ağırlığı 74.3 kg’dır. Protein oranı % 12.1 dir.

Gerek 79: Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından kuru koşullar için geliştirilerek 1979 yılında tescil edilmiştir. Kılçıklı, kahverengi başaklı, beyaz taneli, 110 cm boyundadır. 1000 tane ağırlığı 32-36 gr, hektolitre ağırlığı 68-72 kg’dır. Geniş adaptasyona sahip, kurağa dayanıklı, orta erkencidir. Doğu Anadolu'da çok sert kışların hakim olduğu yerler hariç, yağışa bağımlı kışlık buğday ekim alanlarında ekilebilir. Ayrıca takviye sulamaya iyi karşılık verir. Verim ortalama 300 kg/da olmakla birlikte 200-650 kg/da arası değişir. Tanede ortalama protein % 12, ekmeklik kalitesi ortadır. Tarla şartlarında kahverengi pasa dayanıklı, diğer paslara ve rastığa hassas, sürmeye orta dayanıklıdır.

Doğu 88: Doğu Anadolu Bölge Zirai Araştırma Enstitüsünce 1988 yılında tescil

edilmiştir. Sap orta uzunlukta olup, başakları kılçıklı ve beyazdır. Taneler kırmızı renkli, oval yapıda ve camsıdır. 1000 tane ağırlığı 42 g, hektolitre ağırlığı 76.6 kg, protein oranı % 12.3’ dür. Verimi 280-350 kg/da’dır. Sürme, rastık ve paslara karşı mukavemeti iyi kırmızı ekmeklik buğday çeşididir.

Karasu 90: Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsünce 1990 yılında tescil edilmiştir. Sap uzunluğu orta-uzun, başakları sarımsı-beyaz renkli, kılçıksızdır. Daneleri kırmızı renkli, orta uzunlukta olup, 1000 tane ağırlığı 48 g, hektolitre ağırlığı 77.2 kg’dır. Verimi kıraç şartlarda 225-275 kg/da, sulu şartlarda ortalama 500-550 kg/da, protein oranı % 12.5 gelmektedir. Kışlık karakterlidir. Yatmaya mukavemeti iyidir. Sürme, rastık ve paslara karşı mukavemeti iyi ekmeklik kırmızı sert buğday çeşididir.

Dağdaş 94: Bahri Dağdaş Milletler Arası Kışlık Hububat Araştırma Merkezi

tarafından 1994 yılında tescil edilmiştir. Beyaz, uzun, kılçıklı, bitki boyu : 90-110 cm, yatmaya dayanıklı, tane verimi: 200-500 kg/da, taban, yarı taban, yüksek alanlar da kışlık gelişen, kurağa-soğuğa dayanıklı, protein oranı % 10-14, bin tane ağırlığı 36-42 g, hektolitre ağırlığı 77-82 kg, sert taneli, rastığa hassas, sarı pasa orta, kahve ve kara pasa dayanıklı, sürmeye dayanıklı, kök ve kök boğazı hastalıklarına dayanıklı, Süne ve kımıl zararı düşük bir ekmeklik çeşittir.

(20)

Karahan 99: Bahri Dağdaş Milletler Arası Kışlık Hububat Araştırma Merkezi

tarafından 1999 yılında tescil edilmiştir. Kuru alanlar için geliştirilen çeşidin genel özellikleri; beyaz, uzun, kılçıklı başaklı, boyu 80-100 cm, yatmaya dayanıklı, tane verimi 200-500 kg/da, taban, yarı taban, yüksek alanlar da kışlık gelişen, kurağa-soğuğa dayanıklı, protein oranı % 11-14, bin tane ağırlığı 32-38 g, hektolitre ağırlığı 76-81 kg, orta sert taneli, paslara, rastığa, sürmeye ve kök çürüklüğüne orta dayanıklı bir ekmeklik çeşittir.

Demir 2000: Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsünce 2000 yılında tescil edilmiştir.Kılçıklı ve beyaz başaklı, kırmızı sert taneli, orta boyludur. Alternatif gelişme tabiatlı ve orta erkenci, soğuğa, kurağa ve yatmaya dayanıklı, gübreye reaksiyonu yüksek, İç Anadolu ve Geçit Bölgelerinin tamamına adapte olabilmektedir. Tane dökmeyen ve harman olma kabiliyeti iyi olan bir çeşittir. Verimi 270-600 kg/da arası değişmektedir.Yapay epidemi altında sarı pasa dayanıklıdır. 1000 tane ağırlığı 35.5 g, hektolitre ağırlığı 79.6 kg, protein oranı % 13.9’dur. Orta Anadolu ve Geçit bölgelerinin buğday tarımı yapılan taban alanlarına tavsiye edilmektedir.

Bağcı 2002: Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsün

tarafından 2002 yılında tescil edilmiştir. İç Anadolu ve Geçit bölgelerinin kuru-taban ve bir kere sulanabilen alanları için tavsiye edilmektedir. Bu çeşit 100-110 cm boyunda, beyaz başaklı, kılçıklı, kırmızı taneli, alternatif gelişme tabiatlı bir çeşittir. Kışa dayanıklı , kurağa orta dayanıklı olup normal şartlarda yatmaya dayanıklıdır. Verimi dekara 300-500 kg arasında değişir. Hektolitre ağırlığı 77-81 kg , bin tane ağırlığı 34-40 g arasındadır. Sürme, rastık ve paslara tarla şartlarında dayanıklı, kök çürüklüğüne karşı orta dayanıklıdır.

(21)

3.2. Metod

3.2.1. Denemenin Kurulması ve Yürütülmesi

Bu araştırma 2005-2006 üretim yılında Selçuk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Abdülkadir Akçin Araştırma ve Uygulama tarlasında yürütülmüştür. Deneme kuru şartlarda, tesadüf blokları deneme desenine göre 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Ekimde çeşitlerin bin tane ağırlığı esas alınarak 450 tane/m2 ekim normu kullanılmıştır. Ekim işlemi ekim ayının üçüncü haftasında, 2 m uzunluğunda, 20 cm sıra aralığında 4 sıra halinde elle yapılmıştır. Araştırma parsellerine 7 kg P2O5/da

hesabı ile DAP (Diamonyum fosfat) gübresi ekim öncesi uygulanarak toprakla karıştırılmış, ekimle verilen 2.7 kg/da azota ilaveten kardeşlenme döneminde 5.3 kg/da azot hesabı ile üre serpme olarak ilkbaharda uygulanmıştır. Yabancı ot mücadelesi elle yapılmıştır.

Hasat işlemi Temmuz ayının ikinci haftasında parsel başlarından 50 cm ve yanlardan da birer sıra kenar tesiri bırakıldıktan sonra 0.8 m x 2 m = 1.6 m2 ‘lik parsel alanında (ortadaki iki sıranın) orak ile biçilmesi ve başak harman makinesinde harmanlanması suretiyle yapılmıştır.

3.2.2. Gözlem ve Ölçümler

Hasat döneminde her parselin 0.8 m x 2 m = 1.6 m2’lik alanında (orta kısmındaki iki sırada) aşağıdaki gözlem ve ölçümler yapılmıştır (Genç 1974, Çölkesen ve ark. 1993, Özkaya ve Kahveci 1990).

(22)

Bitki Boyu (cm): Her parseldeki hasat alanı içinden seçilen 10 bitkinin ana sapları toprak seviyesinden, kılçıklar hariç, en üst başakçığın ucuna kadar olan uzunluk cm olarak ölçülmüştür.

Metrekarede başak sayısı (adet) : Her parselde hasat alanı içindeki 10 bitkide fertil başaklar sayılmıştır.

Başak Uzunluğu (cm): Her parselden alınan 10 bitkinin ana saptaki başağın en

alt boğumundan kılçıklar hariç üst başakçık ucuna kadar olan uzunluk cm olarak ölçülmüştür.

Başakta Başakçık Sayısı (adet): Uzunlukları ölçülen başaklardaki başakçıklar

sayılarak bir başaktaki başakçık sayısı adet olarak bulunmuştur.

Başaktaki Tane Sayısı (adet): Tespit edilen 10 başak ayrı ayrı harman edilip,

taneler sayılarak adet olarak bulunmuştur.

Başakta Tane Ağırlığı (g): Taneleri sayılan 10 basaktan elde edilen tanelerin

gram cinsinden değeri g cinsinden belirlenmiştir.

Tane Verimi (kg/da): Her parselin kenar tesirleri çıkarıldıktan sonra 0.8 m x 2

m = 1.6 m2’lik alandan hasat edilen bitkilerden elde edilen ürün tartılarak dekara verimleri hesaplanmıştır.

Bin Tane Ağırlığı (g): Her bir parsel ürününden 400 tane sayılıp, tartılıp, 10/4

ile çarpılıp g olarak hesaplanmıştır.

Hektolitre Ağırlığı (kg): Elde edilen ürünün yeterli olmaması nedeniyle iki

tekerrür halinde ölçüm yapılmıştır. Elde edilen üründen alınan örnekler 250 ml’ lik hektolitre kabına doldurularak tartılmış, bulunan değer 400 ile çarpılarak buğdayın hektolitresi kg cinsinden hesaplanmıştır.

Protein Oranı (%):Elde edilen ürünün yeterli olmaması nedeniyle iki tekerrür halinde ölçüm yapılmıştır. Elde edilen üründen alınan tane örnekleri öğütülerek Kjeldahl metoduna göre azot miktarı tespit edilerek hesaplanmıştır.

(23)

3.2.3. İstatistiki Analiz ve Verileri Değerlendirme

Araştırma sonucunda elde edilen veriler MSTAT-C istatistik programında varyans analizine tabi tutulmuş ve ortalama değerler arasındaki farklılık LSD önem testine göre karşılaştırılmıştır (Düzgüneş ve ark. 1987).

3.3. Deneme Yerinin Genel Özellikleri

3.3.1. Deneme Yerinin İklim Özellikleri

Konya ilinin ekim ve hasat dönemini içeren, gözlem ve ölçümlerin yapıldığı 2005-2006 yetiştirme sezonuna ait ortalama sıcaklık, toplam yağış ve oransal nem değerleri Çizelge 3.3.1.’de verilmiştir.

Çizelge 3.3.1.’de sıcaklıkla ilgili veriler incelendiğinde, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Temmuz aylarında ortalama sıcaklıkların uzun yıllar ortalamalarının altında, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında ise ortalama sıcaklıkların uzun yıllar ortalamasının üstünde olduğu görünmektedir. Araştırmanın yürütüldüğü 2005-2006 yetiştirme sezonuna ait ortalama sıcaklık değeri 10.30C olup, uzun yıllar ortalamasının (11.5 0C ) altında kalmıştır.

Yağış ile ilgili veriler incelendiğinde, deneme yılında (2005-2006) düşen toplam yağış miktarının 283.0 mm olup, uzun yıllar ortalamasının (352.4 mm) altında, Eylül, Ekim, Kasım, Nisan aylarında düşen yağışın uzun yıllar ortalamasının üstünde, Aralık, Ocak, Şubat, Mart, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında ise düşen yağışın uzun yıllar ortalamasının altında olduğu görünmektedir.

(24)

Çizelge 3.3.1. Eylül-Temmuz Ayları Arasında Ortalama Sıcaklık Toplam Yağış ve Oransal Nem Değerleri (Konya 2005-2006)*

Yağış (mm) Sıcaklık ( 0C ) Oransal Nem (%)

Aylar Uzun Yıllar** 2005/ 2006 Uzun Yıllar** 2005/ 2006 Uzun Yıllar*** 2005/ 2006 Eylül 11.4 20.9 18.2 17.8 47.0 60.6 Ekim 29.3 34.7 12.3 10.6 59.5 71.5 Kasım 31.4 68.0 6.4 4.9 70.1 76.4 Aralık 40.8 9.8 1.8 1.5 76.5 76.6 Ocak 39.3 21.2 -0.2 -2.9 73.9 80.2 Şubat 31.4 23.8 1.5 1.2 70.4 77.2 Mart 29.8 18.4 5.4 7.1 62.9 70.2 Nisan 31.0 58.1 11.1 12.2 55.1 61.6 Mayıs 45.5 17.9 15.8 16.2 56.0 59.2 Haziran 25.0 9.9 19.9 22.0 47.7 43.4 Temmuz 6.5 0.3 23.2 23.2 42.3 45.1 Top. 325.4 283.0 ---- ---- ---- ----Ort. --- ---- 11.5 10.3 60.1 65.6

* Konya Meteoroloji Bölge Müdürlüğü **60 yıllık ortalamalar.

***32 yıllık ortalamalar

Oransal nem ile ilgili veriler incelendiğinde; Eylül, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında ortalama nem değerlerinin uzun yıllar ortalamasının altında, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Mart, Nisan aylarında uzun yıllar ortalamasının üstünde olduğu görünmektedir. Deneme yılının yetiştirme sezonuna ait ortalama oransal nem değeri % 65.6 olup, uzun yıllar ortalamasın üstünde yer almıştır (Çizelge 3.3.1.).

3.3.2. Deneme Yerinin Toprak Özellikleri

Araştırma yeri topraklarının S. Ü. Ziraat Fakültesi laboratuvarlarında yapılan analizlerine göre, killi-tınlı bünyeye sahip olan deneme alanı toprakları (0 - 60 cm’de), organik madde bakımından orta (% 2.31) seviyede olup, hafif alkalin

(25)

reaksiyon (pH 8.00) göstermektedir. Kireç miktarı yüksek olan (% 36.00) bu topraklarda tuzluluk problemi yoktur. Elverişli fosfor (1.57 kg/da) seviyesi düşük olan topraklar, potasyum, demir, bakır ve mangan gibi elementler yönünden yeterli durumdadır.

(26)

4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA

4.1. Bitki Boyu

Konya koşullarında yürütülen denemede ekmeklik buğday çeşitlerinin bitki boylarına ait varyans analizi sonuçları Çizelge 4.1.’de, bu özelliğe ait ortalama değerler ise Çizelge 4.2. ve Şekil 4.1.’de verilmiştir.

Çizelge 4.1’de göründüğü gibi bitki boyları bakımından çeşitler arasındaki fark istatistiki olarak % 5 düzeyinde önemli bulunmuştur.

Çizelge 4.1. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Bitki Boyuna Ait Değerlerin Varyans Analiz Sonuçları

Varyasyon Kaynağı S.D. K.T. K.O. F

Tekerrür 3 528.541 176.180 10.7003 Çeşitler 9 346.669 38.519 2.3394* Hata 27 444.554 16.465 Genel 39 1319.763 CV (%) 6.15 *p=0.05 düzeyinde önemli

Denemede yer alan ekmeklik buğday çeşitlerinde bitki boyu 61.4 cm ile 72.1 cm arasında değişmiş olup, ortalama bitki boyu 66.1 cm bulunmuştur. En uzun bitki boyu 72.1 cm ile 2000 yılı ve sonrası yıllarında tescil edilen Demir-2000, en kısa bitki boyu ise 61.5 cm ile 1980-1990 yıllarında tescil edilen Karasu-90 çeşidinde ölçülmüştür.

(27)

Çizelge 4.2. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Bitki Boyuna Ait Ortalama Değerler (cm) Çeşitler Ortalamalar Kıraç-66 64.3 bcd* Bolal-2973 67.6 abc Lancer 69.0 ab Gerek-79 65.5 bcd Doğu-88 67.1 abcd Karasu-90 61.4 d Dağdaş-94 65.0 bcd Karahan-99 65.1 bcd Demir-2000 72.1 a Bağcı-2002 62.7 cd Ort. 66.01 LSD (0.05) 5.887

* Aynı harfle gösterilen ortalamalar arasındaki fark önemsizdir.

0 10 20 30 40 50 60 70 80 Kıra ç Bolal Lancer Ge rek Doğ u Karasu Dağda ş Karahan Dem ir Bağcı Bitki Boyu (cm) Çeşitler

(28)

Çeşitlerden 1970-1980 yıllarında tescil edilen Lancer (69.0 cm), 1960-1970 yıllarında tescil edilen Bolal-2973 (67.6 cm) ve 1980-1990 yıllarında tescil edilen Doğu-88 (67.1 cm) genel ortalamanın üzerinde yer alırken, diğer çeşitler ise ortalamanın altında yer almıştır. Yapılan LSD önem testine göre; Demir-2000 çeşidi tek başına 1. grupta (a), Lancer 2. grupta (ab), Bağcı-2002 (cd) ve Karasu-90 (d) son gruplarda yer almıştır (Çizelge 4.2.).

Akman ve ark. (1999), Isparta koşullarında yaptıkları bir araştırmada ekmeklik buğday çeşitlerinde bitki boyunun 63.5 cm ile 95.8 cm arasında değiştiğini ve araştırmada yer alan Dağdaş-94 ve Gerek-79 çeşitlerinde ortalama bitki boylarının sırasıyla 63.5 cm ve 75.7 cm olarak bulunduğunu bildirmişlerdir. Avçin ve ark. (1997), Orta Anadolu’da ekmeklik buğday üzerinde yaptıkları çalışmada bitki boyunun 66 cm ile 84 cm arasında değiştiğini bildirmişlerdir. Yürür ve Turgut (1992), Bursa koşullarında ekmeklik buğday üzerinde yaptıkları araştırmada bitki boyunu 81.2 cm ile 107.5 cm arası, Şengün (2006), Aydın’da yaptığı bir çalışmada ekmeklik buğday çeşitlerinde bitki boylarının 94.0 cm ile 112.1 cm arasında değiştiğini belirtmişlerdir. Bitki boyları bakımından araştırıcıların farklı değerler bulması, çeşitlerin genetik yapıları ve farklı çevre faktörlerinden kaynaklanmaktadır. Çok sayıda araştırıcı (Gökmen 1993; Yılmaz ve Dokuyucu 1994, Pisante ve ark. 1996) buğdayda bitki boyunun çeşitlere bağlı olarak değiştiğini bildirmişlerdir.

Bitki boyu, çeşidin çevreye adaptasyonunda önemli karakterlerden birisi olup, nihai verim ve kalite açısından önemlidir. Uzun boylu çeşitlerde başak boyu da uzun olmakta, fakat sap inceldikçe yatmaya meyil artmakta ve fotosentez ürünlerinin sap ve yaprak gelişiminde de kullanımıyla taneye giden enerji azalmakta ve buna bağlı olarak erim düşebilmektedir. Kısa boylu çeşitlerde ise fotosentez alanı az olduğundan verim düşük olmaktadır. Bu yüzden bitki boyunun belli bir uzunlukta olması istenir.

Denemede, Gerek-79 çeşidinden itibaren günümüze kadar tescil edilen ekmeklik buğday çeşitlerinde, Doğu-88 ve Demir-2000 çeşitleri hariç, genel olarak bitki boylarında kısalma olduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.1).

(29)

4.2. Metrekarede Başak Sayısı

Buğdayda verimi doğrudan etkileyen agronomik özelliklerden birisi de metrekarede başak sayısıdır.

Konya koşullarında yürütülen denemede ekmeklik buğday çeşitlerinin metrekarede başak sayısına ilişkin varyans analiz sonuçları Çizelge 4.3’te, bu özelliğe ait ortalama değerler Çizelge 4.4’ de ve Şekil 4.2’de verilmiştir.

Çizelge 4.3’te görüldüğü gibi metrekarede başak sayısı bakımından çeşitler arasındaki fark istatistiki olarak önemsiz bulunmuştur..

Çizelge 4.3. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Metrekarede Başak Sayısına Ait Varyans Analiz Sonuçları

Çeşitlerin metrekarede başak sayıları 401.3 adet ile 490.0 adet arasında değişmiş olup, çeşitler ortalaması 443.9 adet olarak bulunmuştur. En yüksek değer 490.0 adet ile 1990-2000 yıllarında tescil edilen Dağdaş-94 çeşidinde, en düşük değer ise 401.3 adet ile 1970-1980 yıllarında tescil edilen Gerek-79 çeşidinden elde edilmiştir. Araştırmada, 1960-1970 yıllarında tescil edilen Bolal-2973 ve Kıraç-66 çeşitleri ile 1990-2000 yıllarında tescil edilen Karahan-99 çeşidinde metrekarede başak sayısı sırasıyla 475.0 adet, 472.5 adet ve 470.0 adet ölçülmüştür.

Varyasyon Kaynağı S.D. K.T. K.O. F

Tekerrür 3 6606.875 2202.292 1.1318

Çeşitler 9 37130.625 4125.625 2.1203

Hata 27 52536.875 1945.810

Genel 39 96274.375

(30)

Çizelge 4.4. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Metrekarede Başak Sayısına Ait Ortalama Değerler (adet/m2)

Çeşitler Ortalamalar Kıraç-66 Bolal-2973 Lancer Gerek-79 Doğu-88 Karasu-90 Dağdaş-94 Karahan-99 Demir-2000 Bağcı-2002 472.5 475.0 413.8 401.3 407.5 443.8 490.0 470.0 446.3 418.8 Ort. 443.9 LSD ----100 150 200 250 300 350 400 450 500 550 Kıraç Bolal Lan cer Ger ek Doğu Karasu Dağda ş Karah an Demi r Bağcı Çeşitler

Şekil 4.2. Denemeye Alınan Çeşitlerin Metrekarede Başak Sayılarına Ait Değerler

Metre

karede başak sayısı (adet/m

(31)

Avçin ve ark. (1997), Orta Anadolu’da ekmeklik buğdaylarda yaptıkları bir çalışmada m2’de başak sayısını 445 adet ile 624 adet arasında bulmuşlar ve ekim sıklığı azaldıkça bitki başına düşen alanın artması sonucu bitki başına kardeş sayısı artarken, birim alandaki fertil sap oranının azaldığını bildirmişlerdir. Şengün (2006) , Aydın ili koşullarında ekmeklik buğdaylar üzerinde yaptığı çalışmada metrekarede başak sayısının 411 adet ile 483 adet arasında değiştiğini bildirmiştir. Bizim bulgularımız da bu araştırma sonuçları ile paralellik arz etmektedir.

Metrekarede fertil başak sayısı birim alandan elde edilen verimi belirleyen önemli verim unsurlarından birisi olup; genotip, ekim zamanı, tohum miktarı ve toprak verimliliğinden önemli ölçüde etkilenebilmektedir. Kışlık ekimlerde kardeşlenme ve buna bağlı olarak bitki başına başak sayısı da artmaktadır.

Denemede, eski çeşitler ile yeni çeşitler arasında metrekarede başak sayısı bakımından bir ilerleme kaydedilmemiştir (Şekil 4.2.).

4.3. Başak Uzunluğu

Konya koşullarında ekmeklik buğday çeşitlerinin başak uzunluğuna ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.5.’te, çeşitlerin başak uzunluğuna ait ortalama değerler ve LSD grupları Çizelge 4.6. ve Şekil 4.3’te verilmiştir.

Çizelge 4.5.’te görüldüğü gibi başak uzunluğu bakımından çeşitler arası fark istatistiki olarak % 1 düzeyinde önemli bulunmuştur.

Konya koşullarında yürütülen denemede ekmeklik buğday çeşitlerinin başak uzunluğu 6.34 cm ile 9.39cm arasında değişmiş olup, çeşitler ortalaması 7.73 cm olarak bulunmuştur. Araştırmada, 2000 yılı ve sonrası yıllarda tescile edilen Demir-2000 çeşidi 9.39 cm ile en uzun başaklı, 1980-1990 yıllarında tescil edilen Doğu-88 çeşidi 6.34 cm ile en kısa başaklı çeşit olarak görünmektedir.

(32)

Çizelge 4.5. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Başak Uzunluğuna Ait Varyans Analiz Sonuçları

Varyasyon Kaynağı S.D. K.T. K.O. F

Tekerrür 3 0.539 0.180 0.6664 Çeşitler 9 37.775 4.197 15.5746** Hata 27 7.276 0.269 Genel 39 45.591 CV (%) 6.71 **p=0.01 düzeyinde önemli

Çizelge 4.6. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Başak Uzunluğuna Ait Ortalama Değerler ve LSD Grupları (cm) Çeşitler Ortalamalar Kıraç-66 Bolal-2973 Lancer Gerek-79 Doğu-88 Karasu-90 Dağdaş-94 Karahan-99 Demir-2000 Bağcı-2002 8.60 abc * 6.99 def 6.83 ef 6.65 ef 6.34 f 7.92 bcd 7.64 cde 8.87 ab 9.39 a 8.08 bc Ort. 7.73 LSD (0.01) 1.016

*aynı harfle gösterilen ortalamalar arası fark önemsizdir.

Araştırmada, 1990-2000 yıllarında tescil edilen Karahan-99, 1960-1970 yıllarında tescil edilen Kıraç-66, 2000 ve sonrası yıllarında tescil edilen Bağcı-2002 çeşitleri de sırasıyla 8.87 cm, 8.60 cm, ve 8.08 cm ile ilk sıralarda yer almışlardır.

(33)

0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

Kıraç Bolal Lanc. Gerek Doğu

Karasu Dağd aş

Karah. Demir Bağcı Çeşitler

Başak Uzunluğu (cm)

Şekil 4.3. Denemeye Alınan Çeşitlerin Başak Uzunluğuna Ait Değerler

Denemede 1960-1970 yıllarında tescil edilen Bolal-2973, 1970-1980 yıllarında tescil edilen Lancer ve Gerek-79, 1980-1990 yıllarında tescil edilen Doğu-88, 1990-2000 yıllarında tescil edilen Dağdaş-94 çeşitlerinin başak uzunluğu genel ortalamanın altında kalmıştır. Yapılan LSD önem testine göre; Demir 2000 çeşidi en yüksek değerle tek başına 1. grupta (a) yer alırken, Karahan 99 çeşidi 2. grupta (ab) yer almıştır. Lancer (ef), Gerek 79 (ef) ve Doğu 88 (f) çeşitleri de son gruplarda yer almışlardır (Çizelge 4.6).

Akman ve ark. (1999), Isparta’da ekmeklik buğdaylar üzerinde yaptıkları araştırmada Dağdaş-94 ve Gerek-79 çeşitlerinde ortalama başak uzunluklarını sırasıyla 5.95 cm ve 4.50 cm olarak bulmuşlardır. Bu araştırma sonucundan farklı olarak, yaptığımız çalışmada Dağdaş-94 ve Gerek-79 çeşitlerinin ortalama başak uzunluğu sırasıyla 7.64 cm ve 6.64 cm olarak bulunmuştur. Bizim bulduğumuz

(34)

değerler daha yüksek çıkmıştır. Şengün (2006), Aydın koşullarında ekmeklik buğdaylar üzerinde yaptığı çalışmada başak uzunluğunun 7.9 cm ile 9.8 cm arasında değiştiğini bildirmiştir. Tahıllarda başak uzunluğunun fazla ve başakçıkların başak ekseni üzerinde seyrek sıralanması arzu edilen bir özelliktir (Bilgin ve Korkut 2001). Başak boyunun uzun olması tane sayısı ve başak veriminde artışlar meydana getirir (Özgen 1989).

Denemede, 1990 yılından günümüze kadar tescil edilen ekmeklik buğday çeşitlerinde eski çeşitlere göre (kıraç-66 hariç) başak uzunluğu yönünden artış gözlemlenmiş ve eski çeşitlerden yeni çeşitlere doğru bu özellik bakımından bir ilerleme kaydedilmiştir (Şekil 4.3.).

4.4. Başakta Başakçık Sayısı

Konya koşullarında ekmeklik buğday çeşitlerinin başakta başakçık sayısına ait varyans analizi sonuçları Çizelge 4.7.’de, çeşitlerinin başakta başakçık sayısına ait ortalama değerler ve LSD grupları Çizelge 4.8 ve Şekil 4.4’te verilmiştir.

Çizelge 4.7. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Başakta Başakçık Sayısına Ait Varyans Analizi Sonuçları

Varyasyon Kaynağı S.D K.T. K.O. F

Tekerrür 3 4.487 1.496 1.5291 Çeşitler 9 78.900 8.767 8.9624** Hata 27 26.410 0.978 Genel 39 109.797 CV (%) 6.36 **p=0.01 düzeyinde önemli

Şekil

Çizelge 3.3.1. Eylül-Temmuz Ayları Arasında Ortalama Sıcaklık Toplam Yağış ve                             Oransal Nem Değerleri (Konya 2005-2006)*
Çizelge 4.2. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Bitki Boyuna Ait Ortalama Değerler                              (cm)     Çeşitler Ortalamalar  Kıraç-66 64.3   bcd* Bolal-2973 67.6   abc Lancer 69.0   ab Gerek-79 65.5   bcd Doğu-88 67.1   abcd Karasu-90 61.4   d
Çizelge  4.3.  Ekmeklik  Buğday  Çeşitlerinde  Metrekarede  Başak  Sayısına  Ait  Varyans Analiz Sonuçları
Çizelge 4.4. Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Metrekarede Başak Sayısına Ait                        Ortalama  Değerler (adet/m 2 )
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu dönemde,ihracatın artmasıyla beraber ithalatın da artması cari işlem açıklarının 1990 ve sonraki yıllarda da devam etmesine neden olmuştur.Cari işlemler açığı ve

% 100 PES, 150 denye ve 35 atkı sıklığındaki saten kumaşların çözgü yönündeki kinetik sürtünme katsayılarının filament sayısı ve apre durumuna göre değişimi. Bulgular:

Herein, we report the facile synthesis of multifunctional copper oxide nanosheets (CuO NS) using an aqueous extract of Rhazya stricta.. The phytochemical investigation

TÜSEV raporları, Türkiye’de sivil toplumun genel çerçevesini analiz eden, her yıl sivil toplumun farklı gelişmeler ışığında incelendiği Sivil Toplum İzleme

Selçuklular ve Osmanlılar devrinde; vakfi­ yelere göre vakıfların gelir ve giderleri her vâk­ fın kendi bünyesinde ayrı olarak, vâkıfların ken­ dileri' veya

Toplumumuzun beslenmesinde çoğunlukla geleneksel yöntemlerle üretilen ve toplam karbonhidrat ve nişasta içerikleri oldukça yüksek olan kavrulmuş nohut (beyaz,

(2006) buğday ıslahında fenotipik ve moleküler seleksiyonu birlikte kullandıkları çalışma sonucunda geri melez ıslahında moleküler markörler ile

In this study, the observation that 100 µg/mL protein containing turnip exosome- mediated inhibition of the proliferation of a breast cancer cell is unique for