• Sonuç bulunamadı

Investigation of Relationship in Between Burnout and Depression in Primary Caregivers of Chronic Mental Problem Patients

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Investigation of Relationship in Between Burnout and Depression in Primary Caregivers of Chronic Mental Problem Patients"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kronik Ruhsal Sorunlu Hastaların Primer Bakım Vericilerinde

Tükenmişlik ve Depresyon Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Investigation of the Relationship between Burnout and Depression in Primary Caregivers of

Patients with Chronic Mental Problems

Havva TEL,1 Şükran ERTEKİN PINAR2 ÖZET

Amaç: Çalışma kronik ruhsal sorunlu hastaların primer bakım vericile-rinde tükenmişlik ve depresyon arasındaki ilişkiyi incelenmek amacıyla yapıldı.

Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki çalışma 1 Ekim 2009-30 Nisan 2011 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin psiki-yatri servisinde yatarak tedavi gören 103 hastanın primer bakım vericisi ile yapıldı. Çalışmada veriler Kişisel Bilgi Formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği ile toplandı. Verilerin değerlendiril-mesinde yüzdelik dağılım, t-testi, Pearson korelasyon analizi, Tukey tes-ti ve ANOVA testleri kullanıldı.

Bulgular: Bakım vericilerde tükenmişliğin alt gruplarından duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşme ile depresyon puan-ları arasında anlamlı ilişki olduğu, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşme arttıkça depresyonun arttığı saptandı. Bakım ve-ricilerin medeni durum, meslek, yaşadığı yere göre tükenmişlik ve dep-resyon puanı arasında anlamlı fark olmadığı saptandı (p>0.05). Bakım vericilerin cinsiyet, eğitim durumu, hastaya yakınlık derecesi ve hasta-nın en son hastaneye yatış zamahasta-nına göre depresyon puanı arasında; yaş grubu ve eğitim durumuna göre duygusal tükenme puanı arasın-da anlamlı fark olduğu saptandı (p<0.05). Kadın, okur-yazar olmayan ve eş konumundaki bakım vericilerde ve 0-1 yıl önce hastaneye yatışı olan hastaların bakım vericilerinde depresyon puanı yüksek, 18-25 yaş grubundaki ve üniversite mezunu bakım vericilerde duygusal tükenme puanı düşüktü.

Sonuç: Kronik ruhsal sorunlu hastaların primer bakım vericileri tüken-mişlik ve depresyon yaşamaktadır. Tükentüken-mişlik ve depresyon arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Primer bakım vericilerde tükenmişlik arttıkça depresyon da artmaktadır. Ruh sağlığı alanında çalışan sağlık personel-leri kronik ruhsal sorunu olan hasta ailepersonel-lerini belirli aralıklarla tükenmiş-lik ve depresyon yönünden değerlendirmeli ve bakım vericileri güçlen-dirmeye ve depresyonu önlemeye yönelik planlamalar yapmalıdır. Anahtar sözcükler: Depresyon; hasta; kronik ruhsal sorun; primer bakım verici;

tükenmişlik.

SUMMARY

Objectives: This study aimed to investigate the relationship between burn-out and depression in the primary caregivers of patients with chronic men-tal problems.

Methods: This cross-sectional and descriptive study included the caregivers of 103 inpatients in the psychiatry service of a university hospital between October 1, 2009 and April 30, 2011. Data was collected using a Personal In-formation Form, The Maslach Burnout Inventory and The Beck Depression Inventory. Data were evaluated with percentage distributions, t tests, Pear-son correlation analyses, Tukey tests and ANOVA tests.

Results: There was a significant relationship between emotional burnout (including desensitization and a decrease in personal success, which are subgroups of burnout) and depression in caregivers of patients with chronic mental health problems. In addition, depression increased in parallel with an increase in emotional burnout, desensitization and decrease in per-sonal success. There were no significant differences between the caregivers’ marital status, job, and place of dwelling and depression (p>0.05). However, there were significant differences with regards to the caregivers’ gender, education level, proximity to the patient, hospitalization time of the pa-tient and depression (p<0.05). In addition, there were significant differences between the caregivers’ age and education level and emotional burnout. Depression was highest in women, the illiterate, the spouses of caregivers, and in the caregivers of patients who were hospitalized 0-1 years ago, while emotional burnout was lowest in caregivers between 18 and 25 years old who were university graduates.

Conclusion: Primary caregivers of patients with chronic mental prob-lems face burnout and depression, which are closely related. Depres-sion of primary caregivers increases in parallel with increasing burnout. Medical personnel working in the mental health field should evaluate the families of patients with chronic mental problems in certain inter-vals and make plans accordingly to strengthen caregivers and prevent depression.

Key words: Depression; patient; chronic mental problem; primary caregiver;

burn-out.

1Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi,

Hemşirelik Bölümü, Sivas;

2Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi,

Ebelik Bölümü, Sivas

İletişim (Correspondence): Dr. Şükran ERTEKİN PINAR. e-posta (e-mail): spinar75@gmail.com

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2013;4(3):145-152 Journal of Psychiatric Nursing 2013;4(3):145-152 Doi: 10.5505/phd.2013.58088

Geliş tarihi (Submitted): 25.04.2013 Kabul tarihi (Accepted): 22.12.2013

Giriş

Kronik ruhsal sorunu olan bireyler, yaşamlarını mutsuz, huzursuz, yaratıcılık ve üretkenlikten yoksun bir biçimde ge-çirmektedir. Hastalar hastalıkları nedeniyle kendilerine za-rar vermelerinin yanı sıra çevrelerine ve topluma ciddi yük oluşturmaktadır.[1] Ayrıca, kronik ruhsal sorunu olan bireyler

duygu, düşünce ve bilişsel yetilerde bozulma, sosyal ve ekono-mik kayıplar da yaşamaktadır. Kendilerinden beklenen rolleri yerine getirememeleri, aile içinde ve toplumda birçok

(2)

zor-luk yaşamalarına, sürekli aile bakımı ve desteğine gereksinim duymalarına yol açmaktadır.[2] Bu durum hasta kadar hasta

ailesi için de önemli bir stres nedenidir.[3,4] Ayrıca kronik

ruh-sal sorunlu hastaların çoğunun ailesinin evi dışında alternatif yaşam alanları olmadığından bu bireyler hastaneden çıktık-tan sonra aileleri ile birlikte yaşamak zorunda kalmaktadır.

[3,5-7] Aileler de genellikle bakım verme rolünü herhangi bir

destek almadan yerine getirmektedir.[2]

Bakım verme; hastaya duygusal, fiziksel ya da maddi des-tek vermek, hastanın sağlık bakımını ve aldığı bazı sosyal hizmetleri koordine etmek, rutin sağlık bakımı (ilaç alımı, te-davisi, izleme vb.), kişisel bakım (yıkanma, beslenme, tuvalete gitme, giyinme vb.) ulaşım, alışveriş, küçük ev işlerini yapmak, para yönetimi ve aynı evi paylaşmak gibi işlerin yürütülmesi-dir.[8] Hastayı destekleyen ve genellikle en çok bakımı

sağla-yan anahtar kişi temel bakım verici olarak tanımlanmaktadır.

[4] Bakım verici rolünü ailede genellikle hastanın annesi, eşi,

çocuğu veya kardeşi yürütmektedir.[9] Kronik ruhsal sorunu

olan bireylere bakmak aile için stresli bir deneyim olduğun-dan, hastanın bakımı bakım vericiler için fiziksel, duygusal ve sosyal anlamda önemli bir yük oluşturmaktadır.[10]

Aileler hastalığın her aşamasında çeşitli güçlüklerle kar-şılaşmakta, çoğu kere hastalıkla yalnız başına mücadele et-mek zorunda kalmaktadır.[11] Kronik ruhsal sorunu olan

bi-reylerin bakım vericilerinin; stres anksiyete, utanç, suçluluk, korku, çaresizlik, zorlanma, endişe, umutsuzluk, öfke, kayıp ve depresyon gibi duygular yaşadıkları belirtilmektedir.[2,12,13]

Bununla birlikte bakım vericilerin yaşamındaki stresörler de depresyona yol açabilmektedir.[3,4] Literatürde depresyonun,

ruhsal hastalığı olan hastaların bakım vericilerinde yaygın bir sorun olduğu belirtilmektedir.[3,14,15] Bakım vericilerin bakımı

sürdürmede yalnız veya yardımsız kalması, tükenmişlik yaşa-masına, bakım vericilerin hastanın bakımında yetersiz kalma-sına ve bakımının aksamakalma-sına neden olabilmektedir.[9]

Tükenmişlik genellikle doğrudan insana hizmet eden, hizmetin kalitesinde insan etmeninin çok önemli bir yere sahip olduğu alanlarda görülmektedir. Tükenmişlik, sunulan hizmeti ve hizmetin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

[16] Tükenmişlik duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel

başarıda düşme ile karakterizedir.[10] Tükenmişliğin başlıca

belirtileri enerji kaybı, motivasyon eksikliği, başkalarına karşı olumsuz tutum ve içe kapanma olarak sıralanmaktadır. Ay-rıca tükenme durumunda yorgunluk ve bitkinlik hissi, baş ağrısı, uyku bozuklukları, gastrointestinal bozukluklar ve kilo kaybı, solunum güçlüğü, psikosomatik hastalıklar, sinirlilik, öfke, bilişsel becerilerde güçlük, hayal kırıklığı, çökkün duygu durum, anksiyete, sabırsızlık, benlik saygısında düşme, değer-sizlik, karar vermekte yeterdeğer-sizlik, apati, boşluk ve anlamsızlık hissi, ümitsizlik, hata yapma, ilişkilerde bozulma, kaza ve ya-ralanmalarda artış gibi belirtiler de görülebilmektedir. Aynı zamanda tükenmişlik yaşayan bireyin yaptığı işe karşı isteği

azalmakta, birey yaşamını yönetmekte yetersizlik ve çaresizlik yaşamaktadır.[9,16]

Kronik ruhsal sorunların aile üzerindeki etkileri çoğun-lukla göz ardı edilmektedir. Oysa kronik ruhsal sorunu olan ailelerin yaşadıkları tükenmişlik ve depresyon gibi ruhsal so-runların belirlenmesi, destek gruplarının bu özellikler dikka-te alınarak oluşturulması, bu ailelere yapılacak müdahalele-rin planlanmasında olduğu kadar hizmetin geliştirilmesi ve sağlık politikalarının oluşturulması açısından da önemlidir.

[8] Yapılan çalışmalarda; psikiyatri hastalarının bakım

verici-lerinin; %23.3’ünün duygusal tükenme, %26.3’ünün duyar-sızlaşma, %27.8’inin kişisel başarıda yetersizlik yaşadığı[10]

ve şizofreni hastası yakınlarının %18.3’ünde depresyon,[17]

duygudurum bozukluğu ve şizofreni tanılı hasta yakınlarının ise %37.5’inde depresyon olduğu saptanmıştır.[18]

Ülkemiz-de kronik ruhsal sorunlu hastaların yakınlarında bakım yükü ve depresyon konusunda çalışmalar olmakla birlikte bakım vericilerde tükenmişliğe yönelik çalışmaların oldukça sınır-lı sayıda olduğu görülmüştür.[19,20] Bu çalışma kronik ruhsal

sorunlu hastaların primer bakım vericilerinde tükenmişlik ve depresyon arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem

Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki çalışmanın örneklemini 1 Ekim 2009-30 Nisan 2011 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin psikiyatri servisinde şizofreni ve duygudurum bozukluğu tanısı ile yatarak tedavi gören hastaların yakınla-rından; evde primer bakımı ile ilgilenen, hasta ile birlikte aynı evde en az altı aydır yaşayan, 18 yaş üzeri olan, görme/işitme gibi herhangi bir iletişim engeli olmayan 103 temel (primer) bakım verici oluşturmuştur. Çalışma kriterlerini karşılama-yan bakım vericiler örnekleme alınmamıştır. Araştırmanın yapıldığı psikiyatri servisi 28 yatak kapasiteli ve yarı kapalı bir servistir. Serviste psikiyatrik hasta tanısı alan tüm hastalar yatmaktadır. Çalışmanın yapılması için kurumdan yazılı izin alınmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden hasta yakınlarına çalışma hakkında bilgi verilerek aydınlatılmış sözel onamları alınmıştır. Çalışma verileri Kişisel Bilgi Formu, Maslach Tü-kenmişlik Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği ile toplanmıştır. Hasta yakınları ile ziyaret saatinde, yüz yüze görüşülerek veri toplama araçları uygulanmıştır.

Araştırmanın bağımlı değişkenlerini Maslach Tükenmiş-lik Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği puanları, bağımsız de-ğişkenlerini ise bakım vericilerin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, yaşadığı yer, mesleği, hastaya yakınlık dere-cesi, hastaların tıbbi tanısı, hastalık süresi, en son hastaneye yatış zamanı, bir yıldaki hastaneye yatış sayısı, ilaç tedavisini sürdürme ve kontrollere düzenli gelme durumu oluşturmak-tadır.

Araştırmada veriler SPSS (14.00) programında değer-lendirilmiştir. Verilerinin analizinde yüzdelik dağılım, t-testi,

(3)

Pearson korelasyon analizi, ANOVA testi ve gruplar arası karşılaştırmaların ileri analizinde Tukey testi kullanılmış ve anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 alınmıştır.

Veri Toplama Araçları

Kişisel Bilgi Formu: Bu form bakım vericilerin

sosyo-de-mografik özellikleri ve hastaların hastalık özelliklerine iliş-kin bilgileri içeren sorulardan oluşmaktadır. Araştırmacılar tarafından literatür taranarak oluşturulan formda hastaların bakım vericilerinin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim duru-mu, yaşadığı yer, mesleği, hastaya yakınlık derecesi, hastaların tıbbi tanısı, hastalık süresi, en son hastaneye yatış zamanı, bir yılda hastaneye yatış sayısı, ilaç tedavisini sürdürme ve kont-rollere düzenli gelme durumunu içeren 13 soru yer almakta-dır.[5,7,10,11,13,21]

Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ): Maslach ve

Jack-son (1981) tarafından geliştirilen ölçeğin, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Ergin (1992) ve Çam (1992) tara-fından yapılmıştır.[22-24] Literatürde Maslach Tükenmişlik

Ölçeği’nin hasta yakınları ile yapılan çalışmalarda kullanıl-dığı görülmüştür.[7,10,19,20] Ölçeğin duygusal tükenme (9

mad-de), duyarsızlaşma (5 madmad-de), kişisel başarı (8 madde) boyutu olmak üzere üç alt grubu bulunmaktadır. Ölçek beşli likert tipi (0’dan 4’e kadar değişen puanlamaya sahip) 22 maddeden oluşmaktadır. Her madde için beş seçenekten (hiçbir zaman, çok nadir, bazen, çoğu zaman, her zaman) birinin seçilerek yanıtlanması gerekmektedir. Ölçekten alınabilecek en düşük ve en yüksek değerler; duygusal tükenme boyutunda 0-36, duyarsızlaşma boyutunda 0-20, kişisel başarı boyutunda 0-32’dir. Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanlarının artışı tükenmişliğin fazlalığını, kişisel başarı puanının artışı ise azlığını göstermektedir. Ergin (1992) ölçeğin üç boyutuna ait Cronbach alfa güvenirlik katsayılarını; duygusal tükenme için .83, duyarsızlaşma için .65 ve kişisel başarı hissi için .72 olarak belirlemiştir.[23] Çam (1992) ise ölçeğin üç boyutuna

ait Cronbach alfa güvenirlik katsayılarını; duygusal tüken-me için .84, duyarsızlaşma için .72 ve kişisel başarı hissi için .71 olarak belirlemiştir.[24] Bu çalışmada ise ölçeğin alt ölçek

Cronbach alfa değerleri; duygusal tükenme .83, duyarsızlaş-ma .57 ve kişisel başarı hissi .71 olarak saptanmıştır.

Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ): Beck ve ark. (1961)

tara-fından geliştirilen ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Hisli (1989) tarafından yapılmıştır. Depresyonda görülen bedensel, duygusal, bilişsel ve motivasyonel belirti-leri içeren ölçek, depresyon belirtibelirti-lerinin derecesini nesnel olarak belirlemeyi amaçlamaktadır. Ölçek, her biri 0-3 ara-sında puanlanan, 21 maddeden oluşmaktadır. Bu puanların toplanmasıyla toplam depresyon puanı saptanmaktadır. Öl-çekten alınabilecek en yüksek puan 63 ve kesme puanı 17’dir. Bu puanın üzeri puanların bireyde depresyonu gösterdiği ve ölçekten elde edilen puan arttıkça depresyon şiddetinin de

arttığı belirtilmektedir.[25] Ölçeğin Cronbach alfa katsayısı

.80’dir. Bu çalışmada ise Cronbach alfa katsayısı .91 olarak bulunmuştur.

Bulgular

Çalışmaya katılan primer bakım vericilerin %60.2’si-nin kadın, %73.8’i%60.2’si-nin evli, %47.6’sının ilkokul mezunu, %72.8’inin şehir merkezinde yaşadığı, %56.3’ünün çalışma-dığı, %42.7’sinin hastanın eşi olduğu, %41.8’inde (depresyon puanı 17 puan üzeri) depresyon belirtisi olduğu saptanmıştır (Tablo 1). Bakım verilen hastaların %52.4’ünün şizofreni, %47.6’sının duygudurum bozukluğu tanılı, %35.9’unun has-talık süresinin 11 yıl ve daha fazla olduğu, %69.9’unun en son bir yıl önce hastanede yattığı, %67’sinin her yıl hastaneye yatmadığı, %59.2’sinin taburcu olduktan sonra ilaç tedavisini sürdürdüğü, %62.1’inin taburculuk sonrası kontrollerine gel-diği saptanmıştır.

Primer bakım vericilerin yaşları 18-68 arasında olup, yaş ortalamaları 40.20±11.87’dir. Tükenmişlik ve depresyon ölçeğinin ortalama ve min-maks puanları; duygusal tüken-me 11.76±8.10 (min-maks: 0-34), duyarsızlaşma 4.31±3.67

Tablo 1. Bakım vericilerin tanıtıcı özellikleri (n=103)

Sayı Yüzde 12 29 29 24 9 62 41 76 27 11 49 11 21 11 75 16 12 45 58 34 44 19 6 43 60 103 11.7 28.2 28.2 23.3 8.7 60.2 39.8 73.8 26.2 10.7 47.6 10.7 20.4 10.7 72.8 15.5 11.7 43.7 56.3 33.0 42.7 18.4 5.8 41.8 58.2 100.0 Yaş 18–25 26–35 36–45 46–55 ≥56 Cinsiyet Kadın Erkek Medeni durum Evli Bekar Eğitim durumu Okur-yazar değil İlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise Üniversite mezunu Yaşadığı yer İl İlçe Köy Çalışma durumu Çalışıyor Çalışmıyor Hastaya yakınlığı Çocuğu Eşi Kardeşi Annesi-babası Depresyon belirtisi Var Yok Toplam

(4)

maks: 0-16), kişisel başarıda düşme 10.94±6.37 (min-maks: 0-32), depresyon 16.60±12.49 (min-(min-maks: 0-55) ola-rak saptanmıştır (Tablo 2).

Çalışmada bakım vericilerde tükenmişliğin alt boyutla-rından duygusal tükenme (r=.588, p=.000) ve duyarsızlaşma (r=.516, p=.000) ile depresyon puanları arasında orta düzeyde pozitif yönde, düşük kişisel başarı ile depresyon puanları ara-sında (r=.378, p=.000) zayıf düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu, tükenmişlik arttıkça depresyonun arttığı be-lirlenmiştir (Tablo 3).

Bakım vericilerin cinsiyet, eğitim durumu ve hastaya ya-kınlık derecesi ile depresyon puanları arasında; yaş grubu ve eğitim durumu ile tükenmişliğin alt boyutlarından duygusal tükenme puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar saptanmıştır (p<0.05). Kadın bakım vericilerin erkek bakım vericilere göre depresyon puanı anlamlı düzeyde yüksektir. Bakım vericilerin eğitim durumu ve hastaya yakınlık derecesi ile depresyon puanı, yaş grubu ve eğitim durumu ile duygusal tükenme puanı arasındaki farkın hangi gruptan kaynaklan-dığını belirlemek amacı ile Tukey testi ile ileri analiz yapıl-mıştır. Buna göre; ilkokul mezunu (T=12.19, p=.022) ve eş konumunda olan bakım vericilerin (T=11.61, p=.003) dep-resyon puan ortalamalarının daha yüksek olduğu, 36−45 yaş grubu (T=9.26, p=.006) ve ilkokul mezunu bakım vericilerin (T=5.92, p=.036) duygusal tükenme puan ortalamalarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Tablo 4).

Çalışmada hastaların en son hastaneye yatış zamanına göre bakım vericilerde tükenmişliğin alt boyutlarından duy-gusal tükenme, duyarsızlaşma, düşük kişisel başarı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p>0.05), depresyon puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı fark (p<0.05) olduğu belirlenmiştir. En son hastaneye

yatışı-na göre bakım vericilerin depresyon puanındaki farkın hangi gruptan kaynaklandığını belirlemek amacı ile Tukey testi ile ileri analiz yapılmıştır. Buna göre; 0-1 yıl önce hastaneye ya-tışı olan hastaların bakım vericilerinin (T=7.26, p=.032) dep-resyon puan ortalamalarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur (Tablo 5).

Tartışma

Kronik ruhsal sorunlu hastaların primer bakım verici-lerinde tükenmişlik ve depresyon arasındaki ilişkinin ince-lenmesi amacı ile yapılan bu çalışmada primer bakım verici-lerde tükenmişlik ve depresyon arasında yakın ilişki olduğu görülmüştür. Bakım vericilerin yarısına yakınında (%41.8) depresyon belirtisi saptanmıştır (Tablo 1). Bu sonuçta primer bakım vericilerin; kronik ruhsal sorunu olan bireylere bakım vermesi (%52.4’ünün şizofreni, %47.6’sının duygudurum bozukluğu tanılı), hastaların çoğunluğunun hastalık süresi-nin uzun olması (11 yıl ve daha fazla) ve son bir yıl içinde hastaneye tekrarlı yatışlarının olması, bakımın çoğunlukla kadınlar (%60.2) ve eşler (%42.7) tarafından verilmesinin etkili olduğu düşünülebilir. Yapılan çalışmalarda hastalığın düzelmemesi, bakım vericilerin yeterli sosyal destek alama-maları, yaşadıkları stres, anksiyete, utanç, suçluluk, korku, çaresizlik, endişe, umutsuzluk, öfke, kayıp, yalıtım, suçluluk, yalnızlık ve benlik saygısında azalma sonucu bakım vericiler-de vericiler-depresyon görüldüğü bildirilmektedir.[2,4,13] Konu ile ilgili

yapılan çalışmalarda; Fortune ve ark. (2005) şizofren has-talarının %3’ünde,[26] Magaña ve ark. (2007) şizofreni

has-talarının bakım vericilerinde psikososyal sorunlarla birlikte yüksek düzeyde depresyon belirtisi olduğunu saptamışlardır.

[27] Barlas (2011) şizofreni ve bipolar bozukluk hastalarına

bakım verenlerin yük, depresyon ve anksiyete düzeylerini sosyodemografik özellikler ve hastalık şiddeti yönünden kar-şılaştırdığı ve 75 primer bakım verici ile yaptığı çalışmasın-da şizofreni hastalarına bakım verenlerin %72’sinde, bipolar bozukluk hastalarına bakım verenlerin %62’sinde depresyon belirtileri olduğunu, Rodrigo ve ark. (2013) ise bipolar bo-zukluk ve şizofreni tanılı 80 hasta yakını ile yaptığı çalışmada hasta yakınlarının %37.5’inde depresyon belirtileri olduğunu saptamışlardır.[18,28]

Bu çalışmada hastaların primer bakım vericilerinin tü-kenmişlik yaşadığı, duygusal tükenme ve kişisel başarıda düşme puanlarının yüksek olduğu saptanmıştır (Tablo 2). Yapılan çalışmalarda; Angermeyer ve ark. (2006) psikiyatrik hasta yakınlarında duygusal tükenme ve kişisel başarıda düş-me puanlarının daha yüksek, Özlü ve ark. (2009) şizofreni hasta yakınında duygusal tükenme ve kişisel başarıda düşme puanlarının daha yüksek, Özel-Kızıl ve Yılmaz (2009) psiki-yatrik hasta yakınlarında duygusal tükenme ve kişisel başarı-da düşme puanlarının yüksek olduğunu bulmuştur.[7,10,19] Bu

sonuçlar çalışma bulguları ile paralellik göstermektedir. Ça-Tablo 2. Bakım vericilerin tükenmişlik ve depresyon

puanları (n=103)

Tükenmişlik Min.-Maks. Ort.±SS

Duygusal tükenme 0-34 11.76±8.10

Duyarsızlaşma 0-16 4.31±3.67

Düşük Kişisel Başarı 0-32 10.94±6.37

Depresyon 0-55 16.60±12.49

Min: Minimum; Maks.: Maksimum; Ort.: Ortalama; SS: Standart sapma.

Tablo 3. Bakım vericilerin tükenmişlik ve depresyon puanları arasındaki ilişki (n=103)

Tükenmişlik Depresyon

Duygusal tükenme r=.588 p=.000*

Duyarsızlaşma r=.516 p=.000*

Düşük kişisel başarı r=.378 p=.000*

(5)

lışmada primer bakım vericilerin depresyon puan ortalaması 16.60±12.49’dır. Fortune ve ark. (2005) şizofreni tanılı hasta yakınları ile yaptıkları çalışmada hastane depresyon ölçeği puan ortalamasını 8.50±4.11, Aydın ve ark. (2009) şizofre-ni hastalarının bakım vericilerinde BDÖ puan ortalaması-nı 12.16±6.81, Arslantaş ve ark. (2009) 6.93±7.23, Gülseren ve ark. (2010) 9.7±8.5 olarak bulmuşlardır.[11,13,21,26] Yapılan

çalışmalarda kronik ruhsal sorunlu hastaların yakınlarından elde edilen tükenmişlik ve depresyon ile ilgili sonuçların ba-zılarının; tükenmişlik puan ortalamaları ile benzerlik göster-diği,[10,19] bazılarının ise tükenmişlik ve depresyon puan

orta-laması sonuçları ile uyumlu olmadığı[7,1113,21,26] görülmüştür.

Primer bakım vericilerde tükenmişlik ve depresyon ya-kından ilişkili olup, tükenmişlik arttıkça depresyon belirti düzeyleri de artmaktadır (Tablo 3). Kronik hastalıklar, aile-lerde psikolojik ve duygusal sıkıntı, fiziksel hastalık, ailenin parçalanması, sosyal ve seksüel ilişkilerde bozulma, sosyal ak-tivitelerin azalması ve ekonomik zorluklar yaratabilmektedir.

[4] Bu zorluklar sonucu bakım verici rolünü üstlenen bireyler

tükenmişlik yaşayabilmektedir. Bakım vericinin; sorumluluk-larının artması, bakım vermede yetersizlik hissetmesi, kronik ruhsal hastalığa bağlı hastalığın tam olarak düzelmemesi so-nucu hayal kırıklığı yaşaması, hastaya öfke duyması, geleceğe yönelik ümitsizlik yaşaması ve benlik saygısında düşme sonu-Tablo 4. Bakım vericilerin tanıtıcı özelliklerine göre tükenmişlik ve depresyon puanları (n=103)

Tanıtıcı özellikler Duygusal tükenme Duyarsızlaşma Düşük kişisel başarı Depresyon

Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS

Yaş 18–25 5.66±5.58 3.75±2.76 8.16±5.76 11.75±12.05 26–35 12.86±6.18 4.00±3.52 11.20±3.51 15.44±11.31 36–45 14.93±9.38* 5.65±3.80 12.62±7.11 20.41±12.69 46–55 10.83±8.62 3.91±4.07 10.00±7.74 17.25±15.01 ≥56 8.66±5.31 2.77±2.99 10.88±7.40 12.77±4.54 F F=3.704 F=1.593 F=1.225 F=1.439 p p=.008* p=.182 p=.305 p=.227 Cinsiyet Kadın 12.72±8.56 4.35±3.75 11.20±6.64 19.40±13.49 Erkek 10.31±7.21 4.24±3.59 10.53±6.01 12.36±9.49 t t=1.486 t=.149 t=.523 t=2.897 p p=.140 p=.880 p=.602 p=.005* Eğitim durumu Okur-yazar değil 12.18±8.29 3.09±1.81 14.72±9.68 21.00±11.31 İlkokul mezunu 14.16±8.35* 5.10±4.20 10.30±5.62 19.91±13.20* Ortaokul mezunu 11.18±8.72 4.54±4.10 14.18±8.08 15.36±12.98 Lise 8.23±5.74 3.52±2.82 9.71±5.21 11.85±10.79 Üniversite mezunu 8.00±7.28 3.27±3.00 9.09±3.59 7.72±3.92 F F=2.882 F=1.365 F=2.344 F=3.735 p p=.026* p=.252 p=.060 p=.007* Hastaya yakınlığı Çocuğu 9.85±7.50 3.88±3.40 10.73±7.22 16.32±12.78 Eşi 14.00±9.19 4.79±4.21 11.43±6.47 20.61±12.44* Kardeşi 10.84±6.07 4.05±3.17 10.26±4.94 9.00±8.19 Annesi-babası 9.16±5.15 4.00±2.28 10.66±5.64 12.83±12.43 F F=2.101 F=.448 F=.170 F=4.451 p p=.105 p=.719 p=.917 p=.006*

*p<.05. Ort.: Ortalama; SS: Standart sapma.

Tablo 5. Hastaların en son hastaneye yatış zamanına göre bakım vericilerin tükenmişlik ve depresyon puanları (n=103)

En son hastaneye yatışı Duygusal tükenme Duyarsızlaşma Düşük kişisel başarı Depresyon

Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS

0–1 yıl önce 12.25±8.25 4.50±3.65 11.79±7.02 18.54±13.42*

2–5 yıl önce 9.40±6.47 3.36±3.37 8.72±4.34 11.28±7.97

6 yıl ve daha önce 15.83±10.94 6.00±4.73 10.00±1.41 15.50±11.22

F F=1.989 F=1.588 F=2.278 F=3.299

p p=.142 p=.209 p=.108 p=.041*

(6)

cu depresyon riski artabilmektedir. Ayrıca bakım vericilerin hastalık öncesi yaşamlarını sürdürmekte yaşadıkları güçlük ve izolasyon da depresyona yatkınlığa yol açabilmektedir. Ba-kım vericinin yaşadığı ruhsal sıkıntılar hastalıkla baş etmeyi zorlaştırdığı gibi bireylerin daha fazla tükenmişlik hissetme-lerine de neden olabilmektedir.[11] Kronik ruhsal sorunu olan

bireylere bakmak stresli bir deneyim olmakla birlikte bakım verici için fiziksel, duygusal, sosyal, ekonomik ve çevresel bo-yutta önemli bir yük oluşturmaktadır.[7,10]

Otuz altı−kırk beş yaş arasındaki bakım vericilerin duygu-sal tükenme puanları daha fazla, 18-25 yaş arasındaki bakım vericilerin ise daha düşüktür (Tablo 4). 18-25 yaş arasındaki bakım vericilerde duygusal tükenme puanının daha düşük olması henüz bu yaştaki kişilerin bakım verici rolünü tam olarak üstlenmemeleri, bakım vericinin genç olması, eğitim yaşantısının devam etmesi, başka sorumluluklarının olmama-sı ile açıklanabilir. Oysa 36-45 yaş araolmama-sındaki bakım verici-lerin ailenin geçimi ve bakımını sağlama, evin idaresi, sağlık problemleri ile baş etme gibi sorumlulukları olabilmektedir. Bu durumda bu yaş aralığındaki bakım vericiler daha fazla tükenmişlik hissedebilir.

İlkokul mezunu bakım vericilerin duygusal tükenme ve depresyon puanları daha yüksektir (Tablo 4). Bu sonuç eği-tim düzeyi düşük olan kişilerin baş etmelerinin yetersiz ol-ması, stresle baş edebilmek için gerekli kaynakları yeterin-ce kullanamamaları, sosyal desteklerini kullanmakta zorluk yaşamaları, sosyal ve ekonomik durumlarının düşük olması, sonuçta da tükenmişlik ve depresyona yatkınlık durumu ile açıklanabilir. Eğitim düzeyi yüksek olan bireylerin stres du-rumlarıyla baş edebilmek için daha fazla bilişsel, işlevsel, eko-nomik ve sosyal kaynaklara sahip oldukları belirtilmektedir.

[29] Eğitim düzeyi yüksek olan bakım vericilerin hastalık

hak-kında daha fazla bilgi sahibi oldukları, baş etme becerilerinin daha iyi olduğu ve tedavi olanaklarını daha iyi değerlendi-rebildikleri düşünülebilir. Eğitim düzeyi yüksek olan bakım verici bireyler hastalık özelliklerini daha iyi kavramakta, has-talık belirtilerini daha iyi fark edebilmekte ve alevlenmelerin erken fark edilmesini sağlayarak erken müdahale edilmesine olanak sağlamaktadır. Sonuçta ruhsal hastalık durumu kont-rol altında tutulduğunda bakım verici bireylerin tükenmiş-lik yaşamasına ve depresyon risk düzeyinin yükselmesine engel olunabilmektedir. Literatürde de elde edilen sonuçla-ra benzer sonuçlar yer almaktadır. Yen ve Lundeen (2006) Taiwan’da ruhsal hastalığı olan bireylerin 55 bakım vericisi ile yaptığı çalışmada eğitim düzeyi yüksek olan bakım veri-cilerde depresyonun düşük olduğunu, Magaña ve ark. (2007) şizofrenili bireylere bakım veren 85 bireyde psikososyal prob-lemleri belirlediği çalışmada eğitim düzeyi düşük olanlarda depresyon belirtilerinin yüksek olduğunu saptamıştır.[27,29]

Yusuf ve Nuhu (2011) tarafından şizofrenili hastaların 129 bakım vericisi ile yapılan çalışmada da eğitimi olmayan

ba-kım vericilerde anksiyete ve depresyon puanının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.[9] Bu sonuçlar çalışma bulgularımız

ile uyumludur. Buna karşın Osman ve ark. (2010) şizofreni hastalarının bakım vericilerinde depresyonu değerlendirdik-leri çalışmalarında eğitim düzeyi ile depresyon arasında ilişki olmadığını bulmuşlardır.[14] Rodrigo ve ark.nın (2013)

çalış-masında da eğitim düzeyi ile depresyon düzeyi arasında ilişki olmadığı saptanmıştır.[18]

Çalışmada kadın bakım vericilerin depresyon puanları daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca eş konumunda olan bakım vericilerin depresyon puan ortalamalarının da daha yüksek olduğu saptanmıştır (Tablo 4). Gülseren ve ark. (2010) şizof-ren hastaların bakım vericileri ile yaptığı çalışmada da kadın olmak ile depresyon puanları arasında ilişki saptamışlardır.[11]

Çalışmamızda elde edilen sonuca göre hastaların bakımın-dan öncelikle sorumlu kişiler kadınlar ve hastaların eşleridir. Literatürde de hastaların bakımından sorumlu olan kişilerin daha çok ailedeki kadın bireylerin ve eşlerin olduğu belirtil-mektedir.[19,29-32] Kadınların bakım verme işlevine uygun

gö-rülmesinin en önemli nedeni; genellikle toplumlar tarafından ev işleri ve aile ile ilgili işlerin kadının doğal işi olarak gö-rülmesi, kadınların kişilik özellikleri nedeni ile daha şefkatli, daha duyarlı davranmaları, yakın ve güçlü ilişki kurabilme becerilerine sahip olmaları ve erkeklere kıyasla bakım verme işlevinin zorlukları ile daha iyi baş edebilecekleri görüşü ola-bilir. Ayrıca elde edilen sonuç kadınların çoğunun ev hanımı konumunda, düzenli işlerinin ve ekonomik gelirlerinin olma-ması, farklı sosyal ortamlarda ve farklı rollerde bulunma ola-nağının kısıtlanması ve sosyal desteklerinin yetersiz olmasıyla ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Karanci ve Inandilar’ın (2002) çalışmasında şizofreni hastasına bakım veren bireyle-rin anne, baba ya da eş olmasının daha fazla duygusal tüken-meye ve daha fazla stres ve üzüntü yaşamaya neden olduğu belirtilmektedir.[33] Arévalo-Flores ve ark. (2012) paranoid

şizofreni tanılı hastaların bakım vericileri ile yaptıkları çalış-mada cinsiyet ile depresif belirtiler arasında ilişki olduğunu ve kadın bakım vericilerde depresyon puanlarının erkeklerden daha yüksek olduğunu bulmuşlardır.[34] Bu sonuçlar çalışma

bulgularımız ile uyumludur. Bununla birlikte Perlick ve ark. (2007) bipolar bozukluğu olan hastaların bakım vericilerinin cinsiyeti ve hastaya yakınlığı ile depresyon arasında anlamlı fark olmadığını belirlemişlerdir.[35]

En son hastaneye yatış zamanına göre 0-1 yıl önce has-taneye yatışı olan hastaların bakım vericilerinin depresyon puan ortalamasının anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulun-muştur (Tablo 5). Gülseren ve ark. (2010) şizofren hastaların bakım vericileri ile yaptığı çalışmada hastalık süresi ve hasta-nede yatma sayısı ile depresyon puanları arasında pozitif bir ilişki olduğu, hastalık süresi ve hastanede yatma sayısı art-tıkça depresyonun da arttığını saptamışlardır.[11] Bu durum

(7)

sık hastaneye yatışlarının olması, primer bakım veren kişile-rin baş etme güçlüğü ve depresyon yaşamasına neden olduğu şeklinde açıklanabilir.

Sonuç

Kronik ruhsal sorunlu hastaların primer bakım vericile-rinde tükenmişlik ve depresyon yaşanmaktadır. Tükenmişlik ve depresyon arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Primer bakım vericilerde tükenmişlik arttıkça depresyon açısından risk artmaktadır. Bakım vericilerin yaşı ve eğitim durumunun duygusal tükenme düzeyini; cinsiyet, eğitim durumu, hastaya yakınlık derecesi ve en son hastaneye yatış zamanının ise dep-resyon düzeyini etkilediği görülmüştür. Bu nedenle toplum ruh sağlığı merkezlerinde hastalara rehabilitasyon olanakla-rını sağlayacak uygulamalara ağırlık verilmesinin, aileleri de tedaviye katacak psikososyal uygulamaların yaygınlaştırılma-sının, hastalık hakkında ailelerin ve toplumun eğitilmesinin, hastaların taburculuk sonrası bakım olanaklarının arttırılma-sının tükenmişlik ve depresyonu azaltmada yardımcı olacağı düşünülmektedir. Hastalıkla baş etmede ailelerin etkin yön-temleri öğrenmeleri ve uygulamaları desteklenmelidir. Ruh sağlığı alanında çalışan sağlık personelleri de kronik ruhsal sorunu olan hasta ailelerini değerlendirmeli, ailelerin kendi kendine yardım gruplarına katılımlarını desteklemelidir. Ay-rıca primer bakım vericilerde tükenmişliğe ve depresyona etki eden faktörlerin belirlenmesine yönelik daha büyük örnek-lem grubunda çalışmaların yapılması önerilebilir.

Kaynaklar

1. Babacan Gümüş A. Şizofrenide hasta ve ailelerin yaşadığı güçlükler, psiko-eğitim ve hemşirelik. Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi 2006;1:23-34.

2. Çetinkaya Duman Z, Bademli K. Kronik psikiyatri hastalarının aileleri: siste-matik bir inceleme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2013;5:78-94. 3. Saunders JC. Families living with severe mental illness: a literature review.

Issues Ment Health Nurs 2003;24:175-98.

4. Arslantaş H, Adana F. Şizofreninin bakım verenlere yükü. Psikiyatride Gün-cel Yaklaşımlar 2011;3:251-77.

5. Şahin E, İlnem C, Yıldırım EA, Güvenç C ve ark. İki uçlu mizaç bozukluğu olgularında aile yüklenmesi üzerine karşılaştırmalı bir çalışma. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2002;15:196-204.

6. Schulze B, Rössler W. Ruhsal hastalıkta bakım verenin yükü: 2004-2005’te ölçümler, bulgular ve müdahalelerin gözden geçirilmesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2006;2:47-58.

7. Özlü A, Yıldız M, Aker T. Zarit bakıcı yük ölçeğinin şizofreni hasta yakınla-rında geçerlilik ve güvenilirlik çalışması. Nöropsikiyatri Arşivi 2009;46:38-42.

8. Ak M, Yavuz KF, Lapsekili N, Türkçapar MH. Kronik psikiyatrik bozuklu-ğu bulunan hastaların ve bakım verenlerinin bakım yükü açısından de-ğerlendirilmesi. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2012;25:330-7.

9. Yusuf AJ, Nuhu FT. Factors associated with emotional distress among ca-regivers of patients with schizophrenia in Katsina, Nigeria. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2011;46:11-6.

10. Angermeyer MC, Bull N, Bernert S, Dietrich S, et al. Burnout of caregivers: a comparison between partners of psychiatric patients and nurses. Arch Psychiatr Nurs 2006;20:158-65.

11. Gülseren L, Cam B, Karakoç B, Yiğit T, ve ark. The perceived burden of care and its correlates in schizophrenia. Turk Psikiyatri Derg 2010;21:203-12. 12. Gülseren L. Schizophrenia and the family: difficulties, burdens, emotions,

needs. Turk Psikiyatri Derg 2002;13:143-51.

13. Arslantaş H, Sevinçok L, Uygur B, Balcı V ve ark. Şizofreni hastalarının ba-kım vericilerine yapılan psikoeğitimin hastalardaki klinik gidişe ve baba-kım vericilerin duygu dışavurumu düzeylerine olan etkisi. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2009;10:3-10.

14. Osman CB, Alipah B, Tutiiryani MD, Ainsah O. Depressive disorders and family functioning among the caregivers of patients with schizophrenia. East Asian Arch Psychiatry 2010;20:101-8.

15. Steele A, Maruyama N, Galynker I. Psychiatric symptoms in caregivers of patients with bipolar disorder: a review. J Affect Disord 2010;121:10-21. 16. Kaçmaz N. Tükenmişlik (Burnout) sendromu. İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi

2005;68:29-32.

17. El-Tantawy AMA, Raya YM, Zaki ASMK. Depressive disorders among care-givers of schizophrenic patients in relation to burden of care and percei-ved stigma. Current Psychiatry 2010;17:15-25.

18. Rodrigo C, Fernando T, Rajapakse S, De Silva V, et al. Caregiver strain and symptoms of depression among principal caregivers of patients with schizophrenia and bipolar affective disorder in Sri Lanka. Int J Ment He-alth Syst 2013;7:2.

19. Özel-Kızıl E. Yılmaz A. Dimensions of burnout syndrome in caregivers of psychiatric out patients. European Neuropsychopharmacology 2009;19:696-7.

20. Yüksel MM. The effects of brief psychoeducation program on the perce-ived expressed emotion levels of the outpatient schizophrenıc patients and expressed emotion levels and burn out levels of their key relatives. Unpublished master’s thesis, Middle East Technical University; 2008. 21. Aydın A, Eker SS, Cangür Ş, Sarandöl A ve ark. Şizofreni hastalarında bakım

veren külfet düzeyinin, sosyodemografik değişkenler ve hastalığın özel-likleri ile ilişkisi. Nöropsikiyatri Arşivi 2009;46:10-4.

22. Maslach C, Jackson SE. The measurement of experienced burnout. Jour-nal of OccupatioJour-nal Behaviour 1981;2:99-113.

23. Ergin C. Doktor ve hemşirelerde tükenmişlik ve Maslach Tükenmişlik Ölçe-ğinin uyarlanması. VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çalışmaları, 1992, Ankara, s. 143-54.

24. Çam O. Tükenmişlik envanterinin geçerlik ve güvenirliğinin araştırılması. VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Kitabı, 1992, Ankara, s. 155-60.

25. Aydemir Ö, Köroğlu E (editör). Psikiyatride kullanılan klinik ölçekler. Anka-ra: Hekimler Yayın Birliği; 2009. s. 147-51.

26. Fortune DG, Smith JV, Garvey K. Perceptions of psychosis, coping, app-raisals, and psychological distress in the relatives of patients with schi-zophrenia: an exploration using self-regulation theory. Br J Clin Psychol 2005;44:319-31.

27. Magaña SM, Ramírez García JI, Hernández MG, Cortez R. Psychological distress among latino family caregivers of adults with schizophrenia: the roles of burden and stigma. Psychiatr Serv 2007;58:378-84.

28. Barlas F. Şizofreni ve bipolar bozukluk hastalarına bakım verenlerin yük, depresyon ve anksiyete düzeylerinin sosyodemografik özellikler ve hasta-lık şiddeti yönünden karşılaştırılması. [Yayınlanmamış tıpta uzmanhasta-lık tezi] İstanbul Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğtim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dalı; 2011.

29. Yen WJ, Lundeen S. The association between meaning of caregiving, per-ceived social support and level of depression of Taiwanese caregivers of mentally ill patients. Int J Psychiatr Nurs Res 2006;12:1378-92.

30. Molefi S. Families’ experiences with schizophrenia. Unpublished master’s thesis, Stellenbosch University; 2009.

31. Berger G, Bernhardt T, Weimer E, Peters J, et al. Longitudinal study on the relationship between symptomatology of dementia and levels of subjec-tive burden and depression among family caregivers in memory clinic patients. J Geriatr Psychiatry Neurol 2005;18:119-28.

(8)

depres-sion: impact on caregivers’ daily life, distress, and help seeking. J Affect Disord 2004;81:211-22.

33. Karanci AN, Inandilar H. Predictors of components of expressed emotion in major caregivers of Turkish patients with schizophrenia. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2002;37:80-8.

34. Arévalo-Flores M, Krüger-Malpartida H, Vega-Dienstmaier J. Depressive symptoms in primary caregivers of patients diagnosed with paranoid schizophrenia attending at a psychiatric office of a general hospital in

Lima, Peru. [Article in Spanish] Vertex 2012;23:92-7. [Abstract]

35. Perlick DA, Miklowitz DJ, Link BG, Struening E, et al. Perceived stigma and depression among caregivers of patients with bipolar disorder. Br J Psychiatry 2007;190:535-6.

• 20. Anadolu Psikiyatri Günleri’nde poster bildiri olarak sunulmuştur (14−17 Haziran 2011, Hatay).

Referanslar

Benzer Belgeler

Moreover, when acculturation is analyzed, there was no statistically significant difference between the assimilation, separation, marginalization and integration

Ve böyle giderse önce doğanın sonu, sonra da insan soyunun, öteki yaratıkların sonu gelecek.”.. - ‘Bir Ada Hikâyesi’ dörtlemeniz,

nedenleri, hem onun Dünya’dan çok daha güçlü bir manyetik alana sahip olması (yaklaşık 20 000 kat) hem de buradaki güneş rüzgârı yoğunluğu- nun Dünya

Bu amaçla çalışmada Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika ve Türkiye için ekonomik büyüme ile politik istikrar, işsizlik oranı, enflasyon, dışa açıklık ve

polikliniğine başvuran tüm hastalara bir anket formu uygulanacaktır. Anket formunda hastaların demografik bilgilerinin yanı sıra daha önceki birinci basamak deneyimleri; birinci

究中提出以 Medical Record Based 以及 Medical Activity Oriented 的觀念應用於安全存取 控制中,利用 Medical Record 及 Medical Activity 為基礎, Medical Record 及

FOB ; Satıcı limanlarında teslim CİF • Alıcı limanlarında teslim FÖT s Kamyonda teslim Satış Fiyatı 4433-6766 8866-11189 979 Birimi TL/ton TL/ton » Satış Biçimi

Bu çalışmanın bulgularına göre yoğun bakım uzmanı hekimlerin duygusal tükenme ve kişisel başarı alt boyutla- rında orta düzeyde tükenme deneyimledikleri, duyarsızlaşma