• Sonuç bulunamadı

Sanatın başkentinde Türkler 6:entellektüel ressam Yüksel Arslan:1981'de Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülünü alan sanatçının özelliği doğal boyalar kullanması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanatın başkentinde Türkler 6:entellektüel ressam Yüksel Arslan:1981'de Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülünü alan sanatçının özelliği doğal boyalar kullanması"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

@ 27 Haziran 1986 Cuma

1981 de S ed at S im av/ Vakfı

G örsel S an atlar Ö dülünü alan

sanatçının ö ze lliğ i

doğa! b o yalar kullanm ası

t

-t 3 ^ 1

Sanatın

başkentinde

Turkler...

A rtu n

Entelektüel ressam

Yüksel Arslan...

A rslan, önceleri

,

çim

,

çiçek, çürümüş tah- Z A ta, taş ve tuğla p a rç a la rın ı kağıda süre- ■! rek renklere ulaşıyordu. Sonra toprak, bal, yum urta a k ı, yağ, kem ik iliğ i, kan ve id ­ rard an oluşan s ih irli form ülü buldu. Yüksel Ars- lan , o gün bugündür boya ve fırç a kullanm ayan son derece özgün b ir ressam kişiliğ in d e...

a

ER tarafı k i­taplar dolu bir atölye. Ama or­ t a d a tu v a l, fırça ve boya tüplerine rastla­

mak mümkün değil. Oysa bu atölyede Türkiye'nin en kendi­ ne özgü ressamlarından biri,

Yüksel Arslan çalışıyor. P a ­

ris'in 5. bölgesinde, Pentheon' un gerisine düşen sanatçı m a­ h a lle s in d e k i ev in d e görüştüğümüz Arslan, gerçek­

ten ilginç bir kişiliğe ve tarza sahip...

Bundan 30 yıl kadar önce, Tarih öncesi Dönemde Sanata ilişkin bir kitabı karıştırırken, tesadüfen karşısına çıkan bir

“doğal boya” tarifini dene­

meye girişen Arslan, başarılı sonuç alınca, zaten çimleri, çi­ çekleri, çürümüş tahta parça­ larım, taşları ve tuğlaları kağıt ü zerin e sü rtü p ; re n k lerin i çıkartmakla başladığı “kendi boyasını kendi yapm ak”

alışkanlığından hiç vazgeçme­ yecekti. “Doğal boyanan for­ mülüne” gelince: Aşıboyası

denilen kırmızı veya sarı renk­ li bir demir cevherinin oluştur­ duğu toprak, bal, yum urta akı, yağ, kemik iliği, kan ve idrar... Bunun yanı sıra Ars­ lan , A nadolu'yu gezerken

köylü kad ın ların kendisine gösterdiği ve boyamaya ya­ rayan taş parçacıklarından, ayrıca killi topraktan da doğal hatta pastel boyalar yapmayı başaracaktı.

ÖDÜLLÜ BİR SANATÇI

--S e d a t S im av i * " Vakfı Görsel Sanat­ lar Ödülünü alan Arslan'm

bir başka özettiği de “entelek­ tüel ressam” olması. Aslında,

kendinle de ustaca alay edebi­ len Arslan, buna karşılık sa­

n a tın ı çok ciddiye alıyor.

“Bana göre 'normal' resim, bir amaç değil, bir araçtır.”

Bu kısa cüm lenin ardında

Arslan'ın resim felsefesi yatı­

yor: “ Bir aydın olarak, etrafımdaki dünyayı nasıl kavrıyorsam onu resimle­ yebileyim...” Arslan'm bu il­

ginç serüveni, 1985 sonunda 4 y ılı a şk ın b ir sü re d e hazırladığı “Etkilenm eler”

adlı 126 resimden oluşan sergi­ sinde çarpıcı olarak ortaya çı­ kıyordu. Arslan, okuduğu ki­ ta p l a r ı resm e d ö k erk en , filozofların, bilim adamlarının, s a n a tç ıla r ın ü z e rin d e bıraktıkları etkiyi yansıtmak­ ta n b a şk a b ir şey d ü ­ şünmüyordu. Le Monde G a­

zetesinde Arslan'm sergisiyle

ilgili eleştirisinde J e a n Meu- nier, “Resimlerle bir kütü­ phane” başlığını bu nedenle

kullanırken, “Sergiden, san­ ki bir mağara duvarlarında­ ki resimleri görmüş gibi çı­ k ıy o rsu n u z. H ayranlık içinde ve kafanız gizemli bir mesajla dolu olarak”

diyecekti...

Arslan kendine özgü resim tarzına ARTURE adım veri­

yor. “ART” sanat, sonuna da “ÜRE” takısı gelmiş: “Bu­ nun anlamı, benim yaptı­ ğım ne resim, ne yazı, ne heykel; ama bir bileşken...”

Gerçekten, ilginç bir teknikle karşı karşıyayız. Arslan, ça­

lışma tarzım şöyle anlatıyor:

“Önce, beyaz bir karton ak rım. Sonra üzerine toprak boyalarımı sürterim. Kâğıt tüm üyle boyanınca, sıra çizmek istediğim şekillere gelir. Onları da bir sileks taşı ile belirginleştirir, yeri­ ne göre sarı, yerine göre yeşil, yerine göre kırmızı veya siyah, doğal boya­ larımı sürterim. Beyazlık istediğim yerleri de jiletle kazırım.” Böyle bir teknikle,

orta büyüklükte bir tablonun meydana gelmesi için Arslan

m tam 6 ay çalışması ge­ rektiğinden, şimdilerde sadece 21'e 31 cm ebadım kullamyor A RTU RE'leri için... Arslan'

ın tarzı zor, ama özgün. Bin lerce yıllık Asya ve Anadolu sanat geleneklerini de içeriyor. Günümüzde, mağara insanla­ rının resim tekniğini kullana­ bilmek ve ona kendi hayal gü cü n ü ve co şk u su n u , bunalımlarını yansıtmak, her babayiğitin harcı değil...

PAHALI BİR RESSAM...

A

RSLAN'ın resimleri 5 bin franktan 17 bin franga ka­ dar alıcı buluyor. Ama bıı rayiç Paris için bile oldukça yüksek. “ Bu yüzden, b a sın ­ d a , radyoda ve h a tta T V ’de, son sergim in büyük yankı u y a n d ı r m a s ı n a r a ğ m e n , s e rg ile n e n 126 e s e rim d e n a n c a k 21'ini satab ild im ” di yor. A rslan bir yandan da ga­ leri sahiplerinin fiyatları ar­ tır m a la r ın d a n y a k ın ıy o r.

Resmilerini beğenenler arasın­ da Erdal İnönü’nün de bu­

lunduğunu, hatta son sergiden bir resim aldığını da bu arada öğreniyoruz.

“Durmadan okuyan ve düşünen bir adam” olarak

kendim tanıtan Arslan, 1933

yılında Eyüp'te fabrika işçisi bir babanın çocuğu olarak doğduğuna değiniyor. Eyüp'ün Bahariyesinde Haliç'in orta­ sındaki adalarla köşe kapmaca oynayan çocukluk günleri... Gene Eyüp'te devam eden ilk ve ortaokul. Arslan, İstanbul

Lisesi'ndedir artık. Resim Ho­ cası ise bugün P aris'te yaşa­ yan b ir b aşk a ressamımız,

Hakkı Anlı...

LİSE KORİDORUNDA İLK ________ SERGİ...________

B

ENDE resim sevgisi çok erken başladı, tik ve or­ taokulda yaptığım resimler hep beğenilirdi, öy le ki, Eyüp'te bazı komşularımız benim resimlerimi çerçeve­ letip duvarlarına asınca, bayağı sevinmiştim...” A rs­ lan, ilk sergisini İstanbul Lise­

s i n d e k o rid o rd a k i cam e- kânların boşaltılıp kendine yer açılmasıyla, öğrenci arkadaşla­ rına açıyordu. Yıl 1952. “Ben de karar verdim ressam o la c a ğ ım , ö b ü r d ersler bana artık vız geliyor. Re­ sim yapmaktan, öbürlerine çalışamıyorum. Neyse, zar zor liseyi bitirebildim...”

“ O g ü n le rd e, k işilik

D A D IC T C HA ÇTI III

t ünlü ressamımızın Paris'te geniş bir dost çevresi var. ' M l l l O | E l / V w I L U I \ Ama Yunanlı yazar Türk dostu Elias Petropulos'un bu çevrede özel bir yeri var. Sık sık buluşup, tatb tatlı söyleşiyorlar...

arayışı içindeydim . Paul Klee etkisinde, suluboya ile pasteli karıştırıp resim ya­ pıyordum” diyen Arslan,

Güzel Sanatlar Akademisine gitmemekle de ilginç bir ter­ cihte bulunuyordu: “Bilinen yolların dışında ressam ol­ mak istiyordum, daha o günden beri.” Arslan bu

yüzden Edebiyat Fakültesine bağlı S a n a t T a rih i E n s ti­ tü sü n e kaydolur. Buraya an­ cak 2 yıl devam edecek sonra da bıkacaktır; ama Mazhar İpşiroğlu gibi bir üstatla da

tanışma imkanını bularak,

"tik profesyonel sergimi

Adalet Cimcoz'un Maya Sa­ nat Galerisinde açtım. 1955 yılındaydı. 'İlişki, davranış ve

sıkıntılara övgü' temalı bir sergiydi...” Gerçekten, Ars­ lan bunalımlı bir sanatçıdır o

günlerde. “1956-57 yıllarında tek bir resim yapmayacak ve öylece hareketsiz kala­ caktım . ”

s e f a l e t g ü n l e r i. ..

A

RSLAN'ın resimlerini gö­

ren Adnan Benk “Avru­ pa çapmda bir ressam” diye

onu göklere çıkarmaktadır ar­ tık. Arslan'm “erotik” resim

i

;|

¿1

1 * M

m

n İ lil I lif I7 I C D IYük^>

Arslan yeni se

W U U U M U A IEL

e

KI

luğum” adlı tablosuyla.

Ta

lerinin tüm izlerini sergiliyor...

ıi için hazırladığı lo, ressamın çocuk i“ Ç o c u kluk gün

denemeleri, Fransa'da sürrea­ list akımın ağa babalarından

Andre Breton'un kulağına

kadar gider ve Arslan, Paris'­

te bir sergiye katılmaya davet edilir. “Ancak bu kolay bir şey değildi. Ancak 1962 yı­ lında Galeri Raymond Cor- dier'de erotik eserlerim i sergileyebildim , ö n ced en resimlerime iyi paralar ve­ ren galeri sahibi, resimle­ rim pek satılmayınca öde­ meyi durdurdu. 1963 yazı sefalet dönemimdir. Başka hiçbir iş teklifi kabul etme­ dim, sadece resim yapacak­ tım . in a n m a z s ın ız , s o ­ kaktan izmarit topluyor, bazen günlerce ağzıma tek bir lokma koymadığım olu­ yordu. 1964'te kanm a rast­ ladım. HollandalIydı ve bir yayın evin d e çalışıyordu . Birlikte Kopenhag'a gittik. Orda bir sergi açtım. Daha sonra, 10 ay Berlin'de yaşa­ dık, oradada sergi açtım. ” ÖVGÜLER... ÖVGÜLER...

Y

E N İ bir sergi ve Arslan'm

ARTURE'lerini gören eleştirmen Alain Bosquet'den

şu övgüler: “Mahşer ve cin­ siyetin başrolde oldukları bir obsesyon (tutku) evre­ ni... Kendine özgü bir sür­ realist... Verimli bir hayal gücü... Arslan, bize kişisel cehennemlerini aktarmakta o kadar mahir ki...

“ O gü n lerd e habire Nietzche okuyan” Arslan,

aynı yıl A nkara'da Fransız K ültür M erkezinde açtığı ser­ gideki bazı resimlerinin müs­ te h c e n o lduğu id d ia sıy la .

CUMARTESİ SOFRALARI

k en d in e ayırdığı özel zamanlardan en önemlisi, cumartesi

öğle-savcılıkça dava açılınca kara kara düşünmeye başlayacaktı.

“Neyse, bunların 'sanat ese­

ri' olduğu bilirkişi tarafın­ dan kabul edildi de 4. cel­ sede beraat ettim ” diyen

Arslan, sanatçıları Türkiye'de bekleyen kısıtlamaların bilin­ cinde.

Arslan, biri 15 yaşında kız, biri 20 yaşında bir erkek çocuk babası, mutlu ailesinde HollandalI eşiyle gül gibi geçi­ niyor. “52 yaşma geldim ve k en d im e g ü v en iy o ru m ”

diyen A rslan, bugünlerde

30'luk bir seri ile “Kendi Ha- yatı”nı, anlatacak yeni bir

sergiye hazırladığı ilk resimle­ rinden birini bize gösteriyor. Bir renk cümbüşü ve hayal gücü: “işte doğduğum ev, işte m ahallem izin cam ii, işte çeşm e, işte türbe...”

M ağara resm inden “ Siyah Kalem”e, binlerce yıllık gele­ neğe, doğal boyalarıyla, günü­

müzden düşünceler ve yorum­ lar getirmeyi başaran Arslan, “Unutmayın, tüm minyatür ustaları kendi boyalarını kendileri yaparlardı” diye

gülüyor.

Contrescarpe M eydanı'n- da, dostu Yunanlı yazar Elias Petropulos'la karşılaşan Ars-

lan'la birlikte bir kahveye gi­ riyoruz. Petropulos, Yunanis­

t a n 'd a T ü rk y a z a r la r ın tanınm ası için uğraş veren sayılı aydınlardan ve bu konu­ da antoloji çalışm aları var. Paris'in cimri güneşinde iki adam, Atina ve Ankara'daki gerginliği istismar etmek is­ teyenleri çatlatm asın a, soh­ betlerin en güzeline dalarken, biz de sanatçımıza veda ediyo­ ruz. Gerçekten ilginç bir adam şu Arslan: Oğlunun adım da ARTUR koyarak, çocuk do­

ğurtm anın da bir sanat oldu­ ğunu mu kanıtlamak istiyor­ du, bilinmez. Ama gerçekten adı ARTUR: Ne resim, ne

yazı, ne heykel, bir düşünce bileşkesi. .

YARIN: GEÇİLMESİ ZOR KÖPRÜ

lcri. Yüksel Arslan (ortada) her cumartesi sofrasını bir Paris kahvesinin terasında kuruyor. SofrasmdaTopor (sağda) gibi ünlü Fransız karikatüristi de var...

Müzik,

Söyleşi,

Dans...

A

nkara Televizyonün- dan Teoman Tarha n' ın hazırladığı program­ da, Kızılay Genel Müdürü

Kemal Demir ile Kızılay

Gençlik Kampları hakkın­ da bir söyleşi yer alıyor.

Programın müzik bölü­ münde, TRT Gençlik Ko­

rosu, Emel-Erdal İkilisi, Alp Tanır Dans Grubu ve Ömer önder ekrana geliyor.

Kanun

Namına

Ş

i

>

Günün

Program ı

07.00 Açılış 07.01 Dil öğrenelim 09.00 Eğitim ön Lisans Programı 18.14 Açılış 18.15 Eğitim Ön Lisans Programı 19.00 Haberler 19.15 Çiçek Kız 19.40 Gençlik 20.30 Haberler 21.00 Hava Durumu 21.15 Basın Toplantısı 22.00 Merhaba Gece 23.00 Kanun Namına 23.50 Haberler 24.00 Kapanış Emel-Erdaİ İkilisi V .

S

■ÜS

TRT-1

S e ç m e l e r

Babanın

Sevgilisi

O

rijinal adı “Miami Vtae” olan dizinin bu

akşam izleyeceğim iz bö­ lümünde, Crockett ve Tubbs, büyük bir eroin

kaçakçısının peşine dü­ şerler. McCarthy'nin

malı, nasıl yurda soktu­ ğunu kimse bilmem ekte­ dir.

07.40 Günün içinden, 09.40 Arkası Yarın, 11.05 Şarkılar Geçidi, 11.30 Çeşitli Müzik, 12.10 Türküler Geçidi, 12.30 Türk Sanat Müziği, 15.05 öğleden Sonra, 17.05 Köyümüz Köylümüz, 17.25 Rast Faslı, 18.15 Çocuklarla Baş başa, 20.15 Şarkılarımız, Şiirlerimiz, 21.30 Şarkılar, 22.30 Çağdaş Türk Sanat Müziği, 23.15 Gecenin içinden.

TRT-2

07.02 Solistlerden Seçmeler, 08.30 Sabah Konseri, 09.30 Çeşitli Müzik, 10.20 Dünden Bugüne, 12.00 Çeşitli Müzik, 13.30 Küçük Koro, 15.30 Gitar Solo­ ları, 17.00 Caz Dünyası, 18.30 Mahalli Sanatçıları­ mız, 21.30 Yurttan Sesler, 22.00 Gece Konseri, 22.30 Bir Roman / Bir Hikaye, 23.55 Cuma Konseri.

TRT-3

07.02 Hafif Müzik, 07.30 Sabah Konseri, 08.00 Sabah için Müzik, 09.12 Müzikli Dakikalar, 10.00 Türk Yorumcuları, 10.30 Müzik Rüzgân, 11.00 öğleye Doğru, 12.12 Günün Konseri, 14.00 Konser Saati, 17.12 Sizler için, 18.00 Stüdyo FM, 19.12 Müzikte Etkileşim, 20.00 Pop-Caz, 21.00 Müzik Ekspresi, 23.00 Cuma Konseri.

NİHAYET

O

"WEST POlNT/M ORRISOr TEKNOLOjİLİ % 100 ÍNDIGO HALAT BOYAMALI "PRE-SHRUNK"LI MİNİMUM FİRELİ REFERANSLI GÜVENCELİ

BİR DENİM KUMAŞ...

N

İ

M

"W EST POINT/M ORRISON"

TEKNOLOjİLİ

ordenim; uluslararası markalar için denim . kumaşı üreten Amerikan firmalarının kullandığı "WEST POINT/MORRISON" teknolojisi ile ve Amerikalı teknisyenler gözetiminde Türkiye'de üretilen ilk ve tek hakiki denim kumaştır.

% 100 İNDİGO

HALAT BOYAMALI

ordenim ; Amerikan "MORRISON" indigo halat boyama teknolojisi ile üretilmiş ve terbiye edilmiş ilk ve tek % 100 indigo denimdir.

"PRE-SHRUNK"LI

(ön çektirmeli) ordenim; dünya standartlannda ön çektirme işlemine tabi tutulmuş ve "çekme" yüzdesi minimuma indirgenmiştir.

Ayrıntılı bilgi için: KARAT İÇ VE DIŞ SATIM A.Ş.

Halaskârgazi Cad. No: 230 Kat: 6 Sisli-ist. Tel: 133 07 55/56 Teleks: 26327 ARKT. 77?. ORTA ANADOLU

MORRISON/İNDİGO I HALAT BOYAMA ÜNİTESİ

MİNİMUM FİRELİ

Halat boyama tekniği ile "abrai" ve "kanat farkı'' ordenim ’de tamamen önlenmiş ve Apre'deki ilave işlemler ile " paça dönmeleri" giderilmiştir. Tüm bu öğeler ordenim kullanıcılarına maksimum yarar demektir.

REFERANSLI

İtalyanların kalite kontrol denetiminden ödün vermemesiyle ünlü firması BENETTON, bundan böyle Türkiye'deki ürünlerinde ithal denim yerine ordenim kullanımını öngörüyor.

GÜVENCELİ

ORTA ANADOLU; Amerikalı teknisyenler ile birlikte iki yıl süren bir yaürım sonucunda rakipsiz

ordenim 'i üretti. Dağıtımını ise, Alünyıldız Şirketler Grubunun bir üyesi olan ve yalnızca, konusunda uzman firmaların ürünlerini pazarlayan KARAT A.Ş. tek yetkili satıcısı olarak 1.6.1986 tarihinden itibaren üstlendi.

îorttenim î

Dkya nus öt es i Kalite'

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Görme engelli oldu¤um için, yaflanmas› do¤al baz› sorunlarla karfl›laflm›fl olmama ra¤men kampüs ve Da¤c›l›k Kolu’nun ortam› benim için

[r]

腿不動就痛,止痛針也沒用~不寧腿症候群 52 歲的陳先生左小腿劇烈疼痛了 4 天,尤其晚上睡覺時特別嚴重,他已經 4

Sağlıklı yaşam biçimi uygulamaları, gestasyonel diyabet tedavisinde maliyet etkin bir yöntem olarak kabul edilmektedir (5).Tanıda tek aşamalı veya iki aşamalı

Lise öğrencilerinin okul türü değişkenine göre problemli internet kullanımı sosyal fayda sosyal rahatlık alt boyutunda, Anadolu Lisesi öğrencilerinin sosyal fayda

Atatürk’ün gerçek mezarının bulunduğu Kabir Odası’na girdim, orada tam 2 saat kaldım, her şeyi doya doya, içime sindire sindire yaşadım.. Mezarına çiçek koydum,

Harekeleme ve noktalamadan sonra devam eden süreçte, mushaf imlasına Tahmîs, Ta’şîr, Teczie ve Tahzîb gibi, Kur’an okuma ve öğretiminde ihtiyaç duyulan