• Sonuç bulunamadı

Osman Hamdi Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osman Hamdi Bey"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T ü rk K iiv iik lc ri

OSMAN

(

1842

-

1910

)

3

ÜYÜK Türk arkeologu... Büyük Türk müzecisi... Büyük ressam ... Müzeleri­ mizi kendisine borçlu olduğum uz adam...

Sadrazam İbrahim Ethem Paşa’nın oğludur. İstanbul’da doğdu. Öğrenimini İstanbul'da ta­ mamladı... Daha 16 yaşında öğrenci iken yaptığı

kara kalem resimler le çevresinin dikkatini

çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi. Aynı yıl Hamdi Bey’i, Pa­

ris’te hukuk tahsiline gönderdiler. Hukuk

Fakültesi’ne yazıldı, arada bir derslere de devam etti ama, asıl eğilimi olan ressamlıktan vazgeçmedi ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde, çağın önemli imzalarından, Boulanger, Gero- me’nin atölyelerinde resim çalışmaları yaptı.

GÜZEL SANATLAR

AKADEMİSİ'Nİ KURDU

| ARİS’te 12 yıl kalmıştır. Bu sırada açılan

i p r Paris Sergisi’nde OsmanlI hükümetinin temsilcisi olarak bulundu (1867). İstan­ bul’a döndüğü zaman, Mithat Paşa’nın “ Umur-u Ecnebiye Müdürü” olarak Bağdat’a gitti.Ora­

da Ahmet Mithat Efendi ile tanışmış ve dost

olmuşlardır. İstanbul’a dönüşte, ecnebi bü­

yükelçilerin protokol işleriyle uğraşmak görevi­ ne atandı. Bu sırada düzenlenen Viyana Sergi- si’ne birinci komser olarak katıldı. Çok takdir gördü ve madalya kazandı.

1881’de Hamdi Bey, Padişah Abdülhamid’in şahsî emriyle eski eserler işlerini düzenlemek için Müze Müdürlüğü’ne getirildi. O zamana kadar eski eserler şurada burada toplanıyor, alanın elinde kalıyordu. Hamdi Bey, daha Bağdat’ta iken, tarihe ve arkeolojiye merak sardığı ve ilk arkeolojik çalışmalarını Bağdat’ta yaptığı için, bunca emekle toprak altından çı­ kardığı tarihî eserlerin Çinili Köşk’te üst üste yığılı durduğunu görünce, çok müteessir oldu ve hemen kolları sıvayıp bir müze kurma ça­ lışmalarına başladı. İlk iş olarak, bir “ Asar-ı Ati- kaNizamnamesi” hazırladı. Kazılardan çıkarılan

eserlerin yabancı ülkelere kaçırılmasını önle­ meye çalıştı.

Hemen yine o yıllarda 1883’de Güzel Sanat­ lar Akademisi’ni kurdu. Bu arada, resim müze­ mizin çekirdeğini hazırlayan girişimleri oldu. Dünyaca tanınmış tabloların kopyalarını yaptır­ dı ve bunları, Türk ressamlarınıneserleriylebir- likte Güzel Sanatlar Akademisi’nin büyük sa­ lonunda topladı.

ARKEOLOJİK ÇALIŞMALARI

DAHA COK

BATI ANADOLU'DADIR

a

AMDİ Bey, arkeoloji alanındaki başarılı çalışmaları ile yurt dışına ulaşan bir ün sahibi olmuştur. Ülkede yapılan ar­ keolojik çalışmaları bir disiplin altına aldı. Da­ ha önce başlanmış ve yarım bırakılmış kazıları ele aldı ve bunları geliştirdi. Nemrut Dağı’ndaki kazılar bunlardan biridir (1892). Adana’nın incirlik mevkiinde yapılan kazılarda, Hititlere ait yazılı levhalar bulunması, bütün dünyada Hamdi Bey’e ün kazandırdı. 2. Sayda kazısında dünyaca ünlü İskender’in lâhdi bulunmuştur.

Hamdi Bey’in arkeolojik çalışmaları daha çok Batı Anadolu’dadır. Aydın yörelerindeki kazılardan başka Milâs ilçesi içinde Hakate Anıtı’nı kuşatan süslü, kabartma tirizler (1891- 92), Aydın’da Tralles’de bulunan mermer hey­ keller, Diyana’ya bağışlanmış tapınak frizinin büyük bir bölümü ile daha birçok eseri ortaya çıkarmış ve müzelerimize aktarmıştır. Fransız, Alman, Yunan, Ispanyol müzeleri, madalya ve nişanlarla Hamdi Bey’i kutlamışlar, böylece Türkiye milletlerarası üne sahip bir ressam, ar­ keolog, müzeci kazanmıştır. Birçok üniversite

de kendisine doktorluk unvanı tevcih et­

mişlerdi.

Hamdi Bey, gerek devlet işlerini yaparken, gerek arkeoloji ve müzecilik çalışmalarını sür­ dürürken ressamlığını, bu vurgun olduğu güzel mesleğini hiç ihmâl etmemiş, fırsat elverdikçe resim yapmıştır. Memlekette tanınmasından daha çok, yabancı ülkelerde ismi duyulmuştur.

Bunun sebebi, resimlerinin konularıdır. Hamdi Bey, OsmanlI hayatının renkli sahnelerini re­ simlerine almış ve bunları sanat sevgisinin sabrı ile ince ince bütün ayrıntılarına kadar işlemiştir. Resimde en küçük teferruat bile dik­ katle ve gerçek renklerine uygun olarak res- medilmiştir.“ Kur’an Okuyan Adam” , “ Silah Tüccarı” , “ Kaplumbağalı Adam” , “ Şehzadebaşı Camisi Avlusunda Kadınlar” gibi tabloları, hem OsmanlI İstanbul’unun hayatını yansıtmakta, hem tarihî gerçek bir belge olacak kadar gerçe­ ği yansıtmaktadırlar.

ULUSLARARASI

ÜN KAZANMIŞ

SANATÇILARIMIZDAN BİRİDİR

a

ü çok yönlü sanatçımız, memleketimizde “ Müze Müdürü Hamdi Bey” olarak bilinir. Arkeolojik çalışmaları, ancak ilgililer ta­ rafından, ressamlığı, resimle ilgili çevreler ta­ rafından duyulmuş ve benimsenmiştir. Halkın Müze Müdürü olarak Hamdi Bey’i tanımasının nedeni, bu yolda hazırladığı “ Asar-ı Atika Ni­ zamnamesi” ™ dikkatle uygulamasıdır. Günü­ müze kadar devam eden eski eser kaçakçılığına “ dur” diyen ilk sorumlu kişi, Osman Hamdi Bey olmuştur. Bu yüzden halk arasında hem bilinir, hem sevilir.

1910 yılında öldüğü zaman, memlekette ve dünyada büyük yankılar uyandırdı. Kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir törenle anıldı ve resimlerinden hazırlanan bir sergi açıldı. Eserlerinin bir kısmı, akrabalarının elinde, bir kısmı Avrupa müzelerinde, bir kısmı da İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’hdedir. Birkaç tablosunun da bazı meraklıların koleksi­ yonları arasında olduğu bilinmektedir.

Hamdi Bey, son çağ biliminin en seçkin si­ ması ve gerçek bir uluslararası ün kazanmış birkaç sanatçımızdan biridir.Yabancı üniversi­ telerden birçok payeler almıştır. Bugün onu, kendisine milletçe borçlu olduğumuz büyükle­ rimizden biri olarak tanıyor ve anıyoruz.

(2)

)

)

Taha Toros Arşivi

0 0 1 5 1 2 8 0 2 Ó Ó1

Referanslar

Benzer Belgeler

Müftülüğe, böyle durumlarda kadının iddet bekleyip beklemeyeceği hakkında sorular geldiği gibi, boĢanma esnasında bir baĢka erkekle yapılan evlilik

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Osman Hamdi Bey’in, & çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem

Zobu’nun ardından o sırada 82 yaşında olan büyük usta Muh­ sin Ertuğrul bir kez daha Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönet- menliği’ne atandı. Ancak bu kez de

Yüksek sıklıktaki entegre çiplerin gelecek nesil iletişim, görüntüleme, algılama ve radar uygulamaları için uygun olduğunu belirten araştırmacılar, gelişmiş bir

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.

Kikuchi-Fujimoto hastalığı (histiyositik nekrotizan lenfadenit) nadir görülen, klinik olarak servikal lenfadenit ve yüksek ateş ile seyreden, kendini sınır- layan ve sıklıkla

Ayrıca tüm kronik ve/veya rekürren enfeksiyon nedeniyle tonsillektomi planlanan hastalar için de Paradise kriterleri tanımlanmıştır (8). Ancak tonsillektomi