• Sonuç bulunamadı

Biraz Fransız, biraz Arap etkisi, işte Korsika mutfağı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Biraz Fransız, biraz Arap etkisi, işte Korsika mutfağı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

# 6 KASIM 1982

Biraz Fransız, biraz

Italyan, biraz Arap

etkisi, iste

*

Korsika mutfağı

K

orsika adasının kuzeyine doğru uzanan bir buru­ nun Doğu yaka­ sında kalıyor Bastia ken­ ti... Akdeniz ülkelerini kültürel planda birbirleri­ ne yaklaştırmak, ortak sorunlar) ve temaları tar tışmaya açmak için yapı­ lan 1. Akdeniz Kültürleri Sinema Şenliği dolayısıy­ la burada geçirdiğim 8 gün, bu sütunda yerini bulacak unutulmaz izle­ nimlere de vesile oldu. «Korsika mehtabı» altın­ da, «Eski Liman», «Zana­ atçıların Kantini». «Korsi­ ka Evi», «Gezginlerin Lo­ kantası», «Cap’ın Mah­ zenleri», «Taverna», «La Scaletta», «Kuskus» gibi romantik, politik veya «iş- tahaver» isimler taşıyan sevimli yerlerde yemekler yedik, Korsika şarapları içtik. Bu sofraların tadı­ nı damağımda bırakan, unutulmaz anılara dönüş türen yemekler veya şa­ raplar mı oldu? Kuşku­ suz değil? Sofra başların­ da doyumsuz söyleşilere daldığımız dostlar, Zülfü ve Ferhat Livaneli, Abt- din Dino. Zeynep Oral, Yavuz Özkan, Kerîman Ulusov, Arif Keskiner ve çeşitli ülkelerden yabancı ve yeni dostlar fözellikle Arapkir. Yunanlılar va KorsikalIlar), bu anıların ağır basan yanını oluştu­ ruyor kuskusuz. Güzelim Korsika yemeklerinin da­ mak tadıyla bu sofrabası dostluklarının sıcacık a.- nısı, belleğimdg ayrılmaz biçimde birbirine karışı­ yor. birbirini bütünüiyor. Yemeklerin, sofraların, sö lenlerin, meyhanelerin as­ lında insanları birbirine yaklaştırmak için bir a- raçtan başka şey olmadı­ kını düşünmemek müm­ kün mü?

Korsika'da adanın coğ­ rafi durumuyla koşut ola­ rak hem Fransız, hem de İtalyan mutfaklarından eşit düzeyde esinlenen bir mutfak var. Buna bazı Kuzey Afrika yemekleri ve Korsika’ya özgü ye­ mekler de eklenebilir. De niz ürünlerini bol bol yi­ yorlar. Midyeleri bizden çok daha küçük, ama bun lardan yapılan ünlü «Me- unferes usulü midye», bol sarmısaklı sosuyla tadı­ na doyulmaz birşey, ama bu tadnVıhk yemekle doy­ mak mümkün değil.. «Sar dalya dolması», ikiye bö­ lünmüş vo kılçığı alınmış sardalyelerin orasına bir tür beyaz p e y n i r kona­ rak yapılıyor... Balık çor bası f‘Buyabes’1, Güney Fransa'nın olduğu gibi Korsika’nın da baş yemek lerinden.. Çeşitli balıklar­ la yapılan bu pembe renk­ li çorba asıl lezzetini ayrı ca getirilen ve çorbaya eklenen şeylerden alıyor: Rendelenmiş peynir, kı­

zarmış ekmek, saransak ve özel ‘bııyabes sosu.’ Sosu ve peyniri kaşıkla çorbaya boca ediyorsunuz. İri iri kesilmiş sarmısak- lan alıp kızarmış ekmek dilimlerine sürterek ‘ren­ deliyor’, sonra sarımsak- lanmış ekmeği parçalara kırıp çorbaya atıyorsunuz. Çorbanın tekdüze lezzeti, tüm bu eklerle bambaşka bir kıvama bürünüyor. Öylesine de bol getiriyor­ lar ki çorbayla doyup git mek bile mümkün...

Çorba deyince bir de Korsika çorbasından söz etmek gerekir. Kırmızı fa sulye, makarna, patates, saransak, jambon ve sa­ lam rendesinden oluşan çok değişik bir çorba bu..

halı yemekler arasında... Hiç yememiş olduğum bir «alouette’ (tarlakuşu) sar masını denedim. Tümüyle kemiklerinden ayıklana­ rak kendi içinde çeşitli ot lar. baharat ve saransak !a sarılarak pişirilmiş bu küçücük kuşun eti meğer ne lezzetliymiş... «Her ku­ şun eti yenmez», evet, ama tarlakuşununki yeni yor akhmzda olsun... Ün lü «Salada Nicoıse» yani Nis salatası: Kuşkonmaz, domates, turşu, turp, fa­ sulye, zeytin, an çuez, sa­ lam, soğan, haşlanmış vu murtâ ve ‘palmiye yüre­ ği’ denen sebzenin özel bir sirkeli sosla karıştırıl­ masından oluşuyor. Net­ ti e gerçek Nis salatası.

Desen: Beysun GOKÇÎN Balık çorbasına hiç mİ

hiç benzemiyor... Deniz ürünleri arasında ise özei tabaklarda gelen ve limon sıkılarak yenen taze isti­ ridyelerden söz etmeli. Bizim ülkemizde nedense kıymetini bilmediğimiz ve pek rağbet etmediğimiz is tiridye, Avrupa mutfağt- nın en değerli (vani pa­ halı) yemeklerinden biri sayılıyor: Bir de «Saint- Pierre» denen orta lezzet­ te bir balıkları var, bu­ nun patates ve mantarla fırında yapılanı fena ol­ muyor.

Italyan yemekleri her lokantada kolayca bulunu yor. Lasagna, Kanelloni, çeşitli soslarla sunulan spagettiler... Özellikle bir lokantada yediğim, içi pey nirll, kıymalı ve sarım­ saklı ıspanak püresiyle doldurulmuş koca hamur­ lardan oluşan Kanelloni, cok iyiydi... Fransız mut­ fağının gözdesi av kuşla­ rı, Korsika'da da en pa­

nerde bizde bazı lokanta­ ların. listesinde rastlanan sözümoııa ‘salad nisuaz’J.. Korsika adasında Arap mutfağının gözde yemeği ‘kuskus’ da bulunuyor. Hafif tatlı ince . irmikten yapılmış tepeleme bir pi­ lavın, işteğe göre çeşitli etlerle sunulmasından o- 1 üşüyor bu ünlü yemek... Biz taraklu kuskus iste­ dik ve pilavın yamsıra şalgam, kabak, havuç ve nohutla süslenmiş soslu tarak yedik. Kuskus, ge­ nelde pek ince bir tadı ol­ mayan, ama değişik ve kuşkusuz doyurucu bir yemek. Kırmızısı daha da nefis olan Korsika şarap­ ları, (özellikle Domaine Vico), çeşitli peynirler ve pek de zengin olmayan tatil çeşitleri, bu. lokanta­ ların menüsünü tamamlı­ yor. Korsika halkının ya­ bancılara olan sıcak dav­ ranışı. lokantalardaki ser­ vise de yansıyor ve alı­ nan tadı çoğaltıyor...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Üzerinde taş veya o yerin mezar olduğunu gösteren bir işaret bile yok ama, gömülü ol­ duğu yerin birkaç metre ilerisindeki açık hava kahve­ sinin m üşterileri ve

1979-84 yıllarında Çevre M üsteşarlığında Daire Başkanı olarak çalışan Gürpınar, 1984’te Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev

Evvelki yazılarda yeni göçleri doğuran, 1) Siyasi baskı, 2) İk­ tisadi cezp, 3) Milli tecanüs ih­ tiyacı âmillerinin rol oynadığını görmüştük. Bir

Gökalp’ın, Prens Sa- bahaddin’deıı farklı olarak, şöhre­ ti yalnız ilim ve siyaset sahala­ rında doğmamış; aynı zamanda Türk milliyetçiliğine sarih

Sonuç olarak kronik seyirli solunumsal semp- tomlar› olan, periferik yumuflak doku ile bir- likte gö¤üs duvar› invazyonu, kot destrüksi- yonu izlenen diyabetes mellitus,

O gün Tarabyada Fransız sefirinin davetlisi bulunan Sadrazam Giritli Mustafa Naili paşa ve diğer vükelâ, Reşit paşa yalısı önünde beyaz bir kayık görüp

Emekçi halkı en iyi tanıyanlardan (Çünkü onlarla birlikte yaşamıştı.) biridir Orhan Ke­ mal, Bereketli Topraklar Üzerinde (1954) adlı unutulmaz romanında bir

Hastahanede 2 yıldanberi tedavi görmekte olan Lûtfiye, dün her na­ sılsa eline bir kibrit geçirmiş ve el­ biselerini tutuşturmuştur. Feci bir şekilde yanan