• Sonuç bulunamadı

"Kırk yıl olmuş"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Kırk yıl olmuş""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“Kırk Yıl Olmuş”

Selim İLERİ

ELİK Gülersoy'un uğraş alanına yöne­ lik anıları Kırk Yıl Olmuş başlığını taşı­ yor. Yazar ailesini, çocukluğunu, yeni- yetmeliğini dile getiriyor dile getirmesine. Ne var ki bu bölümler de uğraş alanını hazırlamış etkenler arasında ifade edilmekte. Yıldız Yeni Mahalle de küçük bir çocuk sözgelimi, salkına­ lı evin yanıbaşındaki Rum madamın aktar dük­ kânına sık sık gitmektedir. Madam rengârenk krepon kâğıtları, pırıltılı elişiler, kordelalar. ib­ rişimler satar. Çelik Gülersoy'un renkle, alacay­ la, bezeme, onarma, korumayla tanışmasında bu dükkânın sanki önemli bir rolü vardır. Der­ ken peyzajla tanışıklık kuruluyor. Arnavut Halil Ağa'nın yine Yıldız daki bostanı ûç teraslık k o s­ kocaman bir bahçedir, havuzlu bir bahçe. Ha­ vuzda iri yapraklı ıspanaklar adeta çiçekler gi­ bi durur. Yazar, billur sular hatırlar geceleri kü­ fede üzümleri mumlar aydınlatır, bu, bir antik zaman figürüdür.

Sonra dinginliğin alımlanmasr “1930'larda

ve 40’larda, biz ilerde olacaklardan habersiz, bomboş, ıpıssız ve yemyeşil bir âlemin bütün keyfini yaşıyoruz. Gündüz akşama kadar kona­ ğın arsası ve bahçesinde oyunlar oynuyoruz. Akşam olurken herkese bir ciddiyet, bir hüzün ve bir romantizm çöküyor. Tertemiz giyiniyoruz. Pavyonun ön parmaklığını örten yaseminlerden beyaz çiçekleri, özenle ezmeden, avuçlarıma doldurup, çamların yeşil İğneli dalcıklarına ta­ kıyor ve nefti üstünde beyazlar titreşen böyle buketler yapıp, hayran olduğum ablalara sunu­ yorum.”

Oysa dinginlik, erinç saatleri çabuk bitecek­ tir. Genç Gülersoy, yükseköğrenim döneminde İstanbul'un, eşsiz bir kentin salt göstermelik bir modernlzm, özenti uğru na‘iskân’ edilişinin ta­ nığıdır. Bilinç bulanıklığına uğramış siyasal erk­ lerin karşısında ferdin gücü adamakıllı zayıf düştüğünden, tanık, kederlenmek ötesi bir et­ kinlik göstermez. Tanıklık bu kadarla da kalmaz, o sevilmiş kenti bayındırlık adı altında yıkabi- lenler, günün birinde, yedeksubay Gülersoy'un görevle gittiği Yassıada’da yargılanırlar. Böylesi bir yargılanış da insan tekine saygıdan asla vaz­ geçemeyen tanığı başka bir açıdan yıpratıp üze­ cektir.

Kırk Yıl Olmuş’ta salkımlı evin, havuzun çi­

çekten ayırt edilemez iri yapraklı ıslak ıspanak­ ların, beyaz yasemenlerin romantizmi, coşkusu hepi topu birkaç "bölümdür. Artık yalnızlık ve ru­ hun ıssızlığı dönemleri gelip çatmıştır. Anılar yazarının anlatımında bir çoraklık birdenbire be­ lirir. İstanbul'a, yani doğup büyüdüğü kente hiz­ met etmek isteyen kişiyi birtakım karanlıklar, kâbuslar beklemektedir. Mücadelede yalnız ka­ lan, yaşamında da aynı yalnızlığı sürdürür, Tu- ring kapısından giren Gülersoy, 60’ların sonun­ da 70’lerin başında “tam bir bağbozumu" yaşa­ yacaktır. Çimento blokların, gecekonduların ye­ şili ve bütün bir tarihi, çevreyi yok edişine ne yetkililer, ne kamu se s çıkartır.

Dahası: “Galata Kulesi yanındaki ve Üskü­

dar'daki bitpazarı denen çarşılara, sökülen, yı­ kılan konaklar ve yalılardan mobilyalar, tablo­ lar, lambalar gibi antika eşya, adeta yağıyordu. Yok fiyatına da gidiyordu.” Erozyon başlam ış­

tır, yazarın saptayımıyla. Birkaç köşeyi, bazı semtlerin birkaç sokağını, uygarlığımızın birkaç belgesini, evleri, köşkleri, bir iki konağı, hiç ol­ mazsa bu kadarını kurtarabilmek özlemi ağır ba­ sar. Önünde sonunda sermayeyi gereksinen bu özlem İçin para kaynaklan yaratılmalıdır. Eroz­ yonun insanları kişisel servet hırsına kapılmış­ ken, anılar yazarı, bir başına sağladığı olanak­ ları kamuya açar.

Acı bir kitap Kırk Yıl Olmuş. Çelik Gülersoy çevre korumacılığından yayıncılığına, yazarlığı­ na yol alan uğraş alanı öyküsünü kaleme geti­ rirken zaman zaman ikinci, üçüncü kişilerle ağır bir muhasebeye de girmek zorunda kalmış. Olumlu girişimleri çekemezliklerin, çıkar kolla- yışlarının nasıl tahrip ettiğini anlatıyor. Sosyal davranışlarımızın bir tarihçesi olup çıkıyor bu sayfalarda kitap, “Mal Varlığım, Bilanço” bölü­ müyse, mantar gibi biten zenginlerin saltanat­ lar tattığı günümüz Türkiye’sinde, dava adamı­ nın sessiz protestosunu yansılıyor gibime gel­ di. Çamların yeşil iğneli dalcıklarına takılı kal­ m ış beyaz yasemenleri, bir resmi, rayihayı, ak­ şam güneşini boş yere anmaya çalışıyorsunuz. Mal varlığını açıklamak ihtiyacı duymuş dava adamının kunt yalnızlığı giderek bastırıyor. Bir korku gibi bastırıyor, - r

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Buruk Acı şarkısına eşlik yazan 65 öğrenciden 8’inin (%12) “Kuvvetli Zamanda Akorun Tek Sesinin, Zayıf Zamanda Akorun İki Sesinin Eşzamanlı Olarak

(11) tarafından beş kıtadan 13 farklı ülkede yetiştirilen arasında Türkiye yerli sığır ırklarının da bulunduğu çalışmada, kullanılan ırkları süt yağı

It is frequently seen that in the Byzantine period sarcophagi and hypogeums were used as a family sepulture for generations, and bore diverse inscriptions, also

“ Bu işin ucunu bırakmayacağım, sonuna kadar gideceğim” diyen tavrı bana bir fotoğrafı anımsatıyor: 1950’- den kalma, sararmış bir fotoğraf: Nâ­ zım Hikmet’in

Öyle bir yer ki Agora, hem zaman dışı, hem de bütün za manian içinde barındırıyor: Narçiçeği renkli fesi nazar bon­ cuklu, ince bıyıkları badem

Daha çok robot güreşlerinde kul- lanmak için geliştirilen Robomaster’ın 499 dolarlık fiyatı biraz pahalı olsa da bu tür ürünlere ilgi duyanlar için uy- gun bir

Fikret’in bıraktığı kültür mirasında tek insandan ka­ labalıklara, bireyin özgürlüğünden toplumsal özgür­ lüğe ulaşma savaşımının tüm dalgalanmalarını

Bu dördüncü zaman Jeolojik ve Arkeolojik olmak üzere iki esaslı safhaya ayrıİmi tır.. Jeoloğların(Pleistosen) dedikleri safhaya arkeologların yontul­ muş taş