HESAPLAŞMA
BURHAN ARPAD
İstanbul Belediye
Başkanları
İstanbul ilçelerinin başına buyruk belediye yöneticileri akıl ■dışı işler yapıyorlar. Birkaç örnek:
Eyüp Belediye Başkanı 21 katlı bir gökdelen yaptıracağını söylüyor. Bu arada Eyüp kıyılarına yakın çamur adacıklarına kayık gezilerinden söz açıyor.
Neresinden başlamalı, bilemiyorum! Kültür ülkelerinin bü yük şehirlerinde herşey belirli ölçülere, değerlendirmelere, ta rih ve toplum yapısına göre yapılır. Her aklına esen dilediğini yapmaz. Yapamaz. Yapmaz da. Kültür düzeyi ve kişiliği bunu engeller. Eyüp, Haliç’in sona erdiği yatık yamaçlarda yüksel miş selvileri, ilginç mezar taşları, daracık sokakları, hiç değil bir bölümü ayakta kalmış en son tahta evleri, cumaları cami avulusundan taşan binlerce insanı, Haliç’e tepeden bakan Pi- yer Loti .kahvesiyle, bir başka dünyanın havasını sürdüren en son bir İstanbul köşesidir. Böylesine ilginç bir semti yöneten Belediye Başkanı, Eyüp’ü kültür ve gelenek açısında değer lendirmek zorunluğunu kavramış olsaydı, 21 katlı gökdelenle övünmezdi.
İstanbul’un semt Belediye Başkanları, şehrin bunca soru nu bütün acımasızlığıyla yurttaşı bunaltırken, akıl dışı oyalan malarla göz boyama çabasında.
Sarıyer Belediye Başkanı bu konuda başı çekiyor. Arkada kalan ilkbahar ve yaz aylarında her şeyi bir yana bıraktı, Arap gezginlere konut bulma işine kendini verdi. Bir çeşit ev dellal- lığı yaptı. Oysa, bir kez daha yazdığım gibi, Arap gezginlerin konuk edildiği Maden semti kayan topraklar üstünde yükse len kaçak ve gecekondu yapılarla doluydu. Yapıların çoğunda çatlaklar başlamıştı. Fakat semt insanlarının mal ve can gü venliğinden sorumlu belediye başkanlığı, yetkili bakanlığın bi limsel raporunu yok sayabiliyordu.
Yok biliyor, ve daha başka gösterilerle oyalamacılığı sürdü rüyor. Emirgan’da Çınaraltı çay bahçelerinde toplantılar, ve manzume yarışmaları düzenliyor. Kavak inciri yarışmaları ya pıyor. Ayışığı gecelerinde parasız vapur gezileri yapıyor..
Sarıyer Belediye Başkanının son bir gösterisi, hepimizi ala ya almak türünden bir örnek. Kimi bayanlar, Sarıyer vapur is kelesinden Büyükdere’ye uzanan kıyı yolunca bin metrelik bir parçayı, elde süpürge, tozu dumana katarak sözüm ona temiz lediler. Bin metrelik bölümün süpürülmesinde en çabuk yol alan bayan birinci seçildi. Eli süpürgeli birinci bayana ne ödül ve rildiği açıklanmadı. Belki bir süpürge verilmiştir. Eli süpürgeli bayanlar birincilik için çekişirken, Sarıyer Belediye Başkanı bir gösteri daha yaptı. Yasalara aykırı çalıştırılan bir belediye ara cına engel olmak isteyen trafik görevlisini tartakladı ve ağız do lusu küfürler ederek “ulan seni Edirne’ye sürdürürüm” diye bağırdı. ANAP’lı Belediye Başkanı kendine ve partisine böyle sine güveniyordu. Yasalar, gelenekler, tüzükler ve İstanbul hem şehrileri ona vız geliyordu.
ANAP’lı Belediye Başkanları gösteri kervanına Adalar Bele diye Başkanı da katıldı. Büyükada’da Sayın Dalan'ın halay çek mesiyle başlatılan Adaiar Kültür Festivali, evlere şenlik gösterilerle birkaç gün sürdü. Su sporları lokalinde ve çay ev lerinde. Bu arada Türk edebiyatının halkçı ustası Hüseyin Rah mi Gürpınar’ın Heybeli’de yıkıldı yıkılan köşkünün kapısını açan olmadı, ama başkan Büyükada’ya pehlivan heykeli diktirme ha zırlığında.
İstanbul semt belediyelerinin son aylarda basına yansımış belediyecilik dışı gösterilerinden rastgele bir kaç örnek sırala dım. Bakırköy, Beykoz, Üsküdar, Beşiktaş, Eminönü Belediye Baştanlarının neler yaptıklarını basında pek izleyemedim.
İstanbul’da belediye, sanırım yarım yüzyıl, bir çeşit devlet ör gütü olarak, başkentten yönetildi. Son yıllarda İstanbul Bele diye Başkanı ve Şehir Meclisi üyeleri halkın oylarıyla seçildi ama, yetkiler yine Ankara’daydı. Semt belediyeleri ise İstan bul Belediye Başkanının şube müdürleriydi. Bu durum, özel likle muhalefetçe, hep eleştirildi. Halk eliyle yönetilecek semt belediyeleri, tam yetkiyle durumu ele alsın, savı ileri sürüldü. İstedikleri gerçekleştirilmiş bulunuyor. Semt belediyeleri imar ve yapılaşma konusunda bile başlarına buyruk. Çok değil, bir beş yıl sonra günümüz İstanbul’unu arayacağız. Ne acı!
Metin Erksan’ın Genel Yayın Müdürümüz Haşan Cemal’e yolladığı, be nim yazımla ilgili açıklama:
1 Ekim 1985 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin, ikinci sayfasında, “ Hesaplaşma" başlıklı köşede, Burhan Arpad, “ Ruhi Su Gerçeği II” isimli yazısının, 20. ve 23. satırları içinde şöyle diyordu:
“ 1952 güz aylarında üzücü olaylar duyuldu. Ruhi Su ve Devlet Ti- yatrosu’nun kimi oyuncuları tutuklanmıştı, çevrilmekte olan Âşık Vey sel konulu bir filmde komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle.” Sahibi Sayın Nazif Duru, senaryo yazarı Bedri Rahmi Eyuboğlu, yö netmeni Metin Erksan olan “ Karanlık Dünya - Âşık Veysel’in Hayatı” isimli, söz konusu filmin hiçbir oyuncusu ve türkücüsü, “ filmde ko münizm propagandası yaptıkları gerekçesi ve suçlamasıyla tutuklan- mamışlardır.
“ Ruhi Su ve Devlet Tiyatrosu’nun kimi oyuncuları "1952 yılının güz aylarında, (Gizli Komünist Partisi Kurmak Suçuyla) tutuklanmışlardı.
Gene aynı yazısının 23. ve 24. satırlarında “ Olaylar duyulduğu sıra da, Vatan Gazetesi’nde muhabirdim" diyen Burhan Arpad’ın çok iyi bilmesi gerektiği gibi, Türkiye’nin politik tarihinde bu olaya (1952 Tu tuklanmaları) denir. Bu olay içinde yalnız Ruhi Su ve Devlet Tiyatro su’nun kimi oyuncuları değil, çeşitli meslek kesimlerinden yüzlerce kişi tutuklanmıştı. Ben o sıralar ilk filmim olan, Karanlık Dünya - Âşık Veysel’in Hayai; isimli bir filmi gerçekleştiriyordum. Filmde oyuncu ola rak çalışan Kemal Bekir Özmanav, Açlan Sayılgan ve filme görüntüsü ile değil de, sonradan yalnız sesi ile katılacak olan Ruhi Su (Gizli Ko münist Partisi Kurmak Suçuyla) tutuklanmışlardı. Bu tutuklanmaların, yönetmeni olduğum film ile kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Devletin hiç-
(Arkası S. Sayfada)
Bir Açıklama
o t
HESAPLAŞMA__________
BURHAN ARPAD__________________
(Baştarafı 2. Sayfada)bir resmi organı ve kurumu, Karanlık Dünya - Âşık Veysel'in Hayatı isimli filme karşı, filmde komünizm propagandası yapılıyor diye, filmde çalı şan oyunculara karşı ve film gerçekleştikten sonra filme yalnız sesi ile katılacak olan Ruhi Su’ya karşı "film in içinde komünizm propagandası” yaptıkları gerekçesi ve suçlamasıyla, yasal veya yasal olmayan hiçbir suçlamada ve kovuşturmada bulunmamıştır.
Kaldı ki, “ 1952 tutuklanmaları” sırasında söz^onusu film, çekim aşa- masındaydı. Negatifleri yıkanmamış, pozitifleri basılmamış, montajı ya pılmamış, 'oluşmamış' sesi ve müziği görüntü ile eşleştirilmemişti. Çekim aşamasında olan bir film in içinde nasıl “ komünizm propagandası” yapılır. Aynı zamanda bir “ sinema yazarı” olan Bur han Arpad, bize böyle bir olayın nasıl olabileceğini herhalde açıklar. Bir filmin oyuncuları filmin ancak birer plastik öğesi olarak, filmin türkü cülerinden biri (diğerleri Âşık Veysel ve Ali izzet Özkan’dı) filmin ya pımcısını, senaryo yazarını ve yönetmenini aşıp; bir filmin içinde nasıl (komünizm propagandası) yapabilirler. Üstelik film çekim aşamasın dayken ve filmin müzik öğesi oluşmadan. Bilindiği gibi bütün bu tek nik ve sanatsal işlemlerden sonra, Türkiye'de yapılan filmler "Ankara Merkez Film Kontrol Komisyonu” na gönderilir ve devletin bu organın dan, yurt içinde ve yurt dışında gösterilmek iznini alır. Bu denetim aşa masında bile, eğer filmin içeriğinde “ komünizm propagandası” yapılmış olsa da, bırakın filmin oyuncularını bir tarafa, filmin sahibi, senaryo yazarı ve yönetmeni hakkında da yasal bir suçlama ve kovuşturma ya pılamaz. Zira “ suç” henüz oluşmamıştır. Sinema sanatında suçun oluş ması için, filmlerin; sansürsüz veya sansürün engellediği ve kestiği parçaların yeniden filme eklenerek, filmin gösterilmesinin gerçekleş mesi zorunludur. Yalnız ne var ki. "oyuncularının ikisi, türkücülerin den birisi” gizli komünist partisi kurmak suçuyla tutuklanınca, o zamanın koşulları içinde, Ankara Merkez Film Kontrol Komisyonu fil me karşı, doğal olarak; fazla titiz, çok duyarlı ve özel bir ilgi gösterdi. Bu neden ile filmim "sansürde kuşa döndürülmüştür.” Bu arada, şu nu da anımsatmamda yarar var. Bu trajik ve tehlikeli olayların sürdü ğü sırada, ben filmimde gene de Ruhi Su'nun birkaç türküsünü müzik olarak kullandım. Nasıl mı? Ruhi Su’nun kişisel olarak gerçekleştirdi ği ses bantlarını kullanarak. Bu sıralar Burhan Arpad ise, başkanı bu lunduğu "Film Dostları Cemiyeti” aracılığıyla, başına felaket gelmiş filmime dost elini uzatacağına, hırsız - polisti Türk filmlerine armağanlar veriyordu.
Olay ve durum apaçık budur. Saygılarımla
METİN ERKSAN
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi