• Sonuç bulunamadı

Çocuğun Yoğun Bakım Ünitesine Kabulünde, Annelere Uygulanan Hemşirelik Bakımının Annelerin Anksiyete Düzeyine Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuğun Yoğun Bakım Ünitesine Kabulünde, Annelere Uygulanan Hemşirelik Bakımının Annelerin Anksiyete Düzeyine Etkisi"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇOCUĞUN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNE KABULÜNDE, ANNELERE UYGULANAN

HEMŞİRELİK BAKIMININ ANNELERİN ANKSİYETE DÜZEYİNE ETKİSİ

Sevgi AKŞİT * Güler CİMETE**

ÖZET

Bu araştırma, çocuğun yoğun bakım ünitesine kabulünde annelere uygulanan destekleyici hemşirelik yaklaşımlarının, annelerin 24 saat sonra ve taburculuk öncesi anksiyete düzey-lerine etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Örnek/em, 60 anneden oluşturulmuş ve anneler önemli bağım-sız değişkenler yönünden eş/eştirilerek 30'u deney, 30'u kontrol grubuna yerleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, anne ve çocuğa yönelik iz/em- gözlem formu, hemşirelik müdahaleleri rehberi kullanılmıştır. Deney grubu annelere çocuğun kabulünden sonra hemşirelik müda-haleleri rehberinde yer alan anksiyeteyi azaltıcı yaklaşımlar uygulanmış ya da öğretilmiştir.

Bulgular, deney ve kontrol grubu annelerin kabul ve 24 saat sonraki durumluk kaygı puanlan arasındaki farkın anlamlı olduğunu göstermiştir. Bu farklılık, deney grubu annelerin kabuldeki kaygı puanlarının kontrol grubundan daha yüksek, 24 saat sonraki değerlendirmede ise daha düşük olmasından kaynaklanmıştır. Deney ve kontrol grubu annelerin çocukları, hastalığın klinik tablosu ve seyri, uygulanan müdahale sayısı gibi izlem-gözlem bulguları yönünden farklılık göstermemiştir. Her iki grup annelerin durumluk kaygı puanları kabulde yüksek iken, taburculuğa doğru düşüş göstermiştir, ancak bu düşüş deney grubunda daha fazladır. Bu bulgular ışığında, deney grubu annelere uygulanan destekleyid/anksiyeteyi azaltıcı yaklaşımın annelerin anksiyete düzeylerini düşürdüğü sonucuna varılmıştır.

Anahtar Sözcükler; Yoğun bakım ünitesine kabul,

stres, anksiyete, başetme, destek sistemi

SUMMARY

The effect of nursing interventions on the anxiety level of mothers after admission of their children to the intensive care unit

This study was aimed to determine the effects of supportive nursing interventions on the anxiety level of mothers 24 hours after admission of child to the Intensive Care Unit(ICU) and just before discharge period in ICU. Sample of study was composed of 60 mothers. The mothers were assigned to control and experiment groups equally in number by using the matching technique. State-Trait Anxiety Invantory, observation forms for child and mother and nursing intervention guide were used for data collection. Nursing intervention guide implemented to the experimental group within a few hours after the admission.

Findings show that, the anxiety level of experimental and control groups were differed significantly at both admission and 24 hours after admission. However, the anxiety scores of experimental group were higher than the scores of control group at admission but 24 hours after the scores of experimental group was lower than the other group. The children of both groups were not different taking into consideration observation criterions. Also, it was found that anxiety scores of mothers both experimental and control group were getting to decrease from admission to discharge. It was concluded that supportive nursing interventions were effective in decreasing the anxiety level of mothers.

Key Words; Admission to ICU, stress, anxiety, coping,

support systems

GIRIŞ

Çocuğun sağlık probleminin ciddiyeti nedeniyle yo-ğun bakım ünitesine yatırılması, ebeveynlerin çocuğu kaybedebilecekleri korkusu yaşamalarına neden olabilir. Ayrıca, tanı ve tedavi işlemlerinin bilinmemesi, prognozun belirsizliği, yoğun bakım ünitesinin alışılma-dık görüntüsü ve sesler, çocuğa bağlanan araç-gereçler, çocuğun tepkileri, personelin heyecanlı çalışma temposu ve benzeri nedenler de ebeveynlerin anksiyetesini artırı-cı etki gösterebilir(Bryn and Hunsberger 1989, Hunsberger 1989, LaMontagne ve ark. 1994, LaMontagne ve ark 1995, Miles ve ark. 1989, Tiedeman

1997). Anksiyete, benliğin kendini tehdit altında hisset-tiği bir gerilim durumudur. Hafif düzeyde anksiyete spontan dikkat, cesaret ve atılganlığı artırırken, düzeyi yükseldikçe bireyin algılama, kavrama ve karar verme yeteneğini azaltmaktadır (Bryn and Hunsberger 1989, Köknel 1989,). Ebeveynlerin şiddetli anksiyete yaşama-ları çocuk hakkındaki açıklamayaşama-ları doğru olarak anlama-larını, olayları gerçekçi olarak yorumlamaanlama-larını, uygun kararlar vermelerini, çocuğun bakımına katılmalarını, o zamana kadar kullandıkları uygun başetme yöntemlerini hatırlayıp uygulamalarını engelleyebilir (Bryn and Hunsberger 1989, Hunsberger 1989).

* SB. Zeynep Kamil Sağlık Meslek lisesi, Meslek Dersleri Emekli Öğretmeni, İstanbul.

(2)

Konuya ilişkin literatürde, yoğun bakım ünitelerin-de ebeveynleri etkileyen çok sayıda stres faktörünün olduğu, ebeveynlerin bakım verici rollerinin engellenme-sinin ve çocuktaki davranış değişikliklerinin stres yarattı-ğı (Carter and Miles 1989, Curley and Wallace 1992, Hunsberger 1989) belirtilmektedir. Çocuğun durumun-daki belirsizlik nedeni ile yaşanan anksiyetenin ebeveyn-çocuk iletişimini olumsuz etkilediği (Turner ve ark. 1990), problemi çözümlenebilir olarak gören, ço-ğunlukla probleme odaklı başetme stratejilerini uygula-yan ebeveynlerin anksiyete düzeylerinin düşük olduğu ve çocuğun bakımına aktif olarak katılabildikleri (LaMontagne ve ark. 1994), bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan annelerin anksiyete düzeylerinin destekleyici hemşirelik bakımı ile düşürülebildiği de (Cimete 1996a) araştırmalarla gösterilmiştir. Tiedeman (1997), ebeveyn anksiyetesinin kabulden taburculuğa doğru bir düşüş gösterdiğini ancak taburculuk sonrasın-da sonrasın-da yaşanmaya devam ettiğini ve çocuğun hastanede kaldığı süre ile ebeveyn anksiyetesi arasında pozitif bir ilişki olduğunu saptamıştır. Shuper ve ark.(1996) ebe-veynlerin anksiyetesinde yeterli bilgi verilmemesinin önemli yer tuttuğunu, Melnyk ve ark. (1997) ebe-veynlerin çocuklarının tepkilerini anlama ve stresle başetmesine nasıl yardımcı olabileceklerine ilişkin bilgiye gereksinim duyduklarını belirlemiştir.

Ebeveynlerin yukarıda belirtilen olası stres faktörleri dikkate alındığında, bunların çok zaman ve enerji gerektirmeyen ancak etkili hemşirelik müdahaleleri ile çözümlenebilir türden oldukları görülmektedir. Bütüncül mesleki felsefesi gereği hemşirenin yalnızca çocuğu değil, onu bir çok yönden etkileyecek ve ondan etkile-necek olan ebeveynleri ile birlikte ele alması ve ebe-veynleri de bakımının merkezinde görmesi gerekir.

Bu araştırmada; annelerde anksiyete yaratacak o-lası faktörler dikkate alınarak geliştirilen ve çocuğun üniteye kabulünü takiben uygulanan anksiyeteyi azaltıcı hemşirelik yaklaşımının, annelerin ilk 24 saat sonraki ve çocuğun taburculuğu öncesindeki anksiyete düzeylerine etkisi ile annelerin uyguladıkları stresle başetme yön-temlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEM

İstanbul'daki bir Kadın ve Çocuk Hastalıkları Has-tanesi'nin Süt Çocuğu Servisi Yoğun Bakım odasında gerçekleştirilen bu çalışma, yarı deneysel bir araştırma-dır. Araştırmanın gerçekleştirilmesi için, ilgili kurumdan gerekli izinler alınmıştır. Süt çocuğu servisi 28 yataklı olup, bunlardan 4 yataklı bir oda yoğun bakım olarak ayrılmıştır. Gündüz şiftinde üç hemşire, yedi hekimin görev yaptığı ünitede, gece bir hemşire iki hekim çalış-maktadır. Üniteye kabul edilen çocukların ebeveynleri için, standart bir bilgilendirme uygulanmamakta olup, çocuğun hastalığı kabaca hekim tarafından açıklanmak-tadır. Yine, hekim ve hemşireler, çocuğa annenin

yapa-cağı uygulamaları bildirmekte (nazal oksijen uygulaması, buharı nasıl verecekleri gibi) ve anne sorular yönelttikçe gerekli açıklamaları yapmaktadırlar.

Araştırma evrenini, yoğun bakım odasına çocuğu yatırılan tüm anneler oluşturmakta olup, bunlardan çocuğu ilk kez hastaneye yatırılan annelerle, çocuğu gündüz saatlerinde hastaneye yatırılanlardan araştırma-ya katılmayı kabul edenler örnekleme alınmıştır. Örneklemi oluşturan annelerden 30'u deney, 30'u kont-rol grubuna yerleştirilmiş ve bu seçimde anne yaşı, eğitim düzeyi, çocuğun tanısı, daha önce aynı hastalığı geçirme durumu gibi bağımsız değişkenler yönünden eşleştirme yapılmıştır.

Veri toplama aracı olarak Tanıtıcı Bilgi Formu ( ço-cuk ve anneye ait bilgileri içermektedir), Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, Çocuk ve Anneye Ait İzlem-Gözlem Formu kullanılmıştır. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri Spielberger ve arkadaşları tarafından gelişti-rilmiş, Öner ve LeCompte (1985) tarafından türkçeye uyarlanmış 40 sorudan oluşan bir ölçektir (Öner ve LeCompte 1985, Öner 1996). Sorulardan 20'si durum-luk, 20'si sürekli kaygı düzeyini belirlemektedir. Durum-luk Kaygı Ölçeğindeki her bir ifade için dört seçenek bulunmakta olup bunlar;hiç(l), biraz (2), çok (3) ve tamamıyle (4) şeklindedir. Ölçekteki 1,2,5,8,10,11,15, 16,19,20. maddeler tersine dönmüş ifadelerden oluş-maktadır. Değerlendirmede doğrudan ifadelerin toplam puanından tersine dönmüş ifadelerin toplam puanı çıka-rılır ve 50 sayısı eklenerek durumluk kaygı puanı elde edilir

Sürekli Kaygı Ölçeğindeki ifadeler için; hemen hiç bir zaman (1), bazen(2), çok zaman(3), hemen her zaman (4) seçenekleri vardır. Bu bölümde 21,26,27, 30,33,36,39. maddeler tersine dönmüş ifadelerden oluşmakta olup, yine doğrudan ifadelerin toplam pua-nından tersine dönmüş ifadelerin toplam puanı çıkarılır ve bulunan değere 35 sayısı eklenerek, sürekli kaygı puanı elde edilir. Sürekli kaygı düzeyi yüksek bireylerde, durumluk kaygı düzeyi de yükseleceğinden, her iki kaygı düzeyinin de belirlenmesi amaçlanmıştır. Genel olarak, durumluk ve sürekli kaygı puanlarının yüksek olması, anksiyete düzeyinin yüksek olduğunu göstermekte olup, puanları 60'ın üstünde olan bireylerin profesyonel yar-dıma gereksinimleri olduğu belirtilmektedir.

Çocuk ve anneye yönelik izlem gözlem formu; Ço-cuğun yaşam bulguları, hastalığın klinik seyri, uygulanan müdahaleler, davranışsal tepkileri, beslenme, boşaltım gibi gereksinimleri ve bunların karşılanma durumunu içermektedir.

Anneye yönelik izlem gözlem formu; annenin ya-şam bulgularını, anksiyete gösteren davranışlarını (elle-rini ovuşturma, amaçsız hareketler, sürekli hareket halinde olma, sesin titremesi, söylenenleri anlamayıp tekrarlatması, karar vermede güçlük yaşaması, öfkeli tepkiler, yüzünün gergin/kaşlarının çatık olması, baş

(3)

ağrısı, kas gerginliği şikayetleri gibi) (Barry 1989, Bryn and Hunsberger 1989) ve stresle başetme yöntemlerini (soru sorma, duygularını paylaşma, dikkatini başka alanlara yöneltme, derin soluk alıp verme egzersizleri uygulama, dua etme vb) içermektedir. İzlem-gözlem formunda yer alan anne davranışları ve yaşam bulgula-rı, anksiyetenin objektif göstergeleri olup, durumluk-sürekli kaygı envanteri puanlarını desteklemek amacı ile kullanılmıştır.

Ayrıca, çocuğu yoğun bakım ünitesine yatırılan an-nelerde anksiyete yaratabilecek faktörler dikkate alına-rak, anksiyete azaltıcı hemşirelik yaklaşımları rehberi geliştirilmiştir (Barry 1989, Bryn and Hunsberger 1989, Cimete 1996a, Cimete 1996b, Curley ve Wallace 1992, Çavuşoğlu 1995, Hunsberger 1989, LaMontagne ve ark. 1994, LaMontagne ve ark. 1995, Melnyk 1994, Miles ve ark. 1989, Whaley and Wong 1985).

Bu rehberde şu girişimler yer almaktadır;

? Annelerle tanışmak ve ünitenin sağlık ekibi ile tanıştırmak,

? Üniteyi tanıtmak ve diğer ebeveynlerle tanıştırmak, ? Çocuğun hastalığı ve uygulanabilecek müdahaleler

hakkında bilgi vermek,

? Çocuğun bakımında nasıl yardımcı olabileceğini açıklamak ve bilmediği uygulamaları (örneğin bu har uygulaması) öğretmek,

? Çocuğa müdahalede kullanılan araç gereci tanıt mak,

? Merak ettiği konularda sağlık personeline soru yöneltebileceğini açıklamak ve bunu rahatça yap ması için güçlendirmek,

? Anneye duygularını eşi, diğer ebeveynler, yakınları ve sağlık personeli ile paylaşmasını, bunun endişe sinin azalmasında yardımcı olacağını ve çocuğun bakımına katkısının böylece artabileceğini açıkla mak,

? Çocuğun bakımına katılmasının çocuk açısından önemini açıklamak ve bilmediği ve çocuğuna zarar verebileceği korkusu yaşadığı müdahalelerde hem şireden yardım isteyebileceğini belirtmek,

? Ağlama isteğini baskılamama, gazete-dergi okuma, TV izleme, radyo dinleme, elişi yapma gibi dikkati başka alanlara yöneltici uygulamalar yapmasını ö- nermek,

? Ünite dışına çıkma, kısa mesafeli yürüyüş yapma, kantin gibi farklı sosyal ortamlara gitmenin gergin liğinin azalmasında etkili olacağını açıklama ve bunları yapması için desteklemek,

? Derin nefes alıp verme egzersizlerini öğretme ve bunları sık aralıklarla uygulamasını önermek, ? Yakınları ile telefon görüşmeleri yapması, çocuğun

bakımına onların katılımını talep etmesi, yine onla-

rın aile için yapabilecekleri yardımları istemesi için desteklemek,

? Hastanede bulunan yakınlara, çocuk, anne, baba ve diğer aile üyelerine nasıl yardımcı olabilecekle rini ve bunun ne derece önemli olduğunu açıkla mak,

? Çocuğun hastalığının olası nedenlerini aile üyeleri ve yakınlarına açıklamak, bu hastalıkta kimsenin suçlu olmadığını vurgulamak,

? Anneye, çocuk bakımındaki başarılı yönlerini gös termek ve bunlar için övgülerde bulunarak kendine güvenini pekiştirmek.

Çocuğun hastaneye kabulünü takiben ilk 60-120 dakika içinde deney ve kontrol grubundaki annelere tanıtıcı bilgi formu, durumluk-sürekli kaygı envanteri uygulanıp, yaşam bulguları ölçülmüş, anksiyete göster-gesi davranışları gözlenerek (en az 60 dakika) var/yok şeklinde kaydedilmiştir. Deney grubu annelere anksiyete azaltıcı hemşirelik yaklaşımları uygulanmış ve öğretil-miştir. Bu yaklaşımların öğretilmesinde annelerin öğ-renmelerine müdahale edebileceği için anksiyete dü-zeyleri göz önünde bulundurulmuş ve anksiyetelerinin azaldığı bir zamanda, ancak çocuğun üniteye kabulünün ilk gününde bu bilgiler aktarılmıştır.

Deney ve kontrol grubu annelere, kabulden 24 sa-at sonra ve taburculuk öncesi durumluk kaygı envanteri uygulanmıştır. Ayrıca annelerin yaşam bulguları ölçül-müş, anksiyete gösteren davranışları gözlenerek kay-dedilmiş, hangi başetme yöntemlerini uyguladıkları gözlenerek ve anneye sorularak belirlenmiştir.

Verilerin değerlendirilmesinde, SPSS for Windows paket programından; yüzdelik, Ki-kare testi, t testi, Mann Whitney U testi, Varyans analizi, Kruskal-Wallis, Kolmogrov Simirnov testleri kullanılmıştır.

Araştırmanın hipotezleri

1. Deney ve kontrol grubu annelerin sürekli kaygı puanları arasında fark yoktur.

2. Deney ve kontrol grubu annelerin durumluk kaygı puanları, çocuğun üniteye kabulünde farklılık gös termez.

3. Deney grubu annelerin durumluk kaygı puanları, 24 saat sonraki değerlendirmede kontrol grubun dan düşüktür.

4. Deney grubu annelerin durumluk kaygı puanları, taburculuk öncesi dönemde kontrol grubundan dü şüktür.

5. Çocuğun hastalığı, yaşam bulguları, uygulanan tedavi sayısı gibi klinik tablosunu yansıtıcı bulgular, annenin durumluk kaygı düzeyini etkiler.

6. Anksiyete göstergesi davranış sayıları ve yaşam bulgusu değerleri yüksek annelerin, durumluk kaygı puanlan da yüksektir.

(4)

7. Deney grubu annelerin uyguladıkları stresle başetme yöntemi sayıları, kontrol grubundan fazla-dır.

BULGULAR

Annelerin %56.7'si 16-23, %28.3'ü 24-31 yaşında, %85'i okur-yazar ya da ilkokul mezunudur.

Hasta çocuklardan %41.6'sı 1-4 aylıktır ve %61.7'si akut solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle yoğun bakım ünitesine yatırılmıştır.

Sürekli kaygı puanları yönünden deney (X:40.6) ve kontrol (X:41.5) grubu anneler arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır (t:0.88, p>0.05). Bu bulgu birinci hipo-tezin doğrulandığını göstermektedir.

Tablo.l: Annelerin Durumluk Kaygı Puanlarının Karşılaştırılması

Durumluk kaygı puanı ortalamaları Deney grubu Kontrol grubu Kaygı düzeyinin ölçülme zamanı X ss X ss t P Kabulde 61.5 4.23 58.8 3.34 2.71 <0.01 24 saat sonra 45.2 4.21 50.7 4.56 4.79 <0.01 Taburculuk öncesi 40.6 4.83 42.2 3,96 1.34 >0.05 F: 183.0 p<0.001 Kabul ve 24 saat sonra t: 25.6 p<0.001 Kabul ve taburculuk öncesi t: 24.1 p<0.001

24 saat sonra ve taburculuk öncesi t: 7.95 p<0.001 F:130.8 p<0.001 Kabul ve 24 saat sonra t: 16.4 p<0.001 Kabul ve taburculuk öncesi t: 25.1 p<0.001 24 saat sonra ve taburculuk öncesi t: 12.1 p<0.001

Tablo l'de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubu annelerin kaygı puan ortalamaları arasındaki fark, çocu-ğun hastaneye kabulü ve 24 saat sonraki değerlendir-melerde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0.01). Deney grubu annelerin kabuldeki puan orta-lamalarının kontrol grubundan yüksek, 24 saat sonra ise daha düşük olduğu dikkati çekmektedir. Her iki grubun kaygı puan ortalamaları kabulden taburculuğa doğru belirgin bir düşüş göstermiştir. Hem deney hem kontrol grubu annelerde, kabul, kabulden 24 saat sonra ve taburculuk öncesi kaygı puan ortalamaları istatistiksel değerlendirme ile de desteklenen anlamlı farklılık gös-termiştir (F: 183.0, F: 130.8, p<0.001). Elde edilen bu bulgular, ikinci ve dördüncü hipotezin doğrulanmadığı, ancak üçüncü hipotezin doğrulandığını göstermektedir.

Tablo 2'de görüldüğü gibi, kontrol grubu annelerin durumluk kaygı puanları kabul ve taburculuk öncesi

dönemlerde yaşa göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterirken (p<0.05), deney grubu annelerin kabulden 24 saat sonra ve taburculuk öncesi dönemdeki durum-luk kaygı puanları eğitim düzeylerine göre farklı bulun-muştur (p<0.05). Kontrol grubu annelerden son bir yıl içinde stres yaratan önemli bir olay yaşayanların du-rumluk kaygı puanları her üç değerlendirmede de, böyle bir deneyimi olmayanlardan daha yüksek bulunmuş olup, aralarındaki fark istatistiksel olarak da desteklen-miştir (p<0.05). Deney ve kontrol grubu annelerin daha önce hastanede kalma deneyimi, çocuk kaybı deneyimi, başka çocuğunun olması ve bu çocukların cinsiyeti ile ekonomik sıkıntılarının olup olmaması, durumluk kaygı puanlarını etkilememiştir.

(5)

Tablo 2 Çocuğun Üniteye Kabulü, 24 Saat Sonra ve Taburculuk Öncesinde, Annelerin Durumluk Kaygı Puanlarının, Anne ve Aileye İlişkin Özelliklerle Karşılaştırılması

Durumluk kaygı puanı ortalamaları

Deney grubu (N=30) Kontrol grubu (N=30) Bağımsız

Değişkenler

ANNENİN Kabul 24saat

sonra

Tab. öncesi Kabul 24saat sonra Tab. öncesi Yaşı 16-23 61.6 45.9 40.7 59.3 51.0 41.6 24-31 61.4 44.7 41.3 56.5 48.5 40.6 32-39 61.0 43.2 38.5 60.0 53.0 46.4 KW: 0.08 2.64 1.04 6.18 3.60 7.23 P >0.05 >0.05 >0.05 <0.05 >0.05 <0.05 Eğitim düzeyi Okur-yazar, ilkokul 61.8 45.6 41.0 58.7 50.9 42.4 Ortaokul, lise 59.8 43.4 38.8 59.2 49.0 40.5 z. 0.86 1.28 1.07 0.39 0.64 0.67 P >0.05 <0.05 <0.05 >0.05 >0.05 >0.05

Daha önce hastanede kalma deneyimi

Olan 61.0 45.8 40.0 59.6 50.2 42.6

Olmayan 61.9 44.6 40.6 58.5 50.8 42.0

U 101 97 96 z:0.68 z:0.33 z:0.35

P >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05

Son bir yıl içinde stres yaratan önemli bir olay yaşama durumu

Yaşayan 61.9 45.6 41.4 60.5 54.6 45.6

Yaşamayan 61.2 44.9 40.1 58.2 49.2 40.9

U 100 106 103 z:2.83 z:2.83 z.3.19

P >0.05 >0.05 >0.05 <0.05 <0.05 <0.05

Çocuk kaybı deneyimi

Var 63.0 46.0 42.0 58.8 51.6 44.3

Yok 61.3 45.2 40.5 58.6 50.5 41.9

Z 0.50 0.20 0.50 0.06 0.45 0.90

P >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05

AİLENİN

Diğer çocukları ve cinsiyetleri

Başka çocukları yok 62.1 45.2 39.9 58.6 49.3 41.2

Kız ve erkek var 59.2 45.1 40.0 59.0 51.4 42.5

Hasta çocukla aynı cinsiyetten var 62.8 45.3 42.0 59.0 52.5 43.6

KW 3.80 0.08 1.27 0.10 2.41 1.27

P >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05

Ekonomik sıkıntı yaşama durumu

Yaşayan 61.6 45.4 40.0 59.0 51.5 40.3

Yaşamayan 61.2 44.8 38.8 58.7 48.5 42.9

U 94 96 51 z:0.31 z:1.48 z:1.73

(6)

Tablo 3 Çocuğun Üniteye Kabulü, 24 Saat Sonra ve Taburculuk Öncesinde, Annelerin Durumluk Kaygı Puanlarının, Çocuğa İlişkin Özelliklerle Karşılaştırılması

Durumluk kaygı puanı ortalamaları Bağımsız

Değişkenler Deney grubu (N=30) Kontrol grubu (N=30)

HASTA ÇOCUĞUN Kabul 24saat

sonra

Tab. öncesi Kabul 24saat sonra Tab. öncesi Yaşı 1-4 ay 61.0 44.3 39.6 59.1 51.8 42.7 5-8 ay 62.2 46.3 41.9 58.5 49.1 41.0 9-12 ay 60.8 44.3 39.6 58.2 49.8 42.4 KW 0.98 1.49 0.33 0.49 2.09 0.73 P >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 Hastalığı

Akut solunum yolu enf. 61.6 45.3 39.7 58.7 51.2 41.9

Gastro enterit, dehidrat. 61.3 45.0 41.7 59.0 49.6 42.6

U 109 98 106 98 82 90

P >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05 >0.05

Daha önce aynı hastalığı geçirme durumu

Geçiren 61.5 45.2 40.8 54.5 46.5 37.0 Geçirmeyen 61.5 45.0 39.0 59.1 50.9 42.5 Z 0.12 0.03 0.21 1.96 1.38 2.00 P >0.05 >0.05 >0.05 <0.05 <0.05 <0.05 Yaşam bulguları Normal değerlerde - 45.0 40.6* 56.0 49.7 42.1* Normalin üzerinde 61.5* 45.4 - 59.0 52.6 -u.106, p>0.05 z:1.16, P<0.05 u:65, P>0.05 Tepkileri ve bazı sorunları

Genel olarak sakin 63.5 44.1 40.6* - 50.5 42.1*

Çok huzursuz/letarjik 61.8 52.0 - 59.7 52.0 -Kusması/ishali/ateşi var 69.1 45.2 - 58.6 50.6 -Kw:1.05, p>0.05 Kw:5.69,p> 0.05 z.0.45, p>0.05 Kw:0.36, p>0.05 Beslenme durumu Anne sütü ile - 47.5 39.1 - 50.6 40.8 Biberon ile - 44.1 41.2 56.0 49.0 43.3 Beslenmiyor 61.5* 44.6 - 59.0 52.7 -Kw:4.82 z:0.48 z:1.16 Kw:1.64 u:73 p>O.O5 p>0.05 p<0.05 p>0.05 p>0.05 Uygulanan ilaç sayısı /serum

2-4 adet 61.3 44.3 40.1 58.0 50.1 42.1*

5-7 adet 61.8 47.3 48.0 59.1 52.4

-z:0.27 z:1.22 z:0.16 z.0.80 z:1.08 p>0.05 p<0.05 p>0.05 p>0.05 p<0.05 Diğer tedavi ve bakım müdahaleleri

Uygulanmayan 60.6 44.3 40.6* 59.5 49.9 42.1*

Bir adet 61.3 47.1 " - 58.5 51.7

-iki adet 63.0 44.0 - - 51.7

-Kw:1.04 Kw.1.90 z:0.50 Kw:0.98

P>0.05 p>0.05 p>0.05 p>0.05 ■ Tüm çocuklar aynı izlem-gözlem alanı alt grubunda oldukları için, istatistiksel değerlendirme yapılamamıştır.

(7)

Tablo 3'e bakıldığında, annelerin durumluk kaygı puanlarının, çocuğun yaşı ve hastalığından etkilenme-diği görülmektedir. Kontrol grubundan çocuğu daha önce bu hastalığı geçirmeyen annelerin kaygı puanla-rının her üç değerlendirmede de yüksek olduğu ve ço-cuğu daha önce aynı hastalığı geçirenlerle aralarındaki farkın istatistiksel olarak da desteklendiği belirlenmiştir ( p<0.05).

Çocuğun izlem-gözlem bulgularına göre annelerin kaygı puanları incelendiğinde, kabulde, kontrol grubun-dan kalp atım ve solunum sayısı normalin üzerinde olan ve beslenmeyen çocukların annelerinin kaygı puanları

istatistiksel olarak anlamlı yükseklik göstermiştir (p<0.05). Çocuğuna uygulanan ilaç sayısı 5-7 olan de-ney ve kontrol grubu annelerin, kabulden 24 saat son-raki değerlendirmede kaygı puanları, diğer gruplardan anlamlı derecede yüksektir(p<0.05). Çocuğa uygulanan diğer tedavi ve bakım müdahalelerinin sayısı, anne kaygı düzeyini etkilememiş olup, bu müdahaleler oksijen , buhar, postural drenaj uygulaması, cilt bakımı vb. içermektedir. Çocuğa ilişkin diğer özellikler anne kaygı düzeyini etkilememiştir. Bu bulgular doğrultusunda beşinci hipotezimizin tam olarak doğrulanmadığı söyle-nebilir.

Tablo 4: Deney ve Kontrol Grubu Annelerin Durumluk Kaygı Puanları ile İzlem-Gözlem Bulgularının Karşılaştırılması (Deney N:30; Kontrol N:30)

Durumluk kaygı puanları

Kabul 24 saat sonra Taburculuk öncesi İzlem-gözlem alanları

Deney Kontrol Deney Kontrol Deney Kontrol

Kalp atım ve solunum sayısı

Normal değerlerde 59.9 57.7 45.2* 50.6* 40.6* 42.1* Normalin üzerinde 62.3 60.2 _ _ _ U,P 66, >0.05 62, >0.05

Kan basıncı Normal değerlerde 61.4 57.8 45.0 49.4 39.7 42.1* Normalin üzerinde 61.6 59.0 46.0 53.2 52.5 _ Normalin altında . . 45.5 _ z.0.04 z:0.95 Kw:0.53 u:52 z:2.06 p>0.05 p>0.05 p>0.05 p>0.05 p<0.05

Anksiyete gösteren davranış sayısı

Yok - . 44.2 49.5 39.7 41.8

1-3 adet 58.7 58.0 49.0 52.0 53.5 47.0

4-6 adet 62.5 59.6 _ _

z:2.21 u:94 z:1.95 u:74 z:2.31 z:1.75

p<0.05 p>0.05 p<0.05 p>0.05 p<0.05 p<0.05

Uygulanan başetme yöntemi sayısı

1-3 adet 61.5* 58.8* _ 50.9 43.0 4-6 adet 45.2* 49.5 40.6* 41.5 z:0.65, p>0.05 u:81.5, p>0.05

(8)

Anksiyetenin fizyolojik göstergelerinden kalp atımı-solunum sayısı ve kan basıncı değerleri normalin üstün-de olan hem üstün-deney hem kontrol grubu annelerin kaygı puanlarının biraz daha yüksek olduğu tablo 4'de görül-mektedir. Ancak yapılan istatistiksel değerlendirmede, her iki gruptaki annelerin kaygı puanlarının, kalp atım ve solunum sayılarının normal değerlerde olup olmamasına göre anlamlı farklılık göstermediği (p>0.05), yalnızca deney grubunda kan basıncı değerleri normalin üzerinde olan annelerin kaygı puanlarının, kabulde, belirgin dere-cede yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak da desteklendiği saptanmıştır. Annelerin kaygı puanları ile anksiyeteyi gösteren davranış sayıları karşılaştırıldığında, kaygı puanı yükseldikçe anksiyete

gösteren davranış sayılarının arttığı ve bu durumun deney grubu annelerin kabul, 24 saat sonra ve tabur-culuk öncesi değerlendirmelerinde anlamlı farklılık yarattığı tespit edilmiştir (p<0.05). Bu bulgular altıncı hipotezimizin kısmen doğrulandığını göstermektedir. Hem deney hem kontrol grubu annelerin anksiyete gösteren davranış sayılarının, kabulden sonraki değer-lendirmelerde düştüğü de dikkati çekmektedir.

Kabulde, deney ve kontrol grubu annelerin tamamı 1-3 adet başetme yöntemi uygularken, 24 saat sonra ve taburculuk öncesi deney grubu annelerin tamamının 4-6 adet başetme yöntemi uygulaması dikkati çeken bir diğer bulgudur. Bu bulgu yedinci hipotezimizi doğrular niteliktedir.

Tablo 5 Deney ve kontrol grubu annelerin uyguladıkları stresle başetme yöntemleri ve destek sistemlerinden yararlanma durumları

Deney grubu (N:30) Kontrol grubu (N:30)

Kabul 24 s.sonra tb öncesi Kabul 24s.sonra tb.öncesi

Başetme stratejileri

S % S % S % S % S % S %

*Çocuğun bakımına katılma 29 96.7 29 96.7 30 100.0 29 96.7 29 96.7 30 100.0 ♦Duygularını eşi ile paylaşma 21 70.0 28 93.3 30 100.0 20 66.7 22 73.3 26 86.7

*Duygularını ünitedeki diğer ebeveynlerle paylaşma

0 0 24 80.0 30 100.0 0 0 12 40.0 24 80.0

*Duygulannı akraba ve sağlık personeli ile paylaşma

5 16.7 25 83.3 29 96.7 7 23.3 11 36.7 21 70.0

*Gazete-dergi okuma, el işi yapma

0 0 4 13.3

4 13.3 0 0 1 3.3 1 3.3

*Derin nefes alma egzersizi ve yürüyüş yapma (ünite dışına çıkarak)

0 0 12 40.00 14 46.7 0 0 0 0 0 0

*Yakınlarının ziyareti, telefonla araması, çocuğun yanında refakatçi olarak kalması

6 20.0 25 83.3 25 83.3 7 23.3 14 46.7 22 73.3

*Dua etme 17 56.7 22 73.3 25 83.3 16 53.3 19 63.3 23 76.7

*Ağlama 9 30.0 2 6.7 0 0 7 23.3 1 3.3 0 0

*Çocuğun sağlık durumu ile ilgili bilgi alma

15 50.0 30 100.0 30 100.0 14 46.7 14 46,7 17 56.7

Tablo 5'de görüldüğü gibi deney grubu annelerden büyük bir bölümü kabulden sonraki değerlendirmelerde duygularını eşi, yakınları, sağlık personeli ve diğer ebe-veynlerle paylaşma, yakınlarını çocuğun bakımına katma ve sağlık personelinden çocuğun sağlık durumu hakkın-da bilgi alma stratejilerini kullanmaktadır. Aynı strateji-ler kontrol grubu annestrateji-ler tarafından da kullanmasına

rağmen, bunları kullanan anne oranları deney grubun-dan daha düşüktür.

TARTIŞMA

Sürekli kaygı düzeyi , durumluk kaygı düzeyini et-kilediği için, annelerin sürekli kaygı puanları incelenmiş ve çok yüksek bir değer olmadığı, Cimete (1996a) ve

(9)

Yazıcı'nın (1989) annelerle yaptığı çalışmalardan elde edilen değerlerle benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. Yine, iki grup annenin sürekli kaygı düzeylerinin farklılık göstermemesi, durumluk kaygı düzeylerinin bu faktör-den etkilenmediğini göstermesi açısından önemlidir.

Deney ve kontrol grubu annelerin durumluk kaygı düzeylerinin kabulde yüksek iken giderek düşüş göster-mesi beklenen bir bulgudur. Çünkü, çocuğun sağlık durumu kritik ve ciddidir. Ünite adının "yoğun bakım" olması da bu kritikliği pekiştirir niteliktedir ve bu boyutu ile de anne anksiyetesini artırıcı bir faktör olabilir. Yine ünitenin fizik ortamının değişik araç-gereçlerle dolu olması, daha önce bu tür ortamlarda bulunmayan an-neler için korku faktörü olabilir. Çocuğa uygulanan mü-dahale ve işlemlerin çokluğu ve önceliğin çocuğa yönelik müdahalelere verilerek ebeveynlerin ikinci plana atılma-sı, annelerin anksiyetesinin daha da artmasına katkıda bulunabilir. Anksiyete düzeyi yükseldikçe, algılama, kavrama, karar verme, hatırlama gibi yetenekler bozula-cağı için, annelerin bildikleri başetme yöntemlerini uygulama olasılıkları da azalır. Annelerin, çocuğun ba-kımında yetersizlik gösterdiklerine ilişkin düşüncelerinin neden olacağı suçluluk duygusu da, anksiyetelerinin artmasına yol açabilir. Tüm bu faktörler dikkate alındı-ğında, annelerin anksiyete düzeyinin kabulde en yüksek değerde bulunması kaçınılmaz bir sonuç olarak görül-mektedir. Yine, taburculuk öncesi dönemde annelerin kaygı düzeyinin düşük olması da beklenen bir bulgudur. Çünkü çocuğun klinik tablosu kontrol altına alınmış, yaşam bulguları ve beslenme, boşaltım, hareketlilik gibi günlük yaşam aktiviteleri normale dönmüştür. Yanısıra, annelerin ortama ve çevredeki bireylere alışmış olması, sağlık elemanları ile iletişim kurabilmesi ve onlardan edindiği yeni bilgilerle çocuğun bakımını daha iyi yöne-tebilmesi ve anksiyete düzeylerinin başlangıçtakine oranla düşmeye başlaması ile varolan stresle başetme becerilerini daha çok işe koşması olasılığı da, anksiyetelerinin azalmasına katkıda bulunmuş olabilir. Tiedeman (1997), 5-11 yaş grubu çocukları yoğun ba-kım ünitesine yatırılan ebeveynlerin anksiyete düzeyleri-nin kabulde yüksek iken, taburculuğa doğru düşüş gös-terdiğini, ancak hastalığın tekrarlayabileceği endişesinin taburculuk sonrasında da devam ettiğini belirlemiştir. Buna karşılık, Youngblut ve Shiao (1992), çocuğun mortalite riski ile ebeveyn endişesi arasında pozitif bir ilişkinin bulunmadığını saptamıştır.

Deney grubu annelerin tamamı taburculuk öncesi dönemde 4-6 adet başetme yöntemi uygulamasına rağmen, durumluk kaygı puanlarının kontrol grubundan anlamlı derecede düşüş göstermemesi, yukarıda

açıkla-nan diğer olasılıkların annelerin rahatlamasında oldukça etkili olduğunu düşündürmektedir.

Araştırmamızda, kabulde deney grubu annelerin anksiyete düzeyi kontrol grubundan yüksek iken, 24 saat sonra anlamlı derecede düşüş gösterdiği bulun-muştur. Deney ve kontrol grubu annelerin çocuklarının klinik durumu arasında farklılık bulunmadığı için, bu düşüşte deney grubu annelere araştırmacı tarafından uygulanan ve öğretilen başetme stratejileri ve destek sistemlerinden yararlanma bilgisinin etkili olduğu söyle-nebilir.

Annelerin daha önceki hastane deneyimi, hastane ortamının yabancılığını azaltıp rahatlama sağlayabileceği gibi, daha önceki deneyimin olumsuz hatıralarla dolu olması da anksiyete düzeyini artırabilir. Araştırmamızda, her iki olasılığın da çok geçerli olmadığı, annelerin daha önceki hastane deneyimlerinin, kaygı düzeylerini etkile-mediği saptanmıştır.

Ekonomik güçlük, çocuğu hastalanan ebeveynlerce sık yaşanan bir stres faktörüdür. Bu bağlamda, araştır-mamızda, kontrol grubu annelerden ekonomik güçlük yaşadığını belirtenlerin kaygı puanlarının yüksek bulun-ması şaşırtıcı değildir. Deney grubu annelerden ekono-mik güçlük yaşayanların kaygı puanlarının belirgin bir yükselme göstermemesi, araştırmacının sosyal destek sistemlerini kullanmaları yönünde anneleri güçlendirme-sinden kaynaklanmış olabilir.

Deney grubu annelerden eğitim düzeyi düşük o-lanların kaygı düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum, eğitim düzeyi düşük annelerin başetme stratejilerini ve destek sistemlerini nasıl kullanacaklarını tam öğrenememeleri ya da çocuğun durumundaki bazı değişikliklerin nedenlerini çabuk kavrayamamalarından kaynaklanabilir. Bu bulguya dayanarak, hemşirelerin eğitim düzeyi düşük annelere yönelik yaklaşımlarında sık tekrarlamayı kullanmaları ve öğretimde sözel açıklama-lar yanında resimli açıklamaaçıklama-larla broşür verme yolaçıklama-larını da kullanmalarının yararlı olacağı söylenebilir.

Son bir yıl içinde stres yaratan önemli bir olay ya-şayan ve yaşamayanların kaygı puanları arasındaki fark kontrol grubu annelerde her üç değerlendirmede de anlamlı olarak bulunmuştur. Stresli yaşam olayı deneyimleme bireyleri olumlu ve olumsuz yönde etkile-yebilir. Üst üste ya da yoğun stresli yaşam olayı deneyimleyen bireyler, güçlerini kaybedip yeni bir stresli yaşam olayında daha yoğun kaygı yaşayabilirler. Bunun karşıtı olarak, daha önce stresli yaşam olayı yaşayan kişi o zaman geliştirdiği başetme yöntemlerini yeni stresli durumda da uygulayarak, bu olayın üstesinden

(10)

gelebi-mızda, kontrol grubu annelerden son bir yıl içinde stresli yaşam olayı deneyimleyenlerin kaygı puanlarının yüksek olması, annelerin eski deneyimlerinden olumlu kazanç elde edemediklerini ya da daha önceki olay ile güçlerinin tükenmiş olduğunu düşündürmektedir.

Çocuğu daha önce aynı hastalığa yakalanmayan kontrol grubu annelerin kaygı puanları yüksek bulun-muştur. Çocuğun bu hastalığa ilk kez yakalanıyor olması ve yoğun bakım gerektirecek düzeyde şiddetli olması, bu annelerin deneyimsizlikleri nedeniyle hastalığın çocu-ğun kaybına neden olabileceğini düşünmeleri ve bu doğrultuda kaygı yaşamalarından kaynaklanmış olabilir. Deney grubu annelerin kaygı düzeyinin bu değişkenden etkilenmemesi ise, araştırmacının annelere çocuğun hastalığı, uygulanacak müdahaleler ve çocuğun tepkile-rinin nedenleri konusunda bilgi vermesi sonucu olabilir.

Melnyk ve arkadaşları da (1997), 1-6 yaş arası ço-cuğu yoğun bakım ünitesine yatırılan annelerin, çocukla-rının tepkileri ve onun stresle başetmesine nasıl yardım-cı olabileceklerine ilişkin bilgiye gereksinim duyduklarını saptamışlardır.

Anksiyetenin davranışsal göstergeleri; kaşların çatık olması, yüz renginin soluk ya da kırmızı olması, ellerin ovuşturulması, huzursuzluk ve amaçsız hare-ketler, söylenenleri algılamakta güçlük çekilip tekrar-latılması, karar verme güçlüğü, boyun ve omuz kaslarında gerginlik, baş ağrısı yaşandığının ifade edil-mesi vb.dir (Barry 1989, Bryn ve Hunsberger 1989). Araştırmamızda, deney grubu annelerden büyük çoğunluğu kabulde bu tür davranışlardan 4-6 adedini sergilerken, kontrol grubu annelerden daha azı aynı sayıda davranış sergilemiştir. Tablo l'de görüldüğü gibi deney grubu annelerin kabuldeki kaygı puanı ortalama-ları kontrol grubundan yüksektir ve bu bağlamda, deney grubundan çok sayıda annenin anksiyete göstergesi davranış sergilemesi beklenen bir bulgudur. Kabulden 24 saat sonra ise, deney grubu annelerin kaygı puan ortalamaları kontrol grubundan daha düşüktür ve ser-giledikleri anksiyete göstergesi davranış sayıları da bu oranda azalmıştır. Bu bulgulara göre, araştırmacının deney grubu annelere uyguladığı ve öğrettiği başetme yöntemlerinin, anne kaygı düzeyi ve anksiyete göstergesi davranış sayılarının düşmesine katkıda bulu-nan faktörlerden biri olduğu söylenebilir.

Annelerin uyguladıkları başetme yöntemlerinden her birinin, kaygı düzeyine etkisi tek tek incelenmemiş olmasına rağmen, annelerin uyguladıkları başetme yöntemi sayısı arttıkça kaygı düzeylerinin düştüğü belir-lenmiştir(Tablo 4). Bu bağlamda, çok sayıda anne

tara-fından uygulanan başetme yöntemlerinin (Tablo 5), bu düşüşte etkili olduğu söylenebilir.

Deney ve kontrol grubu annelerin tamamına yakı-nının, kabulden itibaren "çocuğun bakımına katılma yöntemini " uygulamaları beklenen bir bulgudur. Çünkü araştırmanın yapıldığı ünitede her hastanın refakatçi bulundurma zorunluluğu vardır. (Tablo 5). Bu zorunlu-luk, annelerin çocuk bakımında ikinci plana atılma, kont-rolü kaybetme duygusu yaşamamalarını, çocuklarını duygusal yönden destekleme fırsatı bulmalarını ve hasta çocuğun bakımını öğrenmelerini, böylece anksiyete düzeylerinin düşmesini sağlayabilir. Miles ve arkadaşları (1989), çocuğu ağrı/ acı yaşarken, korkmuş ve kederli görmenin ebeveynler için stres faktörü olduğunu, ancak ebeveyn rolündeki değişikliğin ve çocuğa yardımda ikinci planda kalmanın da stres faktörü olduğunu saptamıştır. Coyne (1995) çocuk cerrahisi ünitesindeki annelerin bakıma katılma durumları ve bunun etkilerini incelediği araştırmasında, ebeveynlerin bazı müdahaleleri çocuğa acı çektirmeden gerçekleştirebilmek, çocuklarının bakı-mını öğrenmek ve evde de benzer bakımı sürdürebil-mek, hemşirelerin taktir ve güvenini kazanmak için, çocuklarının bakımına katılmada isteklilik gösterdiklerini bulmuştur.

Duyguların eş, yakınlar, sağlık personeli ve ünite-deki diğer ebeveynlerle paylaşılması tüm annelerde kabulden sonra giderek artış göstermesine rağmen, bu artışın deney grubu annelerde daha fazla olması, araş-tırmacının annelere destek sistemleri ve bunlardan ya-rarlanmanın etkisi konusunda verdiği bilgiden kaynak-lanmış olabilir. Duyguların paylaşılması, annelerin onları dinleyen ve anlamaya çalışan birilerinin olduğunu görüp kendini değerli hissetmesine, benzer duyguları başkala-rının da yaşadığını görerek yalnız olmadığını farketmesine yardımcı olabilir. Yine, duygu paylaşımı, annelerin ekonomik güçlük, evdeki ya da hastanedeki çocuğunun bakımında yardıma gereksinim duyduğu gibi problem alanlarının da çevredeki bireylere iletilmesini, böylece onların problemin çözümüne katkıda bulunmala-rını da sağlayarak, anne kaygısının azalması sonucunu getirebilir. Cimete'nin (1996a) çocuğu yenidoğan yo-ğun bakım ünitesinde yatan annelerle yaptığı çalışmada da, destek sistemlerini kullanmaları için güçlendirilen deney grubu annelerin, bu kaynaklardan yararlanma oranlarının kontrol grubundan yüksek, kaygı düzeyleri-nin ise daha düşük olduğu saptanmıştır.

Çocuğun sağlık durumu hakkında bilgi alma strate-jisi, kabulden sonraki değerlendirmelerde, deney grubu annelerin tamamı tarafından uygulanırkan, kontrol gru-bunun yaklaşık yarısı tarafından kullanılmıştır. Bu

(11)

strate-jinin deney grubunda çok yüksek olması, araştırmacının anneleri sağlık personeli ile tanıştırması ve onlardan bilgi almaları yönünde desteklemesinin bir sonucu olabilir. Bilgi edinme, bilinmezliğin yarattığı korku ve kaygıyı azaltıcı bir stratejidir. Bilgilenme, aynı zamanda, durum üzerinde kontrol kurmayı da sağlar. Çocuğun durumu hakkında bilgi edinme, probleme odaklı başetme strate-jisi olmasının yanısıra, diğer problem odaklı stratejilerin uygulanması için de kapı açar (Barry 1989, Bryn ve Hunsberger 1989). Tüm bu nedenlerle, bilgi edinme, anne kaygı düzeyinin azaltılması için iyi bir stratejidir. Deney grubu annelerin 24 saat sonra ve taburculuk öncesi kaygı puanlarının, kontrol grubundan düşük olmasında bu stratejinin de önemli katkısı olduğu düşü-nülebilir.

Shuper ve arkadaşları (1996), febril konvülsiyon geçiren çocukların ebeveynlerinin anksiyetelerini incele-dikleri araştırmalarında, bilgi azlığının anksiyeteye katkı-da bulunduğunu ve sağlık personelinin ebeveynlere verdiği bilginin ebeveynlerce yetersiz bulunduğunu saptamıştır. Coyne (1995), çocuğu hastaneye yatırılan ebeveynlerin yaşadıkları güçlükleri incelemiş ve bilgi yetersizliği, anksiyete ile başedememe ve yalnızlığın, en fazla güçlük yaratan alanlar olduğunu belirlemiştir. Price (1993), ebeveynlerin kaliteli hemşirelik bakımı anlayışla-rında, onların gereksinim duyabilecekleri bilginin hemşi-reler tarafından tahmin edilip sağlanmasının, bu amaçla da aralarında olumlu ilişki kurulmasının yer aldığını saptamıştır.

Derin nefes alıp verme egzersizi kasların gevşeme-sinde, yürüyüş ise anksiyete ile açığa çıkan enerjinin harcanmasında etkilidir (Barry 1989, Bryn ve Hunsberger 1989). Araştırmamızda, bu yöntemin kont-rol grubu anneler tarafından uygulanmaması, araştırma-cı tarafından öğretilmesine rağmen deney grubu annele-rin yalnızca %40.0 ve %46.7'si tarafından uygulanması, annelerin bu tür yöntemleri daha önceleri hiç uygula-mamalarından kaynaklanmış olabilir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırmamızda, çocuğun yoğun bakım ünitesine kabulünde annelerin kaygı puanlarının yüksek, anksiyete göstergesi davranış sayılarının fazla, uyguladıkları başetme yöntemi sayısının düşük olduğu belirlenmiştir. Deney grubu annelere kabulden sonra uygulanan des-tekleyici hemşirelik yaklaşımları ile, bu annelerin 24 saat sonraki kaygı puanlarının ve anksiyete göstergesi dav-ranış sayılarının kontrol grubuna göre çok daha fazla düşüş gösterdiği, buna karşılık uyguladıkları başetme

bakım ünitesine yatırılmasının annelerin kaygı düzeyini artırdığı, bu kaygının davranışsal göstergelerden de saptanabileceği, çok fazla zaman ve enerji harcanmasını gerektirmeyen anksiyete azaltıcı hemşirelik yaklaşımları ile annelerin kaygı düzeylerinin özellikle kabulden son-raki ilk günlerde düşürülebildiği belirlenmiştir. Ayrıca, yaşı büyük, son bir yıl içinde stres yaratan önemli bir olay deneyimleyen, ekonomik sıkıntı yaşayan ve çocuğu daha önce aynı hastalığı geçirmemiş olan annelerin (kontrol grubu) kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu bulgulardan hareketle, hemşirelere yönelik hizmet içi eğitim programlarında; annelerde stres yaratabilen ve anksiyetenin artmasına zemin ha-zırlayan faktörler, anksiyete gösteren davranışsal tep-kiler ve başetmeyi desteklemek için gerçekleştirilebile-cek yaklaşımlar konularına yer verilerek, hemşirelerin bu alanlardaki becerilerinin artırılması önerilebilir.

KAYNAKLAR

Barry P. (1989) Psychosocial Nursing Assessment and

Intervention. Z"1.edition, Philadelphia, London, NewYork,

Mexicocity, St.Louis, Sydney, J.B. Lippincott Company, Sİ39-155.

Byrn C and Hunsberger M. (1989) Concepts of Illness:

Stress, Crises and Coping, Family-Centered Nursing Care of Children, RL foster, MM Hunsberger, JJT Anderson (Ed), Philadelphia, London, Toronto, Montreal, Sydney, Tokyo, W.B. Saunders Company Harcourt Brace Jovanovich, Inc., S703-724.

Carter MC, Miles MS.(1989) The parental stressor

scale:pediatric intensive care unit, Maternal Child Nursing Journal 18(3): 87-98.

Cimete G (1996a) Sorunlu yen/doğan ebeveyn/erinin stres/e

başetmelerini destekleyici bir hemşirelik yaklaşımı modeli, Türk Hemşireler Dergisi 46(6): 2-8.

Cimete G. (1996b) Kanserli Çocukların Ebeveynlerinin Stresle Başetmeleri. Çınar 2(2): 34-41.

Coyne IT (1995) Partnership in care: parents' views of

participation in their hospitalized child's care, Journal of Clinical Nursing 4(2): 71-79.

Curley MA., Wallace J. (1992) Effect of nursing mutual

participation model of care on parental stress in the pediatric intensive care unit, Journal of Pediatric Nursing 7(6): 377-385.

Çavuşoğlu H (1995) Çocuk Sağlığı Hemşireliği. Ci/fl, Ankara,

Bizim Büro Basımevi, s.47-56.

Hunsberger M (1989) Impact of acute illness,

Family-Centered Nursing Care of Children.RL Foster, MM Hunsberger, JJT Anderson (Ed), Philadelphia, London, Toronto, Montreal, Sydney, Tokyo, W.B. Saunders Company Harcourt Brace

(12)

Köknel Ö. (1989) Genel ve Klinik Psikiatri. İstanbul, Roche

Yayınlan, S244-251.

LaMontagne LL, Hepworth JT, Johnson BD, Deshponde J/C (1994) Psychophysiological responses of parents to

pediatric critical care stress, Clinical Nursing Research, 3(2): 104-118.

LaMontagne LL, Johnson BD, Hepworth JT (1995)

Evaluation of parental stress and coping processes: a framework for critical care practice, Journal of Pediatric Nursing 10(4):

Miles MS, Carter MC, Riddle I, Hennessey J, Eberly TW

(1989) The pediatric intensive care unit environment as a source of stress for parents, Maternal Child Nursing Journal, 18(3): 199-206.

Melnyk BM, Alpert-Gillis LJ, Hensel PB, Coble-Beiling RC, Rubenstein JS (1997) Helping mothers cope with a

critically ill child: a pilot test of the cope intervention, Research in Nursing Health, 20(1): 3-14.

Öner N, LeCompte A (1985) Durumluk-Sürekli Kaygı

Envan-teri El Kitabı, 2. Baskı, İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları No: 333.

Öner N.(1996) Türkiye'de Kullanılan Psikolojik Testler. Bir

Başvuru Kaynağı. 2. Baskı, İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Mat-baası, Yayın No: 584, s. 365-373.

Price PL (1993) Parents' perceptions of the meaning quality

nursing care, Adv Nurs Sci 16(1): 33-41.

ShuperA, Gabbay U, Mimouni M (1996) Parental anxiety in

febril convulsions, Isr. J. Med. Sci, 32(12): 1282-1285.

Tiedeman ME (1997) Anxiety responses of parents during

and after the hospitalization of their 5 to 11 years old children, Journal of Pediatric Nursing 12(2): 110-119.

Turner MA., Tomlinson PS., Harbaugh BL (1990) parental

uncertainty in critical care hospitalization of children, Maternal Child Nursing Journal 19(1): 45-62.

Whaley LF, Wong DL (1985) Essentials of Pediatric Nursing.

2nd. Edition, StLouis, Toronto, Princeton, The C.V. Mosby

Company, s.521-527.

Yazıcı S (1989) Akut Lenfoblastik Lösemili Çocukların

Annele-rinde Anksiyete Düzeyi, Kemoterapi ve Hemşirelik Etkileşiminin İlişkileri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi.

Youngblut JM, Shiao SY (1992) Characteristics of a child's

critical illness and parents' reactions:preliminary report of a pilot study, Am J Crit Care 1(3): 80-84.

Referanslar

Benzer Belgeler

Full Nest I, Full Nest II, Delayed Full Nest, and Full Nest III affects the determinants (trust, price, online reviews, recommendation agent, impact of artificial

Ulusal Palyatif Bakım Konseyi’nin (National Council for Palliative Care) (NCPC) tanımına göre ise palyatif bakım; “aşırı ilerlemiş hastalığa sahip olan hastaların ağrı

The frequency of NNMT immunoreactivity was significantly higher in metastatic stroma compared to primary tumor stroma (P = 0.027). NNMT immunoreactivity was mostly cytoplasmic but

The GCF levels of Unc5b were significantly reduced and conversely, serum concen- trations were significantly increased after nonsurgical periodontal treatment in both gingivitis

Şöyle ki, Halvetîliğin Uşşâkiyye kolundan Ömer Karîbî, Âlim Sinan Efendi, Kuloğlu Mustafa Efendi’nin, Câhidiyye kolundan Ahmed Câhidi Efendi’nin

Bulgular: Uygulama yaptıkları hastanede çalışmaktan doyum sağlayan öğrencilerin, doyum sağlamayanlara göre “Beck Anksiyete Ölçeği”, kurumda çalışmaktan doyum

While using MF-BIA as the reference method, all anthropometric equations including 58% of body weight and the Watson, Hume, and Chertow formulas overes- timated TBW; these fi

In contrast to that study, which did not utilize immunohistochemistry, the current study used both histopathology and immunohistochemistry to assess the effect of bevacizumab