• Sonuç bulunamadı

On odalı küçük saray:Küçüksu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "On odalı küçük saray:Küçüksu"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

On odalı

küçük

saray:

KUciiksu

• Şiirlere ve şarkılara geçen

oya gibi bir kasır.

• Mermer işçiliğinin en güzel

örneklerine; eski adiyle

Göksu, yeni adiyle

Küçüksu Kasrı'nda

rastlamak mümkündür.

• Göksu'da padişahların

tarihe gaçen saz

ve söz âlemleri...

YAZAN: YILMAZ ÖZTUNA — FOTOĞRAFLAR: KUTLU ERTUNA

KÜÇÜKSU KASRI — Göksu İle Küçüksu dereleri arasında, Boğaziçi’nin en güzel yerlerinden biri olan Küçüksu’da inşa edilm iş olan bu kasır, gözleri kamaştırır.

CUMHURBAŞKANININ ÇALIŞMA ODASI — Küçüksu Kasrı’nın üst katında bulunan bu oda. cumhurbaşkanlarının çalışmasına ayrılm ıştır. Diğer saraylarla karşılaştı­ rıldığı zaman, Küçüksu’nun bu odası, sade ve iddiasız döşemesi ile dikkati çeker. O dtnın bütün eşyrst, iki ırusa ile İki oturma ve istirahat grubundan ibarettir.

(2)

Şair ve bestekâr olan ill’üncü

S elim le ll’nci Mahm ut’un şiir

yazdıkları, ok attıkları, şarkı

besteledikleri kıyılar.

III. Selim ’in mermer çeşmesi...

Sultan Aziz ile Gal Prensi

Edward’ın Boğaz’a karşı yedikleri

öğle yemeği.

Anadolu kıyısı yalılarını harap

eden Göksu taşkını...

200 YILLIK SARAY — 18'lnci yüzyılda Sadrazam Dlvltdar Mehmet Paşa'mn yaptırıp V inci Sultan Mahmut'a hediye e ttiğ i Göksu Kasrı. Daha sonra l l l ’üncü Selim ve ll'n c i Mahmut zamanlarında tam ir görmüş ve Sultan Abdülm eclt devrinde y ık tırılıp bugünkü şekliyle yeni baştan yaptırılm ıştır. Bugün Küçüksu diye anılmaktadır.

DANTEL GİBİ — Küçüksu Kasrı nda mermer işçiliğinin en güzel örneklerine rastlamak mümkündür. Muhteşem merdivenin yanı sıra, kasrın bitişiğinde yer alan t ll’üncü Selimin şahane mermer çeşmesi gözleri kamaştırır. Kasrın bitişiğindeki or. dokuzuncu yüzyıl ortalarında yaptırılan mescit ise 1956 yılında yıktırılmıştır

(3)

RENK CÜMBÜŞÜ — Küçüksu Kasrı’nın girişindeki oymalı kapıları, renkli cam­

lar (vitray) süsler. Bu camların hâkim rengi yeşildir. Işıkta göze pek hoş gelir. BİR YATAK ODASI DAHA — On odalı saraydaki üç yatak odasından, takımı lake olanı, cumhurbaşkanına tahsil edilmiş, maun olan bu oda misafirlere ayrılmıştır.

B

OğAZ’IN incilerinden biri de, asıl adı Gök­ su Kasrı olan, fakat bugün Küçüksu Kasrı di­ ye anılan zarif binadır. Küçüksu Kasrı, m illî saraylardandır ve Dolmabahçe, Beylerbeyi. Şale gibi Türkiye Büyük M ille t M eclisi'ne bağlıdır. Yahya Kemal’in «Ses» şiirindeki:

Sakın koyu şen cebheli kasrıyla Küçüksu Ardında vatan semtinin ormanları kuytu

mısralarıyle ölümsüzleşmiştir.

Kuzeyde Göksu, az aşağıda Küçüksu, Boğaza akan iki la tif deredir. Anadoluhisarı ile Kandilli arasında akarlar. Karşıda Boğaz’ın Avrupa kıyısında, Rumeli­ hisarı kasabası yer a lır ve az aşağıda hemen Bebek başlar.

İşte bu Göksu ve Küçüksu dereleri, Osmanlı dev­ rinde «payitahtı cihan» denen cihan imparatorluğu­ nun taht şehri İstanbul’un pek ünlü iki mesire yeri­ dir. Yüzlerce ş iir ve şarkı ile terennüm edilm iş iki küçük akarsudur. Mustafa Çavuş’un Şehnaz Buselik’ ten:

Küçüksu’da gördüm seni Gözlerinden bildim seni

şarkısı hâlâ dillerdedir.

Bu iki derenin kıyısı ve Boğaziçi sahili, klasik Os­ manlI devrinde kâşanelerle doluydu. Bir ara ancak Kâğıthane, Göksu ve Küçüksu ile rekabet edebilmiş­ tir. Abdülhak Şinasi Hisar, XIX'uncu yüzyıl Göksu - Küçüksu şehrayininl «Boğaziçi M e h ta p la rın d a kudret­ le anlatmıştır. Sonraları ihmal edilen bu m esireler­ deki yalılar harap oldu. 1909 Göksu taşkını, birçok yalıyı daha ortadan kaldırdı. 1920’lerden sonra da bu m evkiler bütün ehemmiyetini kaybetti. Yıldırım Sul­ tan Bayezit'ln İstanbul'un fethinden yarım asır önce yaptırdığı Anadoluhisarı’nın eteklerine yayılan bu sa­ ha. bugün hazin bir çayırlıktan ibarettir.

İlk Göksu Kasrından,

Bugünkü Küçüksu Kasrına

’de Sadrazam Divitdar Mehmet Paşa, 840 dö­ nümlük muazzam b ir arazi üzerine Göksu Kasrı’nı inşa e ttirip l'in c i Sultan Mahmut'a (1730- 1754) hediye etti. IH'üncü Selim (1789-1807) ve amca oğlu İ I ’nci Mahmut (1808 - 1839), bu kasrı onardılar. Padişahlar burada saz ve söz âlemleri ya­ par, Boğaziçi’nin ihtişamından nasip alırlardı. 1730’dan sonra buraları, Kâğıthane’nin yerini almış gibiydi. IH'üncü Selim ve l l ’nci Mahmut, şair ve bestekâr idi­ ler. Burada ş iir yazar, şarkı besteler, ok atarlardı.

Sultan Abdülm ecit (1839-1861), Göksu Kasrı'nı yık­ tırd ı. 1857'de bugünkünü — daha küçük ölçülerle, fa­

kat Avrupa tarzında— inşa e ttirdi. Kardeşi Sultan Abdülaziz (1861 - 1876), cephesini beğenmeyerek de­ ğiştirdi ve kasır, bugünkü şeklini aldı. Sultan Aziz, 1862'de Galler Prensi Edward'a (VII' ncl Edward), bu­ rada öğle yemeği verdi.

Bu mermer kasır, padişahın birkaç saat dinlenme­ si için yapılm ıştır, ikamete mahsus değildir. İki kat­ lıdır. Böyle saraylara «biniş kasrı» denmektedir. Bod­ rum üzerindeki iki kat, bir sofa çevresindeki odalar­ dan m üteşekkildir. Birinci katta b ir giriş salonu İle dört oda, üst katta da aynı şekilde bir g iriş salonu ile dört oda yer almaktadır. Kıyı, parm aklıklıdır. 1968' de tamirine geçilmişse de, bazı kısımları hâlâ iyi du­ rumda değildir. Kasrın yanjnda IH'üncü Selim 'in şa­ hane mermer çeşmesi yer alır. Gene kasrın yanında­ ki, bu devirde yapılmış mescit, 1956'da yıktırılm ıştır.

7. EDWARDTN YEMEK YEDİĞİ MASA

Masası, yeşil

çuha örtü ile

kaplı olan yemek odası takımı. Galler Prensi iken

Sultan Aziz'in davetlisi olarak Küçüksu Kasrı’nda ağırlanan İngiltere Kralı Vll'ncl Edward, bu masada öğle yemeği yemiştir.

(4)

MUHTEŞEM AVİZE — Diğer Türk saray ve kasırlarında olduğu gibi, Küçüksu Kasrı’nın da merdiven aksesuarına önem verilmiştir. Nefis işlemelerle kaplı tavandan sarkan avize, kasrın bu bölümüne muhteşem bir hava vermiştir.

YAVERLER ODASI Devlet başkanlarının yaverleri kasrın alt katındaki bu odada çalışırlardı. Cumhurbaşkan­ larının çalışma odasının tam altına isabet eden odanın bir cephesi denize, diğer cephesi ise Küçüksu deresine bakar. ■ CUMHUR­ BAŞKANININ YATAK ODASI Üst katta çalışma odasına b itiş ik olan bu odanın eşyası bir yatak, gül ağacından aynalı bir gardırop ve bir tuvalet masasından meydana gelm iştir.

Güzel bir şömine, üstündeki büyük aynası ve iki şamdanıyle odanın döşemesini tamamlar. " V 'î if ... f • i > £ ‘ j îr . , j g :... * £ y - / . f İ İ ^ i İ H H H t S L f ıS B H f l Bf t ... * J

OTURMA ODASI VE ON İKİ AĞAÇTAN YAPILMA MASA — Ye­ mek odasına bitişik olan oturma odası, bir dinlenme köşesidir.

(5)

t i

y ,

: r ;iT

" Û

7

!*■

t h â

— W r ‘

9 '

i »

i

MıinnııfcıT?' ■

--**■

M

I1mjfaS lifflrTl-ılTffl

'İlil" Tlİ’ lf* » f

l

*J|

8 1 1

*■'

-fi

.

Û

AYNALI KAVAK SARAYININ BUGÜNKÜ HALİ — Osmanlı İmparatorluğunun sonuna kadir Bahriye' Nezareti olarak kullanılan Kasımpaşa'daki Aynalıkavak Sarayı, bugün Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve bir koramiralin makamıdır. Asırlık ağaçlarla süslü muhteşem bahçesinde, tam 300 bahçıvanın çalıştığı, tarih kitaplarına geçmiştir.

A

YNALIKAVAK veya Tersane Sarayı 'nın bugün küçük bir kısmı zamanımıza kalm ıştır. Bu­ rası, Haliç kıyısındaki en büyük sarayı hü­ mayundu. Kasımpaşa'dadır. I'in cl Sultan Ah­ met (1603 -1617), burada, 1613 sonunda bir saray İn­ şasına başladı. Arazi •Tersane Has Bahçesi» denen padişah bahçelerinden biriydi. Kasımpaşa tersanele­ rine ve kaptanı deryalığa yakındı. Saray birkaç ayda tamamlendı. Muhteşem bir bahçe İçindeydi.

Sultan Ahmet, sık sık Tersane Sarayı'na gelip otu­ rurdu. Hatta en küçük oğlu Sultan İbrahim burada doğdu. Padişahın oğulları ll'n c l Osman (1618- 1622), IV’üncü Murat (1623- 1640) ve Sultan İbrahim (1640- 1648), babaları gibi bu saray ve bahçeye iltifa t e tti­ ler; vakit vakit gelip oturdular ve yeni daireler yap­ tırarak genişlettiler.

Saltanat Kayığındaki

Mücevherli Taht

| O 'N C İ yüzyıl ortalarında sarayın bahçesinde 12 000 | 0 serv' ağacı ve çok nefis meyve veren kayısı ve şeftali ağaçları vardı. Bahçede havuzlar bulunu­ yordu. Padişahın balıkçıları, sarayın kıyısından her türlü deniz hayvanı, bilhassa istiridye avlarlardı. Bağ­ da 300 bahçıvan hizmet ediyordu. Kayıkhanelerde sal­ tanat kayıkları sıralanm ıştı. Padişahın Topkapı Sara­ yı'na gidip geldiği saltanat kayığında kıç tarafta mü­ cevherli kubbe altına mücevherli bir taht kurulmuş­ tu. Bir has ahır, Tersane Sarayı'nı tamamlıyordu.

IV'üncü Mehmet (1648 - 1687) de babası Sultan

ib-Haliç Kıyılarını

Dehşete Veren

Harem Yangını

• Tarihî toplantılara ve milletlerarası konferanslara

sahne olan Aynalıkavak, Haliç’teki en

büyük sarayı hümayundur.

Tersane Sarayı’na, Aynalıkavak

(6)

rahim gibi bu saraya sık sık gelirdi. Onun zamanın­ da, 1677'de, sarayın harem dairesinde yangın çıktı. 200 bostancı, deniz suyu ve baltalarla yangınla mü­ cadele e ttile r. Fakat Harem’in büyük kısmı yandı. IVuncü Mehmet, Karaağaç has bahçesindeki kasra ve bir ay sonra Üsküdar sarayı hümuyununa geçti. Harem dairesi, yeniden yapıldı.

1679’da Polonya seferi hümayunundan dönen IV'ün- cü Sultan M ehmet'in şerefine, Tersane Sarayı'nın önünde büyük bir deniz geçit resmi yapıldı. Üç gün. üç gece donanma, şenlik ve havaî fişekler sırasında yüzlerce gemi ve kayık, padişahın önünden geçti.

On Beş Gün, On Beş Gece

Devam Eden Sünnet Düğünleri

'NCİ yüzyıl sonlarında Tersane Sarayı 15 000 ar­ şın kare, sarayın bahçesi de 9 000 arşın kare yer kaplıyordu. Harem kısmının büyüklüğü 4 300 arşın kare İdi. Padişahın oturduğu Dairei Hümayun'un genişliği 1 162 arşın kareyi buluyordu ve daire iki hatlı İdi. Deniz tarafındaki damı kurşunla örtülü Na- mazgâh Köşkünün sahası, 264 arşın kare idi. Sara­ yın iki camii ve birçok hamamı vardı. Padişahın, hu­ zuruna girecek şahısları kabul ettiği Divanhane, 979 arşın kare büyüklüğünde idi. Burada padişahın bir tah­ tı bulunuyordu.

IV'üncü M ehmet'in oğlu lll'ü n c ü Ahmet zamanın­ da (1703- 1730) Tersane Sarayı yeniden İlgi gördü. 1718 Pasarofça Muahedesi münasebetiyle Venedik

Cumhuriyeti, padişaha şahane endam aynaları hediye gönderdi. Bu aynalar, Tersane Sarayı’nın ç e şitli sa­ lonlarına y e rleştirild i. Bundan böyle Tersane Sarayı' nın adı, «Aynalıkavak Sarayı» olarak kaldı, lll'ü n c ü Ahmet’in şehzadelerinin on beş gün, on beş gece de­ vam eden sünnet düğünleri, Okmeydam'nda oldu ve padişah bu müddet içinde Aynalı kavak Sarayı ’nda oturdu.

1779’da Türkiye ile Rusya arasında yapılan muahe­ de, bu sarayda imzalandığı için, tarihe «Aynalıkavak Tenkihnamesi» olarak geçti. 1787 de I inci Abdülha- m it, sarayı iyice tam ir e ttird i. Bu tam ire Sürurî, şu meşhur tarihi düşürdü:

Tasvire benzedi bakın Âyînelıkavak

l'in c i Sultan Abdülhamit’in yerine geçen yeğeni lll'ü n cü Sultan Selim (1789-1807), sarayı yeniden ta­ m ir e ttiğ i gibi, Piyale Büyük Haşan Paşa'nın konağı­ nı da istim lâk ederek harem dairesini genişletti. Ta­ m ir ve genişletmeye Kaptanı Derya Damat Küçük Hü­ seyin Paşa nezaret etti. Sultan Selim, burada bir ba­ har mevsimi geçirdi. Fakat bir daha Aynalıkavak a uğ­ ramadığı için, Saray terk edilm iş durumda kaldı. Bir­ çok kısmı beylik araziye alınarak Tersanei Hümayuna katıldı. 1803’te sarayın en büyük kısmı bu suretle te r­ saneye alınmış, hatta enkazından çıkan taşlar, M ihri- şah Valide Sultan'ın Eyüp’teki türbe ve medresesinin inşaatına götürülmüştü.

Bu tarihten bugüne, sarayın çok küçük b ir kısmı intikal etti. Bu kısım «Divanhane» adiyle anılmak­ tadır. Kaptanı Deryalık ve İmparatorluğun sonuna ka­

dar Bahriye Nezareti olarak kullanılm ıştır. Bugün, Ku­ zey Deniz Saha Komutanlığı makamıdır.

Konferanslar Sarayı

S

ON durumuyle Aynalıkavak Kasrı, birkaç tarihî toplantıya ve m illetlerarası konferansa sahne ol­ du. 23 aralık 1876’da Büyük Devletlerin fevkalâde murahhaslarının katıldığı konferans, burada açıldı ve «Tersane Konferansı» adiyle tarihe geçti. Fakat ufuk­ taki büyük Türk - Rus savaşını (93 Harbi) önleyeme­ di. Bu toplantılar sırasındadır ki Birinci M eşrutiyet ve onun anayasası ilân edildi. Konferansın toplandığı üst kattaki deniz cephesinde bulunan büyük salonun değerli eşyası. Cumhuriyetin ilk yıllarında çeşitli res­ mî dairelere gönderilm iştir.

Hariciye Nazırı (sonradan Sadrazam) Saffet Paşa' nın başkanlığındaki bu çok mühim tarihî konferans­ tan sonra saray, 19 mayıs 1924'te başlayan T ü rk -İn ­ giliz Musul konferansına sahne oldu. Türkiye'yi Fet­ hi Okyar, İngiltere'yi Sir Percy Cox tem sil ediyor­ du. M usul’un Türkiye'ye mi, Irak'a, daha doğru ta­ birle İngiltere’ye mi bırakılacağı bu konferansta tes­ p it edilemedi ve meselenin Cemiyeti Akvam’a götü­ rülmesi kararlaştırıldı. 29 mayıs akşamı sarayda in- gillzlere b ir akşam yemeği verildi. Mönü şöyleydi:

Tavuk çorbası, salçalı haşlanmış börek, türlü seb­ zeli kuzu fırın ı, kremalı kaz ciğeri ezmesi, kızartma p iliç, marul salatası, salçatı kuşkonmaz, kremalı ma- rlnfe ta tlıs ı, fıs tık lı dondurma, şekerleme, meyve. |

YÜZ YIL ÖNCE AYNALIKAVAK On yedinci yüzyıl başlarında Vinci Sultan Ahmet tarafından yaptırılan Aynalıkavak Sarayı, Tersane Has Bahçesi denen arazide yapıldığı için, başlangıçta Tersane Sarayı diye anılmış, fakat l ll’üncü Ahmet zamanında adı değiştirilmiştir. İşte, sarayın bir asır önceki hali. Bu devirde sarayın bahçesinde 12 000 servi ve nefis meyveler veren şeftali ve kayısı ağaçları vardı.

BİR BAŞKA YÜZÜ — lll'üncü Sultan Selim in zamanında büyük tamir gören ve genişletilen Aynalıkavak Sarayı, zamanla, yapıldığı günler­ deki görünüşünden ayrıldı. Bu görülen. Sarayın karaya bakan yüzüdür.

(7)

RUS ÇARININ HEDİYESİ Rus çarının Türk padişahına hediyesi olan bu çevresi mermer saat, Fransız yapısıdır. Üstünde, mermer oymadan çe şitli figürler göze çarpar. ALTIN SAAT Üst kattaki odalardan birindeki bu saat da Fransız yapısı ve altın kaplamadır. Dört zarif sütunu arasında sallanan rakkası ve üstündeki nefis işlem eleri ile pek zariftir.

MERDİVEN A lt kat holündeki küçük bir antre ile başlayan merdiven. diğer saraylardaki benzerleri kadar muhteşem olmamakla beraber, zarif ve gösterişlidir. CUMHURBAS KANININ MİSAFİR ODASI Dört odanın açıldığı üst kattaki giriş salonunda, cumhurbaşkan­ ları, m isafirlerini kabul ederdi. Burası, diğer salonlar gibi, gösterişsiz bir şekilde döşenmiştir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

çalışmada, zeytin bitkisine ait nodal eksplantlardan en fazla gövde rejenerasyonu ve çoklu gövde oluşumu mannitol, zeatin ve dikegulak içeren sıvı besi ortamında

The swelling characteristics and the release behavior of lidocaine from two types of hydrogels, anionic hydrogel of carbopol and cationic hydrogel of chitosans, were

藥三 A B303097056 陳孟宏

Results showed a significant decrease in the level of pain (β = 1.31, p < .0001) and frontalis m uscle tension (β = .46, p < .001) in participants who received the EMG

[Concor] - [康肯錠] 返回 藥品介紹 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2010/02/11 <藥物效用>

In the interview conducted to investigate the students’ ways to obtain information about the disaster in line with the aim of the study, the students were asked

Burge, Van Gogh’un “TrinquetailleKöprüsü"adlı tablosunun, geçen aralık ayında Londra’da 11 milyon dolara satılan M anet’nin “Mosnier Caddesi’nde

a- el-Beyan fi Ayâti’l-Kur’an: 7- Semayı yükseltti ve mizanı koydu ki, 8- Mizan-i adilde haddi tecavüz etmeyeler. 9-Adaletle tartın ve terazide noksan etmeyin.. Bir de