• Sonuç bulunamadı

Çocuklarda suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve algılamalarına etki eden sosyo-kültürel faktörlerin ceza sorumluluğu bakımından incelenmesi.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuklarda suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve algılamalarına etki eden sosyo-kültürel faktörlerin ceza sorumluluğu bakımından incelenmesi."

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Amaç:

Bu makalenin amacı, Türkiye’de çocukların ceza sorumluluğu-nun başladığı ilk yaş aralığı olan 12 yaşını doldurmuş 15 yaşını doldurmamış çocuklarda suçun anlam ve sonuçlarını algılaya-bilme ile bunlara etki eden sos-yal-kültürel faktörlerin etkisini incelemektir.

Yöntemler:

Çalışma grubu, 13-14 yaş ara-sı suç işlememiş 814 çocuktan oluşmuş; çocuklar, düşük, orta ve yüksek sosyoekonomik sevi-yeyi (SES) temsil eden altı okul-dan seçilmiştir. Suçun Anlam ve Sonuçlarını Algılayabilme Anke-ti, verilere göre çocukların en çok işlediği suçlardan seçilerek çalışmacı tarafından oluşturul-muştur.

Bulgular:

Çalışma sonucunda, 13-14 yaş çocuklarının suçun “anlamını” kısmen algılasalar da, suçun “so-nuçlarını” hiç algılayamadıkları görülmüştür. Çocukların huku-ki muhakemeleri, bulundukları kültürün ahlaki değerlerini öznel algılayışlarıyla şekillenmiştir. Bu yaş çocukları, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıktan kay-naklı “taksir” içeren suçlar ile suçların hukuki bakımdan daha ağır cezayı gerektiren “nitelikli hallerini” algılayamamıştır. Sos-yal kültürel faktörler ise suçun anlam ve sonuçlarını algılayabil-melerine önemli derecede etki etmiştir. Alt SES’e mensup olan çocuklar, hangi durumların suç olduğunu daha çok bilmiş, suç-lara Türk Ceza Kanunu’nda ya-zılandan çok daha ağır cezalar vermişlerdir. Alt SES’e mensup ve suç çevresinde büyüyen ço-cuklar daha fazla suça şahit ol-makta ve etiketlenmeye maruz

kalmakta olduklarından; katı ve cezalandırıcı olarak algıladıkları adalet sistemindeki boşlukları kendileri doldurmuşlardır. SES yükseldikçe ise, kişileri suça iten motivasyonların çocuklar tarafın-dan anlaşılması zorlaşmıştır.

Sonuç:

Sonuç olarak, 13 ve 14 yaşın, özel-likle suçun sonuçlarını algılaya-bilme için oldukça küçük bir yaş olduğu ve ceza sorumluluğu yaşı-nın bu denli küçük tutulmasıyaşı-nın, çocuk korunmasının hedefleriyle çelişki içinde olduğu söylenebilir. Çocuklarda ceza sorumluluğu-nun değerlendirilmesi bu para-digma ile devam ettikçe, özellikle suç çevresinde büyüyerek deza-vantajlı konumda olan çocukların, adalet eliyle yeniden adaletsizliğe uğramasına yol açacaktır.

Anahtar kelimeler: yaş, suç,

ceza sorumluluğu, sosyoekono-mik seviye

ABSTRACT

Objective:

This study aims to examine the perception of the legal meaning and consequences of crime and the socio-cultural factors affect-ing these perceptions, among 13 to 14 years old children, who are at the age of criminal responsibility in Turkiye.

Methods:

The study sample consisted of 814 subjects who haven’t commit-ted any crime, seleccommit-ted from six schools, representing low, middle, and high socio-economic status (SES). The Survey of Perceiving the Legal Meaning and Consequences of Crime has been devised by the researcher by considering the pre-vailing crimes among children in Turkiye.

Results:

Results showed that even though 13 to 14 years old children could un-derstand the meaning of the crime moderately, they could not under-stand the legal meaning of a crime by no means. Their legal reasoning has been shaped by their personal perceptions of the moral values of their culture. Children of these ages could not understand the crimes, which stem from contradiction to the obligation for caution and atten-tion therefore includes negligence and those require more severe punishment because of “qualified circumstances”. Social and cultural factors on the other side, affected their perception of the meaning and cosequences of the crime. Chil-dren from the low SES groups were more successful to understand “what a crime is” and they gave a “more severe” punishment than the Turkish Penal Code. Children from the low SES groups and those who grow up in a criminal environment;

since they witness crimes often and are exposed to labeling, tried to fill up the vacancy of the justice sys-tem, which is strict and punitive for them, on their own. It gets harder for children to understand the mo-tives to commit a crime, as the SES gets higher.

Conclusion:

As a result it can be said that chil-dren of 13 to 14 of age are insuffi-cient to realize the consequences of a crime and an early responsibility of such, does not support the idea of protecting children. As long as the evaluation of the crime respon-sibility among this group continues with this paradigm, it will lead to a second injustice by the law itself for these children who are already dis-advantaged because of being raised in a crime environment.

Key words: age, crime, criminal responsibility, socio-economic sta-tus

Eda Erdener Eda Erdener

Bingöl Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Uygulamalı Psikoloji Anabilim Dalı, Bingöl, Türkiye

Sorumlu Yazar: Eda Erdener

Bingöl Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Uygulamalı Psikoloji Anabilim Dalı, Bingöl, Türkiye, e-posta: edaerdener@hotmail.com Alındı: 02.06.2014 / Kabul: 23.02.2015

ÇOCUKLARDA SUÇUN HUKUKİ ANLAM

VE SONUÇLARINI ALGILAYABİLME VE

ALGILAMALARINA ETKİ EDEN SOSYO-KÜLTÜREL

FAKTÖRLERİN CEZA SORUMLULUĞU

BAKIMINDAN İNCELENMESİ

Department of Psychology, Bingol University, Bingol, Turkiye

Correspondence to: Eda Erdener

Department of Psychology, Bingol University, Bingol, Turkiye, e-posta: edaerdener@hotmail.com Received: June 02, 2014 / Accepted: February 23, 2014

EXAMINATION OF THE PERCEPTION OF THE LEGAL

MEANING AND THE CONSEQUENCES OF CRIME AMONG

CHILDREN AND THE SOCIO-CULTURAL FACTORS

INFLUENCING THESE PERCEPTIONS WITH RESPECT TO

CRIMINAL RESPONSIBILITY

(2)

GİRİŞ VE AMAÇ

Adalet sisteminin çocuğu hangi yaşta ve hangi suç için ne kadar sorumlu tutacağı, yani ceza so-rumluluğun başlangıç yaşı, ço-cuk adalet sisteminin hedefleri ve çocuk haklarının korunması bakımından önem taşımaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 40. maddesi, ceza sorumlulu-ğu için asgari yaş sınırının çok düşük tutulmaması gerektiğini belirtmesine karşın, bu yaşı be-lirlemeyi devletlerin inisiyatifine bırakmıştır. Ceza sorumluluğu-nu 7 yaşından başlatan Lübnan, Sudan, Ürdün, Bangladeş, İrlan-da ülkeler olduğu gibi (1), Bel-çika, Peru, Panama ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eya-letlerinde 18 yaştan başlar (2). Görülüyor ki uluslararası sözleş-melerin yaşın düşük tutulmama-sı yönündeki uyarılarına rağmen, çocukların ceza sorumluluğuna yönelik devletlerin yaptığı huku-ki düzenlemeler, devletin resmi ideolojisinin “çocukluk” ve “suç” kavramlarına yüklediği anlama bağlı olarak değişmektedir (3).

Çocuklarda ceza

sorumluluğunu

etkileyen faktörler

Hukuk sistemlerinde, ceza so-rumluluğunda yaş faktörüne verilen önem, iki ayrı mantıktan kaynaklanır (2): İlki, çocuğun suç işleme kapasitesiyle ilgiliyken; diğeri, çocuğun ceza sorumlu-luğunun tam olup olmadığı, yani cezanın, erişkinlerin tabi olduğu

sistemle ilgili olup olmayacağı hakkındadır. Bu iki mantıktan beslenen ceza sorumluluğunun kanuni şekillenişi de genellikle iki şekilde olur (4): Birincisi, ceza sorumluluğu için asgari yaşın belirlenmesi; ikincisi çocuğun yaptığı eylemin yanlışlığını tak-dir-temyiz edebilme (appreciati-on) yeteneğine bağlı olarak ceza sorumluluğunun tedrici olarak artmasıdır Çocukların ceza so-rumluluğu değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gereken faktörler şöyle sıralanabilir:

Biyopsikososyal faktörler: Bir

erişkinle bir ergenin hukuki ka-rar vermesi arasındaki temel fark olan biyopsikososyal faktör-ler, ergenliğin sonlarına doğru olgunlaşmaya başlar ve karar vermedeki olgunlaşmaya da etki ederler. Zihinsel işlevler, karar verme kapasitesinin temeli olsa da, sosyal-duygusal olgunlaşma, karar vermeye birincil derecede etki eder (5,6). Öncelikle ergen-lerde gelecek yönelimi, erişkin-lere kıyasla daha az olup, daha çok şimdiye odaklanırlar; akıl-cı (rasyonel) karar verme tar-zı yerine sezgisel ve ani karar verme tarzını benimserler (7). Riske karşı-fayda hesabı yapar-ken, uzun vadeli sonuçlar yerine kısa vadeli sonuçlara; kararların olumsuz sonuçlarından ziyade olumlu sonuçlarına odaklanır (8-12); riskleri erişkinlere kı-yasla daha düşük algılarlar (13). Başkasına aynı şartlar altında olumsuz etki edeceğini bildiği bir durumun kendi başına gelmeye-ceğine dair inanç olarak tanımla-nabilen “kişisel masala” (perso-nal fable) ergenlerin daha fazla

inanmaları, o davranışın olası za-rarlı sonuçları hakkında bilgileri olsa dahi, kendi adlarına riskin hafife alınmasına ve riskli karar-lar almakarar-larına yol açar (5,9,14). Ergenler, akran etkisi nedeniyle riskli kararları tek başına olduk-ları zamana kıyasla grup içinde daha fazla verir, akranları onlar üzerinde zorlama yoluyla baskı kurmamalarına rağmen, sosyal uyum ve itaat sebebiyle, bu du-rum 15 yaşta en üst seviyesine ulaşır (15,16).

Sosyal-kültürel faktörler:

Ço-cuk suçluluğuna etki eden sosyal kültürel faktörler, çocuğun ceza sorumluluğuna da etki ederler. Pekin Kurallarının 16. maddesi-nin de, çocuğa cezası verilirken sosyal çevrenin etkisini araştıran Sosyal İnceleme Raporlarının (SİR) mutlaka hesaba katılması gerektiğini, bunların araştırılma-dığı bir ceza sorumluluğu değer-lendirmesinin eksiklik yarataca-ğını öngörme sebebi budur. Sosyoekonomik durum, ebe-veynin eğitim seviyesi (17,18), demografik, kültürel ve etnik faktörler, ekonomik eşitsizlik ve şiddetli yoksulluk (19-21), sos-yal dışlanma (22), göç sebebiyle izole edilmişlik, temel fırsatlar-dan yoksunluk, ırksal ve etnik ayrımcılığın sonucu olan yoksul-luk, kırsaldan kente göç sonucu sosyal çözülmeye maruz kalmış gecekondu ve suç bölgelerinde yaşama (23-25) çocuk suçlulu-ğuna etki eden faktörlerdendir. Parçalanmış aile, ailenin bir arada oluşundan bağımsız ola-rak evlilikteki çatışmalar, aile içi şiddete maruz kalma ya da şahit

olma, ihmal edilme, ailede suç-lu ebeveyne veya kardeşe sahip olma, özelikle şiddet içeren er-gen suçlarında önemli belirleyi-cilerdir (26-29).

Ahlaki muhakeme düzeyi: Yaş,

ahlaki gelişim için önemli bir faktör olup, ahlaki muhakeme-nin şekline güçlü yönde etki eder (30-33). Bakış açısı edinmek için diğerlerine danışma, onaylanma ihtiyacı, kişisel odaklı düşünme, kalıp yargısal ahlaki muhakeme ve empatik düşünme, ergenlik-ten yetişkinliğe doğru yaşla be-raber artar (34,35). Ebeveynin eğitim durumu da çocuklarının ahlaki gelişimine etki eder. Ba-banın eğitim durumuna kıyasla, annenin eğitim durumu ile ço-cuğun ahlaki gelişimi arasında pozitif yönde bir ilişki vardır (36).

Hukuki muhakeme, karar ver-me ve hukuki bilgi düzeyi: Yaş,

hukuki bağlamda temel haklarını anlamada, temyizde ve hukuki muhakemede (legal reasoning) önemli rol oynar. 15 yaş altı ço-cuk ve ergenler, erişkinlerle kı-yaslandığında gelişimsel olgun-laşmamışlık nedeniyle hukuki muhakemeyle ilişkili şu yete-neklerde eksiklik gösterirler (6): Mahkeme sürecinin amacını ve doğasını anlamaya ilişkin temel bir muhakeme kapasitesi; ondan yararlanmak için konuyla ilgili bilgiyi edinme kapasitesi; bozul-muş ya da mantık dışı olmaksı-zın, bilgiyi kendi durumuna uygu-lama kapasitesi, yani temyiz. Çocuk ve ergenlerin “sessiz kal-ma, avukat tutkal-ma, aleyhe beyan vermeme” gibi yasal haklarını

ne derece bildikleri üzerine ya-pılan bir çalışmada (26), 11-13 yaş arası çocukların %78’inin, 14-15 yaş çocuklarının %63’ünün hukuki haklarını algılayamadık-ları, bununla paralel olarak ceza sorumluluklarının öncülü olan kusurluluk halinin de etkilendiği belirtilmiştir. 15 yaş ve altı ço-cukların, otoriteyle bağlantılı hu-kuki kararlarda erişkinlere göre otoriteden daha fazla etkilen-dikleri, anlamlı olarak otoriteye daha fazla itaat gösterdikleri (6) ve sessiz kalma yerine itirafı seç-tikleri (10) görülmüştür.

Çocuk sanıkların hukuki sistemin işleyişini anlamıyor olmaları, ço-cuk sanık aleyhine ciddi sonuç-lar doğurur (27): İlki, çocuksonuç-lar, polisi yasal sistemin tüm amacı ve niyeti olarak görür ve bu ne-denle özelikle otorite figürü olan polis tarafından işbirliğine ve suçu kabule teşvik edildiklerin-de, erişkinlere göre daha kolay telkin edilirler. Bu durum, çocu-ğun bir avukatla görüşmeksizin sorgulamaya yanıt vermesini ve temyiz olmaksızın savunma yap-mak zorunda olmasını doğurur. Hukuki bilgiye sahip olmak, yani haklarını ve kanunları bilmek de, hukuki durumlarla karşıla-şıldığında gösterilecek davranış örüntüsüne etki eder (26).

Türkiye’de

Çocukların Ceza

Sorumluluğu

2006 yılındaki 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 31. maddesi, yaş küçüklüğünü, 12 yaşa kadar “ceza sorumluluğu-nu kaldıran”, 12 yaştan sonra “ceza sorumluluğunu azaltan” sebeplerden sayar. Yani TCK, 13-14 yaş çocuğunun işlediği suçun anlam ve sonuçlarını al-gılayabileceğini peşinen kabul etmiş durumdadır. Ülkemizde, çocukların ceza sorumluluğu değerlendirilirken, sadece akıl hastalığının ya da akıl zayıflığı-nın olup olmadığı araştırılmak-ta, bu iki durumun yokluğu ha-linde ceza sorumluluğu “tam” kabul edilmektedir (32-34). Uy-gulamada, çocukların %90’ına “ceza sorumluluğu vardır” ra-poru verilmesi (35), kimi zaman bu oranın %100’e yaklaşması (37,38), bu değerlendirmele-rin yeterliliği hakkında şüphe uyandırmaktadır. Oysa suçun hukuki anlam ve sonuçlarını anlama, sadece tıbbi muayene ile ortaya çıkabilecek olandan fazlası olup, o fiilin suç olduğu-nu bilmek, suçun sosyal değe-rini idrak etmek (39), dolayısıyla kanunu bilmek (40) anlamına gelmektedir.

Varsayımlar ve

Amaç

1. Ceza sorumluluğunun ilk şartı, suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilmek, yani hukuki muhakeme yürüterek hangi fiilin suç olduğunu bilmek ise, Türkiye’de ceza sorumlulu-ğunun başlangıç yaşı olan 13-14 yaş çocukları için, ceza sorum-luluğunun varlığından çok az suç için söz edilebilir.

(3)

2. Çocuklarda sadece zihinsel kapasitenin ve ruh sağlığı-nın yeterliliğine değil, hukuki muhakemedeki yeterliliğe de odaklanılmalıdır.

3. Düşük sosyoekonomik se-viye, yoksulluk, düşük eğitimli ebeveyne sahip olma, göç alan, gecekondu ve suç çevrelerinde büyüme ve yaşama gibi sos-yal-kültürel faktörler hukuki muhakemeyi dolayısıyla ceza sorumluluğunu etkiler.

Bahsedilen varsayımlar doğrul-tusunda bu çalışmanın amacı, 13-14 yaş arası suç işlememiş çocuklarda, ceza sorumluluğu-nun varlığının öncülü olan “su-çun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme” ile bunlara etki eden “sosyal-kültürel faktörle-rin” etkisini araştırmaktır.

GEREÇ VE YÖNTEM

Örneklem: Araştırmanın

örnek-lemi, İstanbul’da Milli Eğitim

Bakanlığı’na (MEB) bağlı beş devlet ve bir özel okulun 7. ve 8. sınıflarında okuyan 13 ve 14 ya-şında 814 çocuktan oluşmuştur. İstanbul’daki 32 ilçeden sosyo-ekonomik tabakalandırma yön-temi kullanılarak altı ilköğretim okulu belirlenmiş, araştırma yöntemi olarak saha çalışma-sı uygulanmıştır. İstanbul Arel Koleji (Bahçelievler) ile Maçka İlköğretim Okulu’nun (Nişanta-şı) görece olarak yüksek sos-yoekonomik düzeyi; Fındıkzade İlköğretim Okulu (Fatih) ile Ali

Beyoğlu İ.O. Gazi İ.O. Beşiktaş İ.O. Fındıkzade

İ.O.

Maçka İ.O. Arel Koleji Toplam

n % n % n % n % n % n % n % Cinsiyet Kız 100 46 63 50,8 57 49,1 98 57,3 48 57,1 37 36,3 403 49,5 Erkek 117 54 62 49,2 59 50,9 73 42,7 36 42,9 65 63,7 411 50,5 Toplam 217 100 125 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 Doğum tarihi (yıl) 1997 (14 yaş) 164 75,5 87 70,2 45 38,8 83 49 60 71 50 49 489 60 1998 (13 yaş) 54 24,5 37 29,8 71 61,2 87 51 24 29 52 51 324 40 Toplam 218 100 124 100 116 100 170 100 84 100 102 100 814 100 Annenin eğitim düzeyi Eğitimsiz 116 53,5 15 12,1 0 0 12 7 0 0 0 0 143 17,6 İlkokul 89 41 97 78,2 55 47,4 81 47,4 16 19 12 11,8 350 43 Lise 4 1,8 11 8,9 41 35,3 54 31,6 45 53,6 44 43,1 199 24,4 Üniv. 3 1,4 1 0,8 18 15,5 24 14 21 25 46 45,1 113 13,9 C.Y.* 5 2,3 0 0 2 1,7 0 0 2 2,4 0 0 9 1,1 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100

Tablo 1: Sosyo-demografik veriler

Babanın eğitim düzeyi Eğitimsiz 42 19,4 5 4 1 0,9 3 1,8 0 0 0 0 51 6,3 İlkokul 151 69,6 92 74,2 39 33,6 68 39,8 21 25 9 8,8 380 46,7 Lise 17 7,8 22 17,7 44 37,9 69 40,4 38 45,2 34 33,3 224 27,5 Üniv. 4 1,8 2 1,6 30 25,9 29 17 25 29,8 59 57,8 149 18,3 C.Y. 3 1,4 3 2,4 2 1,7 2 1,2 0 0 0 0 10 1,2 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 Ailenin aylık gelir düzeyi (TL) 700 ve altı 34 15,7 11 8,9 1 0,9 5 2,9 1 1,2 0 0 52 6,4 700-1000 30 13,8 20 16,1 3 2,6 8 4,7 2 2,4 1 1 64 7,9 1000-1500 6 2,8 18 14,5 6 5,2 5 2,9 4 4,8 2 2 41 5 1500-2000 3 1,4 5 4 9 7,8 8 4,7 2 2,4 1 1 28 3,4 2000-2500 1 0,5 0 0 7 6 4 2,3 1 1,2 0 0 13 1,6 2500-4000 2 0,9 2 1,6 14 12,1 7 4,1 7 8,3 0 0 32 3,9 4000-6000 0 0 0 0 6 5,2 2 1,2 5 6 9 8,8 22 2,7 6000-15000 1 0,5 1 0,8 1 0,9 3 1,8 1 1,2 5 4,9 12 1,5 C.Y. 140 64,5 67 54 69 59,5 129 75,4 61 72,6 84 82,4 550 67,6 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 Çocuğun çalışma durumu Evet 56 25,8 14 11,3 1 0,9 4 2,3 2 2,4 5 4,9 82 10,1 Hayır 154 71 103 83,1 113 97,4 161 94,2 80 95,2 93 91,2 704 86,5 C.Y. 7 3,2 7 5,6 2 1,7 6 3,5 2 2,4 4 3,9 28 3,4 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 Ailedeki suç durumu Evet 21 9,7 7 5,6 2 1,7 8 4,7 2 2,4 2 2 42 5,2 Hayır 188 86,6 111 89,5 113 97,4 156 91,2 76 90,5 99 97,1 743 91,3 C.Y. 8 3,7 6 4,8 1 0,9 7 4,1 6 7,1 1 1 29 3,6 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 Suça şahit olma durumu Çok sık 57 26,3 18 14,5 7 6 7 4,1 6 7,1 5 4,9 100 12,3 Bazen 117 53,9 63 50,8 33 28,4 70 40,9 25 29,8 24 23,5 332 40,8 Hayır 38 17,5 37 29,8 74 63,8 86 50,3 50 59,5 72 70,6 357 43,9 C.Y. 5 2,3 6 4,8 2 1,7 8 4,7 3 3,6 1 1 25 3,1 Toplam 217 100 124 100 116 100 171 100 84 100 102 100 814 100 *Cevap yok

(4)

Yalkin İlköğretim Okulu’nun (Beşiktaş) orta sosyo-ekono-mik düzeyi; Gazi İlköğretim Okulu (Sultangazi) ile Beyoğ-lu Hüviyet Bekir İlköğretim Okulu’nun (Tarlabaşı) düşük sosyo-ekonomik düzeyi temsil ediciliğinin olduğu varsayıl-mıştır. Okullardaki öğrenciler sistematik tesadüfî örnekleme tekniği ile seçilmiş, seçilen her okuldan, bahsedilen yaş gru-bundaki öğrencilerin tümü ça-lışmaya alınmıştır.

Veri Toplama Araçları:

Araç-lardan ilki,

“Sosyo-Demogra-fik Bilgi Formu”, varsayımlar

kısmında belirtilen değişken-lerin harmanlanması suretiyle araştırmacı tarafından oluştu-rulmuştur. Gereçlerden ikinci-si, “Çocuklarda Suçun Anlam

ve Sonuçlarını Algılayabilme Anketi” yine araştırmacı

tara-fından oluşturulmuştur (Bkz. Ek 1). Hikâyeler, T.C. Adalet Bakanlığı’nın resmi verilerine dayanarak 13–14 yaş arası ka-nunla ihtilaf halindeki çocuk-ların son 5 yılda hakçocuk-larında en çok dava açılan, karara bağ-lanan ve hüküm giydikleri suç türleri öncelikli olmasına özen gösterilerek TCK’dan seçilmiş-tir. Buna karşın, etik sorunlar nedeniyle, bazıları MEB ko-misyonu tarafından tamamen çıkartılmak zorunda kalındığın-dan (uyuşturucu madde satışı suçu, cinsel istismar suçu) bu birliği sağlamak mümkün ol-mamıştır. Hikâyelerdeki kişiler, çocukların özdeşim kurmasına olanak tanıması bakımından “çocuk” olarak seçilmiştir. Doğru cevaplar

oluşturulur-ken, hukuki yönden doğruluk-ları ceza hukukçudoğruluk-larına onay-latılmış ama gerçek manada hukuki uygulamadaki doğruluk aranmamıştır. Bunun sebebi, çocuğun gerçek anlamda bir yargı sürecini bilmesinin, tıpkı çalışmacının hatta dava içinde yer almayan bir hukukçunun bile sadece hikâyeyi okuyarak öngörebileceği bir durum ol-mamasındandır. Buna karşın, bu çalışmanın amacı, çocukta suçun anlam ve sonuçlarını al-gılayabilme becerisini ölçmek olduğundan, çocuğun sadece olaydaki suç unsurunu algıla-yabilmesi beklenmiş ve kanun-da yazıldığı şekliyle bilmesi ye-terli görülmüştür. Bu nedenle çocuğun, suçun kanunda belir-tilen ceza ağırlığının alt sınırını bilmesi yeterli sayılmıştır.

Uygulama ve Yönerge:

Çalış-ma için çocukların velilerinden yazılı olarak, çocuklardan ise sözlü bilgilendirme öncesinde, yine sözlü olarak “aydınlatılmış onam” alınmıştır. Çalışma ön-cesinde çocuklara verilen sözlü bilgilendirme şöyle olmuştur: “Bu bir test ya da sınav değil-dir. Amacım, sizin yaşınızdaki çocukların suça bakış açısı-nı değerlendirmektir. Şimdi, sizlere içinde bazı suçlar olan küçük hikâyeler vereceğim. Kendinizi bir “hakim-yargıç” gibi düşünmenizi ve verilen bu hikâyeleri dikkatle okuyarak her bir hikâye için, hikayede suç olup olmadığını, suç var ise, bu suçun cezasının verilen şık-lar içinden hangisi olabileceğini işaretlemenizi isteyeceğim. An-ketlere kimliğinizi belirten

hiç-bir ibare koymamanızı (adı, so-yadı, okul numarası gibi) ve bu bir sınav olmadığı için birbirini-ze bakmamanızı ya da fikir sor-mamanızı rica edeceğim”. Polis olduğum zannıyla çalışmaya katılmak istemeyen Gazi İlköğ-retim Okulu’ndan dört çocuk çalışmaya alınmamıştır. Çalış-ma, Mart-Nisan 2011 tarihleri arasında tamamlanmıştır.

İşlem: “Çocuklarda Suçun

An-lam ve Sonuçlarını Algılayabil-me” anketi için puanlama öl-çütleri, çocukların sorulardaki suç durumu ve ceza ağırlıkları-na verdikleri cevaplar bakımın-dan değerlendirilmiş, elde edi-len cevaplar hukuki bakımdan doğru kabul edilen cevaplarla kıyaslanmıştır. “Doğru cevap” olarak suçun kanunda belir-tilen cezasının alt sınırı dik-kate alınmıştır. Bazı suçların kanundaki ceza ağırlıklarında “para cezası veya hapis cezası” ibaresi bulunmaktadır. Bu hal-lerde, her iki cevap da doğru kabul edilmiştir. Bazı suçların kanundaki ceza ağırlıklarında ise “para cezası ve hapis ce-zası” ibaresi bulunmaktadır. Bu hallerde ise, sadece hapis cezası doğru kabul edilmiştir. Çünkü ekonomik değeri olan suçlara verilen cezalardaki bu ibare iki cezayı da içermesine karşın, para cezası, hapis ce-zasına denk düşünülemez. Bu nedenle daha ağır cezayı temsil edecek hapis cezası, tek başına doğru kabul edilmiştir. Her bir soru için üç farklı sosyoekono-mik seviyeyi temsil eden altı okul arasındaki fark, Ki Kare Testi ile hesaplanmış,

anlamlı-Anket soru

no

Suç Türü Suçlu Bulma

Durumu Okul x2

Post-hoc

1. Taksirle öldürme Evet suçludur Beyoğlu İ.O. 40,87, p=0,000***x2 (10, N=812) = 18,99

2. Neticesi sebebiyle

ağırlaşmış yaralama

Suçlu değildir ama ahlaki olarak

yanlıştır

Beyoğlu İ.O. x2 (10, N=809) =

26,21, p=0,003** 27,2

14. Nitelikli hırsızlık ve

mala zarar verme

Hayır suçlu değildir Maçka İ.O x2 (10, N=808) =

28,5, p=0,002** 16,09 Suçlu değildir

ama ahlaki olarak yanlıştır

Arel Koleji (en az) 23,95

15.

Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf

Hayır suçlu değildir Gazi İ.O x2 (10, N=811) =

23,76, p=0,008** 12,77

16.

Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması

Evet suçludur Maçka İ.O’na göreBeyoğlu İ.O., 29,06, px2 (10, N=810) =

≤0,001*** 11,18 Suçlu değildir

ama ahlaki olarak yanlıştır

Beyoğlu İ.O., Arel

Koleji’ne göre 14,67 17. Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması

Evet suçludur Beyoğlu İ.O., Arel Koleji’ne göre 33,84, p=0,000*** x2 (10, N=811) = 13,65

Hayır suçlu değildir Arel Koleji 18,94

20.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Hayır suçlu değildir

Arel Koleji ve Fındıkzade İ.O.,

diğer okullara göre (en az)

x2 (10, N=797) =

31,17, p≤0,001***

12,12; 16,74 Suçlu değildir

ama ahlaki olarak yanlıştır

Gazi İ.O. 7,88

(5)

lığın hangi okullar arasında ol-duğunun anlaşılması için Post-Hoc Testi uygulanmıştır.

BULGULAR

Sosyodemografik

Veriler

Çalışma için, İstanbul’daki “alt, orta ve üst sosyo-ekonomik se-viyeleri” temsil ettiği varsayılan 6 okuldan toplam 814 öğrenci alınmıştır. Çalışmanın hedefle-diği yaş grubu olan 13 yaş, 324 öğrenci ile (%40); 14 yaş, 489 öğrenci ile (%60) temsil edil-miş olup; 403 kız (% 49,5) ve 411 erkekten (% 50,5) oluşmuş-tur. Okulların sosyo-demogra-fik özelliklerini değerlendirmek için, “ebeveynlerin eğitim duru-mu, ailenin aylık gelir düzeyi, ailenin memleketi, çocuğun ça-lışma durumu, ailedeki suçluluk durumu ve çocuğun suça şahit olma durumu” gibi faktörler in-celenmiştir (Tablo 1).

Sosyo-Ekonomik

Seviyeye (SES)

Göre Suçun Anlam

ve Sonuçlarını

Algılayabilme

“Taksirle adam öldürme” suçu,

çocukların sadece %37’si ta-rafından bilinmiştir. Beyoğlu İ.O. “suçludur” cevabını diğer okullara kıyasla daha fazla ver-miştir, (x2 (10, N=812) = 40,87,

p<0,001) (Tablo 2). “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %14’ü gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1-5 yıl) verile-ceğini bilmiş; çocukların %70’i, normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüş-tür.

“Neticesi sebebiyle ağırlaş-mış yaralama” suçu,

çocukla-rın %83’ü tarafından bilinmiş-tir. “Suçlu değildir ama ahlaki olarak yanlıştır” cevabını diğer

okullara kıyasla en fazla Beyoğ-lu İ.O. vermiştir, (x2 (10, N=809)

= 26,21, p<0,01) (Tablo 2). “Suç-ludur” diyenler arasında, ço-cukların %25’i gerçek ceza ağır-lığı olan “orta cezanın” (1-5 yıl) verileceğini bilmiş; çocukların %60’ı normalde verilecek ceza-dan daha hafif cezaları öngör-müştür.

“Eziyet” suçu, çocukların %72’si

tarafından bilinmiştir. “Suçlu-dur” diyenler arasında, çocuk-ların sadece %14’ü gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1-5 yıl) verileceğini bilmiş; çocuk-ların %60’ı normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları ön-görmüştür. “Para cezasını” en fazla Beyoğlu İ.O; “çok ağır ce-zayı” ise en fazla Maçka İ.O. ver-miştir, (x2 (25, N=583) = 38,91,

p<0,05) (Tablo 3).

“Yardım veya bildirim yüküm-lülüğünün yerine getirilmeme-si” suçu, çocukların %65’i

ta-rafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların

%44’ü gerçek ceza ağırlığı olan “para cezası ve hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %33’ü olması gerekenden daha hafif cezayı vermiştir.

“Şantaj” suçu, çocukların %85’i

tarafından bilinmiştir. “Suçlu-dur” diyenler arasında, çocuk-ların sadece %10’u gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1-5 yıl) verileceğini bilmiş; %82’si normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüş-tür. “Orta cezayı” en çok ve-ren Gazi İ.O; “çok ağır ceza”yı en çok verenler, diğer okulla-ra kıyasla sıokulla-rasıyla Gazi İ.O. ve Beşiktaş İ.O. olmuştur, (x2 (25,

N=685) = 58,12, p<0,001) (Tablo 3).

“Konut dokunulmazlığının

ihlâli” suçu, çocukların %57’si

tarafından bilinmiştir. “Suçlu-dur” diyenler arasında, çocuk-ların %14’ü gerçek ceza ağırlığı olan “hafif cezanın” (1ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %74’ü nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“Haberleşmenin gizliliğini ve özel hayatın gizliliğini ihlal”

suçu, çocukların %82’si tara-fından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %23’ü gerçek ceza ağırlığı olan “hafif cezanın” (1ay-1 yıl) verile-ceğini bilmiş; %49’u normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür. “Ceza verilmez affedilir” cevabı ile “çok ağır ceza” cevabını en faz-la veren Beyoğlu İ.O. olmuştur, (x2 (25, N=663) = 41,28, p<0,05)

(Tablo 3).

“Kişiler arasındaki konuşma-ların dinlenmesi ve kayda alın-ması“ suçu, çocukların %78’i

ta-rafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %21’i gerçek ceza ağırlığı olan “hafif cezanın” (1ay-1 yıl) veri-leceğini bilmiş; %53’ü normal-de verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür. “Çok ağır ceza” cevabını en fazla veren Beyoğlu İ.O. olmuştur, (x2 (25,

N=625) = 44,94, p<0,01) (Tablo 3).

“Nitelikli hırsızlık” suçu,

ço-cukların %94’ü tarafından bilin-miştir. “Suçludur” diyenler ara-sında, çocukların %27’si gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %54’ü normalde verilecek ce-zadan daha hafif cezaları öngör-müştür.

Bir başka şekilde sorulan

“Nite-likli hırsızlık” suçu, çocukların

%87’si tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında çocukların %23’ü gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %54’ü normalde verilecek ce-zadan daha hafif cezaları ön-görmüştür. “Ceza verilmez affe-dilir” cevabı ile “çok ağır ceza” cevabını en çok veren Beyoğlu İ.O. olmuştur, (x2 (25, N=695) =

44,82, p<0,01) (Tablo 3).

“Yağma” suçu, çocukların

%87’si tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında çocukların sadece %8’i gerçek ceza ağırlığı olan “ağır cezanın” (5 yıl-10 yıl) verileceğini bilmiş; %84’ü normalde verilecek

ceza-dan daha hafif cezaları öngör-müştür.

“Nitelikli Yağma” suçu,

çocuk-ların %92’si tarafından bilinmiş-tir. “Suçludur” diyenler arasında çocukların sadece %7’si gerçek ceza ağırlığı olan “çok ağır ceza-nın” (10 yıl ve üzeri) verileceğini bilmiş; %93’ü normalde verile-cek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

Bir başka şekilde sorulan

“Ni-telikli Yağma” suçu,

çocukla-rın %95’i tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında çocukların %14’ü gerçek ceza ağırlığı olan “çok ağır cezanın” (10 yıl ve üzeri) verileceğini bil-miş; %86’sı normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları ön-görmüştür.

“Nitelikli hırsızlık ve mala zarar verme” suçu, çocukların %88’i

tarafından bilinmiştir. “Suçlu değildir” cevabını en çok Maç-ka İ.O. verirken; “suçlu değil-dir ama ahlaki olarak yanlıştır” cevabını en az veren Arel Koleji olmuştur (x2 (10, N=808) = 28,5,

p<0,01) (Tablo 2). “Suçludur” di-yenler arasında, çocukların %20 ’si gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %62’si normalde verile-cek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür. “Ceza verilmez affedilir” cevabı ile “ağır cezayı” en çok veren Gazi İ.O. olmuştur, (x2 (25, N=709) = 49,45, p<0,01)

(Tablo 3).

“Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde ta-sarruf” suçu, çocukların %59’u 21.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanımı

Suçlu değildir ama ahlaki olarak

yanlıştır

Beyoğlu İ.O. x2 (10, N=797) =

21,13, p=0,02* 40,33

24. Hakaret

Evet suçludur Arel Koleji (en az) x2 (10, N=789) =

29,60, p≤0,001*** 17,33 Suçlu değildir

ama ahlaki olarak yanlıştır

Arel Koleji (en

çok) 25,53

26. İftira Hayır suçlu değildir Beyoğlu İ.O. x2 (10, N=789 ) =

21,05, p=0,02* 44,19

(6)

tarafından bilinmiştir. “Suçlu değildir” cevabını en çok ve-ren Gazi İ.O. olmuştur, (x2 (10,

N=811) = 23,76, p<0,01) (Tablo 2). “Suçludur” diyenler arasın-da, çocukların %54’ü gerçek ceza ağırlığı olan “para cezası ve hafif cezanın” (1ay-1 yıl) veri-leceğini bilmiş; çocukların %28’i normalde verilecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

“Genel güvenliğin taksirle tehli-keye sokulması” suçu,

çocukla-rın %33’ü tarafından bilinmiştir. Beyoğlu İ.O., “suçludur” cevabını Maçka İ.O.’na göre; “suçlu değil-dir ama ahlaki olarak yanlıştır” cevabını Arel Koleji’ne göre daha fazla vermiştir, (x2 (10, N=810)

=29,06, p≤0,001) (Tablo 2). “Suç-ludur” diyenler arasında, çocuk-ların %16’sı gerçek ceza ağırlığı olan “hafif cezanın” (1ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %59’u nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

“Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması”

suçu çocukların %40’ı tarafından bilinmiştir. Beyoğlu İ.O. “Suçlu-dur” cevabını Arel Koleji’ne göre

daha fazla vermiş; “hayır, suçlu değildir” cevabını en fazla veren ise Arel Koleji olmuştur, (x2 (10,

N=811) = 33,84, p<0,001) (Tab-lo 2). “Suçludur” diyenler ara-sında, çocukların % 32’si ceza verilmez affedilir, %47’si para cezası, %13’ü hafif ceza (1 ay-1 yıl) şıklarını seçmiştir. “Ceza ve-rilmez affedilir” cevabını diğer okullara göre en fazla Fındık-zade İ.O. ve Arel Koleji vermiştir (x2 (25, N=324) = 38,29, p<0,05)

(Tablo 3).

“Uyuşturucu veya uyarıcı mad-de imal ve ticareti” suçu,

çocuk-ların %94’ü tarafından bilinmiş-tir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %46’sı gerçek ceza ağırlığı olan “orta ceza ve ağır ce-zanın” verileceğini bilmiş, %31’i normalde verilecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür. “Orta ceza” cevabını en çok Maçka İ.O. vermiştir (x2 (25, N=743) = 40,3,

p<0,05) (Tablo 3).

“Resmi Belgede Sahtecilik”

suçu, çocukların %52’si tara-fından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %53’ü ceza verilmez affedilir

derken, %18’i para cezası, %15’i hafif cezayı öngörmüştür.

“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçu, çocukların %84’ü

tarafından bilinmiştir. “Suçlu değildir ama ahlaki olarak yan-lıştır” cevabını en çok Gazi İ.O.; “suçlu değildir” cevabını, diğer okullara kıyasla sırasıyla en az Arel Koleji ve Fındıkzade İ.O. vermiştir (x2 (10, N=797) = 31,17,

p≤0,001) (Tablo 2). “Suçludur” diyenler arasında çocukların %20’si gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) veri-leceğini bilmiş; %51’i normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür. “Ceza ve-rilmez affedilir” cevabı ile “çok ağır ceza” cevabını veren Beyoğ-lu İ.O. olmuştur (x2(25, N=667) =

46,37, p<0,01)(Tablo 3).

“Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanımı” suçu,

çocuk-ların %92’si tarafından bilinmiş-tir. “Suçlu değildir ama ahlaki olarak yanlıştır” cevabını diğer okullara göre en çok Beyoğlu İ.O. vermiştir, (x2 (10, N=797) =

21,13, p<0,05) (Tablo 2). “Suçlu-dur” diyenler arasında, çocuk-Anket

soru no

Suç türü Ceza ağırlığı Okul x2 Post-hoc

3. Eziyet

Para cezası Beyoğlu İ.O. x2 (25, N=583) = 38,91,

p=0,03* 13,38

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Maçka İ.O 4,86

5. Şantaj

Orta ceza

(1 yıl-5 yıl hapis) Gazi İ.O.

x2 (25, N=685) = 58,12,

p=0,000*** 9,17

Çok ağır ceza (10 yıl ve üzeri)

Gazi İ.O ve Beşiktaş İ.O. diğer

okullara göre 8,69; 8,47 7. Haberleşmenin gizliliğini ve özel hayatın gizliliğini ihlal Ceza

verilmez-affedilir Beyoğlu İ.O.

x2 (25, N=663) = 41,28,

p=0,021* 3,46

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Beyoğlu İ.O. 12,99

8.

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Beyoğlu İ.O.

x2 (25, N=625) = 44,94,

p=0,008** 12,93

10. Nitelikli hırsızlık

Ceza

verilmez-affedilir Beyoğlu İ.O.

x2 (25, N=695) = 44,82,

p=0,009** 7,51

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Beyoğlu İ.O. 19,44

14.

Nitelikli hırsızlık ve mala zarar verme

Ceza

verilmez-affedilir Gazi İ.O.

x2 (25, N=709) = 49,45,

p=0,002** 1,84

Ağır ceza

(5 yıl-10 yıl) Gazi İ.O. 19,63

17. Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması Ceza verilmez-affedilir Fındıkzade İ. O ve Arel Koleji diğer

okullara göre x2 (25, N=324) = 38,29, p=0,04* 8,52; 8,54 18. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti Orta ceza

(1 yıl-5 yıl hapis) Maçka İ.O.

x2 (25, N=743) = 40,3,

p=0,027* 10,52

Tablo 3: Sosyoekonomik düzeye göre ceza ağırlığı cevaplarının dağılımı

20.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Ceza

verilmez-affedilir Beyoğlu İ.O.

x2(25, N=667) = 46,37,

p=0,006** 7,41

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Beyoğlu İ.O. 22

21.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanımı

Ceza

verilmez-affedilir Beyoğlu İ.O.

x2 (25, N=731 ) = 53,09,

p≤0,001*** 8,44

Çok ağır ceza

(10 yıl ve üzeri) Beyoğlu İ.O. 4,26

(7)

ların %23’ü gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %43’ü nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür. “Ceza verilmez affedilir” cevabı ile “çok ağır ceza” cevaplarını en fazla veren Beyoğlu İ.O. ol-muştur (x2 (25, N=731) = 53,09,

p≤0,001) (Tablo 3).

“Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düze-ninin bozulması” suçları,

çocuk-ların %88’i tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %20’si gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %49’u normalde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“Tehdit” suçu, çocukların %82’si

tarafından bilinmiştir. “Suçlu-dur” diyenler arasında, çocuk-ların %20’si gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş, %56’sı nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“Hakaret” suçu, çocukların

%55’ i tarafından bilinmiş-tir. “Suçludur” cevabını en az; “suçlu değildir ama ahlaki ola-rak yanlıştır” cevabını en fazla Arel Koleji vermiştir, (x2 (10, N=

789) = 29,60, p≤0,001) (Tablo 2). “Suçludur” diyenler arasında, çocukların %36’sı gerçek ceza ağırlığı olan “para cezası ve hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %42’si normalde veri-lecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

“Bilişim sistemine girme” suçu,

çocukların %78’i tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyen-ler arasında, çocukların %14’ü gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceği-ni bilmiş; çocukların %71’i nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“İftira” suçu, çocukların %80’i

tarafından bilinmiştir. “Suçlu değildir” cevabını en çok Beyoğ-lu İ.O. vermiştir, (x2 (10, N=789)

= 21,05, p<0,05) (Tablo 2). “Suç-ludur” diyenler arasında, çocuk-ların %15’i gerçek ceza ağırlığı olan “orta cezanın” (1 yıl-5 yıl) verileceğini bilmiş; %69’u nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“Suç Üstlenme” suçu,

çocukla-rın %64’ü tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, ço-cukların %25’i gerçek ceza ağırlı-ğı olan “hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %26’sı nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezaları öngörmüştür.

“Yalan Tanıklık” suçu,

çocukla-rın %81’i tarafından bilinmiştir. Suçludur” diyenler arasında, ço-cukların %30’u gerçek ceza ağır-lığı olan “hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %36’sı normalde verilecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

“Suçu Bildirmeme” suçu,

çocuk-ların %78’i tarafından bilinmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, ço-cukların %22’si gerçek ceza ağır-lığı olan “hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %40’ı nor-malde verilecek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

“Suç delillerini yok etme, giz-leme veya değiştirme” suçu,

çocukların %91’i tarafından bi-linmiştir. “Suçludur” diyenler arasında, ceza ağırlığını bilme bakımından çocukların %24’ü gerçek ceza ağırlığı olan “hafif cezanın” (1 ay-1 yıl) verileceğini bilmiş; %12’si normalde verile-cek cezadan daha hafif cezayı öngörmüştür.

TARTIŞMA

1. Çalışma sonucunda, 13-14 yaş çocuklarının “suçun anla-mını” kısmen algılayabildikleri kanaatine varılmıştır.

Çocukla-rın suçları bilme oranları %33 ila %95 arasında değişkenlik göstermiş, “Taksirle Öldür-me, Konut Dokunulmazlığın İhlali, Kaybolmuş Eşya Üzerin-de Tasarruf, Genel Güvenliğin Taksirle Tehlikeye Sokulması, Hakaret” suçları daha düşük oranlarda bilinmiştir. Daha az bilinen suçların türleri ince-lendiğinde, çocukların içinde bulundukları gelişim dönemin-deki bilişsel, ahlaki ve sosyal özelliklerinden kaynaklı psiko-sosyal olgunlaşmamışlık hal-lerinin, hukuki muhakemeleri-ne birincil derecede etki ettiği görülmüştür. “Konut Dokunul-mazlığın İhlali, Kaybolmuş Eşya Üzerinde Tasarruf, Hakaret,” gibi suçların bilinirlik oranla-rının düşük olması, çocukların olgunlaşmamış ahlaki gelişim düzeyleri nedeniyle hala haz ilkesiyle hareket ettiklerine ve içsel kontrol geliştirmekte zor-landıklarına dair bulgularla pa-raleldir (41-44).

2. Çocuklar “taksir” içeren suç-ları algılayamamaktadır.

Ço-cukların “dikkat ve özen yüküm-lülüğüne aykırılık” içeren iki suç olan “Taksirle Öldürme ve Genel Güvenliğin Taksirle Tehlikeye Sokulması” suçlarını bileme-meleri, bu suçların çocukların gelişimsel olarak sahip oldukla-rından daha yüksek düzeyde bir soyutlamayı gerektirmesinden-dir. Çünkü, bir çocuğun, “bisik-letini kapının önüne bıraktığın-da, birinin ona takılıp düşerek ölebileceğini” öngörmesi, bir eylemin olası sonuçları üzerine düşünebilme, farklı ihtimalle-ri hesaplayabilme, uzun vadeli sonuçları görebilme gibi yük-sek düzeyde soyut muhakeme gerektirir. Bu bulgu, çocukların erişkinler gibi risk-zarar hesabı yapamadıkları, edimlerin uzun vadeli sonuçlarını göremedikle-ri ve gelecekten ziyade şimdiye odaklandıklarına dair bulgularla paraleldir (6,7,13,14,16,45-47).

3. Çocuklar, “suçun sonuçları-nı” hemen hiç algılayamamak-tadır. Sorularda suç olduğunu

bilen çocuklar, suçların gerçek ceza ağırlığını bilememiş, ger-çek ceza ağırlıklarından “daha

hafif” cezaları öngörmüşlerdir.

Örneğin “bir öğrencinin harçlı-ğını onu dövmekle tehdit ederek alma” sorusuyla temsil edilen

“yağma”nın bir suç olduğu

ço-cukların %87’si tarafından yük-sek oranda bilinmiş olmasına karşın, sadece %8’i gerçek ceza ağırlığı olan “ağır cezanın” (5 yıl-10 yıl) verileceğini bilebilmiştir. Yağma, T.C. Adalet Bakanlığı ve-rilerine göre çocuklar tarafından en çok işlenen suçlardan biridir.

Çocuklar, bu suçları sonunda yakalansalar dahi, en fazla polis tarafından şiddet göreceklerini ve ardından salıverileceklerini zannediyor olabilirler. Bu bulgu, çocukların erişkinlere göre risk farkındalıklarının daha düşük ol-duğu, riskli durumlar karşısında fayda-zarar hesabı yaparken daha çok faydaya odaklı olduk-larına dair bulgularla paraleldir (13,48). Benzer olarak “polise taş atma” sorusuyla temsil edi-len “suç işlemek amacıyla örgüt

kurma” suçunun gerçek ceza

ağırlığını çocukların sadece %20 ’si bilebilmiştir. Oysa ülkemizde benzer örnekleri de olan durum-larda, çocukların bir kısmı 10-15 yıla varan cezalarla yargılanmış, bir kısmı da ağır cezadan hü-küm giymiştir. Çocukların bu gibi suçları işlerken öngöreme-dikleri şey, edimlerinin bir “suç” olduğu değil, bunların “ağır ce-zayı” gerektirecek kadar ciddi suçlar olduğudur.

4. Çocuklar, suçların huku-ki bakımdan daha ağır cezayı gerektiren“nitelikli hallerini”

anlayamamaktadır. Çocuklar

tarafından yine sıklıkla işlenen “nitelikli yağma” suçu, çocuk-ların %92’si tarafından yüksek oranda bilinmiş ama sadece %7’si gerçek ceza ağırlığı olan “çok ağır cezanın” (10 yıl ve üzeri) verileceğini bilebilmiştir. “Diğer öğrencilerin harçlıklarını onları dövmekle tehdit ederek iki arkadaşıyla birlikte alma”, birden fazla kişinin, tehdit edi-len kişi üzerinde yaratacağı baskı göz önünde bulundurula-rak aynı suçun daha ağır cezayı gerektiren “nitelikli hali”

ola-rak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hal, çocukların muhakemesinde önemsiz bir ayrıntı olsa da, hu-kuk sistemi için değildir. Çocuk-lar bir kişi yerine birden fazla kişiyle suç işlemenin, suçun niteliği bakımından bir farklılık yaratacağını göremezler ama hukuk, bu farkı ağır cezadan (5-10 yıl) çok ağır cezaya (10 yıl ve üzeri) geçiş yapmak suretiy-le görür. Çalışmada iki farklı soru ile temsil edilen “nitelikli

hırsızlık” suçunun gerçek ceza

ağırlığı, bir soruda çocukla-rın sadece %27’si, diğer soru-da %23’ü tarafınsoru-dan; “nitelikli

hırsızlık ve mala zarar verme”

suçunun ceza ağırlığı ise çocuk-ların sadece %20’si tarafından bilinebilmiştir. Çocuklarda su-çun gerçek ceza ağırlığını bil-me cevaplarının oldukça düşük olması, bu suçlardaki nitelikli hali göremiyor olduklarının gös-tergesidir.

5. Çocuklar polisi, yasal siste-min “kendisi” olarak görmek-tedir. Çocuklar sadece “Suç

Üstlenme, Yalan Tanıklık, Suçu Bildirmeme, Suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme” suçlarında, gerçek cezalardan “çok daha ağır cezaları” uygun görmüşlerdir. Çocukların bu so-rularda diğer soso-rularda görül-meyen şekilde normalden “daha ağır cezaları” öngörmeleri tesa-düf değildir. Bu suçların dördü de TCK’da “Adliyeye Karşı Suç-lar” başlığı altında toplanmış olup, hepsinde de “polis” gibi daha üst otoriteyi temsil eden bir merciye karşı işlenen suç-lar söz konusudur. 15 yaş ve altı çocuklar, psiko-sosyal

(8)

olgun-laşmamışlıktan dolayı otoritey-le bağlantılı hukuki kararlarda erişkinlere göre otoriteden daha fazla etkilenir, otoriteye daha fazla itaat gösterir (47), ses-siz kalma yerine itirafı seçerler (48). Çünkü çocuklar, polisi ya-sal sistemin tüm amacı ve ni-yeti olarak görür ve bu nedenle özelikle otorite figürü olan polis tarafından işbirliğine veya suçu kabule teşvik edildiklerinde, çok daha kolay telkin edilirler. Ço-cukların, polis şiddetinde kor-kuyor olmaları da onların polis karşısındaki güçsüz konumları-nı pekiştirir (49). Çocukların po-lis otoritesine daha fazla önem atfetmelerinden dolayı, bu dört suç için kanunda yazılandan çok daha ağır cezalar vermeleri, bu bakımdan anlaşılır sayılabilir.

6. Çocukların içinde bulunduğu sosyal kültürel faktörler, suçun anlam ve sonuçlarını algılaya-bilmelerine önemli derecede etki etmektedir. Gelir düzeyi

oldukça düşük Kürt ve Roman vatandaşların oturduğu ve suç bölgesi olarak işaretlenen İs-tanbul-Tarlabaşı’ndaki (50) Be-yoğlu İ.O. çocukları, diğer okul-lara kıyasla “suçludur” cevabını daha çok vermiş, suçlara gerçek ceza ağırlıklarından çok daha “ağır cezalar” öngörmüşlerdir. Beyoğlu İ.O. çocuklarının, diğer çocuklar tarafından düşük bir oranla bilinen “taksirle Öldür-me” suçunu bile bilmiş olmaları, hem bulundukları çevrede suça şahit oluyor olmalarıyla hem de etiketleme teorisine uygun olarak (51) toplumun ve polisin onları potansiyel suçlu olarak damgalamalarıyla ilgili

görün-mektedir (52). Diğer çocukların “taksiri” bilemedikleri durum-larda, Beyoğlu İ.O çocuklarının bilmiş olmaları, onların aile içinde, okulda, sokakta ve polis-le kurdukları ilişkipolis-lerde, sadece “kast” değil, “taksir” halinde de uyarılıyor ve cezalandırılıyor ol-malarıyla ilişkili olabilir. Ayrıca bulundukları çevrede sıklıkla suça ve suçun sonuçlarına şahit oluyor olmaları da-yani tutukla-ma, hüküm giyme, infaz, suça dair bilgi sahibi olmalarının muhtemelen diğer bir sebebidir. Neden alt SES düzeyine sa-hip çocuklar taksir nedeniyle suçlanmaya daha fazla maruz kalıyor olabilirler? Bunun se-bebi, toplumun henüz yanlış bir davranışı görmeden alt SES’e mensup ve suçun yüksek gö-rüldüğü muhitlerde yaşayanla-rı, suç işlemeye hazır kimseler olarak etiketlemeleridir (53). Belirli alt kültüre dâhil olanlar, damgalanmadan dolayı benzer davranış örüntülerini gösterir ve alt kültürü yeniden üretir-ler (22). Polis de etiketleyenüretir-ler içinde başta gelir. Çünkü po-lis genellikle uygun gördüğü durumlara ve sosyoekonomik düzeylere, suça dair kalıp yar-gılarına uygun şekilde davranır (54). Örneğin, bir köşe başında kendi aralarında gürültülü şe-kilde tartışan gençler düşük SES grubundansa, bu durum polis için olası bir suçluluğun işareti iken, yüksek SES gru-bundan çocuklarsa “gençlik hali” olarak nitelendirir (55). Düşük SES grubundan olan Beyoğlu İ.O. öğrencilerinin de, yaşadıkları muhit nedeniyle çok

küçük yaştan itibaren potansi-yel suçlu olma ithamıyla karşı-laşmış olmaları ve bu nedenle taksirin suç olabileceğini öğ-renmiş olmaları muhtemeldir. Beyoğlu İ.O. çocuklarının bir kıs-mının aynı suçlara “ceza veril-mez affedilir” derken, bir diğer kısmının “çok ağır cezalar” ver-meleri, hukuki muhakemelerin-deki bulanıklığına işaret etmek-tedir. Polis ve onun temsil ettiği adalet, bu çocukların gözünde çok katı, cezalandırıcı ve acıma-sızsa, suçlara verilecek cezalar, normalden daha ağır algılanır. Bu sadece bir algı olarak kal-maz, gerçekten de etnik azınlık statüsünde olma ve düşük SES’e sahip olma, etiketleme nedeniy-le tutuklanmayı da arttırır (56). Beyoğlu İ.O.’daki çocuklar, eti-ketlenme nedeniyle kendilerini “potansiyel suçlu” hissediyor ya da yargıya intikal etmeyen du-rumlarda sıklıkla polis soruş-turmasıyla karşılaşıyor olabilir-ler. Bu nedenle sahip oldukları olumsuz imajı silmek için olduk-larından daha iyi davranmak adına, sorulardaki suçlara ağır cezalar veriyor ve “ne kadar

ağır ceza, o kadar toplumsal olarak makbul” şeklinde çarpık

bir hukuki muhakeme geliştiri-yor olabilirler. Özellikle düşük SES’e sahip alt kültürdekilerin

“adalet ya da sadece bize ada-let” (justice or just us) olarak

deneyimledikleri bu durum (21), asıl muhakemeleri ile gerçek-likte var olan arasındaki ciddi farktan kaynaklanıyor olabilir. Bir başka sebepse, ciddi politik veya toplumsal şiddet ortasında

büyümüş olan çocukların ahlaki muhakemelerinin diğer çocuk-larınkinden farklılaştığı gerçe-ğidir. Bu ortamlarda büyümüş çocuklar, hırsızlık veya fiziksel zarara maruz kalma gibi hal-lerle karşılaştıklarında, intikam alma ve intikamı onaylama eği-limleri artar, başkalarına zarar verme, zararı inkar etme, zararı provoke etme ve cezalandırma gibi edimleri daha fazla meşru görürler (10). Beyoğlu İ.O.’nun “suç” saydıkları edimlere ver-diği normalden ağır cezalar bu bağlamda da değerlendirilebilir. Yani, alt SES’e mensup ve suç çevresinde büyüyen çocuklar daha fazla suça şahit olmakta ve etiketlenmeye maruz kalmakta-dır; katı ve cezalandırıcı olarak algıladıkları adalet sistemindeki boşlukları kendileri doldurmak-tadır; en önemlisi; diğer çocuk-ların normalde bilemeyeceği durumları “suç” olarak tanımla-mak hatta bu suçların “çok daha ağır cezaları” olduğunu zannet-mek, “suçun anlam ve sonuç-larını algılayabilmek” anlamına gelmemektedir.

7. Politize olmuş alt kültür mensubu çocuk olmak, hukuki muhakemeye etki etmektedir.

İstanbul’un gelir düzeyi düşük Alevi vatandaşlarımızın yoğun-lukta olduğu ve politik bir yapı-lanması olduğu bilinen Gazi ma-hallesinde (57) yer alan Gazi İ.O., alt kültürlerin yarattığı normla-rın, hukuki muhakemeye nasıl etki ettiğine dair iyi bir örnek ol-muştur. Gazi mahallesi çocuk-ları “Şantaj” suçuna “çok ağır cezayı” veren tek okul olmuştur.

Bu durum, “dayanışma, bağlılık, biz ve diğerleri” şeklinde yapıla-nan bir alt kültürün (56), “şan-taj” suçunu, “gammazlamak” ve “ispiyonculukla” eş tutan sosyal normlarının bir yansıması ola-rak kabul edilebilir. Yine, “polise taş atmak” davranışıyla temsil edilen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçuna, “suç de-ğildir ama ahlaki olarak yanlış-tır” cevabını en fazla veren okul olması, bahsedilen politik yapı-nın çocuklar üzerindeki etkisini gösterir niteliktedir. Ayrıca Gazi İ.O. çocukları, araştırmacıya “siz polis misiniz neden bu soruları bize soruyorsunuz?” diyen ve “bu sorulara cevap vermeme hakkımı kullanmak istiyorum” gibi talepleri ileten tek okul ol-muştur.

8. SES yükseldikçe, kişileri suça iten motivasyonların ço-cuklar tarafından anlaşılması

zorlaşmaktadır. Çalışmadaki

tek ücretli okul olan Arel Koleji çocuklarının “hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bı-rakılması, hakaret” gibi suçlar-da suç görmemiş olmaları, SES düzeyi yükseldikçe, suçun daha az göze çarpar (visible) oluşu, işleniş biçiminin karmaşıklaş-ması ve yakalankarmaşıklaş-masının zor hale gelişi gibi bulgularla paraleldir (21,58). Özellikle çocukların bir edimi suç saymadıkları sürece o suçu işleyebilme riskleri üze-rine düşünüldüğünde, bu bulgu anlamlıdır. “Bir öğretmeninin fi-ziksel görünüşündeki bazı özel-likleri abartarak tahtaya resmi-ni çizmek ve karikatürün altına öğretmeninin adını vererek ‘kel, şişko, aptal’ gibi kelimeler

yaz-mak” sorusuyla temsil edilen “hakaret” suçu, ücretli okullar-da çoğunlukla sadece “uyarı” ile sonuçlanan bir davranıştır. Dahası, yüksek statülü kişilerin çocuklarının karakolluk olmala-rı durumlaolmala-rında dahi, sorun ge-nellikle yargıya intikal etmeden çözülür. Çünkü SES yükseldikçe, “Sen benim kim olduğumu bili-yor musun?” sorusu okulda öğ-retmene, aileler tarafından ise polise daha çok sorulur (59). Alt ve orta SES mensupları hakaret suçunun çok daha olumsuz so-nuçlarıyla karşılaşıyorken, üst SES çocuklarının karşılaşmıyor olmaları, Arel Koleji’nin bu suçu hafifleten muhakemesinin sebe-bi olasebe-bilir.

Arel Koleji’nin “Geceleyin ka-palı olan bir pastanenin camını kırarak içeri girme ve bir tep-si baklava alma” davranışıyla temsil edilen “nitelikli hırsızlık ve mala zarar verme” suçuna “suç değildir ama ahlaki olarak yanlıştır” cevabını en az veren okul olması, baklava çalmanın üst SES’e mensup olanlar için motivasyonunun anlaşılması zor ve cezalandırılması kesin gö-züyle bakılan bir hırsızlık suçu olmasındandır. Alt SES’e men-sup olan Gazi İ.O’nun bu suçun ceza ağırlığına “ceza verilmez affedilir” cevabını vermesi, nor-malde alt gelir düzeyine mensup olanlar için her daim ulaşılması kolay olmayan bir gıda maddesi olan “baklava”nın hangi moti-vasyonlarla çalınabileceğini bil-diklerinden olabilir.

Yine, üst SES’e mensup Arel Ko-leji “evdeki elektrik sobasını açık

(9)

unutup uyuyakalma ve sonra-sında elektrik kaçağından dolayı apartmanda yangın çıkmasına sebep olma” sorusuyla temsil edilen “genel güvenliğin tak-sirle tehlikeye sokulması” su-çunu, “suç” olarak görüyorken, alt SES’e mensup Beyoğlu İ.O çocuklarının “suç değil ama ah-laki yanlış” sayıyor olmaları bu suçun motivasyonlarını anlıyor olmalarındandır. Elektrik soba-sı, genellikle kalorifer sistemiy-le donatılmış evsistemiy-lerde yaşayan orta ve üst SES düzeyi çocukları için aşina olunan bir alet değil-dir. Bilindiği üzere gelir düzeyi yükseldikçe, bakım yapılmadığı için veya kendi özelliklerinden dolayı tehlike yaratan aletlerin kullanım oranı düşer, güvenlik önlemleri ile kalite düzeyi artar. Sapma ya da suç davranışını be-lirleyen, gücün toplumdaki dağı-lımı ise, neden bazı suç tipleri-nin sadece alt SES deki kişilerde görüldüğünün düşünülmesi ge-rekir. Bu davranışlar suç ola-rak görülür, çünkü gücü elinde bulunduran kesime göre “suç” sayılırlar. Cezanın miktarı, her zaman hâkim sınıfça belirlenir (60). Baklava çalmayla, banka-ların içini boşaltmanın cezasını neredeyse aynı yapan şey, seç-kinleri koruma motivasyonudur. Kanunlar, seçkinlerin yararına ve seçkinlerce yapılırlar (60).

9. Çocukların hukuki muhake-meleri, bulundukları kültürün ahlaki değerlerini öznel algı-layışlarıyla şekillenmektedir.

Çocuklar tarafından “suç” ol-duğu bilinmiş olan “İftira, Ezi-yet, Şantaj, Tehdit, Yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine

getirmeme” gibi suçların içe-riğine bakıldığında, Türkiye’de toplumca içselleştirilen ve ço-cuklara aktarılan ahlaki değer yargılarını içeriyor oldukları açıktır. Örneğin, yardım ve bil-dirim yükümlülüğü, normalde çocukların bilmesi zor olan bir suçtur. Çünkü birçok erişkin bile “çukura düşen ve kendi ba-şına çıkamayacak birine yardım etmemenin” ahlaki olarak yanlış olduğunu bilir ama cezası olan bir suç olduğunu bilmeyebilir. Bahsedilen suçların içeriğinde yer alan “anneye el kaldırma-mak, kimsenin zor durumundan çıkar sağlamamak, tehdit et-memek, düşene yardım etmek” gibi toplumca sindirilmiş olan değerler, çocuklara tekrarla-narak yeniden üretilmektedir. Çocukların bu edimlerde bir suç olduğunu bilmeleri, çocukların ahlaki olarak yanlış ve kabul edilemez gördükleri durumla-rı suç saymaladurumla-rıyla, yani ahlaki değerlerle hukuki anlamda suç kavramı arasındaki farkı tam ayırt edemiyor olmaları ile ilgili görünmektedir.

10. Çalışma sonucunda, 13 ve 14 yaşın, özellikle suçun so-nuçlarını algılayabilme için oldukça küçük bir yaş olduğu; bir davranışın suç olduğu bil-gisinin ya da o suça çok ağır cezalar vermenin, gerçek an-lamda bir ceza sorumluluğuna işaret etmediği kanaatine varıl-mıştır. Türkiye için ceza

sorum-luluğu yaşının bu denli küçük tutulması, çocuk korunmasının hedefleriyle çelişki içindedir ve çocuklar için işletilen ceza hu-kukunda bir paradigma

deği-şikliğine ihtiyaç vardır. Özellikle ceza sorumluluğunun değerlen-dirilmesinde, “çocukların neyi bildiklerine değil, neyi bilme-diklerine” odaklanmak ve ceza sorumluluğu için özel olarak geliştirilmiş ölçekler uygulamak gerekmektedir. Çünkü çocukla-rın suç saymadıkları ya da af-fedileceğine inandıkları suçları işleme riskleri her zaman daha fazladır. Çocuklarda ceza so-rumluluğunun değerlendirilme-si bu şekilde uygulanmaya de-vam ettikçe, özellikle alt SES’e mensup çocuklarda görülen bu sahte bilinç, zaten suç çevresin-de büyüyerek çevresin-dezavantajlı ko-numda olan çocukların, adalet eliyle yeniden adaletsizliğe uğ-ramasına yol açacaktır. Çocuk-ların aleyhine bu sonuçları orta-dan kaldırmak için, çocuk adalet sisteminde yeni yöntemler ge-liştirilmiştir (61). Bunlardan en işlevsel olanı dönüştürme (diversion) olarak bilinen, ceza işlemlerini tamamen kaldırma-yı ve çocuğu sıklıkla toplumu destekleyici hizmetlere doğru yeniden yönlendirmeyi içeren yöntemlerdir. Dönüştürme, po-lis, savcılık ya da mahkeme gibi, yasal sürecin her safhasında kullanılabilir olmalı, birçok va-kada ise çocuğa hiç müdahale etmemek tercih edilmelidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

K.Maraş ve G.Antep illerinde üretim ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren işletmelerin yönetici ve personeli üzerinde gerçekleştirilen araştırmada,

Yüz:yıld_a Konya'da Bazı Eşya ve Yiyecek

Congenital facial asymmetry, might as well as be due to depressor anguli oris muscle aplasia (DAOA), so called “congenital asymmetric crying facies”.. Additional

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız (Mülga Kalkınma Bakanlığı) ve Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) Koordinasyonu – Çabalarıyla, Onuncu Kalkınma Planı, Bölgesel Gelişme

528 Tuğçe DAŞÖZ Yedi bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, Türkçe öğretiminin temel kavramları; ikinci bölümünde, Türkçe öğretiminin yasal

Kepler takımının lideri William Borucki bu kadar kısa sürede bu kadar çok gezegen adayının keşfedilmesinin çok şaşırtıcı olduğuna dikkat çekerek ekliyor: “Bu gezegen

Yap›sal olarak k›sa çocuklar 3-4 yafllar›na kadar yafl›t- lar›na göre k›sa kal›yor; ancak, daha sonra büyüme h›z› artabiliyor.. Baz› ço- cuklar ergenli¤e kadar

1 Çukurova Üniversitesi, Ceyhan Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Adana, TÜRKİYE 2 Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı,