UİCİYET ( 7- 6
> U ^b b ^
s
Abdülhamid kısa süren v e- esnasında büyük bir si yasi faaliyet göstermiş, hasta bu lunan büyük biraderinin bir an evvel tahttan indirilmesi ve ken disinin cülûsu İçin taraftarlarile ve bazı devlet ricalile gizli görüş meler yapmıştı.
1876 yılı ağustosunu Maslakta ki kasrında geçiren veliahd A b -dülhamld Efendiyi bu köşkte Sad nâzam Rüştü Paşayla, Mithat Pa şa ziyaret etmişlerdi.
Veliahd, Paşaları kasrın üst ka tındaki büyük salonunda kabul etmişti. Ön v e arka cephelere ü - çer pencereyle bakan ve sağlı, sol lu odalara açılan bu büyük sa lon, altın yaldızlı ağır takımlarla döşenmişti. Yerde yekpâre ve or- t'isı göbekli bir halı seriliydi Or taya da büyük, yaldızlı mermer bir masa konulmuştu. Masanın ü - zerine göz alan bir İhtişamda ağır bir avize iniyordu. Karşılıklı mer mer şöminelerin üstü saatler, time dan vazolarla süslenmişti.
Paşalar bu büyük salona çıktık ları vakit Veliahd Abdülhamid E - fendi sol tarafta ortaya doğru du var kenarındaki bir koltuğun önün de ayakta duruyordu. Onları gö rünce bir iki adım İlerledi.
Evvelâ Rüştü Paşa, sonra da Mithat Paşa kendisini yerden te mennalarla selâmladılar. Veliahd karşısındaki koltuklarda her iki sine de (buyurun paşa) diye yer gösterdi. Rüştü Paşa bir koltuğa
ilişmiş, Mithat Paşa da (es) şek linde bir iskemleye oturmuştu.
Osmanlı sarayının zeki şehza desi, amcasının fazla kibir ve g u - rurile izzetinefisleri zedelenmiş paşalara o gün pek güler yüz ve tevazu göstermişti. Mithat Paşa nın sigarasına kibrit çakıyor, söz- lerile, hareketlerile paşaları hay retten hayrete düşürüyordu. V e liahd gür ve halâvetli sesile (Ha- beşistandan gelen zencilerle, Çer- kistandan gelen halayıkların e- linde büyümüş bizim gibilerden ne beklenir ve siz olmadıkça bu devlet nasıl idare edilebilir) di yordu.
Rüştü Paşa belki V. Muradm rahatsızlığından, işlerin uğradığı müşküllerden bahsetmişti. Mithat Paşa da devletin meşrutiyetle 1- daresi zaruretini uzun izahlarla anlatmıştı.
II. Abdülhamid seneler sonra Maslak kasrında o gün paşalarla yaptığı görüşmeyi şöyle anlatı yordu: (Tarabya üzerinde Mas lak kasn vardır. Oraya lodos na dir gelebilir, hep poyrazdır. Bo ğazın Karadenize açıldığı noktayı tamamile görür, pek güzeldir.
Hattâ Mithat Paşa ile Mehmed Rüştü Paşa, biraderin hastalığı ü - zerine bana geldiler, ilk onlarla orada mülâki oldum. Orada ben den şekli hükümetten meşrutiyeti mi, yoksa istibdadı mı, hangisini tercih edersin diye sordular. Ben de cevaben Avusturya İmparatoru Macaristana gider, Macar şapka
sını giyer, Macar olur. Avustur- yaya gelir, orak olur. Bir gemi kaptanı gemiye kumanda ettiği zaman nasıl ki icab eden hale gö re kumanda ederse ben de ku manda mevkiine gelince selâmeti memleket hangi sureti idarede ol duğuna kanaat gelirse ve hangi idare hayırk görülürse onu ihti yar ederim, dedim. İlâveten şunu söyliyeyim kİ benim şimdiki ka naatim şekli meşru olan meşruti yettedir.
Çünkü istibdad idarede İyi, k ö tü her şeyi hükümdara atfedilir, vükelâ hiç mesuliyet kabul et mez, dedim. Bu sizin belki daha iyi işinize gelebilir, dedim. Gül lüler..)
Tarihi hâtıralara ehemmiyet ve ren II. Abdülhamid hükümdar ol duktan sonra Maslak kasrını boz mamış, o mülâkatın yapıldığı sa londaki koltuk ve sandalyelerin yerlerini dahi aynen muhafaza ettirmişti.
Veliahdkğmda yaz mevsimle rinde istirahat etmek v e avlanmak üzere geldiği Maslak kasrını ken di zevkine göre döşetmişti. Bina ya girince alt katta sağ koldaki son odayı yatak odası haline ge tirtmişti. Bu odaya açılan iki ka pıdan İkincisini körletmişti. Bi rinci kapıdan girilir ve buradan kendi elile yaptığı söylenen üze rinde markalarım taşıyan sanat- kârane aynalı bir kapıdan yattığı yere geçilirdi.
Yatak odasında battal edilmiş kapının köşesinde ceviz bir kar yola, bunun önünde sedef bir ma sa, karşısında lâvabo ve mukabil köşede de iki pencere arasında bir şezlong, yanında gene sedefli bir masa ve az berisinde de bir koltuk duruyordu. Battal edilmiş kapıyla, yatak yanındaki duvar goblenvarî işlenmiş örtülerle ka patılmıştı.
Maslak kasrının alt katanda H. Abdülhamidln yatak odasından başka açık pembe Hereke kuma- şile döşenmiş küçük bir misafir o - dası, bir yemek odası vardı.
Üst katta tarihî salonun etra fındaki odalardan solda birincisi piyanolu, sedirli, kendinden k a paklı koltuklarla döşenmiş bir is tirahat odasıydı, n . Abdülhamid şehzadeliğinde piyano çalar, hattâ bazı besteler de yapardı.
Maslak kasrında asıl binadan başka, arkası sere açılan bir kü çük köşkle bir av köşkü daha
vardı. Küçük köşkün sere a - çılan kapısının iki yanmda so maki mermer sütunlar üzerine ko nulmuş bir saatle, bir barometre bulunuyordu. Saat ve barometre mavi mine üzerine altın nakış larla işlenmişti.
Maslak kasrında II. Abdülhami dln aynı zamanda zengin bir k ü - tübhanesi de vardı. Eski hüküm dar hal’ edildikten sonra kendi arzusile oğullarından Nureddin E - fendi validesile beraber bir müd det bu kasırda oturmuştu.
■eWıe Tarihi Odalar t ^ r ın r L r -rxn -runj~LrL
Yazan: Halûk Y. Şehsuvaroğlu *****
İkinci Abdülhamidin Maslak
K asrın d a ta h ta d avet
olunduğu tarihi salon
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi