- 4 r * % •
/MU/
« Ü aKi», » A B A T L A R
□
E D E B İ Y A T
"Edebiyâf-ı- Cedîde,, Müzesi; Münasebefile
Tevfik
Fikret’te Tekâmül
Merhaleleri
Ölüm, Fikretı Şark felsefesinda takâmül marhalalerindan biri addedilan
«iayan devresini* aşmağa bırakmadı- Fikret bir çokları gibi «hakikati
arama» serbestliğindan ayılmağa vakit bulamadı. Zulme karşı nasıl bir
volkan gibi fevraan etti İsa, hilkat kanunlarına karşı da öyle
favaran ayledi. Yaşasaydı.... Kim bilir?!
Y a z a n Z
Hükümet, edebiyat tacilimde ha yırla yadedilecek bir kadirşinaslıkta bulundu. Türkieruı büyük şairi T ev fik Fikretin Rumelihisarınd&ki evini millet namına satın alarak «Edebiya tı cedide» müzesi haline koydu. Fik ret, şahsı ile, başmda bulunduğu ede biyat cereyanı ile yaptığı edebî inkı. lâp ile üç nesil üzerinde unutuldaz tesir bırakmış bir şahsiyettir. Edebî hüviyetinden gayri onda fıtrî bir ih
tilâlci inkılâpçı ateşi yanardı. Fev
kalâde güzel konuşur, ikna kuvveti çok sağlam olduğu için muhatabına yahut muhataplarına bu ateşi aşılar ve büyülemiş gibi kendi havasının içi ne çeker alırdı.
Fikret, hocamız ve müdürümüz-
ken bizi deli etmişti. Onun çabuk gü cenen; en ufak arzusuna muhalefet edildiği zaman küsen taibiatınm ida
re ile imtizaç edemiyeceğini kimse
düşünmedi. İstifa ettiği zaman Ga latasaray, en büyük sınıftan en ufa ğma kadar bir isyan fırtınası ile sal- sıldı; grevler, gürültüler koptu.
Bir tarafta Maarif nazırı Emrul- lah Efendi vardır ki Fikretin. dev let kırtasiyeciliğini tezyif ederek yaz dığı tezkirelerin ruhunda uyandırdığı infiali ne ile teskin edeceğini bilmi yordu.
Fikretin çekilişi üzerine yerine Sa lih Zekiyi tâyin etmiş ve gazetelere «şairin yerine âlim» geldiği, yolunda beyanatta bulunmuştu. O zaman bü
tün memleket Emrullah efendinin
aleyhine dönmüştü. Hattâ heccav şa irlerden biri:
Vâkıâ insan hatâ eyler, fakat bir şâire Gelmemişdî akima hiç kimsenin
câhil demek Başkası olsa ne ammâ doğrusu bir nazıra N â revadır böyle haddinden ziyâde
halt yemek
Diye bir k ıt’a bile yazmıştı. Buna rağmen İttihat ve Terakki Fikreti tutmadı. Yine Fikretin tesis ettiği «Tanin» de «Şairin yerine â- Iim< başlıklı gayet sudan bir makale çıktı. Hürriyet inkılâbına şiirleri ile en büyük hizmette bulunan Fikret,
Emrullah efendiye feda ediliyordu.
Bunun sebebini çok sonra Cemal pa şadan öğrendim; bana aynen şu söz leri söyledi:
— İttihat ve Terakki Fikreti hiç
bir zaman feda etmıyecekti. Fakat
Emrullah efendi «eğer onu müdafaa da ısrar ederseniz meclisin kürsüsüne
çıkar, «Tarihî Kadîm» adlı dinsiz
manzumesini bağıra bağıra oku
rum...» dedi; fırka da bu tehdit kar şısında sükûta mecbur oldu.
İşte Fikret böyle bir zihniyete feda edilmiştir.
Fikreti bizim nesil, ruhen hasta bir zamanında tanıdı.
Mutlakiyetin yerine Meşrutiyet
geçmiş, fakat tatbikatı fikir hürriye ti için çırpınanları tatmin edememiş ti; bu kabiliyetsizlik Fikreti büsbü tün hasta ediyordu.
Refı Cevad
ULJJNA Y
Birgün Cenab Şehabettinle Fik-
retten bahsediyorduk;
— Siz, dedi, Fikı .-ti hasta tanırsı nız; Tevfiki (Cenab »ııdan bahseder ken daima bu ismi . lianırdı) Serve-
tifüaunda beraber < ılışırken görmeli
idiniz. O kadar şakacı, alaycı, zarif ince adamdı ki ¡bulunduğu mecliste hepimizi gülmeden 1 ırar geçirirdi.
Fikretin hiçbir zaman bu halini görmedik. Onun o kuvvetli bünyesi, hasta, perişan ruhunu taşıyamıyor- du. Bu demir kafesin içinde bütün varlığının kuş gibi çırpındığını his sediyorduk!
"Ar
Fikret, edebiyata Muallim Naci
mektebinden girmiştir. O zaman
Mehmet Tevfik imzasile yazdığı ga zelleri sonra muarızı olduğu muhitin takdirini celbetmiştır. Fikret bu ga zelleri tamamile m,-;yatı ile örtmeğe kati olamamış; hattâ Rübaibı Şikes tenin (.Eski şeyler», başlıklı kısmında «anlaşılmasın» adı ile aldığı manzu me o gazellerden bıdiri; ve güzelliği gazel tarzına tamamen muarız olan Fikreti bile tesirine lakayt bırakama mıştır.
Pişinde ben şikâyet-i-hasretle ağ layım Gülsün... fakat b»ı va’d-i-visâl an laşılmasın
Beytim gazelin en ruhlu yeri ola rak alabiliriz.
Fikretin ruhunun yalnız şiir için titrediği bir devir vardır. Bu müddet zarfında o tabiatı tçreanüm etmiş ve uzun seneler yata t* -mun tesiri al tında kalmıştır. Bu devrede Fikret Türk edebiyatına şaheserler vermiş tir. Bunların arastada:
 b : gel!., ruh-u-tabiat gibi mah- tnur-u- hamOş Bu vefasız gecenin koyanında Kalalım bir ebedî saniye dalgın;
bîhûş Kimbilir? Belki de son leyle-ı- sev-
damızdır...
Fikretin gazel devrinden sonra be liren ilk mektebinin hüviyeti budur Gitgide bu sanat ve zerafet o kader inceleşmiştir ki şiirlerin örgüsünde kullandığı lisan malzemesini seçmek hususunda kılı kırk yararcasına uğ raştığı halde eser meydana geldikten sonra onda bu güç beğenirlikten ha sıl olma ufak bir tâ'kîd, ufak bir «cebr-i-tabîat» nişanesi bile görme- ğe imkân yoktur.
Fikret istihale merhalelerini eser lerinde çok ıbâriz surette göstermiş tir. «Sabah ezanında» tabiatın «A l-
lah-ekiber» diyerek «hâmuş hâmuş
ibadet eylediğini», «ramazan» man- zumesile:
İçi samt-u-sükûn ile mâlî
Ulu bir ma’bed-i- münevverde Nazar-ı-iltifatı mevlâmn
Münattt sâyegâh-ı-miııberde ‘i ; ,
Bir vücûd-i-nahîf-ü-bîtâbe... Derken ¡birdenbire feryat ediyor: Bütün boşluk, zemin boş, asünıan
boş, kalb-üvicdan boş Tutunmak isterim, bir nokta yok
pîş.i-hasârırçıda Ondan sonra şiirlerinde bir tefel- süf ağırlığı haşlar ve burada artık
Beaulaire'in tesiri açıkça kendini
gösterir:
Ba’zt kırlarda gazerken görülür
nefretle Bir çukur yerde birikmiş müteked-
dir bir su Solucanlarla, yılanlarla, sülüklerle
dolu
ı
k
Fikretin zulme karşı olan mücahe- desine ait şiirlerinin mutlakiyet dev rinin yıkılmasında oldukça ehemmi- yetlibir âmil olduğunu zannediyorum. İkinci Abdülhamit idaresi son dem lerimde tazyik cıvatasını gittikçe sı
kıştırıyordu. Memlekette edebiyat,
tiyatro gitbi fikir ve ruh gıdaları için: «olm ayiversin!» deniliyordu. Elde in tişar ve tebliğ vasıtası da yoktu. Bu kadar tazyike, vesaitsizliğe rağmen Fikretin «Sis» diye yazdığı manzu me gayet kısa bir zaman zarfında elden ele dağılmak suretile koca im
paratorluğun her tarafına yayıldı.
Bu harikulâde manzumenin her mıs raı atalar sözü gibi halkın dilinde ge ziyor; herkes:
Milyonla barındırdığın ecsâd ara sından Kaç nâsiye vardır çıkacak pâk-ü-dırahşân Beytile memleketin halini söylüor- du.
Fikretin ikinci Abdiilhamide atı lan bomba hakkındaki manzumesi de sessiz bir bomba gibi patladı ve mem
löketin hür fikirli evlâdında tesiri
çok kuvvetli oldu. Meşrutiyetin ilâ nından sonra Fikretin uğradığı hayal
kırgınlığı çok acıdır. İhtilâller, is
yanlar, harbler, fena idareler, devam lı sağnaklar gibi herkesi bunaltmış, perişan etmişti. Bu «ga yrı tabiilik» den istifade eden bir sürü, harb zen ginleri türemişti. Bunların, ne paha sına olursa olsun zenginleşmek için
yapmadıkları ihtikâr kalmıyordu.
Zenginin biri şeker ihtikârı ile met resini pankonot serili bir yatakta ya tırırken millet hastalarına bir kaşık şeker bulamıyordu. Bulgurda, unda, ekmekte hattâ suda bile ihtikâr ya pılıyor, hükümet bu suiistimallerin önünü almak şöyle dursun, vurgun cuları âdeta tutuyordu.
Daha dün kira evlerinde sürünen açlar konaklara, saraylara palaslara sığamıyorlardı. İrtikâp, rüşvet o ha le gelmişti ki devairde parasız iş gör dürmeğe imkân yoktu. Millet süpür ge tohumu, mısır koçanı, hattâ top rak karıştırılmış bir nevi tozdan ek mek yiyerek yaralar, çıbanlar, mide
sancıları, ülserlerle klvranırlarken
memleketteki vurguncu sınıfı en ki bar lokantalara «en pahalı yemekle rinizden gönderin!» diye telefon edi
yorlardı. ,
Fikretin bu güruha karşı şahlanan «Hân-ı-yağma» adında bir manzume si vardır. Başlı ¡başına bir tarin say fasıdır. Ve şüphe yok ki en kuvvetli eserlerinden biridir:
Yiyin efendiler yiyin! Bu han-ı- iş- tehâ sizin. Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya
kadar yiyin! Tekrarile yazılan bu şaheserde:
Verir zavallı memleket, verir ne
, varsa... mâlini
Vücûdini, hayâtını, ümidini, haya lini; Bütün firâğ-ı- hâlini, olanca sevk-ijbâlinî; Hemen yutun, düşünmeyin hrâm?,-
nl, halâlinî. Yiyin efendiler yiyin! Bu hân-ı- iş. teha sizin.
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya
kadar yiyin. Gibi bütün bir devrin suiistimalini tarihe hâkkeden sözler vardır.
★
Ölüm Fikreti, Şark felsefesinde te kâmül merhalesi addedilen isyan dev resini aşmağa bırakmadı. Bu büyük
yam’larm ruhlarını saran «Hakikat
arama» sermestliğinden ayılmağa
vakit bulamadı. Hayatında bütün haksızlıklara karşı nasıl bir volkan gibi feveran ettiyse, hayat felsefesi nin en muayyen merhalesi olan isyan haille, hilkat kanunlarına karşı da